Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
4 CUMHURİYST 7 Aralıl? 1072 fcııy HAMIMI HAfcEME öHÜNU ET5ÎH L AUAH KAHOTSİ HADİ «ADı OHU ı mm ı SAMİM KOCAGÖZ'ÜN ROMAN1 123 «Belkahve!» diye gülümsecîi Gülseren, «bugün aîtt Mayıs, Hıdırellez! Herkcs kırîarda.. Sizi, Manisa yolu üzcrindekî Belkahve'ye davet ediyorum. Hani Mustafa Kemal Paşa'mn Dokuz Eylüi 1922'de Türk Ordulannm, kendi Ordularmm İzmir'e girişini scyrettiği tepsye! Hem Kuvayi Milliyeyi anar, imanımızı yenileriz!» Cahit, bana döndü; Gülseren'in arkasmı okşadı: Şanslı adarnsm vessclâm Emre! Böyle okur yâzar bir kız bulsarn, bcn de hemcn evlenirim..» «Haydı atlaym arabaya!» dîye Gülseren, sabırsızlandı. Cahit, bir bana, bir de ona baktı; içtenliklg konuştu: "Siz, sidin. Saat üç buçuk. Neredeyse mühendîşîmiz Kahmi golîr, Hüsnü Ustaya meram anlatabiliriz... ÎBelkî dö bizi bağışlar...» »AnUyaaıadım Cahit? Ustayla kavga etmedik ki bağlŞİpınaklan süz ediynrsun?» «Sabahtan beri sana söylemeye dilim varmıyor Emru; Ustaraız bize nedcn kızıyor farkmda değil misin?» «Ncden?» «Bir yol, sabahleyin elimizdeki gazetelcri gördü; konufmalanmıza kulsk verdi; bize fena bozuldn, Adam, koyu Demirkırat! Zaten kaç zamandır farkmdayrhm ya... Yarm işi birakırsa hiç şaşmam. Menderesçi ustamız...» «Vay canınp.!» çıkmış ağzımdâ.n. tstempye istemeye gülümsedi Demiroğiu, «Vay camrmza ki, vay canımıza,., Ustamız, kalfamız. işçimiz bile bizdsn yana değıl... Haydj siz gidin; yarın konuşuruz.» Donmuş kalmişım. Gülseren bana. ben Gülseren'e baktım. Sonra ikimiz birden Calıit'e döndük. O da böylece bîze bakıyordu. Gülseren. yana geçti, dirçksiyonu bnna bıraktı, Cahit, söz etmiş ulmak için, «Sen, ehliyet aldın mı?» diye sordu. «Eiraz Uğur'un yardımı, biraz da kendi gay retimle başarcük,» «Ben. yıllar var ehliyelımi kullanmadım. Herhalde vîze ettirmek gerek.» Gülssren, şaştı: «Ay Cahit, ehliyetin var mı?» «Petrol böîgelerinde cirit atan bir kişınin kamyor.etten. ağır taşıtlara dek bilgisi. ehliyeti vardır Gülseren,» «Aman hetnön trafiğu gitmeli. Vizesi çok eskirsa, adarm yine smava sokuyoriarmış diyorlar.. » «Câniffl, ben smavdan, sınavlardan hiç bir zamsn korkmamışım. korkmam da... Haydi güle g'üe ., İyj eğlenceler!» Gazâ bastım; birbirimize el salladlk. IV Bornova'ya doğru, iki yakası ağaçhk asfalta çıktık. Gülserfin de, ben de susuyorduk. Bugünler. bir dakika ferahlı olsak, bir tek söz. keyfimizi kaçıran günlerdi. Bornova yolu üzerindeki Zirast Faküîtesinin önünden geçtikten, Manisa yoluna saptıktan sonra. iki vakumızdaki görüntü, yeşerdikçe yeşerdi, yeşüe kavuştuk: îki yakamız. sebze bahçeleri, bağlar. zeytinliklerle süsiüydü: «Oh be ıcim açıldı, ıyi ettin de beni kıria• ra çıkardın Gülseren, şu iki yakamızdaki yeşilliğe, güzelliğe bak... Günün birinde gücüm yeterse, sana bahçe içinde küçük bir ev alacağım. Apartmanda oturmayı sevmiyorum.» Gülseren, eğilip yüzüme baktı: «Bugünlerin kadrini bilelim.» «Bilelim, bilelim ya.. önümüzde böyle çok bahar p,ünlerimiz olacak...» «Bakalım, her istediğimiz zaman başbaşa böyle kırlara çıkabilecek miyizl Benim, ev işlerim oîacak., Senin dışardaki işlerin...» «Canım, tatil, pazar ^ünîeri torbaya mı girdi?> «Başka dertierimiz de oiacak.. » «Başkaca ne derdirniz olabilir?» Gülseren, bir kez daha eğilip yüzüme bahtı; yüzü pespembe olmuştu: «Yutma söyleyeceğini, söyle..» dedim. Uzandı, yanağımdan öptü. Kuluğıma fısıldadı: «Bakarsın çoLuk çocuğa karışırız,.» «Bu da dert mi?» diye güldüm, «Onlan da şuraya, arkaya atarız.» «Doğru.. babam da yapardı bir vakıtier. Bizi, Ugur'la bem, annemi de ahr geziye götürürdü.» Durakladı, sonra canı sıkkın devam etti: «Çocuklara, arabamn arkasmda uslu oturmalarını tenbih ederiz. Ah Emre, bu sabahtan beri ne hayaller kurup hazırlanmıştık. c^le yemeğinde bir tatsızhk oldu, Şimdi şu güzel günde senîn de canım sıkmayayım..» «Merak ettim.» «Aldırmaı Sırası gelince anlatırım.» «.^en bilirsin. Sabuncubelinden inip, Manisa'ya dek varacak mıyız?» «İstersen.. Ama Belkahve'de sana sürprizim var Önce Çamlann altına çökeceğiz.» «Başbaşa demek!» «Pek başbaşa kalamayız; ortalık kalabalık Neyse ki yakamı sıyırdım, artik bir daha Kop bozgımu gör mek istemem... diyordu. 20 Ocak 1916 Sabah tekrar müthiş bır bom bardıma'n başladı. Bu, dünkünden daha yogundu. Akşama kadar atîlan düşman mermileri 200 bin tahmin edilmişti. Feîâhiye'nin üstünü âdeta bir bulut kaplamıştı. Rahmi'yle* vedalaştık. 21 Ocak 1916 Sabahleyin ufuklar ağanrken ilk günden de daha beter bir bombardıman iki saat kadar devam ettikten sonra sustu. Gece sabaha kadar sağanak halinde yagan müthiş yağmur da durmustu. Sonra şiddetli bir piyads ateşi başladı. Anlaşıhyordu ki düşman taar ruza geçmiştir. Hepimiz heyecan içinde bir yandan Kutülammare'yi gözetiyor, bir yandan Felahiye'de baş layan bu kantı boğuşmanın sonunu bekliyorduk. man Derleyen ı an Akşama doğru karargâh telefonu çaldı. Henüz menzilden ha reket etmemiş olan Hüseyin Rahmi beni buldu, muharebenin sonunu sordu: Zafer. dedim. düşman altı bin kayıp vererek kaçtı. Rahmi: Yazık. rtedi, ben bu savaşm şerefini kaçırdım. Dört gün sonra Başkumandan llktan gelen emirde: Felâhiyyc k.ihramanı olnn. Kaymakam Rrkir Samj hpyin Miralîîyî'K* terfîi ir?dci seniyye'ye iktiran etmiştir. Tebrik vp jîözlerinden öp?rim. DîffPr lâvık zabitanin İRimlfrini hildirin. «Enver» \. Düşman iki tümenle taarruza geçmiş, Türk siperlerine girmişti. Fakat girmesiyîe karşı saldırıya uğraması bir oîdu ve aîtı bin kadar ölü bırakarak gerî çekiîmek zorunda kaldı. büyük rolü oynayan da henüz 2223 yaşîannda tetnnen Muzaffer'di. îki topuyle düşmanm bü tün hücumlarını Karşılamıştı. Bir noktayı daha unutmamak serek: Düşmanın olaganüstü topçu ateşi başlaymca Halil bey Bekir Sami'ye gcri çekilmesini söylemişti. Bekir Sami direndi. Bunun üzerine Kolordu Kuman danı: Muhaberenin kötü olacak sonueundan sizi sorumlu tutanm.. Demişti. Bekir Sami: Birliğim muzaffer oîacaktır. Yenilirse zaten tümenimle birlikte ben de yok olacağım için, siz tarihi sorumlu tutarsınız.. diye cevap verdi. Birinci Felahiye savaşı işte böylesine kararlı ve yok olmayı göze almış bir adamın dövüşüdür. SÜNGÜ SAVAŞI Kumandan dururau öğrenmek istiyor, i'akat Bekir Sami'nin te lefonu bir türlü cevap vermiyordu. iki saat kadar devam eden piyads ateşi de bir an kesildi. Demek ki artık süngü savaşı başlamıştı. Biz de telefon hntlannı tamir için yolîara postalar çıkarmıştık. Telefon subayı Bedri bu işle uğraşıyor du. Rerkes heyecan içinde makinenin başındaydı. Nihayet öğ leye doğru telefon çaldı. Santral Efendim Tümen Kumandanı görüşecek... Ben Peki.. Telefon baglandı: Ben Eekir Sami... Ben Selâhattin... Düşman iki Tümenle taarruz etti, sipeıierimize girdi. Kar şı sün^ü hücumu yaptık, düşmanı siperlerden attık. Düşman taarruza başladığı yere kadar kaçtı. Siperlerimizin içinde ve önünde altı bin kadar ölü bırak tı. Şimdi bir tngiliz parlamanter subayı geldi, yaralı ve ölülerin kaldırüması için mütare ke istiyor. Kolordu Kumandanı na sor, emir bekliyorum. Ben bu haber karşısmda elimde olrnadan: Yaşasın Bekir Sami... diye bağırmışım. (*) Basri heyeeanla bağırışma koş tu: Ne var? Anlattım. Koş Kumandsna haber ver! Kumandanın yanına varchğım zaman kimbilir ne haldeydim ki, Halil bey de Basri gibi: Ne var? dedi. Durumu öğrenince: Bana Bekir beyi bulun konuşayım. Görüşme tarih belgelerine şöyle gecti: Bekir bey zat'erinizi tebrik eder, gczlerinizden öperim. Te.şekkür ederim. Mütarekeyi kabııl edin. ama mütakere zabitiyle siz görüşün. Yarahvım. beni yaralı görmesinler diye bu ise Topçu Kumanrlanı Zihni'yi memur edeceğim. Yaranız agır mı? Nereden? Derha! geriye geliniz. Başımdan ve hafiftir. Yalnız baRim sersem gibi.. Tümeni bu vazivette bırakmam tehlikeli blur. Ben bir saat sonra Felahiye' deydim. Kumandanın selâmmı götürüyordum. Bekir Sami henüz yıkanmamış kanlı vüzü ve sarıh başıyla yatıyordu. Yanına girdim, kumandanın srJvlediklerini ilettim. Güldü. Tebrik edilecek kişi ben de ğilîm, kahraman Türk erleridir. Mütareke aîîtedilmişti. BİR GÜNLÜK 22.1.1916 günü Birinci Felâhiyye savaşının zaferini grup (**) Kumandanı Miralay (Albay) Halil bey şu emirle bildirdi: r Grup E uri: Kutiüammare 22.1.1916 1 Kanh bir mağlubiyet npticesinde kıtaatını F^'âhiy» ye cephemi^dpn iki kilometre uzağa çekmeye icbar edilen İn£TİÎiz Kumandanı fieneral İnerman maktulini SAYGI, SEVGt Muharebeden beş gün sonra Kolordu Karargâhma gelen ve Halil beyin eliyle omuzuna albaylık yıldızı konan otuz beş yaşındaki genc kumandan Bekir Sami, hiitün çevrenin saygı ve sevgisiyle donanmış, seîâmlanmıştı. Bu muhaberede en <olii!eri) dcfnetmek üzere bir çünüik mütareke talebin de bnltındu. MaktııHn ve mecrurnrt {yaralılîir) eslihasıyla. (siiSbîarıyla), yaraîılar bize ait olmak şartıyla muvafakat ettim. 2 Olinkfl mulıarcbpde îns,ilİ7!er valnı? iki alay cep hpsinde bıraktıklan ecsat (cesetlpr) îki bin ve mecruhlan (yaralıları) biımm ikî tnisli tahmin edümektedir. niin mpcnihpn p.sir pd>Mp büâhiire vefat edpn bir tnjrii'z yüzhaşısinm ffadesîne görpt Fciâhiyye mevziine tanrruB pden «lüsman kuvveti iki îîva (tıijîay) olup kısmı azamıııı bu mubaberede gaip et mistir. Yinp a^Tii esirîn ifadosinden; diismanın Şevh Saît'te iki bin Vadîi KÜHİ'dp bini mütpoaviz (aşkm) zayiat (kîi'ip^ verdifi anlaşılmış» tır. 3 Muharebenin dehşet ve skidetine ve düşn'inm 7,Tv»nti fpvksİRdpsinp filağanüslü kayıplnrına) rağnıen şü h t'dam 1? < v r > î : ••' •> • • • • ••> > / ) 7.12.1933 â tır.« Gülseren'in dediği doğruymuş. Tepeye, döne döne tırmandjk. Yolun bir yerinde kahve, görüiidü. Çevresi, baştanbaşa çamhktı. Kahvenin altbaşında bir çeşme vardı. Agaçların altı, Hıdırellezi kutlayan, baharın tadını çıkaran yurttaçlarla doluydu: Kadmlı erkekli, çoluklu çocuklu aileler. kilimleri, seccadeleri sermi?;]er, çam dallarma ipler atıp salıncaklar kurmuşlaıdı, Yolun sağ yakasında, kahveye karşı gelen tepede, Ormancılarm yönetim binaları vardı. (Arkası var; DLİYE Sarayı yangınının esrarı nihayet çözülebildi. ?avçılığın tahkikatma göre, bu müthiş faeianın sanığı Adlive binasmm sol tarafındaki methalinde bulunan papuççu Arap Ethem Efendidir. Ethem Efendi yangın akşamı saat. 17.30 da işini bitirmiş ve gündüz yaktığı maneaîı sönmüş zannederek Savcılığa çıkan merdiven altındaki dolaba koyup gitmiştir. Mangalda mevcut ateşten sıçrayan kıvılcimlar dolabı tutuşturmuş ve ateş oradan merdivenlere geçmiştir. Adliyede bekçi Mustafa yerine 50 kuruş mukabilinde gece nöbetini kabul eden kapıcı Ahrnet ile Adliyede yatan mübaşir Saim Efendiler ancak ateş merdi YANGININ SEBEBİ veni sardıktan sonra yangmm farkına varmışlar ve itfaiyeyi haberdar etmeği ihmai ederek söndürmeğe uğraşmışlardır. Muvaffak olamaymca polis noktasına kadar koşmu.şîardır. Bunlar ve Adliye levazım memurlarının bir kısmı da diin sorguya çekiimişlerdir Bütün bu ifadeler ve deliller yangmın kaza pseri olduğunu teyit etmiştir. Bir taraftan da yangın yerinde hafriyata devam edilmektedir. Dün enkaz arasmdan beş kasa çıkanlmıştır. yüz, mncruhinimİ7 iki yüz elli kadardır ki düsmanm onda biri nJshpfindprlir. 4 Rn mıızaffpriyetin umum kıtaatn tphsir ve tamimini tmlpp pdPrim, Irak Grnbn Kumandanı Miralav Halil Bu zaferin sevinç "ve mutluluğunu biz. aeısını ve ıstırabmı tn^iüzler nlmıs oldular. 21.1.1P16 sninünden sonra tnsrili?rler ve Türkler artık yeni savasın hazırlıÇma basladılar. (*) Daha sonra Bursa'da Bekir Sîimf bu olayı bana hatırlatmıştı. (**) Gmp. 18'inri Kolordu iîe 1^'üncü Kolordudan meydana gpiivordu. ! \]. ntİN İSPİRTOLU içki yasağmm kalkması üzerine Amerika'da bayram yapıimaktadır. TSTATİSTİKLEKE göre Belediye bütçesinde bir milyon dört bin lira bir noksan bulunmaktadır. İKİ Gt'NDENBERt kahve satışlarında okka başma 60 para bir artış olmuştur. İlgililer buna dünya kahve piyasasınm yükselmesinin sebep olduğunu söylemektedirler. BÜTÜN YURTTA soğuklar gittikçe şiddetini artırmaktadır. Dün Ankara'da ısı eksi 17 dereee olmuştur. SEHİTLERİN ANISI DİSİ BOMD YAZÂN : İVO ANDRİC ÇEVİRENLER: Adnan ÖZYALÇINER İlhami EMİN 4 ÇIKAN KISMIN ÖZETİ Anika, bir zamanlar, .yaşatlığı çevrenin en çok konuşulan kadınlarından biriydi. Çünkü resmî makamları vc dini kurıımlan hiçe sayarak Dobrunlu Pıata Milsntiye ile çatışmışiı Fırıncı Marinko Kırnoyelâç'ın kızı oluyordu. Marinko günün bivinde. bahçesinden erik çalan bir köylüyü üldürmüş, sür£Ün olarak altı yılhğına Sarajevo'ya gönderîlmişti. Cezasını bîtirip Uasabaya döndüsü zaman beraherinde hir de kndın vardı: Anca. İkincı karısıydı bu. Birînci kansından çocuğu nlmadıçı için kendine kıyasla çok daha genç durumdaki Anea'yı almak zorunluğunu duynıuşlu. Bu kadının ilk kocasından bir oijlu vardı. Daha sonra fırıncıdan da Anika dünyaya geldi. Sıska, gelişipiîzel bir kıs: olarak büyüyor, kimsenin dikkatini çekmiyordu. F?.kat zamanla dcğişip gelişecek. çevrenin iîgisîni üstünde topîamağa başlayacaktı Güniin hirinde, kilise kapısınüa bir erkekle marşdaştı. Bu Mihaylo tdi. Anika büyiiyor, hüyüdükçe de triizelleşiyordu, En hoşuna gidon şeylerden biri de oda«na kapanmak, kabarmağa başlayan röğüslerini okşamak. hayale dalmaktı. Günün birinde babası nlüvrrîncp matenie büründü.Siyah giysiler ona bir başka ffüzellik veriyor, ^arip huyları da yaıaş yavaş yüzeye çıktnağa başlıyordu. bir karış yüksekti boyu. Daha da boy atıp olgunlaşıyordu. Durmadan degişiynrdu. Bakişları pervası^Iaşıp koyu gözleri menckşemsi bir renk almış, derisi iyice beyazlaşmıştı. hareketlerindekı uyum bir çeşit doğalhk knzandınyordu kendisine Kasabalılar artık Anika'nın evliligi konusunda konuşmaya ba.şlamışlardj. Delikanlılor da kilisenin kapı^ında ona bundan KÖ^^tmiçlerdi nasılsa. Anika, hepsine aynı biçimde bakar. söylenenleri sessi/ce dinler, en çok ri;ı Mihaylo'ya dalardj, ama buna karşıhk Rİmdiyf küd;tr kesin hiçbir şey söylememişti. Kısık boguk bir sesle dümdüz riolfiıın, ama yine de biraz solgıın ROrünen a^zını nprdevse açmadan konuşurdu. En çok kullandıj*ı tek heceli sözler, hempn hemen hiçbir yankı yapmadan. föylondiâindpn hemfn sonra sönüp silinivprirdi. Bu yüzden scsiyle Pöylediklprindcn çok belleklcrde n/un ean!ı kalıp hatırlanan onun vü?ü olurdu. Gcnç kız sıı^ııp çekin^enlik sösterdikçe ka k''ndi hakkınrinki rlprlikorîulnnvla cvlilig'.ne dair olanlar riaha çok konusuluynr(ftı, evliligi konusunda rincp.lcri hep Mihaylo'nun adj gCçiyrtrrîiı Mihaylo, kasahya altı yıl önce aîn Nikola Snbotiç'in u?n%] olarak £e]miş, daha önce dc iki yıl Rııbotiçlcrin Rarayevo'daki maSarasınrla çahçmiPtı. A?a Nikola. hayvancıiık ve deTİcİHkle ııSraçrın bir adanıflı. işlerı ivi fiiitipinden kasahanın b?şta fel^nlerindpn olabilirdi, ama onu kfmiren iki tııtktı c u vardı: rtykiımar Hiçhir verrlı» rshat Daha gençken karısız kalmış, bir daha da evlenmemi.şti. Yiğit, güçlü, akıllı bir adam olan Nikola, işlerinde olduğu gibi, kumarda da şanslıydı. En büyük şansı da sekiz yıl ön"e Sarayevo'da yanına Mihaylo'yu alışıydı, ilkin aylık karşıhğı çalıştırmış, sonra da kazancın üçte birine ortak etmişti. Nikola, bir yandan süreklı olarak yolculuk ettiğinden öte yandan da dinmek bilmeyen kumar tutkusu dolayısıyle elinde avucunda bir şey kalmıyordu; bu durumda bile Mihaylo, Vişpgrad'taki evle mağazayı elde tutmayı becermiş, az ama öz çahşmış. kazancını da namusluca bölüşmüştü. îşte bu davramşıyla da kasabada kendisini saydirdı. Oysa ilk anlarda her yabaneıya oldugu gibi ona da kasabalılar güvensiz, düşmp.nca davranmışlardı. Kasahada tutunmak için gerpken tek işi yapmıştı o: mal ve mevki edinmişti kpnrline Mihaylo, aga Nikola'nın evli olduğu günlerden kalma, evı yöneten yaşlı bir kadınla birlikte a?aKinın evinde oturuyordu. ükuması yszması olan becerikli, İşine dü.şkün bir adam oldujgundan Mihaylo, işlerle sorumluluğun çogunu üstüne almıştı. Yine de o, hiçbir şeyde ötekı kasabalılardan ayrı görünmek istrmiyordu. ö b ü r delikanlıların yaptıklarını yapnr, onlaria dolaşır. onlaria içip şarkı söyİPrrM. Hirçnklnrı nnu evlendirmeye kalkar, nma o. bütün bunlara şakayla ya da susarak karşıhk verirdi. (Arkriı var) TİFFANY JONES İNCELEME tngiliz ölü ve yaraJılannı toplamak üzere İngiliz sıhhiye örgütü çalışıyordu. Tekrar karargâha dönerek gördü.^üm durumu kumandana arzettim. Halil bey br sefer ken disi gid^rek verınde inceleme yaptı. O gün, parlamanter olarak gelen İnşjHız Kumandanların dan General Dnuglas'ın bizim parlamanter subayımız Tümen Topçu Kumanrianı Zihni'ye söylediği şu sözler tarihe geçti: « Karşımızdaki askerin kâmilen Türk olduguna şununla kaniim ki, yüz binlerce mermilik bombardımanımız onu yerin den kıpırdatmadı.» Ve devam etmişti General Do . uglas: « Gözlerimi baglıyan Topçu Kumandamnın mendilini bir ha hra olarak ve Tümenimin bir kefeni olarak sakhyacagım.» Bu savaş. askerlik vönünden ele«tirilrligird/? herkesin, kanaati: Felahiye muharebesl Bekir Sami'nin a^kprlik bilgisi ve kah ramanlığı eseriydi. GARTH