17 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHURÎYET 14 Ekim 1973 Erdemlilik Simgesi Türkiyemizm yetiştirdiği en büyük yargıçlardan biri olan Recai Seçkin'in ölümü üzerinden bir yıl geçti. 16 ekim 1972'de kaybetmistik Recai Seçkin'i. «En büyük yargıç» tferken, onun, Ticaret Mahkemesi Başkanlığını, Yargıtay Başkanlığmı, Anayasa Mahkemesi üyeliğini. kısacası yargıçlık görevindeki yüksek mertebelerini değil, bilgisi, ciddilifi, çahşkanlıgı, yüreklilik ve doğruluğu ile gerçekten erdemü ve büyük bir adaiet adamı oluşur.u düşünüyorum. Recai Seçkin, yaşamınm hiçbir doneminde, insanbğın temel ilkesi olan dürüstlük dojrultusunda, sapma şöyîe dursun, en küçük bir zaaf gösterrr.emiş, sağlam msanlardan biriydi. Özel yaşamında kimseyi kırmamış, kimseye kırılmamış, hoşgörü sahibi örnek bir kişiydi. Kin ve düşmanlık duygularımn hepten yabancısı, iyilik, dostluk ve alçakgönüllüğünün, insan biçiminde somutiaşmış canlı bir heykeliydi. Bu tür kişilere yalmz Türkiye'de değil, bütün insanhk dünyasında seyrek rastlanır. Hele Turkiyemiz pek yoksuldur böyle ir.sanlardan yar.a. Onun ölumüyle yalnız Türk Adaleti değil, namuslu Türk ayd'snlar çevresi değerli bir varhğmdan yoksun kaldı ve daha da yoksullaştı. Bıraktığı boşluk kolay kolay doldurulamaz. ölümünün her yıl dönümünde onu »nrnak, yeni kuşaklara, özellikle genç adliyecilere, «erdemlilik simgesi» olarak tanıtmak, kanımca, bir memleket görevldir. Olaylar ve görüşler Büyük Yargıç R. Seçkin Hıfzı Veldet VELİDEDEOĞLU «a. ikl tahta lskemle, ocak başında bir testi, kapı yanında bir teneke ibrik vardı. Kurduğumuz portatif karyola da bunlara eklendi ve dekor tamamlandı. Iskemlelere karşılıklı oturduk, konuşmaya başladık. Fakülteyi bitirdiği 1936 yılından beri kendisini görmemiştim. Isviçre'de üçbuçuk yıl gibi kısa bir sürede doktora sınavlarını vererek hukuk doktoru ünvanım kazandığım ve doktora teziyle bir de bilimsel ödül aldıS'.nı daha önce tfuymuştum. Kendisini kutladığsm zaman yüzü pembeleşti. Yaradılıştan alçak gönüllü bir insan olduğu için, bu konuyu kısa kesmek istiyordu. Benim de, tam yedi yıl önce. Isviçre'de hazırladığıtn doktora tezinin bilimsel bir seriye kabul edilerek Strasburg'ta bir Fransız yayımevinde bastırıldığını söyleyince sçıldı. Isviçre'deki başarılı öğreniminin evrelerini anlattı. SauserHall gibi kimi prolesörler her ikimize de hocalık etmişlerdi. Isviçre anılarından Türkiye'deki duruma geçtik. Avrupa'dan döner dönmez yedeksubay okuluna girmis. Sağlık durumunun yeterslzliği yüzünden kendisini levazım sınıfına ayırmışlar, şimdi tümenin levazım subaylığmı yapıyormuş. Görev süresi dolduğu için yakında terhis ecfilecekmiş. 1914 doğumlu olduğunu söyleyerek: c3U yaşımızda sivil devlet hizmetine gireceğiz, biraz geç değil mi Hocam?» diyordu. Ben de 30 yaşıma yaklaşırken Üniversiteye doçent atandığımı, bizler hem Türkiye'de hem Avrupa'da öğrenim görmüş oltfuğumuz için, devlet hizmetine girmenin geç sayılamıyacağını söyledikten sonra, kendisinin de akademik karyere girmesini salık verdim. götürerek, kimi zaman hasta haçta, geeenin ilerl saatlerine değin, kılı kırk yararcasma ınceleyen bir yargıç için bu, daha çok böyledir. O, yasa maddelsrini mekanik ve otomatik bir kafa ile uygulayan teknisyen hukukçu tiplerinden değildi. İlgili konudaki bilimsel eserlerin, Türkiye ve Avrupa'daki uygulama ve öğretilerin kendisince daha önce incelelnmesine dayanarak karar veren bilgin yargıç tiplerinrfen olduğu için, her dava dnsyasına yeni bir hukukS3İ etüt konusu olarak bakar ve her kararında kendi kendisini aşardı. însanlar için ckemale ermek» denilen şey de bu değil midir zaten? Recai Seçkin gerçekten «keraale ermiş» bir kiçiydL dlkayı, «endlicanın rederasyonn, recerasvonnn da konfederasyonu denetlemesi biçiminde olması gerektiği çörüsü dofrudnr. Ancak barada tanınan vukarıdan asajıya dofru denetim yetkisinin de. demokrasiye uyeun olarak aşağıdan yvkarıya doğru yapılan denetime çölje düşürücü bir yanı yoktur. Karsılıklı denetim, gerek hesaplardaki, gerekse vönetimdeki aksaklıklann giderilmesine ve sendika ereklerinin tehlikeye düşmekten korunarak eerçekleşmesine daha elverişlidir. Bu nedenlerle kuralda Anavasava aykınlık yoktur. Bu kurala yönelen istemin reddi gerekir.» (Resmî Gazete: 19 Ekim 1972). Bu küçük örnek, Recai Seçkin'in mahkeme kararları Türkçesinde açtıgı çığırm ve yaptığı devrimin güzellik ve yerindeliği üzerinde fikir vermeğe yeter de artar bile. O, tutucu bir aileden yetişmişti ve Arapçayı da biliyordu. öyle olduğu halde Türkçemizin tüze (hukuk) alanında Arapçanm egemenliğinden kurtarılma^ı için harcadığı çaba hiçbir zaman unutulmayacaktır. Türk Dil Kurumu'nun üyesi kimliğiyle de, tüze dilimizde özgün çalışmalan olmuştur. Türklüğün ve Türk dilinin yücelicine yürekten inanmış gerçek bir Türk aydınıydı o. Yalnız mahkeme kararlarında değil. özel konuşma ve î'azışmalar:nda d'a öz Türkçe kullanırdı. Büvük İnsanlığı Recai Seçkin büyük insanlık meziyetlert olan bir gönül adamıydı. Istanbul Üniversitesi Senatosunun geçen yaz: «Artık derslerini veremez» gerekçesiyle bizim hakkımızda uyguladığı sonradan Danıştay Genel Kurulunca iptal edilen emeklilik işlemi, herhalde Recai Seçkin'in o engin insanlık ve adaiet duygusunu zedelemiş olacak ki, yüzlerce dost gibi, o da bana, üzüntüsünü bildiren ince ruhlu bir mektup göndermişti. Bugün kutsal bir emanet gibi sakladığım 23 Temmuz 1972 tarihli o mektuptan aktardığım şu tümcelerdeki insanlığa, ruh ve dil soyluluğuna bakınız: «Fek Sayın Hocara. ( ) Siı dofru bildiğiniı yolda, herhangi bir karşılık nmraaksmn yürümüş o!dn|nmıı için. son işlemin bir nankörlük olarak nitelendirilir olnp olmaması siıi ilgilendirmez; sizin paraya, kuru bir soydanlık bafîına defil. ruh yükseklifine, kültür zenginlifine, çalışma askına dayanan gerçek soylnlağnnnzdan biçbir sey eksiltmri . » üniversiteo*e okuttuğunuz insanlardan kimi si profesör, kimisi milletvekili, kimisi bakan, ya da yazar olunca bize artık adımızla veya sadece kuru bir «Beyefendi» ile hitap etmeyi yeterli görürken, hattâ kimileri gazete yazılariyle hakarette bulunmayı bir marifet sayarken, Türk adaiet örgütünün en yüksek mertebesine erişmiş büyük bir yargıcın bizi bütün ömrü boyunca tıpkı Fakültedeki öğrenciliği zamanında olduğu gibi «Hocam» diye çağırması, ölümlü yaşamımızın en derin mutluluklarından biri olmuştur. Büyük İnsan Recai Seçkin'in erken ölümüne çok ağladım; eskiden «büyük» sandığımız kimi yargıçlarımızın politika arenasınd'aki acıklı durumlanna bakarak bugün daha çok ağlıyorum. O «büyük»lük kimliğini korumasını bilerek öldü. Nurda yatsın! Kavaklı İlçesindeki Buluşma 1941'de, Ikincl Dünya Savaşı sırasında, 43. Koşulu Topçu Alayır.da yedeksubay olarak, Kırklareü'nin Lefecı köyünd'e görevli bulunuyordum. Merkezi Kavaklı bucağında bulunan tümenimizin askeri adaiet islerine bakan üçüncü şubesinde bir hukukçu subaya gerekseme duyulmuş. Beni istemişler. «Muharip sınıMan ayrılmak istemedim. Bunun üzerine, «topçu» sınıfıra değiştirilmeden, geçici olarak, beni tümenin üçüncü şubesinde görevlendirdiler. Tümen Komutanımız rahmetlt Osman Tufan Paşa, Alay Komutanımız lse Albay Bahattin Bey'di. Alaydan ayrılmama üzülmüştü. Onun müsaadesiyle, birlikte götürdüğüm emir erim, tertemiz yürekli Bartınh Selim ile birlikte Ksvakh Ilçesine gittik. Kiralık bir orfa bulmak için dolaşırken, yakınımda «Hocam!» diye bir ?es duydum. Bu Recai Seçkin'in sesi Idi.: «Tümen karargâhmda sizin üçüncü şubede görevlendirildiğinizi duyunca sevindim. Herhalde t v arıyorsunuzdur. l$te benim oturduğum ev şurası. Aynı evtfe benim odamın bitişiğinde kiralık bir oda daha var. Haydi gideüm, beğenirseniz tutarsınız. Benimkini beğenirseniz onu siz ahrsınız ben ötekine geçerim» dedi. Yabancı bir yerde, lnsanın ytiregine hüzün* lii bir ıssızlığın çöktügii zamanlarda. dost bir insana rastlamanın ne denli gönül ferahlatıcı oiduğunu, böyle mutlu rastlantılan yaşamıyan bümez. Onun odasına bitişik odayı hemen kiraladım. Selim, karargâha bıraktığım hurcu getirdi. Açtık. Recai Seçkin'in rfe yardımiyle, portafif karyolamı kurduk, yatağımı ve örtüsünü serdik. Gemici fenerimi de duvardaki çiviye ast:k. Odada, mobilya olarak, kaba tahta bir ma Devrimci Bilim Adamlığı Onun bilim adamlığı niteliğine adaiet alanı rfışmdaki araştırmacılığını ve dılciliğini de eklemek gerek. Isviçreli O?er • Schönenberger'in çok tanınmış Borçlar Hukuku Şerhi'nin önemli bir bölümünü Türkçe'ye çevirmesi (19471949), «Yargıtayın Tarihçesi, Kuruluş ve Işleyişi» adlı orijinal büyük bir kitap (1967) ve «Yargıtay, Yüzüncü Yıl Dönümü Armağanı» (1968) kitabı içinde «Anayasa Mabkemesinden başka mahkemeltrin Anayasayı uygnlamsUn ve o mahkemelerce fanknk kurallannın Anayasaym «ygnn yornmn» (Sahife, 121152) başlıklı bir etüt yayınlaması, onun taşıdığı bilimsel araştırma ruhunun gerçekten başarılı ürünlerindendir. Ondaki bilim adamlığı ruhu, Yargıtaydaki ve Anayasa Mahkemesindeki görevi sırasında kendisince kaleme alınmış bütün kararlarda da hemen göze çarpar. Tıpkı Isviçre Federal Mahkemesinin kararlarında olduğu gibi, sistematık bir tertip, olayın ve yargılama evrelerinin anlatılışında açıklık ve izlenen bilimsel metot, dilde sadelik, onun yazdığı kararlann değişmez ve üstün özelliklerindendi. Recai Seçkin, mahkeme kararlannın dilinde Osmanlı dönemlnden miras kalmış, yerleşmiş ve alışılmış «olmağla, bulmağla» dolu uzun cümleli, çetrefil ve ağrfalı anlatım geleneğini kökünden yıkmış, adaletin mahkeme kararları içinde pınl pınl. güzel ve açık deyimlerle dile getirilebileceğini, sayısız örneklerle kanıtlamış ve bu doğrultuda yepyeni bir çığır açarak kendi adını Türk adaiet tarihine altın harflerle yazdırmıştır. ölümünden üç gün sonra yayımlanan son kararlarından birindeki şu tümcelere bakınız: «... Sendikalarda ve sendika birliklerinde demokratik kurala uygnn denetimin aşafıdan yakanya dofru, başka deyimle, üyelerin ıen Ben ccHâkim» Olacağım Bugün hâlâ kulağımda çınlayan enerjik bir «esle: «Hayır Hocam, ben eskiden beri özledifcim hakimlik mesleğine girmek Istiyorum.» dedi. O gün kendi aramızda yaptığımız hesaba göre, benden yedi y«ç küçük oiduğunu saptarfığımız bu genç adama karşı büyük bir saygı ve hayranlık duydum ve bu duygum tam otuz bir yıl boyunca, gittikçe artarak sürdü. Evet, o yargıç oldu. hem de genç yaşından ölümüne değin Turkiye'nin en büyük yargıçlarından biri. Tıpkı Türkiye ve Isviçre'de Hukuk fakültelerinin en başarılı oğrencilerinden biri olduğu gibi. Yargıçlık görevl, eğer hakkıyle yerine getirilirse, insana çok az serbest zaman bırakan bir görevdir. Hele Recai Seçkin gibi, Yargıtay üyeliğinde bile dava rfosyalarını evine kadar SEÇİM SABAHINDA.. OKTAV AKBAL Evet Hayır 7 Günün ardından ORTADOGU'DA PARLAYAN ATEŞ Yom Ki îsrail ile bi tışmaya hazırianır görünen Enver Sedat, yanına Suriye'yi d» alarak Yahudılerin bu kutsal gününde savaşı ansızın yenilemiştır. 1967'deki savaş tarihe «6 Gün Savaşı» diye geçtiği gibi, 6 Ekimde başlayan savaş da «Yom Kippur Savaşı» diye amlacaktır. Mısır vt Suriye'den böyle bir davranış bek;enmiyordu. Kaddafi b:le başan elde edileceğinden şüphelı. Burgiba ise öteden beri İsra.rîn yenılmezliğini belirtijTjr. Fakat ilk darbeyi indir menın sağladığı avantaj sayesinde Mısır ve Suriye başanlar elde etmislerdir. Mısır Süveyş Kanalını geçmiş ve Sına Çölünde ilerliyerek Kantara'yı aldıgını iddia etmis ise de, Îsrail bu kasabanm aiındığıru yalanlıyor. Suriye ise Golan tepelerinde taarruza geçrnis ve ilsrlemiş ise de îsrailliler giriştikJeri karşt taarruzla Suriye topraklarma gir mişler ve Mose Dayan, Sam üze rine yürüdüklerini söylemiştir. İsraü'in ağırlığı şimdi Suriye Uzerindedir ve Suriyeliler için du rum iyi görülmüyor. îki tarafın iddialan birbirine uyrnuyor. Fakat havalara hâkim olan tsraıi, Şam'ı ve öbür Suriye kentlerini bombalamış ve agır can kaybına yer vermiştir. Sonuç ne olursa olsun Israil'in gururu kır'Jrnıs. Araplar da aşağılık kampleksirKİen kurtulmuşlardır. dır. Kompleks sözcüğünü günlük yaşanumızda sık sık kııllanır olduk. Sözgelisi adanıın biri için: Çok komplekslı. dedık mi, bunun altmda yatan anlam: Dangalak, zırtapoz, dengesız. Oysa kişinin komplekslı olması doğal bir şey. Türk çe üözlük artık dılımıze giren Kompleks'ı «Kişinin g'dişıne. davramşma, rüyalarma yön veren bılınç dısı eğılımlerin tümü» diye tanımlıyor. İnsan demek buaz kome,ieks demek. Bazan çok ucuz nedenlerden ötürü Kompıeks sahibi olabilir kışi. Sişmanlayan bir bayan. sışmaruığı yüzünden bilinçâltına işleyen duygulara kapılabilır. Saçlan dökülen bir bay, bu olayla yaşamını .<arartabılır Nice küçük sebeple bilinçaltında birikip büyüyenler, insanın gidişatını etkileyebilir N'apolyon kısa boylu uııış, çevresinde uzun boylu subaylar bulundurmaktan ve ounJara ernir vermekten hoşlanırmış. Dururnu yorumiayaniar ünlü kumandanm böylece komplekslerini tatmin etliğıni söylüyorlar. Çeşit çeşit kompleks içinde en ünlüsü aşagılık kompleksidir. Kişi aşağıhk kompleksine bir kez Kapüdı nu, hayatınrrı puslasını şaşırır. Tüm davramşlarında DU tıasu>l:ğın belinileri görülür. Aşağılık kompleksi çeşitlı nedenlerden doğar, tiirlü isimler alır. Bunun çevremizde Röriilen bır örneği de damatlık kompleksidir. Delikanh nayatta birdenbırs yükselmek VP nüluz sahibi olmak için zengin. gıiçlü. ünlü bir adamın Kizına talip olur. Amaç bir taşla iki kuş vurmaktır. Ama evlenir evlenmez başlar dram... Artık damadın mesleği, marifeti, kışiliği ne olursa olsun solda sıfır kalır. Hayatmm trafiği rukâh defterıne irnzayı basar basmaz saptanmıştır: Damat aşagı.. damat yukarı... Kaympedere dayanıp toplumda afl satmak ısteyen, kişiliğinı damatlığa satmış demektir. Giderek bu satış yaşantısını zehırler damadın, aşağılık duygularını yogunlaştırıp belâlı bir komplekse dönüştürür. Çünkü adımını atsa kayınpederine yorulur. yüz numaraya gıtse: Kayınpederi istiyor.. diye düşünülür. Kişinin karakterı bu ağırlıği kaidıracak sağlamıılcta değilse, damatlık kompleksi bir ağır hastalığa dönüsür. Bu hastalıktan kurtulmak için bağırır damat: Ben damat değilim. Yok canım.. Ben bağımsız adamım! Sen adam değil, damatsın. Kimi damadın üstelik mesleği de vardır. Ama tüccar olsa damat, mimar olsa damat, gazeteci olsa damat. Hangi mezhep ve meşrepte olursa olsun, damatlığa terfi eden bir ömür boyu elâlem önünde seyir kuklası gibi çırpuıır. Gerçek bir tragedyadır bu. Çevrede bir sürü insan.. Ve ortada şanını şöhretini damatlığa borçlu bir damat. Seyirrüer el çırparlar: Damat da damat! Bu olay giderek damadın içinde kayınpederine karşı gizli bir hıncı beslemeye dönüşür; zehirli bir çiçek gibi ruhunda boy verir ihtiyara karşı düşmanlık; kendisinin de anlayamadığı karmaşık duygular sarar bedenini. Damatlık kompleksi altında bir ömür boyu ezilen kişi, ilk fırsatta kayınpederine ödetecsktir bunu... Nitekim ihtiyarlayıp kocayan ünlü kayınpederin, damat elinde kullanıldığı, yokedildiği, hatta rezil edıldiği görülmüstür. Ama damat böylec* damatlıktan kurtulur muT Ne gezer!.. Tanrı adamı bir kere adamlıktan istifa ettirip damatlıkta karar kıldırmasın. Onulmaz bir hastalıktır bu. Tanırun böyle birini, bu hastalıktan kurtulmak için ruh hekimine gıtmiş: Doktor bende aşağılık duygusu var. Doktor muayene etmiş damadı, ve sonra demij ki: Sende aşağılık duygusu yok, sen düpedüz asağüıksın. Doktor demiş ki.. iç değilse akşama kadar »eçimi unutsak mı? Ne dersüıiz? Haflalardır söylevler dinledik, mitingler izledik, radyolarda konufmakr, gazetelerde haberler, yazılar, resimler... Şimdi sabah, aldmız gazetenizi çekildiniz pencere önüne. Ya da radyonuzu açtınız, bir halk türküsü dinliyorsunuz. Evet, seçım sözii yok akşama dek. Birazdan gjyinip çıkarsınız, sandığmızın bulunduğu yere gider alarsmız o>unuzu «Yarasın» diyerek... Yarasın, size, bize, demokrasimize.... Pazar günleri hep sıkıntıhdır. KaJabalıktır evin içi. Herkes evdedir, yataktan kaLkmak istemez kişi. Bir kitap açmak dalmak onun evrenine... Nicedir bekliyorsunuz söyle boş bir zaman. Olmcyor! Olamaz da. Kitap okumanın zamanı yoktur da ondan... Hiç bir işim kaimasın, üzüntüler bitsin, gömüleyim yumuşak bir koltuğa, şu romanı, şu incelemeyi, şu şiir kitabmı, tadını çıkara çıkara okuyayım!.. derseniz yandınıı! Bugünün hızh akışh yaşamasmda öyle geniş zamanlar yok «Siz geniş zamanlar istiyordunuz. Zordu dar vakiticrde bir sevgiyi söylemek» demiş çair. Belki yirmi yıldan çok olmu^ bu şiiri yazalı. Sorun bakın kendisine, öyle geniş zaman bulabilmiş mi, sevgîleri yazabilmek; soyleyebılmek, yaşayabilmek için? Hep dar vakitlere sıkısır, sıkışacAktır insan, okurken de, evet okurken de.... Yığınla kitap var okumak için ayırdığım. Bakıyorum tek tek: Lundberg «Parababalan», Atillâ Ühan «Bıçağın Ucu», Kazan <A$k Delisi>. •Babanın Suçu>, Mehmet Seyda «İçe Dönük ve Atak>, Oalton Trumbo «S«vaş Bitti» ... Yok, Trumbo'yu yarüamışım, çize çize okurnuşum hem de.. Başkaları da var yarıda kalnıış, Lapierre Collins «Kudüs Ey Kudas., OTUherty «Kıüık», Gorki «Ana», Rabelais «Gargantua>, Cullers «Yalnız bir avcıdtr yürek» vb. vb. Kiji kitapları şöyle bakarken, dokunurken bile bir garip hoşlanraa duyar. Bütün bu kitaplann içi yaşam dolu! Benim bilmedığîm, duymadığun nice olaylarla, duşüncelerle tıklım tıklırr.. Her biri bir hazine. Ne güzel! Bütün bu harineler bize açık, bize sunulmuş! Bütün bu evrenlerde dolaşabilir, soluk alabüır, o insanların iç dunyaiarına sokulabıliriz. Her biri alır gotürür bizi çevremızden, sıkjntanızdan, üzüntümüzden. Bakıyorum insaniar geçiyor sokaktan. Ama hepsinin yüzü asık. Siz de kalkın bakın. Oy vermeye giden komşularıruzı gorün, güleni, eğleneni var mı? Varsa da ne denli az! Sanki hepımiz korkunç acılar çekiyoruz, umutsuz, kopmuş, bırakılmışız! Niye böyle, niye? Yaşama sevinci niye yaşamımızın sayılı anlarında gelir. duyurur varlığını. Istemeyiz, kovarız onu nerdeyse: Nerden buldu beni? diye. Bunca acı, sıkıntı, dert. sorun varken ne demek güLnek, bireysel bir tadla yaşamak pembe gözlüklerin ardından bakmak? Siz be asarsıruz suratmızı. Işte oldu. Katildınız ötekUerel Batılı insanla doğulu insanı önce işte bu niteliği ayırır, gülebümek».. Hep susan. somurtan, acılı yüzler takınan bir toplum olmak güzel değil. Halk susarsa bir şey %>ardır söylemek istediği, söyleyemediği.. Kendi de farkmda da değildir ne demek istediğinin. Bilinçâltına itilmiştir düşünceleri, duyguları. Mirabeau ne demış: «Halkın susması krailara ders oknahdır>. Sessiz sessiz giderler evlerine, işlerine. Şimdi sandık başlarına gidiyorlar, dönüyorlar oylarmı kullandıklan sonra sessiz sessiz. Kim çıkarsa çıksın fandıktan, bu susfcun, bu küskün insanların dertlerine önemle egümek zorundadır. Pahalılık almış başını gidiyor, geçim sıkıntısı günden güne hızianıyor, korkunçlaşıyor. Bir ay öncesini arıyoruz ncr!e kajdı bir yıl öacesi? Yainız pahalılık mı? Güvensizlik, yarınmdan l'orku duymak, bütün bunlar.. Kitaplar yine kaldı bir yande' İnsanları sayretmek, dalmak onların iç evrenlerıne. Her biri bir roman taşıyor bakışlarında. Yaz yaz bitmeyecek! Birkaç saat sonra radyo başlarında bekleşecekler; seçim sonuçlan açıklanmaya başlayacak. Ordan bu kadar, şuıdan şu kadar! Geceyansına doğru anlaşılacak kimin, neyin ağır bastığı. Yarın sabah gczlerimizi açtığımızda hangi partinin iklidar olacağım anlayacağız. Kim gelirse gelsin. adaleti getirsin, gerçek demokrasinin baş koşuludur, adaiet. Robespierre, Konvansiyon Meclisinde ne demiş 1794'te, yani yüz seksen yıl önce: «Ey halk, şunu bil ki bir cumhuriyette adaiet kesin egemeniik kuramamışsa, orada özgürlük boş bir sözcüktür.» Uınuiiu güzel günierde buluşnıak üzere... H NE OLURSA OLSUN İSRA.GUÎUJRU KIRILMIŞTIR ARAP ÜLKELERİNİN YARDIMI SEMBOLİK Mİ KALACAK? AMERİKARUSYA KARSILIKLI SINAVDA AGNEW'UN KİRLİ SONU Prof. Dr. Ahmet Şükrü ESMER raplardan yanarfır, fakat her iki devlet de detant havasını zedeie mekten çekinmekte ve temkinle hareket etmektedir. «Yumuşamış» olan Amerikan • Sovyet ılışküerının bir sınav dönemi içine atılmış olduğu görülmektedir. Amerika, 6. Filo'yu savaş sularına yollamıştır. Batı Almanya'da bazı birliklerin de hareket için hazırlanmakta olduğu bildiriliyor. İsrail'ın varlığını tehlikeye düşürecek bir durum meydana gelirse, Amerika müdahale etmek niyetinde görünüyor, fakat savaşın buna varabileceği umulmamaktadır. Nixon, aşırı tsrail taraftarı olan Kongre'nin de baskısı altındadır ve Sovyetlerin Araplara silâh yolladığını ileri sürerek, kendisi de Israil'e füzeler vermeye başlamıştır. Öte yandan B.M. Genel Kurulunda 70 ülke (çoğunluktur) Araplar lehıne karar almıştır. üyesi tarafından, üçüncüsü rie Japonya'yı da kapsayacak genel llkelerin bildirgesi. Üçüncüsü, Amerika'nın direnmesiyle ilân edilecektir. «Yeni NATO» Japonya'yı da kapsadığma göre, Nixon, Japonların dışarıda bırakılmasına razı olmamıştır. Savunma ile ilgili olan birinci deklarasyon konusunda Türkiye, göruşünü belirten 6 maddelik bır muhtırayı sunmuştur, Burada Amerikan askerlerinin Avrupa'rfa kalması gorüşü ileri sürülüyor. Ikinci deklarasyon ticaret ile ilgilidir ve 9 Ortakpazar ülkesince hazırlanmaktadır. Deklarasyonlar hazırlanınca Nixon, Avrupa'ya gelecektir. Anlaşmaya varılıp yeniden ayarlanmazsa, NATO'nun tehlikeye düşeceği tehdidini, Nixon basın konferansında savunmustur. program gerçekleştirilecek olursa, endüstrimn ^i'5'i devletlestirilmiş olacaktır. Ayrıca parti, iktidara geldikten sonra Ingiltere'nin Ortakpazar'a üye oluş çartlarının değiştirilmesi için Ortakpazarcılarla görü?meye girişilip, bu şartlann Ingütere lehine değiştirilmesine karar vermiştir. Sol kanat, OrtakpaZdt'ctan büsbütün çekilmesinı önermiş ise de, parti lideri Wİ1sor.'un giriçımi ile bu önerl kabul edilmemıştir. Fakat iktidara geçilirse (seçim 1975'tedir) bu kararlann hükümetçe aynen uygulanacağı da söylenemez. Muhalefetin sorumsuzluğu içinde başka söyleyıp, iktidarın Eorumluluğu içinde başka şeyi yapmak olağandır. (Cumhurtyet 8303) İLHAN SBIÇUK Öteki Araplar Mısır ve Suriye savasırken öteki Arap ülkeleri sembolik kuv vetler yollamışlar ya da seyirci kalmışlardır. Sadece, Irak tüm askerî kuvvetierini savaşa sürdüğünü bildirmiştir. Fakat bun ların nerede ve nasıl savaştıkjan belli değildir. Tunus bin kadar gönüllü yollamıştır. Cezayir, Fas gibi ülkelerin yardımlan sembolik olmaktan ileri gidemez. Uganda biie asker yollamıştır. Fakat yardımı en çok yararlı olacak Ürdün tereddüt içinde. 1967 savaşında yenilen Küseyin, İsrail ile tekrar savaşı göze alarmyor, fakat öteld Arapların baskısı altındadır. Ürdün ordusu seferber olmuşsa da bu satırlann yazıldığı ana kadar Hüseyin karar verememişti. Suııdi Arabistan petrol süâhiyle savaşabilir. Bu konuyu görtişüp karar vermek için Kuveyt petrol üreten Arap ülkelerini toplantıya çağırmıştır. Başkan Nixon da petrol silâhından korktuğu içın üreticiler ile temasa geçmiş, fa kat olumlu bir cevap alaraamıştır. Irak ise Amerikalıların hıs seleri olan iki petrol isletmesini daha devletieştirmiştir. Savaşı sürdüren petrol gelirinden yoksun kalmır bahanesiyle, Suudi Araplan petrol ile ovnamak istemiyorlar.. Yunanistan'da Yunanistan'da Spiros Markezinis başkanlığında sıvil hükümet kurulup ant ıçtikten sonra göreve başlamıştır. Böylece 6 yıl 6 ay sonra Yunanistan, sıvil yönetime geçmektedir, fakat başında çok geniş yetkilerle bir asker Cumhurbaşkanı bulunduğundan, büsbütün sivil yönetim de denilemer. Markezinis, küçük «llerici Parti» nin lideri idi. Bu parti halktan büyük destek görmemiş ve 1967 darbesi üzerine, tarihçi olan Markezinis, olayı protesto etmiyerek kitaphğına çekilmişti. 20 Bakan ve 20 müsteşardan kurulu olan hükümetin en önemli görevi, 1974'te toplanacak Meclis için seçim düzenlemektir. Seçime girecek olan adaylar süzgeçten geçirilecek ve belki de eski politıkacılar uzakta tutulacaktır. Örneğin, Kanada yurttaşlığına girdiği gerekçesiyle Andrea Papano*reu. milletvekili olamayacaktır. Anayasaya göre Başbakan doğrudan Cumhurbaşkanına sorumlu olacaktır. Savunma, güvenliğin korunması, dış politika da Cumhurbaşkanının yetkisine bırakılıyor. Fakat ne de olsa. Yunanistan'da askerî cunta arkada kalıyor. Romanı • • TURAN'A YÖNELEN HİKAYESİ... BİR ÖZLEMİN BİRİNCİ DÜNYA SAVAŞI KUŞAÛININ ACI YAZGISI.. 1ŞIK SERPEN €> YAKIN TARIHİMİZE ANILAR.. Agnevv'un Sonu «Sonuna kadar direneceğim. Mahkeme hükmetse de dınlemiyeceğim» diye, halka dayanarak Arlalet Bakanlıjına meydan ckuyan Rum soyundan Spiıo Agnevv, Baltimore bolgesı federal mahkemcsmın önüne çıkarak BaşKan Yardımcılığından çekiid'iğini bildirmiştir. Agnew, vergi kaçakçılığından on bin dolar para cezası ve üç yıl da gözaltmda bulundurulması hükmü giymiştir. Böyle hafif atlatması da Adalet Bakanhğı ile arasında varılan anlaşma sonucudur, yoksa Agnevv, rüşvet, yetkiyi para karsıhğı suiıstimal Sibi ağ'.r suçlarcfan da hüküm giyip hapse atılacaktı. Varılan anlaşma sonucu Adalet Bakanlığı, öteki suçların koğusturulmasından vazgeçmiştir. Bütün bu olayın Nixon tarafından tertip edildiği anlaşılıyor. Yardımcı kalsaydı, 1976 Başkanlık seçiminde Agnevv, avantajlı bir durumda olacaktı.. Cumhuriyetçi Partinin kodamanları, bunu engeliemek istediler. Şimdi Anayasanın 25. maddesi gereğince, Nixon bir başkasını atayacak, fakat göreve başlaması için Kongre tarafıncfan onaylanması gerekiyor. Kongre'de çoğuniuk Demokratlarda oldusundan, bu konuda çatışma olabilir. İC Flyatı 25 Urm REMZİ KİTABEVİ (Cumhuriyet: 8306) Romanva' dan sonra FENERBAHÇE' mizin 3. Tur şansmıaçmak için İstanbul Bakırköy kazasına bajjlı Bahçelievler ve civariarı ile Haznedar, Siyavuşpaşa ve Sojjaolı Mevkile1 rinden Kocasinan, Yenibosna, KirazlıGiineşli, Bağcılar, Güngoren, Esenler.Safra, Kiiçukçekmece, Avcıiar Anbarlı köyleri iie bu köylere bağlı mevkilerden, Alttnçehir ve Şirinevler ve Kuleli çiftliğinden Toplu büyök, kuçOk arsalar • Araziler alınacaktır. Ayrıca Kooperatif içinde istanbul'un muhtelif semtlerinden uygun ve elverişli arazi de aranmakladır. MÜRACAAT: Bakırköy • Bahçelievler, Çalışlar caddesî No. 63/B (Lokman Labıratuvarı kar$ısı) İIİLMİ ERTOK Telefoi : 71 37 33 Sola Kayan İşçiler îngiltere'de lşçi Partisi, 197U yılı haziranında iktidardan düşeli sola kaymaktadır. Geçen hafta, Blackpool'da yaptığı yıllık olağan toplantısında aldığ' birtakım kararlarla daha da «ola kaymıştır. Bu kararlara göre, Îngiltere'de liman ışletmeleri, havagazı, petrol, uçak endüstrisi, gemi tnşaatı ve her türlü kara ulaşımı devletleştirilecektir. îngütere'de bugün endüstrinin To20'si devletleştirılmiştir; partinin kabul ettiği «««id.NICE'deBULUSALIM 22 25 Ekim'de THY Jet uçaklarıyla gidiş dönus 2.650. Lira #lll#3l İIMİV#V% 445409448128491942 Muracaat f P V f V I M f l i U l l 402409470071.481128 Fenerbahçe Kulübü 3606 52 Not :1 • Nice'de komple bilet ücreti şahıs başına 85 dolardır. Bu ucrete. transferler 1 smıf otellorde yarım pansiyon geceleme şehir gezisi ve maça glriş dahildi'. 2 Yolculanmıza 7 kasımda Istanbulda yapılarak Nic» F. Bahçe revanş maçma aıt numaraiı bilet ücretsiz verilir. (Cumhurıyet 8304) BM'de Amerika, Ortadoğu sorununu B.M. Güvenlık Konseyi'ne götürmüş ve Mısır ile Suriye'nin 5 ekim sınırlarına çekilmeleriyle savaşa son veriimesini önermiş; Sovyetler ve Çin ise, Israil'in 1967 sınırlarına çekilmesini ileri sürmüşler ve Konsey, iki kez toplandığı halde bır sonuç elde edilememiştir. Amerika, îsrail'den, Sovyetler de A Avrupa Amerika Avrupa ile Amerika arasır.daki ilişkileri yeniden ayarlayacak olan «Yeni NATO» planı üzerinde görüşmeler devam etmekterlir. Adına «Yeni NATO» deniliyorsa da, aslında bunun yerini üç deklarasyon alacaktır. Biri, NATO'nun 15 üyesi tarafınrfan, ikincisi Ortakpazar'ın 9
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle