14 Mayıs 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHURÎYET 12 Aralık 1972 İHAjEikKMilMtf W m DAKıSLAİllHA VE; lE BüLUtfDlU . . ™ E6UCEHÎL HDE ) .,. YAK.UVS BAKANIM!.. YAU AFfEr AUCAfttN FETTAK 1»* DOM.pSr4bV0p.,HtKtNPÎ5! EPİH\ İLE BÜNÜ9.., TALÂK in SAMİM KOCAGÖZ'ÜN ROMAN! 128 «Sabri, Harbîyfe'nin tarihinde, başkaca böyle bir gün var mı? Hani bugun 22 Mayıs 1960 Cumar tesı gunune benzer tanhsel bır gun?» Yarbay, şöyle bir duşundü: «31 Mart olayını izleyen günlere benzetebiliriz...» »Doğru, doğru ya.. O, Hareket Ordusu Istanbul'a girdiktcn sonra yapılan temizlikle ılgilıliydi...» • «Hakhsınız.» Onların bu konuşm&sına baktım kaldım. Eniştem, telefonun yanına otururken ttiasanm üstune bıraktığı gazetclcri kanştırıyordum. Bugün, Uğurla sıkı bır çahşma yapmıştık kulupte. Tenisten son günlerin olaylarınm acısmı çıkanyordum. 01 dukca yorgundum. Kendi kendime, bugünkü gazetelerm go'runtüsü, yannkilerin yanmda çok snnuk kalacak.. diye düşünüyordum. Gazetelere dalmıçtım. Babam; «Tckmcn'> diye seslendi. Doğruldum: «Buyurun Albayım?» «Sen, hiç elinc tabanca aldm mı'» •Ne demek! Yedek Subay Okulunda, ağırmakînalıva dck silâh kullandık; mermi yaktık, Eîbomhaları attık. Piyade tüfeğiyle atışlar yaptık. Alaydaki takım komutanllğimda da nobetleıde belimde tabancayla gpzerdim.> «Allah bilir, tabancanm emniyetini hiç açma1 mışsmdır. » «E , gerekmedi.» Bizim böyle konuşmamıza eni'ştem, kıskıs gülmeye başladı. Babam ona dondu. «Yahu Sabn, bızım gıbi asker bîr aileden, nasıl olur da boyle bır muhallebi çocuğu çıkar?» Erıış tPtn, bu kez kahkahayı bastl. Ablam sözc karıştı; «Ben dc asker kizı, asker karısıyım babacığım ama, yine de içimde «silâhı, şeytan doldurur..» diye bir korku vardır.» «Asker, sılâhını kendisi doldurur, kendisi bnşaltır; ateşl«T. Bu işi hiç bir vakit Seytan'a bırakmaz. Askerler. silâhlan kullanmak için, uzun uzun eğitim görürler... Allah Allah yahu! Mem, leket barut fıçısına dondü; bunlar hâlâ silâhı şcy tan doldurur diye bana maval okuyorlar... Silâhı, şu sıra, benim yaptığım gibi, asker dolduruyor!» «Ben de asıl bundan korkuyorum ya babacığım.» diye Yıldız, aşagıdan aldı: «Oeçen pazar, hani şu Adnnn Mcndcres'in îzmir Çıkartması denilen Cumhuriyet Meydanmdaki mitinge Sabri, beline tabancfisını takıp da gitti; hem de sivıl olarak....« Eaktım, cnistem, bu sözleri duymazdan geldi. Not defterını knrıjtırıyor göründü. Babam bu kez gerçekten kızdı; kendisini tutarak şaka etti: •Asker adam, elbette tabancah silâhlı gezecçk... Siz. çlinizin hamuru ilc erkek işinp kanşmaym! Hani benim kahvem? Annen mutfağa girince unuttu. O da yaşlandı. Bak, Sabri de Emre de içer elbette...» Eniştem, vine kıskıs gülmeye başladı. Babam ona döndu, csddi oiddi, başiyle mutfağa koşan Yıldız'ı işaret ederek; «Nasıl Albaylık otoritcm damat?. diye, sordu. Yarbay da kahkahasını güç tutarak, «Ne de olsa eski toprak başka oluyor... Zehir gibisiniz Albayını!» karşılığmı verdi. Babam, «Bu gece, daha da formundayım...> diye, söylendi. Anladjğıma gore, babam Albay Tınaztepe, bu gece. karışık bir ruh hali içindeydi: Sevinçliydi. Tedırgindi. Heyecanlıydı. Eniştem, ne halinden. ne yüzünden. hiç de ruh halini belli ctmıyordu. Bu iki askerın arasında kendimi sıkışmış kalmış hisscdıyordum. Onlarm dilıni açık •seçik anhyarruyordum. Bu sırada telefon çaldı. Şehirlerarası zıl sesiydi bu. Yarbay, tel bağlandıktan sonra, sâkin sâkin konusmaya başladı: «Sen misin kardeşim? Oh oh.. sevindım. Ankara'da hava çok guzel demek.. E.. Mayıs ya! Çocuklarm Kızılay'da gezdirılmesi iyi oldu. Memnun oldum. Amcaları 'dersleriyle ilgikniyor demek? Çahşsınlar çahşsmlar; onlarm başarısı, bizim başarımız sayıhr; bekliyoruz. Ahmet'e posta havalesi mi çıkardın? Ha' yakında çıkaracaksın.. Kaç para olduğunu .daha ie&bit etmediler demek? Ay sonuna dek para elinde olur diyorsun ha? Çok güzel. Şimdi ken disine baber verırim. Annemin ellerinden öperiz. Çocukların gözlerinden.. Nüsret'e selâm et. Burada evcek iyiyiz, hiç merak etmesinler. Hepsı selâm ve sevgilerini gönderiyorlar...» Yarbay, telefonu kapadı; not defterine bakıp bir tıumara çevirdi bu sefer: «Ahmet, kardeşim, sen misin? Senin bahçendeki güller ne renk açtı? Kırmızı beyaz ha.. Beyaz gul nadir bulunur.. Nasılsm? tyisin ya ? Aqkara'dan telefon ettiler; senin paranı bu aym sonuna dek postalayacaklarmış... Alacaklıların biraz daha bekleyecek... Ver, ver.. haber ver canım... îstcrse uykulan kaçsın, isterse rahat birer uyku çeksınler... Haydi iyi geceler, gözlerinden öperim. Yarın görüşürüz....» Kapadı telefonu. Babam, tabancasiyle uğraşıyordu ama, büyük bir ilgiylfc rtîştemin konuşmasını izliyordu. Ablam, ehrtde kahve tepsisıyle göründü: «Ankara'dan haber mi var Sabri?» •Gözün aydın Yıldız. Annem, iyiymiş. Çocuklar. Tunç da Fidan da iyiymiş. Bizim bir arkadaş, onlan bugün Kmlay'da gezdirmiç. Gençlik parkma gotürmüş. Nüsret dersleriyle yakmdan ilgileniyormuş...» «Kimdi telefon eden?» «Bizim Binbaşı Saim.» «Eksik olmasın. çocuklan sever...» "Elbette.. amcaları sayıhr Nüsret gibi...> Albay, memnun memnun konuştu: «Torunlarımın iyiliğine sevindim. Havalar da iyi gidiyormuş!» Mutfaktan görünen annem karşılık verdi ona*: (Arkası var> 28 Nisan 1916 akşt mı ve gecesı... Irak'ın şahane gurutu başlamıştı ki, Kutulammare'den alevler yükselmeye ve patlama sesieri duyulmaya başlandî. Güneş batıyordu. Kutülammere' de îngilizlerin taîihi de batıyordu. Gece sabaha kadar alevler gördük, tahrip sesleri duyduk. Sabah gün açılırken şehir bevaz bayrak çekti. îki tngiliz subayı teslim bayrağıyle geîdiler. Halil Paça'ya Thowsend'in kayıtsız şartsız tesîim olduğunu söylediler. • Bunun üzerine kumandan: Baskumandanh§a yazınız: şehir teslim oldu.. dedi. Bu t^lgrafi Rhrevim bakımmdan ben yazdım. Bütün ordu sevinç için<ieydî. Yüzbası Selâhattin'in 6 Yalnız süngü ve göğsümüzle kazandığımız bu zafer, ye ni tekemmül ej'lemekte olan vesaiti harbiyemiz karşısmda muvaffakiyeti âüyemizin parlak bir baslangıcıdır. 7 Bugüne «Küt bayramı» namını veriyorum. Ordumun her ferdi her sene bugünü tesit eder ken şehitlerimize <Yasin»ler, «Tebareke»îer, «Fptiha»lar okunsun. Şühedamız hayatı uiyatta, semavatta ki7il kanlaria pervaz ederken, Gazılerimız de âtideki zaferlerimize nigehban olsun Altıncı Ordu Kumandanı IMîrliva Hali] Kutülammare'mn düşmesivle yeni durumlar ortaya çskıyordu: 1 Halil Pasa Bağdat'ta Ordu Kumandanhğınî gidiyor ve Irak Grup Kumandünhfiı kalriırılıyordu Irak Grupu Krrargâhı 6'mcı Ordu Karart;âhı ohıyordiı 2 Altıncı Ordu Kurmay Baş kanı Albay Kâzım Karsbekir bizim Kolorduya (18'mci Kolordu) Kumandan oluyordu. 3 Altıncı Ordu Bırinci Şube Başkanı Kurmay Yuzbaşı Saffet (Saffet Ankan) bizim Şu manı Derleyen : İlhmı SELÇVK EStRLER Ordu karargâhı da Bağdat' tan Kutülammare'ye gelmişti. Halıl Pasa henüz Altmcı Ordu Kumandan Vekiliydi. Gelen Ordu Karargâhında Ortfu Ku r maybaskanı Albav Kâzırn Karabekir, Ordu Birincı Sub^ Müdürü Kurmay Yürba?ı Saffot (Ankan) vardı. Teslim durumu saptandı. 30 Nisan 1916 sabahı Üçüncü Alayımız törenle Kutülammaro' ve girecekti. Alav Kumandanı Binba«;ı Nazmi (*), Thowsend*in oturacagı yeri sağlıyacak, ve esırleri, geride hazırlanan esir garnizonuna yollayacaktı. Ru U]?r yürürken ^0 Ni«an 1916 günü öteki cepheden GPneral Avilmer namma konusma subayları gelip şu teklifte buIundular: «KutiUammare de hasta ve raralı tngiliz subay ve erleri vardır. Bunları biz kendilerine verirsek verine bi7P sağlatn subav ve er verecfkierdir. Kutülammare'deki Inıriliz ordtısu çok kahramanhk etmistir. tngiliz miileti bu askerlere borcludiır. Bannn icin esirlerin bir hafta tnplszlprin verdifci iaşc ile ypdirilmesine izin vrllmesi istenmcktedir. Kutülammarc'dc «avasan subav ve erlere Londra Beledivesi armaŞantar Röndfrmistir. Bu arma&anların ortak bir hryet huznrunda sahiulerine vrrilmesine imkân sağlansın.» • « isteklerin hepsl kabul eRı dildi. 2 în«;i1İ7İer cidden şahanp vemeklerlc bir hafta süreyle efir garnizonunrfa împaratorluSun her milletinden toplanmıs bütün in^anlara kendi uluslarının istedigi biçimde baktılar. 3 Her ulusun ve kisinin kHligine uygun dürenİPnmis vp her biri manevra sandiSına verlestîrilmiş arma&nnlan birpr ^irer sahiplprinc verdiler. Sahiplerl ölmü's olanlann armaganlannı da Türk ordusuna hediye .ettiler. Bu sandıklarda bir in«;ana pprpkli h^r şpv varriı 4 Esirlerine bol para dağıttılnr. Bu durum on eün kadar sürdü. Kutülammare'nin düşüsünü or duya bildiren asasıdaki emri ben vazdım, VP ÜKtiprimce gözden geçirilip düzeltildi. 1 Esir uiasimı vapıldi. B Anika yaşarken YAZAN: İVO ANDRİÇ ÇEVİRENLER: Adnan ÖZYALÇINER İlhajni EMÎN Bu sabaha kadar bütün emirler verilmiş, telefon teilerl toplanmıştu Tam öğle üzeri yeni bir emrin tümene tebliği gerek* tı. Şube Müdürü Yüzbaşı Saffet beni çağırdı, jaaılı bır emn üç kılometre uzakhkta bulunan 51* inci Tümen Kumandanlığına gö turmemi söyîedi. Havalar çok ısmmıstı. beye Başkan oluyor ve o güne Doğudan Musul ve Bağdat yö* Sabah dokuzdan akşam beşe kadar bizim şubeye Başkan Venünde bizim topraklarımıza sal kadar güneş aîîında gezmeye kili olan Kurmay Yüzbaşı Hadırıya geçti. Bunun üzerine Kuimkân kalmamış olduğundan, lıs (**) Şubede A Kurmayı olutülammare dplaymda bulunan bu saatlerde çölde smek uçmu yordu. Albay Ali thsan bey kumanda yordu. 4 Birlik ve karargâhlar yer sındaki 13'üncü Kolordu îran Atıma atladım, alabildiğine lerini değiştiriyor ve yeni dutopraklarıni Ruslardan temizlesurdüm. ruma göre düzenleniyorlardı. mekle görevlendirildı. 1213 dakika süren bir yolcuKutülammare'de seçkin bir 13'üncü Kolordu 13 Mayıs 1916 luktan sonra cepheye geldim. subay olduğunu tekrar tekrar is günü Kutulammare'den çekılme Tümen Karargâhındaki arkadaş patlayan Ahmet bey binbaşı olye başladı. Ve cephe yalnız 18' lar bir sıpere gırmiş, iskammuştu. (1 Mart 1916) inci Kolordu'ya bırakıldı. 13'ünbıl oynuyorlardı. Yüzbaşj BerAhmet bey, bu savaşlatda bırcü Kolordunun yerine de b;r kuk ve Usteğmen Topçu Cemal çok defa yaralanmıştı. tümenımız mevzie gııdı. Sonun oradaydı. Ben de hizmetlerime karşıhk da bu tümenin de mevzileri bıkılıçlı gumüş muharebe liyarakarak istirahate çekilmesine FENALIK kat madalyası almıştım. karar verildi. Emir verildi: Kutülammare dört ay yirmi üç 26 Mayıs 1916 günü birlik Ben kâğıdı verdim, aradan gün muhasarada kalmıştı. ler tamamen çekilmiş olacak . ne kadar zaman gectiğını bılmıKutülammare'nin düşmesi üzeBız böylece Dicle'nin Kuzeym yorum. üstüme bır fenalık gelrine Ingilizler Irak'taki durumla de düşmanla karsıkarşıya kaladı. Doktor çağırdılar; rîm tehlikede gördüklerinden cağız, Güneyimizde kızgın çöl Güneş çarpması... dedi. Iran'da bulunan Rus Ordusu boş kalacak... On gün sonra gözümü Bağdat'ta bir hastanede açtım. Epey tchlıke geçırmış olduğu mu ve yoğun bır tedavıyle kur12.12.1933 tulduğumu öğrendım. Ben Bağdat'ta hastanedeyken Ahmet bey de yaralıydı. Veysi L'GÜN tasarrü'f haftasımh bey de tedavi oluyordu. Bmbailk günüdür. Haftanm başşı Ahmet bey, Binbaşı Veysi langıcı üzerine bütün Tür tedir: kişehir fabrikalarının malı debey, Yüzbaşı Ismaıl Berkuk bey kiye'de merasim yapılacak ve «Nıçin saöe üzüm, fmdık? ğil mı? Kuru yermşlerden mhastanenin karşısında Dıcle üzeher tarafta haftanm önemı be Memleketimizde yalnız üzüm ve cır, badem, cevız, Gâzıantep'te rınde bır koşkte oturuyorlardı. lirtilecektır. Bu münasebetle fmdık mı yetişıyor? Haydi çay çıkan Samfıstığının günahı ne? Ben de arasıra oraya gidiyor, «Millî İktisat ve Tasarruf Ce kahve içmeyelim. Çünkü bun Portakal, mandalina, elma, argünlerimi bu köşkte hurma miyeti» Istanbul şubesinin ga lar memleketimizde yetişmiyor. mut ve nar gibi meyveleri verağaçları altında geçıriyordum. zetelerde yayımlanmak üzere Neden gazoz içmeyelim? Kom sem memleketin iktisadiyatına Günün birinde Ordu Kumanbır bıldiri gondermıştir. Bunda posto yemeyelim? Kompostoda karşı cürüm mü işlemış olüdanı Halil Paşa'nın benı çağıraynen şöyle denmektedir: diğını haber verdiler. ki elma, kayısı, erik bu memle rum? Bırakın Allah aşkma.. Memlekette yetişen her şeyı vi«Vatandaş!.. Buçün ve bu ketin mahsulü değil mi? Mem(•) Sonradan Millî Savunma çecc mutlaka üzüm ve fm lekette istihsal edilen şekerlerin yelim, elverir ki (yediği naneye Müsteşarı Korgeneral Nazbak) dedirtmeyelim.» dık ye. Kahvede, ırazinoda dörtte üçü Alpullu, Uşak ve Esmı. ve lokantada çay. kalıve, gaYENt Adlıye binasının nerede yapılmasi gerektiği hak(••) Sonradan Istanbul Kunıanzoz, komposto yerine üzüm kında mımarlar arasmdakı görüşmeler başlamıştır. Midanı Korçeneral Halis. ve fmdık iste ve ye. Bunlar marlardan bazıları yanan Adliye binası duvarlarmdan büyük yurdun çok kıymetli ıstifade edılerek binanın yine orada yapılmasım düçok güzel yemişleritlir.» şünmekte,, bazıları da Sultanahmet ve Ayasofya gibi tarihî âbidelerın örtülmesi ve şehrin güzelliği gözönünBu bildiri üzerine (Hem nade bulundurularak yeni bınanm burada yapılmasının lına hem mıhma) sütununda Auygun olmayacağı fikrindedirler. 4 bidin Daver bey şöyle demeîc Kütülâmmare'nin düştüğünü Orduya duyuran yazılı açıklamayı Seîâhattin bizzat kaleme alıyor, daha sonra bildiri, kumandanlar tarafından okunuyor, gerekli rötuşlar yapılıyor. yıl öhce ÇumhuHyet *' İKTİSAT VE TASARRUF HAFTASr YARIN : YARIN DEĞİL, • HEMEN ŞİMDİ DİŞİ BOND /MODESTV " l >ÜSlLECE€iNl DÜ^UNME HlÇtSu \TÜN ADMLAQ EMIZLESE KlJLENfH Ö3UR UOJNDA NAMLUSÜSANA ÇÛIC Û 9 Yüzündeki aldatıcı gülümseyişi güçlükîe ayırdedip koşarak kaçmaktan, kapıyı carparak gitmekten alakoyabildi kendini, kemiklermi sızlatan ölümcül korkuya rağmen özür dücdikten sonra düzgün adımlarla dışarıya çıktı. Sonunda kapı, ardmdan kapanmıştı; avluyu sersera sepet geçmiş, günün bu saatlerinde ıyice ıssız olan sokağm dönemecine yönelmişü. Orada, şu anda, çevresinde hiçbir canlmın bulunmadığı çeşme Sinldıyordu yalnız. Önceden bilinen, kesm bır şeyi yapar gibi, Mihaylo, çeşmenin yalağıııs vanaşıp kenarına oturdu, onu sakinleştirip nendıne getirecek olan bol suyun altına tuttu elleriuı; su Mihaylo'yu gerçekle yüzyüze getirdi, geıçekse artık, kuşkusuz, düştoki korkunç görüntülerden başka bir şcy değildi. Mihaylo, birkaç gün, gölgelerle, hayalotler]e boğuşurcasma düşünceleriyle boğuştu durdu. Anika'yı bir yıl kadâr kafasından atamadı. Şimdi artık bu düşünce silinip gidiyordu, ama ona hayatını da sılıp gotüruyor gıbi geliyordu. Plema, bir daha gelıp Anıkanm çağırdiğını haber verdiğınde gelemıyeceğini söyiedi. Hıarel lez gününün arifesinde, yenicien gelıp tcferrfîce pidip gitmiyeceğinı sorduğunda gitmiyeceSinı bildirdi Hıdrfcllezin ertesinde Anıka, bır kere daha «gelıp gelmiyeceğmı» sordurdu. «Celemcm» diye karşılık verdi, yumrugun ınışıru bekler gibi, olayların sonucunu beklemeğe K0î"Uİdu. tKeu clım ağır hastalara benzetıyuıc.u. Anika"nm naler yaptığım düşünmek bile ıstemiyordu.) Olayiarsa çabucak, beKlenenden daha ağır, dalia kötü olarak gelip çatımştı. O Hıdrellez s^inü, kasabaıılarca Anika'nm ortaya çıkış günu olarak anımsanucaktı. ündan sonrakı Panayır gunlenne kadar Anika, büsbutun bayrak açmıştı. Evine brıîekleri almaya başlamış Yelenka'yla Saveta adh iki sürtük koy lü kızım kendısme yarcumcı olmaıarı ivın bulmuştu. O andan sonra, bir buçuk yıl boyunca, başkaları evinı, çocuklarını, ekmelt parasım düçiindüğu gıbi, Anika da, kötuluiUc mutsuzluk yaymayı duşünerek yalnızca k^sabayı değil, bütün Vişegrad kadılığiyle ötelerini de yakıp yıkj.Tiıştr. Bunların bir çoğtı, ardında göze görünmeyen, diJe gelmeyen bırçok acılar bırakarak unutulmuştu, ema şimdi göze batan yalnızca düşmüş bir kadımn neler yapabıleceğiydi. Yavaş yavaş Anıka'nın evinın çevresine kamp kurulmaya başlamıştı. Geceleyirı buraya gelıp gıdenlerin sayısını yalnız Tann bılirdı; delikanlılar, evliler, yaşlılar, yeniyetmeler. ta Çaynik'le Foça'dan gelme yabancılar hep burdaydı. Utanması olmayan kimi akılsızlar da gupegündüz gelip !zin alarak avluda ya da evde oturuyor, olmazsa elleri ceplerınde sokakta au~ laşıyor, durup durup Anika'nm pencerelerme bakıyorlardı. Yıpranmış yüzünde daima renksız şörünen tekerlek gözlü, sıska bir adam olan kuyumcu Tane, en umutsuz ama en sürekh ziyaretçiîerden sayılırdı. Kapının ardında, herhangi bir san dığın üstüne ilişerek hiçbir şey konuşmadao öylece oturur, gözlerini Yelenka ile Saveta'rtan ?yırmadan Anika'yı görebilmek umuduyle bek lerdi. Her iki kadın da o yokmuş gibi yanınd*uı gelip geçer, konukları karşılayıp onlarla birlikte odalara çekilirlerdi. Mutfaktan kovduklarında avlunun bir köşesine çömelip onu kovan Yelenka'ya korkakça gülümsiyerek: Sanki ourada kalsam ne olur kız Ne zararım var sana? derdi. Burada oturmak zorunda oluşu ona agır da gelse orada öylece, dalgın dalgın, saatlerce bek lerdi. Sonra herhangi bır anda hiç kimseyle vedalaşmadan çıkıp gider, ertesi gün yeniden gelırdı. Evde al yanaklı, kalm kaşlı, yarı köylu, in yapıh bir kadın olan karısı Kosara ona çıkışırdı. Hey Allahın korkulugu, yine o kaltaklann yanında mıydın? Onlarda kalsaydm barı. Eh, kalabilirdim, diyerek kafasınm başka yerde c^duğunu belli eden sısıntıh bir tavırla karısjnın sözünü tekrarladı Bu durum Kosara'yı deli ettiğinden herneu korkunç bir kavgaya girişir, Tane ise, yalnızca elini sallayarak uyku arasında konuşuyormuş gibi tek tük karşılıkıar verirdi. Bey so?undan gelme, iri yapıh. budala, zaıarsız cleJilerden, sağır ve dilsiz Nazif glbileri de vardı bütün bu adamların arasında. Nazif, günde en az iki kere penceresınin altına gidip anlafHmaz bir homurtuyla Anika'ya ses lenırdi. Açık pencerenîn altından avuç dolusu şeker uzatırdı ona. Az bu getirdiklerin Nazif, az, diye gülerek yukardan bağınrdı Anika. Deli, söyleneni anlamış gibi evine gıder, kardeşlerinden para çalıp pazardan aldığı iki okka şekerle pencerenin altma dönerdi. Anika kendini gösterinceye kadar bağınrdı. Onu çörünce mutluluktan çılgına dönerek şekerlerı gösteriroli. Bu durum Anikayı kahkahalarla güldi'rüyordu. Elleriyle, başiyle şekerlerin azlığmı işaret ediyor, deli de, üzgün üzgUn bir şeyler hon.urdanarak uzaklaşıyordu (Arkası var) DUcSU ÇNUNE)EW IU3IIE Dl'DSİM ^ ORDUMA Emir: ' Kutülammare ^ 29 Nisan 1916 Arslanlar; 1 Bugün Türkler e şeref ü şan. îngilizlere kara meydan olan şu kızgın toprağm müşemmes semasmda şühedamızın ruhları şad ü handan pervaz ederken, ben de hepinizin pâk alınlarından öpe rek cümlenizi tebrik ediyorum. 2 Bize iki yüz seneden beri tarihimizde okunmayan bir vakayı kaydettiren Cenabj Allaha hamd ü şükür eylerim. Allahın azametine bakınız ki, bin beş yüz senelik Ingiliz devletinin ta rihine bu vak'ayı ilk defa yazdıran Türk süngüsü oldu. İki seneden beri devam eden Cihan Harbi böyle parlak bir vak'a daha göstermedi. 3 Ordum, gerek Küt karşısında, gerekse Küt'ü kurtarmaya gelenler karşısmda üç yüzü mü tecaviz zabiti ile on bin neferini şehit ve mecruh olarak gaip etti. Fakat buna mukabil îngiliz Küt'ten beş general, 481 zabit, 13 300 ncfer esir alıyor. Bu teslim aldıeı mız orduyu kurtarmaya gelen îngiliz ordusuna da bugüne kadar otuz bin zayiat verdirerek... 4 Şu iki yekuna bir na?ar atfedilince cihanı hayretlere düşürecek kadar büyük fark gö rülür. Tarih bu vak'ayı yazmak için kelime bulmakta müşkülâta uğrayacaktır. 5 tşte Türk sebatınm îngiliz inadını kırdı§ı bu harpte birinci vak'ayı Çanakkale'de, ikinci vak'avı da burada eörüyoruz. TİFFANY JCNES BIQ KAÇ HAFTA SONRA ... ' EVET BÎUYCP MUS17M BÜ ' Tl'YESİ G £ L DÛdÜM DAVE /^ GARTH s» /'iT>vAî'
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle