27 Nisan 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA DORT: :CUMHURÎYET 16 Ekim 1971 Bir fstanbullu'nım Omürler yolda geçiyor Nl ŞİMDEN evime âönüyoıum. Hava kararmak üzere. Gökyuzünde bulutlar var. Yağmur çiseliyor. Asfalt yol bile çamur jçinde. Kaldınmdan yiirüyorum. Kaldırunın oynak parke taşlarına bastıkça, sulu bir çamur sıçnyor paçalarıma. Ayaklarım ıslancü. Ama, ben iyimser bu Istanbul hemşehrisiyim. Alâırmıyonım. Ahşığım buna. Atatürkün İstanbul hakkındaki sozlerini ansıyorum: «İki büyük cihanın birleştiği noktada, Türk vatanının ziyneti, Türk tarihinin serveti, Türk milletinin göz bebeği Istanbul» ve ben işte bu gozbebeğinin içinde yaşıyorum. Bunun için de Tanrının mutlu kuluyum. Bu düşünceler içinde mutluyum ya, insafsız bir hızla yammdan geçen, geçerken de üstüme yolun bütün çamurlu sulanru sıçratan vasıtalara kızmıyorum. Yürüyorum. Ama niye bu kadar gürültülü bu yollar? Hani klâkson yasağı vardı? Yollar gürültülü, yollar, tıkanık. Yollar çamur. Tollar sa BÜTÜNŞEHİR HALKI, GÖZYAŞLAR1BİR BARAJDA TOPLASA İSTANAkşam olmuş... Tağrourlu bir akşam... Millet işini gücünü bitirmiş... Eve dönüp karnım doyuraeak; dinlenecek; çoluğu çocuğn ile iki lâf edecek; cereyan kesilmezse radyo dinleyecek salonda gazete okuyacak; sular akıyorsa yıkanacak... Ama bunlann tümiinu yapmak; yapabilmek için öncc Tasıta bulup eve dönmek gerekiyor. Dön; şayet dönebilirsen hemşehrim. Kızmıyorum. Ben iyimser bir İstanbul hemşehrisiyim. Alışmışım bu sahnelere. İstanbulda yaşadığım için Tanrının mutlu kuluyum. Bekleyen dervış, muradına ermiş dedıkleri, doğru. îstanbulda, her şey gibi otobüs beklemeye de alışmışımdır ben. Bir saat bekledim topu topu. Çok mu? Sıram geldi, otobüse bindim. Bir saat sonra evimdeyim. Yorgundum. Kendimi bir koltuğa atmak istedim. Kanm. ıslak elbiselerimi değiştirmeme yardım etti. Ayaklanm da çamurlanmıstı. Yıkamak istedim. Sular, gene akmıyordu. Biz, bütün îstanbul hemşehrileri, göz yaşlarımızı bir barajda toplasak, belki İstanbulun suyu bollaşır. Hıç ümit yok mu bu işlerin düzelmesıne. Var. Tünel 29 Ekimde açılıyor. Günde 40 bin kişi taşırız Tünel ile. Sonra metro yapüacak. Ne zaman? Projesi hazırlandı. Hcsabı yapıldı. 1 milyar 300 milyon liraya çıkacak. Levent • Senikapı arasında. Ama bu bir hükümet işi. Hükümet işi, politika işi. Bekliyoruz. İstanbul hemşehrisi olarak biz de bekliyoruz. Telefon kapandı. Telefon kapandığı için soramadım. Neden, elektrik ve havagazı mafcbuzlan hep ay ortalannda gelır? Çok kimse, ödeme gücünü ancak aybaşlarmda bulur. Bir de, para yatırmak için, çok sıra beklendiginl, âdeta bir 1?. kence oldugunu soramadım. Ben de buraya yazdım. BULUN SUYU BELKİ DE BOLLAŞIR mek lstiyorum. tmkânsız. Boş taksiler geçiyor önümüzden gözümüzün içine baka baka. îşaret ediyoruz, almıyor, hattâ kılını bile oynatmıyor. Trafık polisine yakınıyoruz. Onun Işl başka. Aldırmıyor. I hipsız. Akşamın bu kalabalık saatinde, trafık nerede? Yok! Yol kavşaklarında, birer trafık polisl, sağdan geçene yol veriyor, soldan geçeni durduruyor, o kadar. Dolmuşlar, gene istedikleri yerde, Istedikleri biçimde duruyor, gene, yoJu tıkayıp. arkadan gelenlerin yolunu tıkıyorlar. Ben çoğunlukla otobüse binerim. Ama bugün, otobüs durağı çok kalabalık. Yolcu kuyruğu yüz metreden fazla. Her zaman bdyle ya. Evime daha fazla geç kalmamak için. bir doîmuşa bın A R I N : Sadece bir saat AĞMÎJR yavaş yavaş şiddetleniyor. Çaresiz, otobüs durağındaki kuvruğa giriyorum. Bekliyonun. Yağmurdan ıslandım. Sular saçlanmdan aşağı damlıyor. Beküyorum. Damlalar, yüzümden boynuma doğru kayıyor. Bekliyorum. Ceketimin yakasını kaldırıyorum. Bir otobüs geliyor. Binen biniyor, kalan kalıyor. Daha bana sıra gelmesi için iki otobüs ister. Belkiyorum. Taksiler, özel arabalar geçiyor, otobüs bekliyenlenn meydana getirdiği uzun kuyrugun önünden. Sonra, resml plâkalı arabalar da geçiyor. Vali, Beledıye Başkanı, Belediye Meclisi üyeleri, öteki yetkili ve etkili kimseler. Ben bekliyonım. Sü İÇİNDE SÜYA HASRET Y INSANIAR,D(IAIAR,OLULER YAZAN : MUZAFFER HACIHASANOĞLU 10 O çantamn Içindekileri ne kadar merak etmişti: hâttâ kilidini zorlaımştı bir iki kere. •Keşke rcılnıasaydı...» demişti olup bitcnlerden sonra. İbrahim yanında yer silerken: Caferin ycdiği haltı gördün mii? demişti. Nânıussuz herif insan ekmek yediği yerden hırsızlık yapar mı? Mehmedin içinden ıslak bezi suratma çarpıvermek geçmiş, sonra hırsla döşeraeyi oğmaya dev.inı etmlşti: Cafer ölesi çocuk değildi. lâfını bi] de öle gouuş . Nasıymıs ya? Ulan, hırsız... Ötesi var mı bunun? Bi yağnışlık yaptı dlye... Sen niye japmıyon o yağnışlıpı? Mehmedin boğazına bir şey gelip takılmış, hcmen söyieyivermeyi düşündüğü şe>den vazgeçmişti; İhrahimin Hüsniyeyl banyo aralığına sıkıştırıp öptüeünu. hastahaneden ekmek, ilâç götürduğünıi biliyordu. Bırak yandığı yerde sönsün. Derdine yan IRAZ SONRA elektrikler de sondü. Hemen mumlan yaktık. Yo, derdimize yanmak için değil, büsbütün karanlıkta kalmamak için. Her zamanki gibi uzun sürdü ışıklann yanması. Telefon edip, soralım dedik. Biliyorsunuz, İstanbulda, bir yere telefon etmek de bir mesele. Çevır sesi ya geç gelir, ya yanhş numara düser. Sonunda, bir yer bulduk telefon edecek. Elektrikler ne zaman yanacak? Bifc bilmeriz. Kım bilir? Verdikleri numarayı çevirdik. Ânza ne zaman giderilecek? Ârıza. Elektrik tdaresinde değil. Ya kimde? Şehre elektrik veren merkezlerden birinde. Kim kanşır bu lşe?. Türkive Elektrik Knrumn. Biliyorsunuz, şehre elektrik kısa adı i)e T.F.K olan bu kurumdan veriliyor. Peki, Elektrik ümum Müdürlüğü olarak sızin vazifeniz ne? Komisyoncı^luk . Evet, hiz komisyoncu durumundayiz. Türkiye Elektrik ICurumunrian toptan aldığımız elektriği tstanbul abonelerine perakende olarak satanz. Yani biz vasıtayız. Bnnun için, yılda bir tnilvar 100 milyon lira öderiz, T.E.K.'e. Kazancınız ne? Kilovat haşına 11,5 kurtıştan, yılda, ortalama 155 milyon lira kazanınz. îyi, çok 1yı. Ama buna karşılık, elektriği abonenin ayağma götürüdüz. Her evde, elektrik yok ya. Gecekonduların çojrunda, Ayrıca, saat takılmasını bekleyen 16 bin abone. Neden takmıyorsunuz? Saat yok elimizde. Temln ettikce tatayornz. Bu kadar kâr ettiginize göre, bütün istekleri karşılasanız. Keşke. Hem biz elektrikten kâr ederiz ama, öteki işletmelerimizden zarar ederiz. Otobüs Işletmesi, yılda 120 milyon lira zarar eder. Cok. Pasolar. indirimli tarifeler, öğrenciler filân falan. Hepsı bundan degıl Şn dolmuşlar bir kalksa.. Ama sız, dolmuşlar varken, îstanbulun bütün yolculannı tasıyamıyorsunuz. O zaman çaresini buluruı. Nasıl? Bir kere yollar açılır. Otobüslerimiz daha çabnk gidip f«lir. Aynca takriye ederiz. Baeün elimizde 700 otobüs var. Ama ancak ortalama 450 tanesi çalışıyor. 250'si yedek parça yofeluğundan depolarda bekleyir. Yedek parça getirtsenıze Para işi, tahsis işi, zaman isi. Bize veteri kadar otobüs versinier, istanbulun taşıt işinl. en îyi şekilde hallederiz. Kaç otobüs ister? Bizim hesaplarımıza çöre 1700 otobusümüz olsun, tamam. Tıkır tıkır Alın. Paramız yok. B Trafik görevlilerinin yetersizliği sebeblyle yollar hâlâ karmakanşık; dohnuş seferleri hâlâ düzensiz; şehlr halkı da hâlâ kaldinmlarda süriim sürüm... |f l f j | | İ İ ^ f | J İ I l l | konu ve resim: AfHAN BAŞOĞLÎT| ] GÜNAHKÂR KRAÜÇE CAM YtYEN KADIN Bir gece gürültüyle uyanmışlardı. Sesler polikiliniklerin bulunduğu taraftan geliyordu. Kadın erkek sesleri birbirine karışıyor. kalın bir kadın sesi hcpsini bastınyordu: Bırakın beni! Dininizi, imanınızı... Cafer kovulduktan sonra üstündek] ranzaya Nazmi yerleşmişti. Onun pantalonunn çekip fırladığını görünce Mehmed de pesinden çitmişti. Gece bekçisi Rasim Hariciye polikilinifinin kapısını açmaya calısıyor, gececi Yusufla iki adam bir kadını banka oturtmak için uğra. sıyorlardı. Kadının oturacak hali kalmamıstı; vüzündeki boyalar birbirine karısmıs, dudak. Iarındaki kasılmalar korkunç bir şörünüm mey. dana getirmisti. Tuvaletinin üzerine bir manto atmıstı: bembeyaz, dipdiri eöriisleri mey dan. daydı. Çırpındıkça, yerlere ynvarlandıkça ba. cakları kasıklarına kadar açılmıştı. Mehmedin içi çıcıklanmış, bir tuhat olmusla. Hüsnüyenin bacaklarına benzemivordu bu kadınınkiler. Korkmus, yüziine bakamamıstı kadının; yüzünün çizgilerivie konuşuyordu san. ki; insanlara nefretten. kinden, düşmanlıktan söz ediyordu. Nazmi duramamıstı: N'oldu bana? Sarhos mu? Garson kılıklı adam elini sallamıştı: Bardak yedi, sampanya bardağı... Kadın çırpınmaya devam etmisti: Bardafınızı da, size de! Ulan nâmnssnz Hayati! Ulan götlek! Yedi silsileni . Bardak pa. rası mı istiyosunuz? Ulan biz de sizi adam bel. ledik. Tüiiü Tükürmüstü kadın.. Zorla, polikilinik masasına, götürüp yatır. mışlardı. Rasim: vn liyecek başka bir şey bularaamı? mrt demişti. Gülmüsta adamlardan biri: Eh hemi de cam yiyor bunnn gibi... Mehmed meraklannııştı: Nası yedi camı? Bardak deyince kalın bardaklar çclmisü aklına; incecik camdan bardaklar eörmemişti Mehmed. Hayati: Yedi, çıtır çıtır yedi... Nazmi: Lan, o bardaklar senln bildijin bardak. lardan defil, incecik... Kadın yeniden baçırmaya baslamıştı: Gösterecem o it ogln lte! Silsilesini . Ah anam karnım . Lan kamım yanıyor diyom si. ze... Adam vok ma burda? Adam! Melahat abla simdi doktor teliyor... Doktornnu da, seni de... Nöbetçi doktor gelmis, ona anlatmıslsrdı olanlan: Bu kadının dostn aynı barda başka bir kadını dost edinmis. o da ba aksam bısk» paralı müşterilerle alabildi^ne içmis. o sında dostn olacak herif gelmif, almıs Bteki kadını yanına, baslamıs icmeye: MelShat haber g5ndermis: «Karsımda nisbet verir jribi ba ka. rıvla içmesin. onnn canına okatamm . » dire. Gülfıvermis adam karsısındakl masadan haber gönderdifi adama: «Bi b .. bile yiyemez. elinden çeleni ardına komasın » demis: alastırmiş adam da . Delirivermis kadın. masayı darma. dafın etmis. catnr catur bardatı vemi», zor al. mışlar eiinden: airı burnn kan içinde kalmıs. Doktor muavene İçin yaklasmış. bir tekme yemişti kadından: Doknnma essojln essek! Vay karnım .. Ulan adam vok mn Içinizde? Adam! Hayati: Abla, doktor bey geldi. Bırak da m o ı . yene et*in. Kadın: Doktornna dedirtme! Gotür beni evlme.» «Essofln essek!» söıü zornna gitmisti doktorun: Kaltak! Ne vardı Içecek bn kadar? Cam vemis belki. Çornncası edepsizlik... Alın götürün. suln seyler verin. sonra gelsin yeniden görelim... Getirdikleri nbl förültfl patırtı çötörmüslerdi. Mehmed, bembeyaz gögsiinü, bacaklarını unntamamıstı kadtnın. «Demek bn kötü eanlann da dostn olnyo, dimek bnnlar da tıseanıvo » demişti. Bnnlara bağlanan erkeklere sasmıstı. Parasiyla herke. sin malıvdı bnnlar. Mehmed insanın vücudun. dan baska sevleri de olduftınnn farkındaydı belki fakat Melâhatm seveisinde. kıskanclığın. da bnnlann ovnadıîı ovunn anlavamamıştı. Geceleri tentürdivot. tuzmho. kinin. nv»cn flâcı içmis hastalar teürlerdi. Çoin çenc kız, va da kadındı bnnlann: dertleri ask üstüneydi. .^^^ (Arkası var) 110 CİHflYET Türkçesi: Şehbal AYGEN bi bir yerlere gStürecek, vok edecekti.. Görüyorsun tfeğıl mi?.. Elimizde hazır btr plân var.. Aynen uygulayacağız.. Aradaki fark sadece şundan ibaret.. Valoti benim cesedimi değil, ben onunkini ayak altın dan kaldınp uygun bir yerde ebedî uykusuna terkedeceğim. Mesele bundan İbaret.» «Peki.. Ben geldim... Büyük kapıdan girdim. Sonra ne yapacaSına?» «Ben de bu noktavı tzaha çahşıvorum sana sevgilim. Gel din, kocanı sordun.. Yok dediier.. Hemen beni «oracak<=ın.. Gösterecekler. va da bana haber verecekler. ÇUnkü «enın eelişine rastlavan dakikalarda ben salona geemis olacağım... Ne kadar basit değil mi?..» «Sonra?...» «Sonra İMmlz burava gelecegiz... SalondaM eüriiltCden uzak, isler konusunda gCrüsmek üzere. 5zel çalışma odasına kapanmı» olaca&ız «eninle... Bu gavet normal bir sey d'e»il mi?.. Sen madem Valoti'nin esisin. ben de madem ona vekâlet diyorum, tstedigimiz eibi davranmakta «erbe'tiz. Buraya eeldik m) geldik.. Koridora açilan kapıyi kilitlevip. vakit kavbetmeksizin faaliyete geçece§iz...» «Yani nasılT..» «Nasılı var mj eanım.. Ben cesedi yüklenip «Cadillac»a götüreceglm... Bir yere atıp döneceğim... Sen burada kalacak sın tabiî... Arayan soran olursa senin en 5nemli görevin, ikimizin beraber olduğu kanısını uyandırmak.. Dahill telefon mu çaldı? Beni mi 1stediler?.. Sen bir bahane bulup benim mesgul olduğumu ya da tuvalete gittiğimî sSyleyerek durumu idare edeceksin.. Sükunetle ve sogukkanlılıkla..: Buraya da her ne pahasına o . lursa olsun kimseyi sokmayacafcsm . Kazara biri eirer da senin tek basma olduSonu görürse başımıza tş çıkabilir..; Mutabık mıyız?» «Gidip selmen ne kadar sürer asaSı vukan?.» «En azından bir saat. Ama elimi çabuk tutabilirsem daha Bnce de dönerim süphesiz. B3 tün dcdiklerimi anladm degil mi?. Bir «oracaSın varsa «Or..» Helene kendini enikonu toparlamıstı Biraz öncesine kıyasla çok daha rahat, slnirlerine de hâkim eörünüyordu. «Soracak bir şey yok ama ?eytçerdekiler beni hiç bu vazivette eörmediler.. Makyajsız ve bastan «avma bir kıvafetle demek tstlyorum... Bu halde nereden ve niçin çıktıSımı sormazlar mı kendi kendilerine?»» (Arkan rar] «Eminım. Arabamı avlunun yüz metre kadar ilersine park ettim.. En musait yer O. rasıydı^ «Çok ıyi. Şimdi beni dmle.. Ama dikkatle dlnle. Biraz sonra buradan çıkıp arabana gideceksın. Sankı yenı geliyormuş gıbı büyük kapıya yanasıp, arabanı kapıdaki görevlıye teslim edeceksin.. Ne demek ıstediğimı anlıvorsun değil mi?» «Anlıyorum tabii~» cArabam teslim ettıkten sonra lokale gınp kapıcıya kocanı soracaksın.. Henüz gelmediğinı sbyleyecek sana..» «Fakat..^ «Sen beni dinle kızım.. Ko canın buraya geldiğini bir tek kişi görmedi.. Bu muhakkak. Akşam saat on bire dogru buradan ayrılırken bütün gece dönmeyecegıni açıklamış. ken. dİ5İne benim vekâlet edeceBimi de herkese sövlemisti. Ben yanındaydım. Gözlerimle gördüm, kulaklanmla duydum. Beni öldürmege daha o zamandan karar verdiği anlaşıhyor Böyle bir karara vardıgına, cinayeti de burada işlemeyi kafasma kovduğuna göre, artık lokale dönmevecegini biltîirerekten kendisine saSlam bir ortam hazırlıvor ve temize çık manın yollarım araçtınyordu..» «Demek oluyor fci...» «Lâfımı kesme yavrucu6um.. Ne diyordum Çıktı gitti İşte saat on bire doSru Sonra tıpkı senın yaptığın gibi tekrardan geldi, arabasını avlunun ötesinde bir yerlere park etti, kimseve görunmeksizin buraya girdi, beni beklemege koyuldu t«imi bîtirerek. cese. dimi de arabasına yCklediği gi TIFFANY JONES O BA&A, Ö>LE DEĞIL Mİ MENjM •yAPAC~AĞ>\ SE\/\P W Ç &İB ZAMAKl OLMAtt / p Sl'R A W İ Bir şarkı GARTH Peki sizce, ne zamana kadar sürer, bu taşıt işinin hallı? ömür boyu. Bu cevabı alınca. o sizin söylediğinız br şarkıdır diyemedım Evet, «Bir şarkısın sen ömür boyu sürecek». Demek taşıma işlenmız de bir sarkınm melodileri arasma karıştı. Peki ya havagazı, dedim. Tılda 14 milyon lira zarar eder. Kaçaklar var. tşietme ve şebeke eskj. Gene de elınizde kalıyor. Teni vatmmlar ister. Sonra borçlanmız var. Ne kadar? 600 • 700 milyon lira arasında. Hiç alacagınız yok mu? Var. Belediyeden. 82 milyon lira. Desenize sizin lsıniz de zor ı'Batak demedim. Ne de olsa. iyi kurulmuş. oldukça ıyi işleyen bir işletnv".) sız. N E KADAR tutar? Milyonlar Hayır, mîlyarlar. Buna da İETT malî gucü ile imkân
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle