29 Mart 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA DÖRT: •CUMHTJRÎYET ÖRÜKLER bo kısı Çukurevada iıuanea geçirebilmek, köpeldcr gibi kovalanmamak için türlü yoüara başvururlar. Çareler ararlar. En akıllıca çare Ceren çaresidir. Çünkü çok örneği gorülmüştur. Obalar, Vorükler giizel kızlarını bir yerliye vermişler, gitmlsler. o yerlilerir evlerinin yanına evler kurmuşlardır. Bir Cerea kız bir .vcrllyle evlenirse bütün oba toprak bulacak, yerleşerekttr Ceretıl bu işe razı edebilmek için bütün <ıba, yediden yetmişe çalışırlar. En keskin çareyi sonunda Kel MuM bulur. Y EFSANESi Çıkan kısmın özeti EMİRCİ H»yd*r Csta, obanın ermlş bttinen bir kişisiydi. Uzon Mduüı bakır kmlı. Böıleri çlmen yeşül bir adaın. Çok üırflndü ve düsunceli. Obasına Çukur'da kışlak, Alsdafda d» bir yayUk gtrekti. Allaha kalmış bir içti bu... Fakat öfkeli görfinüyordu Hsydar Ugt» . «Yalvannam» dryordn kendl kendlne. «Mümkdnatı, çaresi yok» diye de ilâve ediyordn. Sonra obadan Müslüm çıkageldi yamna. Öna göre, Haydar Usta, Hızır'dan ne isterse olurda. Bu danımda kı?lak TB yaylak için de ne lânmsa yapmalıydı. Beriki güçbelâ razı oldu. O rece, ayrı ve çok önemli bir geceydi. Hınr ve İIyas her ytlın o gecesi buluşurlardı. Buluştukla rında da bir an için tabiatU her şey durur. sular akmaz olur, gökyüzünde de iki yıldız birleşerek birbirinde erirdi. Fakat herkes föremez, (arkedemezdi bn olağanfietfi anı Ancak gerçekten eünahsız ve temiz kmıseiere ait bir yetenektL Oba, bu bakımdan Haydar Usta'ya jrüveniyordu... Haydar Usta da torununa .. Oysa tonınn Kerem bir kırlangıç ynvası bozmuş, yavruların ve ananın ölümüne sebebiyet vermişti. Bu yüıden kendini pfinahkâr sayıyor, akar suyun durdufumı, iki yıldıan kavoştuğunu farkedemem dlyordu kenJİ kendine. Farketse bile Hızır'dan oba için yaylak Uzun kargılar, uzun >ollar... Uzun kaval sesleri. Gece karanlıgı .. Verımli Haran ovasu Hazreti Ibrahım. Hazretı Ibrahimin camisjnin kapısında bağlı, terter tepinen yağız atları. Bir kara çadır, yetmis iki dırekli, yetmis ikı, yetmis. iki gobekli. Maraşın bedesteni gibi. Al yeşü. Bir kanadı dünyayı örter. Eii tor şahinli Aydınlı Beyleri, Yörük Beyleri, Hacı Ahmetli ocağı Ve Hüseyin. Oymakların, oba, ların, ellerın, koyun sürülerinin, deve katarlannm, al yeşil iîlemeli. tşlemeli ceviz sandıklar, aynalı, bakır cezveler, saplan kınlır, nakışlı, kırmızı, çok kırmızı. Altın fincanlar. Horasandan geldik, yol boyunca, Acem Sarayları, Şah Ismail, daha Sncesi savajlar. kırık temrenler. Dadaloğlu, tutsaklık, sürgün, Çukurova, korku... Uzun korkuiar. Çukurova tutsaklığı. Zalım bir ok vurdu kırdı belimi. Şu haiime, 5u günüme bak benim. MüsliTi bir bulut kadar her bir yanı ak bir adim. Horasandan geldik, bir ucumuz Horasanda, bir ucumuz Kenan eiinde. Bir ucumuz Haranda Hszreti Ibrahim makamında. Uzun koyun sürüleri, deve katarlan, Arap »t yılkılan. Bir ucumuz Horasanda, sıtmada, Çukurova sıcağına san ölümüne, sıtmasma tutsak. Horasanda bir ucumuz. bir ucumuz Türkmenistanda. Bir ucumuz. Kılıçlarımız NCE KUM, sel ystağı değil, akar su yatağı... Su yitip gitmhj, buralardan bir >erîerden akıyor değil, su kurumus, yerin aJİjna çekilmis. GözUn kaynadığı yer de kupkunı. Çakıltaşlan yan yosunlu, kurumuff, çakıltaşlarının üstünde ince gümuş rengi bir çamur tabakası kurumuş. Sarı yapraklar kurumuş gözün çukurunu, çakıltaşlarının üstünü doldurmuşlar. Buruşnıuş, kıxıl çizgili, mora çalan.. Kumun üstüne, dümdüz yapısmış. Kırmızı damarlar el gibi. tri bir eli kumun üstüne basmışlar, kırmızı, mor damarlar. Çınar yaprağıntn yanında bir başka iz. Ayı pençesi gibi. Beîki daha büyük îz az ılerde daha büyüyor. Yanyana üç iz. Bir püıen çalısını. çiçekli, ince bir çalıyı kırmıslar. Ağır, okkah, sert bir çarpma çalıyı ikiye ayırmış. Düzlükten, sarı topragın ortasmdan bir su sızıyor. Suyun kıyısmda binleree irili ufaklı iz. Koca iz burada döğünmüş durmuş. Bütün gün, bütün gece hannanlamış. Burada, san, altuı ışütılı, temiz, annmış, sularm süzdüğü. ayısığı vurunca daha da altınlaşan, par par eden... Kocaman govdesıyle ağnamış yatmış. tri, tüylü, uzun gövdenin kahbı çıkmış altm toprağa Süzülmüs, çok ince, tane tane armmış. Ağnamış kalıbm vanmda bir çank izi. Bir tek iz. Başka ız yok. Tek ayaklı bir adam. Öteki ayağını bir canavar kapmış. Hiç kimserun bilmedıği, goremediği bir ccnavar. Adam çanklı, çarıkları ayağını sıkıyor, belli. Adam canavarm ağzmdan. kopmuş, kan damlayan bacağmı arıyor. Çok eski, bir Yörük masalınm içinden çıkıyor. Kan çadırlar. Kapkara, keçi kılmdan... Toprağa yakın, uzun, toprağa sereek dokumuslar. öylesine kara keçi kılı. Uzun, kara çadırlar. Yedi gobekli en makbulü. Yanar döner, yeşülenen kapkara... Ağtr, göçebe. BUinmeyen, hiç bir zaman bilinmeyen öğrenilmeyen, öğrenilmeyecek bir yerden bir yere. Uyurpezer gibi. Kuzular, develer, otlar, iri çoban köpekleri, davudi sesli, sedni dinlemeyen yok, usta, nasıl üreceğni, etkisini tartarak, ağzını döneceği yönü bilerek, içinde derinde duyarak... İnce belli, uzun. sallı tazılar, koyu, al, mora çalan, ayakları sekil, •lınlan, sırtlan benli. Çok eski, belki bin yri Snceden, kundağını fcurt yemij. islemeli, kurt yemiş daha içlenmiş bir terkeş asıh çadırın işlemeli, hem de bir el ayası kadar yerinde gürr.üş işlemeli, savatlı direkte. Bir saz yanmda, iki teli kalmış, ama ötüyor. Bir de kaval, bir de davul... D«vulun derisi kurumuş. Çatır çatır. Dokununca dökülüyor. Bir de ak ipekten sancak. Som ipekten. Eni ikı kan;. boyu on yedi karuj. Üstünde bir kırmızı el baskısı var. Belki el basmamışlar kırmızıya, mora batırıp.... Belki başka bir çey. Sanreğın ucu saramuş, orta yere kadar. Tılsım gibi. Obasınm başı sıkılmca sancağa gelirler. Sancağın destanı vard:r. Yüz yıldır soylemeğe utanır oldular. Bir tek söz kaldı o günlerden, o görkemli destand.in: Osmanlı bizim yiğenimiz olur. Bu kötülüğü Osmanh bıze etmemeliydi. Horasandan geldik omlumuzda uzun şelfeler. Uzun kargüar. Uzun yollar, uzun kara çadırlar. Üstümüzde uzun kara kartallar. Ve Suriye çölü, Haran ovası, Haran öreni... Gözlerini sözenler, uykulu, taştan adamlar, uzun. yanık, öfkeli, kederli, şikâyetli tmküler. Kaçaklar ve kan... Ve izler. Osmanlı bunu yapmamalıydu Horasana sığmarnış, yedi iklim, yetmiş iki bucağın kapısonı beklemiş, uzun boyunlu, söbe ala gözlü, uzun adamlar. Omuzlarında tay densinden sırmalı abalar, uzun keçe küJahlar ... D ve kıslak değil, sadece kendlıl için bir atmaca yavrusu isteyecekti. Beri tarafta, üç kardesin Wr bacuı Ceren kız gizlice sevdiği HalU'in yüzünü bir kerecik olsun göstersin diye Hızır'a yalvaracaktı. Çünkü Halil, bir vıldır obayı bırakmıs gitmişti. Sazlık pınannın başında tek başına otaran ihtiyar Müslüm de, Lokman Hekimin bulduğu ölümsüzlük sırnnı isteyecekti Hızır'dan. . Nlhayet ortalık ağarmağa başlamıştı. Obalılann tfimfi ak taşın kıyısmda toplandı. Herkesin göziinden uyku akıyordu. Haydar Usta 11e torunu en aon peldilcr toplanti yerine. ttatiyaruı vüzü gfll&yordn. Bir anlığına dalıp gittifi için kavusan yüdızları kendisi görememişti ama, torunu Kerem farketmişti. Hem yildızlan, hem donup kalan suyu . Ve istemişti dedesinin tembihlediği şeyi. Fakat açıklama Törükleri pek tatmin etmemiştl. Bu yflzden Haydar Usta, onlan teselli zorunda kaldı. Bunca yıldır lâfım ettiği kılıç bitmek iizereydi. Bunu bir afaya verecek, kışlak meselesini de boylece balledecekti. Eski yıUarda babası da aynı sevi yapmıstı. Bu arada süz enikonu Uerlemisti. Fakat kılıç hâlâ tamam değildi. Obanın bütün erkekleri bir eece toplaıup durumu gözden geçirdiler. Kışın, Çukurovaya inince çeçen yılM gibi sürünmemek, rail, perişan olmamak için bir çare bulmak gerekti. ölmemem için de bana »üt veriyordu.» lyüeşır ıyilegmez. diye geçirdi ıçınden Mustan, bu kavlağı, ;u derisi yuzülmüs mendebur »urathyı öldureceğim. Halıli değil. Halıl oldürülmez. Otuz yıldır, kjık yıldır, yılını kimse çıkaramaz, o kadar yıldan bu yana. Halilin Beylik çadın kurulur. Içine kimse girmez, çıkraaz. Horasandan gelen scncak, hem de tuğ. hem de davul, hem de sıkke ler, hem de teber, hem de demirden iki taç, hem de... Kimse Halile kıy«m»z. Ben yapamam onu Kel Musacık. Halile azıcık buğuz besledim de ijte bu ısler geldi başun» Kel Musacık cıngın cık kösecık, Kel Musacık, Kel Musacık, Kei Musacık. Ateşler içinde yanıycıdu. Kel Musa sevinçhydi. Gökte testekerlek bir ay vardı. Mustanı yüklendi. Mustanın kokmuş bacağının yöresinde sinekler dönüyordu, an oğul verir gibi Sinekler d» birlikte geldiler. Kasınıyordu durmadan yara. Mustan kaşınmaktan deli oluyordu. Gün doğarken Göktasra mağarasına geldiler. Musa ona peryavsandan bir yatak yaptı. cSen burada kal,» dedi. «Ben obaya gidip merhem getireyim aana. Bir de yem yiyecek.» Akşama geldı. Yarasım iyice kurtlardan, irinden, çürümüî etlerden temizledi. Merhemledi. »aniı. Tüfeğine kurşun da geürmiîti. Tüfeğı doldururken: «Bu Halilin Tam >üreginin başuıa. Bu da, Halıhn, tam alnınm ortasına. 8u da, Halilin. Sag gözünden... Bu da. Haklin. Ağzınm ortasmdan...» Kimse Musacığın, bu kel, bu cüce boylunun Halile bu kadar düşman oldugunu bümiyordu. Halil herkese yaptığı iyiliğin çoğunu Mu«aya yapmıştı. Musa niçin bu kadar, ölümüne Halile düşmandı? Mustan bir bunu anlayamıyordu HalU Çukurovada kı?lbk yüzönden gene birinde çarpıştıklarmda, iste bu bflayı başma almıştı. Be? yıldır dağlarda geziyor, kaçakçılık ediyordu. Kimsenin k;hna dokunmamıstı. Nerede saklandı§ı, na yapüğı belli değildi. Yalnız arada bir, oba Aladağa çıktığında, birkag saathğına obaya uğruyor, dedesinin kurulmus bo§ çadırına giriyor, ak, som ipek sancağın cnünde niyazda bulunuyordu. O kadar. Köylüler, saldırmış. çadııları yıkıyorlardı. Candarmalar da yardımcıları. Bir yandan da bazı çadırlara gülerek ateş veriyorlardı Derken candarmalarla kö/lüJer yırtık pırtık Halilin. boş, Dede çadırına geldiler. Halil, Müslüm, Haydar Usta, Süleyman Kâhya, hem de Dön* Ana, hem de Ceren çadınn önüne gerildiler. Halil: •Ölümün üstündea geçmeden, bu çadıra varamazsmız,» dedi. Ağanın oğlu altındaki azgın atmı üzengiledi Kalabalığı yardt, Çadırın üstüne atmı sürdü, yıktı. Halil sapsan kesildi, dondu kaldı. O gece Arif Ağanın köyü, esen ulu poyrazda cayrr cayır yandı. Halil: «Kimse değil, bu köyu ben yaktım,» dedi. 1 A Y H A N BAŞOGLU 11TUHADAKIHAYALET kırık. Ustalar ölmüş. Kıvücımlar kabarıp kabarıp patlıyor. Biri kırmızı, bakırdan sakallı, uzun. uzun, uzun küıçlı Haydar Usta. Uzun boyunlu. Boynu kırıs kırış, Haydar Usta. Dun geceden bu yana, basparmağının üstünde Semah dönüyor. Daha da dönecek. Durmuyor. Semah donüyor, ocakta patlayan, saçüan, pervazlanan kıvücunlara niyazda bulunuyor. Horasandan geldik. Sırtımızda uzun jelleler. Ya AUah. ya Muhammed, ya AU. ya Ali, ya Ali. Uzun kargüar. Her biri bir kan potası. uzun kılıçlar. Önünde niyaza durulan, can. alan can veren uzun kılıçlar. Adamın fitnesi. YaTmEğ» kaya gölgesi eğer fahmaran ohnasa, 3pmeğe guzel kısası eğer fıtrekâr olmasa. Kel Musa Horasandan gelmedi. Boyu kısa. bücür, alç«k, sürüye nereden karıştığı belli olmayan yoz, kel keçi. Tüyleri dökülmüs. Tek ayağın izi, ak ç.nan, Yedi Kardeşleri aştı, Uç Uyura geldi. Uyurkayanın ardmda yitti. «Hay çoban yiğen, Hnlili gördün mü? Ya da Mustan^ Uzakta bir tütün tütüyor. Uzun, göğe ağmıj. «Cık.» Başka söz yok. «Sen beni bilemedin mi çoban? Kel Musa, Kel Musa... Kel Musa.» • Cık.» • Allah gözünu kör eylesin senin.> «Mustan, Mustaan, Mustaaan! Sesimi aldın mı? Ben Kel Musayım, Kel Musa, Kel Musa, Kel Musa. • Kel Musa koyakta yanküandı, dalgalandı. Kel Musa. Uzun, si%ri, benekli mor kayanm dıbinden bir inılti duyuldu. Bir de kurşun atıldı. Musa craya koştu. Mustan çam pürlerinin üstüne yatmış. Bir bacağı şişmiş, insan gövdesi kadar olmuş. Zayıflamıj, bir deri bir kemik Mustan Yarası kurtlanmış. Kokuyor. «Ölüyorum Musa. Ka'kfcmıyorum. N'asıl buldun beni? O çoban mı yerimi sana gösterdı? Olamaz.» «Ben buldum,» dedi Ket Musa. Düsündü. Bunda hiç uraut yok. Hiç. Ölecek . «Ben buldum » Belki iyileşirse öediğımizi yapar. Halil ona güvenir. Bir gece uyurken. «Aaaah, o çoban . He gün geliyor. Karşıma geçiyor, seni öldüreceğim, dıyor. Dur hele. Benimle oynuyor. Beni yalvartıyor. O zaman yarım camçak süt veriyor. Sen benim tutsağımsm, diyor, ben sana ne istersem yapanm • ^ ^ k san g g y r , yalvar" Ağa, diyor, ayakiarınm altını öperim çoban çocuk de bakalım, diyor. Alışmış Mustan, soylüyor. Sonra, söyle, diyor, bu dağlann padışalu kim? Çoban Resul En yiği» adamı kam? Çoban Resul. Çoban Resul isterse can verir can alır. Mustan bir ağızdan bütün bunlan, gözleri dışarı fırlamış, hemen sa>aştınyor. Sonra da: Ver südü.» diye elıni uzatıp yenidrn yalvarmağa başhyor. Çoban, elmde süt çamçağı ona ağır ağır. on adımlık yolu yarım saatte alarak, çamçak tepesinin ustunde, Mustamn, ayağı bir yere takıiır da duser diye ödü koparak.. geliyor, çamçağı uzatıyor, Mustan gözleri dışan fırlamış, çamçağı başına dikiyor. «Bugün bağışladım seıü, tatlı diline, güzel sözüne. Seni yarın 61düreçeğim,. diyor çoban Resul, gidiyor. Öksüz, el elinde büyumuş, ezilmiş. Bu yaşa gelmis hep toprakta, otlar üstünde yatmış. Giydıği her şey kendi dokuması, örmesı. Bir dost elı görmemij, bir t&tlı söz duymamış. Eline bir Mustan geçmiş. •Beni sağüt, Musa kardasım. Ne istersen yapanm.. Obanın başındaki behyı bir bir anlattı Musa. Zaten Mustan her şeyi ondan iyi bilıyordu. «Söyle.. «Seni iyi edersem, Halıli öldürür müsun?» • Öldürürüm.» «Ceren de senin olur. Önce Çukurovalı ağanın oğluna verirlz. birkaç ay sonra da sen kaçırırsın.» «tyi, sen benim yaraını iyileştir.> •Bm sırtıma. Yaran da çok kokuyor.» •Şimdi değil. Bu çoban jerimizi bibtıemeli. Hemen candarmaya gider. Yerimi. bana her gün işkence etmek için kimseye söylem'yor. S4ıasıvof^.(4«JAp0L()P> DİŞİ BOND tl. Bütün obayt kasabaya götürdüler. Aç cusuz, çoluk çocuk, gene yaşlı, doldurdular camiye durmadan hepsıni bir hafta döğdülîr Iraı Kannın, Halilin nenesı olurdu, belini orta yerinden kırdüar. Bir jjece, bir gündüz Iraz Karı kuslar gibi çığırarak can verdi. Halili un ufak eylediler. Her bir yanı dayaktan kapkara oldu. Ağzı, dudakları, burnu, ltu'skları şişti. tnsan azmanı bir şey oldu Halil. Döne kızın :rzına geçtiler. Kız bir yolunu bulup minareye çıktı, kendisini kasabanın çarşısırır. ortasına attı. Ölusü iki gün çarjının ortasında öyle sere serpe kaldı. Halil altı ay hastanede yattı ve oradan kaçb. Horasandan geldik omzumuzda uzun şelfeler, elimizde uzun Mısrl kılıçlar, temreni çelik kargılar. Gururlu, onurlu, ezilmemiş, göç eden, bir sel gibi bent tanımadan akan, aşümaz dağlar aşan, gidilmez yollar giden, ordular bozan. kaleler yıkan. Altın dıbeklerde kahveler döğen... Bir konuk gelince diı boyu halüar seren, ayağının altın»... Horasandan geldik. (Arkası var) Belçıkalı yaşlı bır alle daha vardı. Adamın bagajlan bir düzen ve titizlik örneeiydi Gömleklertni kirlenmesin diye gazetelere sarmıştı On iki çift göm lek mansetl, yün donlarla yazlık donlar, bir çalar saat, ayakkabılar ve bir çift de eskica terlik vardı. Bütün bunlann yerleştlrilmeslnde bir kadın elinin olduÇu seziliyordu. Hiç bir yer ziyan edilmemisti. Hiç bir seyin buruşmasma lmkân yoktu. Bir gümrük memuru kayıtsız bır elle bütün bu eşyayı şöyle bir yokladi. Bir yandan da ciklet rengi pardösülü adama bakıyordu. Adamın hali tavn bu kadar vallzi olmasına uygun. du. Tamam. Bagajlann Sstüne tebeşirl» birer haç çekildi. Sizlerin bildireceğiniı bir |ey var mıT Pardösülü adam: Afedersiniz. dedi. t»m oi». r«k nerede baslıyor Belçika? SurdaM bfrinci geçidi g3rüyor musunuz? Yok, bir şey EÖrmüyorsunuz .. Bakm... LSm balan savın... Soldan üçüncü» *ü... Işte orasıdır hudut... Koridorda bir ses, her kapının önünde tekrarlayıp duru. yordu: Pasaportlarla kimlik cüz. danlannı hazırlayın. Ve ciklet renffi pardösülü adam valizlerini yeniden filelerin içine koymak İçin uğraşı» yordu. ı Pasaportî Adam ö?öndü. bir genç g5r« dü. eri sapkah. Fransır mısıntzT Klmük eflzdsniTnı 5vleyse?.. Bir kısa nck!evl« . PortföyO kımtıran psrmaklsr... Buyurun Mösyö Evet. Martin. EdgarEmile... DoBnı mu. böyle mi .. Takip edin beni... Nereye' Valizlerinizi de berabar alın. (Arkaa var} 40 Bana katlyen bahsetmemls TİFFANY JONES OTElTBLB.fuN ÇuLAO. \ ÜTLEO&ı G.IBİ GARTH Ya lkıncisinden? Hayır. Kimseden özel olarak sözetmezdi pek. Genellikle erkeklerden konusurdu. On ları birtakım garip küçük hayvanat olarak bulurdu. Şayet lokanta garsonlanndan biri kazık atarsa kendisine, ona ötekilerden daha bir sevgiyle bakar, «Çakal» derdi. Ve bu sSzcüğü pek keyifle, pek ejilenerek söy Okudun mu bir.lik papellerdi. lerin hikâyesını, dedi. Hava soguktu. Samt Phi Hayır, neymış? lippe du roule semtincte Doğrusu isterdım orada Maigret ile Nlne'in yapacakları olmayı... önceki sabah .. Bouhiç bir şey yoktu. gival barajında... Bin franklık îşler iyi gidiyor mu Mukâğıtlar yüzüp duruyormuş su len Blö'de? akımıyla birlikte. Bir denizci Gidiyor. görmüş önce bunlan ve yaka Bu akşamlardan tıirinde lamış bir kaç tanesini.. Ama geleceğlm hatırımzı sormaya. baraj merr.uru farketmiş duruMaigret elini sıktı kızın, bir mu ve polis çağırmış hemen... otobüsün arka sahanlığına atBır memur nehirde para avı» layıverdi. na çıkanları önlüyormuş şimYalnız kalmaya, düsünmeye, di... daha çok zihninl kendi haline Yapma yahu... Yine da bırakmaya ihtiyacı vardı. Bifırsatını bulup toparlannşlarrazdan mezarlığa gelecek olan dır birazını. korteii tahmin ediyordu. Ma Gazetemn dediğine gSre odam Couchet.. Albay.. Erkek tuz kadar binlik kâğıt bulunkard"es.. o acavip vasiyetnamemus... Ama tahminlere göre den konusan insanlar... çok daha fazlavmış. Çünkü Çöp tenekelerinin etrafınNantes'ta da keza iki binlik da ne anyorlardı acaba? bulunmuş... Hey be düşun... Buradaydı çünkü drarnra düSeine nehri boyunca yüzüp duğümü. Martin çöp sandıklanran binlikler. Sazan balıklann nın çevresinde bulamadıgı bir dan daha iyi ö*eğil ml ha, ne eldiveni aradığı bahanesiyle dersin... dolanıp durmuştu. buna ra9MaigTet ses seda çıkarmadı men sabahleyin elindeydl eldihiç... Herkesden bir baş yukar» ven. Madam Martfn de kezî. daydı . Yüzünde hiç bir mivanlıslıkla atılmıs gümüs bir mik yoktu. kaşıktan söz ederek çöpleri ka« Çünku parayı getlrmedl riftırmıştı. kocası...» Çünka paravı getirmedi Demek nedeni buydu? Küçük koca».. demi$ti ihtiyar MathllMartin cinayetinin anısıyla kor de. kuya mı. vicdan azabına mı Su saatte Vosges alanında kapılmıştıT O Martin kl o ak. Hmsenin umurunda de§ildi arsam başı ağrıdığı için Sainttık bunlar. Yalnız kalan deli Louis adası çevre^inde dolaştl. ihtivar her zaman oldugu gibi ğını itiraf etmişti. baijırmıvor muydu »eaba? Maigret her şeye rağmen Otobfis agzına kadar cfoluy • zıcık gülümser gibi oldu. Pen. du. Duraklarda durmadan geceresinden her şeyi ggren v» çiyordu. Maigret'n'.n karfinnda . bekleyen Madam Martia ki biri yanındakine: ' * mişti akhna.., • Oynayan gölgeler Kocası yorgun, yıkık dön» müştü eve .. Kadın hareketlerlnı, davranışlanm izliyordu o . nun. Paraları görmek, belki d« saymak için sabırsızlanıp du» ruyordu. Adam soyunmuştu. Yatmaya hazırlanıyordu. Nasıl olsa elbiselerinl top. larken ceplerine bakmıyacak mıydı kocasının? Tedirginlik yenıcîen başla» mıştı kadmda. Bıyıklan mahzun sarkan Martın'e bakıyor» du... Pa..pa..paralarT Ne parasıT Kime verdin onlanT Ce. vap ver... Yalan söylemey* kalkma... Ve Maigret. bürosunun pen» cerelerinin göründüğü Pont. Neuf'de, otobüsten inerken, ken dl kendine mınldandılını g5rerek şaşırdı: tddia ederim ki Martin yatakta ağlamıştır. X KİMLÎK CÜZDANT Jeumont'da başladt bu iş. Saat gecenin on biriydi. Gümrük memurlan birinciyle lkinci mevld vagonlannı kontrol etmeye baslsdıklan sırada, bazı üçüncü mevki yolculan da rümrük blnasm» âo&rv yürüdüler. Yolculann titizlert. çıkardıklsn eşyalarinı koltuklann üstüne nralavarak dıha Snceden hazırlamislardı çantaltnnı. 1. kinci mevki bir kompartıman. daki görleri endişeli bir adam da aynen böyle yapmıştı. Komparhmand'a kendlsinden başka j
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle