Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAHtFE DÖRT 17 Haziran 1970 CUMHURİYET TATÜRK Ünıversitesi, Asîstanlar Sendikası Erzurum Şubesi'nin bildirisine karşı, Ünıversite asistanlarından ellisınin imzasını taşıyan bir bıldın yayınlamyor ve ÜNAS'a uye olan bazı asistanlar bu blldinyle sendikadan aynldıklannı, ÜNAS'ın siyaset yaptığını, ortsya koyuyor!. Elli asıstan, ÜNAS*ı protesto edıp. dığer asistanlan btrleşmeye çağırıyor.. «Peki neden ayrıldı bn elli asistan, buna neden gerek duydular?» «Ziraat Fakültesi dekanının etkisi büyüktür bu işte.. Tanninatların alınması sırasında berkes üye olmuştu sendikaya.. Oörüşlerinin sağda olduğunu da ilâvcye lüznm yok. Sorunuz, istifa edenlerin çoğu Ziraat Fakültesi asistanıdır, Ziraat Fakültesi dekamnın baskısuu hesaba katmak gerekir.» A ATATÜRK UNIVERSİTESINDE Fikret OTYAM I OLUYORS Korkunç iddiolar Yan ve fotoğraflar: versiteyl basacak.. Erzurnm IIçelerinden binlerce kişi gelecek, üniversiteyi basacak, aolcnlara aman verflmeyecek... Meseleye bir baaka açtdan da bakahm.. Ümversitede öselükle Ziraat Fakültesinde profesörier arasmda Rektörlük yüzünden anlaşmazlıklar çıkmıştır. Teni Rektörü istemeyen büyük bir çoğunluk el altındsn mucadele etmektedir. Ofrenciler ba tnü • cadeleye âlet edümektedir. Zlraat Fakültesinde yönetmelik değişiklikleri ile öğrenciler zor dunımda bırakümış, Dekan De öğTencileri karşı karşıya getirmlşlerdir. Dekan sehirdeki gerici çfiçler tarafuidan tntulmaktadır, onlarla ittlfak halindedir. Niteldm daha koltuklar yakılırken Rektör Vekili ile Ziraat Fakültesi Dekam arasmda 911 komısmamn eeçtiği iddia edflmektedir: Rektor VeldU : Vil&yete haber verelim, polis gtindersinlar. Ziraat Fakülteai Dekam: Esnaf Demeklerine haber verelim yete»!. Daha ı c a n Esnaf DerneUerinin kua zamanda binlerce aopa y&ptığun da dnydtık.. Bir de şu, merak edilecek bir konndnr.. Sınav günlerinl konuşmak için bir grup öğrend Rektör'e Kİttifl zaman, Rektfir kendilerine: «Koltuklan yakan üd plçi kendi aramzda halledeme<kniz.. Sızmle konusacak biçbtr çeyim yoktur..» Bn ve buna benzer nice sflylenti çün gün yayılmış, huzursuzlok aiabildiğine artmıştır^ Oğrenmek lizımdır, Esnaf Derneklerinin ban fljeleri köylere pittikleri zaman «Üniversitedekiler hep komünlst, en lyl yerlerde yaşayan bunlar, evlerinde sıcak olan bunlar, kaloriferleri var, elektrikleri var, her • YA KIBRIS.. YA ÖLÜM EVRtMCt gençlerin Atatürk Anıtına koyduklan siyah çelenk olayı ile 11gili, sivil komandolar ve ban çetnber sakallılann saldınsıyla çıkan olaylardan size ban çeyler anlatayım. Imam Hatip öğrencllerine, sokaklarda oynayan çocuklar da katılmıstı.. Bir ara <Ta Kıbns.. Ta ölüm» bağnsmalan işitildi. Çocuklar bu işlerin ncdenini elbette bilemiyorduO sırada bir çember M h n n m çocuklara şöyle dediği dnyuldu: P Bu Kıbns işl değü.. Kahrolsun komünistler diye begıracaksın... Arkadaslar da sSyledfler, ne hazindir ki, polis hepslne seyirci kahyoTdu.. Çoluk çocuk kendilerine yenl bir eğlence bulmuştu, ama biraz sonra nurcular işe el koydnlar. liderler çıktı, kalabalık kanalize oldu. Ortalık Lâ Uâbe illâllab.. Kahrolsun komünistleeer... bağnşmalan ile inliyordıu Üniversiteye saldın bn hava Içinde yapıldı.. Üniversiteye gelen grup bir yandan mehter marşını söylüyordu, ama marşı bilen az olacak, kalabauğın bir kısmı sadece Allahu ekber.. kısmını haykınyordu, hem de bü • yiik bir coşkunlukla!. Bir yığın »öylenti çıkıyordu.. Halk, üniversiteyi bilim yuva•ı olarak şrörmek istiyor, solcu anarsistlerin yatağı olarak görmek istemiyor, bunun için üni çeylerl var, ama slzte hîçWr şeyiıüz yok, o komurustlen çıkarın evîermden, sizler oturun, arazüer bomboş duruyor, gıdm sız ekıp biçin, işleyin..» diyorlar mı? (Daha öncelerl tark tane k o münisti kıtır kıtır kesseydilt bunlar olmazdı) diyerek halkı tahrik eden, onlara yön verdiği bilinen bir doçcnt, daha sonra kansı ve arabası ile kalabalık arasından geçerken halk kendisine, (arabalarda, lojmanlarda saltanat süren siz, güzel kanlar ile düşen kalkan sız, nımetlerinizi ellerinizden alacağız) denilmiş midir? Doçent bu sözler üzerine nasıl kaçıp gitmiştir?. Bu hareketleri sadece sağcıların marifeti olarak sürdürmenin olanağı yoktur..» • HELÂLAB PtÇ DOLU.. ÖRÜŞTCĞÜM bir profesor, gayet üzgün bır şekilde şunlan soyluyordu«Biz sık sık köylere fideriz. Bir RÜn köylerine sık sık uğradığunız ve tanıdığım bir kövlfl, nzaktan eörünen üniversite binalarmı föstererek, «Doktor beğ, şoo binalarda kominist oğlanlar, kızlarla serbestçe yatıp kalkıyormuş, helâlar düşürulen piçlerle doluymus, orayı yerle bir etmeli..» dedl. Şaşırdım..* Bir zamanlar Köy Enstitüleri İçin kaynatüan cadı kazam Erzurum'da da kaynattfıyordu.. ÜNAS'm olaylan ve idareyi kınayan bildirisi üzerlne, Tez Büro îş Sendikası Erzurum Subesl Yönetira Kurulu da bir •bıldiri yayınlayarak görtişlerini özetle şöyle açıklıyordu: «Devlet ve millet emeğl Oe buçünkü dnrmna kavuşan Atatürk Üniversitesi, şahsı manevi«inde sayın Rektör ve sayın Dekanın makamlanna karşı ya pılan şunrsnı ve ahlâksızca hareketlerini Arizive tabvalannda can veren sehitlerin torunlan olarak hiçbir zaman affetmevecektir. Çiinkü, her türlü nimetinden istifade edip yeri felince de kötü zihnijetleri ntruna yıkrp vıktıklan malın, millet malı olduğn lnancı içersüidoyiz. Bir yandan Üniverslteye polis piremez dlye yaygarayı basıp diier yandan da talebeyi hnzursuz kareketlere tesvik eden zihnlyetin karşısında Üniversitemirin emniyetini bundan böyle Üniversltenin gerçek sahipleri ve çourlu işçileri olarak üzerimize almış bulunuyoruz.» G On lkl yıl sonrm Üniverslto dı^tan da böyle mamur.man bayrağıymış gibl verfldl... Bayrağı verenler, olayın büyümesini Bnlemek amacmda olabilirler, ama kendilerine sığınan öçrencilerin bayrağını teslim, bu olmamalıydı. Olaylar bitmedi, ellerinde çlvıli sopalar, taşlar olan hemen hemen aynı grup bu sefer eçce, üniversiteye saldırdı. öğrenciler panik içinde kaldılar, neyle savunacaklar kendilerini? Olaylara aeyird kalan toplum polistnin yerini asker alıncaya kadar bu azap devam etti. Oğrencilerin sevincini görmeliydi askerler geldiği zaman Şimdi ilgilflere »orunuz Komünizm aleyhtarı kisvesi altuv da bir miting düzenlemek istenmis midir? Bu mitinge vilâyetçe izin verilmiş midir? Verildiyse kimin etkisiyle bu mitingten vaz eeçilnüstlr? Teter artık bu oyunlar. Bu memlekette yeıü Menemen olaylannı yaratacaklarını sananlar varsa İıemen açıklamah ki, fena halde yanüjyorlar.j» YARIN Olaylan bir ÜniTersite ilgilisi anlatıyor ••••••••1 8 ••••••••••••ntmarâ olayın başlangıcı MUZAFFER BUYRUKÇU Tarın mı? Bu kaçınn yann? Boynuzlo pezevenk!> dedi, iri bir yudum aldı çaydan, da. maklarını sapırdattı, «Git sen, ben çetiririm.» Arkasını döndü Doğan, çıkacakken, «Dur» dedi Falil, «Pişireyim kahvesini de götflr. Yüzünü görmek istemiyorum.» Sesinde nefretle karışık bir iğrenti vardı ve yüzü de bu nefret ve iğrentivi çofaltır biçimde kararıyordu. Kahveyi pişirirken içerdelü müşterüere Hlkmet beyi, kansınm orospuluğunu ve onun eibi içir içip para vermiyen üç kişinin daha matbaada olduğunu, çazete çıkmaya basladığı çünden beri en azrndan on muhabirin kendisine takarak k.içtıklannı. sağda solda en azmdan bin liraya yakın bir alacağı bulunduğunu. ama kimseden metelik alamadıjhnı söyledl. «Sei de verme, niye Teriyorsun?» dedl. mis çib çay koktu diyen. «Vermiyecem bundan sonra. Para pesin larmız meşin. Kahveci bize bedava vermiyor.» Kabvevi labaea, sonra da küçük bir tepsiye koydu, uzattı, «Onu bırak da gel çayım iç». Güldü, «o koca eötlü kansmı bir geceliğine bana versin, bütün hesaptanm sUerim.» Do|an, dökmemeve çahsarak kabveyl Hikmet beyin masasına bıraktı ve Hikmet bey kahveye uzanırken Halilin kansı hakkında söylediklerini düşündü. «Sabahattin ustavı yolla bana!» «Başüstüne» dedi Doean. tepslyle lndi aşağıya, kapıyı araladı ve Sabahattin ustaya Hikmet bejin kendisinl çağırdığ^m söyledi, bir koşuda karşıya seçip çavını aldı, masasına oturarak içmeye foaşladı. Yarın Hultddon frtysisml istiyeceiin: soylemişti ama yann kendisine uzak feliMirdu. Yarına kadar kimbilir neler olurdu? Belkl de Reşat bey hastaianırdı, gebnezdi gazeteye. Belki de Ankaraya giderdl. Ne yapıp yapıp bucun vermeliydi. Gözlerint üstünde dolaştırdı. Pek de kötü bulmadı. Niye üzülüyordu? Reşat bev. «Yeni elbiselerini giy de öyle gel» ml diyecekti? Dese bile yeni hiç bir seyl yoktu. Sabahattin usta, sigarasım yaktı ve ağır ağır yukanya çıktı. Şaban bir uzun hava tutturnmştil. «Kız şimdi şimdi geçer.» Kalktı, ayakyolundaki yer yer «rrt dökülmus synaya bakarak saçlanm taradı, fanilâsının kollanm kıvırdı, gülümsedi ve o gülümsemeyl bozmadan kapının önüne çıktı. Boş çay bardağım götürmevi çeçirdi ama ya kız dükkâna Birdiğinde çpçerse? Masanın üıerinde unuttuğu takvim vapraçını aldı, şiiri bir kaç kez okudu ve yaprağa bakmadan tekrarladı. Hanl ev bark hanı çoluk çocun. iısraını atladığı lçin yeniden ve çabuk çabuk fö» Rezdirdi, gözlerinl yumdu. E7berlemişti Kız, eczanenin köşesinl döndü ve bu yaaa yöneldi. Doğan birden heyecanlandı, eHerini ceplerine sokup çıkardı, saçlanm vanlardan bastırdı, söyliyeceği sözlerl hatırlamaya çalıştı ama bir teld bne voktu beüeğlnde, silinip (titmislerdl sanki. öksürdü. sesirrt kontrol ettl. Kıı, gitçide yaklastyor ve onun yaklasmasivle heyecanı büvüyor, kalbinin hızlı hızlı atışım duyuyordn. tkl m .?e öteden fax basını kaldırıp yüzüne baktl ve gülümsedi. «Günaydın» dedl Doğan. Kız karsıhk vermeden ve yüzündeH prulüm. semeyl vitirmeden yürüdtt. Doğan vüreklendl, arkasmdan se&irttl. kızın yanma sokulurken gözlerin] Cağaloğlu tarafında dolaştırdı. GSrünürde ne Reşat bey, ne de Idare mfldürü Boşnak Israail bey vardı. Rahatladı. Kızm saçlan kolonya kokuyordu. Kaşlan slyah ve kaundı. sağ yanağında mercimek büyüklüğünde bir ben vardı. «Hav* çok cüzel değü ml?» dedl gülümsiyerek ve yüzüne baktı. Böylece, blr kaç ke« konuştuktan ve amaca yakın bir yere geldikten »onra söylenmesinde sakınca olmıyan bu sözleri şimdi ansızın ağzından kaçırdıği için suçladı kendini ama gene de kızın verecpçi karşıhğı içtenlikle beklemeve basladı. Kıı karşılık vennedl, yalmz kendisine söylenenin yalan mı. yoksa gerçek ml olduğunu anlamak istercesine başını kaldınp gökyüzüno baktı ve taze günesle, arkasındaki derin maviliğl gördü, basmı indlrmeden gülümsedi Doğan, «Size öyle alıştım ıd, biraz gecikseniz heyecanlaniTorum» dedl. Sesi şimdi daha düzgündü ve etkiliydl Bu sesin ulaştıeı bir kızın kendisine ilgisiz kalması olanaksizdı Epev denemlşH çünkü. Nitekim kız da ansızın basırı çevirdl ve doğrudan doğruva gözlerinin içine, aşağı yukan kendisinin de ayni duygular içinde olduğunu duyurmak İ3tlyen blr anlamla baktı. Doğan, sevindl ve kendine güveni çoğaldı. Kız, bu sevimll, aydınlık ve kendisinden daha güzel olan delikanlıyı ilk Rördüp gün beğenmiş, dgilenmişti. Hattâ o kadar çok ilgilenmis, şu günlerde vaşamakta olduğu olavlann arasında ona n kadar Bnemll bir yer vermisti ki llk düşündü£ü oydu. her verde ve ber sözden, her görOntüden, her davranıştan sonra onun yuvarlak, çlzgisiz yüzü beliriyordu g5zlerinin önünde... •'(Arkası var) CEMSUIÎAK • BtR BİLDİRt DAHA.. DİŞİ BOND »ÜFSTTtSİ BEOOe MO TIFFANY JONES BU OTEUDE, KİMSS.t LATTIM S O M , COK O.DU, ts GARTH TNl SENDtKA bir bildiri daha yayınlayıp uyansıta şu sözlerle yapraaktadır: « . Ve hepsinden mühim olarak Erzurnmlu şehit dedelertnin kemikleri üzerine saraylar, villâlar kondurtma müsaadesini feda etmiştir. Talnız ve yalmz Palandökenlerin eteğinde kurulan irfan ocağı uğruna.. Fakat ne olduklan, kimin hesabına çalıştıkları ve emirlerini nereden aldjklan Erzumtnlu tarafından pyet iyi bilinen bir »• v vuç zibidi güruhu Müslüman pazarında domuz eti satarcasına. her yerde yaptıklarını Erzurumumuzda da japmaya kalkışmış \e bu kadar fcdakârlık neticesi kazanılan irfan ocağırun şerefli idarecüerinin makamına hakaret edip, koltuklaruu yakma küstahlıfına prişmişlcrdir. Aslında o yanıp kül olan bir deri parçası olmayıp, bu beldenin banlsi olan Ahmet Muhtarlann. Kâzım Karabckirlerin, Nene Hatunların kemikleridir. Her sabah üzerlerinden «Allahu Ekber» nidalan yflkselen I.ala Pasalann, Gürcu Kapüarın, Derviş Ajralann minareleridir. Asırlardır Moskof hıncı ile Dadaş kalblerinde yanıp tu ^••••••••••••••••••••••••••••ı tuşan o kutsi ruhtur bu yakılan.. Dadaş ruhnmnzun bütün hın 39 cı ile ve bütün pervasızlıfımızla o malutn soysuz sürüye de« Avukat Liedenskî. Söz sırası sizde. Duruj riz ki, biz Erzurumlnlar bütün mava başlamış bulunuyoruz. Bu vesileyle bir açıkhıncımızı burnnnjuzun dibinde lama yapraak ihtiyacını duyuyorsanız sayet, kohomurdavan Moskof ayılan nu^abılırsiniz...» icin saklıyoruz. Bir daha MüsHemen ayağa kalkıyorum: lüman pazanmızda domnz eti « Yuksek mahkemenizin müsaadesiyle, biz, Eatmak kustahlığına kallaşmasavunucu olarak soz hakkımızı daha sonra kulyinıı. Aksi halde efendilerinize lanrıak arzusundayız...» 8akladıgımızı sizlere harcama Ortada bir oyun, bir de oyuna getirümek ismecburiyetinde kalınz . » tenen adam var. Sonuna kadar oynayacağırn bu Ne var ki o hınç, biraz kulojiinıj .. lanılmıştır Erzurum'da.. FavoYargıç, ağır bir baş hareketiyle teklifiıni onay nsi uzun hıçbir bğrenci Erzulıyor. Sonra da bakışları üe Fletcher'den yana rum'da dolaşamaz olmuştur.. donuyor: Kızdığınız birisine «Furun ko« Şahidinizi çağırabilirsiniz.» ministeee.» demek yeter artar duruma gelmıştır. Cesaret edıp Sayın Başsavcı, seri davranışlarla önündeki çehre gire'büen ogrencüer sopakâğıtları karıştınyor... Ve doğruluyor^ Çehresıdan geçırilmektedir. nm butün guzellıği, bünyesinın de bütün heybetıyle... «Ağabev, geçenlerde bir adam « Ük tanığımız doktor Homer Brisford.» bisikletiyle giderken bir gence İzin verırsemz kendısini çağıracağız.> çarptı, çarpan suçluydu, kendi Cmayetın ortaya çıkmasmdan heraen sonra de anlamıs olacak ki, (bu koFilıpin'lı uşak Ben'ın olay yerine telefonla çağırmünisttir) deyiverince nereden dığı doktor Homer işte.. çıktılar bilimnez, bir yığm genç Allmış yaşında>inış... Ama oldujundan fazla ihtiyar çullandılar delikanlıran gösterıyor, konuşurken de hecelerin üstunde lüüıerine, yer misin, yemez mizumundan fazla duruyor... Dıkkati çeken özelsin. O sırada birkaç assubay liklerinden bırı de dilindeki Baüh vurgu. geçiyordu. delikanlıyı zor aldıSırtında gri bır elbise var™ Güzel dikümif. lar ellerint'en.» Ceketınin sol yakasından göğüs cebine inen saat tlginç öyküler anlatılıyordu kordonu altın.. dayak üstune . Assubaylarla baDazlak kafalı kâtibin dazlak kafası yuvarlak zı kimseler arasmda geçen ilmasasınm üstunden doğru meydana çıkıyor: ginç byküler anlatılıyordu «isc Gerçeğı, olduğu gıbi gerçeği söyleyeceğipatı güç..» nize ve gerçek dışı hiç bir şey söylemeyeceğınize Şimdı bir görgü tanığını dinyemin eder misınız?. Yemin ederim diyeceksileyelim: niz...» «21 Mart günü 6|renciler şe«^ Yemin ederim ..» hire sessiz yürüyiis yapmak Doktor Homer Berisford, şimdi tanıklara mahiçin toplandılar..» snjs koltuğa oturmuş durumda. «Amaçlan neydi, siz de açıkGöğüs cebinden kocaman altın saatini çıkanp lar mısıruz?» çöj!e bir goz atıyor. Sonra ellerini göğsunde ka«Amaçlan belli, Erzurum'da ^ışturuyor Fletcher de yerinden kalkmıştır. Öl Atatiırk anıtı sürekli olarak çulu ve guven dolu adımlarla ona yaklasıyon jandarmalar tarafından konın« Admızı söyler misiniz lutfen...» maktadır. Atatürk anıtına bir « Homer Berisford...» siyah çelenk koyup, kendi kir« Mesleğiniz nedir ...> li çıkarlarından başka bir şey « Doktorum... Operatdr doktor...» düşünmeyen, ÖRrenci sorunlarm dan habersiz snzüm ona yöne« Ihüsasınız nedir? Hangi branşta uzman" ticileri, kınamaktır. öğrenciler sınız doktor?» pelip Atatürk anıtına çelenk « Patoloji . Saint John*. hastahanesinde koydular, Istiklâl Marsını sövçalışıyorum .. Bu şehirde...» lemeye başladılar, Istiklâl MarOturduğum tahta sıranın vine tahta arkalışı sövlenirken susrnasını bilmeğına bir güzel yaslamyorum... Ellerim de öoümdcyen bir erup işsiz, fiiçsüz, öçki masanın üstünde... Masanm üstü bomboş... Ne rencileri taslamaya basladı. Çok b r dosya ne de bir kâğıt parçası... Ne lüzum var şeyler oiabilirdi.. Çelenk koyanbdj'le şeylere benim bakırmmdan... Sonu iflâsla lar aralannda sakallılann da bıtecek bir kumara girmişim ben Oytmun bütün Körüldüğu bu kalabalıktan ister kurallan besbelli .. Gerçi yine oyun gereğince Istemez kurtulmak istedi. Bir benim de buraya bir takım vesikaya benzer kâkısım ögrenci, bir askerî binaRit parçalan ve notlarla gelmem gerekirdi ama. ya sığındı.. Çelenk çoktan pardeğmcz . çalanraistı. Bununla yetinmePletcher sorularım peşpeşe sıralıyor. Salonvenler. ösrencileri İstemeye da kurşun geçmez bir sessizlik var.. Herkes dikbaşladılar ellerlndeki Tiirk katle dinliyor yankılanan ve dalga dalga yayılan bayrağını da istiyorlardı^ Mabu kalm sesi. alesel bu bayrak, sanU dus A Türkçesi Adnan TAHİR Oysa ben basunı kaldınp tavanı kaplayan buzlu camlara dalıyorum. Biraz önce, oradakı aydınlık insana hüzün verecek kadar soluk ve çekımserdi. Simdi enikonu parlıyor.. Güneş bulutlar arduıdan sıyrdmıs olacak.. Kalifomiya'run yakan ve gözkamaştıran güneşi .. Evet... Kaliforniya'nın güneşi... Kafamm içinde bitmez tükenmez andar geçit resmi yapmağa başlıyor birdenbire. Şikago'yu hatırlıyorum.. Ve de Yüzüçüncü Caddeyi... Belirli bir noktadan sonra ucu, ekilme miş topraklarda ve çöp yığınlan arasmda biten Yüzüçüncü Ctdde ve bütün bağlantılan.. Bu bağ lantüara sokak demek için insanın ya kör, ya da çok cesur olması gerekirdL Polly Jaslo da sank! daha dünmüş gıbi gözlerimin önünde. Akşamlan onunla başbaşa, evin onündki basamaklara otururduk. Polly benden iki yaş küçüktü. Ufak yapüı bir çocuktu o devirde .. Saçlan simsiyahtı... Burnu da kocaman tlk bakışta takma burtm tesiri uyandıracak kadar iri va kemikli .. Esrarengiz ışıklann yanıp söndüğö b n Çift göz arasmda olduğundan daha büyük görünen garip bir burun. Konuşmalanmız sırasında, feendınce çok önemli buiduğu kelimelenn altmı çızmek istıyormuşçasına zamaa zaman sağ ehnın ısaret parmağınj oturduğu basamağın boş yerine doğru uzatır, bir 1leri, bir geri yapardı Sık s ı i tekrarladığı. tekrarlamaktan da 7P ' '!v\dugu konular vardı: «Sendekl avukat olma nevesmp a«ıi erdiremiyorum doğrusu ya .» derdı. «Avukatla. n n çok konuşması şart . Avukatlığın en önemli yönıi f^vezelık l Oysa ban bir yana sen kimseyle k ntısmuyors an...s <»iı»^»M»»^xw»^< (Arkası var)