27 Nisan 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
AYFA DÖRT: : CUMHÜRİYET: 19 Eylül 1971 îlveda hayaller, bııyıırun gerçekler Î3K, SERÇE gördünüı mü hiç?.. «Amma da sual bu böy le?..» demeyin lutfen. Tabil örrnüssün.üzd*ür. Ama üçu, bei, haydi bilemediniz onu bir aada... Bizimkilerin sayısı en zmdan yüzdü... Belki daha faz?. «Tatil Köyü» rıün bütün serelerini kendimize ve kaldığııız eve ahştırmıştık. Oraya gitığimizin beşinci günü, avuculuzdan oteberi yiyecek kadar evdiler bizi. Oysa serçe, kuşsnn en şüphecisi ve insandan n korkanıdır... Haklı olarak. 'akat bize ahştılar... Çünkü her ece, yatmadan önce balkona kmek doğruyoruz... Ufacık u . arık, minimini loktnalar. Bir d'efasmda geç yatmiştık... rörevimizi unutmuşuz. Sabahın n erken saatlerinde, balkon apısmm camında bir tıkırtı... Jyandık.. Yalnız tıkırtı değil, •ir cıvıltı, bir kıyamet. Hatır. atıyorlar bize : «Hanl günlük nafakamız?..» Kapıyı açıyoruz telâşla... D a . ıvorlar içeri... Neredeyse tepenize konacaklar. Ekmek dilım. eri işte şuracıkta. Biz ufalıyouz... Or.lar gagahyor... trili u . aklı bir sürü serçe... Analar ar, önce yavrularını doyuran. 5abalar var, öbür babalara karı koyan. Arasıra kapışanlara )ile raslıyorsur.uz... Bu da bir eşit ekmek kavgası. 5 Heybetli ve koeaman... Plâjda kimsecikler yok... Büzgâr bila uyanmamış henüz... Yaprak kıpırdamıyor ağaçlarda. Bir biı ayaktayız, bir de serçeler... D»niz çarşaf... Gecenin serinligi kum zerrelerine sinmiş... Bastıkça yumuşak bir gıcırtı... î ç i . niz gıcıklanıyor... Ve dalıyorsunuz sulara. Sular buz... Kutup. tapınız sanki... Ahşmak içın biriki dakika dîşinizi sıkacaksınız. Sonra, vücudunuzun her tarafından ateş fışkırmağa başlayacak. «Oh .. Dünva varmı*...» Güneş, yükselmeğe devam *diyor... Gökyüzü. en maviden riaha mavi... Kıyıda serçeler rıvıl cıvıl... Kıyıda kumlar pırıl pırıl... Deniz sizin... Siz deni. zin... Sularla sarmaş dolaşsınız... Sular buz... Aynı ölçüde de si falı... Çıkar çıkmaz eve koşup kaynar bir duş yapacaksınız... Çok soğukla çok sıcağın ortalık yerinde kalsn sinirler pusulayı sasırıp sinecek gizli bir köşeye. Kâinatın en rahat, en gamsız inşanısınız artık... Balkona yan eelip d'emlediğiniz çayı içebilir, sigaranızı tüttürebilirsiniz. Günler gttnleri iıledi ve tatil hiHi. Şimdi evli evine, köylii köyiine bir eomlek. ayağında kadife pantolon, başında hasır şapka. Yerdeki kâgıt parçalannı, izmaritleri ve benzeri şeyleri toplayıp naylon bir torbay» dolriurmaktadır. Titiz ve merakîı bir adam... Sabah teftişini yapıyor aynı zamanda... Evleye, bungalovlara ugruyor teker teker : «Bir arznnuz. bir fksijiniz, bir şikâyetiniz var mı?..» Hayır .. Yok... Düzen. öyle=ine iyi kurulmuş burada. «Tatil Köyü» saat gibi işliyor. Tara s yar. lenmek, neşeli saatler geçirmek sizin de hakkımı.. Şimdi çalalım, oynayaJım, sobbet edelim. kaynaşalını arkadaşlar ..» Kenarda bir büfe... Alkolsü2 iCkilerin türlii çeşitlisi... Kurabiyeler. çörekler, baton saleler.. Kısa bir sürenin sonunda iş yine diskotek sorumlusu «Y« Mu«tafa» ya düşüyor. Pikapta oyun havalan... Millet ayaklanıyor birdenbire. Plâjın, tâ öbür tarafındaki ttalyanlar dayanamıyorlar duydukları müziğin kıvraklığına... Biraz =onra hepsi diskotekteier.. Çoğu bikinili... Şimdi, personel ve müşteriler sarmaş dolaş. Bir oyun. bir kıyamet... Sıeak kimin umurunda?.. Moral eğitim yapıyoruz kardeşim... Boru değil bu... Vukardaki fotoğraflardan birincisinde Akçay Tati! Köyüniiıı titiz ve meraklı müdürü, ikincisinde elektronik beyinden farksız şefgarson Zeki L'luğlu görülüyor. Üçüncü resfan, SpaghettU partisinden sonra ahçıbaşı Mehmet Durdu'yu teşekkür anlamıııda öpen iki İtalyan genç kızı jösteriyor. Moral eğitimi Ü.NÜN bırınde Miidür bev. den bir davet: «Saat 18.00' da diskotekte düzenledigitniz moral eiitimt partisine teşrifiniz rica olnnnr. Sayçılanmızla.» Moral eğitimi?.. Hayırdır insallah... Bizim moralimiz yerli yerinde çok sükür. Gittik tabiî. Tesisin bütün personeli orada. En ufağından en büyiigüne kadar. Müdür bir açış konuştnasi yapıyor: «Sayın arkadaslar... Çok çalışıyor, fazla yoruhıyorsunuz . Misafirlerimizi memnun etmek amacı ile kanter içinde kaldığının gördükçe sidnle iftihar ediyomm... Arasıra jrülmek, eğ 6 Çiçekler İR DE $EF vardı «Tatil K ö . rii» nün lokantasında: Z e . ki L'luğlu... Yemek saatlerinde stratejik bir noktaya dikıliyor. kuşbakışı idare ediyordu servis trafiğini... Noksansız.. Sessiz ve derinden... Elektronik beyin zannederdiniz... Öylesine çaşmaz. öylesine işinin ehli. Bir de üç isitnli garson: Osman Cihangir Sefa... Gencecik; kibar ve duygulu. Masamıza her Titiz bir adam AHA SONRA «Tatil Köyü» uyanacak, gürültüler gelraeğe başlayacak sağdan soldan... Bir çocuk aglaması uzak. tan uzağa... Bir de radyo sesi hafiften... Bir adam göreceksiniz ilerde... Etrafına bakınarak yürüyen .ikide bir iğilip doğrulan... Teshin Müdürü Fahri Alpay'dır bu... Sırtında spor D B İşte jize hit Akray hatırası. ttalvanlar: «Hcp hizim (otoğraflanmızı çoktiniz .. Gelin bir de berahpt çcktirelim . dedi. Ortalarına geçip poz verdira. tkinci resimde Moral Eğitimi Günü. bir turist hanımla danseden garson Osman Cihangir Sefa görülüyor. Osman aynı zamanda millî oyunlar konusunda rakipsiz bir delikanlı. akşam bir ctemet çiçek koyuyordu... Çiçekli tek masa idi bizını. ki. . Biraz guneş, biraz toprak, biraz da hayat kokan çıçekler. Geç vakit. eve getirdiği meyva tepsisinde de mutlaka bir kâğıt: «lyi çeceler. iyi uyknlar.» «Siz gittikten «onra biz bu. rada ne yapacağız?..» diyordu. Serçeler de aynı suali soru. yordu muhakkak kendı dillerin. ce... Ama yapılacak bir şey yoktu... Hayat yürüyecek, kader d» aŞlarını örmeğe devam edecekti. Dünya varmış II FCK çizgisinde çoban kuça. ğımn bütün renklerl. Günes yükseliyor yavaş yavaş... konu ve resim: AYHAN BAŞOĞLUff\ GÜNAHKAR KRALIÇE ı Dağ fibi arabanın boynunda her gtçişte, anasını kolluyor Garip. «Belki »elmiş ola el kadar kiğit. Belki gele de, el kapısı çekilmiyor, kurtulayim bir yaz heş liraya çalışmaktan Onu da babam alıvor tuştan, >üzünn bile görmüyorum. Bu Gani Ağanın da malını ît. yakasını hit yesin. » Anası ses çıkarmayınca da «çelmedi, gene gelmemiş.. » diye kızıyor. öküzleri bir iyi çubukluyor. Anası tarlada. çayırda, yolda görünce; Garip eve uğraTinca: «Yetim tıırsızlıja çıltmış da ilk akşamdan »T doğmu* otful. biz kim. Cılavuz kim? Bizim yazımiT kara vanhnış. » Takinıyor, nmutlannı iyice kınyor Garip'in. «Tere firdik yere.. Kazma alıp Ma, eşip e?ip de yere Riresim çeliyor... Ata hinmek bir ayıp, iıunek iki ayıp. Grzmez olduk el İçinde. Gavcal'ın oğluna bak! Nerdeyse muallim olarak. Ola hani sen iyi okuyordıın. bovunca kitap okndun.. Bovu devrilesice...» Garip'i arada sırada böyle azarlıyor. «Onl?ra bakma «en. Hamzanm yıkılası hanıharal: var. tarlasıtapam var. Senin neyin var? Kazanmadıysa Rıza yer babasının mülkünü. miresir.i. S»n? Bir bölük. dam dolusu, hanginize düşecek yarın? Aksak Alinin eniğini dersen, n zaten belliydi... Kâmal da ahamçabam değildi. Sana ne oldu peki? Sen nasıl otnr da kazanamazsın? De; bir dünyaya ders verirdin. Adınünün yayılmıştı dört bir yana... Torpahlar başına. torpehlar... O kadar el kapismda ömör törpület ki... Aklın ba«ına gelenecek... Her çelen sonıyor: «Gülü, ne oldn, bu vıl oğlan gitmiyor mu Cılavuz'a?» Ağzımı açıp da iici sö* edemiyorum. Yiizüm yok ki kjmseye? Hani AHab vergi«iydi? Ne oldu sana? Senin boyun devrfle.. » Gülü. ırünfln sıkıntılarına göre oğlıınn gördüğü yerde bövle azarlıyor Çayırlar biçildi. tarla hiçildi, harmanlar dn nüyor, el kadar kâğıttan haber yok.. Garip artık bir dahaki yazı dfişfinüyor: «Kimbilir kimin kapıstnda olnrum, artık Gani Ağanın kapiüi kilişr kapısı «lsnn> dİTor Içinden. «Bütün Yelatan'ı taşıdık, gene de hitmedi bunlann işi... En fvisi Kartal Tvavasından atayım kendimi de kurtuluyum. O ki kazanamadım, ne yaşıyacajhm...î» Out Btldi iyiden iyiye. Cindaçı'ndan. Yelatandan esmeye basiadı. Günes deyy gittl Gergedan'ın üstiine çekildl. Kıraglar atıyor, kar «yafdıın yağacajhm» diyor. Artık ne el kadar kâğıt, ne de mektnp. Makarna partisi İR AKŞAM, yemekler y e n . miş, içkiler yudumlanmı?... Sıra kahvede... Yamsıra birer de soda. Şimdı bardayız .. Buradan, diskoteği d < > görebiüyorsunu?... Rahatça. Fakat havret... Hâlâ boş orası... Oysa çoictan doltnalı, turistlerin yerlîsı de yabancısı da çok'an çildırmalıyılı. Mödür çıkaçelivor bir aralık • «İtalyanlar ncrede ktızunı?.. Trpinme faslı rok mu bu gece?..» «Olmaı olur rau?.. Ama biraz pecikmeli...» B «Sormavın ..» diyor. «Canları İtalyan nsulü makarna isiemiş Şimdi mutfakta dört kız var... tkisi «Spaghetti» pişiriyor, ikisi de özel bir koktryl bazırlıyor... Dördü de bikinili... Ahçıbaşı ile yamaklannın hali duman . » Ne de o!sa mısafir. . Arzulan derhal yerine getirilepek... Olmaz olmaz bu bakımdan. Böylece, yemek üstüne bir yemek daha yiyor ttalyanlar. Içkilerini de çekiyorlar bir güzel... Bize de ikram ediyorlar... Ağzınıza lâyık bir makarna... Hele kokteyl nefîs. Reçetesi: «Şarap, ruıc, pnrtakal suvtı. limon. *eker, ufak ufak dosrar.nıjş seftali Te buz.» Meraklısı deneyebüir. Bir varmıs... DİŞİ BOND EYAZ köpüklü mor daigalar gibi günler birbirini kovaladı... Sonra gruplarda bir çörülmedir başladı. Evli evinin, köylü köyünün yolunu tutuyordu. «Gitmek, biraz da ölmek» demişler vaktiyle. Hepimiz gittik... Ama ölmedik. Yaşıyoruz işte... GÖrenler. «Bn ne hal böyle?..» diye hayretle bakıyorlar suratımıza... Çünkü yüztimüz gözümüz hâlâ simsiyah... Bütün kış, yazın ve güneşin matemini tutacagız anlaşılan... Serçeler gelecek aklımıza... Çarşaf gibi denizi ancak rüyalanmızda göreceğiz... Sonra çiçekler... Biraz güneş, biraz deniz, biraz da hayat kokan... Davullar gümbürdeyecek, zurna sesleri yankılanacak kulaklan mızda. Bir varmış, btr yokmuş... Elveda hayaller... Buyurun gerçekler. B Garip EUezin Kayası'nda öküzlerinl şödüyor Gani Ağanın. Havalar bozuk. Çekildi şitti yayla. Bir dağlar, bir de Gani Ağanın celebi... «Şu kırağılar belki içime işler de ölöriim. Belki öl^yim...» diye Garip salıyor öküzleri y a y lıma. atıyor kendini kıra<ı üstüne. «Andır kalsın Cılavuz'unn bıınun. Adaamm sende... Ölecek miyim?» dedi bir ara. Böyle düsiinerek kalktı. Yatan öküzleri çubukladı. kaldırdı. «Kavurma Pır.anna gideyim de iki lokma azık yiyeyim...» Hızll sürdö ökfizleri. yatağa vurdu Açtı a|«ını... Destelenmiş dört arpa ekmeji, bir de avuç kadar yayık çökeleği vardı. «Bitti m4 bu elin yumuğun buğdası. Bir kesek pajaç Noyaydılar ya... ttlnoğlunun öküzünn yavmak deji' ya. dökeceksin hepsini Kartal Kayasmdan. rturaya bak hele. Allahın bu deli düzünde, bn soğukta arpa ekmefei. Ocağın söne senin. arp» ekmeğine muhtaç olasın Gani...» Söylendi bir süre. Çaresi» yiyecekti. Dürnıeç yaptı. Kopardı, aç kurt fibi yemek istedi. Gitmiyor %• sağı. Bir nUfiter kopardı, açlarını açtı, fazla eğilmeden su «çM iki vnduro. Başını kaldırdığında Ellez'in ^.ayasjnın basında bîr atlı gördü. «Bu at Ganinin Demirkın... tjstündeki kim?» Yemeyi bıraktı. Unımaya çalışıyor. Atlı koşturuyor. «Belli, bn atın üstfindeki Gar.ilerden değil", onlar »tını böyle sünnez... Kim? Ayağa kalktı. Kardesi... «Hayrola?» «Sen ata bin. eve git.» «Yoksa Glavuz'dan haber mi var?» «Hamza Amcaların Rwa, Aksak Alilerin Selim, bir de Kemal, Cılavuz'a gidiyorlar. Anam dedi ki. o da gitsin. Ben öküzleri yayam, senin yerine çalısam, sen hemen bin git Sabah erkenden gideceklermi?...» «%nam Gani Ağalara söylemis mi? Sonra...» «Söyledi. söyledi... Korknyor musun? Verdiği ne?» Bindi Garip ata, ayaklannı özengilere yerleştirdi, diıginleri topladı: «Bnralardan uıaklaşma. Akşam erken %\\. Evde zaten kızları var. Bişey demez onlar. O n . lar da ıssıı dagda konusacak adam anyorlar. l\i olur gidersen. Boğuşursun onlarla^ Hele nfağı, sennen iyi bogusnr. Yarın da ota gidtcek. siniı zaten..» Sürdii atı. Çavalın dibini çarpmış, sekiz peksitnet yapmıştı anası. Tek birinî evdeki çocnklara yedir. raedi, «yola gidecek yolcunun es) . yoldası e k . mektir. Siı evdesiniı, ne olsa yersiniz. Zıkkım yeyin. itd peksimette mt kaldı gözünüz?» diyor. du t»rbay» yerleştirirken. "•"^^"^"^~~" (Arakası var) 84 Jabeke, böyle söylerken elindeki çantayı açmış, masanın üstüne boşaltmıştı " • « Bu da benim hissem... Üç aşağı, beç yukarı, frank hesabı ile on milyon tutması lâzım... Sen bir bakıver. tamam mı değil mi söylersin... Sonra ayarlarız. Bu çeşit hesaplara öteden beri akıl erdiremiyorum bir türlü... Noksan çıkarsa ister istemez üstünü eklerim Fazla çıkarsa dünyalar benim olacaktir... Meteliğe kurşun atıyorum çünkü... îşler bir kere tersine döndü mü çorap söküğu gibi gidiyor da gidiyor... Hesapta bulunmayan bir darbe daha yersek benden paso...» « Hepimiz aynı durumdayız... Su beyaz zehiri bir an önce çekip pisaya sürebilirsek belimizi doğrultmak kabil olacak herhalde... Serruti'nin ilk partiyi kırk sekiz saat içinde göndermesi lâzım ... Öyle konuştuk... Hatırlayacaksın...» « Gitti mi o?...> « Evet ÖğlenüsrS... Istasyona kadar götürdüm, trene bindirâim.» • Her bakımdan anlayışlı bir adamla i^birliği yaptığımız için kendimizi yine de sanslı sayahüiriz değil mi? . Başka biri olsa içinde bulunduğumuz dunımdan favdalanarsk bizi nasıl sıkıştınr, fırsatı nası) istismar etmeğe kalkışırdı kimbilir.,. îyi niyetli. samimî bir însan... Başkalan hakjfnda olumlu fl TİFFANY JONES OrSıMi «T('£SC ÇO&Ü tJVZU E* SON Türkçesi: Şehbal AYGEN kirler yurütmeğe pek yanaşmayan Valoti başını iki tarafa salladı: « Kendi çıkarlan da bunu ge rektiriyor... Bizim batmamız, onun işlerinî de karmakarışık ede cektir.» « Ama tarafsız bir kıyaslam» yaparsak o yine de bizden kuvvetli. Beyaz îehirin tümünü avn cunda tutuyor... Malm» sahip demek istiyorum. Her an paray» çevirebilir... Ya biz?.,. Onun yar dımı olmaksıım sırtımnrdaki kam b rdan kurrulamayız kolay kolay.> € Bu noktada haklısm...» Jabeke. masanın ustündekî gümüş Vutudan bir yaprak sigarası aldı. yaktı. • Clavet konusunda ne düçünüyorsun? , Tutumun ne olacak ons karşı?...» « Hiç bir «ey düşünmüyonım... Niye sordun?...» « Bundan böyle îkinizîn i«bîrlieini sürdürmeniz pek kola^ olaca&a benzemiyor da... Gergin hir hava esmepe baslarft «ramzda Bun» mukabil ben ikinizin de ortağı dupjmundayım... örsle bal yoz arasında kalmağa niyetim yok açıkçası... Günün birinde amansız bir kavga patlak verir de ortaklıihn feshine çitme zorunlurâ ortaya çıkarsa bu yüzden zararın en büyüğü benim ensemde patlayaeak... Karar ve egilimlerini anlamak istememin sebebi bu...» « Bana kalırsa senin endiseve kapılmana hiç mi hiç lüzum vok Gerg1nli»1n artması, köprillerin de atılması için kisiseı teşebbüse benzer bir davranışta bulunmayaeaftımdan emin olabilirsin. Clavet ile aramızda ortak menfaatler var... Kspışırsak valnız sen. ben ve o değil, liçümiiz de büvük zararlara u*rayabilinz. Gerçl dün akşam biraz ilert eittik . Stnirlerimlzin kontrolunu elden kaçırdık.. Fakat su son hafta tçinde basımıza aelenlen dikkate ahrsak sinirliligin bu kadannı n » zur «rönnek icabediyor değil mi?..» (Arkasi rsr) MALKOCOGLU GARTH Kitap haünde cıkti
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle