27 Kasım 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHURÎYET 19 Aralık 19"° eclis'e, yenl bir Basln Yasası getirileceğinden söz ediliyor durmadan. Bastn Yasasın<Ja yapıl»cak değişikliklerle, gazetelerin gazetecilerin çok zor bir duruma düsecekleri belirtiliyor. Biz, bu konuym başk» bir açıdan bakmak istiyoruz. 1930'la 40 arasımla (belki de daha önce, daha fonrâ) Izrair Erkek Lisestnde (bugün Atatürk Llsesi) okuyanlar, kapıcımız Caler Ağa'yı bilirler. îzmir Kordonuna, denize doğru, iki yakası yamklık Kurtuluş Savaşından kalma olan bir yola açüan okulun giri» kapısnın yamndaki kapıcı binasının önünde, bacak bacak üstüne oturur, kapıdan girip çıkânı dikkatle Jzlerdi. Kır sakallı, kır bıyıklı, kısa boylu bir •damdı. Elinde hep oturduğu yerde şakırdattığı kocaman taneli kınnızı bir tesbihi vaıdı. O zamanlar Llsemlzin ortaokulundan lise sonuna değin yatılı öğrencileri vardl. Biz âe altı yıl, ortalise yatılı okuduk. Aricak Cumartesi Pazar, ya evci çıkar, ya da birkaç saat izinli dolaşır, yine okula dönerdik. Haftalar, derslere girip çıkmak, akşam sabah (MUtalaa)lara girip çıkmakla geçerdi. Akşam üstleri uzunca bir süre bahçede dolaşmak, ya da top oynamak hakkımız vardı. Nehariler (gündüzcüler) gitlikten sonra kapılar kapanırd». Geç kalan öğretmenlerln çıkması lçin küçfik bir kapı açık kahrdı. Bizim en büyük eğlencemiz; arasıra çok sevdigimlz kapıcımız Cafer Ağa'yı kızcfırmaktı. Bahçede dolaşır gibi yapar, sonra kapıya yürür, ayağımuı sokağa atardık. Bizl dikkatle izleyen Cafer Ağa, oturduğu ycrden fırlar, koşar, yakamıza sarılırcasına önümüze geçer, Urumeli şivesiyle, «Nire gidersiniz be yahu?» diye söylenmeye başlardı. Biz, «Bir yere gittiğimiz yok Cafer Ağa, şöyle bir sokağın tadına baktık(!)> der, geri dönerdik. «Ulmaz üle ?ey« diyerekten Ağa, yerine tfönerdi. Hsr seferinde de pek sık değildi fakamız bu işi çok ciddiye alır, yüklendiği sorumluluğu bilen, yerine getiren bir kişi olarak, öfkeyle sandalyesine oturur, hızlı hızlı tesbihini çekerdi. Arkamızdan da bizi korkutmak için, «Abe çekenm simdi bir telefon Nurl Beye, görürsünüz!» diye söylenmeyi de ihnıal etmezdl Nurl Tozkoparan Tanrıdan rahmet dllerim bizim Başmuavinimizdi. Okulun içinde, gündüz ve gece, her yerde hazır bulunurdu. Gerçekten de hem sever, hem sayar, hem de korkardık. Şunu da söylemeliyim: Cafer Ağa ile selâm sabahtan, lzin kâğıdı göstennekten, ya da böylesire kendlsine ara sıra şaka etmekten başka bir ilişkimiz olmamakla birlikte, onu da severdik. Ben, ortaokulun ilk sıralarındayken, der»e gir, dersten çık, kitaplan aç, kitaplan kapa, çalış; maktne gibi saatle her işi yap; dokuzda yat altıda kalk; bu işten bir hayli yılmıştım. Son derece Caier Ağa'yı kıskanırdım. Hayatta N Olaylar ve görüşler YAZARIN SORUMLULUCU Samim KOCAGÖZ en rahat, en güzel Işin kapıcılık olduğunda karar kılmıştım. At bacak bacak üstüne, al tesbihi eline, akşama değin otur; ay başında paranı aL Lisenin son sınıfına geldiğimizdte, bir gün, Cafer Ağa'ya bu şakayı bir kez daha yaptık. Bi'raz ileri gitmiş olacağız ki, az sonra Cç arkadaş kendimizi Nuri Beyin odasında, karşısında bulduk. îç telefonu bizim Ağa kullanmıştı çok kızıp. Nuri Bey, şaşarak bizim yüzümüze bakıyurdu. Son sınıfiara daha arkadaşça dayranır, yemekhanede bile son sınıflann masasma otururdu. «Nereye gidiyortfunuz? tzin isteseniz birkaç saatliğine vermez miydim işiniz varsa?» diye sordu. Büyümenin, son sınıf olmanın verdiği hakla, biz, gülmeye başladık. Hoca, öfkeleniyordu ki, ben, «Efendim bir yere gittiğimiz gideceğimiz yoktu. Cafer Ağa'ya bir saka yapalım dedik. Görüyorsunuz buradayız.» kary.lığını verdim. Nuri Bey de nasılsa gülümsedî; bize kısa bir ders verdi. Kendisi çok az konuşurdu zaten: «Üzmeyin adamı; sorumluluğu var. Biriniz ortalıktan yiterseniz, ben ondan hesap sorarım. Müdür Bey, benden hesap sorar. Iş daha da büyürse, hesap sormak tâ Emniyet Müdürüne değin dayanır. Herkesin sorumluluğu ile şaka. alay edilemez. Siz de günüh birinde sorumluluk yükleneceksiniz; aile reisliğinden, tuttuğunuz işin sorumluluğuna değin. Şimdîlik Hseyl bitirmek konusunda, babalarınıza karşı, gib^erek memlekete karşı sorumlusunuz... Her zaman memlekete karçı sorumlu olacağınızı hiç unutmayın, ömrünüz boyunca... Bu sözlerimi de unutmayın. Cafer Ağa'nın sorumluluğu göstereceğiniz bir izin kâğıdı ile biter. Okuîdan çıkmak istediğiniz zaman, son sınıf, aklı erik efendilersiniz, gelin benden izin kâğıdı isteyin... Haydi bâkahm marf!» Hiç kuşkusuz, Nurl Bey Hocamız, yerden göklere değin haklıydı. Sözlerinl çok düşünmüşümdür; sözünü ettiği sorumluluk, zincirleme birbirine bağlı. toplumun düzenini sağlayan blr ödev, görev anlayışı, bir başka deyişle ödev, görevde işbölümüydü. Bu sorumluluk ülkeyi yönetme sorumluluğuna değin dayanır. En sonunda yöneticinin, politikacının düzenl bozcfurmama sorumluluğuna gelir' söz. Yöneticinin Sorumluluğu Toplumun içindekı bireylerin toplu halde yaşamalarını sağlayan sorumluluk duygusu. ödevi, elbette bir görevi yerine getirebilmek için gereklidir. öğretmenini dinlemeyen okulun kapıcısmı bile bir öğrencinin başı derde girer. Toplumun içinde düzer.i sağlamak için elbette birtakım koşullar, giderek yönetmelikler,yasalar vardır. Bu yönetmelik ve yasaları en üst basamaktaki politikacılar, hükümetler, korumakla, devlet çarkını döndürmekle yükümlütfür. Üstünden uzun bir .süre geçtl, okurlarımız bümem ansıyacaklar mı? «Sanatçı ve Politikacı» başlıklı bir yazımda (1), «Politikacı, nerede, hangi toplumdâ, hangi yurdu, giderek hangi rejimle yönetirse yönetsin; toplumun ve yurdun yönetiminde ölçülü bir yol tutmak zorunluğundadır.'Öyle ki bir bakıma (mevcut) düzeni korumakla yükümlüdür. Zorbahğa, dlktacıhğa heves etmedikçe, içtenlikle «öylemeliyiz, politikacı bu tutumunda haklldır. Politikacı ne değin haklı olursa olsun, toplumun gelişmesinde' yönetilmesinde bir düzen, bir ölçii ister kendi anlayıaına göre...> demijtim. Hiç kuşkusuz, yöneticiler, politikacılar, zaman değiştikçe, ülkenin yasarttısi geliştikçe, ortaya yeni yeni sorunlar çıktıkça; yönetm" lerde, yasalarda değişiklikler yapmak zofunluluğunu duyabilir, yaparlar da .. Toplumun yürümesi, gelişmesi, hele hele onlar içln mevcut düzenin korunması için, bu gibi değişikliklere, «îiyelim yeniliklere gereksinme vardır. Ne var ki yapılacak yönetmelik ve yasalardaki değişiklikler, toplumun, toplu halde yaşayan ulusun aleyhine olmamalıdır. Hani zorbalığa, diktaya, ülkenin insanlannı ezmeye yönelmemelidir. Parlamenter rejimlenîe, yürütücü, devle,tin tekerleği sayılan hükümetlerl, yukand* sözflnfl ettiğimiz değişikllkleri, yasa düzenlemelerini yaparken, muhalefetteki partiler d8netler. Bu partilerin «usturulabileceğini, ya da bu partiferin iktidarla işbirliği halinde bulunabileceğini de düşürebiliriz, İşte burada karşımıza Parlamento dışı denetleme çıkar: Bu denetleme, elbette önce basından gelir. Basının görevi, sadece memleket ve dünyadaki olup bitenleri halka haber vermek değildir Olup bitenleri değerlendirmek, yorumlamak, bu yorumlardan ülke'halkma bir zarar, kötüIük gelecekse, eleştirilenyle yöneticileri, politikacılan uyarmak, basının en başta gelen ödevi, görevi, giderek sorumlulufudur. Uyarma. yorumlama, rfenetleme sorumluluğuna basınla birlikte o ülkenin sanatçıian da katıhr. Aralonndaki fark, basm. gündelik olaylara ve poütikaya daha yakındlr; günü gününe izler. Sanatçılar bu. gunü gününe elestirmin, denetlemenin ötesinde, toplumun daha iyinin, daha güzelin gördüğü (jüşlerin sözcüsüdür. Basın da sanat da ancak ve ancak toplumup iyiliği, güzele kavuşması için çalışan, her. zaman yöne• ticilere, politikacılara karşıymış' gibi'görünür • Ne var ki eleştiriye, denetime her zaman öfkell oîan, öfkelenen politikacılar, basının ve »anatın her zaman gözü kapah (füsmanlarıdır t Hele geri bırakılmış ülkelerde. çok tuhaf olaylar ortaya çıkar basınla politikacılar arasjnda: Toplumun, yurdun temel düzenini ayakta tutan Anayasa'nın tağyir, tebdi! ve ilgasjnı, politikacılar isterler de basm «OLMAZ» diye direnir. Şu da ayrıca bilinmeli: Sanatçı her zaman, her çağda haklı çıkmıştır. : Okuyucu Mektuplan Beşiktaş ilçesi neden karanlıkta? Trafo merkezinde bu yıl da sık sık vuku bulan anzadan o*olayı Beşiktaş' llçesinde Tanrının gün ve gecesi elektrik cereyanının kesilmesi, dolayısiyle Belediyenin bu hususta da gös» tejdiği zayıf ve istikrarsız tutumu sayesinde, yirminci asrın ikinci yansının şonuna yaklaşıldığı bir devirde bu ilçe sakinlerıne ilkçağ hayatı yaşatılmaktadır. Beşiktaş 13«732 nüfusu ve yukarıda belirtilen perişan du 12 kilometrekare yüzöleumü ruma öncelikle son verdirile Istanbul'un merkez ilçemek dolayısiyle vatandaşı hulerinde/ı birirîir. ziıra kavuşturmak için trafo merkezini gerektiği şekilde 27 ilkokul, 5ortaokul,6 litakviye etmeyi düsünemiyorse, Boğaziçi Üniversitest ile sanız, kamu görevi yapmakla 5 yüksek okul, 1 konservatuyükümlü olarak bulunduguvar. 1 öğretmen okul'u gibi nuz makamlannızı daha ehil kültür yuvalan yanında 15 e'llere bırakmak üzere Allah bankanın şubesi, 3 ilâç fabızdSi için istifa etmek de mi rikası, 2 büyük değirmen, aklınıza gelmiyor? darphane, Sümerbank'ın Y;ldız Seramik gibi resml fabYoksa amme menfaatlerinin rikalarıncfan başka pek çok lâyiki veçhile korunabilmesida hususî atelye ile fabrikayı ni temin işin işgal ettiğinız ve Marmara Bölgesinin Et ve makam koltuklarmızı her ahBalık Kurumuna ait en büval ve şeraite rağmen bırakyük soğuk hava depolan bu mamakta yeminli misiniz? ilçenin hudutlan içerlsindeBeşiktaş İlçesi halkının bu dir. perişanlığını Vali Sayın Vrfa Poyraz'ın ve Sıkıyönetim KoBeşiktaş ilçesindekl sanamutanı muhterem Orgeneral yinin ve iktisat ile eğitimin Faik Türün'ün nazan dikkatrandımanını düşürmekle kallerine sunanz. mavan ve esnafın mum ısıVavuı ÇALDIRAN ğında satış yapmasına sebep olan elektrik cereyanının her gün kısa aralıklarla uzun süre kesilmesi halkı son derece üzmekte ve öğrencileri ise, kelimenin tam manasiyle perişan etmektedir. Öğrencileri evlerinde gaz lâmbaları veya (Alman Teknik Enstitüsünün raporuna göre. emniyet unsurundan yoksun olduğu öne sürülen) bütan gaz tüplerinin yardımiyle ders çalışmaya zorlayan elektrik ârızaları, ilçedeki (Yüksek Denizcillk Okulu, Galatasaray Lisesi Ortaköy Şubesi, Kabataş Lisesi ve öğretmen Okulunda bulunan) binlerce leyli öSrenciyi tam anlamıyle sefil etmektedir. Ertesi günfln derslerine çalışabilmek tçin etüdlerinde elektrik cereyanını büyük bir sabır ve tevekkülle bekleyen, vemek ve diğer zaruri lhtlyaçlannı karanlıkta karsılamak zorunda kalan bu okullann öğrencileri mazotlu ola» ve elektrik ceı»yanının kesilmesinden kaloriferlerinin de çalişmamasmdan sogukta titreşerek hasta olmaktadırlar. Kış günlerinin kısalığmdan dolayı ikâmetgâhlannda elektriklerini saat 16'da yakmaya mecbur olan ilçe sâkini vatandaşlar elektrikli çihaz ,]aruu kullaoaraaz halde ve en basit egienceleri olan sinemadan dahi mahrum bırakılmaktadır. Millî Eğitim ve Dluştırma Bakanlığı ilgililerinin Beşiktaş İlçesindeki okullannda egitilen binlerce öğrencüerinir kültür yuvalannda geceleri çektikleri ve ızdırap derecesine varan dertlerine son verdirmek için neden ilgi göstermedikleri anlaşılamamaktadır. Halkın ödeme gücünü düSünmeden elektriğin kilovatına rastgele zam yapabilen ve bu şehirdftki bütün hizmet lerini her yönü ile aksatan Belediyeye bafh İ.E.T.T. MUdürlü^ünde ve Teknik Daire Reıslıginde amme hizmeti görmek fizere makam işgal eden muhterem yetkili zevat; Yazarın Sorumluluğu Yazar, önce vicdanma karşı soruroludur. Yazar, yine önce, içinde yaşadığı toplum'a,' halkına karçı sorumludur. Bu sorumlulukları dtıymaj'an, kalemleri satılık yazarlar. çok çabuk ' toplumdâ açığa çıkar, belli olur. Maskeleri çabuk düşer. H: Malherbe, yazara şu sorulan sorarak yazarın kişiliğini, sorumluluğunu sapfar, tammlar: 1) Her.feyi yazabilecek değin kendini özgür hissediyor rnusun? 2) tnsan ve toplum hakkında yeterli deneyin var mı? 3) Kişisel bir dünya görüşüne sahip misin? 4) Birbirine benzeyen belirsiz hislerinin halis, saf derinliğine inebildin mi? 5) Vicdanının sesi insancıl mı? Bu sorulara (ETTET) karşıllğını verebilen yazar basm için baskı yasaları kâr etmez. Yazımızl Namık Kemal'in bir beyitiyle bağlayahm: «Ne mümkün znlmile bidat üe imhayı bürriyet» «ÇaTış idraki kaldır muktedirsen âdemiyetten». (1) Cumhüriyet, 21 Temmnz 1971 Lokanta ve gazino'ar masalara tarife koymuyor "Bü KADAR REFORM...,, OKTAY AKBAL Evet Hayır Taıiîşmâ Bugün Istanbul'un lokanta ve gazinolannın çoğunda masa tarifeleri bulunmamakta, olanlannda ise fiyatlar kalemle istenildiği gibi yazılmaktadır. Basılı duvar tarifeleri is e bir kısım lokantalarda bulunmamaktadır Bu durum vatandaşm birçok yerde aldatılmasma yol acmaktadır. Müesseseler. tarifelerini kurşun veya sabit kalemle arzu ettiği gibi doldurmaktadır. örneğin, birinci sınıf lokantada iki lira fiyat konulan beyaz pcynir, bazı Oçüneü smıf lokantalann masa tarifelerinde 225 kuruş olarak yazılmaktadır Belediyece de onaylanmayan bu tarifeler. üstelik her masada da bulu'nmamaktadır. Yemek yiyen müşteriler, kendilerine veri!en pusuladaki hesabm doğruluğunu, masadan kalkıp duvarda asılı bulunan basılı tarifelerle karsılaşfrramıvacağı İçin istenen paray» ödenıek zorund* kal maktadır. Bu nedenlerle,' Belerfrffev* sınıflara göre tesbit edilmiş tarifeler basılı olarak. müesseselere dagıhlmalı ve her masada buhmduruimasT mecbtıriveti ko nnlmalıdır. Bu çekilde onaylanmış basılı tarifeleri mssaiamda Sören vatendas da emin bir şekilde yemeŞini yer ve hesabım öder. Böylece. Belediye möfettişleri 0 zabıta memurlarınu» îşi de kısmen hafîflemiş olur. Sayın Belediye Başkanından, daha önce olumlu cevap aldıâımız bu konunun hemen uygulanmasmı rica ederim. Saygılanmla. Istanbnl Sehlrliler Demeii Yönetim Kıınılo adına Genel Sekreteı Aydm Izgi ATATÜRKÇÜLÜK HALKA Hani Atatürkçüydük?. KALKINMAMIZ tÇİN YENî YAZIDAN VAZGEÇMELÎYMİŞtZ. 10 Kasım günüydü. Atayı andık. Devrimlerini ve ilkelerıni korumaya genellikle birlikte and içmiştik. Eve döndüm. Bin Te•' mel Eser arasında, devlet para* sı ile basümış bir kitap okuyordum. Gözlerim mi yanlış gördü? Yoksa aklımı mı kaybettim? Okuduklarun aklıma ağmıyordu: TUrklerin kalkınabilmesi için yeni yazıdan vazgeçilmeliymiş.. Arapça yazıya dönülmeliymiş. Bu da şartmış.. Insanlar sınıfsız yaşayamazlarmış. Rumeli ve Anadoludaki ayanı ve derebeyleri yok etmekle Türk ilerlemesine engel olunmuş.. Tiirkün kalkınabilmesi için bu ailelerin bulunup, yerleriae oturtulmalan gerekirmiş... Bu Mtap Müftüoğlu Ahmet Hikmet'indir. Hazırlayıp sunan Dr. Fethi Tevetoğlu'dur. Şimdi, GÖNÜL HANIM adlı bu kitabın 61. ve 62. sayfalanndan bir parçayı size aynen aktanyorum: «Türklerin yükselmesi hakkmda diişündUğüm esaslara döneyim: Dördüncü olarak Elimjzde bulunan arapça, daha doğrusu Aramca'dan akdanlrruş sâmi harfler Ue üral Altay kaynaklı bir dil olan Türkçemizi yazt ile ifade etmek kabil olmadığından, görünüşte ayrı fakat gerçekte yine Aramcadan ve Yunancadan değıştirilip çıkanlmış. lâtin harflerini kabul etmek de fikir vönündeki ilerleyişîmizin eserlerini bir anda yok etmek demek olduğundan, elimizdeki Arapça harfleri dilimize göre ilmî bir surette ıslâh ve imlâmızı ona göre defiştirmek ve düzeltmek şarttır. Biz bu yeniliği gösterdiğimiz takdirde Araplar, Acemler ve başka Turani kavimlerin de imlâlannı bu suretle düzenleyeceklerine şüphe yoktur. Doğu, işte o zaman kalkuıma ve ilerleme yoluna gerçekten girmiş olacaktır. Bugünkü yetersiz harfler, bir esasa bağlı bulunmayan imlâ üe fikirlerimizi tamamen belirtmek ve yaymak mümkün olamıyor. Beşinci olarak Kim ne derse desin ve dünya âlemde demokrasi, halkçılık ne derece yukseür ve ilerlerse ilerlesin, insanlar belli başh sınıflara aynlmış olduklan halde yaşayacaklardır. Halbuki... Başvezirlerin ve en son zamanda Hüsrev Paşa ve Halet Efendi'nin ifadesiyle... Rumeli ve Anadoludaki asil aile ocaklannı, âyanı, derebeylerini zorba takımı sayarak, o zamamn idarecilerinin perişan edilmesi memleketimizin kalkınma ve ilerlemesinde büyük bır engel olmuşrur. ...Bu eski ailelerin ihyası, sağlam evkaf ve aile kütüklerini inceleyerek ve asâlet ün\'anlannı iade eyleyerek manevî haklannı tanımakla mümkün olur.» Sayın okuyucularr Dikkatle ve ibretle okudunuz mu? Bu kitap, 1971 yılında, Istanbül Millî Eğitim Basımevinde basılmıştır. Devlet Kitaplan Müdürlüğünce satılmıştır. Halk ve gençlik okusun diye kitaplıklara da dagıtılnnştır. Kitabın baş sayfalannda da, zamanm, Saym Başbakanı ile Millî Eğitim Bakanının övücü yazılan vardır. Böyle mi olur Atatürk fiktrlerinden yana olmak? Hani, imti «Böyle bir ortamda ve rejimde, Sayın Ferit Melen'in Hükümet Başkanı olduğu bir donemde ancak bu kadar reform yapılabilir» diyor Sayın Ecevit. «Bu kadar reform» nedir acabaT «Bu kadar» ını bile gerçekleştirmek olanağı var mıdır? O, zorla, ite kaka ortaya çıkarılan «reform» lar ne (îenli gerçek bir reform sayılabilir? Büsbütün ters isler, eylemler, davranıslar olmayacak mıdır onlar? Hiç bir »ey belli değil. Belli olan, Dernekler Yasası, Petrol Reform Tasansı ile, daha başka davranıslar, sözlerle girişilmek i»tenen bu garip reformculuk eyleminin çok zararlı bir yoTa glrdifidir. • 7,r.. > •• ;. . , Eeevtt açıkça söylemiş: «Reformcu bir tutuma yürekten inanan Ve kîlit noktaîarda bulunaff ban devlet görevlüeri sistemli olarak görevlerinden uzaklastınlmaktadır. Reformlan destekleyebilecek ilerici aydmlann ve ünıversite öğretim üyelerinin büyük blr bölümü ağır baskılar altmdadır. Kitap yazmak, çeviri yapmaktan ötürü insanların çağımız ölçüleriyle bağdajmayacak kadar ağır mahkumiyetlere çarptınlabildiği bir ortamda gerçek reformlar için gerekli düşünce özgürlüğünün varlığından söz edilemez. îlericl kamuoyu suskunluğa süriiklenmektedir. Reform tasanlan görüşülürken meydan ve Meclis kulisleri büyük çıkar çevrelerine bırakılmaktadır.» Aydınlar konuşmazsa, yazarlar çekinerek yazarsa, bilinç11 kamuoyu sesini çıkarmazsa, üniversite profesörleri köşelerine çekilirse, ilerici yığınlar ağırlığını duyurmazsa meydan kime kalır? Yalnız tutuculara, çıkarcılara, bir de bunların yalanlarına inanmı?, kapılmış bilinçsiz kişilere... Reform diye ortaya çıkarılan işler yalnız onların yararına olacaktır, geniş yığınların yaran yerine dar çevrelerin yararı düşünülecektir. CHP Genel Başkanının Pazar günü yaptığı konuşma, bu tür «reform» larm necTen gerçek bir reform sayılmayacağını eksiksiz bir biçimde anlatıyor: «Halk ve toplum yararına gerçek reformlann ancak özgürlüklerin ve demokrasinin tam olarak işlediği bir ortamda yapılabileceği inancını CHP öteden beri belirtmektedir. Bu inançladır ki, reformlar yapılamıyor diye içinde bulunduğumuz ara rejimi uzatmanın veya demokrasiden daha çok uzaklaştırmanın kesinlikle karşısmdayız ve karşısında olacağız.» Reformlar aneak tam bir özgürlük içinrfe gerçekleştirilebilir. Birtakım tasarılar gereği gibi tartışılmazsa, o tasarılar aydm kamuoyunun gözünden kaçırılmak istenirse sonuç bu toplumun, bu halkın yaranna olmaz. Son örnek, Dernekler Yasasıdır. Geçen gün bir dernek yönetim kurulunda saatlerce tartıştık, içinden çıkmak mümkün değil! Kim hazırlamış. nasıl hazırlamış, sonra nasıl kabul edilmiş? Bu da bir reform yasası mı, bilmem. Bence bir şeyi düzeltmek, daha iyi, daha doğrıı, daha güzel yapmaktır reform. Daha kötü bir hale getirmek değildîr. Ama Dernekler Yasası birçok yönden çağımı2in gerçeklerine ters düşüyor. Demokratik anlayışa, gerçek özgürlüğe yakışmıyor. Bir dernek kamuoyuna bildiri yayımlayacak, yapamıyor bunu kendiliğinden, götürüp önce savcılığa sunacak, sonra ortaya çıkaracak! Bu sansür koymak değil midir? Şimdi bu yasa ileri mi geri mi? Demek reform dedikleri, ileriye değil geriye götürmek toplumu! Böyle reformlar olmasm daha iyi!.. Evet, CHP Genel Başkanı doğru söyLüyor: «Türkiye'de cfemokrasinin bütün koşullarıyle işleyebileceği, kamuoyunun tam bir düşünce özgürlüğü içinde serbestçe oluşturulabileceği ve halkın etkisinin, büyük çıkar çevrelerinin etkisinden daha çok ağırlık kazanabileceği bir ortama bir an önce dönülmesini istemekte, reformlar açısmdan da ne kadar haklı olduğumuz artık açıkça görülmüş olmalıdır.» Bugünkü ortamda hepimizin özlemi budur. Gerçek bir demokrasi ortamma dönmek... Reformlar ancak böyle bir özgürlük ortamında, çağdaş nygarlığa yakışacak bir demckrasi havasında gerçekleştirilebilir. Ancak o zaman ulusa, yurda yararlı olur. Böyle içtenliksiz zorlaraalarla değil... ATATÜRKÇÜ İLKELERE AYKIRI BİR KİTAP ERDEMSİZLİK VE ONU GÜÇLENDİRENLER İNSANLARIMIZIN ÇİLESİNİ DİLE GETİRMEK AĞIR GEÇİM KOŞULLARI ALTINDAKİ HALKA EĞİLMEK GEREK.. yazsız sınıfsıs kaynaşırts' bir mülettik? Hani, köylümüz efendimizdi? Hani, Atatürk devrimlerinin yılmaz bekçileriydikT soruyu kendine, yftnmdfekme, sağındakine, solundakine; genelleştirerek içinde yaşadığı topluma sormaktan alarmyor. Nedendir bu yenilgi? V» bn yenilgi çağdaş Türk tiyatrosunun temsUcileri ile tophıma güçlü Oif oyunla sunulmaktadır ki erdemliler güçlensin, erdemşizler. gücünü yitirsin. Yahya Kemal'i övmeden önce AKBAL'IN ÖDEMEDIĞÎ BÎR BORCU VAR: HANİ, YAHYA KEMAL MAHALLESÎNt GEZECEKTİ?. Akbal ustanın Cumhuriyet te çıkan yazılarını Udnci kahvaltım gıhi.tutnım. Bir kayadan fışkı* euyu örnefel, serinle¥tni, sabahlart. özlülük, içtenlik, insanallık akar hepsinden de. Fakat, degerli yazar son birkaç yazısmda, nedense toplumdan kaçar tutumda gözükmektedir. Bizleri KandİlÜ'de, «Tfanlırarnn Yağrnuru» nda, «İstinye Sulan» nda dolaştırıyor. Çocukluk anılanna dalıyoT, düşler kuruyor, denize, yagmura, ıskeleye bakıyor ve de yalnızlığmda yiterek rahatlıyor, losaoası. İnsansız doğayı işlemekten daha çok tat aldığı belli oluyor hani. Bu yazılara kötü demeye dilün varmaz elbet. Beni de sanyor gerçekten. Hayalime, yazann taktığı kanatla ben de geziniyorum bazan. Ama, yazılara Yahya Kemal'den alınan kırpıntılara kafam takıiıyor çokçası. İşte bu yapılanı beğenemiyorurn. Boğaz'ı beili kişi• lerin zevkine tapulamışız gibi gsliyor bana. Boğaziçinin güzelliklerini, Yahya Kemal'in gözhığünü takmadan seyretmeyi daha geçerli buluyprum. Ne var M, sayın Akbal'm, Yahya Kemal'in Boğaz'la ilgiü şiirleriyle kalacağı yargısuıa varması. «Yahya Kemali seTOeye başladım yenidenD.demesi de, bizi başka yönlerden düştindürmüyor değil ddğrusu... Anlayacagınız, acaba diyoruz, yazanmız da «Sırça Köşk» yolculuğuna mı hazarlamyor yoksa? Olur ya, insan değişme içindedir, ölünceye dek . Hem sonra, Akbal ustanın aylardır ödemediğj bır borcu da vardır okurlarma. Hatırlayacaksınız, hani Taksim durağında otobüslerini bulamıyan Yahya Kemallileri. Saym Akbal'm, gece kondu semtine «Yahya Kemal» adınm uygun düsmediği yollu.fikirlerini. «Gidemedim bir türlü, ama bir fırsatmda gidlp, görecegim» gibilerden yafcınmasım... Şimdi, o sözler umıtulıtıuşçasına, araya Boğaziç] gezjleri gırince, bize de sitem etmek JUştü işte. Bilmem haisız mıyım? Toplumumuzun giineş görmeyen alt katlannda yatan sorunlannın üstüne varacagımız yerde, bep kaçarsak, sonu nereye varacak bunun. Bakrnız, çiğ politikacı «Sefalet edebiyat» kötülemesi Ue, uyanmayı kökünden kesroek ıstemektedir. O alınganlıgmda bakhdrr elbet. Kafalan açan, sönülleri tutuşturan, bozukluklan ortaya döken her fikir onlar için bir «Kalk borusu» korkutuculuğundadır. Ama. insanlanmızın kara çilelerini ve ak sevinçlerini 1 dlle getirmek de değerli yazarlan mızın birinci ödevi değil mi? îşte onu bekliyoruz, daha çok tarafından, saygılanmla. | Ali SOYDAN \ .(öğretmen TEKİRDAĞ) Erdemsizlik . ve Abdülcanbaz . . ÎŞGAL YILLAR1NDA, ABDÜLCANBAZ'I, KÖTÜLERE KABŞI ÎYİLERtN TEMSÎLCİSt İZLÎYORUZ. Tiyatro, toplum yasamının klV tü taraflannı sahnede yme topluma sunduğu surece topluma faydaü olabilir. Bu düşünce biçimi açısından Abdülcanbaz olayını değerlendirmeğe çalışırsak, topluma erdemsizlik ögesini 'simgeleyerek tarutması batamından yarar saglamıştır. Turhan Selçuk'un Abdülcanbazını, işgal Türkiyesinde fırsat buldukları anda analannı bile satacak kadar erdemliliğini yitirmiş, Clusun var olma savaşmı kendi çıkarlan için engellemeje çalışan kötülere karşı iyilerin temsilcisi olarak izliyoruz. Bu üstün yapıtı seyreden insan erdemliyse; kendini Abdülcanbaz veya onun tninrmnfipn birinin yerine koyabiliyor. Bu yerine koyma insanın kendisini zorlayarak benzetmesiyle değil, içinizde erdemsizlere karşı birikmiş tiksıntinin itici gücüyle kendiliğinden oluyor, dış uyarüara ihtiyaç duymadan dürtüsü olmadan. Çünkü Abdülcanbaz içimizden biridir. Halkın içinden çıkmış bir erdemli kişidir. Görevı haksızlığa karşı koymaktır. Abdülcanbaz tipi her toplum gibi Türk toplumtında da tarilı içinde haksızlıkiara karşı oluşmuş ve zamamrmza dek stiregelmiştir. Erdemsizse; hertürlü erdemsizligi başaracak kadar insanlığını unutmuşsa bu yapıt karşısmda küçülür, eziür ve pişmanlık duyar, erdemli olmaya çalışır. Ezilmeyecek, utanmayaoak kadar âdileşmise Gözlüklü Sami ve takımı gibi her zaman galip gelir. Gözlüklü Sami her devrin her düzenin adamıdır. Fakat onu her devrin adamı kılan kendisi değil. kişiliğini oluşturan çıkarcılar ortamı ve izafi bir Ustünlük sağlayan maddî olanaklandır. Oyunda Abdülcanbaz ve onun gibi iyiler, doğrular ülus savaşını vermeği başarnuş, Gözlüklü Sami ile serabolleşen erdemsizliğe karşı savaşı başanya ulaştıramamıstır. Abdülcanbaz olayı; doğruluğun, yurtseverliğin, haklılığın, cesurluğun, toplumcuhığun kısaca erdemliliğin haksızhğa, hatoliğe, korkakbğa, kalleşliğe, sömürücü lüğe, peskeşçiliğe, vurgunculuğa, çıkarcılığa yenilgisldir. Aslında Abdülcanbaziarm galibiyetlert ge çicidir. Sürekli değildir. (Kserdeki futbol maçı gibi) Galip getirecek güçler erdemsizlerin elindedir. Nedendir bu yenilgi? însan bu Metin YAVUZ • (tsöklâl Sokak Yalova) Aydının Ödevi . • HALKIMIZ SUÇSOZDÜR; BÜYÜK ÇOĞUNLUĞD BİR GÜN UYANACAKTIB. ONA OLAN İNANCIMIZI YÎITRMEYELİM. • Çıkmaza girmemizde politikacıların sorumluluk taşımaması gerçekten üzücüdür. § Ağır geçim koşullan altında ezilen köylü, ısçı ve küçük memurun sesi kısıldı. Yöneticiler Anayasa değışıkliğiyle uğraşsınlar. Bu değişikliklerin halkımıza ne sağlayacagtm zaman gösterecektir. Evet reformlan savsaklayarak kısır bir döngü içinde dönüp duruyoruz. Bireyci aydmlar «Bana dokunmayan yılan bin yaşasın» dîyerek toplum sorunlanndan, kendini soyutlamış göriinüyor. Halkı seven gerçek aydınlara çağ nda bulunuyorum: Nitelik ve niceliği belirli olan bu dönemde de bir sınav veriyonız. İşte halk karşımızda. İşte bi2 sözde okumuş aydınlar. Biçimsel, duygusal Atatürkçülügü bırakahm artık. Bırakahm kapalı salonlardaki yurtseverliğimizi, gerçek anlamda halkla kaynaşalıra. Halkı sevmek, onun sorunlarma sahip çıkraakla olur. ÖDEVİMİZ, yılmsdan halkı öyarraaktır. Halkunız suçsuzdur. Bir gün salt çogunluğu uyanır. üyanmaktadır. Yeter ki ona olan inancımızı yitirmeyelim. Öyle ise çıkmazdan kurtulmanın en önemli yanı, halkın kendi problemlerine sahip çıkacak ölçüde bılinçlenmesi hattâ ürünü (pancar, tütün, pamuk, fındık v.b.) için demokratik yöntemler içinde örgütIenmesidir. ü'usça mutluluğumuz buradadır. Bu yol çağrîas Atatürkçü yoldur. Getin fakat onurlu. Bu yolda çıkar çevrelefi camur atmaya devam etsin bize. Ta ki kendileri hakkında yargryı tarih verene dek. Bu konuyu kendileriyle tarüşmaya hazırız. tşte meydan! VE5555HEDİYE GAZETECİLER in YILBASI PIYANGOSUNDA Biletl er, Spor Toto bayilerinde ve otomobillerde satılıyor (Cumhuriyet 9059) MURAT TEIEVİZYON ACI BİR KAYIP Trabzon eşrafından merhum Hasaa ve Asiye Alemdağ'uı oğulları, merhum Mustafa, merhum Ibrahim, Osman Alemdağ'uı ve Nadire Atakol'ua kardeşlsri Gülen Alemdağ'm sevgili eşi, Mine Sönmezsoy ve Tayfun Alemdağ'uı babaları. Metin Sönmezsoy'un kayın pederi Dinç Sönmezsoy'un dedesi, Celâl Alemdağ, Emin Alemdağ, Cemal Alemdağ, merhum Cemil Alemdağ, Pervin Arifağaoğlu, Nevin Alemdağ, Atillâ Atakol, Yurdanur Akpolat'ın amcalan, Saım Atakol'un kayınbiraderi, ÎSTANBÜL TÜCCABLABINDAN DÖKTüR * A. Fuat ÖZKAN (öğretmen ÇtVKtL) Mehmet ÖCAL îlköğreüm Müfettişi ÎZMİT Hastalıkian Mütehassısı J > ' tstiklâl Cad. Parmakkapı ' lı No: 66 TEL.: 44 1073 i ; Tarık Z. Kırbakan j ! Oeri > Sac ve Zührevî ] SİGORTALILARA DEVREN SATILIK ÜÇ ODALI OAİRE Bakırköy, Bahçelievler Basm Sitesi Blok: 3, Kat: 2, No: 202 (Cumhuriyet 8053) KEMAl AIEMDA6 ••••••••••••••••••••• D O K T O I 17.121972 Pazar gecesi, yakalandığı amansız hastalıktan kurtulamıyarak Hakkın rahmetine kavuşmuştur. Nâşı Trabzon'a götürülerek aile kabristanma defnedilecektir. Mevlâ rahmet eylesin. EŞİ VE ÇOCUKLABI Cumhuriyet 9062 ATAMAL | Opr. Orolog Sıraselviler 69/2 Telefon: 44 57 44 TAKStM L İ ÇELİKZIRHLİ ALTIN SERI PİLLERI (Ilâncılık: 9B76/S055) HEDEF : DEV BİR DENİZ GÜCÜ TÜRK DONANMA VAKFINA YAPACAĞINIZ YARDIMLARUA BU HEDEFE ULAŞABİLİRİ2. ••••••••••••••••<»••••
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle