Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
CUMHURÎYET 19 1972 B u Pazar, okurlarımın kafasmı iktisat, politika, hukuk. sosyal siyaset gibi bilimsel konulardan uzaklaştırarak, onlara bizim kasabanın 6C yıl örceki özelliklerinden ve benim çocuk'uk anııan.ıdan bır bölümunü anlatmak ıstivorum. HeveslJer, pertavsızlarını çevirerek bu anılarda sosyo ekonomik veya politik kınntüar arayabiiirler, isterlerse' Olâylâr ve görüşler Hanedan ve oda «Hanedan» sözcüğü, Osmanlıca sözlükierde «asiı ve büyük aile», «misafirperver •kimse», «a.sil, e*r«f. kibar> olarak tanımlanmaktadır. Bunlardan Lü&atı Naci, tanımlamayı açıklamak için «Bu zât şehrimızin hanedanındandır» «Bu ağa 5ü köyün' hanedamdır» cümlelerinf örnek olarak verir. Türk Dil Kurumu'nun sözjüğiinde hanedan kavramı: «Belli ve büyük soydan gelme, vergili ve konuksever> sözleriyie tanımlanmıştır. «Oda» Eözcüğüne gelince; bunu Osmanlıca lügallardan kimîsi hiç almamıs, alanlar da: «Evin bölmelerinden her biri. olarak tanımlamış, Dil Kurumu sözlüğü ise buna: «Evin veya herhangi bir yapıniu oturmak, çalışmak, yatmak gibi işlere*yarayan gdzlerirden her biri» demis, aynca «Ticaret Odsı», «Yenıçeri Odası» biçiminde kullanıldığım da belirtmiş, fakat «hanedan odasu biçimüıdeki kuilamhşındEn hiç söz etmemiştir. «Oda açmak» kavrammı evvelce (5 Kasım 1972 tarıhli Cumhuriyet'te) anlattığımdan şimdi bunun üzerinde aynca durmayacağım. Yalnız şunu h2tırlatn.ak yerinde olur ki, Anadolu kentlerindekı haatdan odalan, kentin ileri gelen kişilerinm zaman zaman bir araya gelerek türlü konularda sohbet etme ihtiyacmdan ve bir de «oda» açan aganın «hanedanlığını», ikramcılığını herkese göstenne ve «ağaiığmı» çevreye kabul ettirnıe arzu«•undan doğmuş eski bir geleneğin kökleştirdiği bır tur «sosyal kurum» niteliğini taşırdı. Çocukluğumda Çorum'daki hanedan odalannm son devrire ber. yetiştim. 8 yaşımdan 11 yaşıma değin kış geceleri babamla birlikte bunlardan kimisi. ne sık sık gittiğimiz için, odaların o zaman dikkatiraı çekea özpliikleri, belleğimde canlı tablolar gi bi iyice yer e*ti. 11 yaşımdan sonra yatılı öğrena olarak Yozgat'a gittiğimden, hanedan odalarının sonraki durumunu izleyemedim. Zaten ardarda ge len savajlerın sosyal ve ekonomik yaşamda yaptığı değişiki'kier, yüzyıllann bu geleneğini söndür müştü. HANEDAN ODALARI Ord. Prof. Dr. H. V. VELİDEDEOĞLU te hafta tatili Cuma olduğundan, ertesi gününc hazırlanacak ödevim olmazdı. tkmc* fcörevim, Oda'da kapıya en yakın yerde bulunan hasır iskeraleye oturarak konuşulanları dikkatle izlemek ve sonra eve dönüş yolunda, ya da evde bunlsn birer birer babama anlatmak, anlamadığım yerleri de sprmaktı. Şimdi düşünüyorum: Babam böylece benim bir yandan bellek gücümü, bir yandan da dikka? ve düsünme yeteneğimi besleyip geliştirmek amacını güdüyordu herhalde! rol lâmbası aîüı dururdu. Lâmba şişesinin boru kısmı aba.iurun ortasmdaki bu delikten yukan çıkar, alttan görünmezdi. Kimi büyük odalarda, göm me dolapiarm yanındaki küçük raflara aynca portatiî gaz lâmbalan da konulurdu. «I»üks lâmbası» denilen pompalı, madenî fitilli ve parlak ı^ıklı lâra balar çıkınca, ortadaki lâmba ile abajurunu tutan basif demir avizenin alt yanına bir çengelle bu iüks lâmbalan asılmağa başlandı. Odmın önlerinde sedir bulunmayan, kapı yanı duvarlarında, yan yana dizilmiş hasır sandalyalar olurdu Sfdirlerde oturacak yer kalmadıği za. menlar mi5afîr!erden bir kısmı bu sandaivalarda yer alırdı. Yaîlı ve saygıdeğer misafîr geldiği vakit, herkçs sedırde oturduğu yerde daha alt tarafa doğru kayarak, ona baş taraflarda yer »carlardı. Odada konuşulanlan, ziyaretten çıkınca, yolda veya evde babama anlatmak zorunda olduğumdan, hiç bir konuyu kaçırmamağa çalışır, ner sözü can kulağıyle dinlerdim. Odalann iç göninümleri gibi, genellikle, sohbet konulan da birbınne benzerdi. Kimisini ezberlemiştim bile: u yılın mahsul ve meyva durumu; hav^an ürünleri, fqman ve ot dunımu; kırağı, yağmur, sel gibi doğa âfetlerinin verdiği zararlar: fsofuklürın erken veyi geç başlaması, hemen her sohbste başlangıç clurdu. Çünkü tanmcı Anadolu ilîerina özgü ortak sorunlardı bunlar. Ardmdan insan ve tophıra sorunlanna ıjeçüir, köydeki ortakçılann namusluluğundan veya namussuzluğundan, insanlann gittikçe ahlâksızlaştığmdan, pahalılığın arttığından söz açüır, misafırlerden kimisi bu konularda kendi bajlarından geçen olayları anlatıriardı. Sonra sıra «muharebe» bahsine gelir, Ba:kan Savaşındaki bozgunun nedenini herkes kendine göre anlaLmağa çalışır ve içinde bulunulan <Harbi Umomüde ise, Almanlar dünyanın en kuvvetli ve en ileri milleti olduğundan, onlann «tennlı ya ni tekniği ile. Osmanlıların «eesaret ve !manı» birleşince, bunun önünde hiç bir kuvvetin duramı yacağı söylenlrdL Yalnız babam: «tnşallan öyle olur; fakat b m Ingilizlerden korkanm, çünlrü denizlere hâ>im bulunuyorlar» derdi. Meclisteki sşırı «Almancı»lar: Göreceksiniz Hoca Efendi, Almanlar onun da çaresini bulacaklar» der ve o zaman babam susardı. Konuşulacak şey kalmazsa bazan ev sahibi a|a veya misafirlerden biri babama dönerek: «Eee, hocam, tatlı tarafmdan biraz da siz anlatın bakaiım» derier, babam da tarih veya coğrafyadân, mrseıâ Istanbul'uh fethinden, Evliya Çelebi Seyahatnâmesi'nden veya kutup seyahatlerinden söz açar, • mecliste bulunanlar da onu hayranlıkla dinlerlerdi. Öbür konularda çoğu zamsm susmayı ycğ bulan babamın, tarib ve bilim konulannda Meclistekilerden hepsıne üstün olduğunu görerek ona karşı olan güven ve hayranljğım artardı Zaten ağalar da bunu takdir ettiklerinden, çoğu Oda!<uda bibama bas köşeyi verirlerdi. Almganhk A Tehlikeli konular îç politikadan pek konuşulmazdı. Yafnız bazen Çorum'urı tek mebuso Enbiyazâde tsmet BPyin (yülar sonra Türkiye Büyük Millet Mcclisi Birinci Reis Vekili rahraetli îsrnet Eker) Istanbul'a gidişinden «eya oradan dönüşünden söz edilırdi. Istanbul'daki idareden söz açılınca ürkek bakıslar belirirdi gözlerde. Babam ara sıra evde: «Abdülhamit belâfim 30 sene çektik. Fakat tttihatçj'an n istibdadı ondan baskın çıktı. Şu Enver. Osmanlı Devletit^ batıracak!» diye kendi kendine söylenir ve bir yukan, bir aşağı dolaşırdı evin ıçınde Böyle zamar.larda ben babama içerlerdim. Çünkü bize okulda Niyazi ve Enver Beyleri «kahramanı hürriyet» o!c>ıt<k öğretmişler ve sevdirmişlerdi. Niyazi Bey ölmüş, Enver Bey ise şimdi Enver Paşa olmuştu. Fakat babama karşı tek kelime söylemeye eesaret edemezdim. Oda ziyaretlerinden birinde misafirlerden biriEİ babama: «Muhterem Hoca Efendi; sizin akltnız erer. Memleketin gidişini nasıl görüyorsunuz?» diye sorunca babam birden parlayarak bu sonıya: •Bedbııiıt ona derier ki, elinde cühelânın, Kahrolnıak için kesbi kemâl ü hüner eylcr • beyitiyle cevap vermiş, başka bir şey söylfmemisü. Ve sonra bir özdeyiş niteliğindeki bu beytin anlamını ban?. yolda ve evde aalatmıştı. Ziya Pasa'mn Istibdat Devri yöneticıleri için ya2dığı bu özdeyişi babam îttihat ve Terakki îdaresi için de geçerli sayıyordu, herhalde! Bunu şımdiki siyasetçiler için kimsenin düşünebileceğini sanmıyorum. Hemen hemen yüz yıl önce yazılmış ou mısralardan dolayı «hükümetin şalısiyeti manevîyesini tahkir. suçundan, birçok şey gelebilir insanın başına Hanedan Odalan'nın «çerez sofrası»na üişkin anılanmı, müsaade ederseniz, başka bir pazar sohbetine bıraksyım. * Odalann iç görünümü Benim gcrdüğüm hanedan odalan aşağı yukan hep birbirine benziyordu: Evin selâmlık bölümünde büyücek bır odanm bütün duvarlan boyunca, kerevetler, yani her yanda kilim veya halüarla kaplı boydan boya sedirler vardı. Bu sedirlerin üstünde van yana dizilmiş minderler, tiftik pöstekiler ve arkasında da duvar boyunca bugün bile Anadolu evlerinin birçoğunda kullanılan içleri, sıkıştırılmij kuru ot dolu ve üstleri afaıun zenginîik derecesine göre kilim, halı. şal veya şayakla kaplı uzun ve sert yastıklar buhınurdu. Kimi odalarda bu yastıklann üstüne aynca, alt uçları dantellı beyaz örtüler örtülmüş olurdu. Odaîardan bazısmın duvarlarında, kapakları oytnah meşe tahıasından yapıhnış küçük gömme do!aplar, bunların iki yanında da ufacık tahta raf.ar bulunurdu. • • 1 Babamın verdiği görev «Ç)da. zıyaretlerinde benim birinci görevim, içıne bir petrol lâmbası konulan cam feneri taşıyarak, benden 43 yaş büyük olan babama, sokağın bozuK kaldırımlan üzerinde yol göstermekti. Babam, o?ellUtle perşembe geceleri bu Oda ziyarellerine beni mutlaka götürürdü. Çünkü o tarih Odanıı tabanı temiz kilimlerle kaplanırdı. Büyüklü küçüklü halılarla kaplı olanlan da vardı. Bu nedenle misafirler ayakkabılarııu, kırmız} tnğ la döşeli holde çıkarır ve odaya çorapla girerrii Babam gibi, fottninin (botunun) üstüne aynca bir dış lastik giyenler yalnız bu dış lastiği çıkanrlardı. Ortads kocamai) bir pirinç mangal durudu. ıçi kor halinde ateş dolu olan bu mangal koca oda. yı ısıtirdı. KJmi odalara sonralan saçtan ociun sobası kurulmuş, mangal sadece süs olarak kalmiştı. Tavanın tem orta yerinde beyaz fanuslu veya ortası dclik geniş beyaz abajurlu büyük bir pet SEN BÜNÜ BİLİYOR MUSUN? Evet OKTAY AKBAL 7 Günün ardmdan Hayır UFUKTA YENİ SEÇlMLER VAR B ugün Federal Almanya'da 40 milyon seçmen Bundestag'm 496 Iiyesüıi seçmek için sandık başuıa gidecektir. Bu, F. Alm&nya'nın kuruluşundan berl yapılan 7. seçimdir. Gelecek yıl yapılacakken, Brandt'ın 1969'da Htir Demokratlaria kurdugu koalisyon bükUmeti transferler sonucunda Mecliste çogunlugu taybettiğtaden, bir yıl öne alm. mıştır. Seçime 9 siyasi parti katüıyorsa da, oylann ° « 5'ir4. / kazanıp da Mecliste temsil hakkını elde edebilecek Uç partl çatısma balındedir: Brandt'ın Sosyal Demokrat Partisl, Bareel'to Uderhği alundaki Hnsü • yan Demokrat Partisi ve ScheeVin liderligındekl HUr Demokrat Partisi, 1969 seçimierinde Sosyal DemoJtratlar oylann "• 42.7'sinl, Hrlstiyan Demokraüar V» 46.1'İDl, Hür Demokraüar da '/o 5JİDİ kazanmışlardı. Hür Demokratlar ° o 5 oranından da / asagı düşerlerse. temsil hakkından yoksun kalacaklar ve muüak çogunlugu elde edemezse, Brandt, 1969'daki gibi HUr Demokratlarla koalisyon kuramıyacak. Seçimln İİRinç bir yonü budur. Nucon'un Amerika'da seçım kampanyasını dış politika başanlarına dayadıgı gibi Brandt da seçim platformunda agırhgı dış politikaya vermistlı. Sovyetler ve Polonya ile lmzaladıgı paktlar, siyasi havada yumusama yaratmıstır. Ooğu Almanya Ue Uisklleri normallestlren bir anlaşma parafe edUmisur. Muhalelet bunlan eleştirmekle birlikte daha çok İç politika ve bele enflâsyon ve pahalılık üzertnda durmuştur. Barzer'e nazaran Brandt daha popülerdlr ve Sosyal Demokratlar daha şansü görünüyorlar fakat sonunç yarın belli olacaktır. Seçim (ırtınasından sonrâ Amerika'da siyasi partiler, kazarıç larının ve kayıplarının muhasebesinı yapıyorlar. Nixon da bu ikinci dönemınde neleri yapacağlnı anlatıyor. Cumhuriyetçıler icra organında, Demokratlar da yasama organlarında başanlı çıktılar. Şimdi Demokratlar parti organlarında «temizllk» yapmak ve yeniden örgütlenmek çabasmda. Amerika'da bir seçim bitince gelecek seçim için ertesi gün hazırhk başlar. Şınıdiden iki partinin 1976'da Başkan adaylarından söz ediliyor ve kamuoyu yoklamalan yapıîıyor. Ni.ron, üçüncü bir dönem seçilemiyeceğine göre, bu partının şımdiki Yardımcı Spiro Agnew'yu, Demokratların da Edward Kennedy'yi aday gösterecekleri söylenıyor Yoklamalar, Kennedy'yi $anslı gSsterlyor. Ama iki kardeşi gibi öldürülmesi tehlikesı de yok değil! Nixon, yönetimde reform yapmayı vaat etti, dl? politikada da banş. Vıetnam'da barış, Ortadogu'da banş, ayrıca Sovyetler ve Çinie iyi illşküeri sürdürecek, Avrupa ile dostlukları guçlendirecek. tarihe banş adamı diye geçecek Nıxon'un Ortadoğu barışından s3z etmesı, lsrail'i sinirlendirdi. Acaba artık Yahudi oylarını kazanmak söz konusu olmadığına göre, Nixon Araplarla banşmak için tsrail'e baskı yapacak mı? Golda Meir, radyoda yaptığı konuşmada, bıına ihtimal vermediğini söylemiş fakat böyle bir eğilim »arsa onu önlemek için Mose Dayan'ı da Amerika'va yollamıştır. Ne olur, ne olmaz.. lınganlık üstüne düzenlenmis «Ördek» hikâyesini herhalde bilmiyen yoktur. Ama şu anlalacağımız Amerikan fıkrasını bilenlerin çok az olduğunu sanırız. Bu bilen azınlıktan müsaade isteyerek bilmeyen çogunluğa anlatıyoruz: Yüz bin iisilik bir stadyum... 'Kum gibi kalabalık... Büyük maç henüz başlamamlş... Halk sat)irsız ve sinirli... Tribünlerin en üst sıralarında bir adam, ayağa kalkıp ellerini agzına koyar ve avazı çıktığı kadar bağınr: Hüsamettiiih'n... Hüsamettiiıiin... Tribünlerin en alt sıralanndan bir başka adam kalkar. Bagıran adamın bulunduğu tarafa doğru bakar ve yerine oturur. Tribünlerin en üst sıralarındaki adam gene bağınr: Hüsamettiiiiın... Hüsamettıiiiin... Tribünlerin en slt siraiannıîa oturan demlnkl adam gene kalkar. Bağıran adama doğru bakar, başını iki yana sallavıp oturur. Tribünlenn en üst siralanndaki adam tekrarlar: Hüsamettiiiiin... Hüsamettiiiün... Tribünlerin en .alt sıralarındaki adam gene ayağa kalkar. Sesin peldiği tarafa doğru bakar. Bir «Lâhavle» çekip yerine oturur. Ama yukarıdaki gene: HüsamCttiiiin... Hüsamettiiiiin... diye seslenince, en alt sıralardaki adam hıçımla ayağa ftrlayıp, avazı çıktığı kadar haykmrr" Ne bağınp duruyorsun be Allahın belâsı herif! Beıum adım Hüsamettin değil... Yüz binlerce kısinın arasında HüsamettinHfi Cstüne alan bu adamın bikâvesi. bize, yazılarımizı okuyan bazı ahnganlan hatırlattı. Arada sırada bu köşede: Htrsızlar... diyoruı. 1 Kalabalık araşından bir adam ayağa kalkıp, sert sert bakınıyor. , • * Namussuzlar... diyoruz. Kalabalık arasmdan bir adam ayağa kalkıp: Ben namussuz değilim... diyor. Halkı sömürenler... diyoruz. Kalabalık arasmdan bir adam ayağa kalkıp: * • Ben halkı sömürmüyorum... dlyor. Ağalar... diyoruz. Kalabalık arasmdan bir adam ayağa kalkıp: • Ben ağa değilim... diyor. Dalaveredler... diyoruz. Kalabalık arasmdan bir adam ayağa kalkıp: Ben dalavererl deSiiim... diyor. Bizira de diyecegimiz şu kl, bu alınganbk artık bizi şüpheye düşürmeğe basladı. A efendiler, madem Öyle değilslnh, bu alınganlık, bu korku nedir? 27 Mayısta biraı rahmet gSrtfük diyoruz biz... Eğer bu laftan bazı Srdek ve ödlek Ahmetler alınıyorsa kabahat kimindir? 18/AGDSTOS/1962 en biliyor musun bunu? diye sordu bir ses. Sen bunu biliyor musuj/r Neydi biîdiği, büeceği, bilmesi gereken? Neydi? Kadm a.ılamış gibi <evet» dedi. Anlarmış gibi, anlayabüirmis gi* bi!. Sonra çevırdim bakışlanmı.denize doğru. Uzaklaşıp giden bir vapura... Gitti o vapurla birlikte o ses... Sen bunu biliyor musun? İçime işledi bu soru. Kadın bilmeliydı adamın ne demek ıstediğini. Bilmeden bildim sanılır bazan. Oysa hiçbir şey bilmiyoruzdur ne kendimiz için, ne başkası için. Boşlukta yüzüyoruzdur. Bur. dağları gibi kapılıp rastlantüara gidiyoruzdur. Bilmek, anlamak, duymak, tanımak istemeden. Hepsini kabul ederek, biliyorüz, duyuyoruz, anlıyoruz, tanıyoruz sanarak... Karşımızdakini, kendimizi, onu, bunu... Bir sevi miydi bilinmesi gereken? Bilinçaltında gizli k.ilmıj bir itrilven miydi? Neydi o ksdının biîdiği, adamın «sen bunu biliyor ımiEun?» diye sorduğu. O kadar yakınımdaydüar. Elimle değcrdim azıak uzansam. Üst güvertenin en rüzgârlı kanapelerindeydik. Arka arkaya oturmustum onlarla. Görmedim hiç yüzlerini. Ordar benim varlığımı bile duymadılar. Hafif sesle tonuşuyorlardı. Rüzgâr estikçe geliyordu sözcükler tek tük, «Sen bunu biliyor musun?» Neyi? Belki bir seviyi, bir dostluğu, bir özlemi. Bildiğimizi sanınz. Karşınıızdaki da bizi fcilir? Biz de onu!. Oysa yanılgıdır bu. Kimse tanımaz kimseyi. Bazı anlar vardır, deriz bi tamam. ben onu tanıyorum, o beni tanıyor. Kimdir o, bir dosttıır, bir arkadaştır, bir sevgilidir, bir estir. Büyük anlar vasamışızdır sonsuz aydınhklar kurduğumuza inanarakl Her şey açıktır, ortadadır. Gizlililik yoktur, kuskulu yönler yoktur. İki insan saydam birer yaratıktır birbirinin gözünde. «Sen bunu biliyor musun?» demek bile gereksizdir. Mutlu oluruz, huzurlu, rahat olurıız bu bilinmenin bilmenin güvenciyle. Sonra birden o saydamlığın bir yanılgı oldugu görulfir. Bir davranışınız, bir sözünüz yanjışlıklara yol açnuştır, ters yorumlara uğramıştır. Bir bakmışsmızdır, bildiğinizi tamdıgmızı sandığınız, buna iyice inandığmız kişi bir «başka»gıdır. Sizin değildir o. Elinizden kayıp gitmiştir uzağa. Ya da sizi itmiştir ötelere. Hani biliycrdıı, hani tanıyordu? Y* da siz onu bildiğinize, tanıdığınıza o kadar inanmıştınız hani? Birden yabancılaşır insan çevresine bu anlarda. tek bir dost, bildik. arkadaş kalmaz. Kalmasını da istemez zaten. <Sen bunu biliyor musun?» diye seslenijiniz >Sen hıçbir scyi, n e beni, ne kendini biliyorsun» anlamına gelir eninde somında... Sen biliyor musun seni nasıl sevdiğimi? Sen biliyor musun san« nasıl inandığımı? Sen biliyor musun seni nasıl özlediğimi? Sen biliyor musun yaşamdan nasıl tiksindiğimi? Daha neleri neleri neleri? Sen biliyor musun beni, nasıl bir kişi oldugumu, ne aradığımı. ne istedigimi? Biliyor musun? Öğrenmek istiyor musun? Sorular yığınLa, birbirimize yöneltmek için, araştırmak için». Yan.tlar alsak da boş, biliyörum, anlıyorum, tanıyorum deseler de». Bir yerde çıkmaza giriyor bütün bu inanıslar, kanışlar, saniflar, aldanışlar... Sesler kesildi arkada. Kimse konuşmuyordu artık. Kadın da erkek de sustu. Oradaydılar, biliyordum. Sözcük bulamıyorlardı konuşacak. Adam ellerini eebine sokmuş, • saçları rüzgârda. Aklı nerelerde?. Kadın erkeğe yaklaşmak uzaklaşmak kuşkusu, özlemi, sevinci içinde, karmaşık duygularla.. Biliyor muyum, bilmiyor muyum yoksa, onu kendim diye düşünerek... Tek bir sözcük bile bozar bazan havayı. Susmalı en iyisi. Kalkıp baksam mı yüzlerine? Tanıyacak mıyım, kendime yakın bulacak mıyun? Yok, görmemeli, anlamamalı!.. O iki kişinin iç yaşamlarına daha çok girmemeli. Ne olacak gireceksin. anlayacaksm, bileceksin, goreceksin de. Kim kimi bilir, tanır? Tanımak, anlamak gereğini duyar? Çektim gittim ben de. Bakmadan arkama. Bırakarak onları orada. Bir gerçekte, bir düste.. «Sen bunu biliyor musun?» sözlerinin jaııkısını içimde taşıyarak. ' . ' S F. Almanya seçimleri: F. ALMANYA'DA SEÇİM BUGÜN SEÇİM SONRASI AMERİKASI VE VİETNAM FİNLÂNDİYA'NIN ÇAĞIRISI JAPONYA'DA SEÇİM KARARI KIBRISTA GELÎŞMELER Prof. Dr. Ahmet Şükrü ESMER tur. Kissinger'in, Kuzey Vietnam Politbürosu tiyesı Le Duk Tho ile vardığı 9 maddelik anlasmayı Güney Vietnam Başkanı Van Tiyö veto etmıstir. Başkan ile görüşmek üzeve Nıxon danısmanlanndan General Haig'i Saygon'a yollamıştı. Gn. Halg, Nixon'dan mektiıp götürdü, Van Tiyö'den mektup ^etirdi. Sonunda, bu kez Güney Vietnam'ın da katılmasıyle Amerika ile Kuzey Vietnam arasındaki gizli görüşmelere baştanmasına karar verilmıştir. Anlaşılan Van Tiyö, Kuzey Vietnam askerlerınin Güney Vietnam topraklanndan çekilmesini istiyor. Hanol ıjörüşmelere tekrar girişilmesine karşı idi; bir keı görüsmeye razı oldu, fakat »lredi Amerika bir görüşmenin yeterli olmayacağını İleri sürüyor. Bu arada Kuzey Vietnam göröşmelerde eğır basmak için daha çok Güney Vietnam toprağını işgal için çaba harcıyor. Amerikan askerleri gibi hava kuvvetlerini de çekmek niyetinde olan Nixon da çok sayıda jet ve nakliye uçaklan vererek. Güney Vietham'ın hava kuvvetlerine katkıda bulunuyor. Her halde Nixon'un ikihci dönem Başkanlığına başlamak için yemin edeceği 20 ocak 1973 tarihine kadar Vietnam savaşına son vereceSi sanılmaktadir 1968 seçim kampanyası sonunda seçilirse, iktidan süresı içinde savaşa son vermeyi vaat etmişti. Birinri dönemin süresi 20 ocak 1973'te sona erdîğine göro, Nixon vaadini yerinp aetirmiş olacaktır. doktrininin kaldınlmasıdır. Fakat doğu bloku ülkeler üzerindeki egemenliklerini gevşetecek ve kendi sıkı rejımlerini yumuşatacak olan bu tedbirlere Sovyetlerin razı olacağı şüphelidir. misini yabancılann egemenliginden kurtarmak istemistir. İdi Amin'i. ırkçılıkia suçlarken, İngfltere'nin de bu yöaden elleri pek temiz olmadıgı ünutulniamalıdır. 1968'de kabul ettiği bir kanunla bu insanlara renkiı oldukları için kapılarını kaparoıştı ve yılda ancak bir avuç Asyah kabul ediyordu. Jrkçılık üstün ırkın duygusudur. Amin'inki belki aşağılık duygusudur. fakat yaptığı da insancıl değildı. Bırlcşmiş Milletler Genel Kuru. lunun Hukuk Komisyonu Genel Sekreteri Kurt Waldheim'in önerisi ile tedhisçiliğin önlenmesi için tedbir düsünürken Amenka uçak kaçırma tedhişçiliğinin en ılehşetli iine sahne oldu. Üç zenci, içindeki yolcularıyle kaçırdıkları bir uçağı 29 saat tuttuktan ve 9 yere indirdikten soara Kübaya götürüp teslim oldular. Zeocüer uça$ı daha önce de Kübaya götürcnüşler ve Castronun uçağa geüneâinı ıste mijler, gelmeyince de ayrılm^lardı. Zenciler hapishane kaçtunı veya oraya girecek paranoyaK k';;!eı mi$. Olay komisyondaki görüşme leri de etkiledi. Aslında herkes ted hişçiliğe karşıdır, fakat neyin ted hişçilik ve kimin tedhişçi olduğunda anlaşamıyorlaf tsrail'e gö re tedhişçi, Araplara göre. yurt kurtancıaıdır. Portekiz ve Güney Afrikaya gör e tedhişçi, Afrika ül kelerine göre, ırk ayuımcılığına karşı savaş açan kahramanlardır. Hele uçak kaçırma tedhişçiliğine karfi tedbir alınmasında en çok direnen Amerika'dır. Amerika bu konuda gelecek yı) bit konferans toplanmasını önermiştır. Şimdilik iş orada kalacak gibi. Kıbns'ta hafta İçinde beşli görüşmelere tekrar başlandı. Bildirıldiğlne göre, anlaşmazlıklarm çetin konularından bın olan mahallî ıdareler sorunu gorüauJuyor. Bu arada Rum yönetımi tarafından dışanya bir ıyımserlik havası estıriliyor. Makarios, gazetelere verdigı demeçte, ilk defa olarak sonuç hakkında iyimser olduğunu söylemls, Klerid'es de yıl sonuna kadar anlaşmanın imzalacacağını tfade ettniştir Bunun yenı bir Bızans manevrası mı, yoksa samimı mi olduğu bilinemez. Dofru olabilir, zira Gnvas'm baskısı altında Makanos buoalmıştır. hattâ canını tehlikede görüyor Atlna ile arası lyı değildir Sinod Mec lisi de sürekü olarak kendisini Başkanltktan çekilmey* çağınyor. Bu yalnızlık İçinde Türk toplumu ile anlaşmayi yararlı görmüs olabilir. Bir de geçen Mayısta Sovyetleri zlyarett sıre> sında Nixon'un Sovyet yönetlcileriyle Kıbn* konusunu görOîüp, Adada baŞımnz ve her iki topluma esit hak tanıyacak bir çözOm 0?erinde anlasılmış olması mümkünoMr. Kıbns'taki Aınf rikan BüyGkelçislnin birkaç hafta 8nce, Amerikan göröşünön buna benzedigini belirten bir blldiri yayımlamasi. bunu teyid eden niteliktedir. Bakaiım.. VEFAT Merhum eczacı Naim Kafkas'm eşi, Sosyal Slgortalar Kurumu SÜreyva Pasa Sanatoryomu Doktorlanndan Dr. ŞükrU Kafkas'm sevgili annesi, Tören Kafkas'ın kayınvalldest, Serap"ın babaannesi, VEDİA KAFKAS vefat etmiştir. Cenazesi 19.11.1972 Pazar günll Ögle namazinı müteakip Kadıköy Osmanaga Camımden kaldırüarak Karacaahmet aile mezarhğına defnedilecektir. Cumhuriyet 8257 Fırtınadan sonra: Güvenlik konferansı: Finlandiya, Avrupa Güvenlik ve tşbirliği Konferansınm h^zırlık görüşmelerini yapmak için S4 devleti ve bu arada Türkiye'yi de 22 Kasımda toplanmak icin davet etmiştir. GörOşmeler B ü ' yükelçiler dOteyindg olacafc ve toplanunın yerl, tarihi ve jflndemi tespit edilecektir Tütkiye takipçi olarak Helsinki'dekı elçimizi tayin etmiştir. Konferansa. tüm Avnıpa ülkeleriyle Amerika ve Kanada katılacaklardır. Konferansta smırlarm değişnıezUği ve silâha başvurmamak gibi ka rarlar da verileceğmden sonuç, İkinci Dünya Savaşında çok toprak kazanan Sovvetler içia vararlı olacaktır. Aslında îconfprans fikrini ortaya atan »e sürekli ça balanyl e toplantıvı aerçekleştirpn de Sovyetlerdir. Moskova ve Var jova Paktlanyle Federal Almanya mevcut sınırları kabul etmiş. oluyor. Avrupa Konferansı bu kotıuda ek earantt ssğlayacaktır. Bir bakıma tkinc) DDnya Savasımn barts konferansı anlamını da taşıyaeaktır Sovyetl«rin kazancı meydanda. fakat karsılıSmds ne verecektir? Batının umduğu. demirperdenin kalkması. hiç olmai sa aralanması. turizm engellerinin kalkması. kişisel temasHnn kolaylaçürılmast, sjazcte v» kltapların doğu bloku Olkelere gir mesi ve her şeyden fazla Brejnev Amerika seçimi arkada kaldı. 7, Almanya seçimi de yann arkada kalıyor. Martta Frans&'da yapılacak seçimlerde, De.Gaulle' ci partinin nasıl bir sınav vereceginl görmeyi beklerken ansızın Japonya 10 Afahkta seçime girmiye karar vermiştir. Buşba' kan Tanaka'nın istegi uzerıne Japon tmparatoru döfteml gelecek yüın Aralık ayına kadar &ürecek olan Mecüsi leahetmuj ve bir yıl önce seçimin tazelenme*;ne karar verilmiştir. Japon seçmenlerı 10 Aralıkta 481 milletvekilini seçmek için sandık başına gideceklerdir. Japonyayı 25 yılaan beri Liberal Demokrat Parti yöneüyor. Aslında ne demukıst ne de liberal, fakat rnuhaiazakâr olan bu parti bundan önceki 11 seçimi de kazanmıştır. Bugün Mecliste 491 sandalyeden 297'sinın sapihidir. Ötekı parti. lerden hayli solda olan SosyaUst Parüslnin 87, Komeito (Temız hükümet demektir) 47, Demokratik Sosyalist 38, Komünist 14 ve açıkta 14 sandalye vardır. Bundan önceki hükümetler Araerikancıl olmuş ve dış politikada Amerika'niD paralelinde yürümüşlerdir. Seçimi gene LiberalDemokrat Partisi kazanacak ve gene Amerlkaya egilünli bir dış politika izliyecektir, fakat üzakdoğudaki son gelişmeler karşısında Japonya artık Amerika'run kanatlan altmdan çıkmıstır Çm ile dlplomatik iUskiler kurmuştur. Tanaka, Şatodan aynlıyor, Seçimin sonucundan gtlç alarak açılan yeni yolda yürüınek istiyor. Tanaka bunun için orken seçime gitmiştir. Seçim üstüne seçim: Tedhisçilik: TUNCEL ile Şaban GÜNDOGDO Nisanlandılar NİS Düjün Saloan 18.111972 tsunbul AyU CIDOİ KURUMLARHM İSİDİR CumhuTiyet 8289 GÜLAT Mirn.11 s r NİVERSITEYE HA2IRUK mm »cHyor BEŞİKTAŞ ÇlRAĞAN CAD. 71 TBL: 48CM6O Harita Mühmdltt ALAlDDtN TONGA Nisanlandılar. 9111872 Killı Cumhuriyet 822« İl&ncılık: 9824/8255 Bayan Memur Ahnacaktır BaşmüdürlOfümUz Ş. A. tşletme Müdünu*ünae ooş 30 adej; ve üerde boşalaoak memur kadrolannın doiduruimasını temınen 5.12.1972 günü saat 14.00 de yapılacak. sınavla yeten kadar bayan memur alınacaktır Aşağıdald şartlara naız oisniann smava girebumelerl için nüfus cüzdanı, dlpioma (asıllan ile) »e oır adet fotografla birlikte engeç 4.12.1972 günü mesai bıtimine kadaı Gay rettepe Yıldır Posta Caddeaındeki Personel Servısımize şahsen müracaatlan ilân olunur. Kıbrıs: İSTANBUL TELEFON BAŞMÜDÜRLÜCÜ ŞARTLAR 1 1 En az Ortaoku] mezunu olmtk. 218 yasından küçtik 30 yaşind*n büyük olmamak S Herhangi bir tahsil müessesesı Ue tlijkısı olmamak • : PAZARLAMA ARAŞTIRMASI KURSU 29 Kasım 1972 Çarşamba başlayacaktır. • • Kurs programı MJ1.B. Tallm TB Terbiye •inc* tasdik ediimı?tlr Kurslarda başan göstererilere Millî Eğlümden tasdikli kurs belgesi verilir. ramamiayra oilgı için müracaat: PEVA Plyass Etüd Müsavırttk Araştırma Ltd ŞO. Beyoğlu îstiklil Cad. İmam Sok. 1/4 fel: «5 66 « Cumhuriyet 8260 İ.T.Ü. Elektrik Fakültesi Dekanlığından: FfckUKemiz Elektrik Tesislerl Kürsüsünde Aydınlatma ve tç Teslsat Böiümünde çatişmak üzere AStSTAN ve LABORANT alınacaktır. tsteklilerin Fakülte Sekreterllglne müracaatlan. (Basın: 24086/8249) Vietnam: Seçimden az önce ufuklarda görünür gibi olan Vietnam barısı, seçimden sonra kaybolmuş Uganda'da Baskan İdi Amin' in İngıüz pasaportlu Asyalılann ülkeden ayrılmalan için verdiği mühlet geçen hafta sona ermiş ve bu Asyalılann bir kısmı Ingiltere'ye girmis, bir kısmı da kendilerini geçid veya sürekli olarak kabul eden 20 kadar ÜU keye gitmiştir. Ingiltere kendi ırymklannın tümünü almak ıstememiştır. Şimdi îdı Amin. İngiliz pasaportu tasımayan Asyalılan da şehırlerden kövlere naklediyor ve oralarda tanm ışlerinde çalışmalarını istiyor Parazit olacaklan yerde yararlı iş görsünler diyor. Fakat dükkâncı. komisyoncu. ithalatçı, ih racatçı, sinemacı. ögretmen, doktor. avukat vs. olan Asyalılann yerini Airikahlar hemen dolduracak durumda degillerdir Şehirler boşalmış. mağazalar kapsnmi?, evler 009 kalmıstır Bu ÜRanda'nm ekonomlal. battâ günlUk vasantısı Ü2erinde otumsuz etkiler varatmıştır Amln, isl aceleye Retirmiştir. fakat kendisini buna 1ten nedenler de anlasılır. Ülkenin »kono Uganda: (Ba»ın: 24075/8242) I LAN Kartal 1'inci Asliye Hukuk Hâkimüainden 1972/944 Kartal Kaymakamlığı tarafından Kartal Devlet Binalarını Yaptırma ve Bakım Dernefi alevhlne actığı münfesih davasınm vapılan durusması lonunda: Mahkememizden verilen 31.101972 tarih 1972/944 Esas. 1972/863 Karar sayılı ilâmda dâvalt demefin 3512 savıh kanun ile Medeni Kanunun hükümlerine tevfikan *e M.K.'nunun 70 tnci maddesi geregince Devlet Blnalannı Vaptırma ve Bakım DerneginlD kendiliftlnden dagılmıs (Münfasih olmusi savılmasma. bu hflkllm özetinin tstanbul'da münt«slr ve TUrlrtye'nli) her tarafında okunan eazetelerden biıisj 0e İlftn edilmeslne karar veıilmesi üzerine bu özetin eazetenln İlftn tarihinden itlbaren her hangi bir sahıs veya reJinJ mflesw«enin Itlran.ol dugu takdlrde bir av ıçınde nmhlremeve mtlrscaât etmelert ilân müddeti hitam buldugu ve her hanıo bir ttirarda vukuu bulmadiği ukdlrde llftma kesinlesme mesruhatı TOrilecefi tebliğat yerine kâlm olmak üzere flan oluntir. (Basm: 24098/8244)