Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SATFA: ÎKÎ Cumhuriyet SKİ yapımn üst katındaki, yüksek tavanlı, kocaman odanın denize bakan penceresinden bir süre dışarısını seyretti adam. Sonra, çürümüş tahta döşeme üzerinde gezindı. Gene pencerenln yanına gidip, bu kez »ırtı pencereye dönük durdu. Demek yaıdıklanruıın hepci doğra, dedi, sandalyede saygıyla oturan kısım âmirine. Tamamen doğru efendim. Burdaki en küçük memurundan valisine kadar sorabilirsiniz. Yirmi yıllık memuriyet hayatım var ama böylesini de görmedim hiç. Deli desem değil, akıllı desem hiç değil. Ayyaşm teki. Gece gündüz içki. Yalnız içtiğiyle kalsa gene idare ederiz ama çıkarmadığı rezalet kalmadı. DairecTe olay çıkarır, lokantada olay çıkanr, yolda olay çıkanr, barda çıkanr. Şu küçücük sehirde utancımızdan doğru dürüst gezemez olduk. Çoluğuna çocuğuna da bakmaz olmuştu son günlerde. Ara sıra aramızda para toplayıp çocuklara vennesek perişan olacaklar. Alsınlar eJendim, burdan da alsınlar. (Zaten her gittiği yerde bir yıldan fazla kalmamı; ki.. Peki, dedi soruşturmayı yapaa adam. Gönderin on* ba 19 Temmuz 197& YARENLIK EHf MACİ Tarihten o E Bozuk adam Yazan : iyicene. Ağzını şapırdatıp yutkundu. Benim için ne dediklerini de söyleyim isterseniz. Sarhos bu, gece gündüz içiyor, dairede içiyor, yatakhanede içiyor, çarşıda pazards içiyor demişlerdir. Komserle barda hır çıkardı demişlerdir. Sağa sola saldırıyor demişlerdir. Belki karımla çocuklanmdan bile bahsetmişlerdir. Nahit ERUZ iki lâf ediyim dedim. Dairedekilerle konuşulup gezilmiyor ki.. Şn burona varınca baktıro, bizim Kâzını kaptan yanma toplamıg üçbeş arkadasını, bir yandan bir şeyler anlatıyor, bir yandan da atıştırıyorlar. Hani beni hepsi de sever. Balıkçısından tut bakkalına, kahvecisine, meyhanecisine varıncaya kadar. Beni görünce sevindi hepsi de, «ooo, gel AUah Son karpuz tfLTAN Reşadın en büyük oğlu Şehzade ZiyaedcHn Efendinln nikahlılanndan Ünsıyar Hanımla ana tarafından uzak bir akrabahğnm» vardı. Şehzade Naaım Efendinin de anneeidir. Çocukluğumda Saraydan yaş ve kuru meyva gelirdl blze. Hiç bir lkraımn ve hediyenin altanda kalmak istemiyen babam da bunlara mut laka bir karşılık yapardı. Ama kuş sütü dahü her seyin bol miktarda bulunduğu Saraya ne mene şey bulmalı idl ki makICEVl lbbule geçsin. Edimeli maiyet asrahim efen ffı <ft (1574 " A kerlerinden birl izin dönüsü 1650) eserinde kocaman beş tane karpuz ge«Frençe Kıratirmlşti. Iddlasına göre bunlabnın dergâhı mnallâya intisap ile iftiharların hepsi de sanydı. Içinin ren rının bâisi ne idügi tafsil olugi kesilmeden dışından belll nur» deyip bir hâdise anlatır. otmaz, derler ama kestik, ikisi Guya bir koca kalyonla Fransa de sarı çıktı. Böylelikle gerl Kıralının kızı çeyızi ile bir başka kırala gelin giderken korkalaniara karşı da emnlyet gelsanlar tarafından yakalanıp Osdi. Nadir bulunan şey olduğun manlı Padiş'ahı Ikinci Murada dan ötürü üç tanesini de Saragetırilir. Kız, güzel mi guzel, Padişah haremine alır, «feraşı ya gönderdik. Bir kaç gün son jifafla hodgam olur» ve... Fara kalfalardan blri gelip babatıh'e gebe kalır. Hıçbir zaman ma şöyle çıtaştı: Müslumanhğı da kabul etme S panmak uzere olan göz kapaklarını zorla açarak : îzin verirseniz bir bardak su içiyim, dedi. tçkiden falan değil ha ! Çok susarım nedense. Susayınca da dilim damağım kurur, zor konusurnm. Masaya tutunarak ayağa kalktı. Gömleğini, pantolomınu duzeltti. Hafif yalpa yaparak çıktı dışarı. Odaya tekrar geldiğinde daha canlıydı. Geçenlerde benim ortanca oğlandan mektup aldım. Keske almaz olaydım. Her mektup eelisinde para isterler benden. O kadar parayı nerden bnlnrnm beyim. Eh, ayda altıyüz küsnr lira alırım, bunun yarısını hemen postalanm aybası. Ama yetinmezler ki onunla. Sonra baslarlar mektup üstüne mektup göndermeye. Kızıyo Peşevî'.en P mis bu kadın ile Fransızlar, Sultan Mehmet'ten sonra ge]en Osmanlı padişahlarını Fransa kırallannın akrabalarıöTır dive iftihar ederlermiş. Peçevi bir gun gidip türbedarına sormuş. türbede her sabah Kur'an okunduğunu öğrenmiş. Tarihçi bu bahsi şöyle bitiriyor : «Bunn elçiye takrir ettim. Kail olmadı. Kâfir inadında mnsır alnp itikadından dönme Aman ne yaptuıu Hüsnü Bey, hiç Saraya «an karpnz girer ml? Nedenini sonradan öğrendik. öteden beri âdetmiş bu. Güya Padişah görür de her zaman, «llle san karpuz isterim» diye tutturursa... Bulunması güç olduğımdan Saraya sokmazlarmış. Bizlmkileri de kimse gönneden denize atıvermişler. Sandalyedeki kalktı, başıyla selâm verip geri geri odadan çıktı. Aradan beşon dakika ya geçmişti, ya geçmemişti ki odanın kapısı vuruldu. Sonra, açılan kapıdan içeriye, darraacfağınık saçlı, epeydir tıraş olmamış, gözleri içki ve uykusuzluktan kızarıp şişmiş biri girdi. Beni istemişsiniz, dedi sallanarak. Soruşturmayı yapan adam, kapıdan gireni süzdü bir süre, sonra da eliyle yer gösterdi oturması için. Şlkâyet mi ettiler beyim, gene mi sik&yet ettiler bn nas n ı s n ı herifler? Yok, dedi öteki. Şikâyet eden falan yok. Şöylt bir görüşelim dedim. Inanmadı öbürü bu sözlere. Etmişlerdir beyim, etmişlerdir. tki tane parazit var bn dairede. öteki memarlar şikâyet etmezler. Hem arkadaşım onlar benlm, hem de korkarlar hani.. Kızarmıs siş gözlerini açtı n». de burda keytediyorum. Keyl kim, biz kim? Kira veremediğimizden atmışız yatağı dairenin yatakhanesine. Para, para, para.. O zıkkımı bulsam ben de bilirim harcamasını. Mektubu açıp okuyunca tepem attı gene. Ceblerinde metelik kalmarnısmış da, yok hastalanmısmıs da, bilmem ne olmusmuş da para gönderecekmisim. Hani beyim, sağlam karakterli biri olmasam, zorla yoldan çıkartıp rüsvet yedirtecekler adama. Kafam bozuldu, ulan dedim, rüşvet de vemiyecem, size para da şöndermiyecem. Bu bozuk kafayla ne yapılır beyim? Borca içtiğim bir meyhane var postanenin yanında. Vardım oturdum. Iç AUah iç. Gecenin bir yarısını bulmuşum. Baktım ki vakit epey geçmis, çıktım meyhaneden. Dolasıp dururken ayıktım mı ne, kafam gene bozulmaya basladı. Girdi m bir yere daha. Meğer girdiğim yer barmış. Madem girdik, zararı yok dedim. Sırtımda da resmî elbise var ama olsun varsın, hepsi tanıdık nasıl olsa. Adam sustu bir süre. Gene dudaklarını yalamaya, yutkunmaya başladı. Hafif bir sesle : Bir sigara içebilir miyim? diye sordu. İç dedi, öbürü. Cebinden çıkardığı sigarayı ateşledi. Birkaç nefes derin derın çekti. Hani önce rakı içtiğim için değiştirmeyim dedim. Bir ufak da orada söyledim. Aradan yarım saat mi, yoksa bir saat mi ne eeçti. Ben gene kafam darmadağımk düşünüp dururken tepeme biri dikildi. Basımı kaldırdım baktım ki, Başkomser. «Ne var?» dedim. Bozuldu bayajı, «Xe olacak» dedi, «resmî elbiseyle bara gelinir mi ulan?» Bir «lâ havle» çektim kendi kendime. Ben belâdan kaçtıkça belâ üstiime üstüme geliyor beyim. «Git kardeşim, git» dedim, «kendi derdimiz kendimize yeter, bir de sen çıkma karşımıza.» Ama adam hömerdikçe hömeriyor. Garsonlar başımıza toplandı. berkesin gözü bizde. Unntmusum, resmî elbise üstümdeyken gelmişim. İnsanlık hali. Kuyruk acısı olmasa Başkomser de üstüme üstüme £elmezdi ama onun da derdi baska hani. Resmi elbiseyle bara firisimi fırsat bilip yüklenmek istiyor. «Git kardesim, git basımdan» dive tekrarlıyorum, garsonlar «Bırak abi» diyor, kimi müşteriler «Bu seferlik affet» diyorlar, ama onun işine çelmiyor ki.. Bir de vakamdan tutup dısan çıkarmak istemez mi? Tepem attı benim de. önümdeki sisevi kaldırdığım çibi kafasına indirdim beyim. Resmî elbiseyle geldikse yapsın muamelesini. deÇil mi ya.. Adamı onun bunun yanında rezil etraenin var mı alemi? İkinci kez su içmek için izin istedi. Bu sefer yüzünü de yıkayıp gelmişti. Bakkala kasaba borcnm varmıs, meyhaneciye varmıs onlara ne beyim. Kredimiz var ki borç veriyorlar. Bunu bile başıma kaktılar. Güya benim borçlu oldugura bakkal, meyhaneci, lokantacı onları çevirip de para istiyormus, onları sıkıstırıyormus.. Yalan beyim, hepsi yalan. Valiye vanncaya kadar bövle söylemis o âmir denen adam. Bunları duyunca bozulmaz mı insan? «Sen bana karışma kardeşim» divonım, «âmirsen dairede âmirsin, karısma bana dısarda» diyorum ama nerde onda anlayıs. Hele arasıra tnttnnnaz mı ille ailene para göndereceksin diye. Sanki benim çolnğun çocuğnn geçimi ondan sorulnyormns gibi. Ama son zamanlarda hiçbir seyime karısamaz oldnlar.. Ufak bir tartısmadan sonra olda bu. Bıktım bevim, memur oldum olalı sikâyet edilmekten kurtulamadım çitti. Emeklilifeitime bir buçuk yılım kaldı. kazasız belâsız bir doldursak da kurtulsak.. Ondan sonra ne âmiri kalır, ne memuru. Sıkıvsa o zaman da sikâyet etsinler bakalım. tzin isteyip bir sigara daha yaktı. (Resim: A. Arad) Dudaklarını ıslatıp yutkundu yeniden. Kusnr» bakmayın beyim, akşam biraz almıştım da damagım knmyup duruyor. Allahın bildiğini kulundan ne saklayım, akşam içtim, içtira ama onlann dediği gibi yatakhanede, ya da dairede defil. Nöbeti bırakınca sahilde şöyle bir tur atıyım, balıkçılarla biraşkına ft\* diye bagnştılar. Kırmadım ben de. Aha şimdi dndaklarım knruyor, damafım birbirine yapışıyor ya, işte dün akşam Kâzım kaptanların yanında aldıjım biriki kadeh rakıdan. Toksa sabah falan içmiş değilim hani Arasıra oluyor böyle beyim. Sandalyede toparlandı. Elini sakallı yüzünde gezdirdi. Karnm çoğu zaman, nlan diyonım, biz sizi boşnna mı memlekete yolladık. Birkaç dönüm ba$ bahçe var, ekin biçin, basınızı sokacak nfacık da olsa bir dam altı var oturun ama benden fazla bir sey istemeyin dedik. Devletin memarnna verdigi bu iste, boğazını sıkacak taalimiz yok ya.. Yok sanki ben onları gezmeye göndermisim, kendim BULMAC2, \wmjd Hece Bulmacası SOLDAN SAĞA: 1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 • HTtSASA saygı gerek. ŞaI yet doktor değilsek, hasta • bir dosta tavsiyelerde bulunmak hevesine asla kapılmamalıyız. Eczahaneden reçete karşılığı bir ilâç aldığınızı farzedelim. Kutunun içinden bir de tarife çıkacaktır. îlâçtan fayda umuyorsanız önce bu tarifeye inan manız şart. Yapılan açıklamaya göre şu küçücük şişenin içindeki mini mini haplar ne kucV retli şeylermiş meğer. En okur yazarların bile güçlükle hecelediği kimyevi terklpler, insanın gözünde büyüye büyüye birer mucıze oluyor. Laf olsun diye içtiğimiz maden suyunun içinde ne harikulâ de maddeler bulunduğunu hiç sorup öğrendiniz mi? Ilgili uzmanlara göre bu, su değil iksır. Bünyemizdekl her derdin de vası koyu renkli bir şişenin içine sıkıştmlmış. *** D YENİ buluşlara modern tıpta «Oligoelements» diyorlar. Kelimenın kökü Mitoloji Yunancasından alınmış. «Oligo» az demek. örneğin «Oligoemie» kansızlığı, «Oligarchie» de az kişılerın hükümranlığını ıfade ediyor. Bunun bir de psikolojil: yönü var. Bir şeyi düşünürken, bir duyguya kapıldığımız zaman, bir karar anında veya hareketa geçmek üzereyken bir takım gizlı kuvvetlerin etkisinde kaldığımız muhakkak. *** RKADAŞIN bıri vaktiyle kalbimi kırmıştı. Onu pekâlâ affedebilirdim. Fakat bu nu fırsat bilerek kendisiyle bir daha konuşmadım. Çünkü, müt hiş zaddıma giden bir huyu vardı. Beni dinlerken genzlnden garip sesler çıkanyordu. Ma. jüskül H ile M barflerini yanyana getirip okuyun... tşte böyle garip sesler. Elinde olmıyarak yapıyordu bunu tabil. Beni dinlediğini, duyduğu şeylerden hoşlandığmı belli etmek ve bana cesaret vermek için boyuna o beyin tırmalayıcı sesleri çıkardığına şüphe yoktu. Ama ben deli dlvane oluyordum. Zavallı kulaklarım... Zavallı sinirlerim... Bu, nefreti «Çoğaltıcı etki» den bir örnek. EVET... NE DIYORDUK? 1 Muallim Naci'nin kayınpederi olup, gazetesi ile Ahmet RâA A A H A N B A sün ve Hüseyin Rahmi'nin yetij BAR ÇOK DET DİN mesine imkân vermiş, halka okuE FAL FtT Ft HAY ma zevkini aşılayan yazüan, kitapları ve romanları ile (Hasan 1 İC ÎL KA KA MeUah, Hüseyin Fellah...) bir KAT KE RES LAZ büyük yazar, hoca. Kimyada siLEV Lt MAK Mİ MU lısjiirn. 2 Dominik ile paylasNAR NE Nİ SİB SU tığı ada üzerinde, zencı cumhuriyeti; TERSİ mütaallik mâSİTATÎTİ U U nâsına; Lâhza; «tklimler, Ariel, VİÇ YET. Disraeli» gıbi kitapları, Fransa, Ingütere, Amerika tarihleri ile Yukarda gördüğünüz dağınık ünlü Fransız yazan (Andre). 3 heceleri, aşağıdaki sorularm Kimyada mangenez: Bir çeşit dokarşılığı olarak bir kerede kul mino oyıınu; Türk hamamı, Bügibi lanıp numaralı çizgilere yazınız. yük odalık tablolanndaki kadını en güzel şekliyle vermiş Meydana gelecek kelimelerin sı Fransız ressaraı; îkinci Mahra ile yukandan aşağıya HCİN mut'un lâkabı. 4 Aşağılıklar; Cİ ve DÖRDÜNCÜ harflerini o Sandro on adı ile rönesans İtalkuduğunuzda, Fransız kadın ro ya'sının büyuk bir ressamı (Venüs'ün doğuşu); TERSt bir şemancı, gazeteci, elejtirici, tiyatro yin yenisinin almması için eskiyazan Sidonie Gabrielle Colette' sinin kullanılma müddeti. 5 Ma in: •Ban kadmlann giyinmesl «a deni ip; Kasabada baston; TERSt hayvan ölüsü; Avustralya'da dece erkekleri elde etmek.^ digöl. 6 TERSİ Avrupada bir dağ ye başlayan bir sözünün geri ta silsilesi; Roma İmparatorluğunun rafını bulacaksınız. hunhar hükümdarı; Bir çeşit ku 1 Alaturkada bir makam, 2 maş; Yankı. 7 TERSİ bir kutup hayvanı; Yaprakları baharlı Bir balık. 3 Kur'anda sureleri bir bitki: Saman rengi. 8 Hayteşkil eder. 4 Çaîışmaya bece dut; TERSİ kotü mânâsiyle mal; rikli iken aylâklık eden, 5 Ze Fikir, edebiyat hattâ müzik alakası az gelişmiş. 6 Kabuklu nmdaki eserleri (Emile, ilimler sanatlar hakkında..) ve papazlabir yemiş. 7 Genel. 8 Zorla ra değil, insanlara yaptığı itirafma. 9 Hırazlık. 10 Eski za ları ile dev Fransız yazan (Jean mana ait değerli e§ya. 11 Aklı Jacques). 9 Hulâgu'nun Iranfazla mânâsına. 12 Kompliman. da'kl îlhanlılar Devletinin ikinci Hani; TERSt kimyada german13 Bir minyatür üstadımız, yum; Kimyada kalsiyum; Pablo 14 Tanrıya karjı bir takım say ön adı ile hâlen 93 yaşmda viyogılı hareketlerde bulunmak. 15 lonselde büyük Ispanyol virtüozu. 10 Nevşehir'de ilçe; KimGemilerdeki sandallar. 16 Kar yada baryum; Para torbası; TERgaşalık. 17 Tanrıya inanış ve Sİ rahatlık nidası. U Valde; TERSÎ gelenek; Güzellik; Yemin; bağlanış yolları. (üç harf.) Seda. 12 Eski Yunan'm kanun 1 yapıcısı büyük düjünürü; Batı 2 müziğinde beş ses veya müzik 3 âleti için yazılmış eser; Yürürlük te olan. 13 Gök cisimleri ara4 sındaki boşluk; TERSİ ön adı 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 Azaltıcı Çoğallıcı iflâs etmek üzere. Düşünüyor taşınıyor ve çıkar yolu gazetelere bir ilân vennekte buluyor. Fakat llan stenoğraü ile yazılmıştır. Bunu gören iş adamları ve müdürler haklı bir meraka kapüıyorlar. Nedir bu acaba? Sualin cevabını ancak sekreterlen verebilir. Zaten ilânın, steno ile yaalmasından amaç, sekreterlerin dikkatini çekmekten ibaret. Patron, eşine veya metresine çiçelc gönderecekse siparişi sekreter yapacaktır. Bbylece iflâsa doğru sürüklenen mağaza, bu ilân kampanyasından sonra sağa sola çiçek yetiştiremez hale gelıyor. Bu da ilgiyi «Çoğaltıcı etki» den bir misal. *** ARtSTEKİ köprülerden birınin üstünde dilenen bir kör, kendi hesabına göre günlük kazancını bir türlü denk getiremediği için sor duruma düşmeye başlamış. Sinirleri ger gin.. Âsabı berbat. Ne yapsam, ne etsem diye homurdamp dururken aklına mükemmel bir fikir geliyor. Ertesi gun elinde baston, gözlerinde kara gözlükler, önünde çanak yine ayni yerdedir. Fakat yanıbaşmda bir tabelâ asılı. Tabelâda da şöyle bir eümle yazılı: «Yakında ilkbahar gelecek... Siz göreceksiniz ama ben hayır.» O günden sonra çanak öylesine çabuk çabuk dolmaya başlıyor ki, dilenci bunu on dakikada bir boşaltmak zorunda kalıyor. Bu da «çoğaltıcı etki». Neyi?.. Merhameti. Ne ile?... Edebiyatla. yapmaya alışmış şımank bir adam. Toplantının sonuna doğru, gözü hiç tanımadığı bir mi. safire takıhyor. Yabancmın kulaklan lüzumundan fazla büyüktür. Etrafındakl kadınlara gösteriş yapmak için fırsat kollayan kişlzade: «Şu yelken feulaklar, tabancamın kursunlarına ne güzel birer bedef olurdu!» diye bağırıyor. Yabancınm cevabı: «Yann sahitlerimle görüşebilirsiniz.» Ertesi sabah güneşle beraber kalkan Kont d'Orsay İlk ış olarak beriki hakkında seri bir tahkikat yapıyor. Meğer yabancı, Londranın en keskin ve ünlü nişancılarmdan bınymış Hemen avukatını çağınvor: «Şu yelken kulaklıva git .. Söyliyeceklerimi aynen tekrarla. «Kont d'Orsay sizinle düello etmeye hazır. Unu belki de öldüreceksiniz. Ama sizin de adımz çıkacak ve tculaklarımzdan ötürü sizinle düello etmek moda halini alacak. Ne kadar nişancı olursamz olun. günün birinde sizden daha nişancı birinin karşımza çıkmıyacağı ne malum?.j» Beriki bir an düşünüyor. Avukat yerden göğe kadar haklı... Ve vazgeçiyor çarpışmaktan. İşte ölüm korkusunu istismar yolu ile «azaltıcı etki» den faydalanmanm psikolo]ik vönü. RANSA'DA bir ağırceza mah kemesınde bir fcaatüin duruşması v'apümaktadır Müdafaa avukatmın gözü iün uyelerinden birinı nıtmuyor va reddediyor Dileğı uygun gorülmüs, fakat sanık rtne de ıdama mahtcum edilmıştir Hem de bir oy tarlîla Kısa bir süre sonra bir gazinoda avukatla bu 1ün üyesi Karşılaşıyorlar.. Ve oasüyorlar konusmaya: «Ben öteden beri idam c ^ zalarının alevhindeyim . • diyor üj'e. «O çün beni reddetmesey. riiniz lehte ov kullanacaktun. Sebep mi?. Gavet basit Mahkumlar idam edildikten sonra iüri adına cenazevi mezarlıça kadar takip etmek görevi bendedir. Buna mukabil verilen para benzin masrafım bile karşılamıyor. Zarar rivana mı acırsımz, kaybolan zamana mı?~> Edouard olup, Olympia, Kırda öğle yemeği tabloları ile çıplaklık yönünden saldınya uğranuş büyük impresyonist Fransız ressamı; TERSİ 10. asırda doğunun filozofi, tıp, müzik alanında en âlimi; Kimyada sodyum. 14 Osmanlı Devletinin kuruluıu sıralarında deniz savaşlarında ün yap raış, tzmit civarı sahilleri muhafaza şartı ile kendisine verilmış ve bunun için ince donanma kurmuş ve bu tip gemilere adı verilmış bir Türk Beyi; TERSİ Batı müziğinde sevilen kişi için yazılmış gece şarkısı. YUKARDAN AŞAĞIYA: 1 Divan şairlerimizin en eskilerinden olup, Osmanlı dilini şıire sokmuş, Bursah nam, Fatıh ve 2. Beyazıd devri kadısı şehzade hocası şair; Tarihî Me zopotamya'da Sami ve medeni bir devlet. 2 Operada ikinci kemancılıktan opera bestelerine varmış, sonradan tabiiyetine geç tiği Ingilteredeki Almira, Agrippina, Rinolda, Atalanta operalan Mesiah, Sarason, Josue orotoryaları... ile ün yapmış Saksonyalı besteci; Siyah renkli kerestesi ile bir Afrika ağacı. 3 Bir nota; Amerika Birleşik Devletlerinin bir eyaleti; TERSİ bir çiçek. 4 Bir gaz; Eski yazıda bir şekil; tğne ile ince iş 5 Vicellio ön adı ile bir Italyan ressamı; «TERSİ alaturka musikide bir ma kam. 6 Mevlevilerin dönerek yaptığı âyin; Zaman parçası; Kım yada tantal. 7 Hatırı sayılır olma; TERSİ dayanıklılık. 8 Bir hastalık; Amerika Birleşik Devletlerinde bir eyalet; TERSİ san. 9 TERSİ bir acı nidası; TERSt Claude ön adı olup, karikatürle sanata başlamış, Boudin etkisiyle boya resme gecmiş, bir tablosuna verdiği isim, dahü ol Buhnacalarm çözümü bugünkü CUMHURİYET'te duğu ekole ad olmuş. Fransız res samı; Elinden her zaman için kaza çıkabilen 10 TERSt tslâmın dört mezhebi dışındaki mezhepten; Almanyada nehir. 11 Uluslararası idareye bağlı bir Fas şehri; Alaturka musikide ma kam. 12 Fabrıkatör oğlu olup, Karl Marx ile tanıştıktan sonra tlmi sosyalizmin kurucularından olmuş bir Alman sosyoloji bilgini (Friedrich) Orta Amerika'nın doğusunda üç kısımlı adalar grupu. 13 Urla'nm ortası; TERSİ telli halk sazlarından; TERSİ kim yada berilyum. 14 TERSİ bir çeşit peynin Kasaplık hay%Tanların kol bacak ve iç organları. 15 Alın mânâsına; TERSİ 2. Dünya Savaşmda paraşütle Ingiltereye atlamış Hitlerin yardımcısı, Kimyada radyum. 16 TERSİ bir çalgı; Kimyada radon; tlk rulo fümi, sellüloit fürni imâl etmij Amerikalı sanayıci (Georg). 17 Zihni güç; Taştan askeri eski yapı; Batı Anadolu'da yiğit. 18 Evin kısımlanndan; Kur*anm kısımlan; Kimyada stronsiyum. 19 İçel'de ilçe; Alman lirizminin en büyük şairlerinden (Heinrich). 20 Ad; Eski Yunan'ın «Üiada, Odysseia» destanlan ile ünlü şairi. Bir kürk hayvanı. B P A F CİNAYET BÜLMACAS! KAATİL KİM? lı : «Yukarda portmantoda asılı, alıp jeleyim!» dedi $>eı, gırdığı arabanın içerisini incelerken delikanlının, dün akşam sınemadan döndüklerinden beri garajda olduğunu belırttiğı arabanın kilometre saati 60318'de duruyordu. Şef, gece sinemaya kim kim gıttiklerini sorunca, üvey oğul : «Teyıemin isteği ile 20,45'te evden çıktık. Yakındaki bahçe sinemasına, annem ıor yürüyebildiği için araba ile geçtik. Arabayt park edip, bilet aldık ve sinemaya geçtik birlikte.» GarajcTan çıkıp içeriye döndüler. Tam Şef, konuşmak için yaklaşırken telefon çaldı. Şef açtı. Karşıdan bir erkek sesi, ismini verdiği baldızı istedi. Sonra Şef'in sesini yabancı bulunca «Affedersiniz yanlış!» diye telefonu kapattı. Şef konuşmasını yapıp geriye döndü. Arabanın anahtarlarını odada mevcut birinin şaşkın bakışları arasında : «Arabada buldnm» rfiye masaya bıraktı ve hala hanıma döndü : «Dün gece için sSyleyeceğiaiı bir şey var mı?» Hala : «Dün gece onJar sinemaya gittikten sonra telefon çalmıştı. Açmıştım. Ağabeyimdi. lyi ki evdesin, şimdı geliyorum demişti. Birazdan kapı çahnmıştı. Taksi ile gelmiş, benden para aîarak şoföre vermişti. Sonra Para çantamı unutmusum.. diyerek odasına cıkmıştı. Aşağıya döndüğünde, sokafa çıkmadan parasını saymıştı. 540 lira kadardı. Bana borcnnn vermişti. O gittikten bir süre sonra dalmısım. Ancak sinemadan dönen arabanın ve bizimkilerin sesi ile nyanıp odama çekilmistim.» Şef, bir sigara yaktı ve kibriti cebıne koyarken aynı elle cebinden çıkardığı araba yağlama istasyonlanndan verilen, üzerinde dünkü tarlhle 60220 yazılı kartı oradakilerden birine gösterdi. «Bnnn da yok ctmeliydiniı !» cTedi. ASHİNGTONlu bir çiçekçi, bütün gayretlerıne, bütün ıyı nıyetıne ve bütün dürüstlüğüne rağmen W G EÇEN yüzyüdan bir örnek. Hotel Savoy'da resmi bir ziyafet venlıyor. Dâvetliler arasında Kont Alfred d'Orsay de var. Aklına esen her şeyı aşh adamm cesedmi, sabah saat sekizfle, Boğaz yoluna çıkan yan yollardan ıçerlerde, sapada, çalıhkta korucular bulmuştu. Şef, üzerınd'en hüviyeti ile adresi çıkan adamın dun gece saat 22'de ölduğünü yanmdaki ılgili uzmandan öğrendi. Şakağında kurşun yarası vardı. Tabancası Oradaydı. 500 lirası ile kıymetli eşyası üzerindeydi. Adrese bakarak, Levent tarafındaki bahçeli, garajlı eve vardıklarında Şef'e kapıyı adamm, sonradan emekli memur olduğunu oğrendiği, yaşlı kız kardeşi açtı. Içerde, ölen adamm şişman karısı ile bir ayağı sakat 20 yaşlarındaki üvey oğlu, genç ve süse duşkün görünüşlu baldızı bulunuyordu. Kansı, aranan kocası için : «Herhalde öğleye kadar fözükür. Dün gece saat zO'de evden aynlmıştı. Bazı kereler eski dostlınnı ziyaret edip içkiye dalıyor. Hattâ nzaktaysa gelemtyip orada geceledigi olnyor» dedi. Baldız ıse, dün telefonda konuşurken, onun, «Bu gece baska tarafa niyetliyim» demesini duydugunu ilâve etti. Şef, üvey oğulla beraber, eski bir bankacı olup mirasla halan arazileri satan ve mala mülke çeviren adamın odasına çıktıla,:. Etrafı incelerken masada gördüğü elyazılı kâğıdı delikanhya göstererek : «Ba kâğıt daha önce bnrada mıydı?» Üvey ogul, dür.den beri ilk defa buraya girdigini söyleyip «Hayır!» dlyerek kâğıda eğildi. Kâğıtta «Mutlaka mnayene olmalıyım. Şayet benden gizleniyorsa yasamam lüznmsuz» yazıyordu. Altmda da imza bulunuyordu. Delıkanlı, babalığının yazısını tanımıştı. Adamın silâha merak derecesini soran Sef, onun tabancadan nefret ettiğini öğrendi. Zaten odada böyle bir rneraka işaret eden nesneye rastlanmatnıştı. Sonra doğru aşağıya garaja indiler. Delikanlının cabahleyin yıkacTıgı ve tozunu sildiği, kapısı kilitli arabanın teyzesine ait olduğjnu dinleyen Şef, kadınm yeni boşandığını, kocasından epeyi para aldıgım öğrendi. Arabanın anahtarlarını sordu. Delikan Y Kartvizit Bulmacası ENGİN ÇELER Yukarıda kartvizitini gördügiınüz Bay, rahmetli gazetecilerimizden ve romancı Osman Cemal Kaygüı'nın bir romanına hayrandır. Eserin adı kartviziti teşkil eden harflerin arasmdadır. HA2IRLAYAN • AŞLI başlı aıle doktorumuz bize reçete yazarken, «Azal. tıcı etld» yi olduğu kadar «çoğaltıcı Ptki» vı de dıkkata almıyor ama. verdiği eski ilâçlar yenı llaçlardan belki de çok daha tavdalıdır Fakat venı ilâç lar doğradan dogruya minyemize değil psıkolonfe on açıdan ve satafatlı lâflarla lanmın da etkilediSI için ları tercib ediyoruz. Tıpkı Mrpiklerı takma, saçı oojalı. vüzü makvajlı fakat iyl tçmpsinı ve srüzel dans etmesinı bılen kadınlar eıbi. Y