Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA DÖRT= CUMHURfYET Hba, «Hem ellm, hem yt EOmden jitti da^ağuıı. Altnuşmltı oldn çağun. N'eylerim ben şimden geri?» gıbi bir dörtlüi yazılmıştı, ya da o anda bulmuş soylemişü Âşık. Sonra baston buhmdu, şilr d« yazılmadan kaldı. O geceyi düzenlemek: bır hayli yormuştu beni. Her çey üstfime yıkılmıştı. Bir yandan da soğuk algınlığı, öksürük, derken Muzaffer Tayyib'in dedigi gıbı, «Bir ikindi vakti dnrnp dnrnrken» kan ve yatak.. Bir akşarn Veysel eve geldi hasta görmeye, yukardald türkUyü söyledi. Üstümdeki umutsuzlugu alıp gotünnüş, beni yasama bagiamış tı bu rmsralar. Veysel büe bıle ml söyleaıişti bu türküyü, yoksa bir rastlantı mıydı bümem? Şu var ki ben o z&manlar Âşık'm bu şiirini bilmezdim ve Veysel ben istemeden, kendiliğınden söylemistt türküyU. Ahmet kalktı, yerini ben aldım ve Âşık"ı üzmeden boşaldıkça doldurdum kadehini. Bır ara saa bıraktı Veysel. Titreyen elleriyle cebmden mendılıni çıkardı, terini sıldi yüzünün. Şürlerıni genellikle kıvançü olduğun aalarda roı, yoksa üzgün anlannda mı yazarsın Âşık? Üzgün olduğum anlarda. tlk karunın çocnğruno yetim goynp gaçması, seferberlikte köyfin tüm delikanhları, erkekleri askere alınırken benim yaşlılar ve kadınlarnan köyde kabşım çok üzmüs idi beni o zaman. Şu şiiri vazdım: «Ne yank ki bana olmadı kısmet. Dfişmanı denize dökerken millet. Felek kırdı kolum verraedi nöbet. Kılıç vurmak için diişraan başına.» Boçuna yazmamıştı Âşık, dallar çiçek açar, Veysel dert açar diye... Âşığın istegl üzenne Hıdır Emmı aldı sazı. Hıdır Emmi koyün dedesı. Ama Sıvralanda dedeler dedelik yapamıyar. Veysel'in kişahği sUrgün etmis dedeligi. Hıdır Emmı çalıp soylerken Veli Dayı da yedeklık edıyor Turküler ıkı kişiyle soylendığınde esas sese katılana yedekçi denıyor. Aşüt'a ilk yedekçılik eden îbrahım'di.^ îlk plâklarının bazılarında Âşık Ibrahim'le birlıkte söyler turkülerini. Sonra Ibrahım öldü, yerini bır başkası aldı aynı koyden. Ama onun da adı Veysel. îki Veysel kanşmasın dıye de yedekçı Veysel'ın adı küçük Veysel yapıldı. Orta boylu, esroer, tıknazcaydı kuçuk Veysel. Uzun yıllar çocuğu gıbı baktı Veysel'e. Yemeğıni yedırdı. kadehini doldurdu, terini sildı. Yıllarca bırtıkte dolandılar kent kent, kasaba kasaba, köy köy. Bir gün küçük Veysel de, Âsık'ın deyımıyle «Bilimneyen bir dertten Rodu gitti» ve Ahmet aldı yerıni, Âşık'ın büyük oğlu. On yıldır Ahmetie dolaşu" Âşık. Ahmet'in koyde işi varsa ya Veli Dayı, ya Hıdır Emmı alır yerini. Hıdır Emmi coştu, Veli Dayı da, Turku söylemedığı zamanlar da agzı hep açık duruyor Veli Dayının ve yüzünde hep merakh, per şeye şaşan bır insapın an Iafıtnı' var. Bır yandan onları dınlıyorv bır yandan sohbet edıyorum Âşıkla. 27 Ağustos 1970 Dallar çiçek açar ¥eysel dert açar «Anlatmam derdimi dertsfc insana. Derd çekmeyen derd kıymetin bilemez. iirleri olsun, türküleri olsun, insan, anılanyla daha çok seviyor galiba. Aşık'a, «Anlatmam derdimi dertsiz insana» mısra lyla başlayan şiirini din lemek istediğimi söyledim. Titreyen elleriyle çalmaya başladı: $ Berdim bana derman imis bflmedim. Hiç bir zaman gül dikensiz olamaz.» «Gfllü yetiştirir dikenJi çalı. An her çiçekten yapıyor balı. Kisi sabır ile bulnr kemalı. Sabretmeyen maksudunu bulamaz.» «Veysel gtinler geçti yaş altmıa oldu. Döküldü yaprağıra güllerim soldu. Gemi yükiin aldı gam ile doldu. Harekete kimse mani olamaz.» Türkü onüç yıl ötelere gotürdU beni, onüç yıl genlere. Samsun öğrenci Derneğı olarak bır şiir gecesl düzenlemeye karar veıumştik Samsunda. O zamanlar toplınnsal sorunlan bümezdik. Üniverslt» öğrenci derneklerl balolar, şür gecelerl düzenlerdi bol bol. Asık Veysel, Halide Nusret, Bekir Sıtkı, Ostnan Atdlâ ve daha birkaç ozanı Sam guna götürmek gerekiyordu. Mev sım kıştı. Halıde Nusret, yaşlı ve rshatsız olduğunu, otobüsle gıdemeyeceginl soyledi. Taksl tutmalc gerekıyordu Halide Nusret ıçın. ÂşUt Veysel ve diğer ozanlar sabah otobüsle hareket ettıler Samsima. öğleden sonra ise Halide Nusret ve Jüüde Gülizarla bırlikte bir taksiyle bız yoia çıktık.. Samsunda arkadaşlar diğer ozanlan Samsun'un en lüks oteU Vidınli'ye, Âçak Veysel ve küçük; Veysel i de herhalde eski gıysilenne bakıp Uçuncil sınıf bir otele yerleşürmişler. Samsun'a vardım ki, soğuk bır odada Âsık Veysel ve küçük Veysel tırtir Utriyorlar. Vıdinli'de ağırlanması gereken biri varsa o da ilk önce Âşık Vey»el olmak gerekirdı dedim arkadaşlara ve alrp Vidinli'ye götürdüm Âşık'ı ve küçük Veysett. Bu arada bastonu kaybolmuştu Veysel'in. Bastonu yitirmenin üzuntusuyle bır şııre başlamıştı. Hatırımda iyı kalmadı ama, ga AşiK VEYSEL, ODA SINDA DtNLENtTOR... ksgıdının Ustündeki kırtnıa renk çekmiştir. Dığer renk karadır. Karayı kömürden hatırlar. Dığer tüm renklerin Ustünden geçniş, silmiş süpürmüş yıllar. Ikıncı Dunya so\ut dünyadır, karanlık dunya. Bu dunyada; «Goz ile gorulmez duyulan sesler . Şekllsiz, golgesiz canlar. nefesler.» Ozanın sanatında ve kışiiiğınde daha sğır basmaktadır bu karanlık dunva. Bir yandan Bektaşî kulturunün etkısı, bır >andan gözlerını yıtırmesıyle ıçe donuşu onu mistiküge, tasavrufa Bötürmuştür. «Her nereye baksam onu görüyom. Aynaya bakarsam beni görüyom. Tayümış damarda kanı görüyom. Yerleşmiş cesette Rİzli sır bendc.» Bu Îki dunya araamda gıdıp gıdip gelmektedir Veysel. Gıdıyorum gündüz gece şıirinde iki dunya bır araya gelmıştir: «Dönyava geldiğim anda. Yürfldüm aynı zamanda. tld ka pılı bir banda. Gidiyorum gündüz gece.» Karanlık dünyasından memnundur VeyseL Bu dünyanın değıştırılmesıni istemez. Nıtekım Göz Bankası, kurulduğunda Âşık'ın gbzlerinl açmak istemış, ama kabul etmemış bu tekJıIı VeyseL Hattâ bir de şiir yazmış bu olay ustune: «Bir küçük dünyam var içhnrie benim. Mihnetim, ziynetim bana kâfidir. GSrenler dar gör&r geniştir bana. Sohbethn, filfetim bana kâfîdir.» Veysel'in kendi dünyası dar mıdır, genış midır? Halk şiirımizin taşlama ustalanndan Tahbî Coşkun, bir gün bana; «Veysel' İn gözlerinin görmemesi bfiyük eksiklik, tasavvufa gömülmüş bu vüzden, Dünranın güzelliklerini tanısavdı daha başka yazardı siirlerini» demışti. Veysel'e de sorarsan Tahbi «şehvetperest». Veysel karanlık dünyasına çok şey borçlu olduğunu, ğözleri görseydı bir Âşık Veysel olamayacağuu sanır. Karanlık dunya mıstıkliğın yanı sıra bıreycılığe de itmiştır ozanı. Bireysel olaylann etkısıyle yazar şürlennı: İlk karısının kaçması, askere alınmaması, sıla ozlemi, bostanını su basması, parasınm çalınması, ormancılann baltasını alması gıbi... gjj Malkoçoglu konu veresim: AYHAN BAŞOGLU endülüste isyon Yarın «TANIŞTIĞIM ŞAİRLERİMİZ» MUZAFFER BUYRUKÇU Ortalık kararıyordu. Ve taman çu andaM böyiik bir mutluluğu karmakanjık edecek annesinl de getiriyordu. Gene baktı göılerine. Kararhhk sabitleşralşti »ankl. Gülümsedi. Kad riye'nin kararlı ' durumunu bozamadı bu gulümseme. Korktu. Başının belâya girdiğinl anladı ve yaptığına pisman oldu. Öptü azun nıun, «Ne olur kalk!» dedi. .Ben senin gitmenl istiyor muyum sanki? Ama annenı gelirse» Seni sevlyorum. İnan bana. Hiç aynlmak istemiyorum ama.» Kadriye, burtan Wr kalıptı tankl. Hareket etmiyor, sadeee tavana bakıyerdu. Üzerine egUdi, dudaklanndan öptü, omadarraı sıktı, sonra başını kaldırdı, «Biri geliyor galiba. Annemin ayak seslerine benziyor. Çabuk ol, cabnk!« diye bağirdı. Kadriye, birden hrladı, ayak «slertae knlak verdi. Biri ayaklanm süriiyerek geliyordn. Kapının önünde dordu. •Komşu, kontşnuu, Hacer h«nun, huuuu.» Kapıyı yummkladı bir iki kerc karsılık alamayınca döndü. •Offf!» dedi Hulki, «Ödüm patladı* Aynaya baktı. Yüzü sapsan olmuştu. Kadriye, dağılan saçlannı düzeltti, aynaya yfizünü yaklaştırdı, boyaları silinmiş, kabarmıs, yer yer çürümiı; dudaklarını gördü ve parmaklannı acıyan dudaklannın üıerinde gezdirdi. Buluzunun dügmelerinin ilikledi, pencereleri kolladı, kimseyi goretneyince kulaklannı dolduran bir nğultu, ek yerlerini kesen bir yorgunlokla çıktı, hemen çamaşır sepetine koştu ve orda korkn nçtu gitri vücudundan ve küskün bir sesle mandallan getirmesini söyledL Kadriye çıkar çıkmaz derin bir oh çekti Hulkl, yatagını bir kırışık, bir çukur kalnaytncaya kadat düzledl, yüziinü yıkadı, «açlannı taradı, jüzünü dolduran gururln bir sevlnçle kapıyı kaparta, mandallan urattı. Kadriye, srrt bir hareketie mandallan arkasını döndü. aldı. VEYSEL VE GECE Ne zaman yazarsın şilrlerini, gündüz mü, gece mı? Gece vazarım. Şundan gece razanm: Göılerimi yitirdiğim den benim bütün duvgum kulaklanmda toplanmıştır. Geceler sessiz oluyor, daha lyi kendimi dinieyebiliyonnn, daha iyi duyuyorum tabiatın sesini, daha iyi şiire verijom kendimi. Ne ganp, cimrü karanlık lçinde geçen Veysel, yine de kendı karanlığını seviyor, gece yazıyordu sıırlennı. Kendı kendine zamanı tahmm edebılir mısin? Ederim, tâbi 5 dakika, 10 dakika vanlışlıklar olabiliyor. Pekı sundi saat kaç olabilir Âşık? Onbirbuçuk felan var. Saat onıki ama. Şimdi giirültü olduğnndan, caiıp çağırdıfmuzdan izlemedim vakti. Yoksa sessizlikde olsa beç şaşmam. DİŞİ BOND &ra KAÇ vuz ÖTBDS. Hnlki, enspslne, omuzlarma, saçlanna baktı, biı «eyler söylemek istcdi ama söylerse ka\ga çıkacağını düşundü, vazgeçti, sert sert ve bu sertligl KadriyeVe do>urmak iste»ylerlr»s«ı betona, asraanın altına girdi, sandalyeye oturdu, bacak bacak üstttne attı, rakıdan bir yudum aldı, bir clgara yaktı, born çiçeklerine bakmaya başladı. Kadriye'nin ansınn yabancılaşmasına, bir tek söz söylemeden çıkıp gitmesine içeriiyordu. Sanki kendisiyle yatan başkasıydı ve sanki kendisiyle yatmak ona hiçbir şey vermemişti... Birden kafasuıa dank etti. Gerçekten de Kadriye' nin beklediğini verememlş miydi? Aceleci, heyecanlı, çok çocuk ve çok acemi mi bnbnuştn? Hayır. düşündükleri doğrn değildi. öyle olsaydı omuzlannı ısınr, «Beni yeniden yarattın Hulki, beni yeniden yarattın.» der miydi? Yooo, başka bir şey vardı bn soğuk duruşunnn altında? Belki de «Kalk» dediği için kızmıştı. BelH de durnp dinlenmeden »evişmek, «Şimdi annem gelir» sözlerini işitmek istemiyordn. Evet, «Kalk» dediği için kızmıştı ve bu söz onurur.u varaİL.mıştı. Ama ne yapabilirdi ki? Kalkmasgerekiyordn. (Arkaa rar' 1 Paradise City'nuı en dikkati çe ken özelliklerinden ve en rağbet goren atraksiyanlardan biri de akuvaryumdu. Erkek, randevu yeri olarak yu nusların bulunduğu bSuneyi ter cıh etmişti. Genç kız ise buranın, bir randevu içın hayli garip ve uygunsuz sayıiabüeceği kanısın» daydL Paradise City"yi, yaşanmaz, U hammül edilmez hale getiren turıst ve meraklı kalabalığından nefret ediyordu. Şubatm son haftası olduğu halde sıcaklar başlamıştı. Fakat ıa derecesı bunaltıcı değildi henüz. Teksasiı. New York'lu ve Güney Amerika'h altın babalan ö | len uykusunun sonrasındaki saat dörtle beş arası buraya üşüşmeyi âdct hahne getirmişlerdi. Çünkü zaman bölumün bu boşluğunda gazino kısmı açılmamıs oluyordu. Turıstler sıkıntıdan patlamamak amacı ile I05 ışıklarm aydınlattığı şeffaf mağaralara akm ediyor lardı . Dışanya kıyasla burası son derece serin oluyordu aynı zamanda . Dünyanın en büyüğü sayüan akuvaryumda da her çeşit balığı vakıiîdan izlemek müra kündü .. Kısacası eğlenceli, oyalayıcı ve saşırtıcı bir yerdi burası .. Otel ve gazino bakunından başh başma bir sükseydi... Bağıran. çagıran ve sürekli kahkahalarla gülen kalabalık arasından süzülerek yürüdü .. Yeşü gözlerinde endişeye ve çekimserlığe benzer bir îeyler vardı. Kusursuz vöcudunu sımsücı saran sade fakat çok zârif bir elbisa givmişli. Dünvaya metelik vermeksizın kıyasıya eğlenmek için her türlü çareye başvuran suratlan bu» ruş buruş altm babalannın hayran bakışları altında yürüyordu. Hepsi de söz birliği etmişçesine U a ı tarafa yönelmışlerdi... 5 " %n rada, dipte tropikal bir balık vardı... Kendi"ini alıklaçan gözlerle seyredenlere, bu da bön bön mu kabele ediyordu. Kargaşalıkta birbirlerini nasıl bulacaklardı acaba?... Âdeta mera leket kadar büvük bir oteldeydiler .. Sözleşecek bajka yer ml yoktu sanki?... Kalabalığın kesiflcîtlii yerlerde, yaçından başından utanmayan cüretkâr milyonerlerin kalçalannı ve daha bilmcm nerele TİFFANY JONES TABt'l. SEMİM UECDE U Ç BİE Ç n L/kAADtCılNl OA B İ Ü " İKİ DÜNYA îki dünyası vardır Veysel'ın. Bıri somut d'onyadır, ağacıyla, toprağıyla, taşıyla, suyuyla, ekmeğiyle. Türkiye'nin kırk kadar ilıni gezmış, dolasmıştır Âşık. Ama Sıvralandır Veysel'in s> mut dünyası. Beserek Dagıyla, Güldedesıyle, Karataşıyla Sıvralan, yayla zamanında koyunun kuzuja katıştığı, daglaruıda mor menevşe, gulierın açtığı çayırında madımak, bostanında soğan sarmısak bıten Sıvralan. Veysel gurbettedır, beşon kuruşu bır araya getırmek. muhannete muh taç olmamak için. Sılada Gülizar kadmı, sılada çoluk çocuğu bırakmıştır. Yaz gelmiş, yayla zamam da gelmiş üstelık, Sivralan'dan mektup salmış Ahmedin anası: «Teni mektup aldım jrfl] yfizln yârdan. Gözletme yollan gel devi yazmış. Sivralan köynnden bizim diyardan. Dağlar mor menevşe gül deyi yazmış.» «Beserekde lâle sümbül yürüdü. Güldedeyi çayır çimen bnrfidâ. Karataşda kar kalmadı eridi. Akar gözüm yaşı sel deyi yazmış.» «Eğlenme gurbette yayla zamanı. Mevlâyı seversen ağlatlatma beni. Benek benek mektupdadır nisam. Gözyaşım mcktupda pul deyi yazmış.» «Kokuvor burnuma Sivralan köytt. Serindir dağları soğuktur snyu. YSr mendil föndermiş yadigâr deyi. Gdzünün yaşını sil deyi yazmış.» «Veysel bu ırarbetlik kîr etti cana. Kanştır eöçünfi ulu kervana. Gun geçirip fırsat verme ıam>na. Sakın uzamasın yol deyi yazmış.» Çiçekler, allı, yeşılU, sanh, morlu renkler halay çeken kızlar gibl kol kola vermiştir Veysel'in şiirlerinde, kisi bir renk cumbUşü içınde yilzer. Oysa yedi yaşında gdzlenni yitiren ozanın belleğinde sadece ikl renk kalmıstır. Biri kırmıa. Babası nüfus kiğıdım yeni çıkarrnışfır. Kügük Veysel'in llgisinl nülus GARTH James Hadey CHASE Türkçesi Şehbal AYGEN rinl çımdiklemesl de ayrı bır dertti. Buna rağmen aldırmaksı zm, bu çeşit haltları kanştıranın kım olduğunu goımek içın arkaya dönmeksizin yoluna devam ediyordu. Burada çalışmağa baş ladığından beri alışmısh bu çeşit da\Tanışlara. Yaşlı ve zengin erkeklerin özel liklerinden biri de buydu... Tümii de şakalann bu en kabasına karşı son derece zayıftılar. Kızmıyordu artık... Aslına bakılırsa kabahatin çoğu ondaydı... Gören lerin içini gıcıklayacak kadar gü zeldi çünkü... Sade elbisesinin altında paha bîçilmez bir vücudun gizlendiği ilk bakışta anlaşılıyordn. KBrpecik, biraz nemli ve mis pibi bir vücut. Göğüslerl nasıl da dikti . Kalçalan da nasd yuvarlak. îhtiyar altın babalan. arzu ve şebvetle ürperen parmaklarını uzaUrak onu çimdiklemekte hak lıydılar muhakkak. Yüzü dc g5 renleri aptallaştıracak kadar güzeldi. Bu çeşit saldınlara uîramamalt îçin va *uratma bakılmavscak öl C.24& AYLÂK MUSA çüde çırkin olması gerekiyordu. ya da katlanacaktı. Genç kadın katlanmayı tercıh ed.jordu tabıî. Yunuslann bulunduğu bdlmeyc doğru ılerledi . Adımlarını ga yet ölçülü atıyor. çimdık meraklılarından mümkun mertebe uzak kalmaya çalışıj'ordu. Garıp şeydı doğıusu Bunca yıllık vassntiî] suresınce kalb'.nın boyle^ıne çarptığını hatırlamıyordu. Koıkuya benzer bır şc, ler kıpır dıyordu goğsunün derınliKİerınde. Hem yürüyor, hem dua edîyordu. Gozü hep ctraftîivdı Tanıdık birine rastlamaktan ödu kopuyordu Su anda, onun kımlıguü şoyle bdyle bılen buine büe tesaiuf etmemelivdı ^ksı halde sontıcun hiç iyi olmayacağını çok iyi biliyordu. Kafasını biraz çalıştırmca randevu yeri olarak buranın seç'l» mesındekı isabeti takdır etmekten kendını alamadı Yaman adamdı doğrusu Her turlu ıhtimalı önemle dıkkate almış olma hvdı Gunün bu saatınde gazınoda BÖ revli durumdakı arkadaşlarmdan hıç bırinin kalkıp akuvaryuma ınmek gibi bir hevese kapılmaya cağı muhakkaktı Sırf vakit 51durmek amacı ile turistlerin âde ta istilâ ettiği ve kendi tekellerme aldıkları los vt geniş bolaıe aslmda ruya kadar güzel olmakla beraber sünun 5u saatlerinde ger çekten çekılmez. can sıkıcı bır ver halıni ahyordu. Son bir hamle daha yaparak lc labalığı 5'ardı, .vunusların bulun duSu kısma geçtı Öbür tsraflara kıvasla gürultiı ve kar^aşalık burada bir mislı fazlavdı. Buna se yircilerin attıfı balıklan vakalayıp yutmak için suya dahp cıkan yunuslann şamatası da eklendi mi felâket oluyordu Rahat bir nefes flmak içın gözlerınizi yummalı. kulaklannızı tıkamalı, ağzımzı da alabildiğine açmalıydınız. Gosterilen bütün itinaya, titizIiğe, temiziiğe de venlen büvıik öneme rasmen bolrrele>den mut hiş bır koku yukse'tjordu Bu kolcunun boşluVta esans kolonva ve ter kokulan ile bıılesm»si ynnuctı hava nasıl da sjıriaşıvordu Dıâer bir dpyitıle aklt başmda bir insanır «ipir kr'zieri eeçirmesi. çığınndan eıV">ieı için böyle bir ver gunuT bu ^^a'ınde bıre birdi. (Arkdsı var)