15 Mayıs 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Cumhuriyet SANAT EDEBİYAT MAYIS 1970 HİKÂYE ek başına YULAR fln akşam blr arkadaşia hamama gitmiştik. Hamam ücretleri gene yükseldiği için mi ne, hamam bayafı tenhavdı. Keselendik, yıkandık. Bu arada, birlikte götürdüğümüz porUkalları yiyelim dedik. Sovduk kabuklannı, dilim dilim yedik. Yedik ya,kabuklarla çekirdekleri nereye atacağız? Görünürlerde ne bir çöp sandığı, ne de teneke. Kurr.anın yamna suçlu suçlu bıraktık. Suçluluğa gerek yoktu oysa. AVTIÇ dolusu para verecektik hamamcıya, çıkarken. Hamamın temizliğine bakanlar ötekl Irir pas, hatti çöplerle birlikte bunları da kaldınr, bir yerlere atarlardı her halde ama, hayır, kurnaıun yanıbaşına bırakmak ho? deği] gibime gelmiş, davranışım içime sinmemişti. Neyse, havlular geldi, büründük. Tam çıkacaktık, arkamızda kırslı, kalın, hınçlı bir ses: Heeey... Medeniyetsizler! Durduk, baktık sesin sahiblne: Bir kıyıda birini keseleyen kocaman elU, kolhı, ayaklı, genç irisi bir teUâk. Akşaradanberi kimbilir kaç kişiyi keselemekten imanı gevremiş olacak, bağırıp duruyor; öfkeli sesi hamamın sıcak buğulu havasında fumbürdese bile, ne dediği anlaçılmıyordn. Ama besbelliydJ bize atıp tuttnğu. Yanına gittim: Ne Tar? Ne diyorrnn? Hep o alev almış ispirto parlamasiyle. Ananın dini! dedi. Ne var'mı», ne djyor'muçum.. portakalları zıkımlandınız da kabuklaruu ne demeye alıp götürmüyorsunuz? Eşşeğiniz mi var sizin? KabukJan kurnanın dibine bırakmış oLmamn sîlinmeml? *• tancı üzerine, şu genç irisi teHağın öfkesi, ne yalan söyliyeyim hoşuma gitmişti. Demek demokrasi < halkımıza inmiş, yayılmış. inip yayılmalda kalmayıp insanlanmızın huyn oluvermişti? Demek ezilenler, onları ezenlere karşı pervasızca kafa kaldıracak, haklarını söküp alırken pısırıkJığı bir yana bırakacaklardı? Çünkü teUâk, «Veli nimet» müşterilerinin haksızlıfına dikilmişti! Melih Cevdet ANDAY ölürken çocuklanmı unuttum Küçük deniz kirpikleriyle sabah Denedim bütün sabahları Sana sürgünümün şarabını bır^ktım al Mumlarmı güzelliğin ve hiçliğin Bir de kaygumun solgun ellerini D Sivas de şuna ulan. ayı! Snvaz. tllâld Sivas dedirtecektim: Si, de! Su, dedi. Ulan si desene! Imdat ararcasına s?ğına, soluna baktı: Si, dedi. Ha şöyle 6i vas! Zorla ama yakıştırdı: Sivas. tzerinde durmadım: ögrenimin ne? Orhan Kemal Efendim? Ûğrenimin diyonım. Fena sıkışmış, bana DulaştıSına ihtimal bin pişman olmuşttt. lanlışlıkla güldü, sonra yaniışlığını idrâk ederek, ciddileşti. Ögrenimin ne olduğunu bilmiyor musun? Bilmiyom. Bilmiyorum, de! Bilmiyorum. Liseyi falan da bitirmedin mi? Cık. Ortayı? Cık. tlki? tçini dertli drrtli çekti. Boynunu büktti sonra. Nerdeyse aflıyacaktı. öylesine kolu kanadı kırılmıştı ki... Bağışla bcvim, bilemedim. . lçim parçalandıti halde: Neyi bilemedin? Zâtmızı. Fena yakalamıştım. Daha doğrusu. fena yakalannujtı. tçlmin parçalanmasına aldırmıyarak işi sürdürdüm: Ben sana bilemedim'i gösteririm. Useyi, ortayı, hattâ hattft ilki olsun bitireme. sonra da scç karşuna bana cart curt et! Hep o yapma çahm, yapma hırsımla döndiim. Ardımdan geliyor, yalvanyordu: Bağışla beyim, töbe vallaha diJim kopaydj da demeı oIaydjm. ttten pişraanım vallaha» küçükten kusur, büyükten af .. Ben'se «Koca göbekli» liğimin son darbesinl insafsızca rurdum: Kahkahalanm laptedemiyeceğini anlıyan arkadas çekip fit. , Giyinmeye gidiyonun. Oel, 6cni cor: ir ' " * Arkada? hem. giyiniyor, hem d e gytoıekten Ben de giyindim Hattâ hiç gerekmediği halde, fakir fukaranın nedense çok ürktüğu kravatımı da bağladım. Arkadaş da bağladı. Tam çıkacagız, birden o! önünde kavuşuk elleriyle iki kat. korku içinde, beb desem kaçacak. Çıkış kapısına kadar gittim, durdum. Birden emrettim: Gel bura.va! lyice yılpın, geldi. Ne ytptm portakal kabuklannı? Şaşaladı: Attım. Attın mı? Nereye attın? Korktu. Nereye attın nlan hıyar, cevap rersene! Çöp sandığına Portakal kabukları çöp sandıjhna atılır mı be? «Nereye atılır ya? Benimle dalga mı geçiyorsun?» falan de•ncsi gerekirdi ovsa. Demedi. Başladı veniden sızlanmaya: Cahalheıma say beyim, bilemedim vallaha.. Git getir attığın yerden, çabuk! Ho?tu, çok hoştu hem de. .Milletçe adam olmanm yoluna girmiş miydik acaba? Galiba Bir teUâk bu darranışı gösterdiğine göre, durutn apaçık ortadaydı. Eskiden böyle miydi? Sıla mıydı herhangi bir teUâk, herhanci bir miişteriye bağınp çağırsın? Parlasın? «Ananın dini!» desin? Hele hele «... Portakallan zıkımlandımz da kabuklannı ne diye fötürmüyorsnnuz? Eşşeğiniz mi var sizin?» diye çemkirsin? Bundan böyle dcmck yurttaşlanmızın en hırtı, en hımbılı bile kendilerini yönetenler başta, herkes. her şeyin aylurılıgı, kanuna uymazlığı, haksızlıgı karşısında dikilecek, gerekirse mitingler, sesli sessiz yürüyüşlerle haklarını koparmaniD yolunu anyacaklardı? Ünlü deyimle: Şeytan dürttü.. gerçekten böyle miydi? Yanl. milletçe adam olmanm yoluna girmiş miydik? Yurttaşlarımmn büinci artnuş, artan bilincin itmesiyle hiç kimseden korkup çekinmeden, öz çıkarlanna karşı olanlara dikilme olanağını sürdürüp. haklarını sökebilecekler miydi? Kendime bir «Koca göbekli» havası vererek. hattâ ellenmi peştemaldan çıkarıp arkama koyarak, çalımla sordum: Senin adın ne? Hâlâ öfkeli: Sana ne? Karşılık fena değildi. Demek yurttaşlarımızdan en ürkekleri bile «Koca göbekli», «Kodaraan», «Kalantnr» takmıyacak, cart curta papnç bırakmıyacak kadar yüreklenmişlerdi? Palarramtn doznnu arttırarak, avazımın çıktığınca bağırdım: Kalk ulan ayağa! Şayet yukarıda düşündüklerim gerçekleşmiş olsaydı, adamın ya ayağa kalkmaması, ya da kalksa bile kocaman yumruklariyle turşumu çıkarması gerekirdi. «Ulan!» diye bağırmıştun, «Kalk ulan ayağa!» Şaşılacak ?ey, kunı kuzu kalktı. Deneyimi sonuna dek siirdürmek zorundaydım. Az önceki sorumu yeniledim: Adın ne? Mınldandı: Yonuz. Yonuz mu? Ne demek o? Yunus desene şuna, eşek! Beşir edcmiyom da Beşir.. yakıştıramıyorum, de eşşoğlu eşşek! Nerelisin? O, her yanından sağUk fışkıran genç irisi ufaimıj ufalmış afalmiftı: Suvaz'ın köylüğündeıu Arkadaş: Ulan, dedi, bırak fıkarayı be! Oysa, gittigi gibi koşarak dönmüştü. Elinde portakal kabuklan . Portakal kabuklan ya, bütiin bunlann uyumsuzlugunu, işin Içinde iş olduğunu anlamasa bile, sezmiş görünüyordu. Buysa yetmezdi bir «Koca göbekli» karşısındaki tutumunu değiştinneye Sezgisi onu yanıltabilirdi. Kravatım vardı boynumda, cart curtuma sikıydım. Cebimden defter kalem çıkarıp hamama kocaman bir ceza yazabilirdim. Yazınca da tamamdj hamamcıyla işi .. Gülüverdim. O da güldü. Sertleştim: Ne gülüyorsum Sağ ol! Sen de sag ol. Giilt Giildü. Peki, neciyim ben? Zâtınız mı? Hayır, ben! Estafunıllah. Niye? Zâtınız böyük bi mâmürsünflz .: Ne memurn? Böyiik bi mâmür a... Evet? Çıkaramadım r.e mâmürii oldugnnnzn. Elinıi omuzuna dostça koydum: Mrmur falan değilim.. Inanmadı. Boynumda kravat, dilimde cart curt... B e M de memur olmadığımı söyliyerek onu sınıyordum. Estafurullah, dedi yeniden. Vallaha memur falan degilim lan! Bu «Lan», aramızdaki buzlan eritir gibl olduysa da, gene de boynumdaki «Medenijet yuları», az önceki cart curhım .. Başını kıçından ağır Ketirebilirdim. En iyisi ağnnı sıkı tutmalıydı. Güldüm değil «ırıttım. Oysa sadece güldü. Niye güldün? Heç, öyle.. Aklı başında bir insan hiç'e güler ml? Blr ıcbebi ounab... Mâmür değilim dediniz de>. Sonunda inandırdım memur olmadıgıma lnanınca da vüreklendi: Ne if başındasın ya? Bütün ölümlerî denedim Ama görmedim büyülü ağaç Ezilmiş sevdalann giysileri Sana ayrılığın yayını bıraktım al Bir de admı bilmediğim gökvüzünü Lâmalar gibi koşar bozkırda Oysa ölümsüzlük şuracıkta, kar Güneşi gibi doldurmuş odayı. basit, Anlamsız ve tekbaşına. Ayaklanm hayvan, üstüm başım bitkl Denedim bütün vakitleri al Başka türlü geçmeyen bir vakittL Hiiç. Yapılarda kâtipllk yapıyortım Yapılarda raı? Nolacak? Yapılarda, fabrikalarda. majazalarda. Nerde ta bulursam .. Gene de inceden inceye. şüpheli şüpheli çözden geçirdı beni. Memur olmadıgıma bir türlü Inanmak Istemlyor gibiydı. Çekinerek sordu: O bovnundaki ne ya? Kravat. Devletin mâmürö değil«.en... Ne diye takıyorum. doğru. Âdet olmuj Işte... Sen boşver ona buna, benimle eüleşebilir misin? Şa?tı: Ben ha? Seni ot diye verim be! Sevinçle döndü. arkalarda dikilmekte olan hemjeıislne heyecanla: Mıstık lan gel, uedl. Bu da »enln benim gibi. boynundald yulara kıJağasmal BAT1YÂ. HALKA VE GELENEĞE YÖSEÜS Bugünkü Tfirk 4 Konur ERTOP S Koştu. ON yıllarda yayın hayatunızın dıkkati çekcn gelışmelerınden birı, toplumcu duşüncenin temel kitaplarıyla yakın ilgiler kurulmasıdır. Bunlara yardımcı monografıler, el kıtapları da eklendı Bu örneklerden faydalanılarak kendi sorunlarunızın yenı malzeme ıle. sağlam bakış açılanndan ele alın ması s a ğ 1 a n d ı . Kulturumüzün ve yeni sanatunızın kaynağı olan Batı dünyası artık değiş^k bir gozle değerlendiriliyor. Batı karşısmda bir nok tanın tehlıkesi işaret ediliyor. Bu nokta ckültür emperyalizmi» dir. BİZLTI edebiyatımız 120 yıldır Batılı ornekleıı gözönünde tutarak gelişmıştir. Batı edebı\atının romandan tıyatroya kadar türleri, romanüzraden gerçeküstüculüğe ksdar okulları. akılcılıktan varolusçuluğa kadar düşünce akımlan yüz yılı geçen bir süredenberi sanat haj'atımızı etkilemışür. Butün bu çahşma'ar bize yeni imkânlar tanıtmış, değışık ufuklar açmıstır. Edebiyatırı teknığini geliştirmiştır. Fakat edebiyatımızm aydmlardan halka doğru genişlemesini ve hayatın içinde yankılanmasıru pek az sağlayabilmışt r Batılı gelişme çizgısının eksık bıraktığı yanı başka bir hareset tamamlamağa çalıstı. Bu, edebiyatımızm halkçılaşma hsreketidir. Dılde sadelesme eğilımleri gerçekçılik anlayışı ile birleserek 60 yıldanberi topluma gitgide daha çok yaklaşan b:r edebiyatı meydana getırmeğe baş'adı. Temelde Batılı örneklere bağlı kalınması ve khşeleşmeden ileri geçilememesi bunda da başarısızlıklara yol açtı. Üsteük halk kütleleriyle edebiyatın karşılıklı bağını kTirmak da ko'ay olmadı Bu iki yönelişin eksikleri karşısında simdi yeni biı deney gehştirilmekte, kendi kay naklarımız. yerli ssnat geleneğirniz araştınlmaktadır. Bu ara$ tırmalan gözden geçirmek faydalı olacaktır. e yoyınbrı m ikı soheser doha sunuyor KAVŞAKTA Turgut UYAR artık gelince biliyonım, önceleri korkardım şöyle ufak bir şey, sudan kaçmış ayışığı otuzbeşbin atlının dağdan gelen yankısı önceleri açılıp gider sanırdım her seyi her şeyi açılıp gider sanırdım bir kez şiire konmuşsa menekşeler, bademler, büyük adamlar. kutsal olan ne varsa şimdi bir çekiç ve bir alan yetiyor çaresizliği anlamaya örneğin bir eczanede bir koku duyuyorum tamam. oysa ben eczaneye bir ilâç için girmişim sirozluyum ya da mitral darlığım var, ülserliyim belki de niyetim bin yıl direnmektir bu halde bile romaymış, bizansmış, cumhuriyetmiş bılmem neymiş. bahane turuncu bir çiçek açarmış bir yerde akşam üzerleri eskiden büyük adamlar geçmiş topuz gibivmiş her biri (o koku) hangi budala söylüyor artık bu sözleri.. el ettim birisine bir başkasma giymedığim şapkf• nkarttım ne dağları tanıdım ne denizleri, ne öteyi beriyi daha demin uyanmıştım, az önce, baktırn vakit akşam. hayrola yunus kâzım, hayrola karlı dağlar hayrola karlı dağlar, hayrola yunus kâzım geceniz bereketli olsun, gününüz sağlam ben geldim gittim, işe yaramayan şeyler topladım kancalı iğne, balık oltası, tabanca. bomba falan dağ gölgesi, köşebaşı, odun ve duman bu arada başağı tann bildim, mührümle onayladım ağaçlara ve otlara çocuklar gibi baktım kurda kozaya öyle kalem kâğıda öyle derken bir ihanet gibi vurdu gözüme her şey lt ilâç milâç bok püsür şuramda birşeyler var sahiden bir şeyler var haykırmadan anlatamam. bunalbya v.b. yönelroişti 19€0 tan sonraki şür «Ikinci Yeni»nin işçiliğiyle toplumcu temalan birleştirmeğe başladı. Ceyhun Atuf Kansu bu bakımdan ilgi çekici bir istmdir. «Buğday, Kadın, Gül ve Gökyüzü» fairinde İkinci Yeni'den gelen anlatıra özellikleriyle halkçı bir şiir içeripı biribirini ustaca tamamlar. Yeni şiirde asıl dikkate değer yönlerden bin, klâsik şiirimize yönelen çalışmalardır. Behçet Necatigil'in bir eseri Divançe n965) admı taşımakta ve içindeki şiirler «kasideler, gazeller> diye bölümlenmektedir. Turgut Uyar"ın Divan (1970) adlı kitabında «münacat, naat, gazel, kaside, rubai»ler vardır. Attilfi Jlhan'ın son şiirlerinden bin Osnianlı Kasidesi (Yeni Edebiyat dergısi, Şubat1970) admı taşımaktadır. îlhan Berk'in bir şııri Nakkaş Osman'ın Şenlikname'sini konu edinmektedır. (Yeni Der g, Mayış1969). Bu ömekler sadece biçim bakımından bazı imkânların denenmesi, değişik bir hava yaratılması isteğine bağlanamayacaktır. 1940larda Ülkü der gisi etrafınds toplanan şairlerin halk edebiyatımıza yalnız dil ve biçirn açısmdan bakmalanndaki ^hatâ tekrarlanmadığı müddetçe yeni şiirimizin klâsik kaynaklardan yararlanrnası önem taşıyacaktır mal gibi toplumcu yazarlann eserlerini hazıriadı. Bu eserlerde Anadolu'ya ait canlı gözlemler doğrudan doğruya o çevre içınden yetişmiş insanlann kalemiyle ortaya konuluyordu. Türk toplumunun çok önemli sorunlarına bu eserlerde toplum bilimcilerden. iktisatçılardan önce ışık tutulmuştur. Örneğin Çu kurova'da makineleşen tarımın işgücü ve nüfus göçü bakımından meydana getirdıği hareketler Yaşar Kemal'in eserlerinde. sanayi işçilerinin sorunlan Orhan Kemalde söz konusu edilmiştir. Samim Kocagöz Ege bölgesinde, Kemal Tahir Orta Anadolu'da bu türlü gözlemlere dayanan eserler verdiler. Fakir Baykurt'tan Talip Apaydın'a ka dar yeni romanımız zengin bir malzemeyi gözönüne koydu Fakat bu roman bir sure sonra bırtakım kalıp şahıslar, kalıp olaylarla tıkanmağa başladı. Ülkücü öğretmen, gerici imam, fırsatçı ağa, yardakçı muhtar gibi klışeler çıktı. Yaşar Kemal'in son eserlerinde psikolojik çozümlere ağırlık vermesi, Kemal Tahir'in Devlet Ana'da olduğu gibi tarihsel köklerle. ahilikten loncalara kadar eski toplum kurumlanyla ilgilenmesi romanın yeni arayıslarını göstermektedir. rîikâyenin gelişirr.i romanla birlikte olmuştur. Gerçekçi yazaılarm hıkâyeleri, roman malzemesini hazırladı Ve romanda dusülen hatâları tekrarladı. Bu çalışmaların yanında kişilıklere, psikolojik durumlara daha açık deneyişler de vardı. Sait Faik bu çerçeve içinde, hikâyenin en önemli temsilcisi ol du. Olaya dayanan. küçük bir fıkranm genişletilmiş şekli olan hikâye yanında onun izlenimlere, basit insanlann vaşamalanna, gelişiguzel hayat olaylanna açılan hikâyesi bir değişıklık meydana ^etırdi Son dönemınde kaleme aldışı hikâyeler ise gerceküstücü bir tutumla bilinç altına ışık tutan şiir dolu deneyışler oldu. Hikâyemizin Sait Faik'ten sonra. onun ölçüsünde bir kaleme sahip olama^;! bu edebiyat tuninün şanssızlığı sa^lır. Genç yazarlar daha çok üslup arayışmın ağır bastığı bir hikâyeyi geliştirdıler. Batıh kaynaklann, Kafka'nm, varoluşçu dünya göruşunün etkilerini yansıttılar, fakat bunu Türk insanı ve Türk toplumuna ait gözlemlerle birlcştırmekte hayli geciktiler. GELENEKSEL TİYATROYA DOĞRU Halkevlerinin sahne çahşmaları, üniversite öğrenci tiyatroları, gençlik tiyatrosu festivalleri, özel tiyatrolarm çogalması adım adım yeni tiyatromuza kat kıda bulundu. Bugün tiyatro genis halk topluluklan tarafınuan izlenen yaygın bir sanat olma yoluna girdi. Artan sahne sayısı tivatro vaz2r!arımi7a venı imkânlar kazandırdı. tlk çalışmalar teknik bakımından acemılıkler gdsterdı ve Batı'daki benzerlerini tekrarlamaktan öteye geçemedi. Bugün daha ustalaşıimış, yerli hayatı anlatan halkçı biı tiyatro anlayışı geliştirilmiştir Fakat son yıllarda asıl dıkkati çeken gelişme geleneksel tiyatromuzdan, meddah. karagöz. orta oyunundan yararlanılmasıdır Ya zarlarımız bir Türk epik tiyatrosu meydana getirirken geleneksel tiyatromuzla ilgi kurmantn gerektiğini anlamış bulunmaktadır. Bu kaynaktan gelen özelükler devrimeı tiyatrodan kabare tiyatrosuna kadar başarıyla kullanıîmaktadır Böylece edebiv?tımız bütün ko'ılarmda gelenekle alışveriş haline girmiş bulunmaktadır. Da ha önceki sanat deneylerinin geliştirümesi. geleneğe çağdas yorum zenginliğinin katılması bugünkü sanatımızı besleyecek ve >a kişilik kazandıracaktır. ROMANA VE HİKÂYEYE GELİNCE îkinci Dünya Savaşından sonra Sabahattin Ali, Sadri Ertem gibi gerçekçi yazarların çahşmaları. Orhan Kemal, Yaşar Ke TOrkçesi: Hasan As'an 262 Myla 1 0 !ır« CEM YAYINEVİ SUNAR : Üç yılda üç baskı yapan cser : ŞİİRDE YENİ BİR YÖN '" ni şür Orhan Veli kuşağı ile konularını genişletmiş, halkın dıline dayanan bir söyleyı{e kavuşmuştu. Edebî sanatlardan, teşbih, mecaz, istiare gibi oyunlardarı, kafiye, vezin bağlarından kurtulmuştu. Günlük hayatın her safhası, küçuk insanın meseleleri şiir konusu oluyordu Bu akunı toplum sorunlarından uzaklaşmakla suçlayan, onu devlet himayesıne girmiş sayan bu şür gelişmesi daha vardı. Fakat temsilcilerinin guçsüzlüğu bu tu tumun bellıba=lı bir ürün^vermesini engelledi. Orhan Veli şiirine de, toplumcu şiire de karşı çıkan «tkinci Yeni», biçim bakımından titizce işlenrniş. biri ÜÇ ANADOLU EFSAHESİ Köroğlu'nun Meydana Çıkışı Karacaoğlan Alageyik Resimleyen : Ferrulı Doğan Yakında çıkıyor. , 10 lira YAŞAR KEMAL TOrVceii: leyl* «ıgıp 400 »ay'a 15 Hra Yaşar Kemarin E. YAYINLARI P K 1? AGRIDAGI EFSANESİ AHİHin HÎTIA İLK AŞK ROMANI SAYINLAR1 Yerll ve yabancı yazarların en seçme şiir, hikâye, roman ve Inceleme, iki yüze yakın kitabını TUrk okurlan na saygıyla sunar. Caddesl U ? ISTANBUL
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle