25 Nisan 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA DÖRT: •a' «CUMHURİYET: 16 Şubat 1971 K ÜÇÜCÜK. blr nohut kadar. Sonra Kemalin sağ bileğınde bır derı bılezık vardı. Şahin gelip bileğın. deki o deri bılezığın ustune konuyordu. Şahin uçuyor, ta goğun otelerıne gidiyor, halkalar çize çıze gelip Kemalin koluna konuyordu. Kemal onu çağırıyortfu, yaa, adam çağırır gibi çağmyordu. Goğün nere^ınde olursa olsun o da Kemalin sesini duyar duymaz, koşup geliyordu. Sonra isterse eğer, sahm hep onun üstünde uçuyordu ÎS'ereye giderse gitsin, sahin bir adam boyu onun tepesınin üstünde donerek, onunla birlikte gidıyordu. Ne güzel, ah, ah, ah... Keşki yapmasaydım o işi... Aaah 1 Haydar Usta : EFSANESi Çıkan kısmın özeti EMtRCl Haydar Usta, obanın ermis bilinen bir kişisiydi. l ' n n sakalı, bakır kınlı gözleri, çimen yeşili bir adam. Çok üzgündii ve düsfinceli. Obasına Çnkur'da kıslak, AJadag'da da bir yaylak gerekti. Allaha kaimış bir işti bn Fakat öfkeli görünnyordu Haydar Usta «Talvarmam» diyordu kendi kendine. «Mümkünatı, çaresi yok» diye de ilfire ediyordu. Sonra obadan Müslüm çıkageldi yanma. Ona gö. re, Haydar Usta, Hızır'dan ne Isterse olnrdn. Bn darnmda kıslak ve yavlak için de ne lâzımsa yap. malıydı. Beriki ffiçbeli razı oldo. O gece yalva. raeaktı Tannya .. Fakat herkesin nyanık kalma «Ne ah çektin öyle, yavrum, aslanım? Ahma hayran deden senın ..» «Hiç,» dedi Kerem. «Soyle yavrum,» dedı Haydar Usta. Kerem birden çok sert, bağırır gıbı: «Ben suyun durduğunu da, yıldızların kavuştuSunu da hiç «föremeyeceğim. Ben burada boşuna bekliyorum dedem, boşuna.» «Neden tosunum?» «Göremiyeceğim.» «Ned'en yavrum?» Kerem bir türlü söyleyemiyordu. «Sebebini söyle bakalım. Belki senin dediğin değıldir.» Kerem susuyordu. Birden pınarın ortasından ırıce bir bahk suyun yüzüne fırladı, cup diye gerisın geri dibe düştü. Dibe düşerken de gumuş karru yıldızlann ışığında panldadı. Kerem ona daldı: «Dedem.» dedi, «güzel dedem. Ben bir kırlangıç yuvası bozdum. Içindeki üç yavmsunu da öldürdüm. Ana kırlangıcı da ayağmdan bağladım üç gün böyle uçurdum. Sonunda o da öldu. Şzmdi bana yıldızîar go'zükür mu? Şimdi su akan oluğun suyunun durduğunu görebilir miyim?» Haydar Usta da: «Gorebilırsin,» diye bağırdı. Kerem: •Hani günah işliyerJer göremezler dediydin ya... Kırlangıç oldurmek günah değıl mi?» «Gunah,» dedî Haydar Usta. «Çok günah, ama... Belki Allah D sı şarttı. Tek kişi uyorsa, büyü bozulurdn .. Hiyle yapmak, baska sey istemek de her seyi berbat ederdi. Böylece büyük sofra kurnldn. toy başladı Hastalar, sayrılar, çocnklar dahil herkes diz çöktü, toprağı üç kere öpüp niyaza dnrdn. O gece, ay. n ve çok önemli bir geceydi. Hızır ve tlyas her yılın o gecesi buluşnrlardı. Bnlnştnklarında da bir an için tabiatta her sey durur, sular akmaz olnr gökyüzünde de iki yıldıı birleserek birbirinde erirdi. Fakat herkes göremez, farkedemezdi bn olağanüstü anı .. Ancak gerçekten günabsız ve trmtz kimselert ait bir yetenekti. Oba. bn bakımdan Havdar Usta'ya güveniyordu .. Haydar Usta da tornnuna günah yazmamıstır. O iş olduktan sonra sen Allaha, hay Allah benim günahımı bağısla dedin mı?» «Demedim.» cHaaa... O zaman iş başka işte. Işte şimdi iş baskalaştı.» tkisi de iki yerden düşunceye vardılar. Bir boluk kuş geldi karşıdaki ulu çınar ağacmın üstüne kondu. Arkasından bir böluk daha... Karanlıkta kuslar akın akm gelip. durmadan ağacın dallarına doluşuyorlardı. Kuşlann ağırlığından çınann dalian bukuluyordu. Meıllccıooğlıı Konu ve rtsim A Y H A N BAŞOGLUU TUNADAKIHAYAIET Neden sonra Havdar Usta«Bak.» dedi, «dedem, bu dünyada günah işlememi? hic kimse yok, oyle bakar«an. Şimdi gelecek olan Hızır da gunah işlemıştır. O Hızır olmasa bu dunya dünya olamaz. Bahar gelemez, ana. lar doğuramaz. Dünyada tas, toprak. kurt kuş, bortü böcek, yılan çıyan, suda balık, havada kuş, yerde insan, karınca, gbkte yıldız, her sey uyur... Bütün dünya uykuya varır O Hızır ki, o Hııır dünyanm kanıdır. O Hızır ağaçlara yaprak, çıçektir, kokuriur Isıktır. Dünvanın sıcakhğıdır. O bile eunah islemiştir. Yürurken bır kanncaya basmıs. bilmeden bir böcegi öldürrnüştür. Onun ıçin çocukluktan işledjğin günah belki günah sayılmaz. dedem. Simdi sen uyuma, hiç uvuma. Gözlerini de şu oluğun suyundan ayırma Dalıp gitme. Daleınlığa gelmez bu iş. Bir daldın mı, bır an daldın mı, o an onlar bulusmus olurlar ki. ış işten geçmiş olur. Suvun sesi kesildi mi, çağıltısı. sınltısı .. Kuslann, bak şu ağaçlarda dallara çoku^mus kıpır kıpır edivor. ötüşüyorlar, kirp rfıye «e^leri kesilir. Kpsildi mi .. Ku«lara bakma, onlar uykuya vanrlar belki... Gözünü suyun akışından, kulağmı suyun sesınden ayırma » «Olur,> dedi Kerem. Kırlangıcı öldürmek günah savılmazsa, kavuşan yıldızlan. duran, donup kalan «uyu görecek. Sevindi. Şahin yavrusunu, yarın erkenden kayahğa gidip. 6z eliyle vakalavacak. Şahin civcivleri bu anda acaba yumurtadan çıkmıslar mı? t«terse çıkmasınlar. Hızır çıkanr Ne diler<!»k diiegimizi yerine getirmiyecek miydı? Dedem Syle demedi miydi' Dilinin ucuna geldi, hemen dedesine: «Daha yumurtadan çıkmamış şahin civcivini de Hızır hemen verir mi? Yoksa civcivlerin yumurtadan çıkmasını mı bekler0» diyecekti. lyi ki sormadı. Ded"a«i onun Çukurda kı<slak, Aladağda yaylak yerine şahin istevecegini anlar, kıyameti kopanrdı. Yok yok. kıyameti kopar. maz. ama konuşmaz. küser. O kü<sen bir adamdır. Çok küsen «Hiç uvumayacatım dede. Gözlerimi bile kırpmadan suya bakacağım Kula|ım da suvun se'inde olacak. Sen de dede, gozlerini yıldızdan ayırma olur mu?» «Avırmam.» dedi Havo*ar U«ta. «Yıldızların kavuştuğunu bana hemen sövlerMn degil mi'» • Söylemez olur muvum hiç dedem' Nasıl olur da söylemem. Yıldızlann birıbirine kavusması çok güzeldir. tnsan o an çok baska bir insan olur İnsan o anda kendini Onnette sanır. İnsan o anda ısık gıbi olur. Insanın o anda içi sevinçten pırpır eder, detfem. İnsan bir ömur o anı unutamaz. İnsan bir ömur o anı ansıdıkça esrikleşir dedem, Keremim, sana hiç haber vermez miyim?» «Dede.» dedi, su'tu. «Soyle Kerem » dedi Haydar Usta. Kerem gene ben bir şahin isteyeçeğim, toprak yerine, diyecekti. vazgeçti. «Hiç,» dedı. «Gdzum suyun akışında, kulağım «esinde.» ŞAĞIDA, obadan hiç bir ses sada gelmlyordu. Ortada doğantn seslerinden. başka ses yoktu. Ceren kız, üç kardeşin bir bacısıydı. Uzun boylu, yanık, büyük ela gözlüydü. En güzel Turkmen kılığından giyinirdi. Taşbuyduran pınarının başında oturuyordu. Bu pınar, taşları, toprağı mavi bir yamaçtan, kayahkların ortasından doğuyor, gene kavalıkların kuyu gıbi derininde gölleniyordu. Bir taş oluktan suları asağı, yarpuzlu bir düzlüğe iniyord\ı. İki kayanm ortasına oturmuş Ceren. düş kuruyor, düşten düçe geçiyordu Gözlerini de oluktan ayırmıyordu. Oluktan dökülen sular ta asağıda genis, kalın bir kayayı oymuş, durmadan dört bir yana taşıyordu. Geçen yıl da, daha önceki yıl da bu Taşbuyduran pınarının basıncfa, gene şimdiki oturduğu yerde, gene yanında sessız Pembeyle, Hıdırellezi beklemiş, ama bir turlu kavuşan yıldızlan, donup kalan suvu görememis, benim gunahım, benim günahım çok, demiştl. Sabahlara kadar gozlennı kırpmamıştı. Eğer kavusan vıldızlan. kirp diye duran suyu gorseydi, bir kere Halilln yüzünü görmek istiyecekti. «Bu sefer göreyim hav Allah,» diyordu. «Bu sefer nolur... Hazinenden nen gider?» Guneydeki ın, parlak yıldıza gözünü dikmıs yalvanvordu. «Güzel yıldız, bu sefer yoldaşınla bulustuğunu goreyim. Bu sefer göreyim. Göreyim de Hızırdan, Halilimi isteyeyim.» Oba karar verml=tı Bu sefer kım göriirse vıldızı, suyu, Çukurdan toprak, Aladağdan yavlak istiyecekti. Ceren, içınde büyuk bir cebellesmeyle gelmiş Taşbuvduranm başına: «Toprak moprak istiyemem Halilim dururken... Ben Halih isterim. Bütün ömrümde elıme bir fırsat geçecek, onu da bir karış toprak içın zayi edemem.» demışti. «Ne kendî kendimi kandırayım !» Uzun, ınce, altın tüylü bir tazı yatıyordu yanında. Bu tazı, gitmezden önce Halılin tazısıvdı. Halil başını alıp gittıkten sonra tazı da gelmiş, Cerenlenn çadırmın önünde durmuş, bir daha di orad'an avrılmamıştı. Tazının dert çekmış insan gözlerı gibı kederli gözleri vardı. İnsan gib! gülüyor, hasret çekıyor, umutlanıyor, canı sıkılıyor. gecelen kendı kendine insan gıbı ağlıyordu «Allahım o anı bana göster. Halih bir kere, oda uzaktan olsun, bır kere görmeyı isterim. Bir kere... Bır omür boyu bır daha pöstermesen de olur.» Mavi kayalarda su çağıldıyor. Ortalık yıldız ışığmda gündüz gıbi. Gün ne zaman battı? Yoksa daha batmadı mı? Ceren butün bır yıl her gün Halilın yolunu beklemiş, bugünü o"e ıple çekmi^tı. Bu geeenın, Hızırla llvasın bulustuklan gecenin çok kerametleri görulmus, çok hasretlik bıribınne kavuşmuştu. Yeter ki yıldızîar gözüksün... Yeter kı dalmasın bekleyen, yeter kı yüreğinden bir kdtuluk geçmesın bekleyenın. Ceren, sular, ışıklar, tepede. karşıda kararan, gittikçe de büyüyen, aydınlanan, kokulanan dagın ortasında, yalnızlıgında tepeden tırnağa istek kesılmişti. Sıcak basıyordu, delirten, ürperten, yüreğinı çarptıran .. Bütun bedenini sıcak basıyor, ateş ıçınde yanıyor, genniyordu. Durmadan gerinıyor, Halılı düşünüyordu. Tetıkteydı. Gözlerini yıldızlardan, kulağım suyun sesinden ayırmıyordu. Eti yanıyordu. Birden: «Pembe,» dedi, «ben yanıyorum » Ayağa kalktı, kayadan kayaya gitti geîdL «Ben yanıyorum, ben vanıyorum.» Hemen soyundu.. Bedeni yılchz ısığında taze, biçimli, doğurgan pırıldadı. Suya atladı Su soğuktu. Arkasından Pembe de soy.ndu, suya adadı Bir süre suda kaldı. Suyun lçlnde fırsatı fcaçıracağından korkmuyordu. Nasıl olsa »uyun durduğunu duyacaktı. Sudan çıktığında kendislni yunmus arınmıs «ayıyordu. Anadan yeni doğmuş gıbı tertemızdı Yıldızlann kavuştuğunu goreoekti. Ondan sonra da Halili istiyecekti Halil. onun kendisıni sevdiğım bılmıyordu Bunca yıl bir kere olsun durup da Halilin yüzüne bakamamıştı. Bır kere olsun onunla gözgöze gelememiştt. Halih görunce bütün bedeni C'mgışıyor, kendinden geçiyordu Gözgöze gelince coşkudan ölürum diye korkuyordu. Hahl ne bilsin. BiİMî de vüzüne bakar mı ki . Halil yakısıkll adam. Yüzüne şöyle durup da bin yıl baksan gene dovamazsın. «Onu bir kere olsun. söyle uzaktan da olsa olur, jöreyıra, sonra da öleyim Allahım.» Pemb» kız: «Ben de öleyim,» dedi. «Benim de dileğim bu.» Halil. Yusuf kadar güzeldir. Yakubun Yusufu kadar. «öyle değil ml Ceren?» Ceren içini çekti. Gökte yıldızlar durmadan oradan oraya akıyor, bazısı Aladagın üstüne sağıhyordu, Aladagın doruğu yıldız ışığından parıl panlriı. Her yıldız akışta Cerenin yüregı hop edivor akan yıldız kayıp gidinceye kadar gözlerıvle onu ızlıyordu. Yıldız yıtıp gidince de. büyük bır umutsuzluga düsüvordu. Derken batıdan ırl. dönen, tfönerken ısıkları savrulan bir yıldız çıktı, kaymağa basladı. Cerenin yüreği ağzına geldi. Yıldız bir mavilesiyor. bir turuncuya çevriliyor, dönuyor, ısıklamyor, savruluyor, gögü bir uçtan bir uca akıyordu. Derken doğudan birkaç vıldız birden koptu. ardmdan blr kume yıldız daha . Onlar da. her biri her yerden, bir ısık ocağı gıbi savruldular, Cerenin yüreği agzında, bır onu, bır onu ızlıyor. Yıldızlann ı«ı»ı suya düştü Kayalann ortasındaki Taşbuyduran. pınarı tastı. kavnadı, köpürdii. vıldıza kesti. Gökvüzü de sılme yıldıza kesti Oradan oraya binlerce vıldız durmadan kaydılar, gökvüzü yıldızdan çalkanıvordıı. Pınarın suyu yıldızdan taşmı» çalkamyordu. Binlerce yıldı? gökte. ormanda, dağda, sularda bıribirıne jrirmiş kavnaşıyordu. «Halili tsterim.» Oradan oraya binlerce kayıyorlar, uçuşuyorlar, Cerenin başı dönuyor, gözlerinin önünde yıldızlar, sular patlıyor, yıldızlar, ışıklar köpürüyor, altındaki kayalar çatırdıyordu. «Halili lsterım.» Dünyadaki bütün kanncalar, kuslar, böcekler, ağaçlar, kumlar yıldız olmuşlar uç'uşuyorlar. Bütün çiçekler, bütün insan gozleri .. «Halili isterim.» *** üslümün belı bükülmüştü. Elıeri titriyordu. Ağzında bir tek dışı bile kalrnamı?, alttan kuzu dışleri sürüyordu. Müslüm, Sazlık pınarının baştnda oturuyordu tek başına. Pınarın ıçine yıldız dolmuştu Yıldızdan taşıyordu Muslum çok acıkmıştı. Akşamdan bu yana beş keredir aptest alıyordu. Aptest alıyor, boyuna kendı kendine söyleniyordu: M A TIFFANY JONES i <3ECSıMLE(?. S£»Jl VEMSlNlLECAMA. «Vakıt erişti güzelım. Vakit erişti dünva güzelleri... Ben biliyorum. Yaşıtlarımdan hiç kımse kalmayalı yırmı yıl oluyor. Işte geldık gidıyoruz. Şen olasın Halep şehri, demışler. Şu pınar kadar, şu yıldız kadar, şu çınar ağacı kariar bile olamadık. Hay koca Hızır, hay koca Allah sız kendınızl ölmez yaptınu da benim, bızim, hepımizin suçumuz ne? lste geldim gıdiyorum. Yuz yaşadım, omrüm tamam oldu Vallahi bir göz açıp kapayıncaya kadar gççti gitti Bir göz açıp kapayıncaya kadar... Bir ancık yaşadım. işte şimdl İşte sımdl yasıyorum Selmanı Pak gıbı beni gençleştırmeni isterim Hızır gibi beni ölümsüzleştırmeni isterim. Gün bugün, dakka bu dakka . Bir ömür bir anlık soluktur Şu oluktan akan sudur. Bır an Su bır duracak. akmayacak. Ben gbkyuzune bakacağım, gökte ıkı yıldız çatışacak. tşte bütün bır omür bu bir andadır.» Bır de Lokman Hekım var. O kendl gücüyle ermiş. Blümsüz olmustur. Altmış yıl bütün yeryüzünü taş taş, ova dağ dolasmış, çıçeklerle, otlarla, bitkilerle konuşmuş, her çiçek kendini, marıfetını Lokmana söytemis Lokman da çiçeklerın dılince söyledığınj yazmıs deftertne Her çiçek bır hastalığa şıfaymış. Lokman bütün hastalıkların çıçeğıni bulmuş, bir ölümün çiçeğını bulamamış. Onu da ararmış. Duymu? ki Lokman .. Duymuş ki Lokman, olumün çıçeğı, ölümun «uyu, ölümün otu Aİadagın bir koyağında. Lokman kosmuş buraya. yurt tutmuş Aladagın ardını, koyağını. Her otlan, her çiçeklen, her suvlan, pınarlan, her böceklen, kurtlan kuşlan, karıncaylan konuşmuş Esen velle, doğan g'jnle, gelen ısıkla, yağan yağmurla konuşmus. Sonunda ölümün dermanım bulmuş. «Bu gece kavuşan yıldızlan, akarken duran suyu, uçamayan kuşu, yağamayan yagmuru. gelemeyen ısıgı goreceğım, Lokmanın ilâcından bana da veı, ya Hızır, dıyeceğlm Vermesın bakalım. Vermesm de oyunbozanlık etsın de, ben de onu Hızır gıbı bır Hi7ira benzeteyım, anasından doğduğuna doğacağına yetmış iki bin yıl pisman olsun Ermiş olduğu da, ölmezlığe durduğu da fıtil fitil burnundan gelsm.» Müslüm kardaş, tam otuz yildır her Hıdırellez gecesı sular bası, yıldızlar altı beklerim. Söylemem. söylemem, söylemern Demem, vay benim emeklerim. demem (Arkası var) be;mek uzereyken Martin bu çabayla hâkira oldu sınırlenne. Bu durumda bence en lyi» «t... En ıyısı... Maigret ancak konuşacak cesaretı zorlukla buluyordu kendınde. Nefesını tutuyordu Yuregı sıkışmıstı. Gerçeğe ıyıc« raiciaştığını hıssediyordu Martin kendı kendine mırıldandı: Evet Ne vapalım. Çaresiz bu . Çaresiz... Buna rağmen makıne gıbi »çık duran oda kapısma kadar 4ürıidü ıçerı şöyle bır baktı. Maigret, kıpırdamadan. sess:z hep bekhvordu Marrın hlçbır sev «öylemıyor âu. Karısının da sesı çıkmıvordu Ama vıne de galıba bır spvler oluvordu. Bu durum sürüp gidıyordu. Maigret sabırsızlanmaya başlamıştı. Evet.. Martin ağır ağır kendısme dönd'ü, yüzü tamamen baçka bu yüz olmuştu. Ne? (Arkan var) 35 Elini kolunu oynatırken dırseğıyle radyoya çarptı, radyo sallandı yere düsüp şangur şun gur kırıldı. Küçük memur yeniden eskl hahyle çıkıverdi ortaya: Bu radvo bin ıkı vuz frank. Kaç yıl bekledim alabılmek içın Yan odadan bir lnleme duvuldu. Martin kulağım kabarttı ama kımıld'amadı. Karınız bır şey mi ıstıyor acaba? Odaya Maıgret kalkıp baktı. Kadın hep yatıyordu. Komıser gazgöze geldi kadınla. Keskin bir zekâ mı vardı bu gözlerde, \oksa ateşten bulanmış miydı bakışları, katiyen kestirememişti. Bır sey sBylemeye çalışrnamıstı hiç. Bırakmıştı Maigre'yi çekilmesl için. Yemek odasında Martin dır«eklerinı bır konsolo<:un ü=tune davamıs, başı avuçlarınm ıçin. de burnun'in iki üç santım ö . tesindeki duvar halisma bakıyord'u. Neden Intıhar etti? Fırzedin kı meselâ o lşie. U Yazan: J V.43 Oynayaır gölgeler Sessızlık. Bır keskin cızırtı. Sert bır yanık koklisu. Martin farketmiyordu. MaıgTet: Bır çey var miydı ateşın üstünde, diye sordu. Mutfağa girdı Her yer duman içindeydı Havagazının üstundeki süt tenceresı ıvıce tasmış, nerdey«e yanıyordu Maıgrei ocagın musluğunu kapattı. Pencerevı açtı Bırcfen avluyu, Doktor Rıviere serom. lannın lâboratuvarlarını, müdürün kapınm önündekı arabasını gördu Ve burolardan vazı makinesı seslerı geliyordu. Şayet Maigret gecikıyorsa sebepsiz değildl. Martin'e sakin. GEORGES SİMENON Çeviren: . < , Fikret OBEY leşmesı, kenaislnı toparlaması içın zaman bırakıvordu Ya. vaş j'avaş piposunu doidurdu. Ocağın ustunde asılı ocak çakmağı ıle yaktı. Yemek odasına dönrfüğü1 zaman, Martin kımıldamamıştı ama biraz gevsemışti Doğrul. du ıçıni çekerek, bir mendil aradı. gürültüvle burnunu fJIdi. Sonu kötü bitecek bu ışin deSil mi. dıve basladı.. Maigret: Daha şimdiden ıkı 61ü var dedi. tki 610.Bir çaba.. Ama müthi? bir çabaydı bu« Yenidten kendini kay AYLÂK MUSA MAÇTAM ZOELJÜK
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle