13 Mayıs 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHUTRÎYET 8 Aralık 1972 (XÛZ.LÜKLÜ SAMİ ME 5Ü&MEd8lÎHİtol E HÜUE İ^ÎKÎ 1 HULLE Ki HÎC Ö^LE fcii* ADAM BuLMALıYiz. ELiME !... OLMAlÖYLEŞtY,,. AİLE]>EN () Î>A OLMAA/ t3ACrUUÖ4^ SOM k \ N ^ İ 3 A ^ ! ı l / 1 it" BİR. h lKıBüL «««« * ••== • * . 6u\lt )LMA1. ^AMA, ADAMIN APı \ \ I V i I > pgüililj •L İzmir'in içinde SAMİM KOCAGÖZ'ÜN ROMANI 124 Onların kapısının önünde de bır çeşme, durmadan akıyordu. Yolun kenarmdakı boşluklara, çamlann altma, arabalar, kaptıkaçtılar, otobusler, sıra sıra park etmişti. Ben de bızım arabayı, uygun bir yerde durdurdum Gulseren, yere atladı: «Tut bakalım şunlan » dıye, arabamn arîtasmdan çıkardığı bir seccadeyı, bır termosu ehme tutuşturdu. KençUşı de beyaz, süslü bir sepeti aldı. Şaşırdım «Ooo' bakıyorum, düzenımiz tamam!» «Ne sandın ya.. Ben, bu ışien bıhrım. Sdyledim sana; çocuklugumu7da babam bızi alır, bahar bayıamlarmda bıı yorelere getirirdı Bır de Zehra Ablamt alırdık. Babam, daha çok Pınarbaşı'nı severdı. Oraya baharda, her fırsatta tatıl günleri gıderdık Bakma sen annemin sosyetecılığme; o da severdı bu gezmeleri, Babama, «Amma da alaturka adamsm1» dıye, şakadan takılırdı. O da, «Bız, eskı İzmir'liyiz; babadan, dededen, atadan boyle gördük...» karşılığim verııdı » «Ya amcam Hidayet Bey?» «Ha.. bak, o, böyle gezintilen sevmezdi. Aklımda kaldığma göre, bır kez bızımle birlikte gekii. İkıncısmde babama, kusura bakma bırader, ben, ayaklarımı altıma ahp yerde oturamıyorünı,, deyip, gelmedı. Gelmeyış, o gelmeyış..» «Bahar, Hıdırellez gezmesı bugun, annenın, babanın aklma gelmedı mı?» Gulseren, ofkpyie elindekı sepeti salladı: «Gelmez mi? Plan, program öyleydı, Annem dö, babam da bizimle birlikte geleceklerdı Uğur'u şirketten çağıracaktık; sem fabnkadan alacaktık. Ne var kı, ogle yemegmde yıllardan bcri iik defa, babamla amcam, kıbar kibar kavga ettıler Amcam, ofkesini belli etmemeye çalı şarak çıktı gıtti, Babam da hiç adetı değüken, başım agrıyor, bıraz yatacağım... dıye odasına çekildi. Annera, ağladı Boyle zamanlannda. babamın ustune hıö varılmaz. Eonra annem, bana dedı kı, atla kızım arabana, Uğur'u, Emre'yı al, yanlarmdaysa, Cahit Beyi de al, gidin bahar gezmesıne Benim de evde duracak hahm yoktu; zaten hazırlığım vardı. Şırkete gıttım, kapıda yakaladırn Uğur'u. Nazh'ya sozü varmiş. Sabahleym sen ustune bır iş yıkmışsın onun, yenı kurtulmu$. Sizin fabrikada okiuğunuzu soyledi. Hikâye bu!. Sık çam lar a doğru tırmanıyorduk. Konuşa konuşa yürürken ikı yakarna bakıyordum Ağaçlarm altındaki insanlar, sereserpe oturuyor, eğlenıyor; kımı kağıt oynuyor, kimi çocuklanyle top atıp ttıtuyordu. Bir ağacın altındaki kalabahk bir aıle, ne olmuşsa olmuş, kahkahalarla gülüyordu Coluklu çocuklu bırkaç aılenin bir arada olduğunu dıkkat edmce farkettim. Kafalar btraz yüksektı. Bir kenara atılmış rakı şişelerinden de belliydi halleri. Kır bıyıklı, yaşhca bir adamın, gözüne ıhşmış olacağız kı, babacan bir sesle bana çıkıstv. «Ne o evlât! Bahara boyle geç kahnır mı?» «Sabahtan ben işten kurtuîamadık .. Bızım hanımm hatırmı da yıkmak olmaz.. geç meç geldik işte 1 » Kır bıyıkh, bu kez güldü: «Olmaz Sakm ha' Hanımlann hatırını yıkmak olmaz' Keyfmize bakm oğlum. » Topluluktakı hammlar, kır bıyıklıya «Havdı! havdil yağcıhk ıstemez'» dıye çıkıstılar. Berıkıler toptan kahkahayı bastı. Biz de gulmeye başladık. Onlarm yamndan Beikahve'nm sol yakasına gelen tepeye tırmanmaya başladık. Gulseren, «Bızim hanım» sozume pek sevinmişti. Kayan çam yapraklarmdan düşmemek için ceketırmn eteğine yapışmış, alı alına moru moruna büvük bır nıutluluk ıçmde beni izliyordu Kalabalıktan uzak, bır çamm altmda guzel bır yer bulduk Seccadeyi serdık. Bulunduğumuz yerden, gemş vadi, sonra ova, yemyeşıl uzanıyor, sisll maviliklenn ıçmdeki Izmir Körfezine kavuşttığu görünüyordu Ne var ki, şehrin çevresmdekı fabnkalarm sıyah siyah dumanlau, bu güzel göruntüyü lekcliyordu Oturduğumuz yerden, öylece tzmır'e bır sure baktık kaldık. Ilık bır rüzgâr, çamlann dallarmdan süzülüp yüzümüzü serinletiyordu İçım bır hoş oldu. Seccadenm üstüne dız çoken Gülseren'in boynuna sarılıverdim. O da bana banldı. Bir süre öylece kaldık. Öptüm onu, o da beni öptü. Aklıma geliverdi birdcn, «Yaşamak ne güzel şey / Taranta Babu/Yaşamak ne güzel şey'» dıye rmrıldandım Gülseren, secradeye uzandı. Yeşil gözlerini, yeşıl çam yapraklanna dikti; oradan bakışları mavı goklere uzandı. Pembe "dudaklan kıpırdadı. Benim söylediğim dızelerı tamamladı: «Anlayarak bir usta kıtap gıbi / Bir sevda şarkısı gıbi duyup / Bır çocuk gibi şaşarak / Yaşamak!» Sonra gozlerinl bana çevirdi: «Sen, hiç şnr yazmaya heveslenmedm mi7» «Yazmak aklıma gelmedi desem, yalan olur Ama insan, neyı yapabileceğini, neyı yaparnayacağım kestırebilmeli...» «Benim için de şiir yazmak aklından geçmiyor mu'« «Doğrusu, kıvıramayıp rezil olmaktansa, şairlenmızm $ıirlerinr sana okumak daha akıllıca bir iş olmaz mı?» «işte Emre, senin bu dürustlüğünü, açık söz lüluğünü de çok seviyorum' Elbette şaırlerin, yazarların dıli, herkesın dilidir.» Uzun bir süre, yanyana, el ele, seccadenm üzerinde uzandık. Sessızce, gökyüzünu, yeşıl dal ları seyrettık. Sonra Gülseren doğruldu Sepeti açtı! , •, • JArkası îkı taraf da hummals bır çalışmaya dalmıştı, İki tarafa da >eni kuvvetleı geliyorclu BıHm YS. Koiorduya yenı bır Kumandan (Alb.ıy Alı îh^an be\ ) ve seçkın birhkler gclıvordu Bu' arada Istnnbul'da ayrıldığım Tumenım (Ikınci Turncn) Irak a doğru yola çıkmifctı. Ve brnım alavım (Bırıncı Alay) beraberdı. Gerçı aldıgımı/ haberlere gore eski Alayım Çanakkale savaslarmda tamamcn erımiş, mahvolmuştu, ama qer'de asker ve subay elbette kalmıs olan vardı. Alavımın Bağdat'tan vapurla Kuiulammare'ye hareket ettıgını haber ahnca, onlafi karşılamak ve konak subavlığını >apmak için Kurmay Baskanı Basd'den izın aldım Bır aksam güne^in batmasma yakm, vapur Kutulammare'nin on kılometre kuzeyıne yanastığı zaman ben vapura arlamış ve Alay Kumandanl Albav Talât bevi selâmlamıçtım Bem tanıyan subay ve erlerle bır kucakla«mamız ve öpüşmemi7 vardı ki tanf edilemez Askcr ocagının bu arkadaslik ve bırlık ruhu kelimelere sıgmaz. Yüzbaşı Selâhatünin Romanı ] Derleyen : îlhan SELÇIK ya vanasmıştır. Alay kumândam bırlı^ını vapurdan çıkarmıs, \ağmur altında haıekete hazır durün^a geçîrmıştır Fakat yagmurun siddetını gorunce eılerm perisan olacagır.ı he^aplamıs, telefonla kolordayu aramıstır Koloıduda nobetçı subayı çıkrtııs konusuvorlar • Alay K Asker perisan olacak. Bu vagmur altında askeri vırmıbes kıîometıelık bir yolda yürutuTsek, a^ker ha>ta olur ve muharebe edemez Musaade edılsm, ala\i vapura kovahm, vağmurun dinmesinı beklıveîım Ndbetçı subayı ~ Kurmav » baskanı henuz uvanmadı, uyandıramavi7 Ala\ kumandam çok dırenir, çok israr 'eder Ve başkanını uvandırmasını snj lerse de no betçı subavmı ıkna edemez Aradan saatler geçer. asker vağmur altmcîa peri=andır Alav kumandam tekrar telefon eder Ndbetçi subayı, kurmay baskamnîn h«nüz kahvaltl ettıgini ve kahvaltı ederken kur Yüzbaşı İsmail İskender'in kahramanlığı dillerde destan gibiydi. Tabur Kumandanı Cemirin, teğmen Fadıl'm daha birçok genç subayın hayatları inanılmaz, akîa hayale sığmaz feragat ve fedakârlık örnekleriyle doluydu... • may başkanmı rahatsız etmenin doğru olmadığını soyler. Aradan yarım saat daha geçer. Nıhavet kurmay başkanı lutfen telefonla konuşmak zah metine katlanır. Aîav kumandam durumu tekrar açıklar Kurmav baskanı (telefonds) Asker demek, yorgun!uk, vağmur, çamur, ölüm âkmektir Bo'vle bir talebı askerliğe karşı ve asker karakterıne karsı saygısızhk tclâkki ederim Alay kumandam Efendım, asker yürüse bıle eşvalarımızı d'eveler taşıyacak, develer bu çamurda yüruyemez. Kurmav baskanı (öfkeli) Peki, develerı niçın naliatmadınız? Kurmav başkanı bagınr çağırır. Alay kumandam da bu durumu rapor edpr Kâgıt, koiorduya gıder, oradan Genel Kurmava havale edilir Ve en sonunda Genel Kurmavdan şu karar çikar: «Bilumum kurmav subavları develrrin nasıl nallandı^ını ö§renmek için altı av deve kollannda hizmet edecektir.» Bu mİ7ahî yergiyi dınleye dinleve karargâha geldik Pas» kal Semsı hepımızı neşelendirmışti. DİLEKLER Aksam yemegınde Miralay (Albav) Halıl bu değerlı alayın subavlarına güzel sözler sovledı Çanqkkale'de oldu§u gıbi Irak'ta basarılar diledı. Ertesı sabah ben alayı 13, Kolord"uya gottirdüm. Günler böylece geçivordu. Bu arada Altıncı Ordu Kuırıan danlıcına tâvın edilen Maröşal Von der Golç 27 3 1916'da cepheve gelip 4 4 1916 gününe kadar kalmıştı Bu zivarete ait dıkkate deger anılarım vardır. Halil bey, hem «Irak Grubu Kumandam» ve hem de dralc Vahı Umıımısı» ıdi Yanl hem askerî hem cfe sıvıl ışlerin başındavdı Bazı sivil işlerin görülme«i için Va!ii Umumılık merkezi olan Bağdat'a gitmesine lüzum hasıl o'mustu. Halıl bev bunu Ordu Kumandanı Maresal Fon der Golç'a ar7ederek ızın ıstedı. Golç'un bu konudakı cevabı yetişmış bır insanın olgunluk örnrgı oldu: Irak Grupu Kumandanhğına, Cephenin kumandansız kalması doçru değildir. Esa sen ben de cepheyı pörmek istivorum. 27.3.1916 çünü cephede bulunacaçım Benim cepheve çelmemle beraber siz BaÇdat'a hareket edersiniz. Ben cephede size, siz Baçdat'ta bana vekâlet ederiz. Altıncı Ordu Kumandanl Müşür Fon der Golç ... , ANILAR Anika yaşarken YAZAN : İVO ANDRİÇ ÇEVİRENLER: Adnan ÖZYALÇINER İlhami Bu yüzden geçen yıl Anika'yla görüşüp konufması herkesı şaşırtmiştı. ama bu ılkyaz bir ker e bıle buluşmamış olmaları şaşkınlığı büsbütun artırmıştı. Kırnoyelçev'in kızıyla şu Mıhaylo arasmda, hiçkimsenın bilmediği, yalruzca hayalen yakıştırıhp duran kimbilir neler neler geçmişti. (Bu bir yana, Anika'nın çevresıtıi saıan delikanlılar artınca Mihaylo'yla ılgili konuşmalar da kesilrnışti ) Ve bu köhne kasabada hıçkimse, Mihaylo'yu Anika'dan neyin ayırdığını kestıremezdij çünku ağa Nikola'nın ortağınm sakin dış görünüşüyle çahşkanlığınm altında nelerı gizlediğini anhyamazlard1! Mıhaylo'nun ailesi Sancak'hydı. Dedesi Yeni Varoş'u bırakıp Prizren'e yerleşmiştı. Eskiden beri tüfekçıydıler. Babası Prizren'de bu zanaattan epey mal mülk edınmişti, amcâlarından biri de papazlık yapıyordu Mıhaylo'yu da ^apaz yapmak istemişlerdi, çünkü kitap okumayı sever, yazı yazmasını bılirdi Tüfekçiler ailesinın dordııncu kuşağının cıhz çocuklanncJan biri olan Mıhaylo, ailenin iyı günlerine raslamış, hep aynı zanaatı ışleyerfik geçınen aile sonunda oldukça seyrelmiştı. Bu yüzden babasmın vakitsiz ölümu ü?erine Mihajlo'y'a agabeyıne kalmıştı tüfekçılık s&anaatını surdurmek. Babalarının ölumunden sonra agabeyıvle birlikte çahsıp gunlerini geçırmeğe basladılar. Ağabevi yirmı uç yasındaydı, ama ne kendine uygun bir kız aramıs, ne de Mihaylo'nun sırasız evlenmesıne izin vermiştı. Mihaylo, kadınsi7İıktnn çok acı çekıyor, ama kardeşıvlp bu yu7dcn çntısmaktan utanıvordu. Bu i1^tekle kivıandığı gunlerrîen biıinde Lyubijde'deki mallarını yoklamaktan donerkcn ana kavşaktakı Kri«tiniça hanma uöramıştı. Ofjlp sıcn^ı oldugundan sarı saçlı, otuz vaslarmda, tombul bir kadın olan Kristiniça' dan bd^ka handa kımsecıklcr yoktu Konuşma <;ira«;inda kadın Mıhaylo'y^ iyice sokulmus. Mıhaylo da titreyerek elını ona uzatrmştı, bu davranı«:ı kotu karşılanmamı^tı üstelik. Tam bu sırada, bır yerlerden Krista çıkagelmıştı, hnstalıkh, tombPİ bır au*am oldugundan sağlam, kıvrak bır kadın olan karısının derli§ındprı çıkma^dı Knstımça, Mihaylo'nun kulağına erteM gcce ^nlınp^ini fi'Tİdamı^tı O Rece Mihavlo. hevecandan ve asın scvinçton ivı uyuyamamistı. Ertesı aksam, soluk ^o!u5a ve tedirgin olarak hana vaklnstıgında bu ısın olabıleceğıne bir türlü ınanmıyordu. Kadı,n, kendisini gerçekten karşılayıp odalardan birine alcfığında buyuk bir yükten kurtulduğunu hissederek bütün buyüklüğü, bütün guzelliğiyle tanrısal dünyanın onunde açıldığına aklı yatmıştı. Geceleyin gizlice ıkı kere daha gelmişü kadına o ay içinde, aynı gizlilik içinde de kasabaya donmustu. îçi aşkla, mutlulukla dopd"oluydu. Bir gölgeden farksu olan Krista'ya hiç aldırmıyor, Kristıniça'nın gelecekleri ustüne olan konusmalarına da boş venyordu, ka dıncağızın günün birinde, tanrının yardımıyle, yüzdeyüz özgürlüğe kavu$acağına inandığını dinlemiyordu bıle. Dördüncü gelişinde çitin önünde Kristinıça'y» bulamadı Biraz bek ledı, o and*a once bir çığlık isitti, ardindan da kadinla buluştukları o ı.ssız odadan bağrışmalar geldi. Korkuyla yaklaştı. Kapıyı açınca Knsta ile Kristinıça'yı boğuşurlarken buldu. Krista, sağ elınde bır balta tutuyordu, ama kadın adamın elinı öylesıne sıkı kavramıstı kı el donup kalmıştı sanki Kavgadan soluk soluğa kalmış olan kadinla adamın ağzmdan sovgulerle yarım yarım cümleler dokuluvordu. Mıhaylo. saskm ve kararslz kapı esiğınde dıkilirken Knstımça ustun gelerek kocasını yere duşurmuştu Kocasının baltayı kavrayan elini bırakmamak ıçın onunla birlikte yere duştu. Yırtıuı bır hayvanm saldırışını andıran bir atıhşla adamın ustune çullanmıştı kadın, bu atılıs kar yıgmlarının qöçusu ya da suların bosalısı gibiydı, bır yerden yuvarlanmış taş. gıbj adanıı, ellprivle, göit^üvle, dizlerıvle, govdesinın butün açırlığı. butun gücüvle bastırmıştl. Adam, a^aklarını silkeliyerek doğrulmak i^tedi, kadınsa ustune bovlu bovunca yayılıp çenesiyle de bastırdı adamı Kadın, adamın en küçük direnıslerinı yok etmek Ü7ere abanırken gozu Mıhaylo'ya ilişti, sesini sakınır gibi kısıkça: Ayaklarına! Ayaklarına yapıs! dedi. Adamın ayaklarının ustune oturarak Kris tinıça'mn kuşagına sokulu bıcağı çekip alma9 sına yol mu açmıstı Bunu mu yapmıstı? îste sekİ7 yıldir her gün, her gece, vemek yerken de uyurken de, her atı, içindeki bu ateş yı'ire^ını kavururken bep aynı soruvu kendi ken dine sorup kendi kendine karşılık verivordu (Arkası var) O gecevı alayımın Çanakka]p'de bıraktığı şehıt arkadaşlarımın anılarıyîe yaşadık Yuzbaşı Ismaıl îskender'ıa kahramanlığı dıllerde destan ,gibiydı. Tabur Kumandanım Cemil'in, teğmen arkadablanmdan Fadıl'ın ve daha bırçok ar kadasımm kahramanhklarım masal gıbi dınledim. Çanakkale'de gece sungu hücumuna gıren alayım, aynı gecede 41 subay ve 4 bm erıni şehit bırakmış, gerıye kalan 20 suTnay ve 600 erin birçoğu yarah olarak kurtulmuştu Sabaha karşı hepınıiz buluna'uğumuz yerlere uzanmıştık. Gozumuzü açtığımızda mut hış bır yağmur yağıyordu. Sıcak ulkelerde yağmur bızim bildiğımız gıbi değüdır. Kısa yağar, ama bir kazan devrilmış gıbi boşanır. Bu durumda askerıh vapurdan çıkanlması doğru de^ıldl. Alay Kumandam, Alaym katılacağı 13 Kolordu Kurmay Baskanına, yagmurun tftnmesine kadar bırlıgın vapurda kalma^ına ızın verılmesını < rıca ettı Kurmay Başkanı buna rı/a göstermedi: . ı AbkPr yağmur ve çamurdan korkmaz. ölume gıdiyor. Olunıe gıdecek adam, yağmurdan çamurdan korkarsa doğuşemez, dedı. yıl önce Cumhuriyet USYA IIarıcı>e Komiseri Litvınov'un Roma seyahati bü tun dunya basmmda büyük çapta etkiler yapmaktadır. Özelhkle bu seyahâtten gocunan Fran sız gazetelerinde daha önemli va' zılar çıkmaktadır Evvclkı gün çıkan «Temps» gazetesınin başyazısından şu paıçayı alıyoruz: «Litvinov'un Roma'yı ziyaretinde dikkati çeken ve hatırda kalması gereken nokta, buyük devleiler halk"asınq katî surette avdet eden Rus>anın anılletlerara sı sahacîo .ehemmıyetli rol oynamak niyetinde bulunmasıdır. Sovyetler Bırjiği I^iıkumeti bugiine kadar Mılletler Çemıyetine karsı dusman g"6rünmekten hır an geri*Kdurmamıştır. İhtüâlci 8.12.1933 R RUSYANIN YENİ SİYASETÎ bir hükümet mahiyetinde olma gelir.. Milletîer Cemiyetinin cezsı Rusyanın bu durumu takınma rî bir surette islâhı için girişüen sını icap ettiriyordu. Onun şim teşebbüs ve faaliyetin Rusyaya di büyük devletler dairesi içine bu vesileyi hazırlaması bekleneavdeti niyet ve eğilimlerinde bü bilir. Anlaşıldığına göre Milletvük değişikliklere sebep olacak ler Cemiyeti kalkacak ve yerine tır. Ancak Rusyanın bu geri dö büyük devletlerden mürekkep bir nüşünü hakh göstermesi için hiç «direktuar» meelisi kurulacaktır.» olmazsa bir vesile bulmak lâzım YENİ ADLlYE binası için Liman Han münasip görülmüş ve adliyenin burada kurulması için faaliyete geçilmiştir ADLİYE yangınına sebep olduğu zannedilen hademe, mangalda ateş olmadığını delilleri ile ispat etmektedir. Bu yüzden tahkikat daha da derinleştirilmektedir. YARIN: KANLA YAZILAN VASİYET ÜZÜNTÜ , Bu ağır tutumdan çok üzülen Alay Ktimandanı, Alayın derhal vapuıdan çıkarılınası için gerekh emrı verdı Ben harp durumunu bilıyordum. Ne bugün, ne de orrtımüzdekı gunlerde muharebe ıhtımali yoktu. Çanakkale cehennemının çembennden geçmış ve ıkı buçuk aydlr yurüyerek bın zahmetle buraya gelmiş kahramanlara yapılan bu ağır davraniş bana acı verdi. Derhal Grup Kurmav Baskanı Basrı've telefonla durumu anlattım. Alayın, gördüğu muameleden ne kadar muteessır olduğunu nakiettım. Basri bey dedı ki Koiorduya söyleyiniz: Alayı henüz nereye vereceğimize karar vermedik. Alavın kahramanhklarım bilen Kumandcir Halıl bey, subayları bu aksam kararcjâhta vemeğe riavet edivor Alay ıkinci bır emır alıncaya kadar grup emrinde vapurda kalaeaktır Menzıle söyleviniz bırlığe ıvi gifia versin. Sız de subayları aksam yemeğıne karargâha getırinız. Bana ve eskı alavıma kar«ı Basri beyin RÖsterd":5ı bu iyl davrani" beni çok duygulandırmışti Ben Basri'den aldıgım emri' tebhe ettığım zam?n ba^ta Alav Kumardanı olduğu halde bütün subaylar çok sevin,diler Kski arkada^ları Selâhattin'i kuvvetlı sormekten ayrıca sevınc duvdular Aksam iistü subavlarla birlikte Grup Karargâhma VPmc£p gıderkon Boluk Kumandanlarından Yalvacn Rnmsı kı kendısıne orduda Paskal Şemsı diye takılırlardı ne^evle maskarahğa basladı Ve o güne pek uv'gun gelrn bir skeç varattı. Daha sonra bu skeç birliklerde pek meshur olmustu. Bu neseli anıvı buraya kaydetmek istiyorum. DİŞİ BOND TİFFANY JONES GARTH SKEÇ Olav yağmurlu bir günde geçer. Askerle dolu vapur, kıyi
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle