20 Nisan 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA İKİs CUMHURÎYET: 15 Ağustos 1971 firkfye, bir fkl yıldır, eiddî bir iktisadl bunahmın, dnrgnnlnğun içinde bulunnyor. Kalkmma hızı, dış ticaret, emek istihdamı gibi hayatî konnlar bahranın etklsi al. tında kalıyor. Sebepler nedir? Çeşitli sebepler arasında hangisi önde gelmektedir? Bn konalarda doğrn teşhisler yapmak, hiç değilse bazı noktalarda fikir birligine varabilmek onemlidir, çünkfi dnrnmu düzeltecek tedbir ve politikalann başlangiç noktalan bnolar olacaktır. Metod meselesi OLAYLARA YAKLAŞIN ve SİSTEMLER IProf. Dr. OSMAN OKYAR nkarıda genel olarak, gerçeklere yak. laşım ve teshislerde, davranıs ve tntnm farklanndan bahsettim. Bnndan ne kastettlğimi iktisattan bir misal alarak daha açık seçik anlatmaya çalışayım. tnsanların gerçek. lere yaklasmaları iki şekJlde olnyor: Kimlmizin kafasında gerçeği çevreleyen, onn mntlak ve kesin şekilde ifade eden bir siı. tem, bir model yerleşmiştir. Bn gibileri, te. reddütsüz, her şeyi, jnandıklan sisteme göre izab ederler ve münakaşa kabnl etmezler. Diğrrleri, hayatın bazı değerlerine, mnayyen bir ayat felsefesine yakınlık duymakla be. raber, bir mesele veya bir olay hakkında karar verirken, bnnan tek taraflı defil, çok taraflı olabileceğini düsüniir, konnya yaklafirken, cevap, kafalannda pesinen hazir de. ğildir. Konniann •lternatiflerini, lehte ve aleyhteki taraflannı Slçmefe çalısırlar ve ağır basan tarafa temayfil ederler. ¥ 3 irinei davranışa yakın olanlara, terira* * ler tam nygnn olmasa da, «doğmatik» veya «raonist» demek, ikineilere Ise «pragmatik» veya «plüralist» demek yerinde olnr. Bn ayırımın yapılmasında bir değer hükmü ver. mek iddiası yoktur, difer bir deyimle doğ. matik insan, pragraatik insana nazaran fis. tün veya geridir şeklinde bir hükfim yoktur. tnsanlann gerçeğe yaklasım tarzlannı tefrik etmeğe çalışırken, bnnnn sonoçlannı tesbit etmeğe çalışıyor ve bn ayınmın bilhassa iktisadi olayların teşhisinde ne gibi •onnçlan verebileceğini ortaya çıkarmak i*. tiyornm. Şimdi, farzedelim ki, dogmatik diye isim. lendirdiğimiz bir davranışın içindesiniı. Aı. lında, dogmatizm tek bir sisteme izafe edil. mez, ister komünizme, ister kapitalizme körü körüne inanma şeklinde ortaya çıkabllir. Diyelim ki, komfinist olmayan bir mem. lekette, Tiirkiye'de, bir iki yıldır başlamış olan iktisadî bnnalımı izah etmek Istiyorsnnm. Eğer İM ıene evvel Karl Marx tarafından ortaya atılmıs kapitalizmin tenkidine harfi harfine inanıyorsanız, fiyat mekanizmasına ve özel teşebbüse dayanan bir siste. min iç tenaknzlar içinde bocaladığını ve mnkadder neticenin bnhranlar ve bnnalımlar ol. dağunn düsönüyorsanız. Türkiyedeki bnnalı. mın sebeplerini ortaya çıkarmak için fazla yornlmanıza lüznra olmayacaktır. tktisadî dnrgunlnğu dogrndan doğrnya mevcnt sisteme bağlayacak ve kestirmeden şn sonnea varacaksmız: Sisteml oldnğn gibi defiştir. meden, özel mfilkiyet yerine devlet mülkiyetini koymadan, fiyat mekanizması yerine flsikî plânlamayı yerleştinneden, bnnalımın çaresini bnlmaya Imkân yoktnr. nan •ebeplerini arastınyorsnnnt. Dogmattk bir davranış içinde iseniı, fazla araştırmaya lüznm görmeden, bahranın sebebini, başka baglantılar ve nnsnrlar aramadan, kestirme. den merkezi plânlama ve komünist sistemin mahiyetine atfedeceksiniz. UNDEN UNE Doğmatizm ile pragmatizm laylara bn O leri nedir? «ekilde yaklasmanın netiee. Dfinyanın basit oldngnna, bfitfln sosyal olayların tek bir sebebe bağianabilecefinl düsünenler için, bn davranıs ra. hatlık, hnznr vericidir, çfinkü olayların derininde yatan tek sebep veya gerçek bnlnnmnştnr. Fakat bn metod, dünyanın basit bir şekilde izah edilemiyecegini düşönenlerl, olayların çok taraflı oldngnnn, bnnların sebeplerinin çeşitli oldnfnnn kabnl edenieri, tatmin etmiyecek, böylesine «monlst» bir yak. laşım sathi ve yavan kalaeaktır. Her şeyl sisteme veya modele ba|Ismak, belkl derine inildigi intibaını verebilir, ama, karşılaştıgımız olayların sebep ve baglantılannı açık. lamaz, gerçeklerin çeşitli yönlfl oldngnna meydana çıkarmaz. Ankara milletvekili Sayın Şinasi özdenoglu ortaya dlkkmti çekecek bir fikir attı. Millet Meclisindeki iskemleler dört ytt» elliden üç yüze, senatörlerin sayısı da yüz elliden yüze tnsin diyor. Yanlış da değil... Bunun evvelft Maliyeye tasarruf temin etmek gibi bir yaran inkar edflemez. Bana kahrsa tasarruftan daha önemli faydalan da olacak. Evvelâ sayın milletvekiUerinin Meclise devam etmeleri daha ciddî bir hale girecek, miktar fazta olunca, «ben olmasam da celse açılır» fikri hâkim olmakta, bu sebepten dolayı temsilcilerimiz Meclise gideceklerine devlet dairelerinl işgal etmektedirler. Neden olmosın? |Z> u konnlara bfrkaç yan ne deginmek 1». •** tiyorom, fakat her «eyden evvel, bir metod meselesi fizerinde aydınlığa kavnşmak gerekiyor. Metod meselesi, iktisadî olayUnn teşhisi ile ilçilidir. Iktisatta. genellikle çoğunlnk tarafından kabnl edilecek teşhislere varmak kolay olmas. Eldeki veriler, ber za. man kesin olarak değerlendirilmeye mfisait değildir. Cstelik, insanlar bn verileri degişik şekillerde degerlendirebilirler. Fakat ik. tisatta, fikir mntabakatım güçleştiren, hattâ bazen bnnnn imkânını ortadan kaldıran bir şey daha vardır, o da, mnayyen sisteralere, mnayyen modellere beslenen inançların teşhisleri etkilemesidir. Böylece, «stemlere göre teshislerde kesin farklar meydana gelebilmektedir. Gcnel olarak düşunürsek, insanların hâdlseleri deferlendirmede ve teşbis etmekte, farklı tutumlar ve davranışlar içinde bulundukları söylenebilir. Hattâ, bn davranıs farklarına hayatın çeşitli safhalannda rastlanmaktadır. Bunnnla beraber, davranıs farklan iktisadî olaylara karşı vsziyet almada çok daha açık şekilde görfilür. Belki de, Türkiye'de son yıllarda fazlasi i!e iktisadî sistemler, modeller üzerinde dnrduğumuz. kafamız. daki modellere eöre düşünmek beresine ka. pıldıjımız için davranışlar arasındaki farklar iktisatta belirlilik kazandı.. Netice, kopmalar ve karşılıklı snçlamalar oldn. Onun için, iktisadi olayları tahlil etmejte ralısmadan evvel, varsayımlarımızın ne ol. dujunu, meseleye yaklasım tarzımızın ne ol. duğunn. bnnlarda pesin hükümler var mı, varsa nelerdir, bnnlan açıklamakta fayda vardır. BUGUN YARIN Üç adam Bugfinlerdefiçinsanın; bayatlan, düşünceleri, eylemlerl hakkında uzun urun düşünmek gereğini duyduk. Biri emekli Korgeneral, Sayın Ekrem Baydar. MilH Mncadelenin Felâh Grubn Başkanı ve yenl devletin kurnluşnndan sonra, îstanbulun bozulan asayişini temin için, orduda ilişkisi saklı tutularak, tstanbul Emniyet Müdürlüğune getirilen insan. Her İki görevde de devlete ve memlekete yaptığı sayısız, değeri ölçülemiyecek kadar yüksek görevleri, gerçek kahramanlar ve devlet adamlan gibi, 50 yıl, reklâmm ve şöhret çekiminin etkisi dıştnda saklıvabilmiş. Kendisini gölgelerde nnutturabilmiş. Bugiinün ucnı şöhret avcılarına hayatı her yönden örnek olarak bir insan. Bngün 84 yaşında. oturdugn evin taksitlerini hali ödemekle meşgul. Devlet adamlanmıza, idarecilerimize. politikarıVarımıza; devlet görevlerinin para> yapma aracı olmadıgını göstereıı. ömek bir yaşantının somnt1 delili. Atatff^. J Ü ^ t Jİ?!^'' 1 1 6 T e ' J k e s i n e sontuıa kadar rnançla.. bağlı kalmış birkişi. Bütün göçlüklerden inançlarındald sağlamlıkla başarıyla çıkmış blr insan. Ne liderinden gayri bir HdeT aramış, ne de onun devlet düzeni dışında bir düzenl düşünden Reçirmiş. Tırnaklariyle mezardan söküp çıkardıklan bu ülkede yeni kurduklan devleti, milletinin geçmlş büyüklüğüne lâyik, çağrlaş bir devlet yapma tutku ve ülküsüyle görev yapmış. Her iki hâtırasının da 50 yıl geçtiji için yayınlanmasına razı nlmuş. Her iki hâtıra da, şimdiye değin hiç bir yayının görmedjği bir ilgiyle karşılanmış ve karşılanmaktadır. Tek ödülü, vatandaşlarının gösterdiği bu sonsuz ilgi. Diğeri. Prof. Eduard Goldstncker. Üç yıl önce Varşova paktı Olkeleri tarafından ülkesi istilâ edilince, başlattıklan liberal reform hareketi istilâcı ülkelerin tankları tarafından ezilince, yabancı ülkelere sığınmış, bir Çekoslovak aydını. Reform hareketi, Sovyetler Birliği tarafından ezilmeden önce «Bahar çiçekleri» dedikleri reformun şöhretli manifestosunn kaleme alanlardan. O (riinierde. Çekoslovak Yazarlan Birliği Başkanı... Halen tngilterede Sussex tniversitesinde öğretim görevlisi. önnmüzde, kendisiyle yapılmış, bir görüşmeyi yayınlayan «Encounter» dergisinin »on sayısı... Yarıtn yüzyıl, inançla sanldığı Marksist Inançhınnda görulen zelzeleyi. sarsıntıyı yansıtan içli, içtenlikle dolu, namus duygusuna sahip. gerçeğe her şeyden çok bağlı örnek bir aydın. SoruIara verdiği cevaplardan birinde şunlan söylüyor: «Olgun bir düşünüşten sonra, şu sonuca vardım ki; dünyada tek devrimci şey gerçektir.» Ve, bir başka soruya şu cevabı veriyor: «Anladım ki, üyesi bulunduğum komünist partisinin niyetl açıkça yalan olan bazı şeyler hakkında kamu oyunu inandırmak için, kamu oyunu aldatmaktır. Parti gerçekle ilgili degü, yalana kamu ovunu inandırmak için, belli tedbirlerle ilgili. Şu sonuca vardım: Bu sistem, yalanı propaganda ve politikasının temeü olarak kullanmaktadır.» Sonuncu insan, İrfan üçar. Banka soyan, adam kaçıran, adam öldüren grubun sanıklarından. lfadesinde diyor ki: «Biz Marksist ve Leninistler 1961 Anayasasını kan ve ateşle saranduk. Amerikancı Demirel hükümetinin üzerimize sürdüğü faşist kuv%etlere biz karşı koyduk.» Oportünist, hipokrat «iki yüzlü» söîde aydınlann, korbanı bir patolojik olayın kahramanı. Sormak gerek; Marksist ve Leninist bir düzende," üniversite ve T.R.T. özerkliği var mıdır? Anayasa Mahkemesi ve Danıştay var mıdır? Kişi haklan ve özgurlüklen var mıdır? Siz mi Anayasajn savunuyordunuz, yoksa onu yıkarak yerine inançlannızın düzenini mi kurmaya çahşıyordunuz? Orta Doğu Üniversitesinde meydan savaşına tutustuğunuz, devletin iç ve dış güvenliğinden sornmlu, Türk Silâhlı Knvvetleri mi, fasıst silâhlı güçlerdi? Şehit er mi faşist silâhlı kişi idi? Yoksa, devletine, milletine, tarihine bağlı, vatan görevi yapan şerefli Turk Silâhlı KuvTetlerinin bir mensubu muydu? Rajmon Aron; «Aydın'm afyon'u» adlı eserinde, Marksist ve Leninistlerin, dünyanın her yerinde. belli terminolojileri kullandığına dikkati çeker. Bugün Marksist ve Leninist olduğunu artık saklamaja ihtiyaç du>Tnıyan bu delikanlı kadar dürüst ve açık olmıyan, yeraltı kışkırtmalannm sesi olan bir takım çevrelerde, tıpkı bu delikanlı gibi, Atatürk ilkelerinin yerine Marksist ve Leninist ilkeleri kamu oyunu aldatarak geçirmek istemelerine karşı çıkanlara, faşistler diye yazabilmektedirler. 12 Mart öncesini yeniden yaratabilmek için, sözde bir takım haklar savunuyor görünerek, kemirme ve kışkırtma metodlannı uygulamak çabasındadırlar. Şu kadarını açık ve kesin olarak belirtmekte yarar varflır. 12 Mart bir yönüyle, Atatürk ilkelerinin, devlet anlayışuun yerine Marksist ve Leninist düzeni geçirmek isteyenlerle, Atatürk milliyetçileri arasında kesin bir çarpışmadır. Bu çarpışmada Marksistler ve Leninistler ezilmişlerdir. Süleyman Demirel'in memleketi felâketin uçurumuna sürükleyen yönetimine karşı çarpışan, mücadele eden aydınlar ile Marksist ve Leninist olanlann hiç bir ilişkisi voktur. Marksistler 12 Martta nasıl bunu yutturamamışlar ise, bugün de türlü görüntü altında ne kendilerini saklıyabilecekler, ne de oyunlanm yutturabileceklerdir. Bu kesin olarak bilinirse, pek çok şey normal cereyan eder. ayın Ecevit'in sayın Cihat Baban'a verdiği cevap, asıl tartışma konusunun dışında bir başka sorunun da, yani bir partinin yetkili organlannca alınan kararlann bağlayıcılığı konusu nun da tartışılması gerektiği fikrini akla getiriyor. Partl hayatı dışında gözü pek demokrasi havarisi kesilenlerin, ve demokrasiyi, geçlrilen acı teorübelerin ışıgı altında temel kavram ve ilkeleri yeniden tanımlama zonınlugu duymadan, budist rahibin kendi kendisini yakması cinsinden jestlerle •avunabflocegînl sananlann, parti lçînrie en küçük bir muhalefetle karşüaşınca çok kez «Knrnltay kararlanmn bağlayıcılığı» nrhına büründükleri görülmüştür. Nitekim Anayasa defişikliğl konusunda herhangi blr temasa geçmeden Kumltayın toplanıp bu hususta bir karar alması, direktif vermesi gerektiği üzerinde ısrar edenlerin tutumu da bu şekilde bir partl disiplini anlayışmı benimsediklertni göstermektedir. s Demokratik santralizm lze tek parti devrinden kaldığını sandığım bu disiplin anlayışuun literatürdeki adı demokratik santralizmdir ve esası bir konunun en yüksek par ti organmda bir karara bağlanuıcaya kadar her kademede ve herkes tarafından serbestçe tartışılması, ancak bir kere en yüksek parti orgamnın kararı haline geldikten sonra ona herkesin uyması zorunluluğunun dog masıdır. (Bunun tiizüklerde yer almayan bir sonucu ise kaybeden tarafın kütle halinde partiden kovulmasıdır.) Parti dışında demokrasi hnvariligi yapanlann, parti içindeki tartışmalarda bu görüşü benimsemeleri pek tutarlı bir davranıs olmasa gerektir. DemokTatik düzeni parti içi çalışrnalarda da benimsemiş olan künseler partl kararlannın Uyeler Üzerinde bağlayıcı niteligi olmasını savunamazlar. B Bilirsiniz milletvekillerinin veya senatörlerin ls takip etmeleri kadar adaletsizliğe, haksizlığa yol açan bir tuttun olamaz. Klmsesiz, milletvekilinden dostu olmıyan büyük vatandaş kitlesini inciten, üstelik, makamlan fuzuli işgal eden, işleyen devlet çarkını durduran bn illet de hiç değilse üçte bir nisbetinde azalnuş olur. Parti çıkarcüannı ne kadar memnun etse de vatandssı fisen nüfuz suiistimali olayları da azalır. Belki ön seçimlerde ise yaramıyan adam adedi de eksilir. 1946 ile 1960 arasında beni okuyan dostlanm bilirler ki, ben tek Meclis sisteminde görülen kusurlan önlesin diye Senato müessesesinin büyük bir savunncusn olmuştum. Kanunlar ekspres olarak çıkıyor, bütçe gerektiği kadar müzakere ve kontrol edilemiyor, diyor ve onun için Senato kurulsun diyordum. Gerçi 1960 Anayasası hazırlanırken ortaya çılauı Senato, benim düşündüğüm gibi bir Senato olmadı. Ben parti grubu olmıyan Senatoya intikal eder etmez parti ile ilişiği kesilen, disipline bağlı Doğmatikler ile pragmatikler, monistler olmıyan, (hakem) rolünde bir Senato tasavvnr ediyor, Türkiile plüralistler arasında bngfin Turk toplnmnn yedeki parti kavgalarının uzerine çıkacak bir Meclis gözönüne da meydana gelen aynm, bsttâ hnsnmet, da. getiriyordum. Zira 1946 ile 1960 arasındaki kavgalar belli etha devam edecege benzer. Sonnnda kaybedemişti ki, Türkiye, birinin (evet) dediğine, ötekinin mutlaka cek olanlar, diyalogn knrmayı reddedenler (hayır) dediği, iki düşman, evet (düşman) kelimesini bilerek kullanıyorum. tki düşman zümreye aynlmıştı. Senato bu çekişolacaktır. Meted farklan, yaklasım farklan meler arasında gerçeği korumalı idi. öyle olmadı .. Benim dü. bir vasıtadan Ibarettir. Gayeler memleket ve sündüğüm Senato kurulsa idi, bugün den daha mı farklı olurdu? toplnmnn yaşamasi ve ilerlemesidir. Şimdi tereddüt içindeyim, ama dün Senatonun savunuculuğumı y*pan ben, bugün diyormn ki, Senato ne demokratik rejimimiimdi ters bir faraziye yapalım ve fana. zin hastalıklanna, ne parti ihtiraslanna hiç bir şifa getirmemiş, tik şekilde, özel teşebbfis ile kapitalizyalnız 150 insan fazla maaş almış, kavgalar çoğalmış... Senato me taraftar olduğumuzu düşünelim. Sovyet demokratik düzenin yerleşmesinde. kendisini hissettirecek, hiç tipi ekonomilerde sık sık görülen bnhranlaremayâlöm monist şekilde diisünmemebir varhk gösterememiştir. Fikrî tartışmalar düzeyinde, yüksek dan biriyle karşılaştığınızı, bazı istihsal ge çalışmak. olayları tek sebep veya tahsil ftörmüşlerin Meclisi kenditerinden yüksek tahsil aranmıbranslannda asın istihsalin bnlandDfn, satış nnsnrlara baflamaktan mürnkün oldugn kayanlann Meclisinden daha ileri gidememiş... Kfiçültücfl kavgagüçlükleri dolayısiyle o sektörlerde stokların dar kaçınmaktır. Bnnda başanlı olnp olmatarda belki de Senato, Meclisten daha ileri gitmiştir. biriktiğini, bnna mnkabil, diğer istihsal koldığımı bilroiyornm. Fakat sosyal bilimlerde özellikle Anayasa Mahkemesi de kurulduktan sonra, kalannda istihsalin kâfi gelmediğini ve knybizi mSsbet neticelere götüreeek metodnn bn naatimizce Senato faydasız, bir müessese olmuştur. rakların tesekkül ettifini kabnl edelim. Ba. oldngnna inanıyornm. Ben burada Senatoyn ilga etmenin gerekçesini yazmak üzere kagida kaleme sanlmadım. Niyetim ilk ağızda sayın özdenoğlunun önerisini desteklemekti. Fakat onun önerisi ile Senato işi birbirine o kadar yakın geldi ki birinden bahsederken diğerinden bahsetmemezlik edemezdim. Sayın Ankara milletvekili Şinasi özdenoğln, tekliflni yaparken meseleyi, başka memleketlerle de mukayeseler yaparak incelemiş, gerçekten de bizden nüfusu fazla olan memleketlerin parlamento üyelerinin miktarı bizden fazla değil, hattâ orana rurulursa eksik. Elbet komisyonlara üye lâzım. Elbet memleketin bütün güçleri Mecliste temsil edilmelidir. Onun için milletvekili sayisınm bir seviyeden aşağıda olması mümkün değildir. Fakat bugün nedense komisyonlar toplanamamakta, Meclislerde ekserivet bulunamamaktadır. Gerçi bu hastalığın teşhisi. milletvekili ve senatör miktarının çokluğu değildir. ön seçim sistemi bütün kötülüğü. berbatlığı ile milletvekilini corla parlamentonun dışma süriiklemektedir. Kimse farkında değildir ama Meclis Başkanlıgı müessesesi, bir nevi hadımlık bunalımı çekmektedir. tcabında kendilerine karşı sert tedbirler almak zorunluğunda kalacağı milletvekili tarafmdan sık sık, değişik süreler içinde seçilmek, otoriteyi Işlemez hale getirmektedir. Bu maması esasma göre verirler. de yüksek mahkeme kararlan hadımlık, Meclis BaşkanvekiUeri için daha da belirlidir. Tek başına aundığı zaman, bu onlar için geçerli sayılmıştır. Başkanlık müessesesi, iyi ve etken olarak çalışamayınca, kodavranışlann ilerde yapılacak Sanki dini, dili, ırkı ayn faşist misyonlardaki mesai de verimli bir hale gelememektedir, böylece Kurultaylarda tasvip görüp gör bir ülkenin azınlığıymış gibi, ondemokratik bunalımı kızıştıran metod eksiklikleri, göze görünmemesinin de pek fazla önemj lara kan kusturulmuştur. Gün yoktur. Nihayet, «sandıktan çık gelmiş, karda kışta bir uçtan bir miyen farkina bile varmadığımız kusurlar da ortada durmaktadır. yönetici kadroyla ve onun suyun makla» «Kurultaydan çıkmak» uca sürülmüş, gün gelmiş dövülOn bir yıldır içtüzüğünü bile yapamamış bir parlamentoarasında pek büyük farkın o! ma müş, bası yanlmı?, ömttâ OHHlrül başındaki adamlanyla savaşıyorduk. Siyasi iktidann başırun fo j[ nnn tutumu bn «artlar içinde savunulamıyacağından. bizi buması gerekir. ÇUnkü sandıklar gün gelmiş ktadugi] "eÜhlertf ğetiren m*beplerhr ttzerine eğjuneiteTCfcudert esaslı tegrafını Atatürk"un fotograu gibi Kurultaylar da yanılabilir. yu»»larva»»şh «opalı ~y#ine asan, başına takkeyi ge * çarelerte tedMi edilmeUdir. Yok. AH N. SEDEN dınlara ugramış, gün gelmiş ba çirip, eline tesbihi alan bir kadsa ralnı* ba ön seçim bile bir şına yular geçirilerek yerlerde royla savaş veriyorduk. Elbette parlamentoyu yıkabillr. süründürülmüş, kalem tutmasını sevinecektik. Atatürk'e dönüş, ondan öğrenen eller ona yumruk devrimlere dönüş yeniden başlaolmuştur. yacaktı.. Şimdl Atatürkçü düşüncenin Mart Muhtırasında» sonyogunlaştığı bu ortamda Atatürk ra bunca günler, haftaçü öğretmenin çilesi bitecek mi, lar, aylar geçti. Şimdl sorusunu soralım. Ne yazık ki ayın Şevket Süreyya Ayde bu soruya olumlu bir yanıt ve duvardan sadece o siyasi iktidamir'in «Köyde mezan olan remiyeceğiz. nn başınm fotoğralı indi. BUaydın yalnız öğretmenler12 Mart Muhtırası'nı 13.00 ha> meyiz günlerin nelere gebe oldudir» sözüne: «Çilesi bitmeyen ve 1 1971 güz döneml smavlan 13/9A971 pasartesi günü başbitmeyecek olan insanlar, öğret berlerinde dinlediğimiz zaman, ğunu, ama çile çekmeye alıştık lıyacaktır. menlerdir..» sözünü eklemek ge yedi arkadaş birbirimizl kucak bir yol. Devrim yükü ağır olur, 2 Smar gunlerinl jOsterir çizelge Akademimlzde asülamış, çok şükür Tannya diye çileli olur. ön saftakiler ölür, rekiyor. rek gözlerimizden sevinç yaşları mıştır. Yazar, güzel bir anlatunla harf devrimler yürür™ Bu devrimin devriminden günümüze değin öğ akıtmıstık. Çünkü biz, yıllardır kanunu, Atatürkçüluğün kanunu. Yatmlması gereken aınav harçlan 33/8/1971 «/9/1971 taretmenin ve devrim öncülerinin okulu nurcu tekkesi ve Atatürk rİDİert arasında Akademl Saymanlığına yBtırüacaktır. çektiği çileyi gözler önüne seri devrimlerinin kundaklandıgı bir Cihat PALA ögrencilerimize önemle duyurulur. yor. Ben onun bu özlü anlatımı mezbelelik haline getiren bir Simav Lisesi Oğretmenl na bir • iki ekleme yapmakla ye(Basm: Ç . 1123 . 19257) 8909 Simav • Kütahya tineceğim. Son altı • yedi yıldır Türkiye'• • • • • • » • • •» • • • • • • •• • • »• • ••••••••••••••••••••»»••••' deki ögretmenlere yapılan baskı, hiçbir meslek gurubuna yapılma mıştır. Yurtta ne olmuşsa or.lar9 Ağustos 1971 günü topdan bilinmiş, vur abalıya ömegi, rağa verdiğimiz kıymetli bügelen giden ona vurmuştur. Ne yüğümüz kanunlar, ne yönetmelikler, ne Sonııç T Sandıklar gibi Kurultaylar da yanılabilir TARTISMA Çilesi bitmeyen ve bitmeyecek olan insanlar S K Adana İktisadî ve Ticarî llimler ttademisi Başkanlığından TEŞEKKÜR SEYFt ALTINBAŞ'ın Cumhuriyet'e mektupla r BİR ÖLÜNÜN TEŞEKKÜRÜ 5.8.1971 günü Ayvalık'taki ânî vefatımda eşimin acısını paylaşarak cenazemin Ankara'ya nakli sırasında kıymetli yardımlarını esirgemeyen lmren Kampı mensuplarına, Balıkesir sayın Valisi ve sayın Millî Eğitim Müdürüne, sayın Ayvalık Kayraakamı ve Millî Eğitim tophıluğuna, Ayvalıkta bulunan arkadaşlarıma, meslektaşlarıma ve öğrencilerime, Ankara'da cenazemin kaldınlışında hazır bulunan, çelenk gönderen, telefon, telgral, mektupla ve evime bizzat gelerek eşim, çocuklarım ve bütün ailemin acısını paylaşan Millî Eğitim Bakanlığı sayın mensuplanna, Teftiş Kurulu sayın üyelerine, Kül tür Bakanlığı sayın mensuplanna, çok sevdiğim ve beni seven akraba, arkadas dost ve hemşehrilerime sonsuz teşekkurlerimi sunarun. MİLLİ EĞİTİM BAKANLlGl BAŞMÜFETTİŞİ ÖLÜ OSMAN ÜLKÖIEN Cumhuriyet 6917 vefatı dolayısıyla, cenaze törenine katılan, çelenk gönderen, gazete, telgraf, mektupla ve bizzat evimize gelerek bassağlığı dileyen akraba, dost ve merhumun arkadaşlanna candan teşekkür ederiz. AİLESÎ Cumhuriyet: 8918 • • • SONUÇ enelukle bütün partilüer, fakat özellikle liderler siyasî davranışlannda tam bir serbestlik içindedir. Daha önce alınmış kararlar onlara ışık tutabilir, ama onları bağlamaz. Çünkü onlar daha önceki Kurultaylann kendilerine verdiği proğrama göre hareket eden birer robot değil, yeni çıkan durumlar karşısında eski «resmh» kararlann zıddı da olsa, yeni kararlar alma gilcünü kendinde bulan uygar kişilerdir. Sınavlannı, eylemlerinin ellerine tutuşturulan eski programlara uygunluğu esasına göre değil, eski kararlara aykın da düşseler bu eylemlerin yeni çıkan durumlar karşısmda ülke için daha yararü olup ol • • • • ISTAHBUL. Blzler, yabancı diyarlardan eşi, çocuklan, yakını ve memleke ^ tlnden uzak kendi dertleriyle haşir neşir olan vatandaşlanz. Nüfus • kftğıdımızda ve pasaportlanmızda da Türk vatandaşı yazüı. Böyle J olduğuna göre Türk kanun ve yasalanndan istifade etmemla 14 • zun gelirken maalesef bazı haklardan mahrum kalıyorua. • • • Türkiyedeki daireler| işlerimizi aksatıyor \ ı Maliye Bakanma açık meklup 11/12/1963 tarihtode öğretmen vekili (Lıse mezunu olarak) Van' ın Başkale Kazasuun Azüdı kö yünde görev aldım. 8 aya yakın bir görer» stlresin den sonra öğretmenlikten ayn) dım üç aylık bir süreden son ra T.C. Emekli Sandığında görev aldım. Bu kurumda 1 yıl 2 ay çahştıktao sonra, tekrar blı aradan sonra 26/2/1966 tarihinden bu yana Tekel Genel Müdür lüğünde D Cetveli kadrosunda memur olarak vazifeya başladım. 3 yıla yakın bir hlzmetten sonra 10195 sayılı kararnarne İle çalışmaya başladım. Daha sonra 657 sayılı Devlet Personel Kanu nunun uygulanmasından sonra tekrar devlet memuru oldum. Netice itibariyle 5 yıi 5 aydıı Tekel Genel Müdürlüğünde çaüşmamla 7 yıl 2 ay hizmetim vardır. Lise mezunu olarak 7 yıü aşkın bir memur olmama rağ men halen 13. derecenin 3 üncii kademesinden maaş almafetayım. Yaptığım sayısız mtiracaatlara rağmen intibakımda herhangi bir değişiklik olmamıştır. Çok büyük bir magduriyetin söz konusu oldugu durumumun izalesi İçin llgililere gerekli emri vermenizi saygıyla diierim. 5/8/1971 Ahmet ORHAN Sicil No: 11454 G TEŞEKKÜR Muzdarip olduğum mide ulserinden beni kurtanp eski sıhhatime kavuşturan Vakıf Guraba Hastanesi 2'nci Cerrahi Kliniği Sefi sayın operatör Dr. Nejat SAĞUN'a Operatör Dr. Ali Akdafa, Asistan Dr. Fadü Halâs'a, Asistan Dr. Reşit Çötelioğlu'ya, hemjire Vefa Gülen'e ve diğer personele teşekkür etmeyi borç büirim. FATMA AKTAŞ mıımmıııiMmıııi"»""»'" ' 1 Cumhuriyet 6919 TEŞEKKÜR Ailemizin medarı iftiharı, kıymetli evlât, levgili es, müfvik baba, vefakâr kardeş, muhterem damad ve heyjeyimiz, Fikret Ekinci DÜZELTME: Fikret Ekinci'nin «Sınıf mücadelesine değil, Milll BirUge muhtacız» başhklı fıkrasmda (Bilindiği gibi, 1950'de Knışçev;...) diye başlayan paragraftaki 1960 tarihi, tashib hatası olarak 1950' diye çıkmjştır. Düzeltiriz. GÖKLERİNE SAHİP OUMAYAN, TOPRAKLARINA SAHİP OLAMAZ. acısını hep beraber paylasmak için tehalük göstererek, Bursa ve tstanbul'daki cenaze törenlerinde bulunarak, telefonla, telgrafla, bizzat gelerek ve çelenk göndermek suretleriyle bassağlığı dileyerek, merhumun hatırasını taziz eden akraba, dost arkadaş ve meslekdaşlarıyla, StFAŞ ve SÜMERBANK ve diğer sanayi müesseselerine, Bursa'da son vazifelerinde eşsiz yakınlıklarını esirgemeyen SİFAŞ ve koro«u fabrikalar i?çüerine tegekkürleri mizi sunarız. TARAÎ ve AKDOGAN AİLELERİ MORAN: 1473 6916 SABAHATTIN TARAY'ın MAKİNS TÜKSEK MÜHENDtSt Şöyle ki; en büyük derdimls olan çocuk parası ve bunlann tedavi usuUeridir. Defalarca mü racaatimis ve yaaşmalanmız olduğu halde maalesef ne nüfus, ne de Sosyal Sigortalar Kurumu • Bugüne değin çeşitli kezler durumu neticelendirip bizlert • ortaya çıkan et sorunumuz bu bu ıstıraptan kurtarmaktadır. günlerde en hararetli dönemin Bizler de arada seneler, evet se de bulunuyor. Sayın SıkıyöneO tim ilgililerinin et sorununu cid neler geçtiği halde bir türlü Ç dl bir şekilde ele alması ve fi cuk parası alamamakta ve tedayatlara narh koyması, şimdiye vilerini yaptıramamaktayız. Bu değin bildikleri gibi at oynat durumu başta büyüklertmlz olmaya alışık kasapların yaygara koparmasına sebep oldu. Şehir mak üzere sayın milletvekili ve de oturan dar gelirli vatandaş senatörlere duyuruyoruz ki onlanmızı sömüren perakendecl lar da bizlerin milletvekili olve toptancı kasaplara karşı Sı duğu için çekmls olduğumuz ıskıyönetim ilgililerinin daha sıkı tırap ve acılarda bir lfthza olsun • tedbirler alması en büyük tehissetsinler, merhamet duygumennimizdir. • lariyle dertlerimize eğilerek bir Bir kemiği on kez yeniden tarçare bulabilsinler. Bizler de ıstan, danayı koyun diye satan • ve bundan zerre kadar kalbl tıraptan kurtulabilelim. örnek titremiyen; daha korkuncu, bun bir miUetvekiU olarak dertlerilan mesleğinin incelikleriymiş mizle yakmdan Ugilenen sayın gibi gören bazı kasaplara Sıkıyönetim ilgilüerinin ve Sıkıyö İstanbul milletvekili Bahir Ernetim kalktıktan sonra da be soy'a kamu oyu huzurunda bitlediye İlgililerinin savaş açma meyen dertleriyle ufraşan Türk lan dar gelirUlerin en büyük işçileri adına teşekkürü bir tstegidiT. borç bilir, bütün milletvekili ve Kamnuza göre, dar gelirli va senatörlerimizden de aynl alâtandaş yaranna olmak Uzere, kayı bekler. dertlerimizin neler et sorununa sürekli bir çözüra clduğunu sayın Bahir Ersoy'dan yolu yalnız ve ancak devletin daha tafsîlâtlı öğrenmelerinl arbu meseleyi kasaplardan alıp zederim. Saygıianmla. Et ve Balık Kurumuna devretile bulunabilir. Mehmet ŞAHBAZ Mathinissarlaan 271 Mnstaf» KORKMAZ Edimekapi sftktnlerinden Rnttprdam Hnlland Et sorunu • • • • • ^ • • • • ^•••••••••••••••••••••••••••»•••••••••••••»• • • • • •» • • • •
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle