16 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
2 CUMHURÎYET 11 Şubat 1973 eçen haftaki Pazar sohbetimizde CHP'ye hem de birdenbire Istanbul ll Yönetim Kurulu üyesi kimliğıyle girişinain öykusünü anlatmıştım. Bu hafta, bu kurulun o zamanki durumunu ve politikacılığımın sonunu anlatayım. 6 Olaylar ve gö|iişler blr «görevden alınma» işiemi idi. 'Vilâyet Parti Merkezinde kendisiyle çok samımi surette vedalaştık (1). Partiden Cekilisim Behçet Uz'un Istanbul İ\ Idare Kurulu , Başkanlığından ahnmasından sonra'bu başkan'lığa Konya Milletvekilj Tevfik Fikret Sılay atandı. Behçet Uz'un bendç uyand'ırdığı «hizmet hayali» suya düsmifş, Yönetim Kurulunun eri devamsız üyelerinden'olmuştum. Toplantılara bir hafta gidersem, bir mazeret uydurarak, birkaç hafta u5ramıycudum Nihayet ll •Kojig. resı toplanmadan önce, 1944 sonunda tdare He. yeti üyeliğındtn çeküdjm ve bir»daha da Pîır • tiye uğramadım. Bana 1946 *ve lŞ47'f!e vapıla,n mebusluk tekliflerini de kabul etmedım (2) .;' Çok az süren CHP Istanbul ll tdare Kurulu üyeliğinden resmen avrüdıktan sonra, CHP'deki kaydımı hemen sildirmedim Zaten benim Haîk Particiliğım, Yakup Kadri'nin «zoraki diplomat»lığı kabilınden, raslantdar zin, cirinin bir halkası olarak «zorakf politikacılık» tan öteye geçmemişti. 1950'de Demokrat Parti iktidâra geçirc*, basta büyük iş adamlan ve kimi pölitik^acılar olmak üzere birçok kişi, birer birer CHP'âen çekildi. Bunlardan bir kı«,mı tununla da yetinmeyerek, Demokrat Parti'ye geçip eski partilerine. özellikle eski ahbap * e politika arkadaşlarına karşı olmadık «aldırılarda bulunmağa başladılar Ben bunlarj gord.ükce sairin: Ehibbâ şiyve'i yaSmâda raebhut eyler âdâyı Hüda gösttrmesin âsârı izmihlâl bn> İerde beyitini sık sık hatırlıyor vs^doğrusu tam o sırada benim d'e adımın CHP'den ayrrtanlar listesinde gazetelere geçr.ıftsini istemiyordum. Ortalığın durulmasmı bekledım ve bir gün, çok kısa bir yazı ile, «ismen kayıtlı bulunduğum» CHP'den ayrıldığımı, bağlı clduğum semt ocağıma bildirdim. Böylece Partiden, tam istediğim gibi, sessiz sedasız ayrıldım. Ve d'e benim bu «zoraki politikacılıgım» bu suretle ebediyen sona erdi. (1) Behçet Vi'ıın CHP'deki siyasi yıldtzı blr »ra yeniden parladı ve kendisi. 1946'da, Pcker Kabinesinde, Sağlık ve Sosyal Yudım Bakanlığına aUndı. Benim 1947 yazmda Istanbul Hoknk Fakültesi Dekanı bulunduğrum sırada dnğu illerimizden kimisinde kendi "paramla yadfrihın bir gezi sırasmda kendisiyle Ereunım'd» Vali Kona^ında karşılaştık ve yine memleket mesoleleri üzerine uzun uzun konuştuk. Blrkaç yıl sonra Behçet Uı Demokrat ParU'ye geîH ve bn partinln 1950 «eçunlerini kaıanması üzerine. 1954'te yeniden Sağlık ve Sosyal Yardtm Bakanı oldu. İUç fahrikaları konusunda güzel projeleri vardı. Ankara'ya gittiğim bir sırada kendisinl Bakanlık makamında li.varet ettifimde, bana bo projeyi sevinç ve coşku ile anlatmıştı. Fakat sonra bnnu gerçeklestiremeden, lP55"te knrulan yenl kabinenin dısında bırakıldı. Bunun nedenini bilmiyoram. (2) Cerek Çorumlu hem$erllerira tarsfından, gerek Ankara Parti Merkerince yazılı ve sözlfl olarak yapılan bu adaylık tekliflerinin Syküsü (Türkiye'de Üc Devir. Cilt II: İzlenlmler Anıla», Birinci Bölüm s. 3537'de) anlatılmıstır. Üyeler 1943'te, Sayın Dr. Behçet Uz'un ll Başkanlığı sırasında. CHP Istanbul ll Yönetim Kurulunun üyeleri şunlardı: 1 Dr. Bebçet Uı (Denizll Mebusu ve tl Yönetim Kurulu Başkanı) î Mithst Nenül (Istanbul Ticaret Odası Başkanı) 3 Celâl Dikmen (Imar Bankası Müdürü) 4 Farnk Dereli (Istanbul Barosu Başkam) 5 Tusnf Ziya Erdem (Istanbul Sular 1daresi Gene] Müdürü) 6 lbrahim Kemal Baybnra (Devlet Deniz Yollan Genel Müctürü) 7 Dr. Nurettin Ali Berkol (Profesör, Tıp Fakültesi Dekanı) 8 Harait Onjııngn (Profesör, Yüksek Öğretmen Okulu Müdürü) » H. V. Velidedeogln (Profesör, Hukuk Fakültesi Öğretim Üyesi) CHP Istanbu>ll Yönetim Kurulunun Başkâtibi de Hikmet Balkan idi. Konuşmalar va kararlar onun tarafından tutanağa geçirilir ve Partinin Istanbul merkezinin yazışmaları onun tarafından yürütülürdü. Görülüyor ki, tek parti döneminde, Istanbul gibi, Türkiye'nin en önerali ticaret, sanayi ve kültür merkezlnde 9 Cyeden oluşan Partl ll Yönetim Kurulunda, parlamentodan 1, özel sektörden 1, kamu •ektörüncfen 2, serbest meslek kuruluşlarından 1, Istanbul Belediyesinden 1, Istanbul Üniversitesinden de 3 üye vardı. Bunlardan hiç birinin halkla doğrudan doğruya ilişkisi yoktu. Parti tl Yönetim Kurulu sadece toplumun üst yapısını, pasif aydınlar kesimini, kısacası kaymak tabakasmı temsil ediyor ve bu durumu ile d'e hepten bürokrat bir karakter taşıyordu. Böyle bir kurulla Istanbul'un sosyal sorunlarını çözümlemek şöyle dursun, bu sorunlara el sürmek olanağı bile yoktu. Buna. kısa bir süre sonra büsbütün kansat getirdim. Politikacıhğımın Sonu Hıfzı Veldet VELİDEDEOĞLU lantı gündemine almmayıp, toplantı saatini izleyen özel ıhlamur sohbetinde söz konusu edilmesi beni şaşırtır ve düşündürürdü. Çünkü bu özel görüşmelerde sabaha değin tartışsak, hiç bir sonuca varılmıyacağını biliyordum. Oysa Türkiye'nin iktisat ve kültür merkezi olan Istanbul gibi büyük bir beldesinde, tek iktidar partislnin ll Yönetim Kurulu toplantılarında bu dertler birer birer ele alıcıp karara bağlanarak, bu karar ve öneriler merkeze yansıtılsa, belki dertlerden bir bölümünün devası bulunur, ya da haüfletilir, hiç değilse araştırıhrdı. Resmî gündemde örneğin: «Kadıköy Halkevinin akan çatısının onanlması içın Halkevi Başkanhğı emrine 1500 lira tahsisi» veya «Istanbul hammallan arasındaki hizipleşme ve çatışmalann önlenmesi için hamallar kâhyasının Parti Merkezine çağrılarak onunla bu konuda görüsmek ve alınacak neticeyi gelecek toplantıda Kurula bildirmek üzere, üyelerden birinin görevlendirilmesi» gibi entipüften meseleler yer alırdı. Iktisadi ve ticari alandaki aksaklık ve sosyal alandaki huzursuzluklann kaynağına varılması ve bunlann giderilmesi çarelerinin araştırılması gibi dddi sorunlar hiç bir zaman söz konusu edilmezdi. «Belki bu hafta, belki gelecek hafta* diye iki ay geçti. Kısır toplantılar Ve gundemleri hep bu «minvâl» üzere sürüp gidiyorö*u. dirdim, cevap alamadım. Ben arıcak Vilâyet Idare Heyeti'nin selâhiyeti dahüinde bulunan mevzuîarı gündeme koyuyorum. Maalesef Particfeki şeflik sistemi dolayısiyle memleket çapında büyük meselelerde bütün selâhiyet «Merkez»de toplanmıştır. Onlar bizi, daha doğrusu Vilâyet Idare Heyetini bu mevzularda görevlendirmedikçe, bizim bunları kendiliğimizden ele alıp varacağımız kararlar tatbiksiz ve havada kalır. Ben ıhlamur toplantılarım bilhassa yapıyorum ve oradaki konuşmalanmızda sizlerden ilham alıyorum; önemli hususları merkeze aksettiriyorum. Bu kırtasiyecüik içinâe maalesef kolay netice alınamıyor» dedi. Yanından üzülerek ayrıldım. .TOBDEE'iokurken , ürkiye Öğretmenler Birleşme ve Dayamşma Demegi'nin kısaitılmış adı TÖBDEB'dir. JÖBDER'in yayuıladığt derginin'l Şubat 1973 Arihli olanım dün okuyabildim. tsterseniz bertıberce bir göz atalım. Daha d.otrusu dergıden ilginç gördüğüm bazı habefleri size •aktarayım: ' ' . r * I . iw Paşist tasîakları Hopa'da öğretmenlere saldırdı. Hopa Şubemizden bildirildiçine söre 3.11.1972 ftünü saat 19.00 sıralarında Hopa Liscsi pğretmeni .Hamdi Sanhan evine giderken karanhk bir yerde üç kişihin saldırısına nğramıştır. Başına vurularak yere yıkılan Sanhan, yer1 .. lerde sürüklenirken'karsıdan eeFen bir arahadap kuşkulanan saldırçanlar kaçmışlardır. Aynı saldırsrarılar bu olaydan biriki gün'.sonra' da Snbe Başkanı Naci Çakır'm yolunn keserek tehdit etmişlerdir. ' •• Dörtyolda iki öğretmen dövüldü. * Hatay Dörtyol Deıieme Lisesi öğretmenlerinden Abuzer Han "ile Adil yesilçimen 31.11.1972 çünü saat 13.30 sıralarında kendilerine Bozkıırtkomando admı veren bir grup tarafmdaır. dövülmüşlerdîr. • Mehmet Yüce. /Vğalann Bdamları tarafından dövüldü, Besni Lisesi jEdebiyat Oğretmeni Mehmet Yüce 17.1.1973 «Cühü saat 18 sulannda evine giderken volu kesilerek musta, vum'ruk ve tekmelerle komaya sokuluncaya kadar dövülmüştür. Bu olaylann vanısıra TÖBDER dergisinde Bakanlık emrine alır^n ögretmenlerin haberleri de var. tşte birkaçı: • TÖB.DER Ünye Şubemiz Başkanı ve t n y e Ortaokulıı Türkoe Öğretmeni Mehmet Zeki Günduz yapılan bir soruşturma sonunda' Bakanlık emrine alınmıştrr. • Türkeli Akçabük kövü Sğretmenl Yaşar Oztürk, ok?n • bahçesini bir teteciye knUandırmadığı için ihbar edılmiş. evi .aranmış ve daha sonra valilikçe işten el çektirilmiştir. •k'. Ankara ImarnHaMp'oİnılunun se,kiz öğretmeni Bakanlık . . emrine alındı. • • ' Boğastrvan Yenl fakıli Ortaokulu Türkce OğretmeTii Hidayet KUıçaslan MilliEğitim Bakanlığı Müdurler Komisyonu karanyle Bakanlık emrine alınmıştır. Bu olaylann da yanısıra baskılardan ve süfsünlerden sözaçan bir hayll h%ber derginin savfalannı doldurmakta' dır. ötretmenler bir yandan Bakanhgm öteyandan çevredeki tutou. güçlerin baskısı arasında kalmışlardır. Bu baskı bazan dayak, saldın, öîüm tehdidl gibi araçlarla süregelmektedir. Oysa toplum içinde önce vasalara sayçıvı saglamak ve kanun dışı zorbalıklara paydos demek ıçm o'.aganüstü hükümetler dönemine geçilmiştir. Eğer TOBDER'in yazcbklan dogruysa ki somut olaylardır ve inanmamak İçin bir neden yoktur öğretmenlere saldmlar De' mirel dönemindekı gibi devam etmektedir. Bunu da ögretm e ı toplulugunun gerçekten sözcülügünU yapabilecek gruçte bir dernekten öğteniyoruz. TÖBDER'in Genei Kurul toplantısmda bu yolda ügi çekici Iddialar dinlenmiştır. Ne • var ki Milli Eğitiro Bakanı Sabahattin özbek bütün yakmmalara karşı gayet kuru ve katı bir tavır alarak bir fırsatı kaçrrmıstır. O fırsat da şnydu: Prof.. Sabahattin Özbek. kısa süreli Bakanlık görevindedir. Martia birlikte gideceği söylenmektedir. o da olmazsa seçimlerle görevini devredecektir. Hiçbir siyasî partiye hesap verme durumunda değildir. Bir uzlaşma, anlaşrna, yaralan sarma politikasının anlayışında ögretmenlerin derdine eğilebilirdi. Anadolunun çesitli yerlerinde, tutucu parti eylemcilerinin ilerici öğretmenlere düşmanlığı yeni bir şey değildir ki... Kubilâydan beri bu çatışmanm zengin örneklerini gördük. Daha açık deyişle öğretmenlerin Anadolu il ve ilçelerinde CHP eevrelerine yakın. DP ile AP çevrelerine uzak olduju da bilinir. Bu saklanacak bir şey degildir. Nasü ki CHP 27 Mayıs Anayasası'nm geriye do§m değiştirilmesini istemez, AP ise Anayasayı kuşa çevirmek ister. Çu halde 27 Mayıs Anayasasmı benimsedin mi AP'nin ka• saba eylemcileri karşında demektir. Bunlar ülkemizin gerçekleridir. Bir Millî Eğitim Bakanı dOşünüyomm kl her şeyden önce öğretmenleTe karşı kaba kavvet kullanıldığmda, saldırganlan en ojhr t*fhn4* kın«yacak. Sonta da Bğretmerf top)uluğuhua 'deıtleıiae' P k ' •• • îşte o Millî Eğitim Bakanı, Bakanlık koltuğunda ne kadar az kalırsa kalsın adı unutulmaz olurdu. ; Behçet Uz'un Cekilmesi Aradan aylar geçti. CHP'nin değişmez Genel Başkanı olan Devlet Reisi, Milli Şef Inör.ü bir gün, yanında eski Meclis Başkam Kâzım Özalp ve Partinin öbür ileri gelenleri olduğu halde, Ankara'dan Istanbul'a geldi. Ben o gün Parti Merkezine gidemedim. Dersim vardı. Tanık olanlann anlattıklarına göre, Inönü, merkez binasında. başta Dr. Behçet Uz olmak üzere, ll Idare Kurulunun öbür üyeleri ve Partl ileri gelenleri tarafından karşılanmış. Kendİsi: «Behçet Bey, Istanbul'da ne var, ne yok?» diye sorunca Behçet Uz: «Pasam, Istanbul kan ağlıyor. Iktisadi vaziyet iyi değil. Esaslı tedbirler almak lâzım» diye cevap vermiş. Bunun üzerine Pasa'nın etrafmdakilerin suratı asılmış. «tnönü'yü üzecek böyle şeyler sSvlenir mi? Kendisi zaten seker hastası. Bn devletin binbir derdi ve menıleketimizin cevresinde sfiröp ıriden Dfinys Harbi dolayısiyle doğan büyük tehlikelerin endiseleri onu zaten yıpratırken şimdi böyle konuşmanın manası var mı?» diye kızmışiar. Inönü renk vermemiş ama, duruşundan, pek memnun olmadığı anlaşılmış. Inönü'nün Ankara'ya dönüşünden birkaç gün sonra bir sabah erkenden gazetede: «CHP Istanbul Idare Heyeti Reisi Behçet Uz'un rahatsızlığı dolayısiyle başkanlıktan istifa ettiği» haberini okuyunca, hemen evine telefon açarak hastalığı için hatır sordum ve istifasmdan cTolayı üzüntümü belirttim. Hayretle, «Hançi gazete yazıyor?» dedi. Anladım ki, bu, bir «çekilme» değîl, dıs görunüşü korumaya çalışan Özel Bir Dertlesme Kısır Toplantılar Yönetim Kurulu toplantıları Cuma günlerl ögleden sonra yapılır, ktmi zaman erken biter, kimi zaman geç vakitlere değin sürerdi. Her toplantıdan sonra Başkan Dr. Behçet Uz'un bir ıhlamur partisi vermesi ahşkanlık haline gelmişti. îvedi i$i olan üyeler ıhlamur partisine katılmaz, kimi üyeler ise sürekli olarak katılırlardı. Ben, genellikle, katılanlar arasmda idim. Bu ıhlamur partilerinde, türlü memleket sorunlan üzerinde sohbet edilir, dtertleşilir, eksiklik ve aksaklıklar üzerinde durulur, eleştiriler yapılır, hatta çok seyrek olmakla birlikte tartısmalar blle olurdu. Kimisi hayati önemde olan bu sosyal sorunlann resmi top Nıhayet toplantmın erken sona erdiği bir gün, ben, ıhlamur partisi bittikten ve herkes gittikten sonra. Dr. Behçet Uzia yalnız kaldım ve eğer vakti varsa kendisiyle bazı konularda görüşmek istediğimi söyledim. «Memnuniyetle» dedi. Toplantı odasından kendisinin başkanhk odasına geçtik. Yukanda özetlediğim, daha doğrusu değindiğim sorunlan kendisine anlattıktan sonra: «Hani Beyefendi, birlikte memlekete hizmet edecektik? Halbuki gündeme önemsiz meselelerden baska bir şey girmlyor. Bundan sonra beni toplantılardan affetmenizi rica edeceğim» dedim. Bunun üzerine: «Hıfzı Veldet Bey, benim boş durduğumu sanmayınız. Istanbul'a hakikaten hizmet gayesiyle gelmiştim. Şimdiye kadar bazı mevzularda Ankara'ya birçok hususu bil BtRAZ DAHA KARANLIK! OKTAY AKBAL Evet Hayır 7 ÖSrili arHmdan Barış ve Vietnam Amerika îlişkisi •5 ' . . . . * » » ' . • f f B i r a z d a h a ' ' * * d e m i 5 Goethe. O zaman elektrik de yokI I K m u î Yoksa, abajurun bir lambasmı daha yakarlardı olur " i s f biterdi. Ne yapmıjlar bilmem? Perdeyi çekmislerdir bir yana... Koca bir çair bu, az bulmuş yeryüzünün aydınlığını d&ha ışık, dahh ıjık isUtnti ölürkeair i . . . O **••• >»'Şimdi Enerji Bakanımız «Biraz daha karanlık» diyor «biraz daha karanlık». Üç lambanır varsa söndürün birini, y«v da ikisini. Ne olacak lojca bir odada otursanız? Kitap okumazsınız olur biter. Hem gözünüz yorulmaz, hem aklımz karısmaz! Kitaphğınızda günün blrinde başınıza U açacak yapıtlar da birikmez.. Paranız da cepte kalır aynca. Sanırsınız Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı değil bu sözleri söyleyen, ortahğı karartma bakanı I Herkes görevinin tam tersini yapar bizde, tam tersini ister. Enerji Bakanı elektrik gücünü artürmanın yollarını arayacağına, elektrik üretimini sağlamanın çarelerini bulacağına, «söndürün ışıklan sorun kalmasm. der çıkar işin içinden. Neye benziyor bu? Hasim Paşanın «Şu okullar olmasa Eğitim işleri ne güzel yürürdü!. demesine... Bakanlık etmek hoştur, tatlıdır, koltuk, araba, saygı iyidir. Bay Kodamanoğlu «Söndürün ışıklan, elektrik sobası yakmaym, radyo dinlemeyin, televizyon seyretmeyin, traş makinesi kullanmayuı, elektrikle ilgili tüm araçlan atın bir yana» diyeceğine «elektrik yok, havagazı var, ya da mum ıçığı var» dese daha iyi etmez miydi? Gece olur olmaz kentlerin cereyanını kestir, ortahğı zifiri karanlığa büründür, tam ve kesin bir yarar •ağla!.Böyle olacağı belliydi. Daha da neler neler olacak, onlar da belli! Ne denli karanhkta da bıraksalar görüyoruz yolun sonunu. Bir çıkmaz bu. Bu gidiş gidiş değil. Biz çıkmaza gidip gidip ka. famızı vuruyoruz. Gene de o yoldan geçip gidileceğine inanmak istiyoruz. Enerji Bakanı dediğiniz kişi «enerji» nedir bilmeli. Ama suç onda mı? Nerden bilsin olağandışı bir hükümetin mesleği öğretmenlik olan Bakanı bu konuları? Bakan olacaksın demişler olmuş. Sonra çok sevmeye başlamış Bakanlığı, bağlı bulunduğu parti kablneden çekilmek kararını alınca o partisini değil Bakanlık koltuğunu seçmiş. Böylece Enerji Bakanlığına lâyık enerjik bir kişi olduğunu ispatlamış dosta düşmana.. Karanlıktan yana olan güçler sevinmişlerdir. Oh n« iyi elektrikler de yanmayacak eskisi gibi! diye. Var mı karanlık gibisi. Ne yaptığını kimseler görmez, bilmez anlamaz. Çevir dolaplan, dönsün bir zulmetin içinde.. Her şey var, elektrik, uygarlığın türlü olanaklan, kitaplar, bilim, üniversite, her şey dış görünüşüyle var! Var mı hepsi var! Ama biraz aydınlatırsan ortahğı hiç bir şeyin olmadığı görülecek. Öyleyse söndür lambaları, tüm ışıklan. Sokaklarda. evlerde, kafalarda. Geçenlerde mum ışığında geçirdiğim birkaç günlük yaşantımın izlenimlerini yazmıştım. Saşanlar oldu, elektrik varken neymiş, mum ışığında yaşanır mıymış? Buyrun!... Önce bir lamba, sonra iki, derken kentler, kasabalann ışıklan yanmaz olacak bu gidişle Alm mumlarınızı şundiden. Ne güzel renk renk. Bir bayram gecesi yaşarsmız evinizde her gece. Hem Bakan bey hoşnut kalır. görevinde daha çok başan kazanır, hem de tarihe elektrik enerjisini dirhem dirhem harcayan ve harcatan Bakan olarak geçer . Enerji Bakanı dediğin böyle olur! Eğitim Bakanı öğretmenlere karşıdır, basınla ilgili işlere bakan Devlet Bakanı basma... Enerji Bakanı da elektriğe karşı olacak elbet.. Şaşacak bir jey yok! aris antlaşmasiyle kurulan örgütler göreve başladıktan sonra Vietnam'da silâhh çatışmalar da hemen hernen durmuştur. Kanada, Endonezya, Polonya ve Macaristan temsilcilerinden kurulan Uluslararaâ . Kontrol Komisyonu envrindeld 1500 kadar «Barış Gücünü» 7 böigeye dagıtmıştır ve silâhü çatışmalann önlenmesinde bunlann murakabesi eUdli rol oynuyor. Amerika, GUney ve Kuzey Vietnam ile Vietkong temsilcilerinden kurulu dörtlü askeri ko misyonda faaliyete geçmiştir. BugUn yann Amerikan esırlerinin geri verilmesine başlanacak, Kuzey Vietnam limanlanna dökülen mayınlar da kaldınlıyor. öte yandan seçimi düzenliyecek örgütün kurulması konusu da Güney Vietnam ve Vietkong temsilcUeri arasında Paris'te görüşulmuş ve usul ile ilgili birçok sorunlar üzerinde görüşbirliğine vanlmıştır. 12 Ulkenin katüacagı banş konferansı da 26 Şubatta Paris'te toplanacaktır. «Paris antlaşması» bu örgütleri kurarken barışı sağlama bağlamak istemiştir. «Bansın kurucusu» Nison da Nobel ödülü için aday gösterilmiştir. Daha geçen ay Nixon'ın bombardımanlarla binlerce cana kıydıgını hatırlatınca, aday gösteren Bayan Mahhing «Banş için savaş açtı» cevabmı vermiştir. Bakalım Nobel Komitesi bu mantığı anlar mı? P NİXON'IN NOBEL BARIŞ ÖDÜLÜNE ADAYLIĞI VE MANTIK ABD BAŞKANININ YAŞAMA ORGANIYLE ÇATIŞMASI SİLAH ÎNDİRİMİNDE KEŞİF GÖRÜŞMELERİ YAPILIYOR. . Prof. Dr. Ahmet Şükrü ESMER ••••••••••»••••••••••»•»•••••»•••<>••••••••• • Kongre üyelerinden her biri blr çıkan temsıl ederken, Başkan olarak kendisinin ise milleti temsil ettiğinl ileri sürmüştür. Asker kaçaklannın affı için Kongreden gelen dileğe uymayacağını da bildirmiştir. Başkanlarm Kongre ile çatıştıklan zaman lar olmuşsa da bu derece serti görühTiemıştir. ilgili» tüm Avrupa ülkelerinin katümasını önerdi. Bu satırlann yazıldığı anda henüz öngörüşmeler devam ediyordu.. Amerika, kalabalık konieransta sonuç elde edilemiyeceği kanısındadır. Belki de Sovyetler bu nedenle kalabalık olmasuu istiyorlar. elverişli olmadığmı «öylüyor. Bu. nedenledir ki, toplumlararası görüşmelerde anlaşmaya varılamiyor. Grivas • Makanos çatışmasıoda Atına'nln ıkiyüzlü Istanbul Vilâyetl Bakırköy Kazasına bağlı, Bahçelievler ve bir politika iztediğı de görülmek civarlan Ue Haznedar, Slyavuşpaşa ve Soğanlı mevkilerinden; tedir. Cunta, Makarios'un £noKocasirian, Yenibosna, Kirazlı, Güneşlı, Bağcılar, Güngören, sis konusundaki tutumunu desEsenler, Safra, Küçukçekmece Alünevler, Avcüar, Ambarlı tekler görünüyorsa da, Grivas'ı köyleri ile bu köylere bağlı mevkilerden Sirinevler Kuleli ' kınamaktan da kaçınmaktadır. Çiftliğinden toplu büyük küçük arsalar, araziler alınacaktır Aslında Grivas, Makarios'un oMÜRACAAT: Bakırköy Bahçelievler Incirli durağı, Çalışlar ^oritesini kırmak için. cunta taCad. No. 63/B. Tel: 7137 33 HÎLMİ ERTüK rafıncfan Kıbrıs'a yoHanmıştı ve Adadaki Yunan subaylannın •••••••••»»••••••••••»••••••»••»••••••••»•• yardımı ile Makanos'a karşı Reklamcılık: 246/873 savaşı sürdürmektedir. Avrupa • Amerika: Ticaret ve para sorunlan yuzünden Nixon'ın Ortakpazarla da çatışmaya hazırlandıgı görülmektedlr. Amerika'nın ticaret dengesı geçen yıl 6 milyar dolar açık vermiştır. Nison yüksek gümrük tarifesi uygulayan Ortakpazar ile Japonya'nm sorumlu oldugu kanısındadır. Aynca Akdeniz ülk«leriyle alış verişte tercihli tarife uygulandığından Ortakpazan, Amerikan tıcaretini baltalamakla suçluyor. Fed. Almanya Maliye Bakanı Helmut Schmidt ise, Amerika'nın ödenek dengesi sorunlannin çogunun kendi iç nedenlerinin sonucu olduğunu kabul etmediğinı, sorunlann nedenlerini dışanda aradıgmı söylemiş ve ticaret ile para sorunlan üzerinde çıkacak sert tartışraaların Atlantik ittifakını parçalayabileceğinı ileri sürmüştür. Bu bakımdan İngiltere Başbakanı Edvvard Heath'ın Amerika'yı «lyareti ve Nixon ile görüşmesi, AvrupaAmerika ilişkileri için yararlı olmuştur. Ortakpazara üye olduktan sonra Heath ilk zlyaretini Amerika'ya yapıyordu. Pompidou ise Ortakpazar genişledikten sonra ilk zlyaretini Sovyetlere yapmıştı. Anlamlı. Ortadoğu: Nixon°uı Ortadoğu'da banş konusunu ele alabileceğine inanan Ürdün Kiralı Hüseyin, sondajlarda bulunmak üzere Amerika' ya gitmiştir. Bır hedefı de para koparmaktir. Yola çıkmazdan az önce, Kahire'de toplanan Arap* Savunma Konseyinde, Hüseyin, kendi ordusunu Mısır Savunma Bakanı Gul. Ahmed İsmail'in komutasına bırakmayı kabul etmişti. Amman'dan aynlırken radyo'da yaptıgı konuşmada Hüseyin askerlerini Mısır Bakanı nın komutasına vermek için şu iki şartı ileri sürmüştür. 1 Bir Arap zirvesinin toplanması, 2 Zengin Arap ülkeleri tarafından yapılan yardım vaadinin yerine getirilmesi. Vaadedenlerden Suudı Arabistan yardımı verıyorsa da, Libya . kesmiş. Kuveyt de dondurmuştur. Aynca Hüseyin Fılistin gerillâlanm Ulkesine •sokmayacağını ve Şena nehrinin batısmda İsrail işgali altına giren topraklan içine alacak bir federal devlet kurmaktan da vazgeçmiyeceğini bildirmiştir. Nison'ın bans teşebbüsüne geçeceği biHnmiyor, fakat geçecekse, Mart'ta Amerika'yı ziyaret edecek olan Golda Meir ila görüştükten sonra 'olacak. Yeni Dostluk: Banş kurutmadan Nixon, Kuzey Vietnam'a dostluk elini uzatmıştır. İki ülke arasındaki ilişkilerin normalleştirümesi için Kissinger Kuzey Vietnam'a gitmiştir. Fakat diplomatik ilişkiler şimdilik kurulmayacak. Böyle olduğuna göre, Amerika ile Kuzey Vietnam arasmdaki ilişkiler Amerikamn Çin ila ilişkilerine benziyecektip. Çin ile diplornatik iliskilerin kurulmasıru Amerika 'nın Formozayı tanımakta devam etmesi engellediğl gibi, Kuzey Vietnam ile diplomatik ilişkiler kurmasını da Güney Vietnam'ı tanımakta devam etmesi engelliyor. Yani şimdi Güney Vietnam bir Formoza. Van Tiyö' da bir Çan Kai • Şek oluyor. Nixon,*Pekin ile tturduğu ilişk> lere öncelik verdiği gibi, Hanoi ile kuracagı Uişkilere de öncelik verecektir. Kissinger savaşta yakılan ve yıfedan yerlerin'tamiri için de Kuzey Vietnam'a «yardına» önerisinde bulunacaktır. Bir çeşit savaş tazminatı. , UNILEVERIŞ İDARECİ NAMZETLERİ ARIYOR İstanbul'daki iş yerlerimizcfe îdareci olarak yetijtirilmek ..>•' üzere aşağıdaki personele ihtiyacımız vardır : PAZARLAMA VE SATIŞ ELEMANLARI MAÜ İŞLER VE MUHASEBE ELEMANLARI KİMYA YÜKSEK MÜHENDİSLERİ * Aranan vasıflar: 1. 30 yajını geçmemiş ve askerlik hirmetini tamamlamış bulunmak. 2. Üniversite mezunu veya muadili yüksek tahsil yapmış olmak. Tahsil görülen branşla master veya ihtisas çalış. ması yapmış bulunmak tercih sebebidir. 3. İngilifte dilini çok iyi bilmek. Ozellrkle talep edilen işle ilgili konularda rahatlıkla görüşme ve muha'oerat yapa bilecek seviyede dil bllgisi aranmaktadır. İkinci bir yabancı dil tercih sebebidir.,' .. ' ' ' ' • . •••»••• • • • •• •••*» TESEKKÜR Yaratıcı Allah'ın büyük lütfu dünyaya gelen oğlumuz olarak Kuvvet İndirimi: Orta Avrupa'da askeri olan 7 NATO ülkesi • Amerika, Kanada, îngiltere, Fed. Almanya, Belçika, Holanda, Lüksemburg • böl gedeki kuyvetlerinı «karşılıklı ve dengeli» indirmek için beş Varşova paktı Ulkesini • Sovyetler, Polonya, Çekoslovakya, Macaristan, Dogu Almanya • 31 Ocakta görüşmeye çağırmışlardı. Beş Varşova paktı Ulkesine Romanya ve Bulgaristan da katılarak Viyana'jm geldiler. Bunun Üzerine «Kanatlardaa olduklan için görüşmelerde sadece gözlemci olarak bulunacak tjeş NATO Ulkesi de ttalya, TUrkiye, Yunanistan, Norveç, Danimarka • Viyana'ya gittüer ve bir haftadan beri 19 ülke, «Keşif» görüşmeleri yapıyorlar. Belki,de Sonbaharda toplanafmk Konleransa ktmler k^ülacak? ve tndirim sadece «Karşılıklı» mı yoksa «Karşılıklı ve dengeli» mi olacak? Eomanya eşit haklaıla katılmakta direnlyor. Sovyetler, daha da genls tutarak «Konu lla Ve Kıbrıs: Burada son günlerde Adayı savaş meydanına çeviren de EOKA lideri Grivas'tır. Enosis'i hemen gerçekleştirmlyor diye Grivas, Makarios'un tekrar Başkanlığa seçllmesini, tedhiş hareketleriyle engellemeye çalışmış» tır. Grivas, Enosis'e kapıyı kapar diye toplumlararası görüsmeleri de sabote etmektedir. Fakat Adada Rumların ezici çoğunluğu Makarios'tan yanadiT. Aslmda, Makarios da Enosis'e karşı defildir. Sadece bugünkü kosulların gerçekleçtirilmesine Vietnam Sonrası: Vietnam «Patihl» olmanın gururu içinde Niıon yasama organlariyle çatışmaya başlamıştır. Sunduğu bütçe tasansında, ekonomik V8 sosyal politika tutumunda kongredeki Demokrat Parti çogunluğunclan aynkiığını beUrtnılştö. Geleneksel «Birliğin durumu» mesajmı 50 yıldan beri yapüdığı gibi kendisi okumarms, bir memurla Kongreya yollamıştır. Topladıgı basın konferansında, sosyal hizmetler ve eğitim İçin kongrece aynlan t?hsisata harcamayacağmı bildirmış, yanl Johnson döneminin «Büyük Toplum» yaratacak kanunlannı rafa kaMırmıştır. Bu uğurda harcamalar, vergilerin yükselmesine varacağun söylemiş. alay da ederek «Sayın Kongre üyelerinin hiç biri, seçim kampanya lannda vergilerin yükselmesi»? çldilebilaceStal sCylemedi» demistir. Daha da ileri giderek. ALP ABRAHAM BENADRETE'nin doğumu ve onu takiben yapılan sünnet merasimi dolayısiyle bizleri şahsen veya telefonla tebrik eden, çiçek veya hediye yoüamak zahmetine katlanan bilcUmle akraba ve dostlBnmıza ayrı, ayn teşekkür eder. yürekten gelen minnetlerimizi ara ederiz. Saygllanmızla. yiLMAZ S. BENADRETE ve EŞt 4. Sevk ve idare konularına ilgi duyrriak. İşletmecilik alanında çalışma yapmış olmak tercih sebebidir. 5. Enerjik mizaca, insiyatife ve yaratıcı güce, gelişmiş ve istikrarlı bir kişiliğe, modern çalışma anlayışına sahip olmak; müessesece çok öriem verilen beşerî ilişkilerde başarılı olmak ve değişen şartlara süratle intibak edebilmek aranan vasıflardır. Yukarıdaki vasıfları haiz ve bu ijlerden herhangi birini kabule istekli olanlann, talip olduklan iş branşını da belirtmek suretiyle, kendileri hakkında etraflı bilgifti havi müracaaf mektuplarını, en son çekikniş fotoğrafları ile birlikte, en geç 22 Şubat 1973 tarihine kadar «İDARECİ NAMZETİ» rümuzu île Posta Kutusu 191 ŞişMi İstanbul adresine göndermelerini .rica ederiz. Bütün müracaatlar tamamen o i z ' ' tutuiacak olup, durumu yygun görülenler mülâkat için bilâhare davet edileceklerdir. ŞŞ2 = Z TÜBKAN TALIMAN Ue TASAR ÖZEN Nlsanle^dılır. Istanbul Beklftm: 2994,^1 Curahuriytt 8M Moran: 311/875
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle