Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
IATFA tKt sCUMHT" " ET: 29 Mayıs 1972 LÜ ŞEHtRLER, BİR ŞARKI VE BÎRT. Hiyerapolis, kutsal şehir demektir. Eskl Ege'nic Laodİkya bölgesinde, bir UIu Ş«hlrdL Kururasu, efsanelere kansır. A n u eo azdan 2500 yıl önee başlayan tarihl vardır. Bn kutsal gehir de Wr gun, Ege ve Akdenia çevıcleılnin nic« uygarhk merkezleri gibi, söndS, yıkddı ve hayahnı tamamlsdı. Bir Olfi Şehir halirrf aldı. Biz bu ölü şehre, Pamukkale adını yakıstırmısıı. Bn benzetis çok yenndedir. Bnmm nedetrine gelecegiz. Afflt önoe, gene sn ö l ü Şehlr üstünda duralnn... Olfl şehjrler, Sldükten Bonra da yaşarlar. Çünkü onlann havasında, bizden asırlarca, hattft tinlerce yıl fince yasamış olan inşacı, üstftn insanlann, emeklerinin, alınterlerinin, göznurlannın, tabiata, coğrafyaya, tarihe ve sanatın en «07 malzemesi olan taşa, mermere ebedl damgaeını Tunnustur. Saraylar şeklinde, mabetler »eklinde, kitaplıklar, konser saionlan, sehir meclisi blnalan, gimnazlar, hamamlar, gtadlar, muhteşem tiyatrolar seklinde! Böylece, havada esen bn sessiz musikl, hem onlan yapanların gururunu, bem onlan yıkanlann suçunu, asırlara ve ufuklara doğrn haykuır durnrlar.. Ö HİYERAPOLİSln •• • •• • 01UNU Şevket Süreyya AYDEMİR tıkanması ile belıren bataklıklar ve sıtma, nihayet yabancı islilâlar, bu merkezlerin halklarını dafıtır. Eski uygarlık merkezleri, boşalır, ıssızlaşırlar. Ondan gonra da insanoğlu, yağma ve tahrip saldınlan ile, bunlan n işini tamamlarlar. ve H iyerapolis de, zelzeleden, istılâdan ytl yağmadan zarar gördü. Ama birkaç önceye kadar, o olü şehirlerin musikisi olan sessizlıği ile ortada, gene de bir Hiyerapolis yaşıyordn. llk buyük yersarsıntısı, tsadan 133 yıl önce şehri yere sermişti. Fakat Hiyerapoiisliler yılmadılar. Şehir yeniden knruldıt. fsadan sonra 17 nci yılda, tarihinin en büyük yersarsıntısını yaşadı. Herşey yerle bir oldu. Ne var ki, Hiyerapolisin ihtişamlı d c o i de, ondan sonraki inşa ve kalkınma ile başUdı. Hristij anlığın yayüma ve yerleçme devirlerinde ise burası, gayılı dini merkezlerden biri oldu. Şehrin en haşmetli devri de, bütün eski Ege ve Akdeniz sehirieri gibi, ikinci ve üçüncü yüzyıllarda, yani Roma Derrijdi Ondan «onra çoküntü, çok cepheli olarak başlar ve Hiperapolis bosahr, ölür.. len değeri, yani, ö l ü Şehir olmak \asfı vardır. Tabıatın bahşettiğı, daha doğrusu birkaç yıl önceye kadar bahsetmiş olduğu ihtisam, şimdl tahribedilmistır. Şehrin ortasındaki ve yeraltı hazınelerinden kavna^an kilİGİi suların, sebrr seddinden aşağıdaki yatağına dökülfirken, yarattığı kademe kademe havuzlar vardı. Bu kademeler ö;Irsine sıralanmıstı ve billur sular birinden diğerine öyle sfizülür, öyle fümüş saçaklar yaratırlardı ki, yalnız bu manzarayı gormek içın bile insanlar, bu ö!ü şehrin seddine koşarlardı. Ama şimdi bu havuzlar, bu giimüş şelâleler hep kurumuşlardır. Bilmem hangi kö.Mİn hangi davasıyla sular yohından saptınhnıştır. Halbuki bu'havuzlardan süzülen solar köy arkının başında, nasıl olsa gene bu arkta toplanıyorlardı. öylfct, Pamukkale, eıveIS Pamokkaleliğini, yani tabiatın verdiği ihtisamını kaybetti. Ama I? bununla kalmadı. Bu sefer de ölü şehir, yeniden, ama bütün tarihi harasını ve ntüziğini kaybedecek şekilde öldürüldü. Şöyle ki: tı, tamane nlulannm, fDotoflann, uzak Hlkelerden gelenlerin toplantı, tartısma yeriydi. Şimdi bunlar öyle bir beton, kalabalık ve pazar gurültusü içinde kaybolmuştur ki?.. Hülâsa ölü sehir artık ölü değil, çirkin bir pazar kalabalıgı içinde boğulmuş bir kenar mahaUe sefaleti içindedir. Yazık!. Müze bahsine gelince? albuki artık, bizde de bir »rkeolojl ve eski eserlere merak başlamıştır. Bir taraftan »raştırmalar, derlemeler yapılır. Müzeler kunüar. Meselt Milll Eğitim Bakamnuı 8V beyanlannı okuyalım: ANKARA, (a.a.) Milli Eğitim Bakanı Ismail Aıar, Türkiye'de 32S bin 884 adet arkeolojik eser bulunduğunu açıklamştır. Içel bagımsız milletvekili Celâl KargıJı' nın konuya ilişkin bir »orusnnu cevaplandıran Arar, yurdumuzda 86 müze mevcut bulunduğunu belirtmis ve şu bilgileri vermiştir: «Türkıye'de Bakanlığımıza bafh olarak 86 müze bulunmaktadır. Bu müzelerde, 325 bın 884 arkeolojik ve 104 bın 681 adet etnografık eser bulunmaktadjr. Ayrıca, bu muzelerde çeşıtlı tarıhî devirlere an 98 bın 443 tablet yer almaktadır. Bu arada, 34 bın 130 arşiv vesıkası ilo 6 bin 642 Osmanlılara aıt mahkeme sıcüleri ve 180 bin 325 adet kitap bulunmaKtadır. Tarıhî devırlere ait ve gayet kıymetli bir de «sikke» koleksiyonu mevcuttur.» ma bu müzelerin de yeni inşa olananlan, evvelâ müze defildirler. Meseli Afyon, meselâ Antalya Müzeleri gibı. Antal\a müze binasına 10.000.0M lira kadar harcanmıştır. Ama bina, her tarafı yerden tavana kadar camekân bir hâl binası oalindedir. Güneş içinde kaynar. Halbuki müzelerden, dıs manzara görühnemelidir ki, biz eski ataların eserleri ve ruhları ile orada basbaşa kalalım. Antalyada ise gunfş ve dış manzara gozleri nyuşturur. Sonra bu yerden tavana camekânlar, emnıyetli de değildır. Bu sefer de fmnhet sağlayalım di>e yapılan demir parmaklıklann gölgeleri, mermer eserler üzerine düserler. Böylece meselâ, bnnların fotoğraflarını çekmek isteyen biri, bu eserlerin kendilerinuı değil, uzerlerine düşen par> maklık gölgeleri ile, acaiplesen nesnelerln fotoğraflannı eeker. ir 27 Mayıs daha geride kalırken Haftanın taporu I ' I ' H Geçtigimlı haftayı, «Hfirriyet ve Anayasa Bayramı> olarak onlki yıldan beri kntlayageldigimiz 27 Mayıs 1960 «Ak Oevrimr» nin yeni bir yıldönümünü yasıyarak kapattık. Bu yıldönumü. 27 Mayıs'ın anlamımn, bilerek, isteyerek bir «Hukuk Devrimi»nde noktalanrp kalmasında çıkan olanlann ve o hukuk devriminin büyük ürünfi olan Anayasanın ekonomik atüımlara açılan kapısım bilerek kapalı tatanlana neden oldnğu humrsnj günlerde kntlanmıştrr. Biz tüm bayramlanmın, Once onlan borçlu olduğumuz Ata | türk'ümüzun mftnevt varhjh Onünde kutlanz.. Bu 27 Mayısta da • 8yle oldn. Ama bn keı Anıtkatririn otmr defterinde kendisini I çok üaecek seyler okudn Atatürk.. Sayın Cumhurbaskanı, bulunduğu ynee makamdan fllkentn I gftrünüşüne ilişkin degerlendinnelerini Atatürk'e Uetirken, «İçımızde bir üzüntü var. Bu da bazı haınlenn yüksek bihm • yuvalarını Jcırletmesidir.» diye yaımıştır. «Gerçekten de yüksek | bihm vuvalannı kırleten hainlerin» önemli bir bölumü, ulusun sağladığı olanaklarla a bllim vuvalarında flğreniın gSrenler, ya I ni Ata'ürk'ün ülkenin geleceğini emanpt ettiği gençler arasın I dan toplanmaktadır bir yıldaa beri. Atatürk'ü bundan dsha çok ne fizebilirdi? I Ne yank ki, 12 Marttan sonra fîstüste yığılan anarşik olaviar ve bu olaylan sahneye koyan kişiler, sayın Cumhurbaskanım. Atatürk'e duvururken ıstırap çektiğine inandığımız teşhi sine götürmüstür. Aslında bn teşhi», bütün bir ulusun patlak veren olavlar karsısında inanmak istemeden kabnl etmek zorunda kaldığı müthiş bir düşüncenin devletin başı tarafmdan dile getirilmesidir. Bu balktan kopmuş birtakım ne idiğü belirsiz ihtiraslann, istismar ederek aldatarak arkasına aldığı bir kıJÎIB gpnçleri. ülkeve karşı bir ihanetin içine sokabildiği gerçeğidir bu muthiş düsünce. Ve yine ne yank ki, Cumhurbaskanının kalrminden döküldüğü anda, artık bu korkunç düşünce Cumhuriyetimizin belll bir dönemine damcasım vurnraştnr Araa saym Cumhnrbaşkanmın 27 Mayıs'ın onikinci yıldönümünde teşhls ettiği durum, beri yandan da onbir yılın UTgulamalarımn ülkevi getirip bıraktığı durumdnr. I I I | Olü sehirler, dünya yüzünde çok degildir. Tarih bonları, dünya coğrafyasııun şurasma, burasına, bem d e biraz nekeı ölçüler Içinde serpLştinniştir. Ama biz, bu eskl uygarbk kalıntılan yagmurundan, en cömert payı almıs olan bir toprağın, bugünkü sahipleriyiz. Köklerl ve efsaneleri, binlerce yıün derinliklerinde ksybolan bu kutsal hazinelerin, bahtİj mirasçüarındaa biriyiz. Ölü şehirlerin vatsnı vardır ama, milliyeti yokror. Bunlar arttk, bütün insanlığm malıdır. Biı ladece bekçiyiı. Ctörevimlı odur ki, bn ölü şehirler üzerinde esen sarknun, manasını Te musikisinl »nlayalun. Bu sese kendiınizl verelim. Insan uygarlığının soy mirası olan bu tarih ve sanat bazinelerinin sırlannı her gun biraz daha çözelim. Onlan arayan, onlan anlayan, onlan ziyarete kosan medent lnsanlann onlerine serelim. Diyelim td: • Biz bunlan, çökmuş, yıkılmış, topraklara gomulmüş, ama insânoğlımun mazıdeki en asil yaratıcıhğından işaretler, yankılar aksettıren harabeler halınde aldılc. Ama işta tarihln, yerde yatan bu sayfalannın yapraklarını, sahne sahne açıyoruz. Buyurun, esrarını adım adım açtığıniız şu harabenin ustlmde esen ruzgârdakı şartayı dinleyın. Bakın, bız, bınterce yü önceki yurtdaşlarımızla nasıl bağıntı fcuruyoruz?..» \M eselâ şu Hiyerapolis? Meselâ şu ele al»••• dığınuz kutsal şehir için, bu sözleri ne kadar gururla söyleyebilirdik? Ama işte burada, biraz duralıra. Çünkü biz, Hiyerapolis denilen kutsal sehri, şu son birkaç yü içinde yeniden ve galiba artık ebedi olarak öldürdük. Bu suçumuzun bir adı oLması lâzun?« B A Hiyerapolise yöneliş bilgi, Avrupad», XVIII. îüzyılın sonlannda, rVinckelmıouıia başlahlır (1). Birbirine baflı iki yonde re hızla ilerlcr: C\) JLski eserleri ve kalıntılan arftîtırma, (?\ Kolleksıvonculuk, Müzccıhk. Bizim son lmparatorluk toprakUnnuzm iaranma>a başlaması da aynı hızla gelişir. Irakta Ninovadan, Çanakkalede Trovaya kadar yayılan bilgin, sma usta kaçakçı Arkeologlar, ne bulurlarsa Avrupaya taşırlar. Bunu önlemeye çalışan ve îstanbul Arkeoloji MÜ7esini kuran Osman Hamdi Beyi (U42 • 1910) ise, bu arada saygıyla anmalıyız. Ama kaçakçılık bugTin de de\am eder. Fakat ftlkemizde de artık ( bir arkeologlar kadrosu yetişmis ve vıırdun çeşitli yerlerinde müzeler kurulmuştur. Şimdi gene Hiyerapollse dönelira (2;. yani eski eserler A rkeoloji,henüz yeni bir ilim ve kaluıtılar bilgisi, koludur. Bu Oünyanın ölü sehırlpre sahip olan bütün böljelerınde, bu ölu şehirlere hâkira olan, asırlardanberi aürüp gelen derin sessizliktir. Çafm marifetleri, olü sehrin kapısından giremez. Çaı^ılar, pazarlar, içldli içkisiz salaşlar, bisikletler, motosikletler. otomobiller, otobüsier, kamyonlar, ölü sehrin kapısından içeri sokulmazlsr. ö l ü şeMrlerde, saz, radyo, da\nl • zurna çalınmaz. Bu sebirlere, bir mabede girilir ifibi girilir. ö l ü sehirlerde hızlı yürünmez, kosulmaz, kovalaşmaca, saklambaç, top oyunlan oynanmaa. ö l ü şehrin sokaklarında insanlar, mistih, daha doğrusu kutsal bir sükfinet içinde dolaşırlar. Ssnki hâlâ havalarda uçusan ve binlerce yıllık eserleri hâlS ayakta duran insanlann ruhlarun rahataız etmekten sakuurlar. Halbuki simdl Hiyerapolis, artık bir pa*ar yeridir. Dükkânlar, salaşlar, moteller, kahveler ve daha neler, hep şehrin içini kaplamıstir. Bu istilâ kolay olsun dlye; eski in«aalanıı ayakbastıklan merdanlara, kaba bir beton dösenmistir. Bisikletler, arabalar, otobüsler, kamyonlar hep burada park ederler. Butikler burada sıralanır. Radyolar buralarda somına kadar açılır ve çıfırtkanlar burada bağırarak mallannı satarlar. Eskiden, sehrin sokaklan, ev bölüntüleri, her sokaktan akan sulann izleri beUiydi. Kaplıca binası, bazUikalar, tiyatro, aosyal bioalar bn 81ü aahada yerlerini ahrlar. Şehrin yamacmda, büyük mermer Laodikya meıarlan gorülürdü. Kaplıcamn »nündeki kemeral Halbuki artık devletin emrinde, oldukça yetişmiş bir arkeologlar kadrosu vardır. Ama müze mimarlan galiba yok: Şimdi bn yeni müzelerin görevlileri, bu tahribedilen, yeniden öldürülen ölu şehirlerle, bu açık hal blnalınnda günes banıolan yapan yaralı mermcrlerin karşısında, şaşkınlıklarından ne yapacaklarını bihnes görüoüyorlar. Pek lyi ama, bütün bu islerin bir anlayanı yok mu? Bizim ilgililfr dünyada, hiç mi olu rehir ve hiç mi müze gormediler? Toksa isleri bu sefalete götürmektense, bu işlerde de daha anlayışlı koruyucular, idareciler, mimarlar yetişinceye kadar, bizden öncekilerden bize kalanları, topraklann alttnda uyumsya bırakmak daha iyi olacak? (1) C. W. Ceram: Tannlar, Mezarlar ve Biltrinler. Hayrullah Öra, dillmlze çevtrmistir. (2) Türkiye'ds ÖW Şehlrler İçin: Prof. £krem Âkurgal: Ancient Civilizationa. Kısa bir tarih ı<erapolis, bu adı almadan Snce, daha haşka bir adJa anıüyordu. Fakat bir devir pelip, hem kiıltür, bem din anıtlan ile şanım japınca, Kutsal Şehir olarak adlandı. Fakat Akdeniz Te Ege çevreeinde, bütün eski ııyrarlık merkezlerinin, evrelâ tabiattan geien insafsız bir düşmanı vardır: rersarsmtıları .. Sonra da, nebir sularınm ağızlarımn H H iyprapoliste ilk araştırıcılar, Alnunlar oldular. 1890 da baslayan kazUar, 195V ye kadar sürdü. Ama meselâ ünlü seyyah ve eski eserler bilgini Şarl Teksier, daha 1835' Ierde topraklarımızı dolaşarak, üç eiltlik «Küçük Asya» isimli eserinde, bize Anadoluyu, bu bakmıdan en «engin aynntılan Oe anlatır. Hiyerapolis, hu anlatılanlar arasmda, önemli yer işgal eder. ijerapolisin, evvelt tabiattan gelen essiz bir hazinesi, sonra da tarihten f > I H meyisi oldnfn da vardır. Ve olaylar da Muhtıranın dile eetir | dijti g ç yılında, daha iyi hir j gerçekleri doğnılamıştır fîlkede. 1968 y ğş finiversite öfrenimi istefi ile baslayan Sirenci eylemleri. ikti I i I dann bilinçll TdrdnmduymıılıJı sonunda. dısta ve Içte brili I I çevreler tarafından kolaylıkla istismar edllmi», virmi yasın . dakl bir idealizmin fitopvava etiliml, delikanlıiıgı kolavca I anarşistliğe dönüstürmüstSr . «Yollar vürümekle asınma;> I çarpık görüşü, halkın reddetti&i bir doktrini, halka ragmen nygulamafa kalkıstırdıjh bir kısım akılsı* genç Insanlan. «o I nnnda halk düsmanı dnrumnns «okmnstiır. I Teselli • kl, sayın Cnmhnrbaşkanı, Anıtkabir'in onnr det I terine düşürdüğfl teşhisin bemen arkasından da şu cümlerı I yacmısiır: «Fakat şuna,ke£lnJ|ilde kani^z kl, gençlenmlı ve ünlv«r .sUelerimia. JcendllenBUtenuza çıkaracaklardır . » 27 Mayıs devriminin bir devamı olsrak ortaya konan lî Mart askerî müdahalesi, ülkenin içine düstüçü durumu kınarken, «Parlamento ve hükümetin, süregelen tutum, goruş ve icrasıyla yurdumuzu anarşl, kardeş kavgası, sosval ve ekonomik huzursuzluklar içine «oktuğunu, Atatürk'ün bize hedef ' verdiği çagdaş uygarhk seviyesine u!a<;mak ümidini kamuoyun | da yitirÂğuıi ve Anayasa'nın öngördüğü reforraları tahakkıık ettiremeyip. Türkiye Cumhuriveti'nın geleceğmin ağır bir teh I like içine dü«urüldüğünü« belirtiyerdu. Bir askerî müdahale | nin gerekçe*i hazırlanırken, hele de Türkiye gibi, ordnnnn hep tutucvlnğa karşı devrimci kaldığı bir ülkede bir askerî müda I halenin gerekçesi hazırlanırken, «öriinen gerçeklerin çarpıtıl | masına olanak var mıdır?.. Nitekim gerçekler göriindüğü gihi vansımıstır 12 Mart Muhtırasına. Bu gerçeklerin basında da I anar«i, kardeş kavçası ve sosyal huzursuzlnklarin kSkenindr | yatan seyin, devrilen iktidann «tutum, cörus ve icrasumn I yanlıslıği, Anavasa'nın Sntördüfü reformlann Cumhuriyet'e riektuplar Emelcü^ Sandığının cevabı Para çıkarırken bazı hususları dıkkafe almalı lmî araştırmalan iki grupta toplagelenek Banlardan birincisi, «İlim için «raştırma», ikincisi ise «Bir isteğe, bir probleme cerap btılmak için yapılan araştınna» dır. Birçok kıji birinci grup araştırmaiann artık bır luks haline geldığıni öne surmektedirler. Onlara gore, zaten sınırlı olan kaynakların problemlere çözüm getiren araîtırmaların erarrae verılmesi gerekmektedir. Ancak bır tngiliz plâstik cerrahı nın gerçekleştirdıği dünyarun ilk kas nakli ameliyatını ele alanlar aslında bu cins ayınmlann her zarnan uygulanamıyacağını anlaya caklardır. KAS NAKLI Hazırla/an: Vecdi KIZILDEMİR keşif ve ı CÜMHURİYrr ÇOK ACI BİR KAYIP Ankara Oevlet Operasının solist sanatçılanndan Gazetenızın 21 1.1972 gunlu nushasının «Cumhuriyet'e Mektuplar» sıtunurda yayınlanan «24,5 yıllık bir memur ölürse çocuklanna neden ıkramive ödenmez?» başlıkh raektup ir.celenmiştir... 5434 sajılı TC Emeklı SanA dığı Kanununa eic ve geçıcı mad d°lpr eklejen 1101 sayilı kanunun ek 3 uncü maddesmde, emekiı âdı mâlullük veva vazıfe mâlullugu ajlığı öağlananlardar fnli nızmet surelen 30 V.'ı doldurmuş bulunanlara «Emeklı Ikram:\esi» adı ile, bu g.\lin.lanna esas tutulan goYeni gordüm; 500 lıralıklarrev aylık '. eya ucretlen tutarıdskı resim Atatürk'e ber.zeminın bir riefaja mahsus olmaîc >rr Bır acaıp resim, çok bakuzsre odeneceğı, tım, !\ı baktım, butun ivimBu ikramıyenın, üıli hıznıet surpien 25 vıl ile 10 yıl ara^ında bulun?nlara, .ıer tam fuli hızır?: yılı ı ç n baglanmaya esa^ rutu'an garev aylık ve^a ücretlen tutannın iaıı^ı nıspetmde odeieccgı 5434 sajılı fcanunun 89'uncu rrad<'lesır.m ıkıncı fıkrasmda da, fııli ruzmft muddetlen 2530 yılı doldvımuş bulunanlardan vazıfede %eja aç;kta ıken olenlerın ıkranıyslerının aylığa musıel'alî dul ve ^etırnlerıne odeneceğı hukme baglp.ı.raıştır Mektııp sahıbı Ergun Esm'm 16 11 1370 tanh:rde olen babası OsmaT Esın'ın de fnli hıznnet suresj 24 \ıl 5 ay oMugundan, dul \e jetımlerıne Mudurler Kurulıınun 22 12 1970 gun ve 36103 sayilı kararı ile avlık bağlanmış, ancak 1101 sayilı kanunun vukarda sozu edılen hukmu karsısında emekli ıkramiyesi odenernemı<itır T.C. Emekli Sandıfı Genel Müdürlüğü icatlar : Nihat KÎZILTAN ebediyen aramızdan aynhrıış bulunmaktadır. Anlcara De\]f Konservatuannın ilk mezunlanndan olan değerll arkadaşımız gerek bır opera sanatçısı, gerekse bır çevirmen olarak Turk Operasının gelışmeaüıe hizmet edenlerdendır. KedPrlı aılesmın ve sanatsever dostlarmın bli\ük acısıru yürekten paylaşırız ISTANBCL DEVLET OPERA VE B4Lfr>SANATÇILAR1 (Basın: 5822) BAŞARIYA GİDEN YOL ser.ijımle baktım, fakat bır türlü benzeviş goreraedim. Ço'c renkler ve motıfler var Içlerın de Türk olanı da mevcut Ama, nıçin hepsı Turk değil Arkada da Darülfunun kapısı Bmlerce jılhk geçmışı olan bir ulusun en değerlı eserı mı bııî Yeni basılan 10 lıralıklar da tuhaflıklarla doludur Hangi çizgi Tıirk'ündur? Surlar 500 senp oncekı durumu gosterıyor. Önunde de rakıkate hiç uymavan bir şehir hatları gemısı var. Kız Kı.le=ı de tezat teşkıl edıyor. Macfenî paralar da oyle, 250 kurusluğu ele alahm Ona 250 kurusluk d«"ğcr veren madenı değil, devletin itıbarıdır. O hal de onu o kadar kccaman yapmakta mânâ nedır?.. Çok değil on tanesinı cebinize koyun ve netıceyı gorün. Ben bır banka memurujum. Yuzlerce lıralık (250'hk) madenî para ile esnai n dolastıfını ve butünlemeye uğraştığını gbrdum, kımse istemedı. 50 kuruşiuklardan memnun kaç vatandaş var. (Isim ve adres mahfuzdnr) slında 100 yıldan beri denenen * » fakat bır turlü başarıya ulaştırüamayan kas naklınin başarısı «llım için yapılan» bir araştırmanm sonucu olmuştur. Başarı volunu açan bırıncı araştırmayı yapanlar plâstik cerrahısınde bır devır açılacagıru akıllarına bıle getırmemişlerdi. Bugüne kadar 40 hasta hem fıziki, hem de psıkolojık yonlerderı bu ameliyat sayesinde rahata ka\Tişmuşlar ve felçli yüzlerini hareket ettirir hale gelmışlerdır. 1960 yüında Londra'da Middlesex Hastanesınde çalışan Dr. Noel Tjompson kas naklı ile ilk defa ılgılenmjştı. Aslında kas naklı 1874"ten beri denenıyordu Fakai ameliyatlar hep başarısızhkla bil raışti. Çünkü, nakledılen kas, kan la iyı beslenemedığı içın çabucak clujordu. A FELÇLt GÖZK.4PAKLARINA KAS NAKLt YAPILDIKTAN SONRA.. Plâstik cerrahlar hastalıktan, ka zadan veya yaşlıhktan bozulan, ârızalanan yıizler üzerinde gerçek ten başanlı düzeltmeler yapıyorlardı Ama, yüzü normal biçimind* tutmak olanağmdan yoksundular. MeselS, deri nakli sayesinde fect sekılde yanmıs bir yüz düzeltilebıliyordu. Ama yarah kısıra sağ daysa ve hasta gulmek istese ancak sağ tarafını hareket ettirebiliyordu. Bu cins kas felçleri birçok problemi d« peşinde getiriyordu. Gözün kapanması zorlaşıyor, ko nusma bozuluyor, devamlı çekilmeler oluyordu. Ve bunlar hastanın sosyal haya tmı altüst etmeye yetiyordu. Tabii psLkolojık bunalunlar da sürüp gidiyordu. MİLANO 21. MIPEL İtalyan Deri Eşya Sergisi 10 H HA11KAJN l»72 İLK AMELİYAT MİLANO rUARl SJAHASI PAVYON NO. 30 (PtAZZA « FEBBRAtO) Bütün italyan deri eşya lmalâtçılannin yılda İki kere diinvanın bütün memleketlerindekı müştenlerle yüzyuze geidıgi ou Serp deri eşya sanaviinirj yegane va en komple panoramasırtn MIPEL Serglsınue teşhır edllen mamuller: Hedıyente e;va oüro eşyası, bavullar, valızler. seyahat çantalan el çantalan Kemer ler. şemsiyeler küçük maroken eşya portfdvler ceşıtlı esvalaı Deri e?ya türünde lhtısaslaşmıs tek sergi olan MIPEL ıntısaslasmıs müşteriler tçin düzenlenmiştir Bu sergide, 1972 Sonbahar / Kış sezonunuo venılıkiennden esaııtiyonlar sunulacaktır cMüştert Kartlaru İçin lütfen zamarunda müracaat UKlSEKALh Ut.1 MIPtL Vla G Leopardi. 14 2U123 MIM.\(I (Italie) Tel. 872J2O 872.182 89X^7? (Ba^ın 31722) 3Sİ7 mine uygun olabileceğine uıanmamaktadır. Sonra vücudun diğer yerlerinden almacak kaslann da sayısı sınırbdır. tşte' bu yüzden yeni teknik genış ölçüde felce uc ramıs vücut bölümlerinde çu aı için uygulanamamaktadır Dr. Thompson'un tekniği saye sinde noksan kas gelişmesi yüzür den iyi konusamayan çocuklarp bu olanak sağlanabilmektedir. Fel ce uğranus parmaklara da yer 1 metod sayesinde hareket sağlan= büeceği tahmin edilmektedir. durum krndhinde onu alınma» bif bunalıın me\dana çctirnıişli Amplivnttan <«nra h.:tJin artık pkikivalriM"e hir d?ha eılnıırti. Sımdi nese irrrisinrfe (H'ı^ın uenc işçl yakında e\lcncrc*ini de bana hildirdi Aıtıplivaltan onre bdyle bir se>i riu^ıınmrk hılp ken d'ni için imkânsızdij Dr. ThomnsAn'ıın teknik saye* sınde bu ınşaal ışçı«nın benzen onbinlerce insan .ımkânsı? ancek leştiren» maharetlı ellenn kenrlıle rine de uzanmasım beklemektedırler. BAŞLANGIÇ ıThompson, Amerika'da bu konu merinde çalışan meslekdaşları ile gorüşmeler japbktan sonra parça yerine bütun kasm naklini on gören bir tekniği gelıştirdi. Metod eskisine gdre çok ıyı sonuç vermişti. Affld §ifa oranı 0/o510'u geçmiyordu. Thompson bu konuda şoyle diyor: >Bu oranlar çok düjüktu. Ameliyatı insanlar üzerinde denemeye girişemiyordum. Bu konuda oldokça kotümser düşünmeye baş lamıştım. Oeğer mi bn lşln üzerinde durmaya diyorr ı n ki, Ame rika'dan ilim için yapılnus bir a r.D PARLAK DEĞİLDİ FELÇLİ BtR AĞIZA KAS NAKLt YAPILDIKTAN SONRA.. .aştırmanın sonuçlan geldl...» Boston'da Ndropatologlardan ku rulu bir ekip kas dokusunun me tabolik özelliklerini araştırmışlardı. Başka bir deyişle bunlar kas dokusunun biokimyasal analizin: yapnuşlardı. Czmanlar, sinir tema sı kesilmeyen kaslann genlş ölçüde bir kan desteği olmadan da vaşayabildiğini ortaya çıkarmışlar dı. HAVA K U ^ v S f E R İ N İ GÜÇLENOİRMEKLE MÜMKÜNDÜR OHCİ.."" ,,,^ou^»""^: ÜMİT IŞIĞI ma Dr. Thompson'un bekledığı mucize olmuştu. îngiliz Tıbbi Araştırma Komitesinin sağladığı 7.500 «terlinlik bir fon ile 'Dr. Thompson sinir irtibatı kesilmemiş kaslan köpeklere nakletoıeye bajlayarak çalışmalara giry miştl. Dr. Thompson yeni teknik sayesinde kaslann °'a 80'inin sağlam olarak muhafaza edilebildiklerini görmüıtü. Çünkü sinir irtibatı ke silmemiş kaslar çok kana ihtiyaç göstermiyor ve bu arada komsu do kularla kaynaşmak için gereklj zamanı da bulujordu. A NİMBÜS PLÂSTİK CERRAHÎ r. Thompson bucdan 2JS yıl önce bu cins bir hastaya ilk ameliyatını yapmıştı. Bakın Dr. olayı nasıl anlatıyor: •Hasta bir hemşire idi. Bir ameliyat sonucu yüz sinirleri zarara ug ramıştı. Yıizünün sağ yani hareket kabiliyetirü tamamen yitirnıişti. Hasta gözünü kapayamıyor. Iğzmm saf tarafmı oynatamıyor. Kısaca günleri zehh* olup geçiyor du. Kendisini ameliyat eden doktor, beni tavsiye etmis belki bir seyler yapabilecegiml soylemlş. Bu cins bir olayda klâsik yol yüzü gererek diışük kaslar» destek olacak bir ameliyattı. •Kendisine çalışmalanmı anlattım. Ve izin verirse kendisini iki bölümde ameliyat edebileceğhnl söyledim. Birincisinde kaldırma işini yapacaktım. Ikincl bölüm İse kas nakli idi. Büyük bir cesaretle bana <Evet> dedi. «Ameliyattan sonra ilk üç ay Içersinde hasta ağzmı oynatmaya başlamıştı. 6 ay sonra ise kas ha reketleri büyük ölçüde normale dönmüştü.» tlk ameliyatında Dr. Thompson ağız üzerinde genij ölçüde durmustu. Çünkü hastasmm «a büyük ?ikâyeti bu idi. Bundan sonra Dr. Thompson, felçli yüzleri ameliyat ederken üç yoldan gidiyordu. Birinci yolda, halka kaslar Oze rinde duruyor ve böylece hasta nm afzını oynatmasmı sağlıyordu. ikinci yolda, gözlerin normal hareketi sağlanıyordu. Nihaytt üçüncü yolda ağzm açılrp kapanma sı ve gülümsem» olanağı sağlanıyordu. D PSİKOLOJİK İYİLEŞME as naklinden sonra gerçeklesen fiziksel düzelmeyi, psikolojik rahatlama izlemektedir Dr. Thornpson bnnu bir bastasını örnek «östererek şöyle anlatıyon «Sözünii ettiğim kiçi iklnd ameliyat ettiğim hastamdt. Baca gelinceve kadar bir psikiyatristin kontroln altında bolnnuTordu. Bu genç injaat ls<,Hnln dojruftan rütünfln bir tarafı feleU idi re bn K S on 50 yü içerisinde gerçekten böyiik bir atılım yapan plâstik cerrahi kas naklinde başan g<Ssteremedigi için birçok ukıntı içcrisin» düsmüjtü. ZAYIF NOKTALAR Y Kımytgeı Nısanlandılar Krrvansarav 21/5 972 tıtanbul ATir ile £ ürün iki tsrafınds 20'jer kas bulunmaktadır. Dr. Thomp»on bunlann hepsinin nakü Cumü ırlyel