15 Mayıs 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAHtFE DÖRT 27 Mayıs 1970 CUMHURİYE1 Gene gel, gene Ne olursan ol, İster kâfir ol, ister ateşe tap, ister puta. İster yüz kere tövbe etmiş ol, îster yüz kere bozmuş ol tövbeni. Umutsuzluk kapısı değil bu kapı. Nasüsan öyle geL MEVLANA PSIKOSOSYOLOJİK YÖNDEN SEÇIM ve HOLKIN GÜDİİLME Dr. İHSAN ÜNLÜER duyma mekanızması behrecektir. Mide salgısının artmasına kar?ı insanm karnı acıkacak ve bu acıkmayı telâfi için de şu ayvayı yiyecektir insan. Bu fikri savunan bilginler insanların davranışlarında ruhsal sı nirsel olayların rollenni çok önemsemislerdi. Meselâ dîyelim ki, barsaklarımız biraz hızh mı çalışıyor? Bu hâl bizim davranışımızı derhal Millî Mülâyetnet Partisine oy vermeye Aoi.ru gudüleyecektir. Şayet yüıünüze güller peklik mi çekiyor•unnz? Tallah Mnhalaıakâr Mn gahrafat Partisine. Amma güdulenmemiztle, sevkedilmemizde en önemli rol oy nıyan sey o andaki psikolojik slajumndır, « O ANDAKİ ALAN: İR TANDAN yaşamakta ol duğumuz fiziksel âlem yani çevremiz, bir yandan kafamızın içindeki asabi cturum, bir yandan da geçmiş yaşantılarımızm bizde bıraktığl birta kım hâtıralanmız... Bu üç şey bırlikte kafamızın içindeki psikolojik alammızı meydana getirmektedir. Şimdi davranışlanmızda en önemli rolü olan şu psikolojik alan lâfını biraz etraflıca anlatayım: îste toplayıcı polis tarafından tutuklanıp yargılanmakta olan şu üniversiteli gen cin Patagonya havaalanını antfıran psikolojik alanını görelim Sandalyeler, parmaklıklar ve dinleyicilerd"en ibaret kalabalık, kapıda basur memeleri pat larcasma bağıran kıçı yamah mübaşir Beşareddin efendı ve etrafında bir sıra toplayıcı polis... Bu manzara, bizim gozümüzle görulen manzaradır. Şimdi bir de tutuklanmıs olan o devrimci gencin gözüyle bakalım çevremize: Şu boş iskem leler birer elektrikli iskernledir. Kendisini oraya buyur etmek için bir sürü oyunlar oynanmaktadır. Etraftaki parmak lıklar ölüm hücresinin parmak lığıdır onun gözünöTe. Mübaşir Beşareddin efendi kıçmdaki yamalı üniformasiyle «General Fr»nko»dur adetâ. Tam deyimiyle devrimci genç korkunç bir çevre içindedir. Etrafını saran gazoz şişeleri arasında yine de ölüme meydan okuyan bakışlar yargıcın önünde yeminini tekıarlayacaktır. Gurur la ve yürekle; « Halks dönfik bajfımsu Türkiye:» diye... PStKOLOJtK tTNLÜK hayatta sadeee mtt minlerın değil de dlnsel inançlan olmayan kimselerin de kiliseye gittiklerini förrnekteyiz. Bilhassa leçim z«manJan kilisey» devam edenlerin elbetta ki, layın artacaktır. Dindar blr toplumda, bazı insanlar kiliseye gitmeyi eski toplumsal âdet kalmtüannın doğurduğu hedefsiz bir dav ranış olarak göriirler. Amma kara kaplı kitaba gör« is hiç de öyle değil. Bir insanın kiliseye devam etmesinde muhakkak kl kendisini çerreye gSsterme, servet çösterlst yapm», h n ı u içinde olms gibl ihtiyaçlan tat min nedenleri gizlidlr. Hele iba tfet ederken çekilen fotoğrafların seçim zamanlannda gazetelerde yayınlaması kadar işe yarayanı yoktur. Insamn sevkedilmesi yanl gü dulenmesinin daima bir amaca bağlı olduğunu ve bu amacın da msanın o andaki gerilimini sıkıntısını gidermeye matuf olduğunu soylemiştik. Bu gibl tüm eylemlerimiz hiç bir ke G Sayılmayız parmak ile tükenmeyiz kırmak ile liklik göstermeden devamh bir akıs içinde bulunmaktadır. Me»elâ Mehmed1 efendinin mide»inde ifrazat artraca bir açlık hissl duyuyor ve bunu gidermek için bir adet beşlik simide yöneliyor. Bu bir sevk yani güdülenmedir. Bu aefer karnı doyunca bu ihtiyaç kalktığı için yemeye olan güdülenme de duracak. Fakat karnmda gaz birikecek bu kez. Şimdi de çartta ikind tür güdülenme başlayacak. Ne şu gaz ne bu gaz; «Barsak gaz» dîyeeekler ve bu gaz birikmesi yüzünden geğirecektir Mehmed efendi. • ZAMPARA FREUD GÜDÜLENMEMİZÎ, BİR ŞEYE SEVKEDtLMEMİZİ NASIL AÇIKLIYOR: REUD bu konuda geçmiş yaşantılarımızı ele almaktadır, izah İçin motivasyonlanmızi. Meselâ bir zalim müs tebit hükümdara karşı halkı ayaklandırmak için elebaşılığa kalkan kişinin motivasyonunu nasıl izah edlyor Freud bakın: önderin tâ geçmişine doğru ine rek. Kişiliğinin gelistiği çocukluk çağına kadar vararak. Meselft annesine karçı Odipuı kompleksi dediğimiz cinsel arzu tfuyan bir erkek çocuk alalım... O bızdık annesine duyduğu bu aşk ve bağlıhk yüzünden babasını öldürmeye kadar varacak olan tasavvurlara sahip olabilecektir. Şüphesiz bu ihtiyaç suuraltma iülecek am F ma, o insan büyüdüğünde babasına duyduğu bu «Bld&rficfilük» (Hostility) duyusunu bu kez o toplumun otoritelerine karsı Baldırganhk şeklinde belirtecektir. • GÜDtLENMEMİZDE BİYO LOJÎK GORÜŞ: «41» Uzaklık flzik bir engellemedir burda. Ispanyol faşistleri tarafmdan öldürulen devrimci ozan Garcia Lorca'nın şiirinde de bu uzakhk engellemesi var, onun amacına er.gel olan: KERE MAŞALLAH..YARIN: Sosyal engellenmeler.. B V GÖRÜŞÜ savunan bilginler diyorlar ki, meselâ mid"en ml kasılıyor, barsaklann mı kurudu, kolesterinin mi fırladı, sekerin ml karaborsaya düstü. Tüm bu fizyolojik olaylar cende bir dengesizlik, bir bozulma meydana getirecektir elbette. Ve bu dengesizliğe kar sı teUn edici bir leri telâfi. Ay kocaman, at kar» Heybemde zeytin kar» Bilirim de yollan Varamam Kartabaya. Kurtnba... UZAKTA tek başına. B DEFINE TAL5R APAYDIN 113 Ordakiler hep ilgiyle izlediler. lyi iyi, valla iyi. Can sağ olsun da, n« olacak. Geçmi; okun. Sağolun, dedi hepsine. Yeni gelenlerin ellerini sıktı. Yakınlannı kucakladı. Sonra birlikte içeri girdiler. Osmanın ağaç bacağı karlara batıp çıkıyor, kuyu gibi derin u bırakıyordu. Arkadakiler bu kuyulara bakıyorlardı. Acıyan sevlnen birbirine Vanşmıştı. Haa, dedi Osman geri dönerek, atı Yarbay dayının evine götürüver, onunmuî. Eşekleri de. Gakçı Rüstemin. dedi blrisi. Sen onlan gördün mü? Yok kasabada hana bırakmıslar. Hancı «bln git» dedi. He tamam. Define buldu onlar, duydun muî Kasabaya bunlarla götünnüşler. Duydum he. Içlerinde Gakçı Rüstem de ml var? Var ya. Seyitle o ikisi buldu. Yarbay dayı da sonradan peşlerine takılıp gitti. Osman bacağı neyi unuttnustu, Nerde bulmuslar? Şu aşağıda, harmanlann alünda yumru tepe var ya, işte orda. Osman yanlışlıkla tahta bacağma vurdu. Sonra da cuff..» diye yüzıinü burujturdu. Acımışü herhalde. Seyit Ali orayı kaç kere söyledi de, gördün mü aansı? Peki ne bulmuşlar, alün mı? He. Hem de çok, bi küp dolusu. Ya? Neyle götürdüler altınları? Gören yok emme. Çuvalla götürmüsler ellam. Öyle diyorlar. Çuvalla ha? Vay be. Osrrum durdu kaldı. Bafim iki yaaa aallıyordu. Zengin oldular desene, rengin oldularl Bizim de bacak gitti. Hep başlarını eğdiler. Bir sessizlik oldu. Peki Habip nerde? O niye kaülmadı? Sorma, o da ölümden kurtuldu. Şeyit'le mağaraya girmişler de ikisi de hastalandu Az daha ölüyorlardı. Hele Habip, zor kurtuldu. Yaa? Allah allah. Bu ije onun için girmed demek. Girmedi he. Emmı çok plfman oldu. Dizlerini dövüyor görsen. Hele Kel Hamit? DeU olmazsa iyL Niye? O ne yaptı? Seyit önce ona demiş. «Gel Hamit, sen benim hısurumsın, bu gece gidelim $u tepenin önüni kazalun,* demij. Ee? Gitraemiş Hamit «Ben deli miyim» demi». Hay allah! Gitse zengin olduydu şimdi. Yaa. Deli gibi pişman oluyor. Kafasına vuruyor, görsen. «Ben ne akılsız adammışım, ne aptalmışım» deyip durur. Nasip kardasun, nasip olmadan olmaz. (Arfcan rar) Nee? Doğru mu diyon len? He valla. Hepsı bırden dışan fırladı. Kasaba yoluna bakmağa başladuar. O gız, sahi o. Valla o! Amanun!.. dedi Arife kadrn. Te'.âş. içinde koştu. Arkasından torunlan koştu. Gelini de koşacaktı ama ayıp olur diye o kaldı. Elini alnına siper ederek bakmağa başladı. Osmandı evet. Kucağında kolruk değnekleri vardı. Kezban gelin bir ağlayacak oldu, bir gülecek oldu. Ne edecegini bilemedi. Erkeksi sesiyle, Yavrum.. diyerek vardı Arife kadm. Atın üstündeki oğlunu kucakladı. Kollarını uzaüyor, yetişemiyordu. Osman da eğildi. Başını anasının boynuna bıraktı. Tek bacakla kalan oğluuum, sakat kalan yavruum!.. Kadersizim. Sesini koyvermiş yas ediyordu. Dur ana, ağlama ana. Buna da sükür ana. Bak geldim kavuştuk. Buna da îükür, sağuk olsun. Tek bacağın nerde senin a oğluum. Tahta bacak mı taktılar sana Osmanıım. Vay benim kadersiziim. Define diye bacağını veren Osmanıım. Sen gidince defineyi buldular a oğluum. Olan sana oldu a yavruum. Kalın sesiyle ağlıyor, bağınyordu. KSy hep ayağa kalkmıştı. Duyan kosmustu. Millet damlara çıkmış bakıyordu. Dur diza, dedi birisi. Ne ağlıyon, yeter gayri. Sağ salim geldi ijte, ağlama. Ben ağlamaytm da kinüer ağlasm yavruum. Hani Osmanımm bi bacağı. Nerde bffakb da geldiii. Benim tek bacaklı oğluum, Çocuklar da gelmij, atın çevre«ine toplanmıjlardı. Korkarak bakıyor, ne edeceklerini bilemi yorlardı. Osman; lyiyim ana, ağlama. Buna da şükür, diyor, fakat kendisi de ağhyordu. Agaraus incehruj yüzünden aşağı yaşlar akıyordu. Böyle düğün alayı gibi köyün içinden geçtiler, evin önüne geldiler. Tutun, dedi Osman, indirin benL Kollarını uzattı. Kucaklayıp indirdUer. Koltuk değneklerini yerine yerleftirdL Tak, tuk, bir iki adım attı. Hoş geldin Osman. Hoş geldin ağa. H05 geldin. Hoş bulduk, dedi. Böyle olduk i»te ne edeUm? Sakat kaldık. Emme iyisin canım. Korktugumuz gibi değil, iyisin. Çok şükür, iyiyim. îstediğiın gibi yürüyorum. Bakm. Değneklerine dayanarak bir yürüyüs. gösterdi. CEM SULTAN # T A R BANA BÎR EGLENCE: K nisf vtnvn TİFFANV JONLS İMİMİZDE Çeçme Meydanını, kimimizde Hergele Meydanını, kimimizde Hürriyet Meydanını andıran ruhsal alanımız, onu meydana getiren unsurlann yani dıs flzik filemin, kafamızın içindeki sinirsel olayların ve evvelce yasanmış olan hâtıraların dinamik olarak etkilenmeleriyle sürekli bir değişikliğe uğrayıp her an bir istikrarsızlık gösterebilecektir. îşte bu istikrarsızlıklar psikolojik alanda «Gerilim» Ieri doğurraaktadır. îşinden atılmış olan bir işçi, akşam evindeki çocuklarma eli boş dönen memur, enflâsyon, develüasyon, klâksiyon ve çu kurabatmasyonla geleceğı kapkara gören bir aydırun dünya^ı böyle gerilim içinde bir dünyadır. Psikolojik alanda meydana gelen bu gerîlimler bireyi eyleme itebilecek olan amaçları yaratacaklardır sonunda. O bireyin algılarını ve düsüncelerinl o şekild'e etkileyeceklerdir ki, o bireyin gerilimleri giderilmiş olsun. f\ PATRONTNA KIZD1 KARISINI DÖVDÜ: 18 S GARTH UURALT1 mekar.izmalan ile meydana gelen «Gerilim» lerimiz suuraltmdan şuur yüzeyine başka başka şekilde yani kıyafet değiştirerek çıkar. Bazen hiç sebebini bi> mediğimiz bir sıkıntı duyarız. Onun muhakkak şuuraltındaki bir gerilime bağlı olduğunu bil meyiz. Bazen gerilimlerimiz «Içki içme arzusn» şeklinde belirir. Bazen «derdimi ummana döktüm» şarkısını söylemekle, yani müzik ve sanat (aaliyetleri ile gerilimlerimizden kurtuluruz. Bazen suuraltımızdaki bir gerilim tamamiy'.e acayip ve hiç ilgisi olmayan bir eylem le belirmektedir. İnsanm patronuna kızınca bazen eve gelip kansmı dövmesi gibi. • ENGELLENMEMtZtN DAV RANIŞLARIMIZI ETKtLEMESİ : AYLAK MUSA NSAN ıhtıyacmdan doğan bir amaca yönelmişken karşısına âniden bir engel çıksa hemen tökezleyebilir. Bu en gellemeler bizim şuuraltımızda «Früstrasyon» dediğimiz «Çatış ma»lan meydana getirecektir. Engellenmemiz ya fizikse] çevreden ya ruhsal yapımızdan ya biyolojik koşullardan ya da en önemlisi bugün en çok yürürlükte olan toplumsal neden lerden meydana geimektedir. Mfitahit Cenabeddin bey istedigi tmrabor ?üzeli Makbnleyi annesi vermediği için ençellenmisti. Zamanın iktidan çoğu kere «Pırt» liderin verdit\ 345 kflometrelik önergelerin olrnnması ynzünden enyellenmisti. Çölde 5U3UZ kalan bir kimse İ Tarafsızlığını v» durgunluğunu aynen muhafaza ediyordu. Bir süre böylece bekledilrten sonra omuzlarını silkmekle yetindl. Kabul anlarmna gelen bir hareketti bu. «Sizinle görüsmek üzere buraya gelmeden evvel gazete koleksiyonlarmı kanstırdım. Yayınlanan haberlerin gerçeğe ne kadar uyduğunu ya da uymadığını bilmiyorum tabil. Şu anda benim hiç bir şey bilmedlğimi farzetsek çok daha iyi olacak yanılmıyorsam... Sizin hakkınızda demek istiyorum...» Odaya girdiğinden beri 11S defa bakışlarını benden ayırarak bir köşeye daldı... Arkama t«sadüf eden bir noktaya bakıyordu. Ben. onu artık ilgilendirmiyordum galiba?... «Sizi dinliyoram... Suallermlzl sorabilir. siniz...» «Adınız Mary Elisabeth Weaver... Yirml yedi yaşmdasınız... Nerede oturuyorsunuz?...» «Hilmore Mansions'ta... 214 numaralı apartıman... «Kinni öldürmüs olmaktan sanık tutuluyorsunuz?.. » «Amcamı... Stephen Weaver...» «Kaç yaşmdaydı?...» (cYetmiş bir.. « «Pine Woods'dakl malikftnesinde ml işlendi cinayet?...» «Evet, orada» «Nasıl meydana çıktı olay?...» Ezberlediği bir dersi hiç teklemeksizln anlatıvormuşcasma sâkindi. Konuşurken ifadesi hiç değişmiyor, ses tonımda da inişler yada çıkışlar olmuj'ordu... «Amcamm bir uşagı vardı... Pilipinii... Adı Ben . İşte bu Ben daima yaptığı gibi o sabah da saat tam sekizde zili çalıyor... Pakat ce va" alamıyor... Ne yapsın?... En iyisi biraz beklemek... Aradan 15 dakika geçiyor... Tekrar çalıyor .. Yine cevap yok... Durumu derhal polise bildiriyor... Polis, vak'a yerine geldiğinde saat dokuza yirml vardır. Villânın bütün kapı ve pencereleri içeriden kflitlldir... Girebilmek için kapüardan birini kırmak zorunda kalıyorlar. Amcan. çalışma odasmdadır... Yazı masasının başmda...» «Peki ama, Piliplnli uşak polise haber vermeden Bnce niye girip bakmamış?...» «Uşak villâda yatıp kalkmıyor... Bahçede ona ait bungalov tipl küçük bir yapı var... Bunca yıllık adamı olduğu halde amcam evin anahtannı ona kat'iyen vermemiştir... Sık3 sıkı tenbihliydi... Her sabah saat tam sekizde kapıyı çalacaktı... Ne bir dakika önce, ne bir dakika sonra... Kapıyı bizzat kendisi açardı . Başka kim senln açmasına da imkân yoktu tabil. Çünkü amcam villâda tek başına yaşıyordu...» YARINSIZ Türkçe«=i: Adnan TAHİR «Evet...» «Pencereleri kapatıyor, kapılan da içeri. den kilitliyordu...» «EvetJi «Diğer bir deyimle, amcaniî kapıyı bizzat açmadığı sürece villâya dışandan hiç, ama hiç kimsenin girmesi mürakün degildi?... öyle mi?...i' «öyle...» «Bir yolunu bulup eve sızmanın Imkânı yok muydu?... Amcanızm haberi olmaksızınî...» «Hayır.» «Neden hayır?...» «Bir alânn tesisatı yaptırmışh villaya... Bütün kapı ve pencereler buna bağlıydı... Ufak bir temas alârm ziltain çalması için yeterliydi...» Demir parmaklıklı bahçe kapısının tokmak. sız kilidi aklıma gelmişti. «Ya bahçe kapısı?...» «Bahçe kapısı da kapah tutulurdy daima.. tçeriden kumandalıydı... Elektrik tesisatına bağlı bir kumanda...» «Nereden idare ediliyordu bu kumanda?..» Amcamın çalışma odasmdan .. Cesedi da çalışma odasında bulunmuştu zaten...» «Bahçe kapısı kapalı olduguna, ancak çalışma odasındaki bir dtiğmeye basmak suretiyle açıldığına göre polis bahreye nasıî glnniş?...» «P"hçe kapısını onlara Ben açmış... Dşakta bu aemir kapımn anahtarı vardı... Alışve
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle