20 Mayıs 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
4 CUMHURÎYET 16 Nisan 1973 60ZİÛJOİJ SAHİ &EVFEMDİNİN St A f t A t l * KÛJÜ fcAl Ö D E HMSiErçîüB Z... i* BtyE OtüMCA, yAPAftNlDılt ftP, tfMEil £<>K KAfci İ 3(î İ &ı MtT5 AUKLAMAYA İTiRAl EDMLER p HİrAPEPî.*. MAlüMu ÂUMİzpiU PufcTTEN FAliA KAMüUU DE56.R Mı'iliTİZ. LAİU MBuL EfMtlt Jf . «ATAfc/LU»*AMAHCENABI HAKfAMMİ YİGÎTLÎK DESTANLARI ALİ PÜSKÜLLÜOĞLU • 13 Deli Petro, bu antlaşmayı sevinçle Imzaladı ve boylece Baltacı Mehmet Paşa'mn çemberinden kurtuldu. <Ya sonrası?» derseniz... Deli Petro verdiği sözü tutmadı, imzaladığı antlasmayı tanimadı blr süre sonra. Azak Kalesi'ni vencediği gibi, Polonya'dan da askerlerini çekmedi. Sonunda kabak Baltacı Mehmet Paşa'nın başında patladı. Baltacı, ele geçirdiği fırsatı lyi kullanmadlğı için, lürgüne gönderildi. •aldınıt pfiskürtüldU. Çarptsmanın yiğidi Osman Paşa, Plevne'deki ilk yengisini kazanmıştı. O akşam, askerin ilerl gelen komutanlarını karargihına çağırdı. Onlara, «Durumu na*ıl görüyorsunuz?» dedi. «Devletten yardım gelecek mi dersiniz? Gelse bile, diişmanı yarıp bize ulaşabilecek mi askerimiz?» Komutanlar umutluydular. Bir Alman komutanının buyruğu altındaki güçlü Rus ordusunu süngüyle kaçırmışlardı. »Askerlerimizin gücü yerinde. Şimdilik ylyecek içecek sıkıntımız da, donatım noksanlığımız da yok. Devletten yardım da ulasır nerdeyse. Gelmese de ne gam. Biz, devletin bize korumak için bıraktığı topraklan düşmana bırakıcı değiliz.» O vaklt Oıman Paşa: «Askerlerimden beklediğim budur. Bize bu görevi veren devlet de bizden bunu bekler. Göreyim sizl. Plevne, blz öltnedikçe dü|manın eline geçmeye!» Osman Pasa, onlarla böyle konuçtu. Atkerlerin içgüçlerinin yerlnde olduğunu görmek, onu çok sevindirmlşti. Ertesi giin, düşman topçusunun açtığı gediklerin onanmma geçildl. Elblrllği, gönül birliği, güç birliği, açılan gediklerin hemen onarımını sağlamıştı. Asker, ilk yenginln co»kusuyla an gibi çalışıyordu. Gedikler onarılmış, donanım gözden geçlrllmiş, düsmanın yeni bir laldırısına karşı koyacak güç toplanmıştı. Aradan on gün geçti geçmedi, Rus ordusu bu kez blr yaman saldırdı Plevne'ye. Düşman topları yalım kusuyor, tüfeklerl kurşun yağdırıyordu. O gün, 30 temmuz 1877 idi ve de bu tarih, Gazi Osman Paşa'nın, dille anlatılmaz So.'unma savaşının îklncisinl verip, düşmanı bozguna uğrattığı gün olarak geçiyordu tarih sayfalarına: O gün akşama değin süren çarpışmada, Rus ordusu yine kurtuluşu kaçmada bulmuş, Plevne önünden çekilip gitmiştl. Geride ise, binlerce 61ü, bir süry tutıak, blr sürü savaş gereci bırakmıştı. , Bu, Gazi Ds"man' P*a|'a'*nın, on" gün îçftıde' kazandıgı ikinci utku oluyordu böylece. Ruı Çan, baktı kl olacak gibi değil, Alman komutanları buyruğuna verdiği askerleri eriyip gidiyor, komutayı kendi ele almak zorunda kaldı. Komutayı ele aldı ya, o da bir i? çıkaramadı: Plevne önüne yığılan askeri, güneş değmiş kar gibi, gözlerinin önünde eriyip gidiyordu. «Bre bu ne hal?» deyip, eldeki son yedek askerlerini de savaş alanına »urdii Rus Çarı. (Devamı var) PlCASSO İLE HAYAT... Yazan: Françoise GİLOT Türkçesi: Şevki ADALI "TUNA NEHRİ AKMAM DİYOR..,, Destanlar içlnde blr destandır Plevne savunması. Tarihler yazar, tarihçtler anlatır onu. Türküsü dilden dlle, kuşaktan kuşağa söylenir gelir: Tuna nehri akmam dlyor Dört yanımı yıkmam diyor Dnü büyük Ofsman Paşa Plevne'den çıkmam diyor. Osman Paşa, nice komutanlann altından kalkamayacağı bir «tnlı savunmayla Plevne'de düşmana karıı koyuyordu. Yıl 1877 ldi v« aylardan teramuzdu. Plevne, Bulgaristan'daydı. Doğru dürüst bir kalesl bile yoktu. Tariht» «Doksan Üç Savaşı» diye anılan TürkRus savaşının en yoğun günleriydi. Doksan Üç Savaşı başladığmda, Osman Paşa, Tuna Cephesindekl Osmanlı ordularmın başındaydı. Osman Pa«ı, bir yıl önce Sırp ayaklanmasını bastırmış, mareşal olmuştu. Tuna cephesinde kendisine görev verllen komutanlar birblri ardınca baçarmzlığa uğramtftı. Hiç bir başkomutan bütün cepheyl tek elden yönetemiyordu. Savaşın ağır ko•ullan, Osman Paşa'yı da etkilemiıti. Oaman Paşa, yaman bir «>K«rdi ya,'düsmanın sayıtı, donatımı çok üstündü. Paşa'ya yardım edebilecek komutanlarsa, birbirlerinin ayagını kaydırma yarısındaydı. Osman Paşa, savaşın fereklerine uyarak, erdusunu Plevne Kalesine çekti. Saldırı savasını savunma lavaşı biçiminde lürdünnek ereğindeydL Düşrnan «armıştı Plevne'yl. Iri toplır ha bre dögüyordu. Temmuzun 20'sinde olanca hızmdaydı §avaş. Otman Paşa, düsmanın üstün vurucu gücüne aıkerlik sanatındakl ustalıjjiyle karçı koyuyordu. Düsmanın bu ilk Pablo'nun stili üzerine bir tartışma Toplanan Barıs Kongreslnde Picasso'nun başına gelen bir olaydan bahsetmeden geçemiyeceğim. Kendisi bunu sakin bir şeküde ve hiç öfkeye kapılmadan anlatmıstı bana ve sonra da alaylı alaylı gülmüjtü. Kongre boyunca dlger sanatçılara ve bu arada özellikle Pablo'ya büyük sevgl gösterileri yapılmı?. Avrupa'niD en ince insanlan oldukları bilinen Polonyalılar, ev cahipllğinde blr kusur etmemek için çırpınıp durmuşlar. Kongreye katılan yabancı delegelerin hiçbir istekleri ihmal edilmemiş. Pablo özellikle orada iken tanıştığı birkaç Polonyalı genç mimarı MJHKamıyordu. Bu genç mimarlar, jilkelerini yçniden kurraak îçin nasıl imkânsızlıklar içir.d'e çırpındıklarını, yapı malzemesi bulamadıklanndan en küçük tuğla parçasını bile ziyan etmemek için nasıl çaba harcadıklarını anlatmışlar kendisine. «Hoşuma giden de bu oldu Polonya'da» diyordu Picasso. «Hiçbir şeyi ziyan etmiyor, her şeyi kullanarak ülkelerini yeniden yaşanabilir bir duruma getirmek için çırpınıyorlar.» Gelelim Pablo'nun basına telen olaya: her zaman tathya bağlanır ve kendimizi gene tuvallerimizin basında bulurduk. tki de çocugumuz olmuştu. Pablo zaman za man evlilik konusunu ele alır ve kendisinin evlenmek gibi bir şeye yanaşmasınm kolay olmadıgını söylerdi. Ben de böyle bir şey beklemiyordum Pablo'dan. Daha önce de belirttigim gibi, kaderimin çızdigi yolda, uysalhkla ilerl iyor, sadece iyi bir ressam olmaga çalısıyordum. gün, «Ben kendi terzime gidecegim, öyle hazır elbise falan alamam» dedi. Birkaç hafta sonra elbisesi bittiği zaman şaçkınlıktan küçük dilimi yutacaktım. Bazan kendisine kendi süveterlerimi verirdim. En sevdiği seyler süveterlerdi ama, bunları da almaya Uşenirdl. Yeni yeni sevgililer Pablo'nun, ilişkimizin son yıllannda diğer kadınlarla olan ikileri de artıyordu. Daha önce de, hiçbir zaman tek bir kadına bağlı kalmamıştı. O zaman bunu hoşgörüyor, aldırmıyordum. Şimdi ise durum farklıydı. Aramızdaki mesafenin bil yüdügünü, Pablo'nun diğer kadınlara daha çok vakit ayırmağa çalıştıgını biliyordum. Tabii bunu kendisiyle tartısmanm anlamı olmadıgını da biliyordum. Dora Maar ile mektuplasıyordu. Arada bir eve, eşi Olga'mn da geldiğl oluyordu. Onyedi yaçuıdaki MarieThe'rese ile sokakta tanışrtu» ve aşık olmvştu ona, Maya bir dijer arlcadaşıydı. Pablo Picasso, oğlu C3aude ile... nin kapağında yayımlanacağını söyledi. Bunun üzerine stüdyoya telefon edip, Pablo'ya Aragon'un isteğini söyledim. Şaşırmış bir ifade ile, «Hayatımda bir kere bile görmedigim bir insanın portresini nasıl yapabilirim? Aragon bunu nasıl ister?» diye sordu. Ancak Aragon'y çok sevdiği için portreyi tamamlamağa çaJ.ştı. Sonunda, vap'ağı portre Stalin'den çok babama bînziyordu. Bunu ksnaisine söylediKim zaman gozlerinden yaşlar boşanmcaya kadar güldüğünü unutamam. Bu portre yüzünden Fransız Komünist Partısinde büyük gü lültüler kopacaktı daha sonra. Nitekim bir süre sonra Pablo portreyi ;izdiği, Aragon da bur.u yayınıls.tığı iç:n parti tara. f;ndan taKc<ih edildiler. Oysabirkaç gün sonra dünya ve hat tâ Sovyet kamuoyu Fransız Komünist Partisi yöneticilerini aiaya almaya başladığı zaman, bizim yerli komünistler kralaan fazla kralcı davrandıklarıru anlayıp kaçacak delik aradılar. Pablo ise bütün bu olup biten lere, sanki kendisi ile hiçbir il gisi yokmuş gibi gulüp duruyordu. Bir keresinde ce Komünist Partisi'nin oazı iieri gelen yetkıUlerini Paris'ın en lüks lokantalanndan birine davet etmiştik. Tam yemek yerken «Pa ris Match»m lotogratçısının flaşt gözlerimizde çaktı. Komü nist yetkililerden biri. «Bundan sonra dikkat edslim bu bl zım İçin halk cazannda iyi pro paganda olmaz» deyince Pablo cevabı yapıytırdı: «Bu gibi küçük aynnfaların üzerinde çıkmasım bilin. Birer Jzci veya oymak beyi olmadığınızı unutmayın.» Ve aynhk Bu anılan. art.k sadece birer anı olarak saklamanu) zarranı gelmisti üumıa ıçiD de. Pablo ile aramıztiaki mesafe, ber geçen gün bıraz daha biiyüyordu. 1943 yılında tanısmıştık 1953 yılında birbirimizden koptuk. Ayrüma karannı aldığımm zaman benim vüzüme bakmak» ta güçlük çektiğini anladım. «Buna gerek yok Pablo, senl hiçbir şey için suçlamıyorum» dedim. «Hayatra senden pek çok şey öğrenoim. Pen de sa» na bu uzun yıllar boyunca, en az bana verdiğin kadannı verdiğimi biliyorum. Bu bakımdan birbirimize borçlu degilız.» Ayrılışımızdan sonra.: brr stt^î redir tanıdığım Luc ile sakin bir şekilde evlenoim. 1944 yüında Pablo. mşkünizin de hayatına yeni bir ıatk eetireceğini söylenoışü. «Sen benim penceremsin» demistl bana. «Işığı senden alucağım.» Elimden geldıği sürece onun penceresi olmaya çaııştım. Bu pencereyi Kapayısan da, benim isteğim değildi. Ama pencereyi kapama zamanı geldiğinı an ladığım zaman başKa çare de kalmamıştı. Aramızdakı Köprülerl Pablo' nun attığım kesirükıe söyleyebilirim. Ama böyle yaparak, benim kendimi bulmarna ve hayata bağlanmama vardım et miştt Sadece bu iyiligl için kendisine sonuna Kadar mlcoet' 1ar kalacağım. Boğa güreşi merakı Bazan benimle birlikte bazan da bu kadın vkad&slanndan biriyle, pek meraklısı olduğu boğa gUreşlerine gidiyordu. Hayatının aynlmaz bir parçasıydı boğa güreşleri. Seyrederken, güreş günUnUn gelmesini beklerken kendinden geçerdi adeta. Bana, asü boğa güreşini İspanya'da seyretmek gerektiğini söyler, Franco yönetimi nedeniyle oraya gidemediği için Pransa'nın Arles ve Nimes kent lerinde yapılanlarla yetinmek zorunda olduğunu anlatırdı. Çocuklar ve Pablo Çocuklanma iyi annelik etmeyi de ihmal etmiyordum. Pablo da onlara çok dUskUndu. Belki evlilik onun için uygun birşey değildi ama, çocuklarının varlıgıyla gurur duyuyor ve onların varlığından mutlu oluyordu. Buna karşıhk çocuklannın doğumu sırasuıda gösterdiği ilgisizliği de unutamam. Ikin ci çocuğumuz dogacagı sırada Paris'te toplanacak olan Barıs Kongresi hazırlıklan ilerlemişti. Tam kliniğe vatacagun gtm benimle gelmesini, hiç değilse beni kliniğe kadar götürecek bir yardımcı vermesini istetmştim kendisinden. Sanki dogacak çocuk başkasınındı. Barış Kongresi nedenıyie bir dakika boş vak ti olmadıgını söylemekle yetındi. Kliniğe tek başıma gitmek zorunda ktvlmıstım. Pablo ile kavgalarımız sudan sebeplerden çıkardı bep. örneğin savaş bittiği ve artık her şeyi bulmak kolaylaştığı halde, bir yeni elbise alması için kendisim lkna edemiyordum. Bunun için günlerce tartıştık. Bir Stalin'in ölümü Ortak hayatımızın unutamıyacağım anılarından biri de, Stalin'in ölümü ile ilgili olanıdır. Bir sabah Pablo evden çıkıp studyosuna gittikten hemen sonra Louis Aragon telefon etti ve Pablodan bir Stalin portresi çizmesini istediklerinl söyledi. Portreyl sol eğilimli bir derginin kapağında yayımlayaCftklardı. Pablo'nun sipariş üzerine çalışmaga alışık olmadıgını ne kadar anlatmaya çaüştımsa da Aragon dinlemedi ve nasıl çizerse çizsin, portrenin dergi MALKOÇOĞLU yazan veçizenrAyhan BAŞOGLU Sovyet delegesinin çıkışı KILIÇ Kongre sona erdiği zaman, yabancı delegelere bir ziyafet verilmi». Tabii Polonyalılar ge ne bütün incelıklerryle, ev tahipliglncie bir kusur etmemek için çırpınıp duruyorlarmış. Ziyafetln sonunda, herkesin şerefe kadeh kaldırdıgı bir sıra. da, söz alan Sovyet temsilcilerinden biri, Picasso hakkında konusmağa başlamı». Sovyet delegesl, Picasso'yu bir sanatçı olarak beğendiklerini. ancak kokuşmuş burjuva sanatında neden ısrar ettijini anlıyamadıklannı söylemiş. Tabi! baçta Pablo, Polonyalılar çaşırmış lar. Sovyet delegesi bununla d'a yetinmemiş ve «Empresyonist • sürrealist stilde çalışıyorsunuz. Blz bunu kokuşmuş bir tür kabul ediyoruz. Oysa çok daha iyi bir yol seçebilirdiniz kendinize sanat hayatınızda» demiş. Tabii bukadan yetip artmış bile Pablo'ya. Sovyet parti yetkilisi sözlerini bitirir bitirmez ayağa fırlarms. BtTTt DİŞİ BOND Cevap ve kargaşalık «Bir parti rr.imurunun bana bu şekilde hitab etmesine alısık değilim» diye soze başlamış. «Empresyonist • sürrealist »tilde çalıştığım iddiası ise tamamen gülünç. Bana hiç değilse, kübist bir ressam oldugumu söyleyerek hakaret edebiürdiniz. Fransa Nazi işgali altında iken Alman makamlan benim Siyonist Marksist bir ressam oldu ğumu ve sanatı kirlettiğimi iddia ederlerdi. Tarihin garip bir oyunı bu. Gene de böyle suçlamalann, halk yığınlannın saygı beslemediği kişiler taraiından yöneltilmesini bir şans sayiyorum kendim için.» Bu sözler ortalıgı kanştırmağa yetmiş tabii. Karsılıklı protestolar yapılırken, Polonyalı ev sahipleri utançtan ne yapacaklannı îaçırmıslar. Bazı Polonyalı yetkililer, Pablo'nun eserlerinden bazılanrun eleştlri hedefi yanılabileceğini, ancak misafirlerine hakaret edilmesine tahammiil edemiyeceklerini Sovyet heyetine bildirmişler. Neyse olay bundan sonra yatışmış ve herkes biraz keyifsiz oteline dönmüş. TİFFANY JONES GARTH FLORAMSA BUPAY£* ÇOK. A AŞT Arasıra kavga Hayat Paris'te tekrar eski biteviyeliğine dönmüştü ikiraiz için. Gene resim çalışmalan ya pıyor, sanatçı dostlanmızla buluşup yemeklere çıkıyor ve ara da sırada Pablo ile kavga ediyorduk. Bu kavgalarımız hemen
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle