24 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHURÎYET 2 Eylül 1972 ayin Tunç'un demed ve tepkller konusunu yazmıştık geçen yazımızda. Bu yazumzda elo alacağunjz son nokta demokrasi ve özel teşebbüsçültiktür. Karma ekonominin, nasü bir karma ekonoml olacağı belirsiz bırakılmıştır. Yanl ağırlığım özel teşebbüse veren bir karma ekonomi mi, yoksa devlet teşebbüsUne veren blr karma ekonoml mi? Âgırlık devleie ve devletin ekonomik kuruluşlanna verilsin diyenler azınlıktadır. Ama ağırhğı devlet kesiminde olan bir karma ekonomi Anayasa dışı bir kavrayış ve düşünce sayılamaz. Karma ekonommin özel teşebbüse dayalı olmasını savunma ile, plânlı bir devletçiliğe dayanmasını 1 savunmanın Anayasaya uygunluk yonünden hiç farkı yoktuı . Hattâ belki vardır da, bu devletçiliği savünan karma, .ekonoml taraftarları lehin» bir farktır. • ; !•'•*•'• '• '*''«""'' ' *'•.•'. Toplumda inandınlmftk isterien bazj «görünüşte doğru» lar vardır. Bu «görünüşe doğrular» propaganda gücü ile toplumda öyle kabul ettirilmiştir ki, gerçek doğrularla bunların karşısına çıkma olanagı bazan kıtlaşır.' Bu «görünüşte doğru» lara en İyl örnek, özel teşebbüsçülüğü savunmanın. hür teşebbüsü savunma . olduğu görüşüdür. Propagandayla yıldırma yoluyla bu «görünüşte doğru», gerçekte doğruların üstünde kalmıştır. Alpullu'da şeker, Van'da çimento, Kars'ta süt ve peynjr, Yozgat'ta bira tesisleri kurma yolundakl devlet teşebbüsçülüğünii savunmanın neden demokrasiye aykırı olduğu üzerinde durulmaya değer önemli bir konudur. S Olaylar ve görüşler Demokrasi ve Ekonomi Arslan Başer KAFAOĞLU tlr. Elbette, sadece devletçilik değildir, siyasal durulmuşluk, ka« rarlılık nedenleri. Devlet geleneğine bağlı bir halk, dar da olsa dinamik ve yurtsever bir aydın kadrosu (asker ve sivil), dış tehlike endişesi v.b. da bu durulmuşlukta elbette payı vardır. Ancak devletçilijc uygulamaları olmasaydı, mıllıyetçi davranıslarla madenlerimize bugünkü ölçüde sahip çıkama^dık. Bir doğal kaynak savaşçısı kuşak devlet kesiminde Büyük Ata'nın başlattığı uygulamalarla yerden fışkırır gibi yetişmiştir. «Aşırı özel teşebbüsçülük» ün gelişen bir ülkeyi çıkmazlara götüreceği şu tahlille de ortaya çıkar: En kârlı alanlar en kıt mal ve hizmetlenn ticaretinin yapıldığı alanlardır. Gelişen ve kentleşen ülkelerde en kıt unsur, kent toprağjdır, sermayedir ve yabancı ödeme araçları (döviz) dir. Bu kıt, yani alışverisi çekici olan alanlarda özel teşebbüsü arsa spekülâsyonuna, bankacılığa (ya da tefeciliğe) ve montaj sanayiine götürür. Bu çelişki de kalkınmayı ve sanayileşmeyi dizginler. Çünkü sanayileşme toprağın, faizin ucuz olmasını gerektirir. îşte Türkiye'de devletçilik uygulamaları ile bu dizginler gevşetilir. Türkiye'de devlet ucuz faizli iç ve dış kaynak bulmasa, sanayi sitelerine ucuz arsa vermese, ya da Sosyal Sigortalar gibi uygulamalarla konut talebi baskısını azaltmasaydı, özel teşebbüs bugün ulaştığı noktaya asla gelemezdi. varılmıştır: Ya işçinin anormal şekilde düşük ücretle çalıştırılması ile ya da denizaşın ülkelerin sömürülmesi ile. Aslında endüstrileşme için lk birikim yapıurken uygulanan demokrasi de dar bir varlıklı kitleye verilen seçim hakkına dayanıyordu. 2 O ülkelerde de özel sektörcülük «aşırı» bir ölçüde değildir. Vergiler (gelir ve servetlerden) kimsenin gözünün yaşına bakılmadan ahnır Yüz milyonları bulan ertelemeler, kaynağını bütçeden alan uzun ve orta vadeli kredıler anrak olağanustü hâller ve geri kalmış bölgeler için verilir. Bu nedenlerle demokfasi, hür teşebbüs, özel kesım savunuculuğunda aşırılık birbirine karistırılmamalıdır. Her ülkenın koşulları kendi ekonomik düzenini kurar. Ekonomik düzen o koşullara uymazsa baskı ve dikta gelir. Ekonomik düzen o koşullara kavuşuncaya kadar kararlı ve kişilerin hür iradelerine dayanan bir dengeye ulaşılamazv:' •../•%'. > * •• * ; '„ *; • • Devlet işletmeciliği de Türkiye'nin "koşullahndan doğmuştur. Devlet işletmeciliği yoluyla işsize iş, uzun süreli' yatırımlara kredi, sanayie hammadde bulunmuştur. Fındık, tütün, fıstık, çay, pamuk ürünlerinde, hattâ tahılda tefecilerin sömürüsü bir ölçüde devlet işletmeciliği sayesinde korundu. Madencilik alanında başlayarak, her alanda özel teşebbüs kadrolarmı dolduran (teknik ve idarî) yüksek personelin bulunuşunu da devlet işletmeciliğine borçluyuz. Toplu is sözleşmesi ve grev düzeni devlet işletmeciliği savesinde sarsıntısız biçimde demokrasimizi güçlendiren bir kurum olarak yerlesti. Devlet işletmeciliği olmadan Atatürk ilkelerinden olan ekonomik milliyetçilık ve halkçılık plâtonik birer ilke olarak kalırlar. "..W '«*•„'• 'hıgunu teşkil ettiği lddlasıdır. özel kesim denince orada" çalışanların değil sahiplerinin ve yüksek yöneticilerin akla geldiği artık herkesin bildiği şeydir. Hattâ sermaye sahlplerinden de ancak çoğunluğunu elde tutanlarm (anonim sirketlerde) • anlaşılması gerektiği de artık bilinen şeydir. Bizim asıl değinmek ist'ediğimiz nokta «halka açık şirketler» konusudur. Halka açık şirketin, çağdaş işletme tekniği ile gelişen yanı, gözden kaçmamalıdır. Bu konuda en önemli nokta budur. Çağdaş işletmenin en belirli eğilimi «devleşme» dir. Devleşmeden, teknolojik bakımdan ayakta kalmanın yolu 20. yüzyıda bulunamaz (1). Devleşen firmalarda da amaç daha çok kâr dağıtmak değil, daha çok nakit fazlası elde etmektir. Bugün büyük ülkelerin devleri amortisman ve karsılıkları, yüksekten ayırarak ve kâr dağıtmıyarak bu amaca varıyorlar. 20. yüzyılın teknolojik ve işletmecilik örneklerini alacaksak bu kurala da uymak zorundayız. Böylece sermayeye oranla kâr yüzdesi (dağıtılan kâr yüzdesi) düşerken, parasma yüksek kâr isteyen kitlelerin tasarruflarmı çekmek bize epeyce z'or görünür. Zaten 1970 devalüasyonundan önceki, o büyük çabaları, özel sektör artık göstermiyor. Gerçekten 1969 sonu ile 1970 yılınm ilk yarısmda, halk tasarruflarını çekmek için harcanan çabaların, reklâm paralarmın yüzde onuna bile rastlanrmyor. Saym Şevket Sürevya Aydemir, ücretlere de kârlara da yeşil ışık yakan bir politika ile kârların azamîleşeceğini ve bu yolla halk birikimlerinin çekilebileceği olasılığını hatırlatıyorlar (2). Bazı kisiler vardır ki, aym fıkirde olunmasa da, onlardan bir şeyler öğrenilir. Saym Aydemir bu ender kişilerden biridir. Türkiye'deki fiyat politıkası hakkındaki teşhisleri bize yeni bir ufuk açmıştır. Ancak bövle bir hükümet politikasinın süregitmesini gönül istemiyor Çünkü böyle bir politika geçen yazımızda anlattığımız gibi «Tüketim Hastalığmı» şiddetlendirecek, nominâl tasarruflar artarken «ekonomik fazla» anlamındaki tasarruflar azalacaktır (3). özetlersek «aşın özel teşebbüsçülük» ülkeleri, gelişme düzeninde, yirminci yüzyılda kararlıhğa değil, kargaşaya, demokrasiye değil diktaya götürür. Brezilya'dan Filıpinlere, Kongo'dan4 Yunanistan'a sayısız örnekler bunun en açık delilidir. Türkiye'nin bu ülkeler dizisinden daha üst bir düzeyde bulunmasında Atatürk'ün başlattığı devletçilik uygulamasmın büyük payı vardır. Yapılacak iş bu uygulamaları baltalamak değil, güçlendirip sürdürmektir. (1) Bakınız. özgür fnsan Dergisi Ağustos sayısmda çtkan yazımız. (2) Cumhuriyet Gazetesi 7.8.1972. (3) «Ekonomik Fazla» kavramı için bakınız. Paul A. Baraa «Political Economy of Growth» S. 22 ve devamı» Dikkat edilecek noktalar Bir ekonomik yöntemin, siyasal düzenl nereye götüreceğl. asıl şu noktalardan araştmlmandır: 1) Bu yöntem ulusal gerçeklere, ülkenjn doğal kaynaklarma uygun mudur? Doğal kaynaklan ve ulusal birikimleri israf ediyor mu? 2) Bu yöntem ulusal ve sösyal istekleri karşılıyor mu? Yoksa bu isteklerle çelişiyor mu? Kitleler arasında sınıf çelişkilerini artınyor mu? Bu noktalardan bakılmca durum nedir? Gelişmekte olan tilkelerde «aşırı» tJzel* teşebbüsçülüğün doğal kaynaklan ve ulusal birikimleri israf etmediği söylenemez. Bu ülkelerde ormanlar, madenler, hattâ akarsular israf edjlmektedir. öte yandan bu israflarla, sosyal adaletsizlikler körüklenmekte, gelir dağılımı bozulduğundan kalkmmaya dönük bir ekonomik yöneliş yapılamamaktadır. Yirminci yüzyılda «aşırı özel teşebbüsçülük» yolunda gidip de siyasal durulmuşluğa kavuşmuş bir ülke gösterilemez. O halde özel teşebbüsçülükte ölçüsüzlük, ne siyasal kararlılığın ve ne de demokrasînin güvencesi sayılmamalıdır. Türkiyemiz görece bir siyasal kararlıhğa sahipse bunda aşırı özel teşebbüsçülük karşısmda, bir ölçüde, ağırlığım koyan devlet kesiminin büyük payı vardır. Devletçilik büyük Ata'nın bize rejim ve durulmuşluk güvencesi olarak bıraktığı önemli bir emanet İki yanlış özel teşebbüste aşırılık ve demokratik düzen arasında ilgi kuranlar bir vanlış karşılaştırmayı ya bilerek ya da bilmeyerek yapanlardır. Bu karşılaştırma, ileri derecede endüstrileşmis ülkelerdeki rejimi özel sektörde hürriyetle birlıkte düşünmektir. Oysa böyle bir karşılaştırma iki ydnden hatalıdır: 1 Bu ülkelerde ileri derecede endüstrileşmeye iki yoldan Kâr değil, nakit fazlası Bir başka nokta da özel kesimin Türkiye'de nüfusun çoğun Dostlarla şöyleşi ı' *• ' ' • • • • , * • OKTAY AKBAL Evş t Hsıyır yazmışım, adamın biri tutmuş «Korkacak şeyin olmasa niye korkacaksm» mı dememiş, başka biri geçmişimde hiç bir kara bulamayınca bilmem hangi partiden aday olmuştu, diye mi yazmamış! Bakıyorum imzalara: Bir tek kişi yok adını önceden duyduğum. Basinda yepyeni imzalar belirdi. Daha önce şu ya da bu alanda tek bir başansı görülmemiş «meçhul» ünlüler! Bir takım gazeteciklerde «meçhul» bir takım imzalar durmadan fıkralar, makaleler yetiştiriyorlar, Türkçesi bozuk, tatsız çiziktirmeler... Ne yurt sevgisi var, ne insan saygısı! Ne kültür, ne beğeni, ne anlayış, ne hoşgörü, ne de insanı insan eden duygulardan bir iz!... Şu Eylül sabahmda ne diye hatırladım onları sanki. Îşte güneş doğuyor karşı sırttan. Sabahın yedisi. Bulutlar dağılacak. Dayanıyorlar, ama çok sürmeyecek o bulutların direnci. Güneş delfer geçer hefcsini. Çıkmalı sokağa, bir Eylül sabahmj tatmalı doyasıya. Sen kendine gü venirsen, sen doğr^ yolda yürüdüğüne ihamrsanî sen ulusunu, insanlığı, yaşamı sevdiğini yazarsan, yeter bu kadarı diyorum kendime. Okur dbstlarm anlarlar seni. Senden daha çoğunu daha ötesini istemezler şimdilik. Mektuplan açmalı, okumalı. Dostlar, yurdun dört bir köşesinden yazıyorlar, sağ olsun hepsi, güç veriyorlar, umutlarımı arttırıyorlar. Türkiye'nin yannı açık, aydmlık, güvenli. Bulutlar ne denli çoksa da, karanlığı yok etmek ne denli zorsa da, yıkılmamak, ezilmemek, yenik düştüğümüzü duymamak ne denli olanak dışıysa da, biz siz, hepimiz umudu yaşatacağız, güzel günlerin geleceğine inanacağız. Zorunluyuz buna. Yarın bizden bunu bekler. Siz yurdun bilmem hangı ılçesindeki yalnız öğretmen, siz smavlara hazırlanan genç, siz yaşamdan uraudunu kesmiş öğrenci, siz işsiz işçi, siz şairler, siz yazarlar, si? memurlar, siz işsizler, siz yarını dsha güzel yapmak isteyenler, siz umudu yüceltmek, yaşatmak özlemini duyanlar... Bu güzel Eylül güneşi nasıl ergeç doğup bulutları param parça edecçkse, hepimiz güzel yarmları elbirliğiyle kuracağız, elbirliğiyle ülkemizi yücelteceğız. Sevgiyle, güvenle, dostlukla... îşte bir Eylül sabahı, îşte kara buluiları delip geçen güneş. îşte güzel doğanın yengısı. îşte yâşamın olanca güzelljği. îşte* insanoğlunun hervyi yeni baştan kurmak, yaratmak, yapmak gucü... ylül'e girdik. Sever misiniz bu ayı? Bence ayrı bir mevsimdir bu ay: Eylul mevsimi. Beşıncı Mevsim diye bir şiîr kltabı vardı dostum Sabahattin Teoman'ın. Belki onun etkisiyle doğdu içimde bu duyğu. Evet beşinci mevsimdir Eylül. Çok değişik, çok tutarsız, kimi zaman da tekdüze, çok tutarlı bir ay. Diyeceksiniz, aylara, mevsimlere anlam veren biziz, kendi iç dünyamız. Mutluysanız, seviyorsanız, huzurunuz yerindeyse, maddi sıkıntmız yoksa, içinizde yarına karşı bir güven varsa hangi ayda olursartız olun, ister kara kış ister kavurucu yaz, vız gelir. Öyledir belki. Gene de doğadaki değişmeler, örneğin rüzgârm sert esmesi, yağmurun yağması, karın çevremizi kaplaması, guneşin parlaması şu bu, etkiler insanoğlunu. îçimizden dışımızdan geçer birşeyler. Şairin dediği gibi «Zalim Zalimane»... Bu birşeyleriçözümleyemezsek, ayrıntılarma kadar inemezsek batar gideriz bir bunalımda. Gtiçlü kişikafasmı kullanarak duygularıhı tıefc tek ayırt edendir, yerli yerine koyandır. tçinden, kendine, çevresine «n yararlı olanı seçip çıkarandır. îşte Eylülün ilk sabahlarından birl. Aldmız gazetenizi, okuyorsunuz. Çabuk çabuk bir yere, bir işe koşuyorsunuz. Ya da yan gelmi? bir koltukta ilgisiz göz gezdiriyorsunuz. Karşıkarjıyayız, dostca ya da düşmanca. Severek ya da kızarak... Hepsi mümkün. tnsan için hepsi... Hiç çaşmam, şu anda «Adam sabah sabah tutmuş neler anlatıyor» derseniz, kaldırjp gazeteyl atarsanız yanmıza... llle de yararlı bir şeyden söz açmak, ille de şu politikacınm, şu güncel olayın yorumunu yapmak, dünyalar kurmak ya da yıkmak... Gunlük gazetede hemen her gün yazan biri ille de bunları mı yazmalı? Geçecek karşınıza falanca göyle demiş, ama ben böyle düşünüyorum. Şu olayın bir de şu yanı var. Elpştirmek, yermek, batırmak, küçültmek ya da tam tersini yapmak... Gazete yazarhğı deyince bunu anlarız, daha doğrusu anlarlar. Yerleşmiş kanı budur. Bir süre yurttan uzak kahp dönünce birikmiş gazete koleksiyonlarmı kanştırdım, Cumhuriyet'in yeni atılımı nasıl karşılanmış diye baktım şöyle bir. Neler neler dememişler! Ne iftiralar, ne curnal düzmeler, ne yalanlar, ne suçlandırmalar! Biz miyiz o adamların yazılarında adları geçenler? Ben miyim? tKorku» dıye yazı E Sağanak yağışlar sürecek eçtiğımız haftanın hava olay ları normal bir gelişme gos. terdi. Yazın son günlerınde hava sıcaklıkları azaldl ve yurdun iç kesımlerinde arasıra tesirli sayılabilecek derecede sağanak yağışları kaydedildi. Önümuzdeki bir hafta ıçında memleketimiz, genelhkle asağı seviyelerde Orta Avrüpa uzerinde merkezleşen yüksek basmç ile yukarı atmosferde yurdun batı kesımlerinde bulunan soğak hava dalgasının etkısinde kalacağmdan, haltanın tahmmi G İMİ MEMLEKETİMİZ, ÖNÜMUZDEKİ HAFTA İÇİNDE AVRUPA ÜZERİNDE MERKEZLEŞEN 'YÜKSEK BASINÇ İLE YURDUN BATI KESİMİNDEKİ SOĞUK HAVANIN ETKİSİNDE BULUNACAK... da geçici olarak orta kuvvette esecek, hava sıcaklıkları en yüksek 29 . 30, en düşük 10 12 derece civannda bulunacaktır Bunu takiben sağanak yağışları doğuya kayarak kesilecek ve bu arada hava sıcaklıkları biraz artacak, rüzgârlar da daha da hafifliyecektir. Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgesi: PROF. DR. UMRAN E. ÇÖLAŞAN îkl üç gün Doğu Anadolu'nun kuzey ve güneydoğunun Gaziantep ve çevrel,eri (öj^eden ^oprala^ rı kısarftîireâ Ya&şlis^'teki yerler, az bulutİM,ve %çjkr^ggecek, hava sıcaklıkları yağış alacak 'yerlerde biraz azalırken güneşli kesimlerde artmasına devam edecek, rüzgârlar batıdan hafif olarak esecektir. Bunu takiben yağışlar sadece Doğu Anadolu'nun kuzeyinde ara sıra devam edecek, diğer yerlerde az bulutlu ve açık günler gorülecektir. Marmara bölgesi: İlk üçdört gün .hafif sıcaKUic azalması ile birlikte bılhassa bölgenin sahil kesimlerı arasırâ kısa süreli yağışlı geçedek, bu arada güneşli günler de eksık olmayacaktır. Rüzgârlar Avrupa'daki yuksek basınç etkisiyle genellikle poyrazdan hafif, yağış anında orta kuvvette esecektır. Dort gun sonra yağışlar bolgenin rfoğu^una kayarak zamanla kesilecek ve hava sıcaklıkları birsz artarak haftanın u?un yıllar günluk sıcaklık ortalama. sı olan 22, deniz suyu sıcakhk" ları ise onceleri 23, sonraları 21 derece civannda bulunacaktır. lerek yeniden sıcaklık artışlan başlayacak ve rüzgârlar iyice ha^ güneşli günler görülecek, deniz suyu sıcaklıkları 26 27, günlük ortalama sıcafclıklar Ise 28 derece civannda bulunacaktır. Üç dört gün yukarı atmosferde ki soğuk hava dalgası ile yere yakın seviyelerdeki ısınmalar nedeni ile genelhkle geceleri açık, gündüzleri parçalı bulutlu, öğleden sonraları kısa süreli sağanak yağışları görülecek, rüzgârlar kuzey yonlerden hafif, yağış anm "tT/^una .adar ?™emMe" tçanadolu bölgesi: Yan ödemelet ve meteoroloji memurları Uzun zârffanden* ben beklenmekte olan yan ödemeler kararnamesı nıhayet çıktı. İstediklerini bulanlar da pldu, bulamayanlar da.. t *»' f ••''. Meteorolon örgütümüzde bu : gün 3000 kusur eleman çalışır, bunların yaklaşık olarak 950'si, Personel Kanununun vurürlüğe gırdıği tanhe kadar haklı olarak fazla mesaı ücretı alırlardı. Personel Kanununun yurürlüğe girmesiyle, her yerde olduğu gıbi, onların ücretleri de kesildi. Neden meteoroloji memurlarının hepsi fazla mesaı ücreti almıyordu da, bir kısmı alıyordu?. Çünkü, bunu alanlar cidden ağır şartlar altında çahşıyorlardı. Tel sizci devamlı olarak, hiç ara vermeden telsizinin başında, rasatçı her saat, özellikle kıs mevsıminin soğuk havalarında, rasadd çıkar, sıcaktan soğuğa, soguktan sıcağa gider gelir. Haritacılar, devamlı surette değışen hava şartlannı son gelen rasatlara gore (günde 42 harıta çızilmektedır) çizerler tstıd^icıler (hava tahmını yaparlar) bu haritaları değerlendirirler. Her saat dünyadan rasatlar alınır, Türkive'de yapılan rasatlar bütün dünyaya verilir. '. \ Bu çahşmalarla gece gühdüz uçan yerli, yabancı, asker ve sivil uçaklar himave edilir. Akdeniz, Marmara, Karadenizde sefer yapan asker. sıvil, yerli ve yabancı gemıîere denizlerin durumu bildirilır Çiftçinin, halkın, Sılâhlı Kuvvetlerin NATO ve CENTO'nun bel bağladığı meteorolojik hizmetler sağlanır En basit bir hesapla, meteorolojinin sağladığı uçuş himayesi hatası vüzünden bir uçağin düşmesiyle meydana gelecek yalnız maddl zararın milyonlarca lira olacağmı düşünürsek, bu görevin ağırlığı ve sorumluluğu daha iyi anlaşılmış olur 3000 küsür meteoroloji memurundan, Personel Kanunundan önce fazla mesa] alan 950 kişinin yıld» kaç saat çahştığı gerçekten ilgi çekicidir: Sabah saat 9'da vazıfeye başiayan ve akşam saat 17.30'da Işlnden çıkan bir memur yılda ortalama olarak 1950 saat çalışır. Sösrtl edilen 950 meteoroloji memurundan «Telsizci, telemci, rasatçı, haritacı, teknisyen, istidlftlci» beklenilen yıllık çalışma saatleri ise, şöyledir: Bu memurların bir kısmı devamlı olarak 12 saat çalışır. örneğin akşam 20'de nöbeta girer, sabah saat 8'de çıkarlar. Bir kısmı 24 saat devamlı ola> rak çalışır. örneğin, akşam saat 20'de nöbete girer, ertesi akşam saat 20'de nöbetten çıkarlar. 12 saat mesai yapan ekiplerde çalışanlar yilda 2190 saat çalışırlar. Bu normal mesai yapan memura göre 240 saa., fazladır. 3 ekıp halinde 24 saat mesai yapan ekiplerde çalışanlar yılda 2920 saat çalışırlar. Bu normal mesaı yapan memura göre 970 saat fazladır. Ayrıca 2 eklp olarak 24 saat çalışau memurların çalışma saatlerinı hesaplarsak normal mesaı yapan memura nazaran yılda 2430 saat fazla çalıştıklarım gorurüz. Personel Kanunu çıkmadan ön ce. Bakanlar Kurulu bu çalışma sistemini ve güçlüğünü gözönün de tutarak 3000 küsür memurdan 950'sine bir fa^la mesai hakkı tanımıştı. ?*\r Gelelim teknısyeniere: Bugün meteorolojik çalışmaların bel ke miğini elektronik âlet ve cıhazlar, âletler, makineler teşkil etmektedir. Hâlen bu orgütün teknisyenleri devamlı surette fazla ücret ödeyen yerlere geçmektedirler. Telsizciler ve diğer birçok elemanlar da böyle. Meteoroloji özel bir ıhtısas ışidir ve çalışmalarda sürat esastır. Elemanlar uzun yıllarda yetişmektedir. Bir zamanlar yevmıye yok diye, bu örgüte yüksek tahsılli eleman dahi gelemiyordu Buna normalin dışında bir çalışma şeklinin de eklenmesi,. eleman bulma hususundakı zorlukları ortaya koymaktadır. 18 Ağustos'da çıkan yan ödeme kararnamesınde meteoroloji orgütünün bu cefakâr elemanları her halde unutulmuş olacak Devlet Personel Daıresı Başkanlığından 3000 küsur memura karsılık 938 elemana yan odeme verılmesi teklıi ed ;i mış, Devlet Personel Dairesi iki mütercım ve iki sağlık memurunu çıkarmak suretıyle 934 kişilik bir kad royu tasvib etmiş olmasına rağmer 18. Ağustos 1972 tarıhli Resmî Gazetede, Personel Dairesince tasvip edilen 934 kadroya karşı 94 elemana yan ödeme verildiğl görulmüştür Bazı îstasyon Müdürlerine «hepsıne değil», Taşradakı bazı mühendislere «hepsıne değil» yar ödeme verıldığı halde, maalesef esas yukü taşıyan telsizci, telemci, rasatçı, operatör teknıs yen, îstidîâlcı unutulmuştur. Başka kuruluşlardakı aynı elemanların yan ödeme alması hak lı olarak bir üzüntuye volaçmıştır Sonuç olarak, çalışma sısteml zaten ağır olan örgütun bu elemanları. yan ödeme veren kuruluşlara geçecek ve meteoroloji örgütü büsbütün çalışamaz duruma düşecektir Butün Türkıye'ye dağılmış olan örgütün ıvı çahşabılm.esı için kuvvetlı personele ve ozellikle kuvvetlı bir teknısven kadrosuna ihtiyaç vardır Bu örgütün ıçine duştuğü güç durumrian yetkilılenn ılpıleriyle en kısa zamanda kurtanlacağını ve meydana gelen moral çoküklüğünün ortadan kaldınlacağım ummaktayız, beklıyorlar Hoşçakalın. Ege bölgesi: Bırıkı gun yukarı atmo«ferdekı soğuk hava dalgası etkısıy. le bolgenın ku/ey ve ıç kesımleri oğlecfen sonıaları arasıra saganak yağıslı, ötekı yerler de bulutlu ve açık geçecek, bu ara. da hava sıcaklıkları bırkaç derece azalacak, rüzgârlar kuzey yonlerden yağış anmda geçicı olarak orta kuvvette e«ecektir. Bolgenm bu haftaki uzun y l lar gunluk ortalama sıcaklığı (en düşuk ile en yüksek sıc»klığın ortalaması) 25 derece olduğuna gore, naftanın sıcaklık durumu buna yakın bir gelişme gosterecektır. Muteakıp günlerde .vagıslar yavss yavaş îç Ege'ye kayarak birkaç gun içinde kesilecek ve sıcaklık artışlan başlıyacak ve rüzgârlar hafıfhyecektir Penız suyu sıcaklıkları Kuzey Ege'de 23, Guneyde 24 25 derece civannda hulunacaktır. Geri kalmış bölgeler! CİHAD BABAN • •***' »• * • Günden Güne Cumhuriyet; geçen sah günkü sayısında çok önemli bir habere yer verdi, Bu habere göre 33 geri kalmış ilimizle 67 gelişmemiş kazamızda yapılacak yatırımlarla memlpkette geri kalmış bölgeler ayrıca himaye edilecektir. Bu haber bizi cok sevindirdi.. Gerçi bej yıl içinde bu 11 ve ilçelere yapılacak yatırımlar, bu diyarları bir hokkabaz değneği marifetiyle hemen refaha götürmez.. O Bölge ve illerin kalkınması için yalnız hükümet gayreti de yetmez! Hükümet ancak öncü olur! Her zaman tekrar ettiğimiz bir konuyu burada tekrar hatırlatalım: Bir kalkmma gayretinin sonuç alabilmesi için, yatınm elbet lâzımdır. Altyapı işlerinin halledilmesi şarttır. Eğer o bölgede enerji yoksa, yol yoksa, kurulacak tesislerin ürettiği mallar elbet pahalı olur. Bunlarm hepsi doğrudur ama, kalkmmada asıl lâzım olan, kolay yejişmeyen ehliyetli, bilgili insan faktörüdür. Bugün Amerika ve Almanya'da mühendislere işletme ve iktisat öğretiyorlar! Çünkü herkes anladı ki, endüstride kalifiye adam yoksa, işletme de yoktur, kalkınma da yoktur! Türkiye'de mühendisler, doktorlar, hep dıSarı gidiyorlar. Kalifiye igçiyi Türkiyede tutmak jnümkün olmuyor! Bu hal elb«t Türk kalkmtnasmı etkileyecek ve zorlaştıracaktır. Bize öyle geliyor ki, (yetişmiş adam) a, olan ihtiyaç Türkivede henüz lâzım geldiği kadar anlaşılmış değildir! Meselâ turizm endüstrisinde istediğimiz çapta gelişme kaydedemeyişimizin nedeni, hem bu alanda yetişmiş elemanlardan mahrum olusumuz, hem de devletin diğer sektörlerinde turizmin ne olduğunu anlayan bir koordinasyonu sağlayacak insanların yok olugudur! Meselâ biz de; bir Hava Yolları Temsılcıhği ile bir Turizm Bakanhğı Temsılciliği Avrupa merkezlerinde koordme bir çalışma ile birbirlerme yararlı olamamaktadırlar.. Bu mülâhazaları az gelişmiş bölgelenmizi refaha kavuşturmak için hukümetçe gdsterilen çabaların verimli olması için yazıyoruz! Sayın Başbakan; Van gibi kenarda kalmış 'bir beldenin evlâdı olarak, öteden beri yüreğini tazyik eden bu konuya elbette el atacaktı.. ve attı... Hiç şüphesiz bu teşebbüs büyük şehirlere yönelen akını bir oranda durdurucu, bu teşebbüs memleketi farklılaşmadan kurtarlr, vatandaşa hizmet götürür, gelirin âdilâne dağılmasma hizmet eder! Öyle zannediyoruz ki, bugün en önemli problemimiz, piân amaçlanna göre insan yetıstirmektir. Bu plânı veya plânlan tatbik edecek unsur. ları hazırlamaktır. Zira, Türkiye, herkes iyi bilmelidir kı; muhtaç olduğu insan sermayesini yetiştiremezse, ne kendi başına. gemi inşa eder, ne fabrikalar randımanlı çalışır, ne de genel bir kalkmma tahakkuk eder! Bu sütunlarda çok tekrarladım; bir mılletin ekonomik seviyesi ile kültürel seviyesi tam bir paralellik arzeder. Kültürsüz kalkmma olmaz. Kalkmmasını yapmayan toplum fertlerine kültür veremez.. Bu igin zorluğu da bu noktadadır.. Yani kültüre dayanan bir kalkmmayı başarmak! Az gelişmiş ij ve ilçelerimizin kalkınması demek, orada evvelâ kültür tomurcuklarının filizlenmesi demektir. Kencfilçrini geri kalmış ve bakımsız farzeden il ve ilçelerimize, devletin kalkmmasına yardımcı olmak üzere, evlâtlarını okutmalannı; meslek sahibi kılmalannı tavsiye ederizj «••••••••••••••••a ••«••••«•«•«a' Karadeniz bölgesi: Yukarı atmosferdeki soğuk hava dalgası en fazla Batı Karadeniz'j etkiliyeceğinden bir kaç gün bu kesimlerde zaman zaman ve bilhassa öğleden sonraları kararsızlık yağışları görülecek bu arada hava sıcaklıkları azalacak, buna mukabil Doiu Karadeniz'de daha sıcak ve dahs güzel havalar olacaktır. Rüzgârlar genelikle Batı Karadeniz'de poyraz, Doğu'da karayel. den hafif, yağış anında orta kuvvette esecektir. Üç dört gün sonra yağışlı hava Doğu Karadeniz'e geçerek buralarda sıcaklar azalacak ve Batt'da güneşli günler etkili olacaktır. Haftanın deniz suyu sıcaklıklan diğer sulara nazaran biraz dügük olmak üzere 2022 derece civarında bulunacaktır. bülent ecevit dış politika PHANTOM otesındeki gerçe karikattirlerle ortak pazar uyanış Sayı 4EylUI1972 NİŞANLAND1K MUTLUYUZ 1 ADET IŞIKLI PLEXJGLÂS REKLÂM YAZISI YAPTIRILACAKTIR Teklifler en geç 11.9.1972 mesaî saati hitamına kadar Bahçekapı 27 Mayıs Han 3. katta Satmalma Komisyonu Başkanlığuıa verilecektir. Şartnamesi Malzeme Müdürlüğü veznesinden temin edilir. DENİZCİLİK BANKASI TA.O. (Basın: 205436209) D O R T O R Akdeniz bölgesi: tlk günlerde güneşli havalarla birlikte Akdeniz'in sıcak günleri bölgede etkili olurken ara ııra Adana ve tskenderun çevreleri ile göller bölgesinde kısa süreli yağışlar görülecek hava sıcaklıkları geçen haftanın aynı olacaktır. Birkaç gün sonra yağışlar kesi Tarık Z. Kırbakan \ Deri Saç ve Zührevl Hasta I tıkları Mütehassısı tstiklâl 1 Cad. Parmakkapı No. 66 | 44 10 73 S 4* Sayı çıktı Cumhuriyet: 62Ü6 kUSUF DE KSKtNAZIS YENÎ AJANS: 2620 6218
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle