23 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHURÎYET 6 Ocak 1973 NEK^E lriJ>ECtâÎNİ,frECEfltttfcî KALMA fcEhfrıRDi.UtMctK EL BÎTKİ8Pİ. Ğ •tlE '' "• ĞİİZEL î * HAÛ vAgPI... ... Af/AM !?A»M SATnU* . iEMfiiNMÎ*,» 0 îzmir'in içinde SAMİM KOCAGÖZ'ÜN ROMANI 152 Yargıç Binbaşıya, düpedüz yalan söyledim: «Geçti Binbaşım.» «Sen, kcndine bak. Ben, senin suçsuz olduğun kanısındayım. Giderek, mezarda yaten Rasim Beyin de.. Suçsuz olduğuna ilişkin vicdanın rahat mı*» «Elbette komutanun.> •Öyleyse kendine sahip ol. Evine gıdebilirsin.» Bir kâğıt çekti önüne. Blrşeyler yazdı. Muhürledi, imzaladı: «Bu kâğıdı çıkarken, Nizamiye kapısmdaki nöbetçi subaya ver. Seni karavanadan silsinler... Haydi güle güle.> Kâğıdı aldım. Içime bir hınç çökmüştü. Söylediklerime kendim de inanamıyordum. Hıç ilgisi yokken, Yargıç Binbaşıya, <Ben, bu herifin bana ettiğini, yanma bırakmam Binbaşım !> dedim. Şöyle bir yüzüme baktı: «Çirkefe taş atma, üstüne sıçrar... Nişanlının amcasıymış, amcasıymış ya, anladığıma göre, seninle bir alıp veremedıği var. Salıvcr ya kasım.. O. nasü olsa, bir yakadan belâsını bulur.» «Teşekkür ederim efendim. Sabahleyin huzurunuzda kendımi tutamadığun ıçin özür dilerim.» Binbaşı, güldü: • Benim de akhmdan geçtiğinden, alacakian biraz sezdiğimden, inzibatlara iş düşer diye duzen kurdurdum ya..» Arkama baka baka Yargıç Binbaşımn yanından çıktım. *** Önce, kır yollannda koşmaya başladım. îlık bir Hazıran öğle sonrasıydı. Ne ağaçlan, ne ycşilliği görüyordu gözüm. Sonra şehrin kenar nıa hallelerine girdim. Dar genis sokaklarda koşmaktan sıküdım, herkes bana bakıyor gıbivdi. II17J1 hiîlı >üriıineye bâşli.dım. Sonunda Güzelyalı'yt buldum. Mithatpaşa Caddesine çıktım. Eskı Güzelyalı vapur . iskelesinın bulunduğu so kağın başmda bir taksi duruyordu. Attım ıçine kendımi. Bizım evin adresini söyledun Şoför, yaşlıca, kır saçları kaskeünin dışmi taşan bir adamdı. Sakin sakin arabayı sürmeye ko.uldu. Benimle hiç ilgilenmeyen bir hali vardı. tjstümu bsşımı çek.ştırip, pantolonunuı, ceketimi du zelttim. Kravatımı sıktım. Cebimdeki paramı yokladım. Şoför, şöyle dönüp bana baktı: «lşiniz accle mi beyim?» diye, scriu Ben de, «Çok.. karşıhğmı verdim Ad?m. biraz daha gaza bastı. Dört bir yaka, sıra sıra evler. inssnlar bulanıyordu gözümde, iyı göremiyordum. Bizim apartmanın önüne gelince, taksinin pîrasını verip savdun. Merdivenleri hızla çıktım. Pan tolonumun cebinden kapının anahtarını çıkarınca. birden durakladım: Babamla, annemle nasü yüzyüze gelecektim? Dişbni sıkıp =ıçtını kapıyı, gııdım içeriye. Evde kimsecik yoktu. Her odayı tıır bir dolaştım. Sonra aklıma geldi, asktlığa bak tmv Babamm şspkası yoktu Demek f.nr.emle bırlikte sokağa çıkmışlardı. Yatak odasına girdim babamm annemin; annemin dolapta mantosu da yoktu. Evin içinde hırsız gibi dolaçıyoıduın artık. Kendimi alamadım: Babamın yatağının bdşucundaki kıymeüi eşya dolabının önünde durdura Sonra açtım dolabı: Babamm tabancası, olduğu yerde uuruyordu. Çiı'aroıro kıhfından Yoklaoım; cıTT.iyeti kapalıydı. öylece cebime koydum. Kapıaım dolabı. Bütün gücume kendimi kofank iokrğs attım. Cebimdeki tabanca, sanki yüıeğinjn üzerindeki kocaman bir taş gıbiydi. KültürpaKtan kestirme geçerim diye Basmaneden yana hızla yürümeye başladım. Cazi Bulvarından, bzaltan, babamla annem geliyordu. Hemen bir ko seye sindim. Babam, beni gördü gıbi geldi ama, görememişti herhalde. Köşeyı dolanıp, parka attım kendimi. Bir sıraya çöktürn ağaçların arasında. Bir süre, tıkanacak gibi oldum. Ooiuğum ke siliyordu. Bir süre oturduktan sonra, üstüme bir denbire bir ağırlık, bir sakinlik çöktü. rCaranmı vermiştim: Kalktım, ağır ağır yürüdüm. Lozan kapısından çıktım parkm. Atatürk lisesinin yanındaki Vasıf Çınar Bulvarından Koıdon'a yönel dim. Yürürken elim cebimde, tabancanm kabzasmdaydı. Gülserenierin apartmanına geldim. Doğru asansöre girip. Hidayet Beyefendioin. katının düğmesine bastım. Kapının önüne çıkınca,' şaştım önce, içeriden hafif bir müzik sesi geliyordu. Zilı çaldım. Ses veren yok. Bir daha bastım kapının zıline, açan yoktu; Şöyle bir geri çeki lip, yüklendim kapıya. Üçuncü yüklenişimde kendi mi teker meker içeride buldum. Birtakım çantaların, bavullarm üstüne yıkıldım. Doğrulurken elim alnıma mı, yanağıma mı gitü bilmem, kana bulandı. (Arkası var) Bense tren tlerledikçe yenlden ıstıraba gömülrnUştüm. Terfi edemedığım için üzüluyordum. O vakitler trenler odunla :şliyor, saatte yirmi kilometreden fazla gidemiyor ve bir çok istasyonlarda saatlerce kalıyordu. tW günlük bir sevahatten sonra sabah Halebe gelebildik. Yirml dört saat bu şehirde kalacaktık. llk defa gördUgümüz ve çok övgüsünü dinlediğimız Halep'te bir otelde kalmak ve dınlenmek istedik. Celftl'le birlikte sorduk, Halep'in en meşhur oteli «Baron Oteliuymiş. Oraya gitmek karannı verdik. îstasyonla Halep ktnti araundakl yol, diı bovuna çıkan bir toz yığını halindeyd1. Otele geldik. Istanbulun Perapalası veya TokatUyanı demek olan bu otelln muhteşem kapısrndan Içeri girdlk. Resepsiyonda oturan adama bu gece buradb. kalacagımızı ve oda istedığimizi söyledik. Herif bizi baştan aşagi süzdükten sonra herhalde « •ee lftyık bulmadı: • tl Yüzbaşı Selâhattin'in Romanıj Kordonsuz yaver dik, bir güzel yıkandık, yattık, uyuduk. Akşam üzerl hazırlandım, otomobil geldi, beni Halep Valisl Bedri beyin evine götürdil. Yemekten önce Valiyle mahrem olarak Irak'ın iaşe ve askerlik durumunu konustuk Yemekte, Vali, Şehzade, ben ve yaver Şevket Turgut vardık. Geceyarısına kadar sürdü konusmalar... Derleyen : tlhan SELÇVK subaylar kendîlerlni öteki subaylardar üstün tutarlardı. $evk' bey de kendisine bu süsö verivor. askerlik kurallannı çiğniyordu. (2) Birinct Dfinys Savasından önce Türkiyeve Liman Fon Sonders knmandasında bir Alman ıslah kurulu gelmişti. Bunlar Tnrk ordnsanu düzelteceklerdi. Bir çok askeri oknllann (basta Harp Akadrmisi) başkanlıklannı Stretmenliklerini ellerine aldılar. Bir çok birliklerinin knmandanlığins çeçtiler Merkeze Istanbulda olan ve Boğazlarla Trakyadaki kuvvetleri kapsayan Birinci Ordn Kumandanlıfı da Liman Fon Sanders'e bağlandı. Bn sıradn Tüı* Donanması da Gampel adında bir tnRİliz amiralinin emrinde ve ögretimindeydi. Almsnlar gerek Türk halkına ve çerekse ordu nyelerine çok açır muamele ediyorlardı. Bir Alman snbayı Türk subayına adeta asa&ı bir milletin iiyesi diye bakivordu Bu durum savaşla birlikte imparatorlnkta derin bir sefalet ve ıstırap yojhınlaştiktan sonra daha da ağır laştı. Bir ce"phede Alman birlikIeri baska erzak yiyor, baska şartlar a(tmda vasıvor. Ama memleketin öz evlâtlarmdan nevdana eelen Osmanlı ordusn baska şartlar altında yaşiyordn. Bir Alman erfnin yeffigînl giydiğini. bizhn erlerimiv deSil Kolordu ve t&rnen tarmanrfanlanmız dahi vivip çivemiyordn. Bajdatın düşmesinden sonra KolordU Kurmav Başkanı Saffetle (Sonradan Millî Eğitim Bakani Saffet Ankan) bir gece yürüvnşünden sonra bir Alman erinin çadınna eirmistik. Bfiyfik bir hastane çadın olan hn yer A' Alman neferierinin cibinlikli karyolalan. elektrikli lâmbaları. soTumuş biralan ve çeşitli eglenceli havatlanm zaman Saffet «K«« lordu Kurmay Başkanı obnakolmak daha iyiymiş» dedi. Askerlik kurallanna zerre kadar saygı göstermeyen Merkez Kumandanı, Selâhattin'in Ordu Yaveri olduğunu öğrenir öğrenmez tutumunu derhal değiştiriyor, derleniyor, toplanıyor ve kendini mazur göstermek istivor. yatanlann kiro olduğunu asla öğrenemedi. Tren Yenice lstasyonuna geldi ve durdu. Yenice • Bilemedik arasında o tarihlerde demiryolu yoktu. Biz 1914'te burasuu atla aşmıstık. Şimdi dekovil tşliyor, bir yandan da demiryolu yapılıyordu. Toros daglartnı sekiz saatte dekoville geçerek Bilemedik lstasyonuna vardık. Bilemedik'te iki gün bekledik. O zaman belirli saatlerde tren hareket etmez. Anadolu' dan eelen trenler, bu istasyon da bir düzene sokulurdu. Memleketin içerlerinden kopup hat boyuna \nğılmış Ermeniler bir yandan demiryolu yapıyorlar, öte yandan daglardan odun keserek trenin işlemesini sağlıyorlardı. Savas boyunca trenler ve hattâ Marmara'da işleyen vapur lar için kö'mür bulunamamıştı. O sırada Zonguldak • Ereğli havzasından yabancı (Pransızîtalyan) kumpanlan kbmür çıkanyorlar, bu da yılda ikı yüz b<n tonu bulmuyordu Harp çıkınca şirketler gltmis, üretim durmuştu. Zaten Karadenize Çarlık donanması haklm olduğundan naklivat da yoktu. Kömiir havzası adeta terkedilmiş bir haideydi. Trenlerm odunla işletilmesi yüzünden Anadolu'nun ormanlan mahvolmustu. tki gün bekledikten sonra en sonunda bir tren tanzim edı'dı. Biz de binmege hazırlanırken bu trenin sadece Izlnli veya hasta olarak giden Alman • Avusturya asker ve subavlannın tah sis edileceSi bildirilcü. Türkler kalacaktı. Bilemedik istasvonun da artık kaç gün daha kalacağımızı bilemediğimizden çok üzüldük. (2) (1) O mnan ordnda tttihatçı BORCUNUZ YOK Sabahleyin kalkıp hazırlandık, gene valinin otomobili beni istasyona götürmek Uzere bekliyordu. Otel yönetimi bize yolda yiyeeeğimiz kuru yemekleri de hazırlamış vermiştl. Borcumuzu sorduk. Vali bey tarafuıdan ödenmıştir, borcunuz yoktur, dediler. Bu sefer şerefimizı korumak lâzım geldi. Üç altm hra bahşiş vererek otelden çıktım. tstasyona vardü. Nusaybin'den şreldiğimiz düzen üzre gene subaylar bir vagona karyoialarımızı açtık. öteki vagon erlere ayrıldı. Ben Halepte başımızdan geçenler! arkadaşlara anlattmı. Özelhkle Yarbay Alâattin beye hikftye ettim.... Bu iş arkadaşlann Refik beyle hafif alay etmelerine sebep oldu. Ama Refik bey kendisine ayrılan odaya MEDET Odalanmızın hepsi doludur, size verecek odamız yok, dedi. Bizi biraz da hakaret taşıyan bu cevap karşısında ne yapacağımızı duşunurken yukarı merdivenden bizim kurmay albay Tefik beyın süslenmiş tıraş olmuş bir halde indığini gördük. Kendisinden medet umarak, durımu anlattık. Refik dedi kı: Burada yatıp nıye para vereceksıniz! tstasyonda karyolalarınızı açıp yatın. Biz büsbütün bozulduk. Bir hafta önce Mlısnl'da Refik beyin bana karşı tutumu neydi. şimdı ne olmuştu! Otelden çıktık, Halebın çarşısına doğru gıderken birdenbıre karşımıza eski arkadaşımız Jandarma Yüzbaşısı Şevket Turgut çıktı. Şevket Turgut yaver kordonluydu. Bir jandarmanın yaver kordonu taşıması Vali yaveri olması demektı. Bız bırbirimızi görünce şaşırdık, öpüjtlik. Ben hemen Şevket'e: Şimdj sen nesin? diye sordum. Vali yavenyim. Şevket bunu derdemez otelde gördüğümüz hakaretı anlattım. Derhal bızimle otele gelen Şevket, Baron'u çağırttı. Herif Şevket'ın huzuruna bir köpek gibi yaltaklanarak geldi, emırlerıni öğrenmek istedı. Şevket beni göstererek: Halil Pasa hazretlerinjn yaverlen.. Dedi. Baron bu sefer benım önümde ikı kat olup elimi öperek emirlenmı sordu. Şevket: Bu gece burada kalacaklar. Vali beyın misaiiridirler. Kendılerme en ıyi odayı verin istırahatlerinı temin edin. Baron: En ıyı odayı Albay a vermıştık, müsaade buyrun eşyasını aşagıya indirehm. Bız otelden çıktık Bir yerde dinlendik konustuk Şevket: Akşam yemegıne Şehazade Abdürrahim efendı Valiye davetlidır, seni de Vali namma davet ediyorum, akşam otomobil seni otelden alır. 4 0 Yıl önce Çumhuriyet 6.1.1934 W ASHİNGTON 5 (a a.) Roosevelt, yeni harp gemileri inşası ve hali hazırda yapılmakta olan harp gemilerinin inşasına devam edilmesi için 32 milvon 819 bin dolar tahsisat verilmesini kongreden istemiştir. Bu para ile yapılacak yeni harp gemıleri nafıa ışleri için aynlan paranın 238 milyorüuk kısmı ile inşası mukarrer 32 harp gemisinden ayndır. Gelecek deniz bütçesinın mas raf faslı 288 milyon dolardır. Geçen sene bütçesinden nakledl AMERİKA SİLÂHLANIYOR lecek paralar ile bu miktar 316 920 bin dolar 7 milyon dolar daha artuılarak 1000 deniz taymilyon dolan bulacaktır. Bahriye erlerinin 79,700 den yaresinin yapılması silâhlanma 82,500'e ve silfthlı denlzciler mev prograımna alınmıştır cudunun 15,000'den 16,000'e çıKara Kuvvetleri bütçesi de kanlması için 2 milyon 700 bin 294 milyon dolara çıkanlmış, dolar tahsısat konmuştur. Deniz kara uçaklan için de 10 milyon tayyare bütçesinden indirilen dolar ilâve edilmiştir. SON GÜNLERDE sebze fıyatlannda toptan satışlannın ucuzluğuna karşılık perakende satışlann pahalıhğı dikkati çekmektedir Meselâ sebze halinde en iyl cins l&hanamn kilosuriu 20 paraya alan satıcılar bu lâhanayı 5 kurusa satmaktadırlar Şehirde beş gün idare edecek sebze bulunmasına rağmen. bu h&l bir ucuzluk yaratamamaştır. VIALKOÇOĞLU yazan veçizen:Ayhan BAŞOGLU KILIÇ YARIN : KARŞ! KOYAN VURULACAK DJŞİ BOND / VE... V£...T2UFU5rA TVJTUK 8UAI DE K:E>ODI APIHIZA e.1 CCıpüyMi TENEZZÜL Ayrıldık. Celâl'le birlikte Mer kez Kumandanlığına geldik. Merkez Kumandanı Halil Paşanın sm^ arkadaşı yüzbaşı Şevki ımiş. Halil Paşa yırnni altın yollamış ve karısı ıçın Halep'ten altın bılezikler alırup kendisine gönderilmesını istıyordu. Bu konuda bir de mektup yazmıştı. Parayı ben verecektim. Bunun ıçın haber verclım. Merkez Kumandanı. Gelsin, demiş. Odasına girdim. Ceketsiz, ayak lannı bnundeki masaya koymuş, yanm vatar durumda bir adam Ne ıstıyorsun? dedi. Halil Paşanın mektubunu ve yirmi lirayı verdim. Mektubu okudu. Durumunu hiç bozmaksızın beni tepeden tımaga süzdü. Sonra: Yaver bey buraya kadar teşrif etmeve tenezzul etmediler mi? Bende yaver kordonu yoktu. Ben kordonu yalnız Halil Paşayla gezerken takar. kordonla gezmekten utanırdun. Yaver Sel&hattın benim, dedim Herıf derhal yennden fırladı: Buyursanıza beyefendl. Hıç cevap vermeden çıktım. Adam arkamdan bagınyordu: Selfthattin bey. teşrif etse niz de bir kahve içseniz.. Arkamdaki subay Uniformasına rağmen beni ınsan yerınc koymayan bu adamla görüşmeye lüzum görmedlm. (1) Biz az sonra Celalle otele gel M TİFFANY JONES w 1 Ji »12643 GARTH Ö5N7POL D U ZENİNİ OHAE2IM suyuzü
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle