Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
CUMHURÎYET 28 Ekim 1973 Cumhuriyet ve Öncesi ugün Cumhurivet'in 49. yılının son günündeyız. Yarm eliinci yıla basılacak. Bunımla ilgili kimi anı ve düşüncelerden söz açmak lstiyorum bueün. Belki doğru, belki yanlış. rivayet ederler ki, Osmanlı Devletinin idam fermanı demek olan Sevr Antlaşmasım imzalayan!ardan rahmetli filozof ve ozan Rıza Tevfik o zaman: «Bir heyeti içtimaiyenin (yani devletin) nasıl inkıraz bulduguna (yani batrığına» bizzat şahit olmuş bir mütefekkir oîmakla niüftehirim» demiş. Bu söz bir vakitler Rıza Tevfik'in «Osmanlı Devletinin batmasından müftehir olduju» biçiminden yorum lanarak onun aleyhinde kıülanılmıştı. Oysa kendisi böyle tarihsel bir olayı, elle tutulurcasma yakrndan görmüş bır düşünür olduğunu belirtmek istemişti, herhalde. Babamın bizıra evde. ya da Çorum'un hanedan ndalarında kendi yaşıtlan ve yakmları ile yaptığı schbetlerde: «Abdülhamit tahta çıktığı yıl» veya «Kanunu Esasî iiân edilince», «Abdülhamit tahttan indiriünce» ya da «Meşrutiyet iiân olunduğu zaman» gibi sözleri duyduğum vakit, bunîarı söyleyenlerin, 33 yıl padişahlık yapmış bir Sultanın tahta çıkışım, tahttan indirilişini ve hele bu 33 y.Ilık tarih dönemindeki olaylan bilmelerini, çocuk aklımca büyük hayranlıkla değeriendirirdim. Bize daha ilkokulda «Oşman Gazi, Orhan Gazi, Murat Hüdâvendigâr Gazi, Yıldınm Beyazıt, v.d...» diye adlarmı ve her birinin saltanat sürelerini ezberlettikleri Osmanlı hükümdarlanndan 34'üncüsü olan İkinci Abdülhamit, tahtta en uzun 'süre kalan sultanlardan biriydi. Demek şimdi şu sedirlerin üz«rinde oturanlar, onun saltanat dör.eminin öncesini de, sonrasını da yaşamış önemli kişilerdi. Bunlan düşündükçe o kişiler gözümde bilyiir ve kendilerine karşı saygım artardı. Öyle ya, 33 yıliık bir saltanat ve tarih dönemini yaşamış olmak az şey miydi? Bir de şimdi düşünüyor ve kendi kenrlime soruyorum: O zaman hayrarüıkla dinledigim hçpsi de rahmetli olan o konuklardan acaba kaçta kaçı. yaşamış olduklan tarih dönemini ve tarihsel olaylan analiz ederek gereği gibl değerlenrîirme ve nesnel yargılara varma yeteneğindeydi? Sanıyorurn ki, pek azı. Yine düşünüyorum; Rıza Tevfik bir devletin batışına tanık olmuş. Babam ve arkadaşları 33 yıîhk Abdülhamit saltanatına, bu saltanatın öncesine ve sor.rasına tanık olmuşlar. Ya Anadolu'da millî iradeye davanan yeni bir Türk devJetinin kuruluşuna, saltar.atın yıkılıp tarih sahnesinden silinmesine, hilâfetin kaldırılmasına, Cumhuriyetin ilânı günlerine, olaylann tam odak noktası oîarı Ankara'da, yeni devletin en yüksek organı Türkiye Büyük Millet Meclisinin içinde tanık olmuş ve son 54 yıllık Milîi Mücadele ve Cumhuriyet tarihini bir boydan bir boya kişisel olarak yaşamış, kendl yeteneklerl ölçüsünde bir B Olaylar ve gorüşler TAKİHE TANIK OLMA Hıfzı Veldet VELİDEDFOĞLU takım değer y&rgılanna varmıj bulunan bu satırların yazanna ne diyelim! Mustafa Kemal Paşa bu binada Cumhurbaşkanı seçildi(l). Ben onun 24 nisan 1920 Cumartesl günü yaptığı uzun tarihsel konuşmayı, basmdan sonuna defin. işte kapının yanındaki şu direğın dibinde dinlemiştim. Şimdi canlanmış resimleriyle bana bakan milîetvekilleri. b:zim üseden ve öğretmen okulundan geririlmiş sıraiarda cturuyorlardı. O zamanki «Ben» ise şimdi onîarla birlikte başka bir â'emde yaşıyordum sanki. Müzeyi benimle birlikte ilk kez gezen küçük oğlumun ve bizlere bilgi veren Müze MüdürU Sayın Rıza Onaran'ın zaman zaman yönelttikleri sorular. uzak geçmişe kayan düşünce dünyasından beni çıkanyor, daha yapılacak işlerim ve hayatta çok baglı olduğum bazı insan'.ara karşı yerine getirilecek sözlerim bulundugunu, kısacası, henüz yaşadığımı ve eümde olduğu sürece yaşamak gerektiğinı hatırlatıyordu. TBMM Müzesinden ayrıhrken, elli vıi önceki dünyadan şimdiki dünyaya geçmiş gibi oldum. Yarım Yüzyıl Önceye Dönüş Tam 15 gün önce Ankara'daydım. Her gidişimde yaptığım gibi, i!k Türkiye Büyük Mület Meclisi'nin Ulus Meydanındakl şimdi TBMM Miizesi olan binasını ziyarete gittim. 1920deki memurluğum sırasında masamın durduğu köşeyi, o yılm Ramazan Bayramında, önümüzde Başkâtibimiz Recep (Peker) olmak üzere bütün Meclis memurlariyle birlikte (o zaman hepsi 26 kişiydi), Meclis Başkanı Mustafa Kema! Paşa'yı kutiajarak onun elini sıkma mutluluguna erdigimiz odayı, ilk Meclis üyelerinin, sanki şu anda hepsi de yeniden canlanıp salonu doldurmur. duygusunu uyandıran yarım yüzyılhk resimlerini (bugün yalr.ız dokuzu hayatta), Mustafa Kemal'den ve Meclis üyelerinin bazılarından kalraa kimi belge, anı. ve eşyayı birer birer gözden geçirdim. Recep (Peker> ve bütün ya/ı kurulu ile biriikte 1 haziran 1920'de grup haünde çekilmiş resimde. o zamanki kendi çehreme ve benim el vazımla temize çekilmiş (şimdi vitrin içinde duran) resml belgelere, o zamanki kımlik kartıma da, sanki artık hayatta bulunmayan bir yakınıma ait şeylermiş gibi, hüzünlü bir dalgınlığın melankolisi içinde baktım. pemek benim bir yönüm ölmüs ve «müzelik» olmuştu anık. Birinci Dünya Savaşmda eylü! 1914te Marne Meydan Savaşı'nı kazanıp Fransa'yı Alman salgınından kurtaran Mareşal Joffre, uzun yıllar sonra savaş yerinde dikilen heykelinin kendisinin de çağrılı bulunduğu açılış töreninden dönerken, izlenimlerini soran gazetecilere: «Heykelimi görünee artık öldügümü anladım.» demiş. Ben onun gibi tarihsel ün taşıyan bir kişi olmadığım halde, bu Müzeyi her ziyaretimde, nedense, hep aynı duyguya kapıl:nm. Ynlmz 23 Nisan 1920de Birinci Meclisin açılışında degil, 11 Agustos 1923'te tkinci Meclisin açılışında da bu binada idim. Çok olaylara sahne oldu burası: Mustafa Kemal Paşa'ya sGazinlik ünvam bu binada verildi. Saîtanat ve hilâfetin kaldırılma?ı bu binada kararlaştırılriı. Cumhuriyet bu binada iiân olundu. Ve Gazi Yeni mi, Onarılmış mı? Bütün doğa olaylannın kendine özsü bir yasası varriır: Isı sıfıra düşünce su donarak katılaşır. 100 dereceye çıkmca da ka:.nar ve buharlaşır. Süte maya katılmca yogurt, bir ok^ijen atomu ile iki hidrojen atomu birleşnce su meydana gelir. Bütün bu ve benzeri oluşumlarda egemen olan doğa yasalannı. nedensonuç bağlantılannı, meydana gelen maddelerde elle tutulur biçimde görür herkes. Bunlar günlük olaylar dandır. Ama yeni bir devletin nasıl kurulduguna daha ilk gününde tanık olmak, pek doğaldır ki, herkesin karşılaşacagı bir rastlantı değildir. Böylesine önemli tarihsel bir olayın siyasal ve sosyal iç yapısınj gözlem prizmasmdan geçinp analiz edecek ve olaylarla belgeleri birbirine ekleyip bir devletin nasıl kurulduğunu somut olarak gözler önüne serecek diişün?el ön hazırlık olmazsa, birçok kimse için, hattâ bu devletin kuruluşunda eylemlt olarak çphşmış kisiler için bile, devletin kuruluşu olayı gitgide belirsizlesir, önemsizleşir: riaha önceki \arlıgım sürdüren bozuk bir makinenin onarılıp yeniden işler duruma getirilme«ı blçiminde jjörulmege başlar bu kuruiuş. Ne yazık Jd, Atatürk'ten ve onun lzinde yü rtlyen az sayıda bir kaç kişiden başkası, yepyem bir devletin kurulmuş oîduğu bilincine erişemecH uzun zaman. Bu yüzden yeni Türkiye Cumhur:yeti. yıkıntıları üzerine kurulduğu Osmanlı Devletiniu bir devamı, bir uzantısı şörünümünü kazanmağa başladı. Gerçi ulus, aynı ulustu. ama bu Cumhuriyet. onarılmış, boyanmış, yağlanmış ve adı değiştirilmiş Osmanh devlet makinesi değil, gerek biçim, gerek içerik, düşünce ve ülkti bakımından yepyeni bir ceviet makinesiydi. Bu kuruluşu, yeni kimliği içinde bütün Türk halkına mal etmeğe. benimsetmeğe Atatürk'ün kısacık ömrü yetmedi. Başkan, politikacı veya yönetici olarak Cumhuriyetin türlü makamiarında görev almış bulunan kişiler de Osmanlı devrinden kalma kişilerdi. Gerçi Atatürk de öyleydi, ama O, dünya tarihinin akınndaki önemi gittikçe açıklığa kavuşturan ve büyüklügii gözlerde beliren lüusal KurtuHtş Savaşı sonunda yalnız vatana saldırrmş olan düşmanın çöktüğünün degil, onunla birlikte Türk tarihinde önemini ve rolünü artık yitirmiş olan O?manlı Devletinin de birlikte çöktügünün bilinci içinde bulunuyordu. Türk devriminin hukukta. ulusal dilde, ulusal tarihte. ögrenim ve yargı birliğinde, yeni yazılarda, hattâ kılık kıyafette ker.dini gösteren türlü yönleri bu bilincin Urünleriydi. Yeni Cumhuriyetin damgası larklik, milliyetçilik. halkçılık, devîetçilik. tek kelimeyle. çafdas uygarlık düzeyine ulaşana değin ve hattâ ondan sonra, sürekü bir «devrimcilik damgası» idi. Atatürk'ün Biivük Nutktı'nun sonunda Türk devrimini ve Türkiye Cıımhuriyetini, kendisiyle birlikte o Cumhuriyeti kurmuş olanlara degil, devrimi yaşatacak olan dinamik gençliğe, yani celecek kuşaklara emanet etmesinin anlamı buydu İşte. PENCERE Alatürk, Kinross, Curzon.. orcf Kinross adı birkaç yıldan beri Türkiye'de meshur oldu. Bu îr.gilız tanhçisi, Atatürk üstüne bir kitap yazmış, Türkçeye çevrilen bu kitap ülkemizde olumiu yankılar yaratmıştır. Lord Kinross şimdi ülkemizdedir. Önceki gün yaptığı basın toplantısında söyledikleri ilgınçtir. Diyor ki Sayın Lord: I «Burada hem ülkenizde Cumhuriyetin kurulusunun 50'nci jıldönümünü hem de Asya ile Avrnpa'yı bağlayan Boğaz Köprüsü'nün açılışını birlikte kutlayacafız. Bana fört Bofaz Köprüsü, Atatürk'ün yapmak isledigi feyi kendi aoısından çerçekleştirmiş, Türkiye'yi Batıya, Asya' yı Avrnpa'ya ba^lamıstır. Atatürk 20'nci yüzyılda tanıdığım en biivük devlet adamlarından biridir. Ülkfniz, sorunlarını demokratik yöntemlerle çözümlemeye çalışmaktadır. Ssmırım ki Atatürk de saf olsaydı, aynı somnlan aynı yöntemlerle çözümlemeye çalışırdı.» Görüldüğü gibi Lord Kinress hızlı bir Atatürkçü olmuştur. Hatta «Atatürk sağ olsaydı ne yapardı?» sorusuna bile cevap vererek hepimizi aydınlatmaya çalısıyor. Atatürk'e ve ülkemize karşı Kinro55'un ilgilerine teşekkür gerek. Hele Inçiliz kumpanyasının yaptığı köprünün Atatürk'ün yapmak istediği seyi yaptığım ileri sürmeM de pek ilginç bir nokta... Türkiye'de Atatürk çok sevilir. Öylesine sevilir ki, birlsi çıkıp: Atatürk de böyle isterdi.. dedi mi. akan sular durur. Lord Kinross bizim bu zayıf yanımızı nasıl bulup çıkarmış? tnsan doğrusu şaşıyor. Ne var ki. biz Sayın Lord'un son yıllarda tarihçilikle politikacılığı birbirine karıştırdığını görmekteyiz. Lord Kinross. mutlu günlerimizde aramızda bulunmayı güzel bir âdet halir.e getirmiştir. Birkaç yıl önce İngiltere Kraliçesi Elizabet'in Türkiye'yi ziyareti nedeniyle de Sayın Lord Türkiye'ye gelmiş. «gizli kalmıs bir tarihi gerçeği» bir makale yayımlayarak açıklamıştı. Dikkatimi çekmiş olacak ki, yazıyı kesip bir yana koymuşum: sayın misafirimiz, Cumhuriyetin 50'nci yılında Atatürk adına konuşunca hatırladım. O yazıda îngiliz tarihçisi, Ineilizlerin tarih boyunca Türkiye'nin bağımsızlığını korumaya çalıştıklannı iddia etmektedir. «Türk batırasızlıgının «avnnucusn» ve «Türkiye'nin toprak bütünlüirünü korumak azminde olan Inpltere» nin Millî Mücadele yıllarmda Duişleri Bakanı olan Lord Curzon'u tarih yazarı Lord Kinross, Türk kamuoyuna söyle tanıtmaktadır: «Lord Curron: Bir Türk dostu...» «tngiltere Dışişleri Bakanı Lord Curron, Anadolu topraklannın, Türkçe konusanlann çofunlukta olduğu bir ulke olarak, selfdeterminasyon prensipleri altında Törkiye'ye bırakılması tezini sarunarak bir Türk dostu olduğunu gostermişti.» Lord Kinrossa göre Lord Curzon işte böyle bir Türk dottu'dur. Son pllarda yakın tarih konusunda TUrkiye'de bir hay1 eser yayınlandı. Bunlardan biri de «İngiliz Gizli Belge1 Ierinde Türkiye» dir. 1920'lerde İngiliz devlet adamlan arasındaki gizli yazışmalar arşivinden derlenen bu belgeler arasında 646 numaralısı Lord Curzon'un bir yazısıdır. Zamarun Ingiliz Dışişleri Bakanı Curzon 4 Ocak 1920 tarihinde su kararını beyaz kâğıda itinayla kaydetmiştir: «Türkler Avrupa'dan atılmalıdır. Amerikalı Senatör Lodge'un dedigi Ribi İstanbul Türklerden tamamen almmalı, bir veba tohumu, harplerin yaratıcısı, komşulan için bir küfür olan Türkler Avrupa'dan süinmelidir.» İşte tarihçi Kinross'un «Türk doxtn» dediği İngiliz DışIşleri Bakanı Lord Curzon budur. Kendisini daha sonra Lozan Konferansında tsmet Paşa'nın karşısında görüyoruz. Bu konferansta Curzon'un olumsuz tutumu konuşmaların yarıda kalmasma sebep olmuş, konferans ikinci kez açıldığı laman İngiltere, Türklerle bir türlü uzlaşmaya yanaşmıyan bu çetin ihtiyann yerine başka temsilci göndermiştir. Kutlama Mutluluğu Cumhuriyetin ellinci yı'.ını yarın bu bilindn bizlere aşıladığı mutluluk içinde kutlayacagız. Geçmiş acı olayiara bakıp karamsar olmayalım. 14 ekim seçimleri Cumhuriyetle birlikte demokrasinin de Türk halkı tarafından umut verici ölçülerde benim sendiğini bize ispatladı. Yıllardan beri yazdığımız gibl, şreri kalmıslık çemberini kırmak için gereken gücü şu veya bu kişide degil, Türk halkmın kendi içinde, kendi nıhunda arayıp bulacagız. Atatürk ün bu vatanı kurtaran Milll MScadflf nıhnDU Türk halkının bagrmda arayıp bulduju fibi. (1) Millî Mncadele Anılan kitahunda anlattiğim jtibl, ben o R n resmî bir görevle cönderildiÜ fcirn başka bir dairede mesjrul olduğumdan, nr yazık ki, Cumhuriyetin ilânivle ilırili yasanın kabul edildiği tarihsel otunımda buhtnamadım. OLUMSUZ OYIN OKTAY AKBAL Evet Hayır 7 Günün ardından İki Büyükler Kesilemeyen Ateş Amerika ve So^etlerin çağrısı üzerine BM Güvenük Konseyi iki kez toplanmış ve oybiriitiyle (Çin oylamaya katılmadı) Araplarla îsrail arasında ateşin kesilmesine karar vermış ve karar İsrail, Mısir ve az ..lonra da Suriye taralnytan ,k^b J! »rl'r.Vş ıse de, Sü'feyŞ & £ n«h batışuıda sav«s# Ifrtam 44 Zorlayacak dı. Agnew'un yerine atanmif olan Gerald Ford'un Kongrece onaylanması da ertelenmiştir. Yardımcılığa birisl geçmeden Nixon düşürülecek olursa, Anayasaya göre, yardımcı olmadığından Başkanlık, Temsilciler Meclisi Başkanına intikal edecektir. Bugün bu makamda buhınarı.J|İBoRİB»*e DemolçTıt Partili Cafl Afberfnr. Spfro Agnew etratıtıdaki n Ş W4t tinin ku, adayla seçime girmesını sağlamayı öngörüyordu. Demokratlar da bu oyuna, Başkanlığı şimdiden ele geçirmelerini sağlayacak bir oyunla karşı çıkmıs görünüyorlar. Bunların eşine belki Bizansta rastlanırdı. «Kendi kendime sonıyorum: Sözcüklerle oynamıyor muyum diye. Ama sözcükler de bunun ıçın yapılmamış mı?» Sözcüklerle oynarr.ak... Her yazar, her şair bu oyunu oynar ötedenberi. Yalnız bilerek oynamak vardır, bilmeyerek oynamak vardır. Sözcüklerin canlı bırer varlık olduklannı kabul ederek ya da onları boş, ölü birer kalıp sayarak... Boris Vian'ın bir sözüydü bu. Kimbılir nerde okumuş yazmışım bir defterin köşesine. «Günlerin Köpüğüımü okurken buldum o sözü. Şimdi bu romandaki sözcükler birer oyun aracı mı? Degil elbet, kimi zaman yazarlar, kendi anlat 8 TARAFSIZDAN OLUŞACAK B.M. BARIŞ GÜCÜ ATEŞİ KESTİRECEK ARAPLAR AÇISINDAN KAZANÇ VE KAYIPLAR WATERGATE'İN YARATTIĞI ANAYASA BUNALIMI Ş&ŞmaL^r. Ahmet ŞukritESMEg jg VYatergate Nixon'un Beyaz Saray se» bantları konusundaki bocalaması, Amerika'yı Anayasa bunalımının içine atmış bulunuyor. Skandali örtbas etmekte rolü olup olmadıgınt aydınlatacak olan ses bantlarını, kendisine teslim etmeyince özel savcı Archibald Cox, bölge federal mahkemesine başvurmuş ve Yargıç Sirica, bantların incelenmek için. kendisine verilmesine ksrar vermişti. Nixon bu karara uymayınca, mesele, Temyiz Mahkemesine gitti ve bu mahkeme de bantların Yargıç Sirica ya teslimine karar verdi. Yüksek Mahkemeye <Supreme Court) gideceği sanıhrken Nixon, bantlarda söylenenlerin kendisi tarafından bir özetinin yapılmasını ve metinlere uyarlığı Senatör Stennis tarafından cnaylandıktan sonra ozetlerin yargıca verilmesini önerdi. Bu formühi kabul etmeyince Cox" un azli için Adalet Bakanma emir verdi, Bakan, Coxu azledeceği yerde istifa etti. Yerini alan yardımcısı da aynı nedenle görevinden ayrıldı ve sonunda NLxon, Cox'u azledecek bir Bakan vekili buldu. Nixon, Cox' tan kurtulmuş, bürosunu da kapatıp muhürletmişti. Yaşam öyküsünden başlıyor herşey: İkinci Dünya Savaşmdan sonra kendini bir karmskanşıklığa, bir dağınıklığa bırakıvermiş biri. Yaşamı oyun mu saymış sözcükler gibi, kimbilir! Aktörlüi, şarkıcılık, caz müzisyenliği. gazetecilik, yazarlık. Hızlı bir yaşama bırakmış kendini, öylesine hızlı ki durup kendi yaşamının anlamını duymak fırsatını bulamamış. Gerçeküstücülükle varoluşçuluğu karıştırmış yapıtlannda. Rahat, hızlı bir yazı kolaylığı... İlk kitaplan «Gidip Mezarlannıza Tüküreceğimi, «Ölüler Birbirine Benzer, Bütün Çirkinleri Öldüımeli» . Buniarı takma bir adla yazmış bir Amerikalı adıyle. Vernon Sullivan diye. Kendisi de «çeviren» diye imzalamış. Her biri, zamanmda büyük olay oldu bu kitaplar. «kara roman» türünün örnekleriydi. Herşeyi küçümseyen, hiçbir bağlanacak dalı olmayan, kalmayan insanı anlatan, hızlı. çabuk, kısa... Vian'm gerçek bir değer taşıyan kitaplan daha sonra yazdıkları: «Günlerin Köpüğü, Pekin'de Güz. Kızıl Ot, Kalp Koparan». Ayrıca oyunlar, şıirler... Otuz dokuz yaşında kapanan bir yaşam... Boris Vian yaşamı bir Ş3ka, bir alay, bir oyun mu saymış sizce? Belki. Oyun, çoğu kez gerçekten daha «ciddi» olabilır. Günlerle, gecelerle oynayan kişi, sözcüklerle niye oynayamasın? Ne yazmış bakm «Günlerin Köpüğü»nün ilk sayfasına: «Var olan iki şeydir aslır.da: Biri, ner şekilde ve bütün güzel kızıarla sevişmek, öteki de New Orleans ya da Duke Ellington'un müzigi. Geri kalan herşey kaybolmalıdır. Çünkü geri kalan her şey çirkindir.» Bövle diyor işte, «var olmak» Duke Ellington'u dinlemek, güzel bir kızla sevişmek... Bu mu oyun, bu mu gerçek? Nerde biter biri, nerde başlar öteki? Bir ressam, Cezanne bir gün Mallerme'ye «Öyle güzel düşüncelerim var ki. bir oturup yazsam eşsiz şeyler olacak» der. Şairin yanıtı ünlüdür: «Şiir düşüncelerle degil sözlüklerle yazılır» Bu da bir oyunun açıkça benimsenmesi mi? Şiir. kısacası sanat bir oyun mudur? Bazı kimseîer böbürlenerek «hayır sanat oyun değildir, iman mutluluğunu yaratan ciddi bir uğvaştır» diyecekler. Oysa oyunlar da mutlu kılmaz mı in^anoflunu? Niye ovun sayılrr.asm sanatın kendisi de... Har.i bir anlamria yaşamm kendisi de ilginç, hatta anlamsızbir oyun değil de de nedir? Sözcüklerle ovnamak teh!ikelid:r: yazar acemi, toy, beceriksiz o'.uüca... Altında kalır. ezilir. o oyuncak gibi kullanmak istediği sözcüklerin. üsta kişi de herkesin bildigini. tanıdıgını. her çeşit anlammı riuyduğunu sandığı n:ce sözcükleri yepveni hirer kişiliğe kavuşturur, anlama, derinliğe, öneme ulaştınr. Boris Vîan da sözcüklerle oynamayı bir sanat haline getirmiş.erden... Oynava oynaya vanyor yaşamm derinliğine ya da sığlıgına. anlamır.a anlamsızlıgma... Romanın baş kişisi bir kilisenin mihrabında karşısına çıkan İsa heykeliyle konuşur. «Önünde haç üstünde İsa asılnrntı duvara. Canı sıkkın gibiydi. Colin sordu: «Neden öldii Chlne», «Bu işte benim hiç suçum yok» dedi İsa «Başka şeylerden konuşsak». «Kim ilgileniyor bu içle» diye sordu Colin. Çok kısık konusııyorlardı, ötekiler hiç bir şey riuymuyordu. «Bizim hiç bir ilgimiz yok» dedi. İsa. «Düğünüme de çağırrrjştım oysa r.izi» dedi Colin... «Neden öldürdunliz onu?» diye sordu Coün. «Aman» dedi îsa. çok üstüme varmayın» Çivileriiin üstünce daha rahat bir duruş biçimi aradı. «Ne kadar tathydı» dedi Colin «Hiç bir zaman ne bir kötülük düşündü. ne bir kötülük yaptıydı. «Bunun dir.Ie hiç bir ilgisi yok diye eeveledi İ=a.» Sözcüklerle ovnamak buysa, oynasm istediği kadar! Böyle oyun, vaşamın ta kendisidir; acı, kara. kaskatı... Bir romanı okurken, bir dizeyi ıçir.izcie duyarken oluverir böyle şey'.er. Alır götürür sizi ar.lam d:şı bir yere. Oyun rliye vaparlsr. yazarlar. yaratırlar, belki öyle görünürler, ama. içinize işler anlattıkları. Sizi de aîır etkisine, sizden sonra çe'ecekleri rjS. daha sonraküer: de.. Böyle bir oyundur sanat. böyle bir ölümsüz oyun. Yaşam rasıl bir oyunsa, oyun sayılırsa, öylesine... ne topianan Konseyde 8 tarafsız üye, cepheiere hemen BM gücünün yollanmasını önermişler, Mısır da Amerika ve Sovyet'.erin asker yollamalarmı istemiş, fakat Amerika bu isteği reddetmişti.. Sovyetler Birliğinin bu denetiml yalmz başına yapmak için hazir oldugu anlaşıhnca Amerika buna karşı çıkmış ve ordusunu alârma geçirerek bunalım yaratmıştır. Sonunda, Konsey daimi üyelerinin katılmayacağı bir kuvvet gönderilmesine karar venlince, bunalım da geçmiştir. İlk oniki gün içinde Araplara, hele Mısır'a elverişii olarak gelişen savaş, son ra İsrail'e elverişli bir gelişmeye gırmiştir ve Kanalın batışına geçen İsrail, savaşı sürdürmekte yarar görüyor. At«şkese karar verildigi gün, îsrail 6 ekim savaşından öncekinden 300 mil kare daha fazla Suriye topragı ve 475 milkare de Mısır toprağı işgal ediyordu. Kendisi de Mısır'a, Süveyşın dogusunda 319 milkare toprak kaybetmişti. Ondan sonra İsrail Süveyş batısında daha çok toprak eline geçirmiş olabilır. rr.iştir. "Mısır'm "çatfısr îfeül* I I nndan çekilmedikçe, petrol üretimini her ay ',o 5 oranında kısıtlamaya karar %'ermişler bu kararın uygulanmasına da bağlamışlardır. İsrail üzerine baskı yapması için Avrupa'nın Amerika'yı baı kı altına getirecekleri umulmakta dır, fakat İsrail'den yana olan Kongre'nin Nixon üzerindeki bas kısı, Avrupalıların baskısından daha ağırdır. Her halde, gerek İngiltere, gerek Fransa, savaşta daha çok Araplardan yana olan tutum ve davranıştadırlar. Her iki devletin uyguladığı silâh ambar gosu. Araplara daha elverişlidır. îngiltere'nin bu tutumu İsrail dostu olan tşçi Partisi tarafından eleşlirilmiş ise de, Avam Kamarasındaki tartısmada hükümet desteklenmiştir. Fransız Hüküme ti ise, Araplara silâh satıp, Araplardan petrol almak polıtıkasından ayrıhnıyor. Bunlan neden yazdık? İki ulusun dost olması için tarihi degiştirmeye gerek yoktur. DerleUjr <jıkarlan jüzünden karşı karşıya gelebilirler, dost da ojjBnirler. Anıa gerçek dostluklar. gerçekler ^"»stilne kunîîui^flRinross'un dostluk yolunda Atatürk'U. ve tarihi kullanmaya çalışması, hem tarihçi kişiligine. hem de dostiuğa zarar vermez mi? Barışçı Aranıyor İsveçli milyarder Aıfred Nobe!, her yıl, fizik, kimya, tıp gibi bilim dallarma ve bu srada edebiyat ve barışa en iyi hizmet edenlere ödül verilmesı için büyük bir para vakfetmiştir. Her daldaki \obel ödülunün, hele edebiyatın müşterisi çok, fakat barışa hizmet edenler yok ve her yıl, Norveçli jüri, (Öteki ödülleri îsveçliler dagıtıyor) barışçı bulmakta zorluk çekiyor. Geçen yıl bulunamadığından ödül verilmedi. Bu yıl aralarında Nixon ve Tito'nun da bulunduğu adayla r varmış, fakat jüri zamanımızın en kanlı savaşını bir ara yüriitenler arasında bulunan Henry Kissinger'e. mütarekenin hazırlanmasmdaki hizmetine kar şılık olarak verirken, görüşmeleri Kuzey Vietnam adına yürüten Le Duc Tho'yu da hatırlamış ve ödülün ikisi arasında paylaşüma sına karar vermiş. Böylece savaşı yürüten ve mütareke gönişme lerinin devam ettıği 1969 Agustosu ile 1973 Ocak ayı arasında Kuzey Vietnam topraklarım bombalayarak binlerce cana kıyan kimse. barış kahramanı oluyor. Daha da garip olan şudur ki, mütareke de ateşi kesememiş tir ve savaş devam ediyor. Namuslu adam imiş ki Le Duç Tho ödulü reddetmiştir. Şimdi Ne Olacak? Evet ateş kesildiğine veya kesileceğine göre, ondan sonra nç olacak? Ne olması gerektiğinı Gü venlik Konseyi karan belirtiyor: 1 Ateşkesten hemen sonra 242 nolu Güvenlik Konseyi kararmın uygulanması için teşebbüse geçecekler. 2 Sonra da sürekli barış için görüşmelere girişecekler. İşte zorluklar burada başlıyor. Barışın şaıtları konusunda Konse yin yeni karan, 1967de veıilen karardan farkh değildir. Ünlü 242 nolu karar, İsraili Arap toprakia rından «Tanınmış ve Güvenlikli» sınırlara çekilmesini öngörüyordu. Araplar. İsrail'in her kanş Arap toprağından çekilmesinde ve 1957 sınırlarma dönmesinde dire niyorlar. İsrail ise. güvenliğinin ancak, 1967'de işgal ettiği toprak lardan bir kısmmın elinde kalma siyle sağlanabileceği iddiasındadır. Sonra 242 nolu kararın. Füistin Araplarmın haklarının korunması hakkında belirsiz bir maddes: de vardır. İki büyük dost «oğullarını» zorlamazlarsa, uzlaşmaya varmaları olağan görünmüyor. MAARIF DUVAR SAATLİ Sedat'ın Hedefi Böyle oimakla birlikte Sedat için bu sonuçtan memnun olmak için nedenîer vardır. îlk hamlede Araplar zafer kazanmış lar. İsrail'm yenılmezliğı efsanesini yıkmışlardır. İsrail ağır kayıplar vermiştir. Toprak kazanamasa da Sedat psikoîojik zafer kazanmıştır. Daha önemlisi, 6 yıldır sürüp giden «ne savaş, ne banş» durumuna son vermiştir. Savaş yoktur deniyorsa da aslmda «ne savaş, ne barış» durumu İsraüMn yaranna işliyen bir çeşit savaştı. Bu sinsi harekete artık son verilmiştir. Ateşin kesilmesine va ran Amerikan politıkasını yür rütürken Kissinger üç şeye dikkat etmiştir: 1 tsraü'in ko runması ve bir «kazaya» ugramaması. Buna öncelik ver miştir. 2 Amerika ile Sovyet ler arasındaki ilişkiierde meydana getirilen yumuşamanın ze delenmemesi. «Oğulları kavga etse de, iki kişi arasındaki dost luk bozulmaz» demiştir. Sovyetlerin denetim için asker yollamak kararının ansızm yarattıgı bunalım, yumuşamanın pa muk ipliğine bağlı olduğunu göstermiştir. 3 Araplan fazla kışkırtmak istememiştir. Bu sonuncu çabasında büyük başan gösterdiği söylenemez, zira îsrail'e yardım hızlanınca 8 Arap ülkesi Amerikaya petrol ihracını durdurmuştur. Bahreyn, Amerika'ya üs veren antlaşmayı da feshetmiştir. TAKVİMİ Aziz ve muhterem okuyucularının ŞEKER ve CUMHURİYET BAYRAMLARINI Tebrik eder, Saadetler diler. İSTANBUL MAARİF KİTAPHANESİ Cağaloğlu yokuşu No. 38 • İST. llâncüık: 4223/8744 Oyun İçinde Oyun Fakat bu olayın Kongre'de ve halk arasında yarattığı çok sert tepki karşısında Nixon, «e» ba";t larını Yargıç Sirica'ya teslim etmeye karar verdigini bildirdi. Bu bocalama, aslında halk arasında gittikçe düşmekte olan prestijini hemen hemen «ıfıra indirdi. Azli için Temsilciler Meclisi'nde beliren eğilimi de rfurdurmadı. Azlini isteyenler var, istifasını isteyenler, hapse, tımarhaneye atılmasını isteyen:er var. Fakat oyunun içinde oyun olduğu da sezilmeye başla ORTF îngiltere"nln B.B.C.'sl *e TUrkiye'nin TRT'si gibi, Fransanın da bir ORTF'si vardır. B.B.C. bağımsız, ORTF hükümetin elindedir ve hükümetçe atanan bir genel müdür tarafuıdan yönetilir. Biz, 1961 Anayasasıyle TRT'yi B.B.C.'ye benzetmek istedik, belki bazı kusurlan vardı ama, Adalet Partisi o sistemi fazla clüks» buldu, devamlı ya. kımyordu ve sonunda ORTF'e doğru bir sisteme kayıldı. Oysa ORTF, hükümetin haber yayımına devamlı müdahalesi yüzünden bunalım içindedir. 1972'de Başbakan Jacques Cheban Delmas ORTF'i hükümet nüfuzundan kurtarmaya çalışmış, fakat de Gaulle'cü milîetvekilleri engel olmuştu. Bu kez 16 ay kadaı önce genel müdürlüğe getirilen Arthur Conte, Enformasyon Ba kanı Philippe Mulaud'nun müdahalesine artık dayanamayacatını söylemiş ve Başkan Pompi. dou'ya giderek yakınmıştır. Pom pidou hak vermis ama Nixon'un Cox'u azlettiği gibi, ertest gün de kendisini azletmis ve yerine dayanacak birini getirmiş, bu arada kabine içinde Malaud'nun yerini de değiştirmiştir. De Gaulle iktidarda iken €Radyo benim en iyi silâhımdır» diyordu. De Gaullecüler de bu felsefeye baflı kahyorlar. Devlet Radyosu değil mi? Devletin hizmetinde olmahdır, devlet hükümettir. HU kümet de parti demektlr, dlyorlar. ÖĞRETMENLER sorunlanmız BİRLEŞEN ÖĞRETMEN dergisinde yann çıkıjTor. Arayınız. P.K. 17S ANKARA (Cumhuriyet: 8769) 5 > *83 i S dekase V*4t ve c«fi»iuGu»ca*M.N*c»'S0KaM)KMUsnn« 0CMU(OMAM SMMlrH « U STİ OCUZ EREN « OStî*WA« Cerralıpaşa Tıp Fakültesi Dckanlığından Gümrük NOT: şıpmiprine vSkıt memur alınacaktır Taliplerin Dekanlığa müracaatları duyurulur. Resmi Kurumlardan nakiı tercih sebebidir. Arapiarın Silâhı Araplar artık petrol silâhım kul lanmaya başladılar. Sekiz ülkenin petrol ihracını durdurması, kısa vade ile Amer.kayı büyük ölçude etkilemez. Araplar, asıl etkilenecek olan Avrupa (Holanda dışında^ ve Japonya'yı ambargo dışında bırakmışlardır. Fakat pctrolün fiyatını yükseltmişler ve İsrail, Arap toprakla OTÜ EMİN . Şirketi SAYIN DOST VE MÜŞTERİLERÎNİN MÜBAREK ŞEKER BAYRAMINI CANDAN KUTL.AR. HAYIRLI İŞLER DİLER. Sirkeni Darüssaade Sokak 5/B Tel: 27 88 06 ALTir4YALDIZ. VARAK GOFRE ETİKETLE^? BASKILI SATEN ETİKET • PORSELEN.CAM VE BİLÛMUM SANAYİ ÇIKARTMALAR. ETİKETLER (Basın: 25224/8760) Cumhuriyet 8767 Cumhuriyet 8766