27 Kasım 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SATFA tKÎ :CUlVmURİYET: 9 Şubat 1972 zun zamandanben dövız sıkıntısı çeken Türk ekonomisi nispî blr ferahlıga kavnsmuştur. Döviz rezervlerinin 864 milyon dolara jükselmesi bo ferahlığın başlıca sebebidir. Daha öncekl dönemlerde kaydedilen düşük seviyelere kıyasla çok iyi kabul edilen bn rakkam ithalat sorunlarını «şimdilik» kaydiyle eözümJeyecek görunmektedir. Bnrada «şimdilik» kelitnesi ve ulaşılan sevinç verici daramnn «devamlı» olamıyacagh endisesini taşımaktadır. Bn endise yersiz değildir. Döviz rezervlerinin artışında işçi dövizlerinin büyük bir rol oynadığı bilinmehtedir. Türk ekonomisinin döviz gelirinin başlıcak kaynaklan, ihracat, turizm. işçi dövlzi. dış hizmetler, yabancı sermave. dıs yardım ve dış kredilerdir. Son yıllards hu kalemlerden «işçi dövizinin» artısı büvük bir hız kazanmış ve döviı rezervlerinin viiksek sayılan rakkama nlasmasına sebep olmnstnr. U DÖVİZ REZERVIERİ Prof. Dr. Ahmet KILIÇBAY gerekır. İşçi dövizi Batı Avrupa ülkelerinin, bilbassa Almanya'nın ekonomik durnrnları ile ilgilidir. Yakın bir gelecekte degişik şartlarla karşılaşraa ihtimali yoktnr denilemez. öte yandan, döviz stoklannda görfilen bn artiş dikkatin ödemeler bilânçomuza etki yapan ana faaliyetler uzerinden alınıp başka yana çevrilmesine de sebep olabilir. Anl dava ö . derneler bilânçosnnda, nzon vadeli ve güvenilir denge şartlannın aranmasıdır. ekonomisi için kıt bir kaynak ulmakta de. vam edecektir. Bn kaynağı bazı bilgi yetersizliğine rağmen, bazı ekonomik lercihler yaparak millî hedeflere en nygun biçimde yöneltmek mâmkündür. t 969, 1910 yıllan kalkınma programla* rında döviz kıt ve sınırlayıcı bir faktör olarak millî ekooomik taaliyetleri etkilemiştir. Dıs yardım ve kredilerdeki azalma eğilimj. durnmn biraz daha sıkıntılı hale sokmnştor. Agustos devalüasyonu ile birlikte sa|Ianan krediler ithalat güçlüklerini kısmen önlemiştir. Şimdi 884 milyon dolara nlaşan rezervler ferablıgi biraz daha artıracaktır. Buna raftnen önümüzdeki yıllarda ekonomik kalkınraamızın çerektirdiği itbalatın finansmanı (gerekli dövizin sağlanması) yolnnda devamlılık ve güvenirlilik elde edilmiştir denilemez. önümüzdeki yıllarda dıs yardımlara olan ihtiyacın azaltılması plânlanmiştır. öte yandan isçi dövizi nznn vadede güveniljr bir kaynak olamaz. Bu şartlar altında giivenilir, devamlı döviz geliri kaynaklarının bnlunup geliştirilmesi gereklidir. öte yandan iyi knllamldığı, yönü iyi tayin edildiği takdirde dövizin ortalama milli verimliliği çok yüksektir. Bazı dallarda ise verimlilk bu ortalamanın da bir bayli üstündedir. Ancak milli verimjiliği çok viiksek olan bu dalların ferdi verimlilikleri o kadat yüksek olnvayabilir. Bu sebeple 804 milyon dolar dövizin dağıtımında miUi ekonomi bakımından bazı batalar yapılabilir. Bu hata. Iarı önlemek ve bn önemli kaynafı (dövizi) iyi kullanmak için bazı «ekonomik kriterlereı sahip olmak gerekir. Çok sesli Sonııc öviz rezervlerinin 8(4 milyon dolar t/lbi bir seviyeye yükselmesi gerçekten sevindiricidir. Ancak bn «sevinç»in heraen arkasından derin bir düşünce gelmektedir. Döviz akımı devamlı olabilecek midir. döviz milli ekonominin yararına knllanılabilecek midir? Ynkardaki sornlardan birincisine «is. çi dövizi» gelirinin nznn vadede gövenilir bir kaynak olamıyacağı cevabı verilir. tkinci sornnun cevabı, yani dövizin millî ekonominin yararına knllanılıp knllamlamıyacağımn tayini gerçekten güçtür. Dövizin venellildiîi üretim dallarının milli verimlilikleri ile ferdî verimlilikleri farklıdır. Bn farkları belirten bilimsel çalışma maalesef yapılmamıştır. Bu sebeple karar otoriteleri gerekli aydınlığa ve isıfa sahip değiidirler. Runa rağmen «şimdilik» kavdı ile bazı kriterlere basvnrulabilir. Ba kriter, dövizin yöneltildi»i üretim dallannın varattıklan mal ve hizmetlerin milli ürelim üzerindeki dolavlı ve dolaysız toplam etkileri en vüksek ol. ması sartı ile sıkı sıkıya iliskilidir. ~t~\ öviz dafıtımında ferdî rantabilitesi * * yüksek görülen üretim dallannın bas. ka kriter yardımı olmadan seçilmesi yakın geleceğin ekonomik dengesi ve kalkınma hı21 bakımından mahzurln olabilir. Bundan başka döviz stoklannın, bazı malların pahalılığını önlemek üzere itbalatta kollanılmasının bir alıskanlık haline getirilmesi de tehlikelidir. Bu davranış bir yandan, ekonomi. nin, fiyatları kararlı tntacak bir yapıya «ahip olmasını önler öte yandan döviz kaynaklarının daha iyi maksatlarla knllanilması şanslarını azaltır. Döviz rezervlerinin, döviz kazanan üretim dallannın (ihracat endüstri. lerinin) gelistirilmesinde knllanilması fizerinde durnlması gereken bir yoldur. Bn yol. dan döviz hem sınaî kalkınmaya hem de daha çok döviz kazanmaya yol açan bir biçimde knllanılmış olabilir. TARTIŞMA ne de doğunundur ayın Suna Kan'ın mektubu üzerine gazetelerde süregelen va bazan kırıcı ve ithamkâr olan karşılıklı yazıları üziilerek okudum. Bu çatışmanın nedenınde hâla üniversıtelenmizde bilimsel müzik kolunun açtlmamış olmasında öDemli payı vardır. Suna Kan ve onu destekleyenler, yazılannda Türk Sanat Musıkisinin (klâsik müzik) Bi çok şey Ooğuda başlamıstır. ranstan alındığını, Havas musi Nitekim su ve yel değınnemnin kisl olup, devrim kapattığını, bu îtoğudan Batıya geçtığinı r.erkes nun yerinı çok sesli müzıgin al bilir Krombı bunun Bauda yr.yıl ması gerektığıni ılerı sürüyor\»ı masınm 3 C yıl sürdüğünü öeürC Hattâ Karşı tarafı irtica üe ;tham tır Aa\^ Batı bunu ge!ıştir;:uş, edenleri de oldu. Çok sesli müzi sadece su değirmenı ıçin .leğtl, ğin Batı menşeh oldugunu ve na ıpek, yün dokuma endüstrısine, sıl Batının teknığinı, tıbbını ti rattâ maden endüstrisıne uypu'.ayatrosunu alıyorsak, çok sesli masını başarmıştır. Ama Doğuda müziğini almak zorunda oldugu an değımıenı olarak kalakamıısmuzda israrla duruyorlar. AKsinı tır Bu ceğırmen, Işlerını elındcn savunan Türk müziği taraftarlan aldıgından Batıda köylu ısyanlaısc, Batınır; müzigınin bıze yahan nnın başlangıcı bile oiınuştur. cı müzik olduğunda israr ediyor (CrombieK Batı, değırmtn gibi, lar ve ulusal müziğin ona dayan kâğıt, porselen, kadife, top v b. dınlamayacağını ileri sürüyorlaT ıle birlikte clçülii ve çok sesli iki taraf ta haksız, lkt taraf ta müziği de bilimle birleştırıp gebilimsel olarak yanm denilsbilir iiştirmiştir. Kımya, cebiri de bbyAcaba Batı müziğini Batılılar mı le. Nedeni de daha 13. Yüzyıidan ortaya çıkardı? Ben müzisyen ol itıbaren Oksford ve Kcmbriç Ümadığım İçin detaya giremem, niversitelerinde ve başkalarında ama şunlara değinmemı bihnısel müzik biliminin öğretilmciidir. yönden gerekli gördüm: Ölçülü (mensural) ınüzık r.e 40 yıl sonra Yunan malıdır ve ne de Batı malbette saf b;r müzik oiamaz Ldır. Bunu Batı da kabul tdiyor ve Türkıyede tanh ö;xesinHem de bizim hatırımız için yadenberi yaşayan ınsaıılarm zılmış kitap ve yazüarda değil. Örneğin: Oksford Üniversıtesi bi müziği olmuş ve birbirlennı etlim tarihi öğretim üyesl Krom kıiemişlerdir, ama geriye giderek bi'nin (A.C. Crombie, Augustine değil, ileri giderek. Boston da to Galileo, Penguine Books 1969) Harvard Üniversitesinın dâvetli513. Yiizyıl arası Ortaçagda Bi si olarak Hacaturyan'ın keman lim Tarihi: Ogüstin'den Gahle'ye konçertosunun Boston senfonisi adlı kitabmda (s: 191192) şunlar tarafından Muench yönetimınde ilk olarak ABD çalınışma dâvet yazılıdır: «... Ortaçağ müziğinin temeli edilmiştim. Programından AnaYunan makam sistemi (Gre dolu'nun Kızılırraak v.b. bölgeek system of modes) olup. len halk miiziğinden eslnlenerek 20. Yüzyıl içinde âşina olduuu bestelendiğı yazılı idi. Dınleyonmuz tek makamı C major skala ler bilir, yazmasına bizim ıçin sıdır. Yunan müziği sadece mclo geıek yoktur, havalan derhâl tanır. Bu eser nasıl mejdana geldilere dayanırdı... mış? H.S. Arel adı geçen etüiüi armonı hakkmda tlkırlen ıiün sonunda şöyle diyordu: (yoktu... Kilise müz'ığı de bas«Türk müziğini varatacak heslangıç döneminde çok basit aChant» lardan ibaretti kı, bun tckârın yüksek tahsilli olnıası, larda notalar akıcı değer taşular Türk ve Batı müziğinin tümünü dı. Mensural yahut ölçülü rr.ü (teori, bilim ve pratik) aynı dezik, ki notalann zaman süreleri recede bilmesi, doğuşta müziee ölçülü ve kendi aralannda t&m ıstidatlı olması, sadece müzikle orantılı (ezact ratio) olan müzik uğTaşması gereklidir.» tslim Alemi'nde icad edilmiştir. SONUÇ Bir çok Arab yazan ve bunlar relin bu tavsiyesinin üzearasında en önemlisi Al Karabi rinden kırk yıl geçmıstir. O en önemlileridir. ölçülü müAynı şeyleri tartışıyrıuz. zik üzerine yazılar yazdılat ve 11 ve 12. Yüzyıllarda «mensural Kembriç Üniversitesi müzik bömusic» bilgisi Hıristiyan alcrnine lümünU 1969 da bilhassa, Dr.arIspanya üzcrinden Arap mfizik bakır Onıversitesi müzik bölümü eserlerinin Bathiı Adelard ve programı için gezıp görüşmc'.er Gundisalinns gibi bilim adamla yapmıştım. Orada Türk müziği nnca tercümesi ile girmiştir. Bu ıçin yapılan bilimsel calışmaiar ffünkü Batı notasının esasını, ki gördüm. Halen hangl Ünivers;'*tam zaman ölçümünü ifadeyc ça mizde müzik doktorası yapılıyor? lışır, Oksford'da okuyan Con Söyleyince garipseniyor. DıjarGarlan (John Garland) ve Köln' batar Üniversitesı müzik progralü Franko kurmuşlardır... Har mı için sayın H. Şimsek ve M. moni ise !)00'üncü yılda organon: Fenmen ile çalışma yapsrken diphony adı altında başlamıs o (program hazırlanmıştır), eseflup, lslâm âleminde de bmğımsız le, değil doktora yaptırmak, Uninlarak gelişmiştir. Karabi, orne versite seviyesı öğretun için hağin daha 10. Yüzyılda «major zır oımadığımızı saptadık. Karthird and minor third as con şılıklı birbirimızi kırmak yerine, bilimsel olarak Doğu ve Batı mücord» olarak tanımlamıştır..» ziklerinin bilimsel yönüntl öğre Bu kitabın basılış tarihlerı 1959 tebiime imkânlannın hazırlann.ave 1969 dur. Türk musıKisinin sı için gayret edelim ve AraenBizans musikisinden alındığını kan, Ingiliz ve Rus Universıteleiddia eden Ingiliz papazı ve koro rinde olduğu gibi bilimsel çalışşefi Hatherley'in «A teatine on maıara geçeiim. Metalürjı oıiiiaByzantine Music, 1882» den tim aun oto motoru yapılamaz Bilimdoksan yıl sonra yazılmıştır Esa siz, teonsız müzik te gelışn;ez. sen H. Sadettin Arel'in TUKK Çok iyi otomobil kullanmanın oLÜK dergisinde 193940 yılların tomobıl yapmağa elverışU olmada 1 inci sayıdan 15 inci say;ys> ması gibi, iyi pıyano çalnınk ta kadar devam eden çok genış ve Batı müziğini Türkiyeye yerıcş«Türk Musikısi Kımındır?» adlı tiremez, ötekini de ge!ıştiren>=z bilimsel efüdünde gereklı bilim ve geliştirememıştir de; hem de sel tartışmalar çoktan yapıimış esasmı biz kurdugumuz haicp. idi. Bizans kilise müziğinin Türk Saysılartmla. (isterseniz îslâm deyinız) müzıProf. Dr. Sabahattin HA\'ZIN ği eğemenüği altına çoktan girdiğini Batılılar kabul etmışleroir Elbette ki karşılıklı alışvenşler (•) Farahi Orta Asyada Farab şehrinde doğmuş biı Türkolmuştur, fakat sonuç budur tür. Kanun çalgısını uad etYeldeğirmeni miş olup. müzik teorisinin fiziksel yönününü ortaya Şunu kabul edelim kl, Dokoymuştur. ğu uygarhğı yüksek iken pek •» n dnrum karsisında fizerinde Snemle ^^ danılması eereken bir soro akla eeliyor: «İşçi dövizi», devamlı, çüvtnilir bir kaynak mıdır; asıl döviz kaynaklan neler olmalıdır? 1969 yılının Mart a.rında 18 milyon dolar gibi çok düsük bir seviyeye inen rezervler sonraları oldukça intizamlı bir artıs eöstcrmiştir. Cç yılı kavravan bn rakamlar 1963 yılından bn söne döviz reıervlerinde devamlı bir artıs egiliminin bulunduRiır.u zöstermektedir. Bn eSrfintü sevindirici olmakla beraber düşündürücüdür. Devamlı kalkınma * • " 3rk ekonomisinin kalkınmannda en •• * büyük iki etken ve sınırlayıcı iki faktör railli tasarruf (ve yatırım) hacmi ile dö. viz seliridir. Yıllardan beri bn iki kıt kaynak (ınillî tasarrnf ve döviz) su veya bu şekilde, kalkınma hızını ve yönünü etkilemiştir. Devamlı ve dengeli kalkınma millî tasarruf ile net döviz kazancının miktarlarına ve aralannda da belli bir ahengin bnlunmasına bağlıdır. Türk ekonomisi bn alanlarda tam nir «ahenk»e ulasmıs denilemez. 804 milyon dolan bulan döviz rezervlerinin knllanılması hakkında Maiiye Bakanlıcınca verilen bilgi ilei çekicidir. Verilen hil. eide rpzervlerin nasıl knllanılacafının he. nüz «ayin edilmedigi. ileride kamu veya özel sektör vatırımlarına vöneltilebilece£i belirtilmistir. Plânlı bir ekonomide dövizin nasıl k«llanılacagının evreldrn bilinmesi, ibtivaç alanlarının önem sırasına göre belirienmiş bnlnnması gerekirdi. 1963 yılından beri faaliyette bnlnnmasına raemen Devlet Plânlama Teskilâtı dövizin cesitli faalivetlerdeki milli maliyeti ve knl. lanıldıgı dallardaki sosval verimliliii hakkında, yaklaşık da olsa. bir bilgiye sahip olamamıstır. Bn sebeple 1 dolarlık dövizin Türk ekonomisine neye roal oldngu, belli kailarda kuilantldığı takdirde. oralardaki verimliliğinin neler olacaği hilinmemektedir. Bn sebeple, dövizin knllanılmasında kararsızlık gösteren otoritelere bak vermek terekir. Ancak döviz, bugünkü dnruma rağmen Türk S Devamlı denge öviz stoklarındaki artıs, dıs eknnomik ilişkilerin en önemli kalemi sayılan dıs licaretteki eelismenin sonucn degildir. Daha sçık bir ifade ile, döviz rezervlerindeki ar. tış Ihracatın ithalattan fazla olmasından dojmamıştır. Akdne, dıs ticaret açıkları buyümekte devam etmiştir. 1969 yıfanda 264 milyon dolar olan dış ticaret açtjh 19TO'de 359'a yükselmistir. 1971 yılı açıjının 450 milyon dolan asacaft tahmin edilebilir. Böylece. dö. viz rezervlerindeki de|ismenin en giivenilir kaynafı olan «dıs ticaret fazlalıfı» mevcnt değildir. Bunun tersine çittikce hüyüyen bir dıs tiearet açı£ı vardır. Döviz rezervlerinin perek aylık, gerek yıllık ve Rerek kiimülâtif olarak terkibini tayin eden avrıntılı ve güvenilir rakkam bnlmak çok jüçtür. Bnna rağmen, evvelee belirtildiği fibi, işçi döviz. lerinin bnnda büyük rol oynadığı şüphcsizdir. Ancak «isçi dövizi>ne devamlı ve eüvenilebilir döviz kaynağı gözfiyle bakmamak Dövizin maliyeti ve verimliliği öviı, çeşitll dıs ekonomik faaliyetlerin ve onnnla ilgili (edakârlığın sonncn o . larak kazanılır. (Hibe ve faizsiz krediler ha. riç) Ba faaliyetlerin başlıcaları ihracat, hizmetler (turizra dahil)dir. Ihrac edilen malın ve yabancılara yapılan hizmetin ekonomik maliyeti vardır. Dövizin millî ekonomi için maliveti bnnlardır. tsçi dövizinin millî ekonomik maliyeti (diğer döviz kazanan faaliyet kollarına nazaran) çok düşüktür. Yerli iş yerierinin bazı vasıfiı işçi ve nştadan mah. rnm kalmaları dısanya jriden isçinin ekono. mik maliyeti olarak ele alınabilir. Bnna karşılık iş yerleri yeni yetişenleri knllanmakta ve dışan giden işçi milli istihdam seviyesini yükseltmektedir. E! Lise mezunları yakınıyor ama yüksek öğrenimin defaydası yok 25 Ocak 1972 tarOıll Cumhunyet Gazetesinin, Cumhuriyet'e Mektuplar sütunlannda «Büyükler biz» hiç düşünmüyor» başlıklı yazıda lise mezunu arkadaşım gibi ben de çeşitli jmkânsızhklarla tahsilimi 2 sene evvel Diş Hekimliği Fakültesinı bitirtnek şanssızlığına utradım. O zamandan bu zamana kadar maddi olanakjardan mahrum bir aile olduğum açtınlır. Bu liseli genç arkadaiçin banka kredisl veya başka sıma soranm onunJa benim farsebeple bir türlU muayenehane kım ne? Yüksek tahsil yapsa açamadım. Mevcut iş yerlerinı ne fark edecek, çeşitli fakültebelli kapitaller ve niifuzhı diş leri bitirip görev bekliyen sırakalfalan bir diş nekimini en da binlerce genç dimağlar var. fazla bin liraya satın aldıkları Avrupa memîeketlerine işçi oiçin bu şanslılığa da mazhar o larak giden on beş blnin üzerin lamadım. T.C. de saglık hizme de ögretmen ordusu var. Bintinde bir göreve atanmamı ge lerce doktor, mühendis, teknik çen sene istedim. 6 ay sonra eleman ve milletin parasiyle cevap geldi kadro yok dediler. tahsil yapmış sayısı onbinleri Bu sene müracaat ettım sırada bulan ilim adamı şahsiyetier bekleyeceksin dediler. Stfahen var, kim çıkmış bir tedbir alşimdiki Bakanımıza eUtim boş mış bir çare düşünmüş? Hiç kadrosu olan yeri kendim takip kimse, zira Türkiye'de insan ederek Bakana arzettim. Baş çok ucuzdur. Ihracatında bir kasun tayin ettik geç kaldın kısıtlama yoktur. bir dilekçe ver biz size netıceyi Bu genç kardesime agabeyce bildiririz dediler. tavsiyem; kendisine zahmet eBu yoksul milletin parasiyle dip Üniversiteyı meşgul etmetahsil yaptım, hizmet ettirmi sin, bü>ük şahsiyetlerin rahatıyorlar, fakir halka sabote bile nı bozm^sın. Bu yola harcayayapıyorlar. Almanya'ya arnele o cağı enerjiyi yurt dışına gitlarak mı gideyim dedim daha mek için harcasın, başaracakiyi olur dediler. Bir kaç gün tır, büyüklerimizin de tevsiyesı sonra Sağlık Bakanının gazete budur, zira Türkiye'nin gelecelere beianatı «Türkiye'nin yir gi bu dövize bağlanmıştır. Anmi bin diş doktoruna ihtiyacı cak memleket'e bu yolla faydavar». Bu sayı hangi değerlendır iı olabUir. Büyüklerimizin emmeye göre acaba. Bir tefeciye ri de budur. Selâm sevgiler. Devlet Bankalanndan Nr kaDiş Hekimi lemde milyonlar verilirKen, na Dursun YILÜI2 muslu yüksek tahsilliye niçin Hayriye Tüccsrı cd. No: 13 kredi açılmaz el aleme avuç Aksaray tSTANBLL Cumhüriyet'e mektuplar j NKSCO'nnn 1972 yılını Dünya Kitap Yılı ilân etmesi birkaç gfin Snce de Milli tğitim Bakanlığı'nın yurt çapında bir kitap fuarı yapma karan alması, kitap fuarlan üzerinde durmamızı gerektirdi. Bakanlığın karannı çok olumlu karşıladık. Fakat hiıim asıl dilegüniz bir gün Türkiye'de de uluslararası bir kitap fuarı açılabilmesidir. Ancak bu, bir ülkenin kültür ortamıyla ilgiii olduğu kadar, büyük bazırlıklar ve örgütlenmeler isteyen bir iştir. Onnn için biz bugün ulns çapmda bir fuarla yeiinelim, uluslararası bir fuar için de ortam ve imkân yaratmaya bakalım. Fuar ve sergı bizim yayımcı ve kitapçılanrruz için pek yabanct bir konu değildir. 1937'de îstanbul Oniversitesi'nin büyük bahçesinde açılan kitap fuan, Birinci Neşriyat Kongresi dolayısıyla Ankara Sergi Evi'ndekı büyük kitap sergisi. sonra Türk Edebiyatçılar Bırliği'nin açtığı başanlı sergüer. çapları küçük de olsa, bu yolda iyi kötii bir gelenegimiz olduğunu gösterirler. Şimdi yıl 19T2. kıtapçıhgımız bir hayli ilerledi. yayınevlerimiz daha çok, kitap tirajlan arttı. onun için yapılacak fuar iyi düzenlenirse bu yoldaki gelişmelerin bir göstergesi olacaktır. u KİTAP FUARLARI YAZAN: «Paperback» denilen ucuz kitaplarla ilgili bir afiş kazannıış. Bütün dünyadaki bibliyograiyalara, kitapla ve kitapçılıkla ilgili veni yayınlara da koskoca bir bölüm aynlmış ve bu böUimde istediğiniz kadar oturup in celeme yapmanız imkânı sağlanaııştı. Fuar düzenleme kurulu bir •Fuar Klavuzu» ile «Fuarda Kim Kimdir?» adlı bir kitap yayınlamıştı. Neredeyse bir şehir diyebileceğimiz bu fuar için bu ik.' kitap. birçok kolaylıkiar sağlıyordu. H! Arslan KAYNARDAĞ dir. tşte Almanlar Frankfurt'ta uluslararası kitap fuarlannın en zenginini yapmakla bu ılgi ve sevginin zirvesine ulaştıklarını ispat ediyorlar. Frankfurt Fuan 23* üncü fuar idi. Söylendiğine göre bu fuann tarihi daha eskilere gidıyor. Düşünün, o zaman daha matbaa bile icat pdilmemiş. Onlar 23 üncü derken modern anlamdaki ilk fuan kabul ediyorlar. Hitler zamanında da böyle bir fuar açabilmişler mi ki, bilmiyorum. Bana kalırsa açamamışlardır. Açtılarsa bile çok fakir, çok komik bir şey olmuştur. Zira gelmiş geçmiş bütün tarihin en korkunç kitap düşmanları Nazi Almanlar ıdi. Ne olursa olsun kitaba karşı böyle bir tutum bir millet için kolay silinmez bir lekedir. Fakat lkinci Dünya Savaşı sona erdikten sonra Almanlar bu lekenin bütün bir millete maledılemeyeceğini gösterdiler. O düşrnanlık, dünyanın gidişinden habersiz birkaç maceracı delinin bir milletin özeür düşüncesinı yok etmek ıstemesinden başKa bir şey değildi. Oysa şimdiki At manlar o günleri uzak kötü rü yalar gibi hatırlıyorlar. Bugtn Almanya'da hiçbir düşiinceye baskı yoktur. Her kitap serbestçe satılıp okunabilmektedır. lmanların. kitap sevgısinin, düsünce özgürlüğüne bağlıhğının somut örnegini FranKfurt kitap fuanna gittiğimızde yakından gördük. Fuarın kapısı herkese olduğu kadar her kitaba da açıktı. Kırmızı zemin üzerine sayfalan açık iki bitişik kıtabı anblem olarak alan fuar bayraklan daha fuar açılmadan şehrin birçok yerinde dalgaglan maya başlamıştı. «Kitapçılığm Medınesi» diye ün salan bu şehir, bu ününden haklı bir öğun me duyuyor ve bunu her fırsatta belli ederek seviniyordu. Havanın bir hayli soğuk olmasına rağmen fuara gelenler çoktu ve Almanlar gelenleri iyi bir şekılde ağırlama telâşı içindeydiler. Bu yıl katılan yayınevleriyle kitapevlerinin sayısı 3525'i bulmustu. Her yıl yeniden katılanlar büyük sayılarla artıyordu. için böyle güzel bir fırsattan ustalıkla yararlanıyorlardı. Elde ettikleri sonuçlar da o derece başanlı oldu. Ticarî yön Her şeyin üstünde uarda herşey kitap ve kitapçı içindi. «herşeyin üstünde kitap» vardı. Dolayısıyla fuann egltsel vönü öteki yönlerinden ağır basıvordu. Akın akın gelen ziyaretçıler ve katılan ki tapçı lar beş gün içinde pek çok şey gorüp öğrendiler. Öyle ki, bu ögrendiklerint başka koşullar lçinde vıllar boyunca zor öğrenirlerdı. Fuar modern dekorasyon imkânlannın en güzellerinin denendiği dörtbaşı mâmur bir serçi idi. Geniş bir alandaki büyük sergi binalarından dördü bu işe aynimıştı. İlk bina (ki en bü>âiğü o idii daha çok devlet olarak katılanlara verilmişti. Çocuk kitabı yayınlayanlann çoğu, coğrafyacılar, tıp v.b. teknik konularda iş yapanlar, Bahailik dahi! dinî kitap yayınlayanlar keza bu binada yer almışlardı. tkinci binada devlet olarak ka tılanlann dışındaki kitapçılar bulunuyordu. Üçüncü binada aşırı düşünce ve görüşleri savunan eserlerin yayımcılan hipiler ve televizyon stüdyosu bulunuyordu. Burası adetâ bir Hyde Park gibiydi. Dördüncü oinada örnek blr ki^apevi gösteriliyordu. öyle bir kitapevi ki, her şeyiyle gerçekten pınl pırıl bir örneklikte idi. Kapısından, vitrinlerinden tutun da icindeki en küçük bir ayrıntıya kadar gördügünüz her şey bir kitabevine vararlı olsun, onu güzelleştirsin diye düşünülmüş, taşınılmış ve ondan sonra yerine konulmuş. Bu bolümün biraz ötesinde .kitapçılıkta rasyonelleştirme» bölürnünü, gördük. Burada raf ve sergileme kavramlarının eriştiği en son aşamayı, paket yapma, etiket basrna gıbi işlere yarayan en son âlet ve makinalan uzun uzun inceleyebiliyordunuz. F Dünyadaki sergiler K YARDIMLARINIZIİSTEDİÖİNİZ BANKA ŞUBELERİNE YATIRABİÜRSİNİZ TÖRK HAVA KUVVITLCRim GOÇLENDİRME VAKFI itap fuarları gerçekten önemlidir. Her yıl sonbaharda açılıp beş gün sürdükten sonra kapanan Frankfurt Uluslararası Kitap Fuan'mn göz kamaştırıcı basanlan şimdi bizde de birçoklannı bu konuyla ilgilendiriyor. Almanya'dan sonra başka ülkelerde de dünya çapmda kitap fuarlan düzenleme işine girışildiğini görüyoruz. Bugün yen.'üzünde Frankfurttan başka Nis, Brüksel. Belgrad, Sofya. Delhi, Kahire. Tel Aviv Sao Polo (1) gibi şehirlerde de güzel ve iddialı kitap fuarlan düzenlenmeye başlandi. Dünyads ki kitap fuarlarının kısa zamanda daha da artacağını söyleyeb; liriz. tnsanlar uygarlık ve banşın nimetlerinden yararlanmalc için her şeyi yapmak çabasındalar. Uluslararası fuarlar da bu nimetlerden biri. Konu kitap olun ca fuarların havası ister istemez başka türlü oluyor. Daha yüceltici, daha güzel... Bir toplumun şaşmaz Ölçüsü kitaba gösterdigi ilei ve sevgi uann eğitsel ve kültürel yönü yanında ticari yönüne de definmek gerekiyor: MuhakJtak ki, fuarlar aslında ticari amaçlar için kurulurlar. Fakat insanlar onlan yalnız para sözü edilecek bir pazarlık meşheri nalinde göstermek istemiyorlar. Böyle işlerde bUe dünya uygarlığının eriştiği kültür düzeyine büyük bir yer vermesini biliyorlar. Bunn vukardaki satırlarda anlatmaya çahştık. Bu güzel ve uygar hava içinde tatlı tatlı birçok iş konuşmalan ve faydalı temaslar oluyor ve telif hakkı piyasasında hızlı bir hareket görülüyor. Telif hakkı ajansları büyük propagandalar yapıyorlar. özellikle son iki gün ticari hareket pek artıyor. Ziyaret çilerin alış veriş yapmalan yasak, fakat son gün alış veriş mümkün, hem de epeyce indirim saglanıyor. Bana şimdi soracaksınız: «Türkiye'den bu fuara kimse katılmadı mı?» Son fuara bizden de iki kitapçı katıldı. Büyük güçlükleri yenerek gittikleri bu fuardaki basanlan hiç de ktiçümsenecek şeyler değildi. Bütün diinya kitapçılarının ortaklaşa başarısı olan böyle bir esere iki Türk firmasının da katkıda bulunması takdir edildi. Türkiye' d.eki yeni yayınlardan tarafsız bir göz!e seçilen 100 tanesinin sergilenmesı, ayrıca yine yeni yayınlarırruzdan 1005 tanesinin iyi düzenlenmiş bir katalog içinde dünya kitapçılarına sunulması büyük ilgi ile karşılandı. F A A TEŞEKKÜR 2.2.1972 günü aramızdan ayrüan, değerli aile büyüğümuz | = AHMET SADIKOfiLü nun cenaze törenine katüarak, telgraf, mektup ve telefonla başsağlığı dileyerek, çelenk göndermek yerine Türk Eğitim Vakfı'na bağışta bulunarak büyük acımızı paylaşan, candan ilgilerini esirgemeyen bütün akraba ve dostlanmıza, resmî ve özel kuruluş temsilcilerine en derin şükran duygulanmızı sunanz. AİLESÎ = Manajans: 282/920 uara 42 Ulke, devlet olarak katılmış ve devletleri adına özel yerler ayırtmışlardı. Bunlar arasında Afganistan, Habeşistan, Tunus, Nijerya, Seylân gibi hiç beklemediklerimize bile rastladık. tngiltere, Sovyet Rusya, Amerika Birleşik Devletleri, her iki Almanya, Fransa, Italya, tspanya, Brezilya, Hoilânda, Yunanistan, Bulgaristan gibi devletler işe o derece önem vermişler ve o kadar ciddi bir tutum lçine girmişlerdi ki, kitaba karşı duyduklan saygıyı göstermek ve onu okuyucuya en güzel bir şekilde sunmak için maddi ve kültürel bütün olanakJarını kullanmışlardı. Bunlar ticaret Uişkilerinin ötesindekı amaçlara yönelcrek. kendi uy Karlık ve kültürlerini tanıtmak mılleUerinı dünyaya sevdirmek F uar süresince sergiler, yarışmalar, açık oturumlar düzen lenmis, imza günleri yapılmış, fuarla ilgili bültenler. gazeteler, prospektüsler yayınlanmış, tanınmıs kimselere kitap ve kitapçılık konusunda konferanslar verdirilrniş. Opera binasmdâ modern Alman balesi gösterilmiş, modern Alman müziği dın letilmişti. Bu arada bir önceki fuarda seçilen en güzel kitap kapaklanna ait bir sergiyi cezmek bi2im için yararlı oldu. Bu yılki yanşma, kitap afişi konusunda İdi. Kazananlan belli başlı bir jüri değil, sergiyi ziyaret edenler bir kutuya at'ldan oylarla seçiyoriardı. Afiş ?r tek bir kitap, ya da kitabevi için ticarî amaçla yapılmış şeyler değildi. Kitabı eğitim aracı, sanat eseri, kültür sembolü olarak ele alıp değer lendirmişlerdi ve hepsi de gerçekten başanlı idiler. Sonradan haber aldığımıza göre birincilıâ' F üphesiz ki, Türk kitapçılan gelecek yıllarda da dünya kitap fuarlanna katılacaklar ve daha büyük başarılar kazanacaklardır. Ancak katılan ilk kitapçılanmızı değerlendirirken duygusal nedenlerle «hasis» davranılırsa cidden ayıp olur. Zira 1971 deki bunalımlar Türkiyesinden iki Iritapçının kendi önemli sorunlarını bir yanda bırakarak, hiç kimseden yardım görmeden Frankfürt Fuan gibi bir yere gi dip bir şeyler yapmasının Türk kitapçılık tarihinde her zaman önemli bir yeri olacaktır. Nitekim Kültür Bakanı Talât Halman. iki kitapçının bu kültürel çabasını haber alır almaz onlardan birine pek nazik bir mektup yazmış, öğücü sözler söylemiş ve gelecek yıllarda devletin bu çeşit fuarlara katılması konusunda onlarm denemelerinden yararlanmalt istemiştir. Biz uluslararası fuarlara Türkiye'nin devlet olarak katıknasmdan yanayız. Ancak ilk şart şudur: Hükümet kitap konusundaki korkuyu yok etmeli. baskıyı kaldırmalıdır. Zira şu anda dünyanın her yerinde şu sözler yankılar yaparak dalgalanıyor: «Kitap herşeyden degerli, kitap herşeyden Ustün.» «Kitaptan ve okuyandan zarar gelmez.» «Her eve bir kitaplık.» ürkiye devlet olarak dünya fuarlanna katüdıgmda şu noktalan gözönünde tutacaktır: A Bizim devletimizin bir kitapçılıfı vardır ve bu zaman zaman pek haşarılı ömekler vermiştir. Ne var ki. daha çok 19M den sonra eski düzen ve titizlik kaybolmuş, devlet yayınlarını bir kalitesizlik sannıştır, Birçok eser tükendiği halde ye S ZIRAAT MÜHENDİSLERİ ODASINDAN • Saym üyemiz, Odamızın 18. Genel Kurul Toplantısı 2425 Şubat 1972 tarihlerine rastlayan Per^embe ve Cuma günleri Dil; Tarih ve Cografya Fakültesı salonunda aşağıda belirtilen gündeme göre yapılacaktır. Saat 10.00 da başlayacak toplantıya katılmanızı rica ederiz. GÜNDEM: ODA YÖNETİM KURULU • 1 Açdış; 2 Ziraat Mühendisleri Odası Başkanıran açış konuşması; 3 Misafirlerin konuşması; 4 Yönetim Kurulu faaliyet laporunun takdimi; 5 Denetleme Kurulu raporunun takdimi, 6 Yönetim Kurulunun ibrası; 7 19721973 Odamız bütçe tasansı; 8 Oda talimathamesindeki değişiklik teklifleri; 9 Yeni yönetmelik teklifleri; 10 Düek ve temennüer; 11 Seçimler; 12 Kapanış. niden basılmanuştır. Şimdi bir hamle yapılır ve modern imkânlardan yararlanarak plânlı ve progTamlı bir calışma olursa özlediğimiz birçok esere kavuşmamız işten bile değildir. Ve o takdirde devlet yayınları fnarlarda rağbet BÖrecektir. îfani bizde devlet yayımcıdır ve bn «ıfatıyla fuarlara katılabilir. A Bundan daha önemlisi devlet, bütün yayımcılan içine a lan bir editörler birliçi ile bö tün kilapçıları içine alan bir ki tapçılar birliğini fuarlara katıl maya tesvik etmeli ve onlan maddî bakımlardan destekleme lidir. üevlct bu birliklerin fuar lardaki kira ve dekorasyon mas raflarını tamamiyle ödemeli, hiç o!m3zsa büyük kısmını üzerine almalıdır (2). Isteven kitapçılar fuarlara kendi başlarına da ka tılabilirler. Devlet onlara da yardım etmelidir. O Türkive hakkında (rüzel ki tao. orospektüs, kitap katalogları, reklâm broşürleri bastırmalı bunlann bir kısmını parasız dağntmalıdır. Sonuç S I onuç olarak dıyebiliriz kl, kitabı halka götürmek, kitabı halka sevdirmek için yapılan her çaba pek değerlidır. Tüm bu çabalan etkilt kılmak ve onlara olumlu yön vermek bakımından kitap fuarlan büvük rol oynuj'or. Onun için vurt çapmda olsun diinya çapında olsun her türlü kitap fuarı konusunu ciddilikle ele almak kültür hayatımızda olumlu ve venmli çığırlarm açılmasını sağlavacaktır. (II Brczilya'nın en önemli şehirlerinden biridir. (2) Frankfurt Fuanna devlrt olarak katılanlar daha çok bu anlamda hareket etmişlerdi.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle