19 Nisan 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
TA DÖRT: tJMHÜRIYET: 14 Eylül 1971 îşme güzel bir yer. Havası temiz, denizi pırıl pırıl, yeşilliği de var. Halkı tfoda, şıklık ve zercrfet gösterileri uyanık... Turizm konusunda bilinçli. Yabancılara karşı saygılı. alnız büyükler değil, küçükler de böyle. •ıin AUtflrke... Içiaden... Ne dijordnn?» «îzindeyiz Atam diyordum.~ Tanrı seni basımizdan efcsik etmesin diyordum. » «Tannnın O'nu başuimdan eksik etmemesi çok iyi olurdu ama, Atatürk öldü yanılmıyorsam.» «Yanılıyorsunuz efendim .. Çünkü ölmedi...» Âdeta avuçlamak, çekip çıkarmak istiyen bir davraıuşla elinl kalbine götürmüştü: «Bnrada Taştyor Atatürk... Drpdiri. Dünya dör.dükçe, Türk milleti yaşadıkça Atatürk ölmiyecektir.» Yanımızdan çembpr sakallı, hereli bir adara geçti o srahk... tkimize de ters ters bakarak. kinin kendi haline terkedilmişliği?... Üzüldük bu üımale. K1YILÜR VE INSANLAR Hellovv da var yok. Esas vaziyet« geçmış... Ça'ii gibi. Sağ eli alnının hizasında... Selâm duruyor. Büst ne kadar hareketsizse çocuk da öylesine. Yalruz dudailan kıpırdıyor belli belirsiz. Kaç dakika süriiyor bu lhtiram duruşu?.. Belki bir dakika, neleşmiş yiğiUerin erişilmeB ya belki de bin. şantısmı... Ülkelerin kaderiyle Sert bir dönüş... Çocuk, yanasıl oynamışlar?.. Tarihe nasıl vaş yavaş uzaklaşıyor şimdi. GöENİŞ bir meydan... Temiz yön vermişler?.. Koltuklanmız revini yapmış kimselerin mutlu ve bakımlı. Karşıda bir ka kabara kabara dinlesek... Gözlerahatlıgı içinde. le... Muhteşem. Sürların dili rimiz de ıslak ıslak. «Bakar mısin bin» evlftda artık rüyada bile görüldım...» •i imkânsız yıllar öncesinin Evet, geniş bir meydan... MeyDuraklıyor... Çok terbiyell bir ramanhklarıru anlatsa bize. danın ortasında bir büst... Kar;r olmuş, neler şu duvarların tal kartal bakan bilyük bir in duraklama... Munis, yumuşak gözler .. Sual dolu. de ve dışmda kimbilir?.. samn büstü... Atatürkün. Kar «Bir scyler söylüyordun deTetle, lbretle dinlesek efsa şı=mda bir çocuk. On yaşların C Defile ÖZ KOYUSU mevrian Çesmede idi. Denizin hemen kenarında. Lokantalann, çayhanelerin sıralandığı bir meydan. Çeşmeliler uyanık ve derl! toplu. Kadmlar. genç kızlar gerçefcten zarir. Modsyı yakından Izledikleri besbelli. Yalnız meırmr aileleri değil. yerliler de ç o ğunlukla giyime kusama meraklı. Akşam Ustlerl bu meydana kadar uzanm... Çayhanelerden blıine oturun... Efrafı seyredin... Kendinizi bir moda defilesinde zannedebilirsiniz. Meydanın karşısındaki mubteşem kale, bu güzellik ve zarafet gösterisine ayrı bir çeşni katıyor... Fakat nerede Bodrum kalesirün temizliği, nerede Çeşmede S EŞME'LtLER kibar ve saygılı. ŞoJörleri efendi. Esnafı güleryüzlü. Ya!mz ezcahanesine, eczahane demek için bin şahit lâzım... llâç alacaktık, yanlı?lıkla eskici dükkânma frirmis gibi çüphe uyandı içimizde. Halk. turizrn konusunda enikonu bilinçli... Mahalle aralarından seçtiğinizde, üstünüzdeki giysilere, cildinizdeki yamklıSa bakarak sizi de yabancı turist zanneden çocuklar el sa'.lıyor, tebessüm cdivnr taf'ı tath. «Hetlntv . Welcom»'...» diyor lar pe!t?k ppltek. «Howe are vou?.. Okey... Thank you > diyenlerp de rasl!r abi::rsiniz. Okulian, sinemaları. csmilpri var Cesmenin. Cami savıçı okul »ayısından fazla. Ariı üstüide ?aten... Çeşme'.eri de var Çeşmenin. Neymiş? TELLERt. motellerl, kamping ve benzeri yerleri güze!. tlk gittiftimizde kaldığımız otel o yıl veni acılmısti. HPT çey mükemmeldi. Batılı anlamda bir işlelme... Pınl pırıl bir lokanta... Noksansız bir servis... Sınırsiî bir ilgi... Titiz bir itina.. Her çey vaktinde »eliyor VP iyi seliyordu... Yetnekler nefisti. Ertesl yıl tkincl Rirl*şimi2de durumu tersine dönmüş bulduk. Bir kahvaltının masaya tam yHnrn saatte geldiği nerede görülmüştür? Biz bıınu. ismi lfizım dpgil, Ceşmedekl otelde gördük. Dahası var... Yanımızdaki masada tesisin patronlan ve de hanımlan oturuyordu... Onlann kahvaltısi kırk beş dakikada geldi Nevmiş efendim?.. Mutfak personelinden ve garsonlardan bir kısmı grev vapıvormuş. Miişterl, avuç dolusu para veriyor mu, vermiyor mu?.. Greve ortam yaratmak ne demek böyle bir yerde?.. Meraka deger btr konuydu. Sorduk. sorusturduk. «On sfkiz saat süresiı çahştığimız oluvor Fazla mpsai bir vana ücrptler son derece dö?ök... Karavar.a herhat... Ban defa artık vemekleri hize yediriyorlar... Olnr mn bSyle çey?..» dediler. Oluj'or lçte... Hissedarlar her ceee taimar'saîomında sabahlar, kendi aralannda da «setı ben» derdine dti$erlerse olür tabil. Bizde her şey genellikle böyledi zaten... tyi başlar. kötü sürdürür, berbat bir sonuca bağlanz teşebbüslerimizi. O Emin Ertam büyük istikbal vacleden genç bir nıimardı. Bir trafik kazası sonucu eşi ilu birlikte vefat etti. Tetim kalan lki yavruya şimdi babaanneleri bakıyor. İzmir'li bir 15 adamı da onları hiruaycsine almış durnmda. Blrinci fotoçrafta Burcu Ertam; ikincisindc de Ozan Ertam görülmektedlr. ;me Kalesinin uzaktan görünüşü: Kalenin hemen önü gentş bir mejrdan, Atatürk'ün 5tü bu meydanın ortasında... Akşamüstü: Çeşmeli hanımlar son moda jiysilerl ile bnrada zerafet gösterîsi yapıyorlar. konu ve resim: AYHAN BAŞOĞLU | | GÜNAHKAR KRALIÇE e z Tahsin BERKAND 105 Bunu düşündükçe güğsündeki stkıntı artmakta id" Yorgandu. Cyumak, unutmak istiynrdu. Fakat uyuyamıvacağraı çok iyl biliyordu. Biraz evvel eline aldıfı dcrçiyi de (ırlatıp atmıştı. Ne dünya olayları, ne sinema haberleri, ne de resimler onu avutamamıştı. Yatasına yatsa bile dinlenemiyececini, böyle fecelprinde oldujru pibi tekrar kalkarak saatlerce bir şeylerle uğraştıktan sonra ancak nyknya varabileccğini biliyordu. L'zakta bir saat dokuzu vnrdn. Günseli ha i?areti b"kliyormu? gibi verinden kalktı. ağar adımlarla merdivenleri itıdi. Bahçeye mi çıkıyorsunuj kpçük baıum? Evet dadı. Ahmet'JAfa ypk'mıı? * Komşnys kadar (fittî. Nererfe i'se eelir. Se.ı daha yatmıyacak mısın? Naraızımı kılıp vatacağım. Allab rahathk versin yavrtun. Sana da 'TI uykular. Bahçenin yollan yer yer karanlık, yer yer gölgeli idi. Günseli nerede yürüdüfünü pek fark etmeden a^açların arasın» daldı. Ne çam kokulart. ne çiçekler. ne yanıp sönen böcekler onu ilçilrndirmekte idi. Varhjpndaki bnşiuk bütüıı âlemi sarmıştı. Derin, sonsuz bir boşlukta hoş bir vücut halinde yürfirken birdenbire durdu. Ayaklan onu. şuıırsnz denecek bir alışkanlıkla, hâtıralarla dolu olan tahta kanapenin önüne getirmişti ve şimdi bu yan kirık kanape ona yorirunlusıınu hatırlatıyor, dinlenmeve çağınvordu. Halbuki aylardır buradan kaçmıs, bu tahta sıraya vaklasmak bile istempmisti. t;te şimdi. yine onun çapnsma karşı koyamamıstı. Vor?ıındu. Vücndü yonılmariığı halde yorjrandu Başının atırlıginı omuzlan taşıyamıyordu. Başı neden bu kadar ağırdı? Bugiin çalışmamıştı. dürönnıemişti de .. Çalısmatlıçı. diişüıımedici halde başı ağiriaşmıştı. Gözleri kapanıyordu rkat uykusu yoktıı. Hastayım, mutlak hastayım. Yann kalkamıyacağun. Diye dü?undö ve başını kanapenin arkasına dayayarak gözlerml kapadı. Bahçc kapısnun çıngıraği hafifçe çaldı. Ahmet Ağa geldi. Benî uyandırmamak için piirültii vapmamaya dikkat ediyor zavalb ihtiyarcık! İhtiyara aciyorken vazgeçti. Ne mutlu ona! Hayat yükiinü daha nzun zaman taşımıyacak o... Bendeki bu kalb ve sinir işkenceleri. kafamın için kemire kemire hırpalayan bu düsiincelrr de hitsp artık, ben de ihtiyarlasam. heyecanm. dümdüz geçecek jünlcre kavııssam! Rüzgir üaçlanm oknıyordu. Hayır. riizcîr dr^ildi. Hafif hir elin ürkek doknnuşu İdi bu... Bir dokunuş ve bir ses: SPU: Bir anda kiinat alabora olmuştu sanki. Gün> seli gözlerini açtı: Doğan! Selicirim! Sevfrilim! Bi sey söyleme Doğan, yanima otıır. ellmi ellerin arasma al. Bırak basımı omunına Unyayım, cözlerimi kapayayrm. Seni vanımda duyarak dinLnmpk, etrafimı saran bu korkunç boşluğu doldurmak istiyorum. Biı tanem benim! Genç adamın ateşli dudaklan vflzünde. jözlerinde dclaşırkrn Günseli derin bir mutluluğun beşifinde «allanarak cülümsüyordu. Dünya bir an içinde pespembe oluvermişti. Öyle mesudum ki Doğan! Gözlerir.i aç, bana bak Seli. Onlann derinlijintie beni sevdiğini okırmak istiyorum. Seni seviyorum Doşan! Dudaklan çılgın bir ateşle tekrar birhirinl bulurken Günseli, Bstiine çöken bir kâbustan sıyrılmak istiyorma; eibi: Aylinî dedi. Aylin hir arkadaş, bir dosttur Seli. Talnız henim değil. ser.in de dostun. Ben ömür boyunca seni. yalnız seni sevdim. Kakat Halük?'. Şimdi sana kpsrn olarak sövlivebilirim Doğan: Onu se\Tnemiştim ben. Gençtim, tecrübpsizriim. Belki de kötü bir maecrava söriiklenmek üzere idim ama tam zamanınrta kpndimi topladım, onun serçek TÜriinü Eriirriüm Bugün ondan nefret ediyornm. tnan bana' Sana tnanıyorum sevgilim. Tekrar elini ver bana! Artık ayrılmıyacajhz değil mi? Bu elin sıcaklıjrmı her zaman avuçlarımda duyacağım değil mi? RÖIÜD varlığımla «pninün Ucğaa. Ölünceye kadar. SO N Yetimler TELDE iki çocuk vardı... Blri kız, biri oğlan. Yanlannda da yaşlı bir kadın. tkjsl de bîrbirinden sevimli. Hele kız... Hele kız... Aman yarabbi... Görülecek şey.. Bıcır bıcır.. Geveze mi geveze. Boyuna anlatıyor... Durmadan ve dinlenmeksizin... Ama ne anlatıyor?.. Anlayabilene aşkolsun. Bir gün onlar kıvıva inmis. denize giriyor, kumda yuvarlanıyor lardı. Yaslı hanım da gölgelik bir yere oturmuş onları kolluyordu. Elindeki mcndille ikide bir Közlerini kurulsyarak... AğÜyordu diğer bir deyimle. Ağlayan bir kadm kadar hiç bir şey dokunmamıstır bana ömrüm boyıınca. Cekimser adım larla jfaklastım: «özür dilerim... Yolunda eitmeyen bir şev mi var acaba?..» Kadıncağız önce şaşırdı... Sonra çabucak toparlandı. Meğer, Avnıpadan dönerken fect bir trafik kazası sonucu eşi ile birlikte 6!en \ük?ek mimar Emin Ertam'm annesiymiş... Çocuklar da torunlan: «Annesi? babasız kaldı vavnıcuklar...» diye inledi. «Gencecik oğluma. körnecik celinimc mi yanayım. şunlara mı?.. Saşırdım kaldım. » Söz konusu oteli vaktiyle mlmar Ertam yanmış. Sahipleri bu vesileyle ona da küçük bir his=e vermişler. Simdi iki vetim bundan fpvda'anarak vaz aylannda babaanneleri ile buraya geliyorlarmış . Hazin bir sey... Yürekler acısı. Ceşme dönüşü. tzmirde meseleyi kıırcaladık. Varlıklı bir iş adamı. iki kücü*ü himavssine almış. Onlann adma bankaya avuç dolusu para yatırmış. Bir çeşit tahsil bursu. Ama isminin açıklanmasmı istemiyor. Sağ ol=un, var olsun bu iş adamı... Vurdum duymaz milyonerlerin de kulaklan çmlasm. 0I I DİŞ) BOND 79 «Diğer Dir deyimle bayram mı edelim yani?.. Şimdiye kadar ilk defa olabilir... Ama altmışyedi milyon bu... Şaka değil...> «Simdiye kadar kazandıkla nmızı da unutmayalım... Kân paylaşırken kimsenin sesi çıkmıyordu.» «Oyunu pekâlâ durdurabllirdin... N'iye vapmadın bunu?.. Zararın neresinden dönülse kâr dır degil mi?» «Senin bu dediğin nedir biliyor musun?..» «N'edir?..» «Kutıa Ası» ra en kestirme yoldan tflâsa sürüklemektir... Topyekun. Arasıra müşterilerin de kazanması sarttır kumarhane kurallarına göre... Aksi hal de lokalin adı batakhaneye çıkar. Şimdi sen kalk. onlara kazandıklannı, ödeyecek paramız olmadT*ım sfivle . tnandırabilir misin?.. Allahın gecesi bizim bıırava bıraktığımız bankr.ot to marlan ne oluvor diye soracsVlardır Savet ovıımı dR"idan riil şercesine kesseydik gedikli mü^terimiz durıınvjndaki altın babaları bir daha adımlarmı büe atmazlardı buraya.» «Bana sorarsamz Clavet haklı...» dedi Jabeke. Fikrinl sükunetle açıkl..mıştı. cSonuna kadar dayanmak merburivetindeyiz. Hem ovunun devamı süresince sans tekrardan lokalin lehirıe dönebiiirdi pekâlâ. Ama dünvarın btitün kıımerhanelerinde bsnkoların da zaman zaman ıfâsa süriiklenmesi ola£an bir ssydir. En büvük en şöhretli eazinnlarda bile «;örül müştür bu . tşin kötü farafı, bu işin çok berbat bir dön<>mde başımîza eelmesl... CÎKflYET SENFONISI Türkçesi: ŞehbaJ AYGEN ra karışan beşyüzbin dolardan 6onra bir de bu... Tüv dikti dogrusu va.. » «Hem de nasıl?.. Düşündükçe sözümde büyüyor... Altmışyedi milyon frank bu... Meteliğe kurşun attığim bir döneme rastlaması da avn facia...» «Önceki dönemterde en azından beşon misli tutannda kâr sağlandığı dikkate alınırsa mesele facia olmaktan tır... ElimiTİ kolumuzu van hep kanaflanıp ucan be$viîzbin dolar... tnsan ioin ucuntı bir kere kacırdı mı eider artık...» Clavet'nln bu açıklamBsmdan sonra Valotf daha fazla ısrar etmenin manasızlıgım anlıvordu. Olan lSf kalnbalıŞinda b o farak bitme7. tükenmez tartışmalara zemin hazırlamaktansa perekli care bulunmalı ve kesin bir karar alırmalıvdı. Aln' • buruşrursraktan bir si?ara vaktı... Düsünmeğe başladı. «Parayı ödemek icin nasıl bir formül 'asarlıvorsun?» diye sordn biraz sonra. Clavet hemen cevan verdl: «Renim hir ?ev tasarlaflı6ım rok Sizi hurava caŞırmaktan maksadım da bu Konuşalım... Hal caresini beraberce bulahm... ürtak oldujhımuza gore... Yanıhyor muyurn acaba?..» «İhtıvat oıarak sakiadığın ellı milyon duruvor mu durmuyor mu kasada?» «Duruvor...» «Su halde onsek!7 milyon dolar bir narava ihtivac var.» «Orası öy]e ama varın akşam burada tRkrerdan ovun ov nanseak . Hıc dpjîse on mılvonunu tntmak rnnındavım... Kasada meteük bulundurmaksızın milleti kumar masasanna oturtsmam . » «öyle va... Bu da dojjm... Su halde bizim virmisekiz milvona ihtiyacımız var demektir. Yuvarlak hesap otu? milvnn. Hemen simdt soz konusu narayı tODErlamak imksnsız .. Co'i damdp" d'is^rppsinp nldu » «Bu noktavı avarlamış du rumdavnz. Para'vn vtrmi drirt saat sonra tpriarikipspk <5° olur. Topiamın otuz milyon trankını iki Amerikalı kazandı KendileriTİe konustıım . Fişleri bu c°ce cieSil vann parava tahvil etmplprinin mlimkün olun o!anavsc»5in? sordum Kabullendl lcr . Ana bir de sart koştuls .. Nski* i<;tivorl3r Yann en gpç bslenüitü vermek zorundayız. (Arkan var; TİFFANY JONES &İM IÇlM BEkll BİB 7ÜBLÜ AF EN MEFET EOEKİ tM 5B86p AMLATTI YARIN: Sürprizler birbirini kovahvor. GARTH VEFAT Bsnkamız mensuplarından Bay PETER ZANKOVİCH'in MİZİK1 IAS.PSİ TEH LİKSLİ . IUM AOlUA YÖHETfMİ izinü olarak sittisi Yugo.= lavya'da a:ü olarak vcfat ettiğini toessörle bildirir. ailesi ef adı i!c. nıensunlanmıza bassaglıcı dilciz. OSMAM.I BANKAS1 A. S L'rnum >Iıidurluğü (İstanb'il Reklâın; 343/7C0')
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle