18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAIIİFE DÖRT Bir Jıse öğrencisinin HIFZI VELDET VEÜDEOEOGLU 2 LK DÜTTTA Savası »orm An»I dolu'summ tatsu bir özeüW * ği, asker kaçaklarmm yer yer eşkiyalık etmesl v» yoUarm « ^ kiya ile dolu olması idL Eskl «pva fesyoael eşkiya da kol gezlyordu. Hattâ Millet MecIM açılmca o n ya Kırsehir'den mebus olarak kafılan ve 1926'da Ankaı* îsüklâl Mahkemesinln kararıyla anlan Rıza Bey lsminde bir zatjrı da eskı b:r şâki olduğu söylenJrdi. Milli Mücadele yıMannda eşkiyalık ve Ankara'ya varış doğrasu ben de korkuyordtım. Zi ra daha birkaç yü finc« Çorum yöresinda Kör Dede v© Musa Ça vuı adındakl fakiler asker kaçâk Unm toplayarak »ayılan elliy» varaa bir çet» kurmuşlar, lçlerinde benim de tanıdığım birçok kinueyi »oymas, hattâ öldürmüfler, bir ara jehri blle tehdit edecek duruma gelmiîlerdl Nihayet Süleyman Saırj Bey adrnda yürekli bir mutasarrıl süâh kuşanıp, jandarmanın başına geçerek tâkibe koyulmus, Kör Dede ve yardımcüan Sldüriilmüs, kesüen kafalan Çorum'a getirilerek Saathane Meydarunda halka gösterilmljti. Musa Çavus İse te»> lim olarak kurtulabilnüjtl. Efkjya Dede lle ymrdnncıları febnfl. bıünmı DİLÎNDEN ANLARIM S FNÇ bir oğretmenle blrllkt» yaptığnnız Ankar» yolculuğunda arabacılar eskiyadan korkuyorlardı. Çünkü eşkiya en çok a'Jan alırmı*. Benim de içinde bulunduğum en öndeki arabayı Balkan Harbinde savafmif ve Bmnci Dünya Savaşında da ça%uşluğa kadar yükselmi^ babacan bir adam olan Recep Çavuş sürüyordu. Yolda eskiyadan 5oz açıldıkça •Korkmayın yaha! ben onlann dilinden anlanm» diyerek bizi ve öteki arabacılan ferahlatmaya çalısıyordu. Param pulum olmadı£ı halda GEBÇEKLEŞEN KORKU ORKTDGUMUZA uğndık. Yozgat . Ankar» yohmun y» nsında blr gün akşama doğru rokuşça blr yerde, yOz metr» kadar llerimizd» nereden pıktıklannı görmediğimiz, omuzlan silâhlı birkaç kisl beliriverdl. Recep Çavuf hemen atlann dizginIerıni bana bırakti, yavasça arabadan atladı. öteki arkadaşlara da aıabadan inip yaya gitmelertni, eğer giâhh •dazn)ar yanımıza g* llrsa ahbaphk ktmrp etraflannı K «Innlarım, aayet bir tehditte bolunurlarsa her adama hemen dört bea ki$inin birdea «aldırarak dlâhlanna yap^malarmı «flyledi Bu nizam arkadakl arabalarda da uygulandı, SıIâHüar lleride yurayorlardı. n öndekl arabayı •Ordflğüm lçin yanlanna *nce ben varacaktnn. Arabada yalnn kalmakla birlikte etrafımda yürüyenlerl görünee ilk korkum geçmiş, onun yerine ıçımi büyük bir merak doldurmu? tıi. Acaba ne olacaktı? Silâhlılar adımlanm »ğırla;brdıklarmdan onlara çabuk yetijtik. Üstlerinde asker elbisesi vardı. Recep Çavuşun «Selâmünaleyküm arkadaşlar» diy« onlan •eIAm!ama?uîdfln »onra plân uygulandr Bız T fcjnç oğretmen ve arkada^lar etraiiarını sardı. Recep Çavu? onlara askerce muamele yapü; birlıklerıni sordu. Birbirini tutmayan v^yanig^f cevaplanndan, yalan «öylediklerinl ben büe «alıyordum. Recep Çaruf: «Haydl arkadajlnr, herbiri nix bir arabaya blnin. Bunlar fakir mektep efendileri. Paralan yoook, pnllan yoook, onlan da »e vabma (tötürüyornz. Vatanıa askerlerini de bedava gbtürfllm, ne eıkar» diye bağırdı. Adomiar birbirinln yüzüna bakblar. KafiledeM herkesin yaşh Reeep Çavuşa olan saygısmı görerek onlar da «bafflstflne çarujum» diyip bizim çocuklarla birlikte her biri blr arabaya bindi. Bir kilometre kadar sortra haydl bize eyvallah, «ağ olon> diyerek bizim arabadaki asker kaçağı yere atladı. ö tekller de indi. Blr tepeye doğru tumanmağa bejladılar. Recep Ça vuj, onlar epeyce uzaklaşmeaya kadar bizim kafileyi hareketa ge çirmedi. Sonra yine yola koyulduk. Biraz aynlınca Recep Ça«u»: «Banlar essahtan asker kacağı idl. tsteselerdi ikislnl daha önce yol kenarma pusu knrdurar, öteld Jldsl fle bizleH soyarlardı. Belki daha eşkiyalığa başlamattııjlar; befti do a*ı beğenmedller» dedi. Bir •sMtter «ENGÜIlO» dly» bUlnea Ankars'nın MjllS Mücadel» yıllsnndakl dnrnmtınm go«teren terlht bir fotojrallardan biri aonradan bir sür» Mustafa Kemal Pajanın konutu olmuştu. Cebeci'nin arkasındaki teped» Abidın Paşa köşkü, fehrin içinde öğretmen okulu, Tashan, son» radan Meclıs bınası olan Ittıhai ve Terakki Kulübünün tamam* lanmamı? binası, güney tarafındaki bir tepede bulunan Zıraat Mektebi, o zamankı Ankaranm göze çarpan belli ba;lı bir.alart idi. Hacı Bayram Camii bugunkü durumıında bulunuyordu. ÎPStZLERE tP S JMalkoçağılu BAŞOĞLU | CEM SUİT&N ile. Uderı <3Ee^öse Şfeldtj, OVBALARI Anadolu'nun o donemdekı soygun haberlerınl duydukça, arkadaşlarla aramızda hep o gıinun dummunu «şoyle olsaydı, böyle olsaydı.j» diye föz onüne getirir ve tartı?ırdık. Milll Mücadele sırasmda sürijp gıden eskıyalık üzerinde ılk Turkiye Bü>*ük Mıllet MecHsmde de çeşitli zamanlarda göruşme açıldı ğını ve uzun tartışmalar olduğunu, «Firariler Hakkında Kanun» lle Istiklâl Mahkemeleri kuruldu. ğunu hatırhyorum. O zaman önü almamıyan bu eşkij'ahğın kokü, Cumhunyetten sonra kazmmağa baîlandı ve ancak 192G'da Ankara tstiklâl Mahkemesinin eşkiyalan hemen asmağa başlaması sonucunda tamamen kurtuldu. O sırada Ankarada bir mızah gazetesi «muhim ilân» başlığı altında »u espriyi yapıyordu: Ankara Istlklâl Mahkemednde tpsizler* Ip dağrtibnaktadır. thtfyacı olan. Isrm müracaat etmeleri ilân ola kuramıyan bodur ağaçlanyla uzak tan donuk bir bozkır yeşilhği hahade görünüyordu. Dıkmen, Çankaya, Küçukesat, încesu, Cebeci ve onlarm tam ters yönıinde Keçıören bağları Ankara'nın bellı başlı bağlanydı ve at, araba veya eşek lle kimisLtıe bir, kimisin» ıki üc saatte ulaşılabıürdi. Yaıın, ak;am Berinliğı çıkınca bağ sahıpleri yiyecek ahş veriji yapıp hayvanlarına binerek tozlu bağ yollarına yöneldikleri için, Ankara ovasınrn özellikle Küçukesat, Çankaya ve Dikmen'e doğru uzanan bolümünü, yani bugünkü Yenişehir'in bulunduğu dÜ2 luğü durgun havalarda bir toz bulutu kaplardı. Uzaklarda Elmadağ görünüyordu. Doğu ve Guneydoğudan g«len derelerin iki kenannda kü meleamif olan ajaç, bostan ve bahçeler, Ankara o\asmın tabiatına hâkim gri rengi sanki yırtan iki kalın yeşülık çızgısj hahnde goze çarpıyordu. Bent Deresi ve Haüp Çayı, Ankara halkmdan, bağı bahçesi olmayan ço ğunluğunun yazhk gezinti, pıknik ve eğlence yerleriydi. Ulus meydanını Istasyona dar ve bozuk bir şose bağlıyordu. Düılüğe inilınce sosenın özellikle »ol yanı (yani bugunkü Gençlik Parkı alanı) kurbağalann ve sivrısineklerin kaynaştığı genıj bir bataklıktı. Ankara halkuıın çoğu sıtmahydı. Ben de bu hastalığa ya kalanmı;, iki yıl çekmiştım. Tren istasyonunda, Haydarpa5a Bağdat Demıryolu idaresince, yâni Almanlar tarafından yapılmıj birkaç kârgir bin» vardı. Bun YARIN: Mustafa Kemal Paşa Ankara'da TAL.R APAYDIN 81 Bilmem ağam. Gelmedi daha. Akjamdan b«ri yok. Başlann* bir iı mi «eldi yoksa? Six bümiyonuz mu? BUmiyoruı. Nerey» gittiydi? Bıx de bllmlyoruı. Aldı kaanayı küreji fltti. Hımm... Kimle «ittiT Biı gene Habip ağayla gitü biliyorduk. Sabahleyin oğlanı yolladım, o gitmemış. Allah allah, deli mi bu adam yahuî Kendl baçına, bu kı^ günü.. Gel, dedi Celâl. Anlaşüdı. Muhtan kolundan çekti. Sen merak etme abla. Define bulmujlar, Sabahleyin kasabaya gStürmüşler. Hiç merak etme. Nee' Öyle mi7 Sahi miT Dudu kadmm gözlerl büyüdtt. Inaasm nu, inanmann mı. bilemedi. Sahi ml diyoa kardaff Nerdea duydun, allahasen? Dur hele. Oerinni «Jtıra «öyleriz. Koşeyı ddofip gözden kayboldular. Hızlı h s b yuruyorlardı. Kadın heyecan içinde kapmın Scfinde diklldi kaldı. Çocuklar kafalan kaldırmıı, analanna bakiyorlardı. Ne olduğunu anlamamıslardu Celâ!, Gakçı Rüstemin kapıyt Tnrdn, Hoo Rustem. Aç hele açl Rustem yok, dedi kansı içcrden. Nerede? Aç hele. Kadın usulca açü. Ağn yüzü lanhydı. Oduna gitti. sabah erkenden.. Ne tarafa gitU? Bilmem. Dereye aşagı gittl ellâm. Muhtar Celâl bırbirlerine bak«Ular. Nıye bu kadar erken gıttı, acelesi neymi}? Bilmem, gıtti işte. Odununuz yok mu eT Varblraz. Ee? Kadın ne diyecefinl bilemedl. Birjeyler sakladığı bellı oluyordu. Yuzü endiseliydi. Gece evde mıydi Rustem? He. dedi kadın usulca, Doğru soyle. Kadın yutkundu, Doğru söylüyorum kardaa. Muhtar gidelim iiareti yaptı. Dönüp yürfldüler. Köşeyi ddnunce karşüıklı dikilıp kaldılar. Üdsi de düşünceliydi. Yalan sovluyor bu orospu. He. Tuh! Bağıra bağıra gitti define. Kaçırdıkl Gel hele, nerde buldular, orayı bari lorelim. Dereye aşağı yurumeğe başladılar. Bulunur mu çimdi, kar örtmüj baksanaT Gel hele, gel! Sonradan yağan kar e?ek izlerinl iyice 6rtm«mişü. Hafıfçe belli oluyordu. Bak buradan gltmıjler, gel. Peşpeşe yüruduler. Dıkkatle izlere bakıyorlardı. Tamam, dedi Rustem. tM ejek, bir de adam izi. Rustem bu. He burdan gitmif. Tamam.. Kogufturarak dereye ajağı indiler. Her yer akpak kar altındaydı. lnsanm gozü kamaşıyordu. Bir yere vannca muhtar kafayı kaldınp baktı, Aha! dedi. Gördun mü bak? Tepenin güney yamacmdaki taze toprak kazıntısını gösterdi. tkisi birden kojtular. Taze karlara bata çıka tepeye tırmandıîar. Ulaa. B jrası be. Burayı kazmışlarl He.. Bak şu delikten lçeri girmisler, Ke buldular acaba? Dur çimdi anlanz, gel.. Arka arkaya delikten içeri girdller. Ula karanlıkmiî, kibritin yar mı?. Var. Yürü sen. Vay deyyuslar v»y! tJanl bulmuslar da gfxsler buraya? Off.. El yordamı ile taj duvan buldu. Aha şurdan girmişler bak. Ver kibriü. Kibriti alıp yaktı. tleri doğru tuttu. Ulaa, burası kocaman mağara be. Gir hele içine. Nasü gireyim, derin. Sark a?ağı doğru. Belki blr seyler bulunı», çabuk! lyt Dur öyleyse. Muhtar tısltyarak arkasını döndü. Karanlıki» kolunu bacağını tajlara vuruyor, uğraşıp duruyur» du. Hah, şimdi i«te.. Usulca sarktı. Ayağı yere değince, lyi bari, dedi. Ben daha derin samyordun», Gel.. Kibriü çakıp baktı. Allah Allah, burası oda gibi yer yavu. Ayağmın dibindeki kemlkleri gördu. Hee, mezar burası CellL Öyle mi? Celâl de inmişti. Yenl bir kibrit çakıp baktılar. Bak ayak izlerini gördün mü, tozların içinde? He. Çok tozlu be, ne bu? Bak jurası ayn bir bölme, geL Mermer tajın arkasına baktılar. Tozların içind» itli izler vardı. Aha buradan almiîlar, bak. Ne almıslar? Tekrar kibrit çakb, büyük küpü gordü. Ulaa, bu dolu muydu acaba? Eğ hele şumı.. Eğıp baktılar. Boştu. Kıbrit çakıp içine tuttular, Vay canma, dedi Celâl. Bu doluymus be. BuT»yı boşaltmışlar. Belki başka jeyler de vardı? Şu izlere bak•ana. Bolmenin içindeki kanjık şekillere, el lzlerin» lnce ınce baktılar. Gdrdün mü? He Define buradaymıg Celâl. Çok jey bulmuflar •alla. Öyle gorunuyor» Vay canma be! Kibnt söndü. Karanlıkta durup düşündülei'* Sonra muhtar bir kıbr.t daha yaktı, Nasü bulmuşlar burayı yavu? Nasıl akla gelir? Kimbilir.. Kaçırdık bir küp altını. Tuhl Ne yapalım jimdi? Bilmem. Bir kıbnt daha çaktı. Hele bi iyice bakalım yavu, belki bize de kaldı birjeyler? Bırakırlar mı hiç? Ne huızırdır o Seyit denen durzu' En sonunda buldu 15te. Zengin oldu. He... Sağa sola baktılar. Her taraf toz içindeydi. Bo« bir rengi vardı mağaranın. Dur hele, bi gelen var ellâm. Susup dınlediler. Gözleri karanlığa alısmıştu Delikten içeri hafıf bir ı?ık vunıyordu. Bır aralık delık tıkandı. Sejler duyuluyordu. Aha buradan girmijler emml. Tamam. Bul« muşlar valla. Vay be Deme la. Gir bakaymı ya nasü yer? Karanlık emmi. Olsun canım, gir. Korkma hadl Ben de g s . liyorum, gir. Delik acıhp tekrar kapandı. îbişin Ali, dedi muhtar. Şunlan bi korkutalnn mı' Öbürü kim? Habibin sesi ellâm. Odur he. Başka kim olacak? Gir hele gir! Ben de geliyorum korkma. G6relim bakalım içerde ne var? (Arkan var) ANKARA'YA VARIŞ tHAYET okulumuza geldik. Ankara Liaesi, bugun Hacettepe Üniversitesımn bulundu ğu basık tepe üzerinde, Abdülha mıt devnnde inşa edilen bu çeşıt yapılann ortak özelhğinı taşıyordu: Yontma taştan yapılmış sağlam bir bina idi. Alt katta bir kısun »mıflar, üst katın bir kanadında yonetıcılerin odalan ve bir kaç nnıf, öteki kanadmda ya. takhaneler yer almıştı. Yapıma genijliğine gora pencereler kuçük ve seyrek olduğundan bınanın içl, en güneşli günlerde bıle, biraz lojtu. Bahçe, Ankara iklimine oranla, oldukça yeşildi. Pek cok akacya agacmm yanında tekruk n«yva, âzell>';Ie a;.^'a ag*cı vardı. Okula bu bahjenin ortasındaki yoldan geçılerek gırılirdi. Ana girii kapısı epeyce genij, loş blr hole açılırdı. O zaman Ankarada bizım okula en çok ben. zeyen yapı. yıne yontma tastaa yapılmış hükumet konağı idi. Bunlarda baca olmadığırıdan kı 4 fin soba boruları, pencere camlartndan bir karenin yerine geçınlen »aç veya tenekeye açılan deIikten çıkanlır ve bir dirsekle yu kanya verilirdi. N DIŞI BOND ENGÜRÜ B TİFFANY JONES tZ eskıden co?rafja dersinde •Ankara»yı «Engıiru* olarak beUemıştık. Btı kent hakkındaki bılgımız şu ıdı: «Engıırü, Anadolu'nun ortasında yirmibeşbin nflfusln bir vilâyet merkezıdir, Kayserl, Kırşehir, Çorum, Yozgat mutasarnflıklan bu vilâyete bağlıdır. Arazisinin muhim bir lasmı bozkır ve çoraktır. Kınlırmağm suladığı yerler mümblt T« mahsuldardır. Tiftik kecisi, bab Te annudu meşhnrdur. Vrilâyetin merkezi olan Ankara şehrinin ya nındaki tepede eski de\irden kalma bir kalesi vardır. Meşhur âlim Hacı Bayram Veli Ankarada ken dl ismine izafe edilen camiin yanmdaki türbede medfundur. Şehrta ctrafındakl tepelerde bağ'lar, bahçeler vardır. En muhim mahmlâtı tiftik ve buğdaydır.. O zamanlar onuç bin nufuslu küçük ve bakımsız bir ka?ab« olan Yozgat'tan ve yollarda kaldığımız harap köy evleri veya hanlardan sonra Ankara göz^erimize büyük bir şehir gıbi gordrı. dü. Izinli saatlerjnızde birkaç arkadas Ankara'yı dolaşmağa baş ladık. tlk işimiz kaleye çıkrnak oldu. Oradan bütün Ankara çeh ri dolaylanndaki tepeler çepeçev re görünüyordu. Kalenin bulunduğu tepenin gunev yanında, bulunan tepe Cbugur.kü Altındag mahallesi'ı bomboştu. Yalnız tam donığur.da arahklı sütunlar üze rine oturtulmuş, sadece üstü kubbeli küçucük Roma tapınaklan gibi bir tapmak vardı. Şehrin dolaylarmdakı tepelerde bulunan bağlar, çıplak Asva tabiatı nın grl rengi üzerinde hâkimiyet GARTH Deniz Kuvvetleri Komutanlığı AYLÂK MUSA Seyir Te Hidrografi Dairesl Başkanlığından Bıldirümıştir. DENİZCİT.ERE YV HAVACILARA 41 SAY1LI BÎLDtKt 27 ua 30 Nısan 1970 tarihlerinde 09.00 ile 17.00 saatierı arasmda aşagıdaki noktalann birleştıfi saha ıçmde seyretme, demirleme, avlanma ve bu sahamn 6000 metreye kadar olan yüksekliği can ve ma] emruyeti bakımından tehlikelidlr. KARADENtZ ŞİLE 1 Inci nokta : E. 5832 No. lu Şile fenerinden 272 derece ve 3.8 mil mesafede, Enlemi 41 derece 11 dakika Kuzey, Boylanu 29 derece 32 dafcıka Dofu 2 nci nokta ; EnJemi 41 derece 19 dafcüca Kuzey Boylamı 29 derece 32 dakika Doğu 3 uncfl nokta : Fnlemı 41 derece 19 dakika Kuzey Boylamı 29 derece 45 dakika Dogu 4 üncfl nokta : Enlemi 41 derece 09 dakoka Kuzey Boylamı 29 derece 45 dakika Doğu. DENİZG'tLERE VE HAVACILARA ÖNEMLE DTJYURULCR. Deniz Kuvvetleri Komutanlığı Seyir T« Hidrografi Dairesi Başkanlıguıdan Bildırilmiştir. DENİZCtLERE VE HAVACILARA 40 SAYILI BtLDİRl 27 üâ 30 Nisan 1870 tarihlerinde 09.00 ile 17.00 saatleri arasında aşağıdaM noktalann birleştiği saha içinde seyretme, demirleme, avlanma ve bu sahanm 4.600 metreye kadar olan yuJcsekliği can ve ma] emniyeti bakımından tehlikelidir. AKDEMZ ÎSKENDERÜN KÖRFEZİ A 76 SAHAS1 1 inci nokta : Enlemi 36 derece 19 dakika Kuzey Boylamı 35 derece 47 dakika Doğu E. 59J 6 No. lu Akmcı Feneri 2 n d nokta : Enlemi 36 derece 27 dakika Kuzey Boylamı 35 derece 39 dakika Doğu 3 flncö nokta : Enlemi 36 derece 36 dakika Kuzey Boylamı 35 derece 51 dakika Doğu 4 flncu nokta : Enlemi 86 derece 29 dakika Kuı.ey Boylamı 35 derece 59 dakika Doğu. DENİZCÎLERE VE HAVACILARA ÖNEMLE DÜTÜPÜLUR (Basın: 13539/4216) .(Basın: 13471/4214)
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle