20 Nisan 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SATFA ÎKÎ: : CUMHURİYET 18 Nisan 1971 M> irkaç vıldan beri «şaibeli» diye adlandı•**nlan bir iktidarın 12 M»rt mahtırasijle >püf» denilince uçup giden bir sabnn köpüfıi yuvarlağı gibl yuvarlanıp gideo ve iktidan «nâbedit» olan Başbakanı ne japar? Eğer o, gerçekten halka ve halkian ds fince hak'ka ve kendi kişiliğine dayanıyorsa, yani koltuğunun adamı ise ve geçmiş eylemlerinden herhanjri bir korknsu yoksa: «Ben çekilmiyorum; bu eyleminiz Anayasayı thlâldir. Beni Meclisteki makamımdaa ancak zor kullar.arak aşağı alabilirsiniz; bu İse bir snçtur» der ve davatır; «püf» denilince haystı pahasına da o!s» nçnp gitmez. Vok efer o Başbakanın gözfl, «zorbalara karşı bir anda iki yiiz bin silâhlı» çıkarmaktan söz edecek ve kendi iktidan uğruna bir iç «avası jröze alacak kadar kmrarnuşsa; eğer o Başbakan devrinde akraba, «etraf ve eknaf» için yolsuzluk dosvaları hazırlanmış, henüz izi bulunmıyan karanlık cinayetler isiemişse; öfretmenler yularla dolaştınlmış, «Bu anayasa ile is sörülrnez» bahanesiyle anayasa knrallan rafa kaldırılmışsa, o zaman Başbakan, bir muhtıra karşısında: «Bizim topumuz ttifeğimiz voktu. Seçimle ıcelen seçlmle gittneliydi» diyerekten, arkasına baka baka, »ayrulup (rfder. Oysa hakka ve kişıhğıne dayanan adamın topu tüfeğı, kendi yüreğınde ve yureklılığmdedır. Bu nitelıkte bir yurek taşıyan adamın vucudünü belki kuçücük bir sılâh yok edebıhr ama, onun yürekJı Hsiligıni bütün dünyanm top ve tüfeği yok edemez. Sonsuzluğa erişmek, bnn» derler. Afolürk ve Sandıksal Demokrosi Ord. Prof. Dr. H.V. VELİDEDEOĞLU program • mrojrram», «romantik reform hükümeti», «muhtıra hiikümeti» deyimlerini kullanıp, dış görünüştt ile yenl hükümeti hedet tatarak, muhtıracılan eleştirmeye yöneldiler. 1962 den sonra 27 Mayısçılar için de böyle olmamış mıydı? Bakınız eski iktidarın bir yazan ne diyor: «Tarıhımızde ilk defa 12 Mart 1971 mubtırası ile bütun geleneksel tutumlara aykın olaralc Ordu, hur parlamentoya mudahale etmek yolunu tutmuştur. Bilmiyoruz tarih, bu kor.udaki hiikmünfi nasü verecektir? Hurriyetler îfin yapılan mücadeleler ilk defa hürriyetsızlık ozlemıne donüşmuştür» BöJ'lece Atatürkçülük doğrultusundaki muhtıra, «hürriyetsizl.n özlemi» olarak nitelendırilmektedir. Hiç şüphe edilmesin: Bugünkü gidişle ve buffinkfi tutum böyle sfiriip tiderse, bir zaman gelecek, ciaha da ileri çidecekler, «Anayasayı ihlâl» suçundan «kelle» isteveceklerdir. Ne var ki, o zaman kimin kellesi tider, kiminki kalır, orası belli olmaz. tutucular meğerse ne müthiş Atatürkçü imişler de haberimiz yokmuş! «Ataturkçülük, azız Ataturkun ölumünden beri, bir kısmı mutereddit ve muhafazakfir, bir kısmı korkak bir kısmı cahil ve sapık, bir kısmı da düpeduz menfaatçı ve alçak politikacılann ve kalemlerin elinde öylesine bir tâviz konusu, hattâ açık veya sinsi bır hucum hedefi oldu ve bunu vapanlar Bvlesine Ata'urkçu geçındıler kı, bugun gerçekten Ataturkçu olanlar, bu ortam ıçınde, yadırganmakta hattâ yalnız temiz fakat cahil halkın değü bu sahte Ataturkçulerın de husumetine maruz kalmaktadırlar. Şairin, «Kanun diye, kanun diye kanun tepelendi» dedığı gıbi, bızler de 20 yıldır Ataturk diye diye Ataturkçulüju kemırmekJe meşgulüz. Hele 27 Mayıs 1960 dan sonra memlekette Atatıirkçu olmıyan kalmadı. Kendi aralannda konuşurken Ataturk ıçın ağıza alınmaz kelimelen kullanmaktan çekınmıyenler. Atattırkçu' O'nun buyuk mılletımızın başına geçerek kurtardıgı bu azız vatanı bır peyk durumuna sokmak sevda>:inda olanlar da Ataturkçü! AtatürkçüluB bır balmumu sanan kımseler onu. kendi U ıstedıklen kalıba «îokabılmek çabasındadırlar. Bunlar sahte Ataturkçülerdir.» Yukarıda bevaz harflerle basılmı? olan satırları, dokuz vıl önce, 29.10.1962 de, yir.e bn sütunlarda yazmışız. Simdi 12 Mart Muhtırasından sonra vine herkes Ataturkçü kesildi. Ar.cak 2', Mayia 1960 sonrasına oranla değişik bir durum var: Simdi onlarca Ataturk, sandıksal demokrasinin de kahramanı oldu. Çttnkü o. «Hâkimıyet kavıtsız sartsız mılletındır» demiş. Bu eibi zevatın BÖrüşlerine göre (Millet = Sandık) o. lunca. doğal olarak (\tatürkçölük = Sandıksal demokrasi) oluvor. men ber rün, yeni bir örnekle cözümüzun 5ysa yaO pılanAtaturkçülük ideolojİM üzerinde heüpekülâs>on ve sahtekârlıklar nüne seriliyor. Cnmhuriyetin ilânının 48. yilını siırerken, artık bir sorun olmaktan çıkmif olman gereken Ataturk ilkelerinin bnsün her zamandan çok kornnmaya muhtaç bir duruma gelmesi ve 12 Mart Muhtırasının bu ihtiyaçtan doğması, çok acı bir gerçek olarak ortada duruyor. Durum bövle iken, Ataturk, sandıksal demokrasici oluyor! Ev mübarek sandık! Sen nelere kadirmişsin? Yalmz Demirel'i ^e karacahil çıkarct jruplarını değil, meğer Millî Mucadele basındaki biivfik Atatörkü de «en doeıırmuşvıın. tskele firişlerindeki turnikPİerde olduğu gibi, savar savar, hesaplarsın V.n çok puan alanı oturtursun kolüıja \e sonr.ı «sen anayasayı uygTilamıyorsun; reformları da vapmıyorsun; Ataturk ilkelerini çij^nedin; memleketi anarsi ortamır.a çevirriin. Çekil!» diyenlere: Tarihe geçecek olan: «Bulıın 22fi vi cekilevim» vecizesini söyletirsin. Bö^le mubarek sandığa tapılmaz ve ona karşı olanlara da saldırümas mı hiç? Millileştirme ve komünistlik... t miIH irade iandıktan çikar. Fakat bugiınkti düzenın sandığmdan \e bufünkfl yöntemlerle değil. Bakınız. eskiden uzun zaman mılleUekilliği, bakanlık ve büvükelçilik yapnuş, devrimci insan Cemal Hösnü Taray, yeni çıkan değerli kitabında sandıksal demokrasi ovununu su kısa satırlarla ne güzel belirtiyor: «Serbest ve eşıt seçimde Meclıse girecek milletvekilleri ve senatörlerin lıstelerini yapmak hakkını bugünkü seçim kanunu partilere nasıl tahsis ve inhisar ettinyor? Bugün, on beş milyona yaklaşan seçmene karşı partilere kavıth, nihayet vedı NOIZ bin partilılerle imtiyazlı bir sınıf yaratıyor. Kaîdı ki bu yedi yüz bin partıli üye de hakıkatte adetlert top tan belkı uç yuzü ?eçmıyen kuçuk komıtelerin ve bu komıte üve'.ennin tesirleri altındadır» (1). Savın Vedat Nedim Tör de «Kemalist Demokrasi» başlıklı özlü makalesinde (bu makale vaniışlıkla haşka imza ve haşka baslık •Itında çıktnıs. fakat ertesi eiinü durum açıklanmıstır) pek haklı olarak sövle diyor: «Kemalist devrımlere sahne olmuş az eeli<:miş bır memlekette Batıh anlamda dpmok rasi denemelerı. hep «demagoiik «ovsuzlasma» yu7ünden basarılı olamıyor. Ekonomık yapısı az gelışmıs''fın butun ılletlerinı taşıyan bir ortamda '< 65 i okı^ma vazma bilmiven bır memlekette «demokratik rekabet». sağlısollu bütun partılen ov avcıhğına zorluvor ve bu yüzden polıtık savasın «kalitesi» düştukçe dtisuvor ve «menfi seleksiron» kanunu bütün acarlıfı ve acılığı ile \ururlüge gırivor» (2). Gerçek bu. Her gün bu frerçeğin yeni bir kmnıtını görüp duruvoruz. 12 Mart Muhtırası ilk önce TRT'nin saat 13 haberlerinde okandu. Okunur okunmaı da telefonnm çalmaya basladı. Çok değerli bir arkadasım : Bn ne biçim is? Şimdi lsmet Pasa. Muhtıranın karsısına dikileeektir; arkasından iç savas çıkar diyordn. Ben : Tok canım, hiçbir şey olmaz.. dedim. Cici demokrasi övlesine çürümüstü ki. hiç kimse saviınamazdı. Bir sürü evvam politikacısı. salla basını al maasını felsefesi üstüne postn sermisler. günlcrinı gün ediyorlardı. Nitekim en basta lsmet Pasa olmak üzere Demirel ve tavfası her seye evvallah dediler Hele ırtica kararsâhı gazetelerde panık dehsetlivdi. Daha birkaç gün once manset üstüne mansetle «Muslümanlar cihada hazır olun. kazmaUrınızı. küreklerını?!. bıçaklanmzı ha?ırlavın, ı<saret beklevın» dije haykıran kalem. ler, tesbih böceği gibi iki kat oldular : Amanın fazla günıltü etmeyîn, orduda bır de radıkal devnmciler varmış, va maazpllph bunlar harekete geçerse halımiz nıce olur? feryadına basladılar. Tuturulann ve «ericilerin fivaskosu ortada idl. Biraderimiz Turhan Selçuk bir karikatür çİ7<ii : Politikacı bir zaji ilânı veriyordu : « Haysiyetimı kaybettim, venısjnı çıkaracagımdan eskuı. nin hiikmu yoktur.» Gerçekte durum bu idi. Polıtıkacıda on paralık havsivet olsa parUmeııtovu hükümsüz ilân ederdı. Ama ö\le bır yürek yokto, b*ie bir inaııc da voktu Tutucular ve serıciler koalıs\oım, kendisıni çiiclii faissettigi zaman canavardan canavardır. vapmıvacası sev voktur. Za>ıf oldusu zaman da verlerde süriiniip valtaklanır; çünkü oebindır Ataturk buno pek ivi de. İfrlendirdiîindeti devrimcilik \ ori'meesinde korkusuz ve kusknsuz yiirümiis. kimse de karsısıtıa dikilememistir. Bir iş yapmak isteven kfciler. hu eerçeei ıvi dpŞerlendirmelıdirler. V)3fl' dan 1939'a kadar Türkive'de aca*ıdaki millîleştırmeler yapılmıs, kimsenin eıkı rıkamamıstır : I 1931 vılında Mndan^a Bunîa Demiryoln Şirketi 2 1 » 3 vılında tstanhul Su Sirketi.. <3 3 1433 vılında tzmır Rıhtım Sırketi. 4 1934 vılında tzmır . Afvon ve Manisa . Bandırma Hat. tı.. 5 1934 vılında lstanhul Rıhtım. Dok ve Antrepo Sirketi.. 6 1935 yılında Aydın Demirvoln Sirketu 7 1936 vılında tstanbul Tplefon Sirketi.. 8 1937 vılında Eregli Sirketi (Ereglı lımanı, Zongutdak . Çatalağzt Demirvoln Hattı. Maden isletmeleri ve bunlarla Ugili her turlii hak ve tesisler..) 9 1937 vılında Izmir Telefon Sirketi.. 10 1938 vılında fsküdar \e Kadıköy SirketiII 1939 yılında Istanbul Tranuav Sırketi12 1939 vılında Istanbul Tünel Sirketi 13 1939 yılında Ankara KlcUtrik, Havagazı Şırketlerl14 1939 yılında Adana Elektrık Sirketi. 15 1939 yılında Bnrsa Müttehit Sirketleri16 1939 vılında Mersin Elektrik Sirketi.. Bövlece Türkive'de vansömürge kalıntısı hir sflrfl şlrket millilestirilmistir. Millîleştirmelere çidildiji zaman hiç kimse «Bu komünMhktır» dememistir. Ama tkinci Diinva Savasından sonra, iç ve dış kapıtalizm ıttifakı. sivasi iktidarı sandıksal voldan tam ele geçirince, vabancı kumpanra düzenini venı bastan insa etmistir. Once mılli Demırrolu polıtikasını ifiâsa sntürecek hırimde bır karavolu politikası viirürliifp konmus. «onra bu karavolu «ebekesınm üs. tiınde yürüven kaırnon. otohüs, otomobil. minihüs. traktör sır. ketlerivle; petrol arama, üretme. antım, dafıtım sebekesi kont. rol altına alınmıstır. Bir vandan da ver altı ve ver iistii servpt. leri ele geçirilmis. bankalara nüfnz edılmis; vabancı kapıtalist kuruluüların dıs vardım.kredı mekanızmasnla Türk ekonomisi vabancı eüdümiine sokulmustur tfiâsımızın temel eerekçe<îi budur. Simdi bu şebekemn hancı vanına el atsanız bir sürü sandıktan çıkma. itiraza yeltenecrk : Komünistlik yapıyorsunuz. millete karsı çıkıjorsunuz.. diye direnecektir. Ama bn kıpırdamalara bakmaMtıız! Eger tutncn ve «erıcı febekesi, karsınnda gerçek bir ırade gorıırse M r ile yeksan olur. Nıtekim bu ınançsızlar, de\rımcı cesaretle üstlerıne MIründüğü zamanlar hempn pısıp kalmi'lardır. İş. gereklı tievrımcı cesarete sahip ülkficülertn iktidarındadır. Su halde ? u halde, börle bir yürek taşımıvan kişi, makamından »tılınca, hiç değilse bir kö. şeye çekilerek «nefis hesaplaşması» yapar ve susar. Fakat hayır; pski Başbakan böyle yapmıyor: Gazetelere uzun uzun demeçler veriyor. «Milll irade» den; «çeşıtli zorluklar karşısında hürnyetçi demokrasıyi vaşatmanın mücadelesini vermeve devam ettikleri» nden: «muhhra ile memlekette bir rejım ve anayasa buhranı meydana geldığı» nden söz ediyor. «Sırf memleket menfaatini duşündüğü için istıfa ettiğinı» sövlüyor. Halk arasında çok anlatılan bir fıkra vardır: Adama, «\dın ne?» demisler. «Miilâyim.» «Sert olsavdın ne yapardın?» Simdi de: «Memleket menfaatt için lutfen fctifc etmesevdiniz, hakkımzda bazt dosvalar bul' nduguna gdre. acaba akıbetiniz ne olurda?» sorusunu sormanın tam veri. Eski Başbakan eazetclerle de vetinmjyor. Meclis A.P. Ortak Grupları toplantısında da uzun uzun konuşuyor ve aklı sıra teşkilâta ve prup üvelrrine moral enjeksiyonn yaparak, \.P. \i çözülmekten kurtarmak için vıne «ozu, dayandığı sandıksal çoğunluğa getırerek, rükseklerden konuşuyor. 'ki iktidar basını ve fjerici ve hozguncu basın da, aşağı yukarı, a^ni paralelde vürfiyor. 12 Marttan sonra bir kaç gfin siner gibi oldular. Vaktâ ki îsmet tnönü «Çok tehlıkeli bir 24 saatin atlatıldıgını ve artık ferah'adıgını» sövledi ve Ordu içinde «tasfive» haberleri tazete savfalarmda ver aldı: bn basın her prün perde perde vükselen bir tonda, veniden kabarmava ve «velinimet» leri tsmet Pasaya da veniden atıp tutmava başladı. 22 Şuhattan sonra da bu böyle olmuştu. Gerici basının gedikli yazarları sık sık reformlar», «reform • meform, Gözden kaçan noktn almz gözden kaçan çok kocaman hir nokta tar: Ataturk hiç boıle bir sandık uyguladı mı? Atatürkün «kayıtsız şartsız milli irade» anlayışının amacı, kavıtsız sartsız bağımsız olmak, Türk ulusur.u çağdaş uvearlık düzevinin üstüne çıkarmak. ülkede müspet bilimi e^emen kılmak ve bütün bunları sağlamak için de dini devletten, din kurallarını hukuk kurallanndan ayırmak, halki cahil yobann etkisinden kurtarmak değil miydi? Ata'nm «kayıtsız sartsız» dedıği «mıll! irade» aslında yukandaki kayıt ve şartlarla bağlı bulunmuyor muydu9 Bu «artlan gerçekleştirmek için bir süre tstiklâl Mahkemelerini işletmek zorunluğn bile doğmamıs mıydı? Bunlar ne çabuk unutuldu? «Âyinesi lştir kişinin lâfa bakılmaz, Şahsm göriinür rütbei aklı esennde.» Siz Atatürkün gerçekleştirdiği «ıs» e ve meydana koyduğu, «eser» e bakınız. Âfet Hanımefendinin büyük bir özenle O'ndan naklettigi «soz» lerden, gericilerin davandıjh seçmelere değil. Ataturk devrinde Arap harflerini öfreten Kur'an kursları var mıydı? Ezan Türkçe değil miydi? tmamHatip okulları, Yüksek İslâm Enstitüleri, hattâ tlâhiyat Fakültelerinin, şeriati ve hilâfeti öven yayın ve siyasal örgütlerin toplumda yerleşmesi ve dal budak salması düşünülebilir miydi? Başbakanların camide takke giydiği, memleketteki elli bin camide bairam duası edildiğinden söz ederek, dini siyasete âlet ettiği. öğretmer.lere zulmedildiği ve yular takıldığı hiç görülmüs müydü? tktisatta «devletçilik» ilkesinin anayasada yer alması Ataturk devrinde olmanus ımdır? Sonıtc imancı Hamdi Bev'in «Ban? Dunva«ı» ndaki de^imle «medenî bır ihtilâl», şımdi kullanılan çeşitli deyimlerle «Atatürk ilkeleri ve 27 Ma\ıs doğrultusunda bir mudahale» ya da «bir u\arı», fakat benim nâçiz hukuki görüsüme ;öre «yarım kalmış bir ihtilâl» yapanjarın bir vandan kendilerini davanaksız ve muallâkta bırakarak sonunda eericiler tarafından sanık sandalyesıne ve asıl önemli«i, memleketi de boğazlasmava. karanlıia ve tutsaklığa götürecek tasarrnflardan sakinmalan ve dte vandan Ataturk devrimir.in ilerirt »andık düzenini en uyrun biçimde kurma voluna girişmeleri, vatanımızm menfaati bakimmdan en doğru yoldur. Biz 12 Mart Muhtırasından bir kaç eün snnra, 17 Martta yayımlanan yazımızda, akltmız erdiğince, olacakların hemen hepsini söylediğimizden, sonraki olavlar bizi hiç şaşırtmadı. tktidardan düşürülen A.P. rejimi, bugün bütün örgüt ve kişileriyle tüm olarak, sünfünün ucuvla yere yan yatırılmış bir hacıyatmaza benzemekte ve hemen ayağa fırlamak için. üstündeki süngü ba«kısının kalkacağı günü bugünkü koşullardan nmutlanarak sabırla beklemektedir. öyle kritik dönemlerde iktidarı elinde bulunduranlarda, duygusalhk, duraksa. mı, önyargılar değil, soğukkanlılık ve sağduyn hâkim olmalı, her şeye rağmen, çatlaklar onarılıp, saflar sıkıştırılmalıdır. Vatanseverlik ve memleket menfaatleri bunu gerektiriyor. B (1) Cemal Hüsnü Taray, Ataturk llkelerl Işığında Türkiyede Demokrasi ve Sol, (Istanbul 1971, s. 60.) (2) Vedat Nedim Tor (Ali Neyzı), Kemalist Demokrasi. MyHyet,J29 Mart 1971. ' f Hayır Devrimciler bölünemez... Çağdaş uygarlık seviyesine ulaşmak umudu yitirilmiş, Ana>asanın öngördüğü reformlar gerçekleştirilmemiş, Türkiye Cumhuriyetinin geleceği ağır bir tehlike içir.e düşürülmüş!.. 12 Mart muhttrasında bövle deniliyor. Suçlunun kim olduğu da vazılı orada: Süregelen tutum, görüş ve icraatı ile yurdumuzu anarşi, kardeş kavgası, sosyal ve ekonomik huzursuzluklar içine sokmuş olan olan Parlamento ve Hükümet!.. Bu vahim ortam Türk Silâhlı Kuvvetlerinde üzüntü ve umutsuzluk yarattığı için, Genelkurmay Başkar.ı, Kuvvet Komutanları, ordunun bütün ileri gelen generalleri, Anayasanın öngördüğü reformları Ataturkçü bir göriişle ele alacak ve inkılâp kanunlarını uygulayacak kuvvetli ve inandırıcı bir hükümetin kurulmasında yarar görmüşler... Ama bakıyoruz 12 Mart muhtırasından hemen sonra durumda tam tersine bir gelişme, ya da gerileme görüldü. Muhtıramn suçlandırdıği politikacılar, Demirel örneği gibi, kendilerini suçluluk dışı alana çekildiler de o muhtırayı veren, verilmesinde etkin olan. o çizgide yürünmesi, ilerlenmesi için çalışan, didinen, savunan, destekleyenler şu ya da bu yoldan itilip kakılmaya başlandı! Sanki Cumhuriyetin geleceğini tehlikeye sokanlar, 12 Mart muhtırasından \aı>a olanlarmış gibi! Parlamento olduğu gibi duruvor! Eski Başbakan Demirel sanki bu >urdun sahıbi! Hiç bır sıkmtı dınmadan, rahatlıkla konuşuyor, demeçler verijor, cakalı cakalı dolaşnor! \urdu kardeş ka\ gasına, sosyal huzursuzluklara iten cici demokrasi duzenı payandalarla ayakta tutulujor! Parti liderleri, lidercikleri «Bu da geçer yahu!» diyerek giınlerini, saatlerini bekliyortar! Değışen bir şey yok gibi! Erım in bazı sozlerı, bır de Karaosmanoglu nun konuşmaları olmasa kendımizı tatsız bir düşte sanacağız . Ute yandan devrimci, reformcu, Atatürkçü aydınlar kendi araMrında garip bir cekişme içindeler. Bu, her yanda gorülüyor, gazete sütunlarınrian tutun da 12 Mart atılımım japan, yaııtıraıı, desteklijen, sa\unan kişıler, topluluklar, guçler arasında bile .. 12 Marttan üç gun sonra emekliye sevkedılen generallen, alba>ları, yeni emeklılik listeleri soylentilerini de bu araıia sa.Miıjk gerek... Mje Ataturk de\ nmcilerı bir tek amacta, bır tek ulkude, bir tek jolda, bir tek çizgide birleşemez. Neden parçalanırız boyuna? .Neden ufacık görüş farkları yüzünden birbırimizden kopar da aramızda uçurumlar bulunanlara el uzatmava kalkışırız? Ataturk de\ rımcileri kişisel çekışmelerin nt hoş, ne jararsız şejler olduğunu nıve anlamaz? Nije düşmanları, karşı devlimcılerı sevindırir, umutlandırır? Bir mektup aldım geçen gun. Beş generalle dokuz albajın emeklive ayrılmalarının dogru olmadığuu söylüyor mektubu yazan: «Turk basınında altı yıldır yer alan, ekonomik ve sosyal çokuntu, malum yolsuzluklar, oldurülen gençler, patlamalar, soygunlar ve suustımaller, boykot ve ışgaller, devaluasyon yanı «Turluye Cumhurıyetının geleceğini ağır bır tehlike ıçıne duşurenler», meğer en ağır bır şekılde cezalandınlnuş olan bır avuç askermış! o askerler kı oğrenımlerinı Ataturk devnnın mılljyetçı okullarında yapmış, O'ndan aldıkları hızla şımdıye kadar bulunduldan gorevlerde daıma en ıyı için mucadele etmışler. Bazılaxı yıllardır yurdun uzak Köşelerındekı ağır sorumlulujc taşıyan gorevlerınden Ankaraya beş altı ay once gelmış, nemen hepsı karargâhlarda çalışem, ekserıyetının bırbırlerı ile tanışmalan emekliye sevkedıldıkten bır hafta sonra Orduevınde vuku bulmuş .. Cezalandırılmış askerlerden başka muhtıranın çızdiğı duıumun suçlusu bulunamamıştır.» Başbakan Yardımcısı «Hızla reformcu bir kadro kurınaja çalışacağız» diyor. Demek butün de\ rimcilere, bütün Ataturkçülere ihtijacımız var! Bir tekini bile gereksiz yere harcamajnalıyız. Hele yetişmiş, giıcünü, başarısım ispat etmiş olanları... Turlü devrüncilik sıcavını \erenleri... lnançlı Ataturk devrimcilerini ufak tefek anlaşmazlıklann kurbanı yapmamalıyız. Onumuzde bujuk bir hedef var: Devrimci Türkiyeyi kurmak. Askeri, sivili, kadını erkeğiyle büyük görev düşujor hepınuzc. De\rimci gucü bölemcMz, parçala) amay ız. Bunun suçu bü>üktür. Türkiye Cumhuriyetinin geleceğini ağır bir tehlike altına sokanlar ortada hâlâ. Söz sahibi. yer sahıbi, önem sahibi .. Vermelerı gereken hesap sanki hiç sorulmajacak onlardan! Sanki suçlu kendileri değil de başkaları!.. Yoksa öyle mi sahiden? lnsan &aşırı>or doğrusu! Mektubu yazan okurumun dedigi gibi, geleceğimizi tehlikeye sokanlar o bir avuç devrimci mi? Bu karışıklık durulmalı, Türkiye Cumhuriyetinin geleceğini tehlikeye sokan kimdir? Cici demokrasi oyunculan mı, yoksa sivili, askeri ile \tatürk devrimcileri mi? Bu sorun kesin olarak çbzumlenmeli... ürkiye, kendi gelişmesinin gerekleriyle Batı toplumlanna benzeme özlemini, son ikiyiiz yıldır bağdaştırmaya çalışmış tır. Galiba, dünya tarihinde, uygarlık değiştirmek için, önce o uygarlığ^n üst yapı kurumlarını, bir azınlığın kendi çıkarlan için yarattığı baskıların etkisiyle benimseyip, alt yapısmı bir türlü kökİü biçimde değiştiremeyen tek toplum da Türkiye'dir. Batı ekonomilerinin kendi alt yapılarının, her bir gelisme a«amasında yarattığı ust yapı kurumlannı, Turkıye benimsempye çalısmakta, fakat, toplumun temel üretım mekanizması bu. na uygun olmadığı için, uvgulama ya temeldeki gelişmeyı büsbutun baltalamakta. va rfa en hafıfinden, havada kalmaktadır. rtak Pazar da, Batı Avrupa uikelerının, tekelcllığin guçeneıek sermaye ihracı asama«ına geldiğı, kendi iç pa?ar. larının uretımi sınırladığı bir evnm a«amasında, ortaya ÇIKmıs bır kurumdur Dıs çoruntusü itıbarn le, Roma Antla'=ma«ınm yarattığı, hukukî nıtelıği olan bır tavizler sıstemıdır An. cak, temelinde, gelisen tekelcilığın, uretimi arttırı>ak için mıllî pazar sınırlarını zorlaması yatar. Bu kurulu<;, «Avrupa Bı1"lc=ık Devletlerı» kurmak gibi platonik bır siyasî amaç değil . Roma Antlaşmasının hiç bir yerınde, bojle bır Avrupa devletının kurulması konu eJılmemıştır fakat, temelde \atan ekonomik nedenlerle ortaya çıkmıstır. Ü^e ulkelerin ekonomik çıkarlan doğrultusunda gehşmekte. çıkarların maksımumlaşması gıbı bır davranıs bıçımı de, rasvonelını tanımlamaktadır. T PROGRAM REFORMLAR ••• •• Walter Kiaulehn Program ve Ortak Pazara geçiş dönemi ÎKTİSAT FAKÜLTESİ ÖĞRETİM ÜYESt cı sermajeje getırılmesı rfusunulen kayıtlardan doğmaktadır. Proeramda, >abancı scrmayenın desteklenmesı, su ko^ullara bağlanmı«tır: «Tabancı sermaye, baska \ollarla sa>lanama\an üstün teknoloji niteliği tasıması, jurt içinde finanse edilemeien büyük teiisler sbzkonusu edılmesi; kurulacak kapasitenın Ur tak Pazar'la rekabet edecek seviyede ve ihracata donük olması ve coğunluk pailarının Türklere aıt olması sartları ile desteklenecpktir» denmektedır Yabancı sermave için benımsenen bu tutum, «milli sanavuı kurmavı amaçlavan bır ulkerin politlkasıd'ır Ancak, bu tutum. on. cehkle Katma Protokolun hukukî ılkelerı ve sonra da Ortak Pazar'ın ekonomik gereklernle bağdasabıhr bir pohtika değıldır. Birkaç ay içinde gırme\ı dusunduğümüz Geçiş Ddnemının esaslannı saptayan Katma Protokolun 50, 51 ve 52 nci mad deierı. sırasıyla, mal, hızmet akımlannda olduğu gibi sermaje hareketleıı uzerındeki kısıtlamaların da kaldırılacağını, ozel yahancı sermaveve tanınan rejımın İ\ılestırıleceğını ve mevcut rejimın daha kı«ıtlavıcı hale getınlmeme=ıne çahsılacağım belırtmekte; Protokol, avrıca, Ortak Pazar ülkeleri uvruklarıyla Turk vatantfasları arasında bır ayırım vapılmasının da Geçıs Dönemi süresmde son bulacağını saptamaktadır. Prosjramın. vabancı sermayeye ve özellikle coğunluk sermayesınm Turklere aıt olma=ı amacnle, Katma Protokolun bu maddeleri nasıl bağdasacaktır'' Fakat, bundan da onemlı olan ekonomik gerçeklerdır Ortak Pa7ar ulkelennın dev sanavı fırmaları dahı, bırbırlemle rekabet edebilmek ıçın, buvuk çapta ABD firmalarıvla bırle«mi"!, daha do» rusu, Ortak Pazar sanaviinin en rTınamık bolumlerınin ABD fırmaları hâkimivetine eirme=ıni kabul pfmî'tir Türkne'fıin rp. nı gelışen cıhz sanayunln ABD fırmalarıyla bırleşerek daha da devleşmış olan Ortak Pazar fırmalarıj la rekabet olanağı yoktur. Teknoloji, uretım ve pazarlama örgutlenmesıni rekabet edebılır duzeje çıkarmak ıçın, Tıirk sanaviinin de Japon, ABD vej a Alman firmaları tarafından jutulmasına gozyummaktan baska çare yoktur Ya bu ekonomik gerek gözonünde tutulup, Türkiye yabancı sermayeye açık bir pa7ar haline getirilir ve Ortak Pazar'a bu koşullarla gırılır, ya da bu ısten vazgeçılir. Fakat, hiç geçerlilıği olma%an ve tüm ekonomı politikaları jçinde, galiba en kötü seçım, hem bugun Geçıs Donemine gırip hem de yabancı sermaye lizerindekı kontrollerı sıkılastırmava kalkmaktır Avrıca, yukarda belirtıldiğı gibi, bu seçım. Katma Protokolle de açık bır çelısme içindedır. j DEMİR MELEKLER • • MAKİNANIN DOGUİU. TAR1H1 \T. KUDRETt ••• ••• •• •• Prof. Dr. Gülten KAZGAN Dr. YAZAN: O yıllık süreler ıçmde tamamıyle sona erecektır. Buna karşılık 12 yıl sanayıe devlet subvansıvonları devam edebılecektır. Bızım yuzde yuz emın olduğumuz husus, Geçiş Donemmın başladığı 3. yıldan ıtıbaren bıitün Türk sanayımın devlet yardımı için bağınp çağırmağa başlayacağıdır. Sanayl, ancak büyük devlet subvansıyonlarıyla vaşamım sürdürebılecektir. Baska türlü rekabet ve yaşama olanağı yoktur. Tıpkı yabancı sermave konusunda olduğu gibi, bu konuda da, Geçiş Donemine gınlirse, hükümetin benimsediği politika yürümeyecek. büyük çapta devlet J Dünyadaki makine devriminin nedenlerı'ni, nasıl başladıgını, nasıl sürdiirüldüğunu ^e ne sonıalar verdiğıni a • apayn bir görüş açısından ele alan... konm u bır roman nal mamul ithalâtında halen yü • çekiciliği\ le dile getiren eser... rurlukte bulunan çeşıtli dış tiî Çe\iren: Hajrullah ÖRS caret koruma tedbırleri 12 22 2 Bvıyük Fikir Kitapları Dizısinin 10. kitabı... 15 TL. :•••••• REMZİ KITABEVI ISTANBUL » • (Cumhurıjet 3434) AFULBRIGHT V bursları TUrlcıye Amenua Bırıeşıfc Uevıetlen K.llıtüre» MUbadeıe Komisyonunca, 1973 73 ders yılmda. Amerikada Yüksek Llsans (Graduate) ve Doktora (PostGraduate) çaiışmaian yapma* ısteyen ögrencılere ber sahada blı mıkta: öğrenlm Dursu sağ lanacaKtır. MURACAAT ŞAK'lTARl: a) Türk vatandaşı olmak. b) 34 yaşından büvüi olmamak (1937 dogumlular tnUracaat edebiürler.) c) tyi tngılızce oilmek (Ingllizce bilgisı tmtlhania tesbit «U lecektlr.) d) Ünıversiteden veya asgarl öört senellR mı Tültsels olcuiaan mezun olmak (1972 yaz dönemınde tnezun olacaklaı burs tçtn müracaat edebllırler.) e) YUksek tahsil süresınce alınan notlann ortaiaması en az «tYt» olmak Doldunılmuş müracaat formlannın en geç 30 Nlsan 1971 atcsamma kadar Genel Sekreterlikte bulunması gerekmektedlr MUracaat formlan ve daha tazla bllgi aşağıdaü adresten t» min edilebillr. Folbrieht Genel SekTeterligi Gazi Mastafa Kemal Bulvan 7/12 ANKARA (Has: 1743 3432) ması Katma Protokolle bağdaşır nıtelikte üeğildır. | ihayet, yenl kabınenln blr «beyin kabinesi» olması, bılimsel ve teknık esaslan on plâna alacağını bildirmesi, çok onemli bir çıkar sorunu uzerinde durmasını da gerektırmektedır. Bu da, Ortak Pazar'ın, hiç tavizsız olarak, azgelısmış ülkelere ÜNCTAD anlavışı çerçevesınde kendısımn veni tavızler vermez kabul etmış bulunmasıdır. Aynı karsılıksız; tavizi, yakın bir gelecekte ABD Japonya ve dığer gelışmış ülkeler da tanımağa hazırlanmaktadır. Oysa, Turkne. Ortak Pazar'la kurduğu ıhşkıler dolavısıyla bu ta. vızlerden vararlanamamak durumund.Tİır Bevın kabinesi aca ba bu konuda ue duşunmektedı • > subvansiyonlan başlayacaktır. Fakat, hem Geçiş Donemine girıp, hem subvansıyon vermemeyi benımsemek, bırbirıyle bağdasabıhr polıtikalar değildır. İkinci sorun kinci bir sorun, lptal edilmıs 933 No. lu Yetkı Kanu'nunun ozel teşebbüse tanıdığı çesıth teşvık tedbırlenyle ılgıhdir. Devlet Bakanı Sayın A. Karaosmanoglu, son basın toplantısında, yeni bır kanun yapılmasmın duşunulmedigini belirtmiştır. Çok kotuve kullanılmış olan tesvık uygulaması dolayısıyle, bu goruse katılmamak elde değıldır. Nıtekim bundan bır yıl kadar once, bu sütunlarda yazdığımız «Yatırımlar ve Ekonominın Kavıpları» başlıklı bir yazıda, özel kesıme transfer edılen fonların, özel sanavıde gıttıkçe düşen verımlılık gosterdıgmı vs ekonominın bıiyuk kavıplara uğradığını behrtmistık Ancak Geçiş Donemı'ne gırıldığınde ekonomik Kehşmevı venı bovutlar ıçınde duşunmek gerekır: va da, tümden, bu yeni bovutlar kabul edılmıyorsa. Geçıs Donemine £irılmez Her ıkısı b:r arada ba*. rlasır nitpüktp rleSfldir Sövle W: Geçiş Donemine gırıldığınde, sı Sa\ın Nıhst Erım. Ortak Pazar'a ekonomik değil, fakat, sı\aq amaçlarla katıldığımızı behrterek. bu kurulusun kendi rasvonehne a>kırı duşen bır neden ileri surmü'itur. Nitekım, sorunu ters biçimde ele almanın doğal bir sonucu olarak d'a, yeni hıikumetın programında u gulanacağı belırtılen birçok % ekonomı polıtıkası tedbin, GeqU Donemı Katma Protokolün* \a da Ortak Pazar'ın ekonomik gereklerıne avkırı duş.mektedır. Yeni hukumet, sı>asi amaçla Ortak Pa7ar'a katılma\ı amaç. lasa da, Katma Protokolun her madde=ı ekonomik bır nıtelık ta^ımaktadır. Asağıda, Hukumet Programıvla Katma Protokolun, açık biçimde çelıMığı belIıba^lı noktaları açıklamaya çalı«acağız. ır çeh^me. Geçış Donemi Protokolunde ongorulen vabancı «ermave tavızlerivl», Hukumet Programında, jaban I B I çuncü bir nokta, ProgTam| da, veni bazı devlet tekellennın yaratılmasının amaçlandığının belırtilmesiyle ilgılidır. Örneğin, linyit Uretinı) vo dağıtımının devlet eliyle vapılacağı, maden ıhracatının devlet ve kamu kuruluşlannca kontrol altma alınacağı vs... gibi tedbir» ler önenlmektedir. Oysa, Katma Protokolun 30'uncu maddesi bu konuda çok açıktır f7anl, nasılsa, TUrkçesi anlasılabilir gıbldırl. 30'uncu maddenin 2'nci parasrafında şöyle denmektedin «Türkive'nin veya bir üye devletin Türkive ile Topluluk arasındaki ihracat veva ithalâtı dolaylı veva dolavsız. huknken ve. va fiilen kontrol ettiği, yönettiği veva hissediiir sekilde etkilediği bütün knrnluşlan en geç 22 yılda tasfiye edılecektir Bu tür kamu müdahalesınin «serbest rekabeti baltaladıfı ve durdurulması Rerektiği» konusunda, Ortak Pazar'ın baskılan ise 22 yıl değil hemen baslavacaktır. Çok korkulur ki. Hukumet Programı uygulanmaya başlavınca, gerçeklestirilecek bu gıbı venl düzenlemeler kısa bır süre sonra, Geçiş Dönemi gereğidır dıve nasıl olsa etkisız hale eetirılerektır öneorüldüSU pbl maden ıhraratının devlet kunılu^ lan ve kamu kontrolunde yapü u Devlet tekeli Fakat akat, bu çelişmeler İçinde belld de en önemlısi, Programda «Harb sanayimin agır sanayıin gelişmesme paralel olarak kurulacagı»nın belırtılmesi, ağır sanaviinin eeliştirilmesinin de hükümetin amaçlan arasında bulundu*unun açıklanmasıdır Agır sanavi. anrak. sıkı bır dıs ticaret konıma politikası çerçevesınde yürutülebılen ithal ikamesi ile yaratılabilır. Yüksek mahvetlen Ortak Pazar'ın onsftrdüîıi serbp^t dış tıcaret sî^temi içinde yaşî'"»ıasına olanak vermez. N F
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle