Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
r SAYFA DÖRT tlsi Içinde «dfişflnme» yapabilmesidir. Böyle bir disiplin içinde çalışan akıl, blreyi, hcm özgnrlfiğun ferçek bilincine vardırır, hem de birtakım rnhsal açmazlannı çözflmlemesine jrardunı olnr. Zenin ne olduğana khnse künBeve öğretilerle reremez. Çunkü böyle bir öfretiye girmek, Zen'in yozlaşması deraektir! Blrcy, Zen'e keodi kendine yaptıği dü«ünmeierle varır. Bir başkasının şöyle düşün, bov Ie yap, demesi gibi direktifleı Zen prensiplerine aykın duşer. Bonu şöyle açıklayabiliriz: Bir başkaamdan alınan direktiflerle Zen'e girmeye uğraşan birey, ister istemez akJını bu algının dofmltnsunda çalıştınr. Oysa aklın hiçbir baskıya uğramadan çalışması, boylece sonnçlar yaratması gerekir. 12 A£ustos 1970 CUMHURİYET verd fiklr veya tahayyül birden bıre ortaya çıkıverır. Böylece birey, ÖZ'ünün derinüklerine inerek ya kendisine, ya da topluma özgü bır bılınmeyeni bir anda çözümleyebilir. Nasıl ki, mitolojide gunümüae uygun düşen nice benzerlıklenn saklı oldugu bilinen bir gerçektir. Bireyin kendinl ilkele indirgeyebilmesi, ancak ilkeli yaşamasıyla gerçeklesebüir. Bu nedenle, geçmış çağlarda «Bilge» olmuş kişıler dalma, dünya nimetlerinden uzak kalmışlar, ya dağlarda, ya herhangıbır kuytuda, yan aç, yarı tok, hattâ sefll bir halde, yalınayak, saçlan sakallanna dolasık yaşa nuşlardır. Yazımızın bu bolümünde, K«rouas, Watta, Mc Lure, Maüer, Gınzberg, Susuki glbl yazarlar tarafından yayılan v« günumüs Eatı gençliginin temel dUsUoce formu haline gelen BEATZEN'İ tanımlamaya çahsacağız. 'lerin ilk duroğı: Aytunç ALTINDAL İSTflNBüL BEATZEN BİR Hıppilerın özgürlük gibi nk sık sözünü etttkleri btr «öger kavram da BeatZen. Uzakdoğu'nun eskl djnlerinden bırl olan ZEN'in «fcmiı»mnr tanımııu blr yana bırakrp, BeatZen nasıl blr duşünce torvaadur, onu görellm. Karşımızda genç btr adam; onun yanında da üç genç kadm var. Dördü de Amerikalı. Konumuz ZEN nedir? «Ergenlik yaşıma dek her hafta ldliseye göttirüldüm. Bir takım adamlar birtakım şeyler öğrettiler bana. Hristiyan oldnğuma, dünyanın en üstün dininin bu olduğuna lnandırdılar. Aslında ailecek pek dindar «*yılmazdık, ama her pazar kiliseye gitmeyi lhmâl etmiyordak. Bu gidişlerimizde çevrenln etikisi çok olmuştur her halde. fNeyse, ergenlik yasıma gelince yaptığım ilk iş, nufus cüzdatnımdan hıristiyaa sözcüğünü «ildirmek oldu. Bonun sonucu ne oldu biliyor mosunuz? Her hafta kiliaede «İnsanları Seveceğiz» UâhİEİni hep bir ağıs dan okuyanlar, beni ltip kakmaya, sövmeye, hattâ dövmeye Evren ve Asyalı aözö Allem bfle anlsyıs göstennedi özgürlügüme. MEVLÂNAVE AMERİKA... Ondokıu yaşımaa FioridVya göç ettim. Aynı senelerde Islâmiyeti Incelemeye basiadım. Muhanuned'i, Kur'anı, Mevlâna'yı okudum. Görünüşe bakıhrsa bana killsede öğTetilenlerle, camide öğTetilecekler arasın da ban belirgin farklar vardı. ömeğüı, tsa babasız doğarken, Muhammed dört kez evleniyor, mukemmelen ticaretinl yapıyor, hem de dinî lider oUbÖiyordu. lslftmiyet daha gerçekçi gibi gö zükmeye basladı bana. On sene kadar tslâmiyeti benimsemlş olarak yasadım. Bu on sene içinde dinsizligun nedeniyle çok defa başun derde girdi. Dinsizliİi yayıyorum gerekeesiyle ordudan çıkartaldım, derlet tesek kftllerinde Ife abnmsdım. Sonra dünyayı ve gerçekleri tanımaya karar verdim. İH kez Hin distan'a gittim. Amerikalı hıristiyanlar insanlan sevdiklerini söylerler ama, Hindistan'a, îran'a, Afganistan'a hattâ Türkiye'ye yardnn ellerini uzatmayı akıllanndan geçirmezler.» ÇOK KONUŞAN BİR ADAM... Adam durmamacasma konuşuyor, biz de şu Zen'i ne zaman anlatacak djye bekliyoruz. Daha uzun uzun anlattı. Istirldyeleri canlı canh yennis, Hawal yakınlannda bir adada 9 ay ya şamış, Amerika'da Kayalık Dag İannın tepeslnde Tannyı aramıs. Tabiî Tann yokmuş görünürlerde gibi. Sonunda dayanamayıp Zen'i sorduk. Bırden suratı değiştl. Hanl iki saattir maval mı okuyoruz gıbilerden. «Zen bn iste» dedl. Yanındakl karimlftr, «ya», «ya» diye bes lanyla onayladılar. «Nasü bu?. «Bu lste. Zen psikoanalizdir. Psikolog hastasını yatırır ye «Anlatm» diye bırakır. Hasta başlar konuşmaya, doktor da yambaşında oturur sabırla bekler susmasmı. Hasta şuuraltını hiçbir baskıya sokmadan açıklar. Çflnku doktora açümakla, düşünce özçürlüğünü kısıtlayan dttrtülerden, sorumluluklardan, baskılardan, korloılardan kurtulacağına inanmıştır. En yakın larına açamadı^ı kontdan hiç tanımadıgı bir doktora açmaktan çekinmez...» VE BEATZEN ÜÇ «ZenBudısm, evrene Asyalı insaıun gözlerinden bakabilmek » (Yazar Alan W. Watts). Gunlük yaşantısının kavgasını yaşayan ınsanoğlu kendmce çok onemli saydıgı bazı sıkıntılarınuı yanısıra, ddrdüncü. beşınoi, hattâ sonuncu planlarda kalan bazı küçük sıkıntılann da içındedir. Bu geri plânlarda kalanlar nelerdir? örneğin, yeni ahnan bir çift ayakkabı, çorap, kravat, ya da silği, dolmakalem, çoktandır yenmemlş bir yemek, perhizi bozma arzusu ve benzerierl gibi ufak olaylar. Bır çift yenl ayakkabı satın alan kişi. o yeni ayakkabının, dolmakalemin, defterin sıkmtısuu da sa tm atauş olur. Satın ahmnış bu yeni syakkabıyı temiz giyebil ma arzusu, dolmakalemın mürekkep akıtmamasım dılemek gıbı. Zamanla bu ilk sıkıntılar esldyen ayakkabıyı bir yenısiyle degıştirmeye, mürekkep akıV mayan dolmakalemi daha dikkatle kullanabalmek arzulannın sıkıntılanna dönüşür. Ayakkabıyı gjydiğtmız, dolmakalemi kullanabildığımis sıirece bu önemsız nesnelerın sıkıntılannı da üstümuzde, daha doğrusu aklnnızda taşıyoruz demektir. Bu küçüoük kınıine gdre belki çok büyük sıkıntılar, aklımız. da arasıra parlapp sonen panltılar halinda yerleşürtirler. Fatalıssime Antıque (llkel Kadercilik) de bırey dünya malı denilen bu objectierden ne kadar uzak olursa Tannya yak laşması da o denll kolay olur deniyor. Bu kaderci görüşle yetlştlrilen, Nepalii, Tıbetli lamalar (Rahip) tabiîdir ki. Zen'in özüne daha çabuk gırerler. UYUŞ5IAZLIK Bir takım praşrmatist baskılar altında yasamaktan sıkılan Batının yeni kuşakJan, jönüllerince yaşayabileceklerine inandıkları ülkelere goç ediyorlar. Foto&rafta. İstanbul sokaklannda yalın ayak ve «ortla dolaşan Amerikalı gençleri görüyorsunnz. la ve bu konulann getlrdığı açmazlarla dolmuştur kl, bırey yapabılecegı gerçek duşunmenın bmde bır.ni büe yapamamaktadır. Oysa uygar kı$ınır> aklı, ükele lndirgenirse, aslında bu aklın derınliklerınde kalmış olup, bır türlü gerekli duşUnme ortamına ginlemedığı içuı varlıgıru duyuramamıs olan nica BEATZEN İKİ BeatZen'e devam. Bir Ingilia öğretmenln anlattıklan: «Zen düşünceye özgürlük tanınmasıdır. Söyle ki, aklın hiçbir baskı altında kalmadan ya da bırakümadan olanca serbes Freafcs vey» bippy denilen bazı genç Batılılann düşüncelerinın temeli sayılan BeatZen'ın uzerine yapümış bazı açıklamalar ve yazılardan ömekler verdık. Bunlan bir bütün Içinde özetlersek, BeatZen nedır sorusunu şöyle cevaplayabilinz: «Uzakdoğu dinlerinden olan ZenBudism (ya da kısaca Zen) in, günümüz BEAT gençliğince benimsenmis şekli alan Beat • Zen, AKLIN tum dıs baskılardan annarak, birtakım bilinmeyenlere varabilmek amacıyla yapacağı gerçek öıgur dusünm»* yi hazırlayan yöntemdir.» Yarın . ÇİÇEKLİ İHTÎLÂL yyyyyyyı':':'>yryryyyy'y'>yyyy^^ MİİİkOÇOglU | k n veresim: A H N B Ş Ğ T ou Y A A O n İSVflll Bir olayın başlangıcı 64 MU1AFFER «Kapıda ohıruyordum. Baktım kadın yukardan gülerek iniyor. Heyecanlandun, hemen ayağa kalk tım. Kıvtra krvıra yaklaştı, benimle eve kadar ge lir misin?' dedi. Bu soılerl duyar duymaz tepeden tırnağa titredim, gözlerira karanr gibi oldu. Yoksa yanlış mı işitiyordam. Hayu! Yuzume baygrn bay gnı bakıyor, beni bekliyordu. Hiç bir şey yapmasam bile yanında yürumem, sesini duymam, kalçalarını «eyretmem yeterdi. Idare mudurü musaade edene gelirim dedim. Ben soyledim dedi. Çıktık, kapalıçar şıya girdik. Kapalıçarjı nasıl, boyle, anababa gıinu. iğne atsan yere dujmez. Çarpmadan, birisine tosla madan j urumenin imkânı yok. Önümuzden gidenle rin, karşunızdan gelenlerin aralıklarından geçmek isterken birbirimize sokuluyoruz, orauılarımız, d lerüniz birbirine değiyor ve eUerimiz her degişte yıizume yiyecek gibi bakıyor. Bir ara elfani kıracak gibi sıktı ve bıraktı. Dort köşe oldum. Nerdeyse duşecektim. Bana ellerin ne kadar sıcak diyor, onıuı larin ne kadar geniş diyor, çok kuvvetlisin galiba diyor. Ağzımdan tek lâf çıkmıyor, gadece ağnna, gozlerine bakı>orum inek inck. Çarşıkapıya donen yol var ya, orda kalabahk anafor yapmış, kar^ıya geçmenin İmkânı yok. Ben arkasındajım... Yedl sekiz dakika o anaforun içinde yol bulduğumuı halde mahsustan dolaşıp durdnk, sonra çıktık dışarıya. Ellerim ayaklarun zangır zangır titriyor. Pazardan geçerken mala bak mala diye bağırma ya başladılar. Birisi el atmaya kalktı, arksma geç tlm kadının ve ters ters baktım, herif bozuldu. Biz nereye sokulsak hemen beşalü manav sergilerini bırakıp etrafımızı kuşahyorlar, «tyi şeftalim var abla, diyorlar, memelerine bakıyorlar, Suln kar puzum var abla» diyorlar, kalçalanna bakıyorlar. Âsahıra adamakıllı bozuldu. Ben ona batayorum dişlerimi gıcırdatıyornm, bana bakıyorum, ama on lar hiç tınmıyorlardı, herhalde beni ujak falan sanı yorlardı. Kadın, manavlarm gösterdiği bu ilgiden dort krişe, boyuna konuşuyor, boyuna gülüyor, eğt liyor. kalkıyor, bir yandan da beni dikizliyor ve yu zumü bombok gbrünre patlatıyordu kahkahayı. Ben bunlan senin bumundan getirmezsem diyorum boyuna. Patbcan aldık, bfber aldık, domates aldık, kabak aldık, iri «eftelilerden iki kilo aldık, çık tık. Of be! fHeyi ben tajıyorum. Eş«ekoğlue<şek ka rıntn öyle müşterisl var ki, Hm gorse donüp uzun uzun bakryor, ıslık çabyor, ye beni ye diyor. On lar böyle konujtukça kapalıçarşıdaki dunım gozlerl min önüne geliyor, geberiyorum. Uzatmayalnn, eve girdik, koltuğu gösterdi, otursana dedl.» «Bir dakka.» dedl İzzet, «Kıyak yerine geldtk, blrer çekelinu Bardaklannı kaJ«hrdılar. Doğan bardaktakinl bitirdl, Hulkl'nln koydufundan da bir yudum aldı, «Ne dlyordam?» dedi. BUYRUKÇU Uem vnsıccrarnıza bsfl tnuzu iz!€ymeWc^a wla \?\r Uuruldu .Tâ BEATZEN DÖRT AturablVler UolUra cldu. »tŞt BONB TİFFANY JOKIS «BeatZen veya dü«ünceyi e> gitme metodu.» (Mahareshl Yoga. Beatlesin dünyaya tanıttığı Hinüi düşüntir.) Bireyin yapmak lsteylp de, çevrenin baskısı nedeniyle yapamadığı pek çok kuçük ısteği vardır. ömeğın, caddede şarkı soyleyerek yürüyebilmek, kaldırunın kenarına oturup ıslık çalabilmek .. vb. Çevre nasıl karşılar korkusuyla, bu gibi küçük ve aslında hiçbir illegal (kanunsuz) yonü olmayan isteklerinizi gerçekleştiremezsiniz. Bu ısteklennizi tçiniza atarsıruz. Saçınızı uzatmak ister, fakat uzatamazsınız, yaJın ayak gezmek ister, fakat gezemezsiniz, cınsel tatmin yönünüzu bılir, fakat açıklayamazsınız. tçinızde bıriken bu küçük istekler, oluşum yonünde bir çıkış bulamadıklarındaa sizı daıma bunahm içinde a» ya da çok tutarlar. Oysa birey, çevresine olmasa da kendi kendısıne karşı 6zgürdür. îçinde hapsettiğı arzulannı kendine açıklamaktan çekinmemelidlr. Cinsei yönden sspık sevgl yollannı arayan birey, bu gizll arzusunu içinde hapsettıgi sürece ne özgur, ne de mutlu olabılir. Çevre böyle istiyor dlye kadınsı yapılı cinsei yükle dolu bir erkeğın, zorunlu olarak kadınlarla ilişkl kurmasını istemek onun özgürlUğünü kısıtlamaktır. Zen, içünizde biriktirdigimia isteklerimızın açıklık kazanma. sında aklımıza yon veren bır dusünce formudur. Büinçsız olarak dügümledıgimiz hislertaüzi çözecek yeterli aklî gücü hazırlar. •Kan sana otursana dedl^ d«dl lzzet. •Oturdom. Oturdum ama nasıl «tnrdugumn Mı ben, bir de Allah biliyor. Blr kapıyı açtı, girdi, ot« dan da başka blr yere girdi. Her ses beni dclirtiyor, yerimde duramıyorum kalkıyorura aturuyorum, kalkıjorum otunıyonım. Be; dakka sonra mavi blr sabahlıkla geldi bu, dudaklannı boyamış, suzgÜB suzgun bakıyor, elinde de küçuk bir tepsi var, içinde iki menta likorü. Birini bana ıuattı, birini ken dlne aldı, cigara içki içip içmedigimi sordu, arada sırada şarap içtiğimi, cigara içmedigiml soyledimBir likör daha getirdi, onu da içtim, tara kargıma geç ti oturdu ama dizlerimiz birbirine değiyor, o kadar yakınız. Nerde oturduğumuzu, kaç kardeşim olda ğunu, kızlarla gezip gezmediğimi sordu. Utanmıa gibi yaptıra, başımı onume egdim. Sen anlatmıjtın galiba, boyle azgın karılar daha hiç bir kadınla yat mamıs erkekleri görunce delirirlermi}. Niye utanı yorsunuz? Delikanlısınız, aslan gibisiniı de, yaki sıklısınız, şimdi gezmeyeceksiniz de ne raman gezeceksiniz? dedi. Ben susuyorum ve hep önüme bakı yorum. Şündiye kadar hiç bir kadınla yattınu mı dedi. Şaşırdım, hayır dedim, yalan söylüyorsunuı dedi, neyin tisrüne isterseniz yemin ede>im dedim, demek hiç bir kadınla ha? Nasıl olur? Nasıl olur? Blr baktım kadın çıldiracak, sesi değiştl, yüzü değişti, bacak hacak üstüne attı. Aklnn durdu tabi. •Ulan amma da kıyak manzara ha?» dedi lzzet, bardağındaki sarabı dikti bajına, hepsine birer cigara verdi, kafasını ileriye uzatmıs can kulağıyla dinleyen Ahmefin bumuna parmaguu bastırdı. Hulkl kafasını kurcalıyor, dün gece kendisine anlatılan hikâyenln çok başka türlü oldugunu sanı yor ama bunu da çok güzel buluyordu. «... Kan bizim dudaklara yapısıverdi, bırakmı yor bir türlü, ulan koparacak. Sanl bana dedl, öyle bir sanldım kl kemikleri çıtır çıtır etti. Birbirimid yiyecek gibi öpüşüyoruz. Karının kafası bir o tarafa gidiyor, bir bu tarafa. yanaklannı uzatıyor, boynunu uzatıyor, kulaklannı veriyor ağzrma, derken yere inelitn dedi. tndik yere. Yer de yer, o blctm. İnsanın ayaklan dizlerine kadar kayboluyor, öyle tüylü bir hah var. Birden sabahlığmı açtı. İçinde bir kambinezondan başka bir «ey yok. Geberdhn.Hepsi dalıp gitmişti. Neden sonra Doğan'ın sus roğunu anlayan tzzet, «Sonra?» dedi. «Sonran yok. Bu kadar.» dedl Doğan. «tçelim.» dedl Doğan ve bardağa uzandı. Güzel bir göz beni atb Bu deriin sevdaya sarkısı geliyordu gazinodan. Kıyıdaki bir çocuk bozuk sesiyle kahldi sarkrytu «ârkan vmrT 95 Harry'nın garip meraklan vardı. Kimsenin dlkkat etmedığı ufak tefek aynntılara bnem venrdı. ömegın kadının yanından geçerken kokuya benzer blr şey sürmediğini derbal sezmledl. Koyu yeşü kumaştan bir tayyör gıymişti.. Elbisenin son derece sık, rartf ve pahaiı olduğu da Harry'nuı gozUnden taçmıutı. Bası açıktı. Makyajın zerresl yoktu yüzünde... Eldivenll ellerinin arasında alageyik derisinden pahaiı bir çanta tutuyordu. Aynı renkte iskarpinler giymistt Harry, kendi besabına blr kadının dalma temiz ve kıvrak gıyinmestne taraftardı... Kadının kendısinden ziyade kılığı kıyafeti mühimdi ona göre. Bir anda. hemen oracıkta, ayaküstü karanra verdl... Güzel ve zevkll bir kadındı şu ziyaretçL Fakat gösterfs meraklıa degildl muhakkak. Sonra adımlannı hızlandıraraS üerledl... Gürültü yapmaksızın yürüyordu bitmez ttikenmez korldorlar boj'unca... Nizamnameye uyarak o da bütün gardiyanlar gibi lâstik topuklu pabuçlan tercüı ediyordu. Saat akşamın altısıydı. Ellrü blraz çabuk tutarsa yedide evde olabilirdı. Hem yürüyor hem düşünüyordu... ölüme mahkum bir adamın ınfaz ariîesınde bir kadın tarafından ziyaret edilmesi tuhafma gitmlşti. Ölıimtı arıfesınde bıle sayılmazdı... Eşiğtndeydı düuedüz.. Ayağının birini öbür dünyaya atmış sayılırdı şiındiden... Bu noktaya gelince Lledensfct'yi unutmaga, başka şeyler düşümneğe gayret ettı. Harry böyleydl saten... Çözümleyemediği meseieleri fazla kurcalamaz, çıkar yolu bunlan kafasının içinden çıkardığı gibi adetâ avuçlayarak uzaklara atmakta bulurdu... Kestirme bir usuldu ba.. Bahatuk veriyordu insana... Süratle şişmanlamasmdaki sebeplerdem birl de buydu muhakkak. Mary Weaver acele acele yürüyordu.. Sivri topuklan koridorun betonunda kıyametler kopanyor, sert fakat rabatsız etmeyen şuh sesler duvarlar boyunca yankılanıyordu... îkf elıyle birden kavradığı çantasmı belinin hızasınd'i tutuyordu Yuzu emkonu solgundu .. Fakat yine de tarafsızdı O andaki düşuncelennın ne olduğunu kımsecikler anlayamazdı.. tmkânsız bır seydı bu. Bır numaralı koridora açılan son kapıdan da geçmişlerdi. Mary şımdi hemen oracıkta, alnına düşen bir tutamlık beyaz meçle gardiyanın kapıyı kapamasını beklivordu. Kapının beri tarafmda Koca Sam vardı. Kasketımn sipe••!•••••: f BEATZEN BEŞ «Eğer 2000 senelik geçnıişi olan bir nuUetin çocuğu değilseniz TC onlann «tefekkür»üne girebilmek Istiyorsanız, sizlere ancak uyuşturucu maddeler yar dımcı olabilir...» (Rufus Collins. Amerikalı tanınınış bir tiyatro oyuncusu). Uygar bir kisinin aklı, çokluk. öylesine gerekslz konularO O K XOB Tarık 2. Kırbakan j UÜCUM ÜKRİ, 8AÇ re ZÜHKEVİ Bastalıklan MfitehunB tstiklttl Cad. Parmakkapı No.: 66 TEL: 44 10 73 H. L. DUGAL Türkçesi: Adnan TAHÎR rl gözlerinin nizasmdaydı... Bıyıklannnj arasuv daıı dp kehribsr ağızlık... Genç kadının girdlginl görünce askerce bir selam vererek İki adım attı. « Mis Weaver değil mi?...» Mary, sadece bası Ue evet anlamında bir lşaret yapü. « Elinizde blr vesika var mı acaba?.j « Boş ver şnndi vesikaya...» diye öbür gardiyaa söylendl. «Kapıdan ben taslira aldım, buraya kadar getirdim iste...ı Leibnitz agır ağır başmı çevirlp baktı Açık renk gözlerinde hiçbir anlam yoktu... Sonra tekrardan genç kadına dnndü: * Ehliyetiniz yanımzda mı?.. » Kalın sesiyle hecelerln Ustüne basaraktan konuşuyordu. Garıp ve nüzün dolu bir besta tesın yapıyordu insanda bu konuşma. Kadın çantasmı açtı. ehliyetinl çıkanp uzattı. Koca Sam fotoğrafı ve tarihleri itina ile in» celedi .. Sonra iade etü: « Çok teşekkür edertm...» Başmı çeririp bakrnağa bile lüoım görmeto stzin dıger garc<Iyar> seslendi: ADAM K A R OLUK'Sı YER DÖŞEMELERİ •Tünel Cad. 40/2 Tel: 44 72 96 llânolık: 8008/8112 Doktor Süreyya Atamai ALMANYA'YA TETKÎK SEYAHATİNE GİTTİ otş r A BıBI c J • • Orhan Tüsün • Saat: 1SJW17JO Samatvs Caa. No. «oo T e l : tl 75 «S