Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
CUMHURÎYET 30 Mart 1973 arfıisvelli'nin, prenıe, «zorbalık, ahlâksızlık> öğütlemeUe fuçlandığını herkes bilir. >sa Machiavelli, o ünlü kitabında, ahlâk e yönetim sacatımn birbirine karıştınlmamanı, bunlarm ayn ayn şeyler olduğunu söylelişti. Terdiği örnek de şu: Fırtınalı bir denize yol alan bir gemidesiniz, dümenei birder. lüverİTor... Sorar bize Machiavelli; «ölen dülencinaı yerine, gemideki yolculardan en ahIkh ©lanım mı seçersiniz, yoksa dümen kulınmay: en iyi bllent mi?» Bu yüzden, ahlâkm ir bilim olarak bağımsızca ele alınmasının aşlanşcını Machiavelli'de bulmuşlardır. Delek ki, onu ahlâksız diye suçlamak yerine, hlâkı politikadan kurtardığı için övmek daha oğru olacak. Toplumların gerileme ya da çökme nedenîri üzerinde dururken, tarih de, sık «ık, ahlâk ozukluŞunu bu nedenlerden biri olarak üeri ürer. Ama o ahlâk bozukluSunun ne zaman, için başladığını açıklamaz. Bütün cfeğişmelein kaynağı gerilerde olduğuna göre, belki de hlâk bozukluğu, ele ahnan toplumun yükse!ıe dörıeminde başlamıştır. Bir toplura gerileren ya da çöktükten sonra, «Ahlâk bozulmuşu da ondan» detnek kolaydır; gerekli olan, ileiyi görmek, ahlâkm bozulmaslnı önlemektir. Yönetimde temiz, narauslu, ülkücü kişilerin 'Uİunması gerektiği görüşü de bu konunun .apsamını girer. Rahmetli Ahmet Emin Yalnan, stk sık «îdealizme dayanmayan bir poliikacüığın memleket selâmetine karşı en ağır ehcîit clduğunu» ileri sürerdi. Sayın Ismet înöıü de, «Bir toplumda namuslular, en az namusuzlar kadar olmadıkça o toplum için kurtuuş yoktur» demisti. Sayın tnönü, o sözüne, Bütün toplum namuslu olmadıkça..^ diye başasaydı, kurtulmaktan bütiin bütün umut kesnek zornnda kalırdık. Eibette, bir toplumda ıırsızlık, rüsvet, adam kavırma, kendi çıkannı )aşa alma gibi olaylar çoğaldıkça, o toplumun ;aglığı bozulur. Atna bu ahlâksızlıklar niçin joğahyor sorusunun karşılığı aranmadan, buunmaöTan, çöküşün önü almamıyacağı da bes Olaylâr ve göipşler FIRTINALI DENİZ Melih Cevdet ANDAY Ülkücülük, «bir doğru düşünceye içten bağlılık» diye özetlenebilir. «Bir doğru düşünceye» deyişim, yanlış özetlenebilir. «Bir doğru düşünceye» kimseler olmasından ötürü. Falih Rıfkı Atay, Ali Kemal'i, para için yurdunu satan bir adam gibi görmedigini, onun yanlış bir inanış uğruna öldüğünü yazmıştı. Bir ülkücü sayılan Mchtnet Akif'in, Sapka giymemek için yurdunu bırakıp gitmesi, salt içtenliğinıîen ötürü, doğru bir davranış diye alkıslanabilir mi? Ama baglanılan düşüncenin doğru olup olmadığım kirn söyliyecek? Başka bir deyişle, çıkarcı olmayan, inandığt yönetim biçimine içten bağlı bir politikacı da yurdunu çıkmazlara sokmaz mı? Aynca «içtenlik» sorunu da içinden kolay kolay çıkılacak bir sorun değildir. Bir toplumda bütün smıflar (ve elbet onlann temsilcileri) kendi çıkarlarına içtenlikle bağlımrlar. Unutmayalım ki, demokrasilerde, oy veren basit bir yurttaş da yönetimin sorumluluğuna katılmış sayılır. Oysa bir çıkan olmayan kimse sandık başına gitmez. Ama bu çıkar, sadece onun çıkan ise, bir çevreyi, bir topluluğu, bir sınıfı ilgilendirmiyorsa, biz ona «ülkücü» diyemeyiz. Demek, ülkücü, daha çeniş anlamda çıkar düşünen bir kimşedir. Böylece, değişik çıksr anlayışlan, birbirleriyle baidaşamıyan ülkücüler çıkacaktır bir toplumda. Başa geçmek için kencRlerini halka beğendirmek işteyen bu ülkücüler, halkın karşısında birbirlerini kötüleyeceklerdir. Çeşitli çıkar çevrelerini, topluluklan, sınıflan temsü eden öncülerden hangisinin doğru yolda olduğunu bize «ahlâk bilimi» açık seçik olarak gösterebilir mi? Machiavelli'nin, yönetimi, ahlâktan ayn görmesinin nedeni burada olsa gerektir. Yoksa sadece yöneüci adaylardan değil, oy veren bütün yurttaşlaıdan da «iyi hal> belgesi aramak zorunda kalınır. Dahası o yerde demokrasiyi kurmaya kalkmadan önce, iyi temiz, namuslu kişilerin çoğalmaıı saSlanmalıdır. Bu da hir ülkücülüktür; aır.a dömokrasi ülkücülüğünden başka bir şey. bir ahlâk ülkücülüğüdür. Oysa kendimize örnek aldıgımız demokrasiler. birer «ahlâk okulu» değıldirler. Bütün iş, kötülüklere soluk aldırmayacak bir düzen kurabilmektedir. Bunun için de «ahlâk bilimi »ne değil, cbilim ahlâk:»na ptlvenmek gerekir. Gerçi biliinin ortaya çıkardığı ahlâk, bütün insan etkinliklerıni kapsaznaktan uzaktır; ama yerleşmiş, saglam ilkeleriyle o, bütün insanlara eşit olarak dağıtılmış olan sağduyu lla binlerce yıllık deneyimlerin ürünü olan insancıl töreler yanında, bize, topluluk işlerimizde pekâlâ yol gösterebilecek «üçtedte. Aklm üstünlüğü, özgür düşünce, hoşgörü gibı bilimin ne zorla benimsemiş oldufu. ne de zorla berumsetmeK istediği bir takım iıkeler, ceşitli karştt ve acımastz inançlarla mmalaa bir toplum için. ahlâk gücünde etkin bir ortam yara. tabiür. Sakin aklın sabırlı göslcmine güven, gereği gibi tanıtlanmış gerçefderin ortakça be nirasenmesinden doğan anlaşma, doğrulann kendiliginden benimsenir olmasuıı sonuçlandıran özgürlük ilkesi, gerçeğin en uîik parçasının bile yitirilmemesi • kayffusuna dvyanan hoş görii, her toplum için geçerli, aranan, yararb birlils ögeleridir. Düşüncede Açıklık Bizde de güzel bir kitabı yayımlanmış olan Fransız düşünürü Albert Bayet (Çan yayınlan: Bilim Ahlâkı) şöyle djyor: «Bilim ahlâkı, başkalanmn valnız özgürce düşünmesini değil, düşüncelerini özgüıce söylemesini, yaymasım da ister. Her sözü can kulağı ile dinleyip anlama isteğınoen ayrılmayan o yalon ılgi ile onların dinlenmesi için de savaşır. Bir bilgın, görüp inceledifi olaylarla artak uzlaşmaz saymaya başladığı Dir ögretiyl çürütmek istedi mi, ışe ılk önce onu eiden geldiğince derinlemesine incelernekle Daslar. Doğru yanlarını bulmaya çalıç,ır O ögretm asarken, onun hakkını vermekten. ona gereKen saygıyı göstsrmekten sevinir Kftndmee benimsenmesi artık olanaksız görünen tezi doffuran ana düşünceyi araştırmaya koyuiuı Husrlinün janlışında yannın gerçeğini selâmiar BÜ sadece bir düçünce nezaketi değil neredp olursa olsun, gerçeğin bir parçacığını bile hiçbir zaman hor görmemek kaygusuaur.» Bir bilim adarr.ımn, araçıan ile tetc basına çaüşarak elde ettiği bir buluşu ortaya koyarken hiçbir zaman yalana, kan&'rmava başvurmaması, büyük dinlerden kalma «yalan söylemeyeceksin» buynıgunun, bilim yoıu ile kesin bir başarıya ermesinden baska nedir? Bir toplumda yanlışlıklann, kötülükierin. nansızhkların artmas., özgür düşünceye araçtırmaya boş verilmesinden ya da yasaklar Konulrrasındandır. Kimsenin yüreginin içindekini Dilemeyeceglmize göre. düşüncelerın açıkü^a gavuşrnasını sa*lamalıyız. Yoksa Machia»e'i,'clen nız alıp zorbalığa, ahlâksızlığa kalkan Prens'in iyi bir yonetioi olup olmadığım bile ar.layamayız Pakizenia Kısmeti Kilitlendi P fargı Bagımnzlıgını Saldırmanın finlamı Prof. Dr. Faruk EREM on Anayasa değişikliğinin ne kadar yüzeyde kalan bir anlayışa dayandığını, «Yargı» nın ne olduğu hakkında gerekli bilgileri derlemeden nasıl bir sonuca vanldığını be|rli hale getirmek için bu satırlan yazarken bir hukukçanun luyabüecegi «Büyük Acı» nm etkisi ile yanlı? düşünmenıek fabasına dikkatli oldum: Montesquieu'nün dediği gibi yargılama gücü, yasam&dan re yürütmeden aynlmamış İse «hürriyet» yoktur. Eğer yargı, fasama ile birleşmiş ise vatandaşın hayatı ve özgürlügü keyHliğe bırakılmıştır. Bu suretle hftkim, kamın koyucu olmuştur. Ejfer yargı ile birleşirse hâkim «hüküm» veren değil, tahakküm eden olabilir. Ücüncü kuvvetle öbtir ikl kımetin nitelikte pek farklı olduklan göriilür. Yasamanın yaptığı kanunu uygiilamakla förevli yürütme arasında bir bağ mevcuttur. îşte yasamanın, yürütmeyi denetlemesi de bundan ileri gelîr. Yargı, sonuçta yasamayı (Anayasa Mahkemesi ile) ve yürütmeyi (hiç btr idarl lîlemin yargının dışmda kalamayacağı) ilkesiyle denetler. O balde yargmm kuvret olmasını sağlayan kaynak başkadır. Yargı her şeyden önce bagtmsızhğını insanlık gerçeğinden alır. Yalnız iki kuvvetle bir Devlet kunılabilir, fakat insanca Devlet (=uygar Devlet) Irumlamac. Üç taıvvetin aynlıgım isah ç«kUnm Tnahkernelerin kuruhı?una etkisi vardır. En ittel diyebileceğimiz anlayış kanunu yapan kuvvet ile onu uygulayan kuvvet arasmda bir Uçüncu kuvvete yer ve konu bulunamıvacağıdır. Şüphe yoktur ki biitün kuvvetterin aynı elde toplanmasından sonraya rastlayan yasama yürütnı* aynmı. daha ileri bir gelişme göstermis, yasama • yargılama • yürütme aynmına ulasnııştır. Kantmu yapmakla, belli bir olayda hukukun dediğini ortaya koymak aym şey değildir Eğer «hftkim» olmazsa «kanun» da yok demekür. Zira yürütme organı kanunu dilediği gibi uygulayabilecektir. O halde yargı, bir bakıma «hukuk devleti» nln şartıdır. Yürütnıenin karsıstnda hftkim olmazsa. kanun diye uygulanan şeyin, keyfl bir uygulama, dolayısiyle yürütmenin •rzoladığı bir kanım olması mümkündür. Bu suretle, yürtltme, yasamanın yerine seçmiş oltır. Demek ki yarplamanın BÖrevlerinden en önemli55Î yasama fle vürütmeyl ayn •vn ve hatta MrbirleTme karşı koruyabnmektcdir. Devletiıı kuruluyu İJe usul hııkulru arasında yakın ilsi rnevcuttur. Mutlâkiyet devirlerindeki yargılama «hukuk» değıldi. Ancak hürriret fikrinin geli?tıni usul hukukuna «teminat» ve rUven getinii. TJsul hukukunun, sanık bakımmdan «teminat hükümlerinin topluluğu» ndan ibaret oMuğu söylettemec, fakat bu hükümler, usul hukukunun büvük bir kısmıT teçkil etmekt"dlr. Ceaa usıılüniln tarihi, esasında uvşarlık U tarihinin bir açıdan görünüşüdür. Bu tarih otorite ile hürriyet arasındaki densprnn gelfşimini gOsterir. Sucu sâbit oluncaya kadar îerdîn «mftsnm» sayıltnası. kısacası «mâsumluk karinest» Anayasa*nm koyduSu ve usul meselelermin etrafında toplandıSı bflvtik teminatlardan biridir. Bu karineyi yıkmak çok şeyi yıkmaktır. Hastalarımızın Duygusal Yanı ağımızda, tıp bilimindeki gecı, bir ötekinin gerçekçi olduHASTALIK ÜSTÜNE HER TÜRLÜ lişmelere, yeni ve etkili ilâçğunu gösteren bulgular vardır. lara, ileri ve modern bakım Kesin olarak biiinen ise çocuk BİLGİ, TIBBIN GEREKTİRDİĞİ TEyöntem ve tekniklerine karşın, ların zekâ bakımından çeşitli hâlâ gerek doktor ve gerek hemDAVİ VE TEKNİKTE ÜSTÜNLÜK YETolduğudur. Bunun nedeninl bey şirelerce hastalannın duygusal nin yapısına, hücrelerinin sayıMEZ, EN AZ ONUN KADAR HASTAYI ihtiyaçlanmn önceükle karşılansına ve liflerinin karmaşıklığıması, iyileşmede son derece öna bağlayan bilim adatnlan var TANIMAK GEREKLİDİR nemlidir. Kişinin bedensel ve dir. Zekâ, uğraşı ya da eğitimle psikolojik nitelikleri ile bir büarttınlamaz ama, onu kullanatün olarak ele alınması, bedenbilme yetenegi geliştirilebilir. Perihan VELİOĞLU sel bozukluklann duygusal, duyGünümüzde bireysel farklıhk gusal bozukJukların ise bedensel konusu iyice önem kazanmış oFLORENCE NİGHTİNGALE HEMŞİRELİK hastalıklar doğuracağı gerçeği, lup özellikle eğitimde büyük OKULU MÜDÜRO bundan iki bin yıl önce Hippocuygulama alanı bulmuştur. Gün rat ve Platon tarafından öne sülük yaşamda olduğu, doktor ve rülmesine rağmen, bu görüs yüzhemşireler için hastalanna bayülar boyunca gözlerden uzak gelirse, kişi büyük bir olasılıkla tepki gösterir. Bazen bu durum karken, insanlann blrbirlerine kalmıstır. Psikosomatik tıbbm hastada açık olarak gözlenebilir. büyümekten kaçacaktır. Böyle bir benzemediklerin herbirinin ken revaçta olduğu günümüzde bile Bugün artık, tedirgin ve endişeli insan takvim ya«p ne kadar büdine özgü blr lç dünyasl olduhâlâ, hekirn ve hemşireler, hasta kişilerde mide ülserlerinin görül yük olursa olsun olgunlaşmamışğunu bilmek son dereee 6nemtır ve kendisi ile olumlu üişki nın bedensel muayene ve tedavi düğü, «yanm baş ağnsı» olarak lidir. 8i tamamlanınca görevlerinin bit bilinen «migren>in ise kişideki kurmak zordur. Ufak bir acı, has tahk ya da güclüklerle karşılaştı Yakından Tanımalı tiğini sanmaktadırlar. Bugün endişeler giderilince geçtiği biliğmda duygulannı kontrol edehemşire ve hekimler, «hasta in nen bir gerçektir. Hastanm beden Zekâ, duygu, tutum ve davmez. Karsısındakinin «kendini san» kavramından çok, «Hasta sel rahatsızlıklara akılsal olarak ranış yönünden çeşitlilik göstelık» düşüncesi ile dolu olarak o da tepkide bulunmasının nedeni topla, bu tür davranış size yakış ren her bir hastanm bakım ih kullarmı bitirmektedirler. İlâç nedir? Kndişe. bunalım ve duy mıyor» demesi ya da kızıp azartiyaçlarının ayn olacağı doğallaması boşunadır. Kişi hiç bir ger lar, modern ameliyat teknikleri gusal zorlamalar nasıl oluyor da dir. Insanlarla olumlu ve yarar çek nedene dayanmadan duyguve hastalıklar üstüne her türlü bedensel belirtiler gösterebiliyor? lı ilişki kurmanın ana kuralı, bilgiye sahiptirler ama, hastalığı Bu sorulann cevaplannm olduğu sal kanşıklığını sürdürecektir. onlann kendilerine özgü özel çeken insanı pek az tanımakta kadar, tıpdaki pek çok seyin çöliklerine saygılı olmaktır. insan tnsan karakteri beş yaşmdan dırlar. Örneğin, kalb hastaükla zümlenebilmesi, aydınlığa kavuş önce biçimlenir. Bu, klsinin da.y . lan otduklan gibi kabul etmek, nnı bildilderi kadar kalb hasta tnası için temel Hkeler psikoloji ranış öecelliklerinin bu döneınde : değiştirmek istenilen yanlannın 1 111 e l i n d e d ı r FaJcat n e sını tammamaktadirtar. Oysar**®? " *" öğrenildiği, daha sonraki yıltüiîiif ancak yavaş yava? incitmeden z k l fap m e n s u l a n m n :. psı hastahğın arkasındaki kişilik. te * P geliştirilmek istenilen nitelikler yapılabileceğini bilmellyiz. koloji deyimlerinden dahi dehşete davinin başanya ulaşmasuıda ve öğretiminin yavaş ve gfiç bir is Yasama koşullan güçleşince düşerler. Bazılan ise onu anlam sonuç olarak iyileşmede önemli olduğu anlamma gelmektedir. pek çok insanda bedensel rasız sözler zinciri olarak kavnyabir fakTördür. hatsızlıklar ortaya çıkar. Küçük Kişinin davranış biçimi, dünrak ciddiye almazlar. Oysa hısanı Tıp, hemsirelik ve öbür sağlık acılar, baş edilmeyecek büyük yada kendini güven içinde dupersoneUnin dikkatlerinl an çe ve dolayısiyle hasta insanı tanıağnlara dönüşür. Bunu hepiyup duymadığına, başka kişikenden çok. hastahğa yöneltme mada ruhbilimin ortaya koyduğu mi2 kendimizde denemişizdir lerle beraberken rahat olup olgerçeklerden yararlanmak zorunleri çoğu kez korkulanndan ötüBir baş ağrısı, tatsız geçeceğini madığına, duygu ve lsteklerini ludur. Bu gerçekler ise pek basit rüdür. Zira insanı kavrayabilbildiğimiz bir toplantıya katılifade etmedeki uzanımma dayatir. mek, hasta dokularm patolojisimama nedeni olurken, aynı baş nır. örnegin. yannın neler geni, yapısını ve infeksiyonu yapan ağrısı ile tiyatroya seve seve giHer İnsan iki kısımdan oluşmus. tirebileceği bilinmeyen bir ormikrobun karakterini anlıyabil tur. tnsan esas olarak hayvandır, debiliriz. $u halde hastalanm:? tam içinde büyüyen bir çocuk, mekten çok daha zordur. tnsa ancak bu hayvansal bedende akıl için de aynı şeylerin varoldugüven duygusunu geliştiremez. nın anlamadıgı şeyler ise onu ğunu, izlenecek yolun onlara so taşır. Hayat Ise bu ikisi arasında Endişelidir. korkaktır. tnsanlakorkutur. Çoğu taman başkalan geçen devamlı bir savaştır. Hayrunlan büyüttüklerini söylemek nn blrbirlerini sevmesinin ve nın zdhinlerinden geçeni anlama vansal yanımız bizi kendini döyerine derinde yatan nedeni bul birbirlerine güvenmesinin geya karşı çekimser davranmamız, çunür. hoyrat ve katı olmaya zor. maya çahşmak olduğunu bilme çerli bir kuram olmadıgını dubu bilinmeyen topraklarda ne ya llyiz. lnrken in«ıan tarafımız bu ilkel gfl yan bir çocuk kişilerle ilişki pacağımızı şasırdığımıı içindir. Hastalarımızı daha yakından dülere göre davranmayıp, içinde kurmaktan sakınacaktır. DuyBu nedenler yüzünden, karşımız tanımaya uğraşır, güven ve sev yasadıgımız dünyanm değerlerini gularını ifadeden alakonulntuş dakini anlamaya çalışmaktan gilerini kazanırsak şikâyetlerı uyguiamaya iterek öbür yanımızı ya 6 a sövledikleri ciddiye alın* mümkün olduğu kadar sakınınz, nin gercek nedenini Sğrenebili denetiml altına almaya çalışır Bir mamış bir kişi ise kabuğuna çe kaçanz. Bu kaçış sonunda, has çeşit bilinç diyebileceğimiı üçün riz. «Herşeyi bilmek affetmek kilecek ve daha sonraki yıllarta karşısındaki hekimi ve hem cü bir parçamız daha vardır Hatir» kuralı «Hastalanmızı ta da onu bu lcine kapanıklıktan sireyı tek yönlü teknisyen sevi talanmıztla bizl UTaran, geleeek nımak onlan anlamak ve hos kurtarmak beHd de mümkün ol yesme düsürür. görü ile karsıtamaktır» şeklinkez aynı hataya düşmemizi önle mayacaktır. de degiştirılebilir. yen işte bu yönümüzdür HepiÇocukluk döneminden kalma Kişinin yaşamı ift defa öğ miz bazen. kontrolümüzü kaybebir çekingenlikle gençler, çoğu rendigl bu dönemdekl etJriler derek. nasıl çocukça davrandığımı zaman sinirli ve heyecanlıdırlar. büyüyünce hayata karşı takıBundan OtürU de sorumluluk al zı eözlemişizdir. Bu gibi durumnacaSl tavırlann cinslni saptadıklan zaman, bata yapmaktan, larda insan yönümüz savaşı kayyacaktır. bettniştir. yanlış kararlar almaktan korkar lar. Ve bu korkularmda haklıîstenilen karakter özellikleriKişi büyüdükçe gelişir. Gelişdırlar, zira tıp ve hemşirelik nin çocuğa kazandınlması müra mek içinde yaşanılan durumlara dünyasında yapılacak en uîak bir kün değildir. fakat çocukluğun yanlışlık cok ciddî sonuçlar doğu önceden edinilen bilgi ve deneyim geçtiği aile cevresinin dü?ünc« lerden yararlanarak daha iyi urabilir KişMe korkuyu azaltan, tarzı, rutum ve davranıslanyum saslıyabilmektir. Bövlece güven duygusunu vererek onu ra nın onu etkilediSi de bilinen hayatı kolay yönetilir fördükçe hatlatan tecrübedir Bundan ötübir gerçektir Cocuklann roi^aç ve bunda desteklendikçe kişilik ee rüdtir ki yaşlı doktor ve hemşiyönünden aynı egilimde doğlisimi devam eder. Efter yukarda reler gerek hastalan, gerek mes madiklannı, kimilerinin duygu. kilerin aksine bir durum içinde lektaşlan ile daha kolaylıkla an bulunur. yaşam güclüklerle dolar «.a! olmasına karşın Bbürlerinin lasabilirler Yokluğuna daha az duygulu, kimln yaratv ve cesaret kıncı olaylar üst üste C S akize gelinlik çağına ulaşmıştı Ne de {rüzelleşmişti kâfir. Elâ gözler. saman saçlar, servi endam, çifte hafiye tabancası gibi ikı göğüs Bir tek kelimeyle fıstık gibiydi Pakize. Erkeklerin gö/leri sinek kâğıdına yapışır gibi yapışıyordu Pakize'ye. Talibi çoktu Pakize'nin, ama şeytan kız nazh mı nazlıydı. Kimine «kaşının altında gözün var» diyordu. Kimine «gözünün üstünde kaşın var» diyordu. Babası: Kızın vakti geldl, hayırlısıyle evlendirmezsek başımıza bir iş çıkacak, diye düşünüyordu. Anası: Benım sevroedigim kişi damat olamaz, diyordu. Pakizenin bır de amcası vardı ki, evlere şenlik: Damadı ille de ben bejenecegim, diye diretiyordu. Büyükanne de «öz sahibiydi: Damadı benim gözüm tutmalı. diyordu. Konu komşu, dost akraba. tanıdık tanımad:k, Pakize'yi evennek yolunda seferber oldular. Ama çokluk içinde yokluk çeküiyordu. Uzaktan akraba bir bankacı istıyordu Pakize'yi. Adamcağızm akşamcılıgı varmış. Baba: Ben sarhoşa kız vermem, diye kesip attı. Bir komiser aday oldu. Bu sefer sna karşı Koydu: Aaa delinin zonına bak, komiser maaşıyle ev mi geçinirmiş! Müteahhit olduğu söylenen zengince bir kısmet de çıkmıştı. Tahkikat yapıldı soruldu. soruşturuldu. Adamn daha önce başından bir evlilik Eeçtigi anlaşıldı Başından nikâh geçmiş olana kız mı verilir. kimbılir ne kusuru vardı ki mahkeme avırdı, dediler. Koca arfaylan üstüne, ana. baba. büvükanne. dayı, amca. akraba ve komsular voSun tartışmalara girişiyorlardı. Damat adaylan birer birer eözden geçiriliyor, hiçbiri üştünde anlaşma olmuyordu. Bir yargıca nıünasip gördüler Pakize'yi. Bu sefer kız tutturdu: Yaşh adamı ben ne edeyim, hastabakıcılık mı ya. payım? Günler aylar geçiyordu. Pakize'nin babası: Su kızı bir an önce evlendirmeli, yoksa başımız belâya girecek... dive bunalıma kapılmıstı. Evde dirlik düzenlik kalmamıstı. Pakize aşağı. Pakize yukan. Pakize gitti, Pakize geldi. Pakize uyudu. Pakize uyandı Pakize güldü, Pakize somurttu. Herkes Pakize de Pak're diyor damat adaylan resmi geçit yapıyor, hiç biri begrulmiyordu. Pakizenin kısmeü kilitlennıişti. Anne şimdi de: Bir şey değil lnzın vakti geçecek, diye telâslanmaya başlamıştı. Bey, hanımı teselli ederek: Aman hanım elbet bir damat bulunur, diyordu. Mahalle kahvesinde Pakize'den başka şey konuşulmaz olmustu. Bir bıçkın: . Olur mu abiler, diyordu. mahallenin namusu Pakize! Çevresinde bin türlü dolap döndüren var. Sen alacaksın ben alacağım, diye birbirine giren monbeyleri bir kenara itelesek. şöyle helâlinden temiz süt emmiş. vatan millet memleket bakımmdan sabıkasız. kaşlı gözlü. saçlı bıyıklı biri lâzım Pakize'ye. Sözün kısası biz varken başkası ayıp olmaz mı? Oğlum Pakize'ye koca olamıyacak bir kişi varsa o da sensin! Pakize'nin evlenmesi giderek daha çapraşık ve karmaşık bir iş olmaya yüz tuttu. Bilir bilmez, perekli gereksiz, yetkili yetkisiz herkes Pakize'yi konuşuyordu * Pakize kısa sürede evlenemezse. başına bir iş gelecek. Ben bu satırlan yazarken Pakize'ye hâlâ bir koca bulunamadı. Eğer bulunmuşsa ne âlâ. Ancak kısa sürede başgöz edilmezse kapanın elinde kalacak kızcağız. Ya olmadık biri gerdeğe girecek, ya da Pakize'yi kaçırıp zorla bir iş yapacak'ar. Nediyelım, kısmet!. ACI BİR KAYIP Merhum Avukat Abdurrahman Adil ve merhume Fatma Hanım'ın oğullan, merhum Ali Rıza Karaman ve merhume Filiz Hanım'ın damatları. Müzehher Arsal'ın aziz eşi. Oğur Arsal'ın sevgili babası, Seniye ve Fethl Varal ile merhume Nuriye ve merhum Firuzan Arsal'ın agabeylerl Mazhar Apa'nın bacanağı. Kevser Şahinbaş ve MUigan Apa'mn enişteleri Fikret, Sermet. Server, Nilüfer. Sükran. Avten, Bedia. Belma. Karaman'ın Faruk ve Demet Şahinbaş'ın. ömer ve Güler Apa' nın, Fahir, Filiz. Eser Borak'ın enişteleri Selim ve Esen Karaman ile Murat. Burak. Sahinbaş ve Alp Borak'ın büyük enişteleri BAKÜ BASKANLAKINDAN Dr. Avukat ORHAN ARSAL âni bir kalp krizi neticesi 27 Mart 1973 günü Ankara'da vefat etmiştir. Aziz naaşı 30 Mart 1973 Cuma günü (bugün) oğle namazını müteakıp Şişli Camiinden alınarak anusu üzerine Karacaahmetteki aile kabristanınria topraSa verilecektir A l i KSİ (Yeni Ajans: 1083) 2067 • • • • • •• • » • • • » • • • • • •• • t • • • • • » • •• • • •• • • • • • » • • TÜRK HAVA YOLLARI A.O.'dan OrtaJclığımız ihtiyacı olarak 1.000.000 adet BUet Kabı (poset) bastırüacalmr. Munammen bedel 250.000.00 TL. dır. Geçici teminat 12500.00 TL. <br. Kapalı zarfla teklii mektuplan 5.4.1973 Perjembe günü saat I5j00'e kadar, GUmü?suyu Caddesi Dersan Han No: 90'dakı Levazım MudürlügUne verilecektir. Şartnameler aynı adresten temin olunur. MEVLİDİ ŞERIF hiçbir zaman alışamayacağımız eşsiz insan • Ortakhğnnız 3490 sayıü kanuna t&bi değildir. • > • • • •• • • • » • • » • • • •• • • • • • • • » • • • •• • •• • • • » • • • • Cumhuriyet: 2057 T. C. ZİRAAT BANKASI GENEL MÜDÜRLÜĞÜNDEN YATAK YAPTIRI1ACAK1IR Eankanuz Eğitim Sitesi için 304 ad*t nümunetdne uygun, 20 adette standart eb'adta clmak üzere cem'an 324 adet yatak yaptırılacaktır. 1 Nümune yatak Levazun MudürtOgütnöKte görülebllir. 2 Yataga ait teknik ve umtusl şartname Levazım MUdflrlüğümüzden temin edilebilir. 3 Yatakların eb'adı E*itim Sitesinde finnalarca bizat te» bit edilecektir. 4 tşin muhammen bedeU M40.000.) yuzkırkbin tir» olup geçici teminatı (İCSOO. ) liradır. 5 Firmalar, tekliflerini, en geç 3 Nisan 1973 Salı günü saat 1700 ye kadar Levaznn Müc'ürlugüne tesUm edeceklerdir. 6 Bankamız. ihaleyi yapıp yapmamakta, tekliflerden birtni tercihte. yeniden teklii Utemekte tamamen «erbest olup 2490 sayılı kanuna tabi degildir. (Basın: 131513047) Meslektaslar arasmda huzurun, anlayışm olmaması, doktor ve hemşirelerin hastalarla olan ilişMlerini olumfsuz yönde etkileyen bir başka önemli faktördür Çoğu kez. insan hayatı genç bekimin ellerine bırakıldığından, bu büyük sorumluluğun verdigi bunalım içindedir Bu nörözun e t kisi ile ilişkilerinde mesafelidir, herşeyin onda baslacbğı ve onda bittiği gibi bir duygu geliştirir. Böylece yakm iş arkadaşlan ile olduğu kadar hastalan ile de sıcajc, olumlu ve lnsancıl Uişkiler yerine, yüzeysel ve sofuk iş davramşîan ortaya çıkar Oysa, doktor. bemsire ve 6bür sağlık personeli birbirleri ile iyi bir duygusal atrnosler içinde olurlarsa sonuç hepsi için de tatmin edici olacaktır. Böyle demokratik bir hava içinde, hasta ile Ugili tüm kişiler kendi alanlan içine giren bilei. beceri ve tecrffbeleri or taya dökerek bunlardan hastanm iyilesmesinde daha etkili biçlmde yararlanabüeceklerdir Bu yol la bildiklerine yenllerini ekleyebilecekler, yeni bir hastanm iyileşmesinde daha da başanlı olabileceklerdir Yukarda açıklamaya çahştıfımız bu duygusal atmosferi sağ1* kurumlanmızda yaratmadıkça, yukardan aşağıya. asagıdan yukanva sıcak ve samim) Uişld ztncfrini kurum»dikça hastalara iyi bir bakım söz konusu olamaz. tnsan hasta olunca buna hem bedensel, hem aküsal belirtilerle Hastahğa Karşı Tepki Enerü ve Tabii Kaynaklar Bakanhğı Devlet Su TSIPH Genel Miidürlüetinden Imtihanla Memur Alınacaktır Genel Müdürlüğümüz Merkez teşkilâbnda çalıştınlmak uzere 27 4.1973 Cuma günü saat 10.00'da yapılacak smavla personel alınacaktır. Sınava katılacaklann 657 sayüı fcanunun 48. maddesinde beörtilen genel sartlarla birlikte aşağıda görevlerto karsısmda belirtflen nitelikleri kazanmış olmalan gerekmektedir. Personel alınacak kadrolarm smıl. ünvan, derece ve sdetleriyle personelde aranılacak nitelikler ve fanühana istirak için müracaat edilecek üniteler aşağıda gösterihniştir. Smava iştirak etmek isteyenlerin 264.1973 gunfl saat 17.00'ye kadar asağjda 1. sıradaki görev için Genel Müdürlüğümüz fYücetepe Mahallesi. Ankara adresinde bulunan) Planlama ve Bütçe Başmüşa virliğine. 2. sıradaki görev için yine aynı adresteki tsletme ve Bakım Dairesi Başkanlıfına müracaatla imtihana giriş kartı almalan ilân olunur. • 1. GENEL tDARE HİZMETLES S1NTF1 Sıra No. Ünvanı Derecesi Adodi Aranılan Nitelikler 1 Ekonomist 10 2 Siyasal BUgiler Iktisat ve Fen Fakülteleri ile Iktisadî ve Ticari tlimler Akademisi, O.D.T. Ü Idari tlimler FakültetH veya mu.a dili okul ve üniversite mezunu olmak 35. yaşından vukarı olmamak. «ıkerlllini yapmış bultmmak, n: TBKNİK HtZMETLER SINIFI 2 Hidrolog 12 4 Kimya Sanat Tapı Sanat EnsÜtüsü veya Lise mezunu olmak, 35. yaşından yukarı olmamak. (Yflzme bilmek ve askertiğini yapmış olmak tercnb sebebidir.) (Basın: 13130) 2052 AFİF ERDEMİR' ın aramızdan aynlışının 40. günü olan 31 Mart 1973 Cumartesi eünü (bugün) Teşvikiye Camii Şerifinde ikindi namazını müteakip merhumun aziz ruhu için tanınmış ve değerli duahan H. Âdem Erim'in iştirakivle kıymetli mevlithanlar H. Eşref Akhisarlı, H. Fevzi Mısır. H. Sırn Avvazoğlu, H Amir Ateş, H. Mehmet Sovsal. H. Mustafa Tlgazlı, H. Yusuf Gebzeli, H. Yusuf ArmaĞan, H. Burhan Gürel ve H. Enver Bala tarafından Kur'anı Kerim ve Mevlidi Serif okunacaktır. Akrabalanmıza. dostlanmıza, ve din kardeşlerimize duyururuz. AÎLESÎ Cumhuriyet: 2060