Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA D U K T tCUMHÜRtîETı 15 Şubat 1971 inecek. Bak dedem, sen suya bakacaksın, ujrumadan, hiç gBzünü kırpmadan, ben yıldızlara ..» «Olur dede, hiç gözümü kırpmam.» «Keremim, yavrum, baktın ki »u sakırdayan oluk tfuruverdi, su oldu|u gıbı dondu kaldı, o zaman isteyeceksın isteyeceğini. Işte o zaman ne istersen Hızır sana verır. Suların akmadığı o an ne istersen, ne dilersen Hızır onu sana verir. Sen ne istıyeceksm dedem?» Kerem düşündü. dedesi gibi ellyle çenesinl tutamladı, düşündü: «Bilmiyorum ki, dedem,» dedi. «Hiç bilmiyorum ki... Ne isteyim acep dedem?» Haydar Usta : «Keremim,» dedi, «sen daha çok pmar, çok yıldız bekleyecek, çok dileklerde bulunacaksın, bu yıl suyun akmadığını görürsen, görür görmez, ya Hızır de, bize Çukurda kışlak, Aladağda yaylak ver de. Olur mu?» «Olur dedem. Suyun durduğunu, yıldızların kavuştuklannı görür müyüm?» «Herkes göremez yavrum. Yalnız günahsızlar, iyilik severler görür onlan. Kötü lnsanlara, kuşlara, arılara, insanlara zulüm yapanlara gözükmez onlar. Sana gözükür yavrum. Belkı bana da... Onun için obalı bana güveniyor. Beni günahsız, ermiş biliyorlar tosunum. Ermis değilim ama çok az pünahım var. Doğdum doğalı hiç bır yaratığa kötülük etmedim. Şimdiye kadar da üç kere yıldızların çakıştığını gördüm. Üç keresinde de dileğimi yerine getırdi Hızır kardaşlık.» Kerem susmuştu konuşmuyordu. Oluğun ucundan dökülen suva, suyun döküldüîfı çakıltaşlanna, çakıltaşlannın üstünde paramparça olarak ak ak köpüklenişine bakıyordu Bakıyor, çok derın djşünuyor, eyvah eyvah ki eyvah bana, dıyordu. Aradan epeyi bir süre geçti. Haydar Usta : «Neden konuşmuyorsun hay sahanım?» dedi. «Hay benim sahanım.» Kerem dalıp gitmiştL Suya, balıklara... Şu oluğun ucundan bahklar şu aşağıdaki çakıllann üstüne düşerler mıydi, düşünce de ölürler miydı? Kimbilir, dedi, kendi kendine. Düşerler, hem de ölmezler. Yoksa aşağıdaki derede balık olur muydu? Kerem suyun kokünün burada olduğu gibi, balığın kökünün de burada olduğunu sanıyordu. « Çıkan kısmın özeti *• * emirci Haydar Usta, obanın ermiş bilinen bir kişisiydi. Uznn sakab. balor kızıh, gözleri çimen yeşili bir adam. Çok üzgründü ve düşünceli. Öbasma Çukur'da kışlak, Aladağ'da da bir yaylak gerekti. Allaha kalmış bir işti bu... Fakat öfkeli görünüyordu Haydar Usta... «Yalvarmam» diyordu kendi kendine. «Mümkünatı, çaresi yok» diye de ilâve ediyordu. Sonra Oba'dan Mtisltim çıkageldi yanına. Ona göre. Haydar Usta, Hızır'dan ne isterse olurdu. Bu durumda kışlak ve yavlak için de nc lâzımsa vapmalıydı. Beriki grüçbelâ razı oldu. O gece yalvaracaktı Tannya... Fakat herkesin uyanık kalması şarth. Tek kişi uyursa. büyü bozulurdu... Hiyle yapmak, başka şey isteraek de her şeyi berbat ederdi. Böylece büyük sofra kuruldu, toy başladı. Hastalar. saynlar, çocuklar dahil herkes diz çöktü, toprağı üç kere öpüp niyaza durdu. K AVALCILAR hep bir ağızdan uzak, bin yıllık türküler çaldılar. İnsanlar gittikçe kendilerinden sıynlıp başka bir dünyaya giriyorlardı. Kavalcılarm ardmdan sazcılar çıktılar ortaya. Gönilmedik, duyulmatfık bir semah çaldılar. Hiç kimse bu semaha mumkünatı yok ayak uyduramazdı. Çünkü bu semahı, yüzünü geçmiş Koyun Dede çahyordu. Bu semahı duyunca Haydar Ustanm gözleri ısıladı. Ayağa kalktı dönmeğe başladı. Bir süre tek başına döndü. Bir dağ gibi ateş harmanınm üstüne yürüyor, ışığa gelince bütün göğsünü almış sakalı yıldır yıldır edîyordu. Sonra lnce, uzun, dal gibi, yanık, lrl gözlu, uzun laçlı bir kız çıktı ortaya. Haydar Ustayla, kendilerinden geçip döndü. ler. Sazcılara davul da katıldı, sonra kavalcılar da katıldılar. Toydakiler birer ikişer ayağa kalkıvorlar lemaha giriyorlardı. Bütün toy yediden yetmişe ayağa kalktı. Mengü başladı. Gün kavuştu. Davulcu kalabahğın ortasında cojkun bir sel gibi ateş harmanınm yöresinde dönüyordu. Renkler, ısıklar, orman, ses, sular, koyak, yıldızlar, insanlar, hısım gibi bir devinimde dönüyorlardı. . Birden tesler klrp dlye kesiliyor, kalabalık, ateş harmamnın dibine oturmuş saz çalan Koyun Dedeye, ateşe, ikisine bircfen niyaza duruyorlardı. Yatsı vakti mengü bitti. Koyun Dede uzun bir kayalığın başına çıktı. Gülbenk çekti: cAllah, Allah, Allah... Sairi Seltnan, mulke Süleyman, körolsun Mervan, yardımcımız on iki imam. Hızmatm kabul, yüzun ak olsun.» Kalabalık hep bir ağızdan : «Hızmatm kabul, yüzün ak olsun,» dedi. «Hızmatından şefaat bulasın.» Koyak yankılandı. • Şefaat bulasın.> «On iki imamın, Selmanı Pakin himmeti hazır ve nazır ola...» «Hazır ola.» \ «Ya Allah, ya Muhammed, ya AU.» ' «Ya Ali.» . «On iki imam nur oldu.» «Nur oldu.» Kalabalık costu, Uzun bir rtr* yankılandı tfünya. EFSANESİ Konu ve resim: BAŞOGLU TUHADAK1HAYALET DİŞİ BOND TİFFANY JONES GARTH GEMlVİ TEHy BÖU3EDE / 'BTtD|<5fM «Sultan Hatam sırroldu.» «Sırroldu.» «Sırn Hüda içln bağısla.» «Destimiı deman, küfrflmfiz iman, yardımcımız on Ikl Imam, on iki imamın katanndan, didarmdan ayırmasın, gerçeğe hüüüü... Gerçeğe hüüöü, gerçeğe hüüü...» Kayalıklar: «Gerçeğe hüüü,» diye inledi. Koyun Dede kayalardan ındi kalabalıga kanştı. Kısık se«iyle: «Dünyada her şey var. Ağaç, kuş, toprak, türlü kokular, nimetler... Toprak bereketli, toprakta yüz bin. bir milyon doğurganlık... Akla hayale sığmaz. Sular, yıldızlar... Hepsi de insan için yaratılmıçtır,» dedi. «Bu gece yüreğmirf iyice temizleyecek, antRcaksınız... Eğer içimizden bir ir.sanı aşağılıyorsanız, aşağılanacak insan yoktur, bunu böylece bilin. Eğer bir insan için kötülük düşünüyor^anız, kötü düşünülecek insan bu dünyaya gelmemistir, bunu böylece bilin. Dünyada kötülük yoktur. Kötülük uydurmadır. Dünyada iki türlü iyilik vardır. Işıktan blr değnek alın eünize. uzun biT rfegnek... Degneğin bir ucu çok parıltılı, blr ucu daha az panltılıdır. Iste iyilikle kötülük arasmdaki fark bu kadardır. Bunu böylece bilesiniz. Mervan kendince kötü degildi. Biz onu kötü yaptık. Bi?im kötümüzdür. Yüreğinizi bu gece «abaha kadar an tutun. Gerçeğe hüüü. dostlar... Dostluğa hüüü ..» Havdar Usta geldi, Dedeyi kucakladı, sonra onu omuzund'an Bptü. Dede güldü: «Sen de yüreğini «nt erenler,» dedi. «Bu gec« tenln gecen. Bu eece sen kurtaracaksm bu obayı.» Havdar Usta : «Ben ml kurtaracağım?» diye şaskınlıkla sordu. «Sen de ml Dede'» Dede onun elini yakalatfı, gıktı : «Hangi suyun başında sabahlayacaknn stıltanımT» «Alagözü bekleyeceğim.» «Himmetin hazır clsun.» dedi Dede, aynldılar. Ve kalabalık ağır ağır ormana. sulara, pınarlara, kavalıklara dajıldı. Bu eece bes Mayısı altı Mayısa baglavan gecedir. Bu gece denizlerin ermi>;i îlya^la, karaların ermişi Hızır bulusacaklar. Dünva kuruldugundan bu yana bu iki ermis her yıl. yılın bu gecesinde bulusurlar. Eger blr vıl buluşmayacak olsalar, denizler deniz. topraklar toprak olmaktan çıkar. Denizler d'algalanmaz, ışıklanmaz, balıklanmaz, renklenmez, kururlar. Topraklar çiçeklenmez. kuslar arılar uçmaz, ekinler yeşermez, sular akmaz, yağmurlar yağmaz. kadınlar, kı<;raklar, kurtlar kuşlar. börtü böcek, tekmil yaratık do§urmsz. Eğer onlar bulusamazlarsa... Kıyametin habercileri Hızırla llyas olacaktır. Hızırla tlyas her yıl dünyanın bir yerinde buluşurlar. Onlar o yıl hangiyerde bulusmuslaria orada bahar bir başka türlü patlar, o yıl çiçekler daha bol, daha büyük, her yılkinin birkaç misli iri açarlar. Arılar daha renkli, daha kocaman olurlar. îneklerin, kovunların sütleri daha bol. daha beslevici olur. Gök daha an, d'aha baska mavilenir. Yıldızlar daha inleçır, daha parlaklaşırlar. Saplar basakları, a*arlar çiçekleri, meyvaları götüremezler. İnsanlar o yıl daha sağlıklı olurlar, hiç hastalanmazlar. O yıl ölüm de olmaz. Ne bir ku«. ne bir karmca, ne an, ne kelebek ölür. Hızırla îlvasın bulustugu an, biri Ma*rıptan, biri Masnktaıı iki yıldız dogar, vıldızlar Hızırla fiyasın buluştuğu yerin üstüna kayarak gelirler. tam Hızırla llvas biribirlerinin elini tutarlarken, onlar da birlesirler. tek bir yıldız olurlar. Hızırla llyasm üstüne ısık olup sagılırlar. Hızırla llyasın elele tutustuğu. yıldızların gökte birleştigi an dünyada her sey durur, akar sular kirp diye oldukları yerde donmuscarfa d^ırur kalırlar, yeller esmez, denizler dalgalanmaz, yapraklar kıpırdamaz, damarlardakl kan akmaz, kuslar uçmaz, arılann kanatlan titremez. Her şey durur, hiç, hiç bir şey kıpırdamaz. Yıldızlar akmaz, ışıklar yürümez. Dünya bir an için ölür. Sonra her şey birden uyanır, dehşet bir yaşam patlar. Iste bu gece «abaha kadar İnsanlar birleşen yılchzlan gBrmek için evlerden dısarılara uğrarlar, yüksek yerlere, dam başlanna, minarelere, tepelere, daâ baslarına çıkarlar. Bir de su baslarım beklerler. Çeşmelerin, pınarların, çayların başlannı beklerler. Gözlerinî *tfda'n aylrmazlâr. Kim ki göknüzünde yıldızlann brrlestiğini gBrür, O anda ne İsterse olur. Ama ne isterse. Bir keresinde, Kul Hüseyin adır.da bir çiftçi yıldızları bekliyormuş. tki yıldızın geldiğini görmüş, yıldızlar birleşmisler, ışık olup gökten asağı süzülmüşler. Kul Hüseyin bu durumdan o kadar şaşırmış ki, ne isteyeceğinl o an bir türlü aklına getirememiş, eli ayağma, dili diline dolaşmış : «Ya Allah,» demiş. «Ya Allah, ya Hızır... Ya llyas...» Vakit geçiyor. Hemen bir şey istemeli... Hiç bir şey gelmiyor aklına. «Ya Allah, ya Hızır. ya tlyas... Şu altımdaki tepeyi al da şu ırmağın öte geçesine götür.» Asıl isteği az sonra aklına gelmis ama, çoktan is işten geçmlş. Ve Hüseyin orada, tepenin üstünde uyumuş kalmış. Sabahleyin gözünü açmış bakmış ki ne eörsün, tepeyle birlikte ırmağın öte geçesindeki tfözlükteJer. *** ATDAR Usta koyağın yamacındakl kırmızı, çakmaktası ka« vanm dibinden çıkan Alagöz oluğunun başına geldl, kepeneğini yere atıp üstüne oturdu. On iki yaşındaki torunu Keremi de yanında getirmişü. Keremi elmden tutup oturttu. Yıldızların ışığında, gecenin donuk aydınlığında kayanın oyuğuna doğru yürümüş pınarın göleğinin dibindeki çakıltaşlan parıldıyordu. Suyun yüzündeki ince halkalar kıy|larda sönüyordu. Pınarın ucuna kahn bir çam oluk oturtulmuş, uzun oluğu yosun bağlamıştı. Oluğun altı genis bir yarpuz tarlasıydı. Kırmızı, büyük, başım almış göklere gitmiş kayalık, pınarın suyu, gece, yıltfızlar, toprak yarpuz kokuyordu, Derınden, kırmızı kayalığın ta dibinden gelir gibi bir çağıltı gittikçe büyüyordu. Orman da uzaktan, yogun ujulduyordu. Çam kokusu, türlü çiçeklerin, daha yenice toprağı yarmı? otlann kokusu biribirine karışıyor, llık esen yel bir hoş, lnce, serin koku esiyordu. Kerem coşkuyla, sevinçle : «Bak dede,» diye bağırdı. «Dede bak! Suyun içine bak. Balıklar parhyor, kaçışıyorlar. Bir balık, iki balık, uç balık... Üç balık. Işıktan...» Pınarın içind'e alabalıklar biribiri ardınca uçar gibi, suyun beri kıyısından parlayıp, öte kıyısında, kırmızı kayanın oyuğun. da yitiyorlardı. Yaşlı adam hiç konuşmuyordu, dalıp gitmişti. Sonunda başmı kaldırdı : «Kerem,» dedi, «dedem,» dedi en yumuşak sesiyle. «Seni bu gece yanımda mahsustan getirdim. Dedem, bu gece, gecelerin içınde birınci gecedir. Bu gece çok şeyler olacak... Bak, dedem, bu gece Hızırlan llyas buluşacaklar. Bak, dedem, ikisi de ermiş, ölmezlere karışmış kişilerdîr. Onlar buluşmazlarsa yılda bir gün, hem de bu gece, bu dünyanın dölü, bereketi kesilir. Anladın mı dedem?» «Anladım.» dedi Kerem. «Zaten ben Hızırellezı biliyorum. Geçen yıldan da, ötekı yıllardan da...» «öyley$e bak dedem. Şu oluktaki durmadan akan IU var ya, ijte o duracak, donup kalacak. Bir de şu yücede, gün gibi, iki yıldız buluşacak... Buluşunca şimşek gibi bir ınce ışık üstümüze I H! Kışlak, yaylak lstemem, diyordu. Ben kışlak, yaylak istemem. Toprak lstemem. Ben suyun durduğunu görünce bir şahın yavrusu istenm. Onu Hızır bana getırır, beu de onu büyütürum. Ok gıbı gokyüzüne salanm, ok gıbl. O da kuşlan, kekliklen, üveyıkleri, çavuşkuşunu, ıbiliyi, «ığırcığı, ördekleri yakalar bana getirır. Tavşan rfa yakalatırım lstersem. Ama tavşan olmaz. Tavşana el sürülmez. Bir de yapalağa... Kör yapalağa... Şahin dedığın de bir küçük kuştur. Yeşıla çalan. Bır taş kadar ağır, sert. gagası uzun, çelikten. «Kerem ne düşünüyorsun?» Sesi duyunca Kerem birden irkildl. bir seyler söyledl, ne dedıği anlaşılmadı. «Anlamadım, hay Kerem,» dedi Haydar Usta. «Senln başında blr hal var.» > Kerem birden içmdekınl dışaıtya »alıverdl: «Güzel dedem,» dedi, «ben hiç bır zaman durmuş suyu, kavuşan yıldızlan göremeyeceğira Eyvah, eyvah kı eyvah, goremeyeceğim » Haydar Ust« faşkın: «Neden Kerem, yavrum, şahanım neden?» «Ben,» dedi Kerem sesı tıtriyerek, boğulurcasıra... «Ben dedem .. Ben...» Nerdeyse ağlayacaktı. Büyük bir fırsatı kaeırıvordu. Işte simdl yıllar yılı ıstediğı sahin yavrusu kendısının olacaktı Keşkı yapmasaydı o îşı. Şahın yavrusunu dedesınden ıstemistl, sana yakalanm demıştl dedest, yakalamamıştı Babasından. agasından, avcılar başı Kel Kâmıltfen, kavalcı Musacıktan tstemıstı sana bir şahin yavrusu yakalanz demijlerdı. hiç yakalamamışlardı. Otekı obanın bir Kemalı vardı. Burnu yanmış, san saçları kirpi oku gibi dimdik. lçte o Kemalin bır şahını vardı Dedesi. vüz on beş yaşındaki dedesı sarp kayalıga çıkmış da ona o sahin yavrusunu yakalayıvermiş. Kemalin sahınmın ayagının hinsinde kü. çücük blr zıl vardı fArkası var) madığımı mı sanıyorsunıız Sanıyor musunuz ki uzun süre dayanabilirim böyle bir hayaîa? öır hayara? Afflıvacak h1r vapı«t voktu Bu vüzden daha da bir çarDicı oluvordu gözvaşlan.. Sizın bunda bİT Rünahınız yok kı. Byle deîil mi? Sizin üvey oSlunuz.. Sorumlu olan siz degilsiniz. Martin komisere bakıyorrfu. Bir anda sakinleşmisti. Ama uzun sürmedi bu .. Sorumlu değilim.., Yeniden coşttı. Ama bütün efirültü patırtı benim basımda Bütün bunlan gelip burada anlatıvorsunuz. Merrilvende kiracılar van van bakıyorlar bana. Eminım ki kuskulanıvorlar su Couchef. vi benim öldürdüŞfımden Pek âlâ Byle olsun. Hem kim tem1n eder k1 «i? dahi kuskulanmıvor«unuz henden Nicin gellvorsunuz burava' Ha ha CeV «P vermivorsunuz Cesare. tini? vetmlvor cevap vermeye Daim» en zavıf olanı seçerler zaten.. Kendffffni «avTinaeak pfîctl olmavan bir stfamı.. Kanm da hasta.. Üst«>lik rar) 34 Couchet'uin vasiyeti bulundu. Servetinin üçte birini karımza bırakıvor. Nasü? Ve sicil memunı iyice afaüadı, şaşırdı, allak bullak oldu bu havadisten. Ne bıraktı bize dedinizî Servetinin üçte birini. Görünüse göre almak hemen kolay olmıyacağa benzer. Ödnci kansı berhalde karsı çıkacak buna. Çün kü o da kendisi için sadece üçte birini alacak. Sonuncu üçte bir (se başka birine bırakümif, Nine admda birine... Couchet'nin son metreslne. Neden Martin bu kadar yıkılmış görünüyordu. Yıkılmıştan da beter mahvolmustu. Sanki iylce kınlmıstı kolu kanadı. Bakışlan yere dikflmiştl, bir türlü toparUyamıyordtı kendisini. öteH haber bu kadar lyi değfl. Üvey oglunuzla ügüi. Roger fle mi? Bu sabah Pigal'de odasılım penceresinden kendisini ajağı ata rak intihar eW. Bunu duyunca kOçük Martin birden sahlandı. öfkeyle, hırsla bakıyordu Maigrefye ve baSırıyordu: Ne söylüyorsunuz siz. Delirt mtk ml ifttrorsunuz benl?. Hep Oynayan gölgeler bunlann oyun, benl konusturmak için; itiraf edin bunu. O kadar bağırmayın.. Kannız.. Vıı gellr bana.. Yalan sBylüyorsunuz» Mümkün değil söylediğiniı Tanınmu hale gelmişti. Blr anda bütün mahcubiyeti, o kadar benimsediği efendi bali uçup gitmiştL Alı al moru mor olan yüzünü, titreyen dudaklannı, havada çırpınan ellerini görmek ilginçti. Maigret: * Yemin ederim ki iki haber de doğru ve resmldir. Peki neden yaptı bunu..; Size sBylüyorum iste vallahl çı'ıfıracaeım. lyi olacak çıldırırsazn da... Zaten kanzn delırmek üzere Gördunüz Rendisini.. Bu böyle sürup gıderse ben de deüreceğim.. Hepımiz deüreceğiz» Bakışlarma hasta bir oyııaklık gelmişti Bütün kontrolünü kaybetmişti Oğlu pencereden atıyor kendisini. Sonra vasiyettj... Bütün çızeıleri gerilmişti ve birden bir aglama krizine girdi, acıkh. komik. hattâ ığrençti Rica ederim sakln olun. Bütün bır hayat... Otuz iki yıl... Her eün.. Saat dokuzdaEn küçük bir ihtar almadan.. Bütün bunlar bunun için... Rica ederim Düşünün ki kannız sİ7İ duyuyor, cok da hasta kendisi. . Ya ben? Benim hasta oU AYLÂK MUSA 1 / Su oDAKjm DASIMIKUĞIM BlkiTlM WEC VEE LSEt DCLU \T ^Sf»»^* oy