25 Kasım 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SATFA DÖET SCUMHUBIYET: ! 21 Mayıs 1971 Tttfkfyede un randmomnı îesbil hnkânsn KMEĞE patates unu karıştırmakla ekmek israfını biraz olsun onlemek ve ithalâtı azaltmak çare değildir. Bu toprak bolluğunda bizim en son düşüneceğimiz şevler olmal; ameğin tipinl değiştirmei. İI ve ilçelerdeki ziraat örgütleri yılın on iki ayı ne yapar? Bunu araştırmak gerekir önce. Sonra panrar ziraatine başan kazandırmı? sıstemi uygulamak. Çok jyi bir buğday ziraati ile üretimin en azmdan yüzde otuz artacağı bir gerçektir. 6III16K E Bu gerçeğe kavuşacağuruz güne kadar da ekmeğe hiç bir şey karıştırmadan ekmek ve buğday israfını önleyici tedbirler alınabılir. 1965 yılınd» kurulan, merkezi Ankarada bulunan yeni bîr örirutümuz var: Milll Prodüktîvite Merkezi (M.P.M.). Bu örgüt yurt ekonomisinin prodüktivite esaslarına uygun olarak gelişmesine yarayaeak tedbirleri araştırır ve alır. Resml ve özej sektördeki müessese ve iş yerlerinde veriml arttıracak. israfı önleyecek metodlan tesbit eder ve bunları uygulama olanaklarım araştırır. Örgütün araştınlan arasında yurdumuzun ekmek israfına daır hesapları da vardır. Bu hesaplara göre yurdumuzun 3 büyiik şehrinde yıllık ekmek israiı 15 bin tonu aşmaktadır. Bu şehirlerlmizin nüfusu, genel nüfusumuzun yedide birini teşkil ettigine göre Türkiyenin yılhk ekmek israfı 100 bin tonu bulmaktadır. 100 bin ton buğday bize devaJüasyon parası ile 130 mil Yaıtlışlıklar yon liraya mal olmaktadır dı?arıdan. Bu rakamlara ekmek dışındaki hamurlu mamulleri (makarna. bisküvi, her çeşit tatlı ve börekler ilh...) eklemek gerekirse israf daha da artmaktacür. Bilinmeyen TtRKtYE'nin yıllık ekmek israfını salt sofra artıklariy le hesaplıyor sanıyoruz. Eğer böyle ise, bilmedikleri de var. Buğday daha un olmadan, ekmek olmadan harman yerlerinde. alımsatım yerlerinde, depo larda, nakliye aniarında eksilmeye başlıyor. tlkel harman kaldırma ve de polamalarla tarlalarda, depolarda çüniyen, türlü haşeratın saldınsına uğnyarak içleri boşal tüan, nakliye sıralarında dökülüp saçılan buğdayın da bir hesabı vardır. Ya kuşların yaptığı? Pencereleri açık bir depoya bir kaç ay için. gramı gramına tartılmış 100 ton buğdav koyunuz. Buğdayı depodan çı1' ken yine gramı gra mına tart En azmdan yanm ton buğdayınız eksilmjştir. Küçük kuşlar buğdayımızı yiyor. Bence hepsine âfiyetşeker olsun. Kuşları kaçırmak için her tarlaya bir korkuluk ya da bir «kuş bekçisi» koyacak değiliz ya! Hem o zavallı serçelerin, güvercinlerin de insanoğlunun ürettiği nimetlerden yararlanma hakkı yok mu? Soğuk kış günlerini düşünün... Ne yapabilirler kannlarını doyurmak için? Kuşları ürünierimizin bereketi sayalım. Yurdumuzda önemli buğday israfı, un fabrıkalarındaki kontrol suz randımanlarda un çekiminden doğmaktadır. Son yıllarda devamlı buğday ithal eden Türkiyede j*urt ekonomısi için çok yararlı olan 80 randımanlı «tektip» undan ekmek yapılması öngörülmektedir. Bu un 100 kg. buğdayın öğütülmesı ve elenmesinden sonra 20 kilosunun kepeğe ayrılması ile elde edilir. Lezzeti ve besleyiciliği bakunmdan çok makbuldür. Temiz ve kaliteli her buğdaydan yapılacak gerçek 80 randımanlı un yalnız ekmek için değil, bütün hamur işlerine de kıUlanılabilir. Bakanlar Kurulu. Türkiyenin dışandan buğday satın almaya başladığı yıllarda hiç olmazsa TM.O. nin vermiş olduğu buğdaylardan ekmeklik için 80 randımanlı un yapımı mecburiyetini buğday israfınm öniine geçilmesi için koymuştu. Bugün joırdumuzda halk ekmeklik ihtiyacı için ofislerden buğday alan bütün belediyelerin, fabrikalarda 80 randımanlıdan başka un yaptırması j'asaklanmıştır. Buna rağmen bir çok şehirlerimizde «Turistik bölgcylz» gerekçesi ile izinsiz ya da özel izinlerle 80 randımanlıdan yüksek randımanlarda un yaptınlmakta. az da olsa bu yüzden bir miktar buğday israfına sebep olunmaktadır. Halk ekmeklik ihtiyacı için fab rikalara öğüttürülen 80 randımanlı unlann kalitesi de her şehirde, hattâ bir kaç fabrikada öğütüldüğü için ayni şehirde bile değişik olmaktadır. Sap istediği kadar kabarsın, saman da aJabildiğine çok görünsün... Bu, hiçbir şey ifade etmeı... Sonuç konusundakl çerçek haberi ancak ölçek verecektir... sisi 2 milyon 400 bin kiloyu bulmaktadır. Yani 2 bin 480 ton. Bu miktar kişi başına ayda 10 Kg. buğday hesabıyla verilmektedir. Her gün 2 bin 400 ton buğdaydan 80 randımanlı un çekildiğinde tam. hin dokuzyüz yirmi ton un el. de edilir: (2.400.000 Kg. X 80 = 1.920.00 Kg.) Yine aynı kiloda buğdaydan biraz daha beyaz ekmek uğruna 74/76 randımanlı un çekildiğinde ise tam bin sekizyüz ton un elde edilir: (2.400.000 X 75 = 1.800.000 Kg.) * tki un arasındaki 5 randıman fark,günde (2 bin 400 ton buğdayda) 120.000 Kg. (yani 120 ton) fark yapmaktadır: (1920.000 Kg. 1.800.000 = 120.000) Bu her gün 130 ton buğdayın 3 şehirde insan yiyeceği unun kepek olarak israfı demektir. 3 şehrimizin verdiği bu sonucu Türkiye çapında ele aldığımızda, yılda 2 milyon ton buğday halk ekmeklik ihtiyacı için harcanıyorsa iki randıman arasındaki kepeğe çıkan un kaybımız 100 bin ton tutmaktadır. 100 bin ton un ise 125 bin ton buğdaydan elde edilir. îthal fiatlanyla 125 bin ton buğdayın tutarı 160 milyon li raya varmaktadır. Bazı fabrikaların bu yü halk ek meklik ihtiyaçları için 80 randımanlı un yerine 74/76 randunanll un yapılması için ilgililerle temasta oldukları hakkındaki dedikodular yüzünden bu konuyu derinliğine ele almakta büyük fayda görüyorum. 80 randımanlı un çekimindeki düzensizliği tam olarak önleyeceRimız yerde 74/76 randımanlı una dönmenin yurdumuza, ekonomimize büyük zararları olacaktır. YARIN SERBEST UN PİYASASI «••• •••• ••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••ııııııı 87 Çiçeğin açması, kaplanın heykirmesi, jağmurun yağması üstune, toprağın yeşermesi, bir kartalın yumurtlaroası, bir tor şahinin, uzun boyunlu tor atların alıştırılması, dünyaya, her yaratığa sevgimiz, dostluğumuz, onlardan bir parça olma gücümın hariku. lade sağlamhğı hiç hiç bilinmeyecek, rıamımız insan soylarınca söylenmeyecek. Birdenbire değil, binlerce yıldan bu yana azala azala, ufalana, küçül?, her toprakta bir parçamızı bırakarak tukendik... Bir aydınlık su gibi bu top rağın üstünden aktık. Geldik Anadoluda da karşımıza çıktı Kayseri dağı. Ulu, temiz. alımlı, yakı^ıklı, ışığa bat , mıs. Kırmızı yakut gözlü, uzun boyunlu atlarımız... Haran ovasında, Mezopotamyada yüz bin ulu kartal konmuş gibi kıl kara çadırlanmız. Binlerce kişi, binlerce ceylanla birlıkte semah tuttuk üç gün üç gece, kırk gün, kırk gece,. Hasan Ağa ayağa kalktı. Süleyman Kabrayt kar^ıladı. Uzun boylu, azıcık köse, yüzünden kurnazlık, hile akan, buna da durmadan gösteren birisiydi. Şimdi sana gülüyorum, az sonra canına okuyacak, seni sırtından bançerleyeceğinı der fibiydi her an. Sivri yüzü bir tilkinin yiizüne çok benziyordu ama, çok sevimsiz. yügın, buruş buruş, ezilmiş, kötü acüar içinde yoğrulmuj, sonunda da başarmış ama, lanet olsun böylesi bafanya, dlyea bir yüz. •Ho; geldin Kahya kardasım, derecesiz sevindim.» dedi. kapidan giren Süleyman Kahyayı eski Tıirkmcn usulünce kucakladı. Sesi ya?lı bir kadınm çatlak, kartalmış. girtlaktan çıkan sesiydi. «Çok iyi oldu bu iş, çok iyi, çok iyi. Oğiumua sizin gibi soylu bir obadan evlenmesine sevindim.» Kahyayı elinden tuttu. sedire oturttu. kendl de yanma otur. du. ellerini dizine koydu. Ya işte böyle, sen yapmışsın bu işi... Sağolasın. Karasevdanut da böylesini bu dünya görraemiştir. Ancak soylu. yiğit, köklü kişiler böylesine sevdalanırlar. Sevda yüztinden canlanna kıyarlar. Hiç bir zaraan alcak bir kişlnin sevdalandıjh görülmüş değildir. Gönlü yiice kifiler, eöııüllcrinin yiiccliklerince sevdalannlar. Bu işte bu yüzden bizim Oktayı çok sevdfan, ona hürmet bağladım. Çüriimedi, erimedi. Doludizgin serdata. nacak kadar bizden oldu. Kız da ne kızmi} yani, pardon arkadaş, aslan derim o kıza ben. Hem de bir dişi kaplan.» Üç günden beri Hasan Ağa Sflleyman Kabyayı konağına çağınyor, onu böyle kucaklıyor, önce Cereni, sonra Oktayı öğüyor, sonra da başına gelmiş ne kadar iş varsa bir bir saymağa baslıyordu. Renk ve kalite ÜRKİYEVİN en büyük ek mekük ihtiyacı buğdayını bu uç büyük ilinıiz almaktadır. Şimdi bu üç büyük ilimteden İstanbul ve Ankarada 80 randımanlı undan yapılan ekmek yenılmektedir. tzmir ili genellikle 60/70 adıyla un randımanınm tesbitinde oynaklık yapan garıp • bir randımanla un yaptırmakta • ve diğer illerimize göre bembe • yaz ekmek yemektedir. ] Mart ayı içinde bir süre îstanbulda kaldım. Sabah kahvaltılarını oteün «özelbeyaz» ekmeği ile yaptım: rfani, kuş gözü kadar ufak, puf böreği gibi bir şey. Garson ecnebi alışkanlığından olacak benim tabağıma da bu ekmeklerden bir tane koyuyordu; ben her defasında garsona: «Kardeşira, ben Anadolu çocufuyum. çok ekmek yerirtı, sen bana bir kaç tane çetir» demekten usanır, bıkardım. Çörek gibi ekmektir lüks otellerin ve lokantalann ekmeği, Anadoluda köylümuz böyle ekmeği bulsa ekmeğine katık yapar! Öğle ve akşam yemeklerini çeşitli lokanta ve yerlerde yedim İstanbulda. Hemen her semtinde değişiyordu ekmeğin rengı ve kalitesi. Esmerin • bütün tonlariyle, beyazın bütün tonlariyle. Nısan a T başlarında da bir > kaç gün Ankarada bulundum. Başkentte de durum tstanbuldan farksızdı. Oysa, bu şehirlerimizde halk ekmeklik ihtiyacı için fabrikalara ayni paçallarda buğday verilmekte ve aym randımanda (80 randıman) un yapılması istenmektedir. Ekmeğin biraz esmer çıktığı ekmek fabrikaları ve fırmlar çok kere kötü işçilik, pişirme ve maya yüzünden değişik ekmek yapımına sebep olmaktadır. Ancak, asıl dert öraı değil fabrikalardır. Un fabrikalarında doğru dürüst bir randıman standardı yoktur. Ayni buğdayı değişik fabrikalara ayni randımanda un öğütmesi için veriniz; hep sinden değişik beyazlıkta unlar alırsınız. Türkiyede bugün un randımamnı tesbit etmek imkânsızdır. Laboratuvarlarda un randımamnın tesbiti, unun içindeki rütubet. kül ve glüten miktarlannın analizl ile yapılmaktadır. Bu şekilde bir tahlille un randımanını tesbit etmerün olanağı yoktur. Unun randıman» lâboratu varda değil, fabrikada yapılır ve bu işi ıki kişi bilebilir: Fabrikamn yöneticisi, sahibi ya da ustası... Halk ekmeklik ihtiyacı için ofıs lerin Belediyeler eliyle fabrikacılara öğüttürclüğü 80 randımanlı un ların esmerlik ve beyazlığı buğda yın kalite ve paçahna göre değistiği için, belediyelerce en iyi kont rol. buğdayın kalite ve paçal durumunu ofislerden öğrenmesi ile olur. Bugün ofisleril» elinde ekmeklik buğdayına katılan paçal ayaklan hemen heraen yok gibidir. Birçok bölgelerde halk ekmek lik ihtiyacı buğday yjizde yüz Amerikan ya da beyaz yerlî buğda. yımız olarak verilmektedir. Bu buğdaylardan çekilecek gerçek 80 randımanlı unun ekmeği net beyazlıkta çıkar. BSyle buğdaylardan fabrikacılar randnnanı dü$ür mek ya da unun içinden lüks pasajlarmı çekmek suretiyle haksız olarak faydalanırlar. I DIŞI BOND TİFFANY JONES CAC«TTJ ' ME CSEHEC •Benim aııam hem de Yörük. Ünü büyük Horzumlu Beylerinin kızı. Benim babam da Kürt... Kartal gibi Çukuroraya inmiş, yıllarca Çukurun üstüııde tünemiş bir kartal soy, gözü kanlı Lek KürHü Beyleri... Benim dedem soylu Avşar Türkmeni, Horasandan bu yana yedi iklim dort köşeyi haraca bağlamış. Üç yüz yıl, dokuz yüz altmı$ altı bereat tutmuş. Benim soyum, işte böyle bir soydan böyle bir Oktay çıkar. Bir sevdamn ardınca yıllar yüı olürceslne sürünür. • Oba gelmiş Hasan Ağanın çiftliğine, sıra ura dut ağaçlannın yöresine koamuş. bir çizgi gibi kap. kara »ıralanmış. Bu da Hasan Ağanın gözünden kaç. mamıştı. Köy kurma usuluııca kondular, diyor, en. dişeltnivordu. Büyük bir nişan töreni yapmıştı Hasan Ağa. Tek oğlunun nişan törenine yakm bütün köjlcrin ileri gelenlerini, her iki partüıin baskanlannı, milletvekfllerini. kasabadaki dostlarını çağırmışti. tki deve, üç tosun, sayısız koyun, keçi kestirmiştl solene. Öyle bir şölen ki yıllarca dillcrden düsmcye .. Rakı su Kİbi akmıştı. Cerene Adanadan, ünlfl terzilerden son moda giyitler ısmarlamıştı. Vakitleri bol olsaydı İstanbuldaıı getirtecckti Rİyitlerlnl Cerenin. Ooğan yıldız gibi Ccrenin güzeliiği doğdu sababtan. Görsünier, görsünler de parmakl^rı ajiz. larından kalsın, Cerenin güzelliği, görkenıl'o'nünd» lalü ebken kesilsinler. •Evet kardeşim Süloman Kahya... Ben çok zor kazandım bu çiftliği. Ben bir saracın oğluyum. Çok zor kazandım. Bu (oprakları benim aluıterimlen ka. racak olsan, alinıallalı rukur olur şu koskoca topraklar. Her zerresinde bir damla terim var. Bu tar. lalar eski bir Türkmen Bej inindi. Bey içkici, eline geleni savuran... Bir eliyle alıp, öteki eliyle ardına •tan delimsek. keyifçi bir adamdı. Bana borçlandı, borçlandı. Ben çalıştnn, yemedim içmedün, uyuma. dım onu borçlandırdım. Onun yoluna iki tane dük. kân kapattım. Birincisi bakkaliye, ikincisi manifatura... Onun yoluna üç otomobil sattım. tki da kamyon, bir de batos... Sayısız traktör... O gak de. dikçe su, guk dedikçc et verdim. Hık dedikçe para, zık dedikçe yağ bal, mık dedikçe rakı, hük dedikçe ne istediyse verdim. Çalıştım, çalıştım, çalıştım... Yirmi yıl hiç uyku dünek gönnedim. Çalıştun çalıştım.. Borçlannm karşılığı çifüik ipotek... Bir daha. bir daha, bir daha ipotek... O yetmedi. bir daha ipotek. Sonunda aldım çiftliği.. Türkmen Be. >ini de olünceye kadar çiftlikten çıkarmadım. On» gene istedikçe rakı, az da olsa para verdim. Bey burada ömrünü tamamladı. Ölürken de benl çafırdı, sen sağ olasın Hasan. dedi, beni bu düayada hiç sıkmaduı, olünceye kadar. İşte ölüyorum, senden son bir isteğim var. Söylc onu da son gittilik yerine getirelim, dedim. O iri dnt var ya, asağıda, dallan uzun, gerümiş, ben, dedi, o dutu iskanda ken di elimle dlktim. İncecik bir fidandı. Kocaman oldu. O daha yasıyor bense ölüyorum. Beni onun dibine göm. dedi. Olur, dedim, sağol, dedim. Öldü* •••••«•••••••••••••••fliıııııııııııııa rar) BiUYDBSUU 6 SJU ÜBA ~ 70 Inansa ne olacaktı. inanm"sa ne olacaktı?... Hiç tabil.. Üstünde dunnaya bile değmezdi. Turk, bütün meseleleri ayaküstü çözme taraflısı pratik ve gerçekçi bir adamdı. Soğukkanlılığmı asla kaybetmez, kendinl telâşa ve paniğe kaptırmazdı. Robin'i bizzat benim ya da bir başkasının öldürmüş olması o na göre üstünde durulmıyacak kadar önemsizdi. Durum neydi?... Bir cinayet islenmişti değil mi?... Suç da olduğu gibi be nim omuzlanma yükleniyordu. Şu halde vakit kaybetmeksizin kaçmahydım... En kısa bir zamanda ve en kestirme yoldan. Hemen oracıktaki lokallerden birine girdim, bir şişe viskl aldım, otele döndüm. tçkiyl masanın üstüne koymuş, gözlerimi kırpmaksızın ba kıyordum. Bir süre sonra irademla kaldığı kadanru kullanarak gözümü Tiskl şişesinden ayınp başka şeylerle oyalanma imkanını bulabüdim. Evet, başka şeyler... Meselft Linda, Gwen, Doug... Kaldırım yosmalan ve bu yosmalann zen ci muhafızlan... Sonra rüyama giren şu üç gözlü genç kız... Bir de gırtlağı parçalanmı?, kan lar içinde yatan iki fahişe. Şişeyl ağzıma diMp doyasıva içmemek lçin kendimi ror tutuyordum. tçtiğim takdirde yeni bir felaketle burun buruna g»leceğim muhakkaktı. ödüm kopuyordu cadece düşünmekten bile... Kafayı çektikten sonra küçük bir odanın dar çerçevesine sığmayacak, körkütük vaıiyette otelden fırlayacaktım. tçtiğim zaman serseriler gl OLUM CIKMAZI Yazan: L BLOCK bl diima dolaşmak ihtiyacını duyuyor, bir «üre kaldınmlan arşınladıktan sonra da soluğu Times Squar'de alıyordum. Hiç bir kuvvet mânl olamıyordu bu sonuca. Bir süre derin derin düsünerek önleyici bir tedbir aradım ve buldum. Biraz sonra tepeden tırnağa soyunmuş durumdaydım. Çorap lanm dahil elbise ve çamaşırlanmın tümünü sımsıkı düğiim lerle birbirine bağladım. Kafayı çekip kıyasıya sarhoş olduktan sonra şayet aklıma eserse düğümlerl pekalâ çözebllirdim. Ne yapsam, ne yapsam diye söylenip dururken, giyecek tomannı birbirine düğümlü variyette şiltenin altına solonayı uy gun buldum. tçtikten sonra bun lann orada olduğunu belki unutur, anadan doğtna sokağa çıkmayı da göze alamaz, böylece otelde sızar kalırıro diye düşünüyordum. Dediğim gibi d« yaptım. Netico Jübariyle deUnln birl olabiUrdim... Fakat budala ha, yır... Alkolün tesiriyle kendimi âlabUdiğine kaybedebilirdim... Buna rağnıen çıplak vaztyette otelden çatana cür'etinl gösteremiyeceğlm de bir gerçektl. Elbıseleriml şiltenin altına sakladığımı hatırlasam bile dügümlerj çöremlyeeek kadar halsiz düşecefime de inanıyordum. Şişeyl yafcaladığım gibi Cnce tıpasını açtım ve derin nefesler le kokladım. Sonra banyoya gsçerek bir bardak aldım, doldur dum, karyolanm kenanna oturdum. Gözlerimi yumarak bir an hiç kıpırdamaksızın beklodim. Rüyamda gördüğüm üç gözlü genç kız bir kere daha canlanıverdi hayalimde. Hemen gözlerimi açıp bardağı diktim... Tekrar doldurdum. «Allah kahretsin...» diye söy leniyordum kendl kendlme va ilâve ediyordum: «Allah kahretsin... Herkesl... Her şeyi...» ON BEŞtNCt BÖLÜM Uyandığım zaman ağzımm pas h bir tenekeden farksız olduğunu farkettim. Ama aklım başımdaydı. Sırtüstü yatıp kalmışım. Yastık, başımm altmdaycl: Örtüleri de boğazıma kadar çekmişim. Uzun uzun gerindikten sorıra kalktım. Elbise ve çamaşırlanm iki şiltenin arasında olduğu gibi, sıJn sıkıya düğümlü vaalyette duruyordu Sarhoş olup kendimi kaybettik ten sonra giyinmek ve sokağa çikmak hevesine kapılmamıstım demek. Şişeye blr göz attun. Diblnde biraz viskl kalmıştı. Btmu hemen musluga boşaltıp, şlşey) de kâgıt sepetine attım. Şimdi sıra giysilerime gelmişti Düğümleri güçlükle çözüp açtım. Buruş buruştu nepsi de^ Y8tagm üstüne sererek elim den geldt»tnce düwlttim. Giizel bir duş... Arkssmdan da k l traşı. raf) GARTH AYLÂK MUSA BU IŞI BİÜMSEL Mecburiyet ve... IALK EKMEKLİK Oıtiyaçlan İİÇİ& 80 T^nd^^^TiTı un yapılma •sı mecburiyeti ile her yıl yüzbinlerce tou buğday israfı önlenmektedir. Yurdumuzda biraz daha beyaz ekmek yemek uğruna 80 randıman lı un yapımı yerine, ondan 5 randıman daha iyi olan 74/76 (ortalama 75) randıman un yapılması ön görülmüş olsaydı yakıız üç büyük ilimizde yılhk buğday israfı 50 bin tonu geçerdi. Söyle ki: tstanbul, Anksra ve îzmir illeri. nin nüfusuna göre sehir ıçı . gunlük halk ekmeklik buğdrtv tah fötau 5 I'ÇI'M H
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle