27 Aralık 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
TJMHURÎYET 28 Mart 1973 TÎYATMMıN TtCRuBeii MACA BAŞLA&U İKı' AfSuMftAKİ Bİ İJîRADER, JLüîıîl MANZUM CİHAH^MOI SIS IÇINDE BEHZAT AY'IN ROMANI 75 Nesrin, o gece sanki bir iş yapmanın, başarmanm tadtm yasıyormus gfinydi... Bu duygular ve rahstlık içinde yatağma yatü v* delıksiz blr uykuya daldı. *** rTesrin, artık süreklı geziyordu... Evde yalnız Vylm^v istemiyordu cam. Arkadaşlarına, iinemaya, tiyatroya gidiyor; gıyimine özen gösteriyordu. Evin temiz olmamasına aldınş bile etmiyordu. Her yeı toı içindeydi, boşveriyordu Hiç yapmadığı şeyleri yapıyordu, manikürcüye, berbere gidıyordu s k sık. Sigara içmeye de bajlaravfti. Bütün bunlan, Besim'in ilgisini çekmek için yapıyordu. «Sevü'in tımağı boyalı ve uzunmuş... Ben de brnak uzatmasuu bilirim Ben de saçımı taratınm... lyi giyinmesini becerırım .. Bütün bu ışlerin yanır.da, evin işleri kalacakmış., kalsın! On bes. yıldır hard harü çalrşıyarum, elime ne geçti? Beslm, madera ki böyle kadmları seviyor, işte ben de öyle yapıyorum ..» diye düşünüyordu. **# Besim, Nesrin'in bu davranışlarını görerek, ondan daha çok soŞuyordu. Kudurdu» diye düîünüyordu .. Hele Nesrin'in, Sevil'in babasına du rumu bildirdiiini nasıl ve ne şekilde bilmemekle birlikte öğrenince, daha çok öfkelenerek. ayrıîma kararmı verdi... Ve, Nesrin'i de aynlmaya zorladı .. Ayrılmak için ne yapmak gerekiyorsa yapb. En sonunda, Nesrin'le beraber Adliyeye giderek boşanma davan actJar.. Evlilik durumu, Besim'in Vayıtlı oldugu n 3 fus müdurlüSünden sorulacağından, epey beklemeleri gerekiyordu. Bir atvukat, «mahkeme baş layınca. Ikiniz de aynlmayı istediğinize göre, bir veya iki duruşmada yargıç ayırma karan verlr.» dediii için, Besim, işin nzamayacağına sevindi. Nesrin ise, müthiş bir üzünrüye saplandı. Ağlamaklı bir durumu vardı. Adliyeden çıkarken: «Şaka glbl basladık, 15 gerçekleşiyor... Bitiyor beraberligimiz.» diye düşünöyordu. Besim: «Beğendin mi?» diye sonınca: «Sen befendin mi?» diye bağırdı Sfkeyle... Besim, hiç konuşmamayı uygvm bularak sustn.. Bir durafa gelmişlerfl, Berfm: «Akşam bir durumu konuşuruz, çimdilik hoş ça kal, ben okula gidiyorum» deyince, Nesrin: «Defol git!» diye bağırdı. Besim, gülüyordu Nesrin: ! «tstiridye'ne ko*l özlemi{indir!> dedi yüksek sesle. Ve orada ayrüdüar.Besim, akşam üzeri hiç bir jey olmamış glbi eve geldi.... Nesrin şaşınnıjtı. «Caydı mı acaba Besim?» diye düşünüyordu. Besim, yaz tatiline iadar aynı evde kalmak için izin istedı, Nesrin'den Nesrin, hiç seslenmedi Bu kez Besim: «Hem o zamana değin, yargıç ayrıUnanuza karar verir,» dedi. Nesrin: «Olamaz!» dedi «Neden?» «Ben senin metresın değilim!» «Elbette değilsin!» •Eeee'. «Bugüne bugün hukuksal karımsın'» «Hukuksal karı... Bu deyim de senin buluşun.» «Durum bu' Deyim dunımumuzu anlatıyor J «Çık evden!» «Haziran'a değin izin istiyonun senden!» «Olmaz!» «Yahu neden olmasın?» «Ayrılma dilekçeslni verdiğimiz İçin olmaz,> •Ev bulamadım'» «Otelde kal!» «özel eşyalanm vmrj «01sun'> «Yahu, mahkemeye basvurduksa. dilekçeyl verdiğimiz gün evleri de ayıracağız demek değıldir'. «Ya nedir?» «Bız beraber yapamıyaeağız, sayın yargıçlarl Yargınızı bekliyoruz demektir!» •Düsünme, başvurmak bu demektir!» «Evet, bekliyorum.» «Yanımdan git, bıraz düşüneyim de ondan •onra karanmı söylerım.» «Peki.» deyip, salona ç'.ktı Besim Kitaplarının tozunu almaya başladı... Nesrin, uzun uzun düsundükten sonra, talona, Besim'in yamna geldı ve: «Kabul ama, beni rahatsız etmemek kosuluyla..» dedi. «Rahatsız etmem, geceden geceye eve gelir, odama çekilirim.» «Peki. «Çocuklar nerde?» «Komîuda okul arkadaslariyle derse çalışı(Devamı m ] YAKIN TARÎH Mehme,BAm.AS hem de kendi mecmuamı, kendl flkır organımı, tam kıvamına geldıgl bır devresınde (tendl elimle kapamak zorunda bırakılıyordum, benim tçuı pek elım olan bu hâriıseye bır şaka süsü vernıek nedendı?» Yakun Kadri'nin pek üzüMÜğünü gören Ataturk, kendısıni Çankaya'ya yemeğe çağınyor. Orada. Atatürk'e meslefı olmadığı için elçilik yapamıyacagını soyluyor. «... Gazi gene söztimu kesti. Bırak Allahaşkma bu boş endişeleri. Bızim aramızda kaç kişi devlet işlerlne meslekten, ihtisastan geldığinl tddla edebilir? .. lsmet Paşa Lozan'a glderken, «Yahu bu kadar mühım bir diplomatik misvon bir askere nasıl tevdı edillr?» diyen diyene ldi. Ve kahkahayla gülerek Tevfüc Rüştü Beyl gösterdı: Bak $u zata Bizım an muvaffak Haricive Nazmmız Kendileri kadm doktoru olarak yetlşmişlerdir. Bunun üzerlne herkeste öyle bir gülüşme başlad; kl, ben de kendı derdimı unutur glbi oldum ..s » tşte Yakup Kadri Karaosmanoğlu, 1933'te yazdığı romanında 1942'yl görmeye çalışırken, ertesi vıl böylece diplomatik mesleğine intisap etmıştir. Ve 1942 vılında, Yakup Kadri, tklnci Dünya Savasının orta yerinde tsviçre'de buyükelçidir. Yakup Kadri'nin içinde bulunduğu kuşagm yaşantısını ve duşüncelertnı anlamak, bugünkü gençliğe zor gelir. Bağımsız bır Cumhurlyetin,.bu yıl 50 inci yıldonümünU kutlayacağız. Ama Yakup Kadrf kuşağı, bizim tarih diye okuduğumuz olaylann İçinde yaşadı. Bakm, Yakup Kadri'nin bir de, 1920 lerdeki anılarına eğılelim (3). Yakup Kadri, tahsilde bulündugu îsviçre'den1 işgal altındaki îstanbul'a ddnmüştür. «İkdam» da Kurtuluş Savaşını öven yazılar yazmaktadır. tşgal altmdakl tstanbul'da sade işgalcüer değil, bunlarla lşbirllğinde bulunan Harb Divanı Bas kanı ıNemrut» Mustafa da, «milll» lere kan kusturmaktadır. Yakup Kadri, İşte bu Nemrut Mustaia Dıvanı Harbine çıkanlışını anlatıyor (4). (Devamı 7 n'ci sayfada) Yakup Kadri'nin gerçek roman ve ee arasındaki iarklı düny ası Yakup Kadrı Karaosmanoglu'nun, 1934 yılında ikıncı bask:sı yapılan «Ankara» diye bir romanı vardır. Romanda, Kurtuluş Savaşı yıUarmda Ankara' ya gelen Selma admdab Istanbullu bir genç kızm öykusü, Turkıye'nın gelışımi içinde anlatümıştır. (1) Cumhunyetıri 10. yıldonümüne rastlayan günlerde yazılan bu romanın, son sayfalannı çevırelım.. Huxleyvarı bir üslupla, ıstıkbah anlatıyor Yakup Kadrı.. 1930'larin başından, Cumhunyetm 20. yıldönümüne bakıyor.. Evet, 29 Ekim 1942yı, 1934'de yayımlanmış bu kıtaptan okuyoruz: « Eskıden bir mihnet ve meşakkat kaynağı olan bu ülke içi seyahatlan, sımdr, yolların guzellığı, nakıl vasıtaianrun rahatlıfı ve varılan yerlerdeki şenhk ve bayındırlık yuzunden o kadar hoş ve gonül alıcı bir şey olmuştu ki, insan bunlardan «Keşke biraz daha sürseydı» arzusuyla dönüyordu. îradelı bir fen ell, önce yurdun ıktısadî harıtasını çızmıştı. Bu haritaya gdre. Anadolu muhtehf istıhsal mıntıkalanna ayrılmış ve her mıntıka ahalısının fonksıyonlan muayyen planlara gbre tesbıt edılrruştı. Meselâ Orta Anadolu, bır zıraat sahası olmak hülyasuiı tamamen bırakmış, geniş blr hay vancüık ve smaat rnerkezı olmuştu Hele Garbî Anadolu'nun koylerı, ovalan, bağlari, bahçeleriyle herhangı bir ileri A\Tupa ülkesınden hiç farkı kalmamıstı . . Ankara, kızıldan pembeye, pembeden mora, mordân leylâkıye geçen bır aydınlık içinde cıvıl cıvıl kaynıyor. Bu seferki yıldonumünun gece şenlıklerınd", bınncı on yılda olduğu gıbi parça parça elektrik tenvıratı yapılmadı. Şehre hakim yüksek mevzilere her bıri dev gıbi ytızlerce projektör konuldu . Gokyuzunden durmaksızm sesler yağıyordu Herz dalgaları, şımdı bır mıllî neşıdenin âhengıyle kabank akarken, şıra dı, bır muheyyıç hıtabenın yankılarıyle uğulduyor, şımdı, şeyda bır şaırın bağnndan kopan musıki çağlayanıyle taşıp gıdıyordu. Caddelerdekı taklann her bın, bır yuksek sanat eserı idı ve her bir inkılâp savaşuıin bır menkıbesıni anlatıyordu. Kimi bir kule, kımı bir köprü şeklinde yapılmış bu taklar dızısının en başında Ergenekon masalını temsıl eden allegorık abıde duruyordu Tam bu s:rada, bir yol donemecınde, halk yığmlannın dalgaları üzerınden Gazı Sarayının ısıklan görüldü Birden, yıgınla one doğru bır kımıldanıs, bır hamle oldu. Binlerce insan bır ağızdan: Gazi, Gazi, Gazi... diye haykırdı. Sarayın, göz kamaştıncı bır ışikla giınduz gıbı aydınlanmış taraçasına, yanında beş on arkadaşıyle Gazı'nın çıktığı görülüyordu. .. . Derken havada bir ses duyuldu: Bayrammız mübarek ol•Ru, Gazı'nın mikrofonlardan akseden sesıydı. Yığm hep bir ağızdan cevap verdı. Semn bayramın mübarek olsun, semn bayramın.. Gazi, uzun bır müddet dalgalan, evmin eşiğini yalayan rnsan denızıni seyretti. Sonra sağında duran birine eğilip sordu: Paşam, acaba kaç bin klşi var dersınız? Mikrofonlar bu sozü de büyü terek etrafa yaydılar. ö n safta üç ddrt bin kı şi var, zannederım. Fakat arkadan muttasü gelıyor, muttasıl geliyor.. Bu sesl tanımamak mümkün değıldi. Bu Ismet Paşanın götüsten gelen o sıcak, dolgun seBiydi..» Yakup Kadri'nin 1934 basımlı romanmm on yıl sonrasını hayal ederek çizen bu bölümUnu okuduk. Şımdi de, 1934 yılı sonbaharında, Yakup Kadri'nm gerçek yaşantısına dönelim. «Zorakı Dıplomat» ısımii anılannda anlatıyor: (2) « ..Beş • on gün önce Istanbul'da rastladığım Vasıf Çınar, bana: «Geçen akşam Sarayda ıdım. Sofrada senin aleyhıne epeyce şıddetlı bir yaylım ateşıne şahıt oldum, demiş va ilâve etmıştı: Güya sen, çıkardığın Kadro mecmuasında ıktısadi sıyasetımızı baltalayaa ve hatta Parti Umumî Kâtıbirun ıddıasına göre Rejımın temellerinı sarsan neşrıyatta bulunuyormuşsun. Bu, böyle giderseymış Tıcaret Veküı tuttugu yolda emniyetle ılerleyemezmış. Öte yandan, Cumhuriyet Halk Partısi de hizıpleşmek tehlikelerine maruz kalırmış. Sofra kalabalıktı. Biri durdu, oburu soyledı. Yalnız tsmet Paşa ıle Şukrü Kaya söze karışmıyordu Gazi birdenbire öyle bir parladı ve Dahıliye Vekıhne, «Bu işı ne vakit halledeceksın'» diye öyle bir şıddetle çıkıştı kı, senden şıkâyet edenlerın bıle nutku tutuldu.. » Yakup Kadri, anılannda anlattığı bu konuşmadan sonra, Şukrü Kaya ıle gorüşmeye gidıyor. Ve gorüşürken.. « Dışarıdan akseden motosıklet patırtılanyle ikımiz bırden firlayıp merdiven başına koştuk. Gazl gelıyordu. Benı Şukru Kaya'nın yanıbaşmda gö runce. hayretle yuzüme baktı: Vay, sen hâlâ burada mıs m ' dedi. Hıç beklemedığım bu sual TAKUP KADRİ, BÜYtKELÇt OLDCĞÜ YILLARDA karşısında oldukça şaşırdım. Bır iki ay önce yapmam mukarrer olan Avrupa seyahatine henüa çıkmadığımı sandığına hUkmederek: Seyahatımden Ankaraya bu sabah döndüm efendim; diye kekeledim. Yok canım, onu söylemek lstemıyorum. Tiran Elçiligins tayin olundugunu lşitmlstlm de... Beynlmden vurulmuşa döndüm. Kendimı tutamayarak: Ne münasebet Paşam? Hem orada Ruşen Eşrel var, diye işı şakaya dökmek Istedim. Zaten, Gazi de pek cıddi göninmuyordu. Ruşen, Atina'ya gidecek; dedi. Onun yerine biz ancak en yakın arkadaslanmızdan bırınl gönderebillrlz. Karamamen de çıktı zannederim. (ŞÜkrü Kaya'ya dönerek) Tuhaf sey! Kendisıne hâla tebliğ etmemişler... ... Milll Mücadelenin IUc yıllanndan beri her emrıne nasü seve seve itaat ettığımı büen Gazl, beni yanına çağırıp «Artık bu kadro dedıkodusundan bıktım, usandıra. Ya neşriyatını tatıl et, yahut da dısanda bir vazıfe alarak çık gıtı dıyemez miydı? .. Evet, madem ki hem Tiran glbi blr yere gönderılmek suretiyle blr cezaya çarptanUyor, MALKOCOĞLU yazanveçlzen:Ayhan BAŞOĞLU Ş KILIÇ DİŞİ BOND NEOUZBL SlBCl OLAN BOt? TİFFANY JONES SEhsi GIT/VVI voRV W NEDEMEC \ sun. GARTH BU VÖL SAMIEJM BİZI DOöCUDAN
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle