17 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHURÎYET 15 Ekim 1973 Sefalet Nedir? Bu yazada, geçirmiş olduğtımuz seçim kampanyasmm, yalnız bir cephesi üzerinde ve yalnız bir örnekle duracağım. öbür örneklerin, sonuçlann degerlendirilmesi için, önümüzde vakit çok. Ama, kampanyamn şu cephesi üzerinde, sanıyorum ki, artık hükümlere varabiliriz: Bu hükmün, her sağduyulu insanın katılabileceği cephe ise, partilerin seçim söylevlerinin arzettiği slyasl sefalettir. Kvet. 1973 seçim kampanyasında yaşadığımız siyasî hava. genel bir siyasi telalettir... Sefalet nedir? Bu sorunun cevabı elbette kl, iîişkili olduğu konuya veya yaşantıya göre değişir. Örneğin yaşantıda sefalet, üstünde kolay anlaşmaya varılacak bir anlam taşır. Ahlak sefaleti denildiği zaman da, anlayış sımrlannda, az çok birleşilebilir. Fikir sefaietl ce vardır. Ve fikir sefaleti. düşünce denilen soy ve ar (tih) içinde en azdan 4.000 yıllık bir zincirleme izleyen değerler oluşumunun, soysuzlaşması olarak alınabilir. Kısacası sefaletin, çok cepheleri vardır. Saltanatta sefaletten, sefalette sefalete kadar... Ama bugün burada konumuz, siyasette sefalettir. Ve konu siyasete ilişkin olunca, derhal, sosyal bir kapsam alır. Çünkü siyaset. dağbaşına çekilmiş bir yalnız insanın ya da kulübesinin duvarları içinde halini çevresinden gizleyen bir haysiyet sahibi, ama yoksul, yardımsız, hatta belki de ümitsiz insanın. dünyaya kapalı, ancak kendini, kendi yakınlarını ilgilendiren hali değildir. Bu hal, hatta ahlak. hatta fikir ve düşünce kavramlarında da, ancak kişisel olabilir. Ama iş sivasete dönünce. sefaletin kapsamı ve kavramı derhal değişir. Çünkü siyaset. insanın kendi içinde kapah bir tutku değildir. Sosyal bir ilişkidir. Yani, insanlarla insanlar arasında bir bağıntıdır. îşte bu bağıntı, kalaların içindeki eğilim ölçüleri ne olursa olsun, derhal toplum ölçüsünde, devlet ölçüsünde bir anlam alır, kişisel olmaktan çıkar. Yani, siyasetten konuşan, hele bu konuşmaları, bir siyasî partinin fikir ya da programını aksettiren konularda, derhal ve en azdan milll sınır ger.işliğinde önem alır. Toplumun her ferdinin özel yaşantısından. toplumun kaderine ka Olaylar ve gorüşler SİYASETİN SEFALETÎ Şevket Süreyya AYDEMİR dar, btitün bir devletin siya?! hal ve karakterine damgasını vuran b:r faktör, bir kudret halini alır. Hayatımıza egemen olur. îş böyle olunca da. ister istemez hepimiz. yani toplumun bütün insanları, bu siyaset denilen büyük örgünün içine gireriz. Kaderimizde bu örgli. artık bizim iraderruz dışında, kendi soyluluğunu veya soysuzluğunu sürdürür. değerlendirilmesinde, halka yönelen vaatlerda, partilerin kendi aralanndaki kördöğüsünde, genellikle herşeyi saran bir sorumsuzluk! Ve bu sorumsuzluk furyasının havasına hâkim olan hınç. ölçüsiiz ihtiras ve seviyesizlik... Örneğin, en güçlü görünen partinin günlerce ve saatlerce süren, ve «Sevgili vatandaşlamı saygılarla kucaklayan bütün beyanlannın özü her vesileyle ancak üç kelimede toplanmaktaydı ve ilân edilmekteydi. Bu üç kelime şudur: «Bıraktığımız yerden başlayacağız!» Evet, ömetin AP'nin en güçlü hatiplerinden görünen Refet Sezgin'in radjo konuşmasmda «Sevgili vatandaşlara» uzun boylu »ayıp döktüklerinin en yüksek perdeden haykınlanı btıydu: «Bıraktığımız yerden başlıyacağız!..» Sorumsuzluk örneğin bir ülkede seçira kampanyalan, böyle bir etki ve nitelik taşırlar. Çünkü bu kam panyalarda dile gelen görüşler, istekler, kararİar, vaatler, yani yarınki yaşantımız için her şey, bu konuşmaların hedef tuttuğu seçimler ve dolayısıyle iktidarlar için yürütülür. Bizim, hem kişisel yaşanr.mız, hem toplumumuzun havası, bu konuşmaların ve seçimlerin sonuçları ile sıkı sıkıya bağhdır. O halde seçim mücadelelerinde partilerin siyas! görüş, konusma ve açığa vurulan yarınki' tutumlannın değer ölçüleri ve seviyesi, hepimizin yanru demektir. Işte işi bu bakımdan aldığımız zaman görürüz ki, son seçimler kampanyasır.da, en güçlü görünen partiden, Parlamento'ya ayakbağı olan ve ancak iç taşkınlıklarını boşaltmak durumunda olan partimsi gruplara kadar göze çarpan hal, genellikle, bir siyasi sefalet manzarasıdır. Bu siyasi sefaletin ilk göze çarpan tarafı da. bütün konuşmalara hakim görünen sorumsuzluk haliciir. Evet sorumsuzluk! Memleket şartlannın Bırakılan Yer lyi ama. bu bıraktığınız yer neresiydi? Ve bu bıraktığmız noktada memleket hem de sizin yönetiminizde nelere sürüklenmişti? 12 Mart muhtırası denilen ve hem sizin hükümetinizi, hem Parlamentoyu suçlayan ihtar ve mlidahule niçin yapılmıştı? Gerçi Refet Sezgin'in mensup olduğu AP'nin başkanı her kürsüde gümbür güm bür konuşur: «12 Mart'tan ve 12 Mart'taki halden ne bizim o zamanki hükümetimiz, ne de Parlamen to sorumluriur!» diye. Peki ama, kim ve kimler sorumlu? Demirel'in kıhnı kıpırdatmadan millete bu sözlerle »• böyle bir değerlendirme ils haykınşı gerek siyasette ve gerek siyasi edebi yatta Byle bir ruh halini açıklar ki, bu hal artık aiyas! değil, hakikatte bir ferdin nıhsal iç alemıni açığa vurmak bakıımndan ciddi bir tetkik konusudur. Evet, bu tür beyanlar, hem de on binlere yüz binlere karşı, 27 Mayıs öncesinin bugün artık hayatta olmayan başbakara tarafmdan da zaman zaman yapılırdı. Ama bu sorumsuz beyanlar. makul ve yerinde değildir. Sonuçlan da çok zararlı oldu. Şu yukanya aîdığımız tek örnek bile seçim kampanyasına en süçlü parti olarak girmiş olan bir siyasî teşekkülün gerçekler karsısmdaki ve gerçeklerle kesin bağdaşmayan bir egemen «örüs ve kararını açığa vurur. Parlamento hayatımızda siyasî bir sefaletin hem hatah hem tehlikeli bir sahnesini sunar. Peki. bıraktığınız yerden başlıyacaksmız. Eee. sonra başlangiç nereye varaeak? Yine önce vardığı yere değil mi? Gerçi bugünkü TUrk devlet yapısı, 12 Marttaki devlet yapisı degildir. Anayasarmzda Demirel'in 12 Mart öncesinde uğrajtığı, başarmak istedigi değişikliklerin on misli elde edilmiştir. Yeni Anayasa, Derr.irel'in özlediği Anayasaya göre bugün ona on misli daha şans tanır. Kaldı ki, bıraktığı yerden başlarken yapac2klarının bajında yeniden Anayasa değişiklikleri de vardır. Hem de 12 Mart'a göre şimdj yeni müesseseler de yaratıldığı halde! Örneğin, bizden önce son zamanda Uruguay'da meydana getirilen asker sivil güvenlik mahkemelerine benzer mahkemeler bizde de işbaşındadır. Bu bir anlamda yan askeri bir devlet nizamına doğru kaymak biçiminde dahi rorumlanabilir. Sağduyu onu emreder ve temenni edilir td, tarihimizden, (örneğin 19081918 döneminder.' esin lenerek böyle sorumsuz giriçimlerden ya da teşekküller varsa onlardan asker elini çeksin. Çünkü bu gibi teşekküllerin milll nıhtaki etkileri lamanla yıpratıcı sınırlara varabilir. Demek ki AP bıraktığı yerden başlarken artık 12 Marttakinden başka koşullar karşısmdadır. 12 Mart cncesi ve sonra>:ı anarşik olaylann muhasebesi ise Sıkıyönetim Mahkemeleri sürdügü için henüz yapılmış değildir. Ama yann o koşullara göz yuman, hatta bunlan tahrik eden eller elbette açığa çıkacaktır. Sanıyorum ki, «Bıraktığı yerden baslamauyı söyleyen parti, sağlam bir zemin üstünde olmayacaktır. Haftanın raporu S1LAHLARA VEDA. CUMHURİYKTİN ELLİNCİ YILINDA KÖPRÜDEN İLK DEFA GEÇME ŞEREFİ ONLARIN OLSUN DİYE ALAİN DELON'U FtLÂN DAVET ETMÎŞLER XOLURDU YANİ CEZAEVLERİNDEKİ YAZARLARI ÇİZERLERİ ÇIKARSALAR, YÜRÜYÜN OĞLUM ŞU KÖPRÜDEN İLK SIZ GEÇİN DESELER. EŞE DüSTA KARŞI BtR KALEM ÇEKÎYORUZ BÎZ BU İŞLERÎN ÜSTÜNE DEMEĞE GKTİBSELER SADUN TANJU ezar ötesinden dünyaya bakıyormuşum ve olmadığım bir dünyada yaşıyormuşum gibi bir riuygu dedl Çetin Altan. Cezaevinde, büyük tahta bir masaya karsılıkh oturmuş konuşuyorduk Birbuçuk yıldır yatıyordu. Şimdi seçira sırasında, benim yazdıklarımdan çok daha ağırlannı birbirlerini suçlamak için söylüyorlar derken gülüyordu. Gözür.ün biri, onda yedi görmüyordu. Ülseri d'epreşmişti. Çıkmasma ikibuçuk ay vardı ama, Adıyaman'da bir yıl sürgün ve hükiim verme saufhasına erişmiş bes dava da vardı. N Özgürlük Satışları Fazıl Hüsnü'nün Üniversitenin karşısmdaki kitapçı dükkânının vitrinine boya atmışlardı o gün. Yaşar Kemalin evinde yasak kitap aramışlardı. Bir yazarın evinde yasak kitap olmaz, yazılı olan hiç bir şey yasaklanamaz bir yazara diye yazmıştı da Yasar, haddint bilcfirmek için evini basmışlardı. Oysa özsürlükten geçilmiyordu siyasî partilerin seçim kampanvalannda. Mahmutpasaya dönmüştü ortalık. özgürlük bende, en iyiil bende, en hası bende, en âlâsı bende vatandaş! N'olurdu Yani.. Çetin'se. tahta masanın 6bür yanmda gülüyordu bana. Yahu Cumhuriyetin ellind yılınd'a Köprüden ilk defa geçme şerefi onlarm olsun diye Alain Delon'u filân davet etmişler dedi. N'olurdu yani dedı, cezaevlerindeki yazarlan çizerlerl çıkarsalar, yüriiyün oglum şu köprüden ilk siz geçin deseler, eşe dosta kar«t bir kalem çekiyoruz biı bu işlerin üstüne demeğe getirseler» HIRSLARI DİZGİNLEMEK. OKTAV AKBAL Evet Hayır Kentleşme ve Davranış Sapmaları entleşme sadcc» günümüz Türkiyesi'nin değil, küçük ayrıntılar bir yana, bütün az gelişmiş ülkelerin sahne olduğu bir olaydır. Özellikle 20. yüzyılın 2. yarısında köklü bir yapısal değişme sürecine giren bu ülkelerde, söz konusu değişmelerin en belirgini hızlı kentleşme olmuştur. Büyük bir nüfus arUşiyla birlikte, tanmda geleneksel ilişkileri tasfiye eden ve önemli bir nüfusu açıkta bırakan teknolojik gelismelerin sonucu olarak kır'ın itimi, iç göçlere açmıştır. Köy lü nüfusun geniş kiltleler balinde kentlere, daha doğrusu belll merkezlere yönelmesi olayı, bir kaç kentin büyük metropoliten merkeze dönüşmeslyle sonuçlanmıştır. K işinin güçsüzlüğü nerden geliyor?» diye sorar J.J. Housseau. Şöyle yanıtlar bu soruyu: «Gücü ile istekleri arasındaki eşitsizlikten... Bizi, hırslarımız güçsüz kılar. Çünkü o hırslan doyurmak, gerçekleştirmek doğanın bize verdiğinden daha büyük bir güce bağlıdır.» Peki ne yapmak gerek bunun için? Mademki doğa bize belirli bir olanak, bir sınır, bir çizgi tarumış, onu aştık mı, onu geçmeye kalktık mı sıfır oluyoruz, tükeniyoruz! Şunu yapmak: hırslarımızı dizginlemek, isteklerimizi azaltmak, kısacası gücümüze göre ayarlamak özlemlerimizi... Nerden nereye! ABD Başkan Yardımeısı Spiro Agnew'un durumunu gazetede okuyunca bu sözleri hatırladım. Yakjşıyor doğrusu! Agnew Vali iken çeşitli ihale yolsuzluklanna göz yummuş, bunun için büyük paralar almış bir takım kimselerden. Bu kadarla da kalmarmş, gelir vergisi bildirimlerinde yalan söylemiş, gelirini düşük göstermiş... Az şeyler değil bunlar, bağışîanır durumlar değil. Sıradan bir yurttaş bunları yapsa en ağır cezalara çarptırılırdı, rüşvet almak, vergi kaçırmak!... Sonra gel ABD'nin en yüksek görevine seçil! Nixon ölse, adam Cumhurbaşkanı olacak! Şimdi gelin demokrasiyi. ama gerçe'.c özgürlüklen kullanabilen insanlann yaşadığı, yasaların herşe\in üstünde olduğu, kamuoyunun varlığını duyurduğu bir düzeni övmeyin, böyle bir düzende yaşamayı özlemeyin... Demokrasi, yine de en iyi yönetim biçimidir derken bunu anlatmak istiyorlar. Kötülükler, çirkinlikler olabilir, ama bütün bunlan kamuoyu önünde tartışmak mümkündür. Düşünce özgür!üğü, basın özgürlüğü, işte bîr toplumun temel taşlan. Nixon yönetimi için bir lekedir bu. Yalnız yardımcısının değil, Başkanın da görevinden aynlması gerekir. Üstelik Watergate olayı da açıklığa kavuşamadı. Nixon, birtakım belgeleri vermiyor komisyon başkanlığma. Ama yardımcısı bıraktı karjı koymayı. Adalet Bakanı, «Bir makama saygımız olduğundan ve uzun sürecek bir davanın eziyetinden kurtarmak için böyle davrandık» diyor. Şimdi Agnew sıradan bir yurttaş olarak hesap verecek. Hayır vergi kaçırmadım, hayır rüsvet almadım diyecek. aklanmaya çalışacak. Devletin üst görevlerinde bulunan kişiler yalnız kendilerine s;t değillerdir. Ulusun, toplumun mahdırlar. En küçük suçlanmada, lekeler.?nece, hatta gölgelenmede o görevden ayrılmak, herkes gibi bir yurttaş düzeyine inmck zorundadıriar. Bütün o kuşkuiar, o savlar, o karaçalmalar isterse yalan, uydurma olsun. Kamuoyu bilmez ki gerçeği. O ^büyük» adam o önemli görevden çekilecek ki adalet önünde, kamuoyu önünde kendini temize çıkarmak olanağını bulabilsin. Dayanmak, direnmek o politikacıyı büsbütün küçültür, ba'ırır uygar ülkelerde, kamuoyunun etkil: bulunduğu toplumlarda... Bizde böyle olaylar sayılıdır. Ben bir Münir Birsel'i hatırlıvorum: Savunma Bakanhğı sırasında yersiz bir söylenti çıkmıştı, Birsel hemen görevinden ayrıldı. Sonradan o söylentinin yanlışlı'ı anlaşıldı. Birsel istifa etmese oimaz mıydı? olurdu, dedikodulsr bir süre sonra unutulurdu, Üstelik Birsel bir daha öyle önemli bir göreve gelemeJi, hatta milletvekili bile seçilemedi. Ama yaptığı davranış boşa gitmedi. Sorumluluk nedir büen örnek bir politikacı olarak tarihe geçti. Başkaca bir olay hatırlamıyorum. Büyük görevlerde bulunanlar böyle suçlandırmalar karşısında ya gülüp geçerler, ya karçı saldinyla üste çıkmaya çalışırlar! Çikarlar da!.. Adam, iki yılda milyoner olmuştur, hesabı kitsbı da yoktur. Adsrrı. türlü föylentüerin. hem de en çirkin söylentilerin odağıdır, vız pelir. Adam, en kötü kuskulann kaynağıdır, yine de umursamaz! Bunlar ne halkm karşısına çıkmaktan çekinirler. ne de Eeçmişlerir.deki lekeyi temizlemeyi düşünürler! Pişkinlik, kötü politikacının zırhıdır. Rousseau, «Insamn gücü, isteklerini asmamalıdır» derken bunu belirtmek istemiş: Gücünün üstünde i.şlere kalkışma, hadcîini bıl! Kamuoyu kurulmuş ülkelerde böyle kişiler insan yüzüne bakamaz. insan içine çıkamaz. Bizde, ya bizde? Bunun yanıtını da siz verin! KENTLEŞMENİN ARTTIRDIĞI TOPLUMSAL KÖKENLİ «DAVRANIŞ SAPMALARI» NI ÖNLEMEK VE AZALTMAK İÇİN TOPLUMCU BİR POLİTÎKA GEREKLİ Dr. Yakut IRMAK yal birlm olan aile, topluluğun küçük çapta üir örneğiaır. Bireyler topluluğa bağımsıı o . larak değil. Uyesi olduklan aile yoluyle katılırlar. Yine bireyler aile aracılığıyle çevrelerine uyar ve topluluğun ortak anlayış, değer ve davranış biçimlerini benimseyerek onunla bütünleşirler. Toplulukta bireyin kişilık ve rolünü çizen, yerini ve statüsünü Türkiye'de de özellikle 1950'den başlayarak nüfus artışı ve tanm kesimindeki değişmelere paralel olarak hızlanan kentleşme sürecinde, köyden göçen nüfusun yöneldiği Istanbul, Ankara, îznür gibi belli bir kaç büyük merkez olağanüstU bir gelişmeye tanık olmuştur. (19. MilU Jik Bilimler K H bildirilerle kentlerin gecekondu kesimlerinde alkolizm, ruh sağlığı bozukluğu ve intihar egilimlerinin yaj'gınhğı üzerinde duruldu ve boylece kentleşmenin yol açtığı önemli sosyopsikolojik sorunlardan bazılanna kamuoyu ve yetkililerin dikkati çekilmek istendi. Gerçekten bugüne kadar çağdas bir planlama anlayışından yoksun olan ülkemizde Kentîeşme, sadece bir ekonomik ve f iziksel yerleşme sorunu olarak düşunülmüş ve söz konusu olayın • en az ötekiler kadar önemli toplumsal sonuçlan her türlü resmî kaygı ve programlama çabalar:na yabancı kaımıştır.) onun''örtak modellerinin gözcüsu olduğu kadar, yaygm denetiminin de sözcü ve uygulayıcısıdır. Kırsal topluluklarda aile bir denetici ve kural koyucu olduğu kadar, konıyucu ve gözeticidir. Ailenin bir sosyal güvenlik sistemi olduğu bu topluluklarda, dayanışma ve işbirliği en genis davranış modelidir. Bireyin gerek topluluk, gerekse ailesi tarafından güniük yaşamının her aşama>ında yakından denetlediği ve sıkıca kuşatıldığı kır kesiminde, kişiler ve kuşaklar arası düsünce ve davranış farklılaşmasrna az rastlandığı gibi, topluluğun ortak modellerine aykırılık anlamında birej'sel davranış sapmaları da seyrek karşılaşılan durumlardır. Kısası resmileşmemiş bir yaygın denetim ortamında, öbür bireyler den büyük farklılık göstermeyen ve ortak modellere ters düşmeyen birey, çevresiyle ujıunlu durumdadır. Kentleşmenin Getirdiği Sorunlar Kentlerde yaşayan nüfusun genel nüfus içindeki payının artma sı anltmında kentleşme, ilk planda ekonomik bakımdan bir işsizlik, fiziksel bakımdan da geleneksel kentlerin sınırlı olanaklannın zorlanmasından doğan bir alt yapı ve sosyal hizmet sorunu olarak belirmiştir. Başta konut olmak üzere, yol, su, aydmlatma, sağlık, eğitim vb. alanlannda hizmet yetersizliğinin ürünü olan bu sorunlar, kentlerin çevresinde dilimizde «gecekondu» diye adlandınlan elverişsiz yerleşmo kesimlerinin doğmasiyle somutlaşmıştır. îşte her türlü hizmet olanağından yoksun bu gecekondu kesimlerinde yaşayan nüfus, kentleşmeye bağlı olarak ortaya çıkan ve yaşama koşullarının eive rişsizliğiyle ağırla&an bazı köklü toplumsal sorunlarla Karşılaşmıştır. Üstelik ülkemizde. öbür azgelişmiş ülkelerden farklı olarak, söz konusu sorun'.ann saptanarak çözümlenmesi yolunda il gili resmi kuruluşiarca gırisilmiş bir uygulama, bir sosyal politika ve bir sosyal planlama bulunmadığı için. kentleşmeye ilişkin sosyal sorunlar başkalarına oran !a daha ciddi ve daha yaygm bir nitelik kazannuştıı. Kent çeırresinde beliren ve hemen bütünüyle vokumsanan bu sorunlar, kaynağını, her şeyden önce kentleşmenin bir sosyal de«işme olmasmda bıılmaktadır Kentleşme ilk planda yapıca farklı iki sosval çevre arasında bir nüfus alışverişidir. Bu olayda bireyler. ükece tanma dayaıı, küçük, kapalı. kendine veten ve farklılaşmamış kırsaı toplu. luklardan, yani köylerden knparak, bütünüyle ayrı ve yepyerü b:r çevreye girerler. Kırsal yapıda topluluğun temel niteliklerine uygurı olarak yataylığına veya düşeyliğine çeşitli kuşaklann birlikte yaşamalanndan dogan Eenis aile ripine özgü davranış modell»ri yaygındır. En küçük ve en temei sos£ *>«••*•••••(:••••«••••••••«••••«••••••« Parçalanma Ancak kırsal toplulukla karşılaştmldığında kent, bambaşka bir sosyal çevredir. Kentlerin geniş. karmaşık, farklılaşmış, ayrı cinsten, çıkarcı ve kişisel ortamında, kırsal çevreden kopan bir bireyin karşılaştığı önemli bir uyum engeli vardır. Bu engelin aşılması, bireyin kentle olan ilişki sürecinin başanya ulaşmasıyle olanaklıdır. Ancak, başlangıçta bireyin içinden çıkt'ğı topluluğun davranış modelleriyle, bu yeni çevre karşısında, kendini yabancı ve yalnız duymasına yol açan bu süreç, aynı zamanda onu yaygın denetim, güvenlik, yardımlaşma ve korun MEVLİD Genç yaşında kaybettiğimiz ailemizin kıymetu varlığı Akgün Ersoy'un Azız ruhu için, ebedi istiıahatgâhına tevdümizjı 41. gü. nüne raslayan 1? Ekim Çarşamba günü öğle namazanı müteakip Üsküdar Yeni Camiinde, memleketıinizin tarunmıs mevlidhan ve hafızlan tarafından Kur'anı Kerım ve Mevlidi Serif okunacaktır. Akraba, dost ve arnı eden dın kardeslerimizin teşriflerini rica ederiz. Istanbul Barosu Avukatlarından DOKTOR Tarık Z. Kırbakan Deri, Saç ve Zührevi Hastahklar MUtehassısı îstiklâl Çad. Parmakkapı No. 66 TEL: 44 10 73 ma sistemlerinden de yoksun bırakmaktadır. Başka bir deyımle bireye kentle uyum ilijkisinde yardımcı olacak ve bu uyum «ürecini kolaylaştıracak geleneksel kurum ve mekanizmalar çözülüp dağılmaktadır. Bu çözülmeler içinde en başta geleni, kökeninde bireyleri sanp kusatan ve toplulukla bütünieştiren aile kurumunun parçalanmasıdır. Bireylerin kente, zorun lu olarak ya yalnız başlarına ya da geniş ailenin bir bileseni veya öğesi olan küçük boyutlu aileler seklinde gelrnelerl, bir yandan onlan topluluk dayanışmasırun dışına çıkanrken, bir yandan da eski aile yapısmın, temel fonksiyonlariyle birlikte değişmesine yol açmaktadır. Kent çevresi, aileyi boyutça küçülmeye zorlayarak çekirdek tipe dö nüştürürken aynı zamanda bireylerini onun gözetim. destek, koruma ve yardımından yoksun bırakmaktadır. Yine kent çevresinde yaygın topluluk baskısının kalkması da bireyi uyum iliskisinde, her türlü denetim sisteminden kopmuş olarak tek başına ve karşıt davranış modelleri arasında çelişik bırakmaktadır. Bu mekanizmalarm yerine geçebilecek resml yardımlaşma, dayanışma ve denetim sistemleri yetersiz olduğu kadar etkin olmaktan da uzaktır. Ayrıca, bu uyum sürecini hızlandırmak ve bireyin çevresiyle çatışkınhğa düş meden kentle bütünleşmesini sağ lamak üzere uygulanan bir sosyal program ve izlenen bir sosyal politika bulunmadığı için; sosyal deği?me çoğunluk bir uyumsuzluk olarak belirmektedir. Gerçi kent kesiminde göç eden lerin genellikle aynı semtlerde yo ğunİBjmalan sonucu akrabalık, hemîehrilik gibi kırsal tipten konıvucu mekanizmalarla dayanışmalı bir ortam yaratılmak istenmekteyse de, çoğu kez bu yollar tam bir uyum için yeterli olama makta ve kentleşme sürecine «sap ms davranıslar» olarak adlandırı lan bazı çözülmeler eşlik etmektedir. Kentleçmeye bağlı olarak artan bir sosyal kökenli davranış sapmalanysa sırasıyle, bosanmalar, suçluluk, alkolizm, uyuştunı cu madde dü;kunlüğü, ruh sağlığı bozukluğu ve en aşırı şekliyle intihar eğilimidir. Her biri ayn bir incelemeye konu olacak kadar önemli olan bu olgulardan, boşanmalarm artması ve suçluluğun yay gınlaşmasıyle kenUeşm» arasındaki ilişki ilk bakışta anlajılır ni teliktedir. Ancak daha kişisel dav ranış sapmaları olan öbürlerinin de temelinde, sosyal bir etaıen olarak genellikle yine kentleşme nin yer aldığını göstermek üzere bazı açıklamalar yapmaya ihtiyaç vardır. Gerçekten Türkiye'de dar kap garrJı ve çok yetersiz olmakla birlikte bu alandaki birkaç araştırma ve bazı ista'istik verüer, özel likle yeni göçeden düşük gelirli lerin yaşadığı gecekondu yerleşme kesimlerinde içkiye düşkünlük ve Eİkolizmin yaygın oldufunu ortaya koymaktadır. Bu olay, temelce karmaşık kent çevresiyle olan uyum ilişkisinde başan ka zanamayışın, günlük çalısma koçulları altında ezilişin ve sosyal beklemelerin gerçekleşmeyişinden doğan, haya] kırıklığınm, bazı yapma doyum yollariyle giderilmek ve dengelenmek eğiliminin ürünüdür. Sosyal gerçekten bir kaçış aracı olan ve giderek çatıj kınlıgı daha da arttıran alkolizm, her yerde ve her çağda çevreleriyle uyumsuz olanların ve düşük gelirlilerin ana sığınakları olagel mistir. Gerçek Hey gidi koca Çetin, mizahı bırakmıyordu bir türlH. Eğiliyordu bana doğru, aslmda umursamazlıgımdan filan degil, öyle yenilmez görünmek istememden değil, öylesine çagdısı bir şey ki. kendimi. bunun gerçek olmadlgma inandırma »ayretinden, diyordu. Ama gerçekti Jste. Birbuçuk yıl bre.. Kız yerem olmuş, oğlanlar gencecik yaşta acılaşmış, bir eözden hayır yok, öbürüne de atlar mı endişesı sarmış, Ulkenin en büyük yazarlanndan birinin hali size... Ve siz. en iyi en âlâ en faala Bzgürlük getirecek partiyi seçmişsiniz, tebrik ederim. Dünya Bizim Evimiz Dünya bizim evimiz diyordu Yasar Kemal, ama kendi ülkemizde evimizde değil gibiyiz. tnce Memet'l radyo için piyes hallne getirmişlerdi, altıncı sününde kaldırdılar. Televizyon için Bebek'i film yapmışlardı, sansürde vasakladılar. tsveç'te gelecek ay televizyonda üç defa göstereceklermiş, üstelik tsveç'in en ünlü vıldızlanndan Harriet Anderson oynuyormus Bebek'te. Yaşar'ın Pis Hikâve'sini de Üsküp'te çeviriyorlanraş yine îsveç televizyonu için, Nedir Bu? DUkkânın camına boya attıklan gün. Fanl Hösnö'nün yüzündeki hüznü unutamam diyordu Yaşar. «Yaho nedir öte yandan, çok değişken, bu bizim kendi kendimize zulmümüz? Bak şu Aziz Nesin' çapraşık ve dolaylı kent ilişkiin, Orhan Kemal'in. Kemal Tahir'in. Fazıl Hüsnü'nün. Melerine alışmadaki güçlük, benHh Çevdetin. Ahmet Arifin. Can Yücel'in. Oktav Rifafm, cil ve çıkarcı davranış mode'.leŞaitFaik>in sa* babam şiav hasına gelenlere.v Nertırfartırf"' rine yabancılık ve kentin çalısen böyük üziintöıru neydl bilivor musuıî. 'Nazimla tanışa'" ma koşuüarının kırsal çevremamak. Bir miltet rarsa fcültürü ile var baba. Kiiltürü den bir bireye çok aykm gelen şair mi yapar. sanatçı mı vapar. politikacı mı? Nedir bu dakiklik, uyanıklık ve hızlı tep bizim kendi kendimize ettiğimiz?» ki isteğî giderek bir takım kişilik dengesizliklerine ve ruh Dadaloâlu sağlığı bozukluklarına ortam na zarlamaktadır. Yine dar kapBanş banş dedikleri da nedir ki baba diyordu Yaşar. sam lı gözlemler, özellikle elveÇocuklan böyle yetiştirdlkçe, kültürü yapanlara bu zulmü rişsiz yaşama kesimleri ve alt reva gördükçe banş manş olmaz. Koca bir edebiyatımıs gelir kategorilerinde kişilık par var. Günümüzün en canlı edebiyatlaruıdan birine sahibiz. çalanması olarak şizofreninin Şöyle bakîvorsıın ceriye dogru. otuzdan fazla söz ustasını daha yaygın olduğunu ortaya fcoy kesmiş. öldürmüş, zindanda inletmişsin. Bizim köyde bir maktadır. Kırismail vardı. Dadaloçlu'nu anlatırdı. Sazı yatırıp kucağına. Çukurova'da Türkmen'e vapılan zulmü türkü ile anToplumcu Politika lattığı için Dadaloğlu. o isler gelmiştir başına. Son olarak yine kentlesmey'e bırükte arttığı görülen intihar Türküler ve Silâhlar.. eğilimı, davranış sapmasının en Kim demiştir onu. türkülerj yapanlar kanunlan vapanaşın biçimidir ve bireyin çevlardan daha güçlüdürler denmiştir. Ama sözü sanat hallreyle olan uyum ilişkisinde tam ne getirip en etkili silah gibi kuüananlara da zulüm reva başansizlığının sonucu olarak görülmüştür. Oysa çagımızda silâh nu kalmıştır düşünden bütün olanaklannı ve umudunu ve sözden başka? yitirmesi ve kentin ezicı, tüketici ve yabancılaştırıcı etkisj al Seçtiniz sizl önümüzrieia dört yıl vöneteceklerl. en iyi, tında toplumdan her bakımdan en âlâ. en güzel özsürlük verecekleri. kopmasmın ifadesidir. Sizi tebrik ederim. Bense sil&hlara veda ederim. Türkülerin silâhlan gerîşte köye oranla bireylerin çekten yeneceği günü beklerim. kendilerini daha denetimsiz, korunaksız, güvensiz ve yabancılaşmış duymalanna bağlı oian alkolizm, ruh sağlığı bozukluğu v intihar olaylarına kentte daha sık rastlanır. Ancak ülkemizde bütün önem ve yaygınlığına rağmen, bu sapKIYMETLİ VARLIĞIM1Z ma davranışlann denetim altuıa alınarak önlenınesi için, yaşama koşullannuı iyileştinlmesi yanında, sosyal değişme süreci içinde sosyal ve kişisel çöziümeleri en aza indirecek çekilde uyumu kolaylaştıncı bir prog hastaüğı esnasında en büyük ihtimamı gösteren Kiymetu ram ve kırsal çevrelerin kuşatıDoktor, Asistan ve Hemşirelere, Gureba Hastanesı Acıi cı sistemlerin yerine geçecek Koroner Servisine, cenaze merasımine ıştiıak eaen çedestekleyici ve yöneltici bir lenk gönderen. hayır cemıystlerine tebernıda buıunan teörgütün henüz var olmadığını lefon. telgrafla taziyetlerinı bildiren muiıtereni zpvaı ve görmekteyiz. müesseselere, dost ve akrabaiarımıza ayn avn teşekKüre Ağırlığını gittikçe arttıran Du büyük acımız manı olduğundan gazetenızin tarassuturıU sorunlar karşısında günümüz rica ederiz. Türkiyesinde ulaşılması gereken AİLKSİ ilk aşama, uyumu kolaylaştırarak bu sorunlan önleyip gide(Yeni Ajans: 32İ2) 8321 rici bir sosyal programın uygu lanması değil, ne yazık ki, daha bu sorunlarm çözümü için bir toplumcu politikanın gerekll ol duğu anlayışıdır. TEŞEKKÜR İSMAİL KUNAL'ın İ VEFATLAR İÇİN Kıymetli hocalar. ve duaharüardan müteşekkil cenaz* merasim ekibimiz bir telefonla emrinizdedir. Gazete ilânı ve umum maamelât için ayrı ücret ahnmaz. Cenaze lşlerinı lşletmemiz deruhte eder. Acı günlerinizi paylasınz. EKİMDE ERSOY AİLESİ (Cumnunvet: »342) • ># • • • • • •» • • • • • < AZIZ NESİN Gazetesinde Cumhuriy** SMi TEKNİK PERSONEL ALINACAKT1R îzmit civannda yeni kuruıan ı*sıslerın montajmda çalıştınlmak üzere HSKe'ligjıı vapmış, asgari 5, azamı 10 sene tiilı ^ecriibelı eiektrik ve makine münenajsl^ri j e enatruman elektrik ve makine formenıerıne • t'&nat Knstitüsü veya üst tahsilli olmas. şarttır ı üıtıyac vardır. Istekîilerin P.K. 12d( Karakös İSIANBUL adresine detaylı bilgı vereıett mürscaatI in rica olunur. Müracaatlar gızli tutu'acak şartlan uygun bulunanlara en kısa iüre ıcınü' cevap verilecektir. TEL: 47 20 06 İslâm Cenaze İşleri NOT: Bütfln muameleler l«letıney* alt olmak flzar» yurt lçi, yurt dıjı, yurt diîindan yun • cenaza nakli yapılır. Günfîn her saatiada emrinizdedir. (Çlçek Reklam: 1412) 8322 Mübarek Ramazan Bağışlarınızda Sakatları da unutmavımz TÜRKİYE SAKATLAR DERNEĞİ Istantral S^nbesi CAPA Tel: 21 xx Cumhuriyet 8345 BARTIN BELEDİYE BAŞKANLIĞINDAN: îkincı veya üçüncü «ınıf ehliyetli elektrikçiler alınacaktır. Hizmetine ve eh liyetine göre gündelik verilecektir. îsteyenlerin müracaatlan ilftn olunur. « • • • • • • • • •* • • • « • • • • • • • • • a• • • •• 'Basın: 24488) (Kasın: «340
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle