18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHURÎYET 22 Eylül 1972 lk beş yılhk plâmn (N) böiümünden şu üç noktayı bttrada tekrarlıyorurr: Devîet Opera ve Tiyatrolan çalışmalarını daha geniş çevrelere yararîı kılacak, Bölge Tiyatrolan kuruîacak, sanat değeri ve topium cğitimine faydalan tesbit edilen özel tiyatrolar teşvik ediîecektir. Bu ilk be^ yiîlık plânda sözü edilen konuların, aradan geçen on yjî içinde, hangiîeri gerçekîeşti, bunları araştırmak istiyoruz şimdi., Koskoca plânda yukarıdaki üç noktayı okuduğumuz günlerde çok yakmmıştık. Plâncılarla, tiyatronua yurt kalkınmasındaki önemi üstünde çok ayn düştüğümüzü iki yazımızda (*) belirtmiştik. N# yazık ki o günlerde azımsadığımız bu noktalarm, yerine getirilmesi şöyle durstm, tiyatrolarımızm genel durumu daha âa geriîere kaydîrılmıştır. Tiyatro alanında bugün karşılaştığımız bunahm, son oa yıl içinde bu sanata karşı güdülen bilinçîi vurdum duymazhğtn doğa* sonucudur. I Olaylar ve görüşler Kalkınma ve Tiyatro Muhsin ERTUĞRÜL Hüüecî piyesi Devlet Tiyatrosu'na gökten zembilîe düşmedi. Onu edebi bir kuru! okudu, onayladı. Bu kurul niçin sonuna kadar piyesi savunmadi Bızim biîdiğimiz her şatafath koltuğun yaymda bir çuvaldız gizîiöır. Böyle durumlar karşısmda o sorumluîuk çu\a!dızı, ete batai kıymık gibi, insanı tedirgin eder. Kuruî üyeleri eğer sallabaş evet efendimci değillerse, bu çirkin olayı kovuşturmah, tırnak "jcu yakan konulara bulaşmadıklarım saptamahydılar. Hele o kr«rurun başkar.i, başbakanhk müsteşanyken nasıl olur da bu oiay sessizce geçısnrilir. Konya'ya küsmekle, Hülleci'yi ortadan K3İd:rmakla örtba? ed'' ^ Tam tersine, üstüne üstüne gidilseydi, hiç r1mazsa «Tazıya tı: svsana kaç!» döneminde yaşadığımız, tiyatro tarihine geçerdi. îste böyleîikle Konya gibi anlayışlı bir seyirci ,çevresi kaybedilmis oldu. Adana Tiyatrosu da bu arada kapandı. Orada seyircilerimız Ankara'da cynanan piyeskri, değişıksiz gdrüyorlardı. Ta Mersin'den. •Tarsus'tan katar katar geliyor, oyundan sonra gcce yarısı e'vierlre dönüyorlardı, o kadar ki artık Mersin'deki tiyatro binasından yorarlanmayı biîe düşünmüştük. Eskişehir Tiyatrosu da kapandj. Sasıîacak noktalardan biri o tivatronun açıîmasında öncülük eden kimse, günün birinde Mi'lî Esıtim Bakanı oldu da, bu tiyatronun niçin kapandığmı araşttrmad) bıle' , Kayseride açılan tiyatro da kapandı. Duruma bakış Yurdumuzda iki çeşit tiyatromuz var: Biri sırtım Devîet'e, ya da Belediyelere dayayarak yardım gören ödenekli tiyatrolar, Öteki de varı yo^u ahn teriyle öz çabasî oîan özel tiyatrolarımız. Ödentkîi tıyatroîarm ayrıhğı, halktan alman vergilerle beslenen bütçelerinde bütün ayhkları, giderleri, açıkları kapatıldığı için kazanç, gelir kaynağı düşünmezler, tek ödevîeri ve görevleri geniş ve yoksul seyirci kütlesinc seslenerek onu en ucuz yoldan «eğitrnek»tir. Bu amaçia 1972 yıhnda Devlet Opera ve Tiyatrosuna 71.000.000 lira ödenek verilujiştir. Halk:mi7m üçte biri yaşlılar ve çocuklar olarak sayılmayınca geri kalan 24 milyon Türk, tiyatrosu için yıîda adam başına 3 liıa verği odemektedir. Çok iyimser olalım da, buna karşıhk, yıkîa 1 milyon kişiye sesimizi 1 liralık biletîe duyurduk diyelim. Demek Devlet, bu 1 îiralık bilete 69 lira ekiiyor ve bunu yoksul halkm yarar* için seve seve yapıyor. Ba hesaba göre «Dâvetiye» adı altmda parasız bilet tlan, ya da dağıtan kımse, bir yoksulun 70 lirasını cebine attığı, ya da yerine vermediği için kararan ^icdanım ipe sermeli, sonra da bah silker gibi pataklamalı. Eğer kesinlikle bir parasız bilet verilecekse bu ancak bir cğretmene, ya da bir öğrenciye verilmelidir. Çahşmalanrmz daha geniş çevreîere yararîı olmuş mudur? Üzülere'î. söyliyeceğiz ki Hayır! Önceleri Ankara'da açılan Ycrıi Sahne ile Altındağ tiyatroîarma çok sevinmiştik, ama arkasından Üçüncü Tiyatıo, sonra da Oda Tiyatrosu'nun kapanışma akîl erdiremod«k. Çünkü bugün çağdaş tiyştro «deneme» sahnesiz düşünülemiyor. Hambur^'daki «Deutsches Schauspielhaus» kendisine uygun bir yer bulamadığı için bu yıl Dekor Boyahanesini Oda Tîyatrosu olarak kullanmıys başiadı. îyi yönetilirse 67 kişilik bir tiyatro, şimdiye kadrr olduğu gibi, aylarca doîar taşardı. Bu süre içinde Kayseri Tiyatrosunun açılmasıyîe kapanması bir olmuş. Sonra da Konya, Adana, Eskişehir Tiyatroîan bütün bütün kapaüîmıştır Konya; Feçkin seyircisiyle tiyatromuz için başta gelen, en önemli bir kentti. Devlet Tiyatrosu oraya yalnız her mevsim piyesler göndermekle kaimaz, bazı piyesin ilkini o seçkin seyirci önünde oynıya* rak Konya'nm zevkini «Denek Taşı» yapardı. Çoğu dörder, üçer kez oynanjn piyeslerin biletleri, bir tek davetiye verilmeden bir sant içinde kapış kapış satıhrdı. Böylesine tiyatroya düşkün bir seyircisi vardı Konya'nm. Gunün birmde Reşat Nuri Güntekin'in, tam kırk yüdan beri her yerde oynanan Hülîeci piyesine karşı, besleme bağnazlar, pırıl pjrıl saf çocukları kıskırtarak, piyesi görmeden, özünü ve anlamım kavramadan, s?hneyi taş yağmuruna tutturmuşlar. Devlet Tiyatrosu, bunun için Konya'ya küsmüş. Ksîkmma Piânj yapıîırken deniyor ki her ilde bir fabrik'a kuracağız. Eğer o fabrikanın içinde, ya da yanmda bir tiyat/3 bulunnuyacaksa or&sı iyi işlemez. Âdemoğlunu hoyrathktan kurtarıp insanhk düzeyine getirmek için izlenecek yoî, tiyatrodan geçiyor. Bugün Avrupa'da, özelîikle son Oiympiat'tan sonra her spor kulübünde bir tiyatro kurmak eğilimi başgösîerdi. Fabrikaiarda çalışacak işçiierin eğitimi için de tıyîtro açmpk zorunîuîugu var. Berlin'de, İmparator ikinci Wılhelm ddneminde, İ890 martmda, işçilere çok ucuz biîetle. iyi piyesler gösterme sorunu ortaya çıkmıştı. Özgür Halk Sahnesi (Freie Voîksbuh' ne> iştp o amaçîa kurulmuş ve 1908'den baŞhyarak bilet başına ifçıîerden alman 10 Pfennigie 29Î3/Î4'te eski Bülowplatz'taki goz ka•• maştıran 'tiyatro binası yaptınlmıstı. Piâncılar belki jçlerinden, kalkmmanın fiyatro ile ne ügisi v « divecekîerdır Ama bu soruvu eski Alman Devlet Baskam Profesör Heuss'a sormus olsaydılar. alacakîan kar<nhk su olacakts: B;z Almanlar.' kalkmma mucızesıni tiyatrolanmıza borçluz ! Dün övlejdi de bugün b8?k^'mı? Bu Eylülün İ7. pazar gününneve sokarlar Bu acı şaka şunu gösteriyor ki Ankara'da sorumîular ara=mda t'yatro islerinden anlayan bir aj'dm kişi yok. Dev*et T ; ' den başîanıak iırere, Başba'kan Vfîlly ^Brandt. Düsseldorf Tiyatrosunda cSahncde Politikfr» konulu bir seri tartışma maiinelerj düzer,!eyatrosu da çevresrndeki bu koyu oiîgisizlikten alabildiğine yarar^rnişfir Buraya yazarlar, sanatçîîar, siyasî partiler gözlemciîeri s.atîlanıyor. Bu satırlarla Devlet Tiyatrosu, niçin îstanbul'da oyunlar oynu . 'lac?k, görusıtrini savunacaklardır. Uygarîıkta «Tiyatro» s böyîesim • etme işlemiştir. '> ' ' • yor denıiyorüz. Yanli| anîaşıimasm. Elbet İstanbul'lular da değerli piyesleri görm^k isterler. Ama gesçekten değerli oîanlarmı. Özel Tiyatrolar / , Yılda bir yapıîan «Berlin Bulu";maîarı»na, bütün Almanva.'nm ' • Sankı topu bird^n. mendijîersne düğüm atmış gibi, bütün polî 211 tiyatrosu.ida sshneye konan 2000 piyesten ancak sekizi göiürü'e' tikncılar «Karma Ekonomi»den sdzetmeyi unutmpzlar da, nedcn«< bildi." ^ ' bunu t;vr(ro aîanmda uyguîamaya yanaşmazlar. Gelirlermin yüzd< Buraya g^tlrilen piyes^erm hepsi de sanat yönünden göriLpırve ye+miş b"&' kıra. stoppaj. sigorta primi. belediye* rüsumu. afiş fu«u değer yapıtlar değıldi. Öraeğin; bu kalfarmn cicisi diye Finten, bu ılaha .nu't. adîarîa elîerinden alman özel tiyatroîar bu vıî îstanbulVi, kızımm ci»rsi diye Andromak, bu kadmcfendimin cicisi dive Bir Rarbe=: kurban yermıslerdır. Yılda iki milyon Yı*a vergi ödeyen bu cıÎ! dak Su, bu d? cicimin cicisi diye «aınulan Lysîstrata İstanbul SPVU':'+oplulu§un karşısmrT siz bir de. kursaklanr\da bu iki milyonun tor stni dojurmamı^tır. Zavalh Finten, kiht noktalanna yerleşen vartusunu t^s>yan dev'i dikip de: «Haydi boğuşım1» derseniz buna y*l lıklı ki?iîere «davetiye» adı altında yağdınlan parasız biîet ytörmını'z . fültr dec'tl fareîer de güler. İşte bu dengesiz savâşın adı ıll luna ra^men' koca İstanbuî'da Ankara'daki kadar (28 kez> bile ÎUolânda "t°«vik» oîuyor Bövîe eî somunundan dilim koparmaya kal tunamadı Boyle sakat doğmuş pij'esleri getirmek iki tarafa da kanlar kar<=ısında yenik dü?en özel tiyatroların ço^u, bu koşuilar al bir çey kazandırmaz. Ama parasızhk olanaksızlık yüzündcn Istanİınd^a R>r, i'l? pençelesmektense bitpazarmda pire çuvah buî tiyatrolarmm oynamıya güçîeri yetmiyen zengin, özeîlikle n.ümanm dahü temiz bir nğras olacağında birlesivorlar. Onun zikalleıi İstanbuî her gün zevkle bekler. plânda îcyîendiğı gibi, özel tiyatrolar teşvik edılmemış, tam Bölge Tiyatrolan,' . dort köşeeinden baltalanmıştır. . v , On yüda bu konu ile ilgiîi hiç, ama hiç bir şev yapılmaîTiıştır. Devlet Tiyatrosu ara sıra, harita üstündeki şehir adlarınm bir çetelesini çentmek için göstennelik piyesîerini gelişi güzel şuraya buraya gonderir. Ama bunlar ne o şehirlerin tiyatrodan bekîediği şeylerdir, ne d > tiyatro orayj gerçekten benimsemistir. Bütün bunlar Bolgc < Tıyatrosu'nun gerçek anlamım yozlaştırmaktan başka birşeys ynramaz. Örncğin Hakkâriîi bir seyircinin yıllar yıh özlemle beklediğt bir tiyatrc gelir de ona iki kisiîik bir Alrfren piyesini oynar VP ertesi gün çeker giderse bunun adı Bölge Tiyatrosu gcidi mi olur? Ba, belki baskalarmm gözlerini boyar, ama bfinun' aîdatma oklu*umı içten'ikîe kendi* kendimize fısıldamahyız. Derine inersek böyle iki kişilik piyesİP kent kent dolasma, DeVfet Tiya'tfosunu gezgmcı tîj'atro ı^portacılığı duzeyipe indırir Onun için zararhdır Bugiın Fransız Ttyatrosu'na gerç^k sana* yonii verenîer Bdl«e TiyaSrosu'ndan gelenlerdır, Paris'|e Millî Halk Tiyatrosu,, Jean Vilar'dan sonrn belini doğrultamayınca şimdi kurtarıcı olarak Lyon'dah iki genç seçıldi. Eğer Böîge Tiyatroları kanunt} binbir art dü<ünceyle şimdiye kadar kösteklenmemiş oîsaydı, tam oîgunluk çağlnrında emekîilik istiyerek Devlet Tiyatrosundan ayrılanlar için geniş ve verimli bir çalışma alanı olurdu. "' ' ' t, • İstanbul'da durum Bu aralık Tajtsim'deki bina, daha bitmeden açılmak îstendi Birdenbire Devlet Tiyatrosunun, yukarda sıraîadığım kapanık tiyatroîan bırakıp buraya yerleşmeye kalküğım gördük. Oysa ki Cumhuriyet ga2.etesin.jn 30 Mayıs 1946 günkü sayısmda şöyle bir başîık vardı: «2000 kişilik Sehir Tiyatrosu, Taksim'de yapılacak. Tiyatronun ' temeli dün valımız tarafmdan törenle atıldı» diye! Istanbul Sehir Tiyatrosu; yıîlar yılı çerden çöpten bezden çıudan bir binada çalışıp hep bu yeni tiyatronun bitmesini özlemle bek lerken dâvetsiz misafirlerin akm ederek oraya el attıklanna bakakaldı. Gerçekten de bu, dünyamn hiç bir yerinde benzerine rastlanmayan bir el çabukîuğu olayıydı. Bunu tiyatro dünyasında kime soyleseniz arka üstü yatıp kahkahalarla güler. Düşünün bir kez, Bonn Tiyatrosu, günün birinde aklma esip, deniz kıyısı diye, Hamburg'a yerleşıTuye kalkıyor. Ya da Paris'teki Comedie Françaipe kalkıp bir de Marsilya'da Tiyatromuz olsun diyor. Bu iki tiyatronun başını önce tımarhaneye, sonra da tasarladığı israftan ötürü hapisha Scnuç • Türkiye haritasma söyle bir bakm! Arkarn'da Devîet Tiyatrosu, dört sahnesi ve opera, İ>tanbul'da Sehir Tiyatrosu, beş sahnesi ve opera, 20 kadar öze tiyatro, Izrmr'de bu tiyatro,' "' . ; • ' Rur^p'da' bir tiyatro. . Anadolu'nun kuzeyinden güneyine, batısmdan doğusuna kad; 63 ilinde bi: tek tivatrosu yok. Bundan daha karanlık, bundan dal* acı b ; r eoıürtüs olur mu? Plâncı sorumîuîar arasmda, bu geri kn mıslığm burukluğunu, ezikîiğini içinde duymayacak bir aydın b uvanık klsi düşünüleb.ilir mi? Victor Hugo, bir okul açan bir hapishane kapatvr, demişti Be daha i'erıye giderek. bir tiyatro açan yüz zindan kapatır, diyeccğin Acaba dediğimi dtıyan olacak mı? ' (*) Ba başhkla' ilk yazı Cumhuriyefin 6 Ocak 1963, ikinci î Ocak 1963'tc çıktı. ' ' . Veryüzünde yalnızız,, OKTAY AKBAL D ört sandık yanyana dizilmiş. Telefon kuîüsuyla. Karşı karsıya durdular, biri yerde biri besinin yamntfa bir sandıklık yer bos,,. ayakta. Sözler atılch, konuşma hızlandı. İki Ben ortadakinin taburesine oturdum. Islak dilşman. Biri gelmiş ötekinm ülkesini ele gebir sabah, yağmur yok, rüzgâr yok. Havada çirmiş, karısml kızını kesmiş, ırzına geçmiş, bir kıpırdama yok. Taksim Alanı boş, yabanperişan etmiş. Öteki de aym duyguları yaşıcı, tanınmaz bir yer. Sabahin yedisi, kent uyyor tıpkı tıpkısma... Gitmiyor Ahmet, durukudan yeni uyanıyor. Kişi yalnızlığını bu saatyor: «Bu yer benim» diyor. Üç adimlık bir lerde öylesine duyuyor, yasıyor kı. Bir çnpçu yer burası. Tannnın sokağı, alanı, köşesi. îsgeldi, oradaki pisliklerin yarısını aldı supürtanbul'da bir köşecik, Taksim Gezisinin yanıgesiyle. Yarısı kaldı, şişeler, tenekeler... Ncrbasında bir yer.'Siz geçip dönersiniz, bilmezdeh gelir bunlar Taksim Gezisi'nin duvar disiniz bunları. Kentin sokaklan, köşeleri nasıl bine. Bir tstanbul gecesinin anıları olarak... gızli bir anlaşmayla bölüşülmüştür. «Kepsini alsana» dtedi genç boyacı, soldan «Burası benim, kalk!» diyor Ahmet. «Baüçüncü sandığm başmda oturanı, «Yarısmı bıbanın mah mı, kim gelirse o oturur» diyor sa.raktın». Çöpçü dik dik baktı, «îstediğimi alırı bıyıkh. «Ben aylardır burada oturuyorum» , rım. İKtediğimi almam» diye kükredi. Onun da diyor gene Ahmet. öteki bqyacılar önce Ahsözü bunlara geçiyor, çöplere geçiyor. Şi.şelerı, met'i tuttular: «Evet, cfoğru söylüyor, onun tenekeleri blrakır öteki çöpleri alır. Kim ne yeridir, kalk, ayıp ediyorsun» dediler. Ama diyebîlir? Hele oracıkta ayakkabı boyayarak . san bıyıkh «Bana bakın, kimse bana karışa' ekme'k parasını çikarart yırtık pırtık boyacı ne maz, sonra fena olur!» deyince, önce o genç • diyecek, haddine mi, bir devlet memuruna iş yaşlı sustu, işine verdi kendini. Ahmet «Kim buyursun! Çöpçüyfie ne olmuş, bir memur dekime gösterir? Sana zindan ederim hayatı» ğil mi o d*a? Boyacı takımıyle eş mi? dedi. Çekti gitti. Kızgın, kudurmuş. Kararlı, Şustu boyacı. Benimki fırça salhyor. Dördüşman. Bir cinayet karan ahnmış gibiydi. dünü de seyrediyorum. Hepsinin ceketi ayn Havada kötü bulutlar birikmiş. Sarı bıyıklı pantolonu ayn. Pantolonlarinın ön düğmeleri «Neresi inceyse ordan kopsun» dedi. Islıkla kopuk hfpsinin. tçerden beyazllklar görünü, başiadı bir moda' şarkıva: «Gökyüzünde yalnız yor, kirli bir beyazhk gezen yıldızlar». Telefon kulübesinin yanı boştu. Geldi bir Yıldızlar yalnızdır Ama.insanlar daha yalbnska boyacı yerleşti. Drirdü karşı koydular: • ni7dı. Taksim Alanı da, ben de yalnızdık saa«O'maz, .orası senin yerin defiil» ıtKimin"7» rî<2tin yeöy.<5İnde. Bir karanlık çöktü içime sabahdi 'îarı bıvlklı yeni gelen. «Bak oranın Sahıbı la birlikte. Günes de doğsa kalkmayacak çe'gpliyor, karsirfa duruvor sjmdilık» <rKim, satşitten bir "kara renk. Yaşam buyd*u işte. îki mıs ona burasını?^ dedı. îkınci sandığm basın,adımlık yer için kapışmaktı. Bir lokma ekmek da bir vash adam var. Yaşlı. ama yası kaç, ' için dövüşmekti. Ezmekti ezilmekti. Kişiler kırk olsa olsa! Kimi insanın vaslilıÇı seksenînjralni7İıklarında mutlu olamazlardı. Karsı karde başlar. krminin yirmisinde. Bu da genç ya?şıya idiler hep Ekmeklerini kaptırmamak sa^ lılarımızdan. Yaşamadan yaşlanan. Yaçamadan vaşında.., Altta kalmamalf savaşmda . Güçlü yasayan. Yaşamayı bir çîle c^kmek, bir ekolmak, güçlü kalmak savasinda .. Bir şey diye , mek, bir su için didinmek bilen milyonlardan medim. Sait Faik'in «îp Meselesi» öyküsünü Gun görmüş. Neyse o gördüğti gün? Olgun bir hatırladım. Ipi elınden ahnan hamalın dunyases1e: «Ama ojtlüm, örast Ahmet Efendinin yova kusmuslüğü, ezilmisliğıni yemden duyd*um ri, hrr gun gelir oraya yerlesir Bak biz ds İki adımlık yerıni kaptıran boyacının bir cionun yenne dokunmadık» dcdi. Ama sarı bınavete doğru itilmişlığı. o yeri kapanın Yoryıklı delıkânlı. «Kimsc yer kapatamaz arkadaş» kusunu bir şarkıyla unutmak istemesi... Gokdedı hırsla. «Bu ekmck kapısı hcrkese açık yüzünde yıldızlardan daha yalnızdı yervüzunKım erken gelirse o ahr*. de insanlar, hele ülkemizin kendi yazgılarına Derken Ahmen efendi de geldi fjoya kutubırakılmış insancıkları... Daha daha yalnız. ÖĞRETIM YILI BAŞLARKEN ir ant vardır, güzel, anlamlı bir ant. Ilkokul gunlerinizı düşünürsenii anımsarsınız onu: «Türk'üm, doğruyum, çahşkanım. Yasam: KIiçuklenmı korumak, büyüklerımi saymak; yurdumu, ulusumtı "bzumden çok sevmektir. Ülki^m; Yükselmek, ileri gitmektir. Vaı<lığım Türk varîığına aıvmağah olsun!» • " > ,' B Halka * ' CHP dönük Yıldız HAKTR tstanbul Belediye Meclisi Üyesi J l l l i l ' n i n . son Olağan Kurultayından sonI jHjjUra yıllardan berı içinde bulunduğu w l B l bunalımdan kurtulmuş ve toplumufnuzdaki gerçek yerini kararlı bir şekilde almış olduğunu goruyoruz. Bu durum giderek, halk kitlelerine partinin kendilerinin .siyasî temsilcisi olduğu güveninl vermektedlr. CHP, her ne kadar eŞraf, toprak sahipleri ve büyük bürokratlar eliyle kurulmuş ise dc, tabanı itibariyle ilerifi bir küçük bUrjuva partisiydi. 1924 Izmir îktisat Kongresi'nden sonra partinin yönetimine, ticaret burjuvazisi ile toprak sahiplerinin temsilcilcri hâkim oldular. Partinin tabanı olan ilerici küçük bu/juvazi ile bu zumreler arasındaki çelişki, giderek çekişmelere, çatışmalara,«aman zaman da bölunmelere sebep oldu.'îlk çatışma ve ayrılmayı şöyle özetliyebiliriz: 1965 yılında. Türkıye'nin degişen sosyal şartlarınm gereği olarak parti içi çelişki ve çekişmeler gerginleşmis, partinin tabanmın temsilcisi olan ortanın solu ekibı yönetimi ele almıştı. Bu mücadelede yenik düşen sağ kanat taraftarları partiden ayrilmak zorunda kaldılar. Ancak, partiden ayrılmakta yarar görmeyip, parti içinde kalan tutucu çevreler ise, CHP'nin burjuva partisi niteliğine yeniden donüşmesinl sağlamak için, zaman zaman yeni yöneticileri sağa taviz veren, geniş halk yığınlannö*an kopuk ve sermaye çevrelerinin egemenliğinde bir politika'yı sürdörmeye zorladılar. Oysa köprülerin altmdan çok sular geçmişti. Halk yığınlan uyanıyor, sömürüldügünün, ezildiğînin bilincine varıyordu. 27 Mayıs Anayasasmm verdiği Biya«;î haklar çerçevesinde doğal olarak, ekonomik ve sosyal istemlerini alabilmeleri ancak politikada ağırlıklarını koy malarıyla mümkündü. Bu amaca da onları, ancak ortanın solu ilkesinde bütünleşen halkçı nitelikteki bir CHP ulastırabilirdi. Bu cörünüm içind*e 1969 seçimleri yapılcl.. Içindeki ayrılıkçı unsurlar nedeniyle sermaye çevrelerinden bağ;nı tam anlamıyla koparamamış olan CHP, bu seçımde tabiatiyle eski oy gücünden fazla bir varlık gösteremedi. Bunun üzerine partinin içinde yörîetimi kaybetmiş, fakat örgütte asıl gucun kendilerinde oî' duğunu vehmeden sağ kanat, yeni yöneticilere karşı menfî propagandalarına hız verdîler. Hesapları şu idi: Şimdiye kadâr parti içinde çesitli derecedeki sağ unsurlarla, sol kanat arasında denge kurmava çalışan tsmet Pa.^a, Ecevit'in Genel Sekreterlıkten ıstifasından sonra, sağa daha fazla ağırlığım koymuş görünü' yor, sol kanat ise denge politikası içinde sağa taviz verme yüzünden yıprarimış, bu nedcnle parti tabanı gözündeki itjbarım yitirdiği sanılmıstır. Bu gorüslerine göre ortamı uygun bul'nn sa£ unsurlar, voğun bir çalışmaya girişerek partiyi büsbütün sağa çekmek istediler. Buna karşıhk CHP'nin küçük burjuva kitlcsı içinde radikal bir sosyal demokrat hareketi örgütleyen Ecevit ve arkadaşları yoğun bir mücadele.den sonra, son Kurultaydan yeniden ve bu kez kesin bir' zaferle çıktılar ve yönetimi aldılar Bunun üzerine CHP içindek] sağ kanat partiden ayrilmak zorunda kaldı Görülüyor ki, sosyal determinizm kanun larını yürütmektedir. Böylece ilerici küçük burjuvazi ile büyük burjuvaziyi bünyesinde barındırmaya çalısan bir partinin, sosyal gelı sim içinde bölünmeye mahkum kalacağı ger çeği somut olarak d*oğrulanmış oldu. Bİz de o kanıdayız ki, bundan böyle CHP Sayın Ecevit'in konuşmalarında anlamım bu Ian sosyal demokrat çizgi doğrultusunda antiemperyalist bir politika izleyecek ve bir an olsun rehavete kapılmaksızm mücadelesini sürdürecektir. tç politikada ise g»»çmişteki küçük çapta da olsa tutucu ve ülkemiz gerçeklerine ters düşen tutumunu kesinlikle bırakıp. halk kitlelerinin gerçek temsilcisi olarak halkçı politikasını azimle yürütmeye çalısacaktır. , taplarının daha az etkilendıŞi anna bu konuda söz veren bir galaşılıyor. Bunun da çok açık bir zetenin, ilkokulun beşinci sırnfnedeni var: O yaşın çocuğu, oslan için yayımladığı, ulusal Egimanlıca kırması bir dılte hiç bir tim Bakanlığının da yardımcı kişey oğrenmez. Onun dılı, ev dılıtap olarak kabul ettiği bir kitaBu ant, yalnızca* özüyle değıl* dir.'annenin, babanın, kardeş;ebmda, bu yolda ötekileri geçtiği sözüyle de guzeldır. Bir tek yarin, komşuların konuştuğu dhdir. görülmüştür nitekim. Söz konubancı sözcük yoktur içinde. Her Ona, hiç kimse «sabahı şerifler su kitapta, daha ilk ders işlenirsözcüğü öz dilımızde,ndır. Açıkur, hayrola1» , demez, «günaydm!» kesihdir, anlamlıdır. Bence, eği ' der. Şiz, ıster ıstemez, ona bıl ken, «konum», «sözcük», «çevre», «kez», «uzay», «gözlemevi» gibi tim ve öğretimin anayasasıdır diği'dili sunacaksmız,o dılle öğsozcükler kullanılmıştır. «Doğal» bu ant. Eğıtim, bu ilkelere gi;re reteceksinız gerekenlerı. Daha da bıle kullanılmıştır. Kitabın dılı, ölacaktır. Oğretimın dilı, bu onıleri gideceksiniz, ona ana dHinln gerçekten de, övgüye değer bıf dın dılı ölacaktır. Onun ozuyle kök sözcüklerinş dayalı yerıı sozdüzeydedir. Kitabm yazarları, yetişmış, e ilkelere bağlı, Q ilke' cükler de sunacaksımz, söz da ' ekledikleri küçük sözlükte bu lorı, uygulayan yurttaşlar ülkesı ğarcığını genişletsin diye. * sözcükleri açıklamak ölacaktır yurdumuz. ' ,. gereğinı Bundan kaçama^ımz. «, t duymamışlar, buna karşıhk elGel gör ki, uygulamâ bu fındı lerinde olmadan kullandıkları Yazarları Tanrı'nın her g'inü yalnızca bir «ezber» durumuna Osmanlıca sözcükleri açıklamışuı\ devrimıne saldıran, dil rievrir duşurmüştür Oğrenci," yüreği mının getırdığı sözcükleri kjıllan lardır. » çarparak ,da söylese, gunlük vamamaya özen gösteren. okurlarıBp da. dedığim gibi, o ya^ın ço .şantısında nice nıce olayla korşllaşır ki, andm kendisine öğrei, tığı ılkeler çığnenmıştır. Giderek," Öğrencı, onun öteki* törenler g'bi bir toren olduğu sonucuna dıaşır. İlkokulu bıtirıp ortaokula geçtığmde, büsbütün ayttmma . varır bunun. Çünkü, ondan hiç bir ,ız kalmamıştır ' o aşamada art'ık: Öz alıp t>aşmı bır yeriere gıtmıştir; dıl dersen öylesine... Ulusal Eğıtim Bakanı'nı bile düEDISON'DAN şundüren bır dıl olup çıkmıştır. Şöyle der şımdiki Bakan: «Dil konusunda buyük gelışmeLer olmuştur. Ama bır hoca olarak, şimdi de Mıllî Eğitım Bakanı olarak, şu noksanı işaret etmeden geçemeyeceğim: ÖAj.lljkle eğitim ve öğretim kurumlarırda dilin hâlâ karma kullanılması öğrencilerirhizi büyük güçlüklere sokmaktadır. OrtaoKul kitap'anna baktım geçen gün Bir de bızım ümversıtede aym konulaıdaki dılimize baktım, birbirıni tutmuyor. öğrencı ortaokulda öğrenip geliyor, üniversitede ypni bır dıl ogrenmek zorunda Jcahyor.» . Bu, neden böyle olmaktadır? Ülkemiz, her alanda olduğu gıbı eğıtim ve öğretim alanmda da durmayan bır gıt gel ıçmdedır. Bırakınız «ıktıdar» desışıklıklerini, bakan değışıkIıkt=Ti bıle eğitim ve öğretimi etkilemektedlr. Bır dönem gelir, okul ' kıtaplarının dilı uzerinde özenie durulur: Atatürk'ün dil devrjmıne uygun bır dil kullanılacakıır bu kitaplarda. Bır dönem gelir daha çok «ümmetçi»lerin savun • dukları «yaşayan dıl» denen, aotk özelliği Osmanlıca kırması olan bir dıle özlem uyanır. Bir başi.a dönemde, bir başka ulusal eğitim bakanı, «Türk dilinin ahnyazısmı Türk ulusunun ahnyazısı» olarak görür: Eğitim bu yola döner. öğretimin dili dil devrimi doğrultusuna yönelir. Okuüarda öz dili yayma kolları. öteki eğitsel kollar arasında yerini alır. Kısacası, yaz boz tahtasıdır bu, eline tebeşiri alan. yazar bozar. Bu gel gitlerden, ilkokul ki Şimdi de söylenir ökulldraa bu ant. Küçük*yüçpkler, kara önlüklü küçük yürekler çarparak söyler onu. Kimı zaman okul bahçesınde toplu halde hep bir ağız•dan' kimı zaman sımflarda Iik dersten önce. öğretmen gırer sı. nıfa, ayağa kalkıhr saygıyla Efr tek ağız olur bütün sınıf, yürekten, ıçten söyler bu andı. ÎUciri anlamım pek bılmese de, sınıfı ilerledikçe, küçük oğVencı be^'er iıe olduğunu bu güzel anâın, daha bir coşkuyla söyler o vakıt. ÜLKEMİZ, t HER ALANDA OLDUĞU GİBİ EĞİTİM VE ÖĞRETİM ALA" NINDA DA DURMAYAN BİR GİTĞEL 4ÇİNDEDİR. BIRAKI^IZ «İKTİDAR» ^DEĞİŞİKLİKL^RİNÎ, ', BAKAN DEĞİV ŞİKLİKLERİ " BİLE EĞİTİM VE •'ÖĞRE.TİMİ ETKİLEMEKTEDİR. v . . ALİ PÜSKÜUÜÖHĞLU • Lisede de böyledir bu Pıl d ha da karmalaşır, bılg» daht» ı «yük bılgı» oima yoluna yonek Birtakım olayların nedenmı ı çınını kavrayacak fcışılığ! oi; yurttaşlar yetıştırme ışı, oüsb tün bir kıyıya itılmıştır: Geı lişeyı bitirmaştır ama, çoğunlu la, bır dılekçe yazma yeteueîı den bile yoksundur. yaşam sov şında'. îşrn bu yönü, ıçler acısıd Turk ulusal eğitimı, gel gıtleı çıkraazinda boğulmuştur VUks düzeydek> sorumluların fcarar ve uygulamada önde gelen kısi rin hatâlafı çoğala çoğala alt] dan kalkîla,mayacak bır çıg < muştur, süpüp gıtmeKtedıı E nun acısinı da başta öğretmen olmak üzere bız yurttaşlar çe mekteyız. Kontüçyuş'un üike yönetım ele alacak olsa, yapacağı ılk ı; ne olduğunu bihrsıniz: Üılı g( den geçırmek! Bızde de ööyle bır yönetici miştir: Atatürk. Ulusal bağırns lıgın arkasından dU bağımsi7 ğına önem veren Atatüık kı kusuz, ülke yönetimlnde dı onemını çok iyı bılen bır Kifiv Gıdeceğımız yol, ner alan» onun RösterdiÇi voiaur . , Ülkemizin mutsuzlugu bu vı gözden yitırışımızden almakı dır besınını İşımız. Atafüık kelerıne hızla dönrnek oımalıc Bızce, bütün çıkmazlanmınn < süm volu. Atatürk ilkpleridir cuğuna öz^dille seslenmenin. bir gereğidir. îlkokulu bitirip ortaokula boşlayan çocuğun karşısına ise bır% denbire karma bjr dil çrlthr İIk> okulda öğrendigi bildiğı «ul'is» burda «millet» olmuştur. . Mutlu »nun yanmda işahit» vardır. «yoksun»un hemen bir ötesirç'e «ıhtiyaç» durur. ' » . . .. • Dıldeki bu karmalık/bılsıde de kendmi gösterir. Hiç ilgı duymadığı, hiç gereği olmavan kullanımda hiç bir yarar sa§lamayan bılgiler çıkar önüne bu karma dille birhkte. Ona, yaşam karşısında davranış bilgisı verllecek yerde, nerde, ne zaman kullanacağınj bilmediği bılgiler surıülnr. Başansı da onunla ölçülür, yaşamdaki davranışıyle değıl. .....*..«. ......„..„ TESEKKÜR Kıymetlİ eşim ve babamız öğretmen AHMET HAMDİ AKMAN'ın hastahğı sırasmda candan ilgi ve çaba gösteren Sayın Doktor Ozgen Akbulut ve Sayın Doktor VuraJ Solok'a, büyük acımızı bızzat gelerek, telgraf mektup ve telefonla paylaşan akraba, dost ve arkadaşlarımıza içten tesekkür eder pek değerh büyüğümüze Tanrıdan mağfıret dileriz AİLESt Yeni Aians: 2808 6' BU YANA AMPULDE TEK MARKA MEVLIT Genç yaşta aramızdah ayrılan eşim, fedakâr ve fazıletlı msan Fafma Üngüden'in aziz ruhu için 24 Eylül 1972 Pa zar günü ıkındı namazını müteakıp Kınltoprak Camiınde Dua han Yahya Eskişehirlı, HH Hahl îbrahım Çanakkaleli, H Zeki Altın, H Fevzı Mısır. H Azız Bahriyeli tarafından Kur anı Kerım ve Mevlidı Şerıt okunacaktır ve arzu eden din kardeşlerımis'in ^ . Esii ÜMtT ÜNGÜDEN Eotsanı (îlâncıhk: 9001/b7J3) EN İYİSİNÎ ÎSTEYİNİZ: Kendisinı sevenlerın teşrifleri rica olunur • v (Cümhunyet • 673^ Göklerine Hakim Olamayan Mılletlerııı VATANLARI'da OLAMAZ H\M K(IV\ n ı r >'*kn
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle