17 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
6AHÎFE DÖRT Transu çarkısı «n plent mr I» ronte» çalıyordu. Perdeyi ara<ft^ır^ bakikatdn sokakta y&ğ' mur ba^laımçtı... 29 Mart 1970 CUMHTTKfYET İLK UÇUŞ Uçak değil, sanki sinema salonu AĞEMHZIX tekerieklerf Yeşilköy pistinden kesillrken blz Türk gszetecilerl Pari•e, dlger memleketlerden de gelecek meslekdaşlanmızla buluşmaya gldlyorduk. Bu bulusmamn nedenl asnmızm en büyük uçağının Parls New York arasındaki ilk seferinde buluhrnaktı. Bu büyük uçak deylmlnl Fan Amerikan'ın 747 Jumbo Jet' lne blninceye kadar kullanacak, fakat sonradan lster lstemez «Der» kelimesiyla değistlrecektik. Paris'in Orly alaıuna daha güneş Notre Dame klliseslnln camlaniKla parlarken lndik. Uçağımız koskoca, meydan blnası nın girişlerlnden birine kapısından takıldı biz de kendimid blnanın içerlsinde bulduk. 2500 Mçinin çahstıgı ve gUnde 10 blnden lazla yolcunun gellp geçtiği Orly'da polis, gümrük muamelelerlnin yapüdığı yere kadar yü rüyen halılar Ustündd yonılmadan gitük. Haluk Durukal C Evet; i$te haHH Avrupadaydık artık.. Hersey tertemiz, her şe» hesaplanmış, hersey yerlni bulmus, pahalı blr tsrlçro saatı kadar muntazam ve bkrr, bkır Jjllyordu. Ünllonnası kadar kan dl de itlnalı blr polis, pasaportumuza elindeki damgayı haflfç* bastınrken: «tyi efcleneeler» dlyordu. Bu sefer alt kata, gene yürüyen merdivenlerle lndilc ve bavullanmızı taşıyıcı yürüyen kayıslar Uzerinde durrnadan dönerek bizlerl bekler halde bulduk. Bu ânda lçimiz burkuldu, yttregi miz yandı ve YeşilköyU, o daklkalarca beklemekten sıküıp da •Mon bagaçe..», «My Inggage..» dlye teplnen turlstlerl, bahşiş almak içln islerinl ağırdan alan taşıyıcüan, hatırlayıverdlk... Etrafta hamallar vardı, amma hiç blrl bagajlanmıza TUrk misaflrperverliğlni hatırlatan şekllde, ellmlzden çeklştirerek saldırmadı. LANTN çün$ kapısında da tıpkt Yeşllköydeki glbl taksiler y» soförler vardı amma; ne bavulumuzu kapan, ne kolumusdan çeklstLren ve ne de blr dost edasiyla sokulup kazak lama metodu uygulayan klmse yoktu ortabjcta, ÇUnkU medenl blr Olkede va pollsln hnMftaten görov y*j^ ıtfı btr roemlekettey  Yaslıca, davranışlarfyle hakikaten güngörmüs olduğunu hissettlren Pan Amerikamn şoförü M. Jean altındakl arabayı büyük bir tiüzlikle Intercontlnental Otellne doğru sürüyordu. Pek de konuskandı M. Jean: «An, Türkiye» dedl ve ilâve ettl: • Sizler dünyanın parm kasandıracak en taymetll nazinesl nin fistflnde oturuyorsunuz! Bis Fransızlar sizlerin imkânlannm en çok kmkanan insantatrc. Nemiz var blzim; giizel bflyflk dukkânlanmız, kokulan mı», k&ldinni yn<miıJıtnniı»t Aro de Triompbe'umuz, bnlvarlanmu ve Parisli olarak da Eiffel'imlı var» *mm» gizIerİB insanlann bugünkü hale (ell&lerine kadar kurduklan medeniy* «n beşiğlnln bfltün eaeıleri, nefis deuizlerinlZa pIÂJlanıi]^ m** marl gökyüzünflı ve nâmflten&hl tabu lengüıUklerlniı var. Na sıl? herhalde bfitfln bu tengioIlkleri turist denen aclmda taaa, toprağa kuık vszoya menkh pa raluara bol bol s»tarak varbk içerisine gömuldunü» değfl ml?3 ABlStN Orly haTaalamrun en üst katındakl tramU n lamında bütün ülkelere men »up gaeeted, televlzyon ve radyo muhablrlerl blraa sonra blneceklerl boyu 70, kanatlanıun uzunluklan 69^ metre urunlukta ve 323,5 ton ağırlıgiDdaki 747 Boelng Jet uçağım düşünüyorlardı. Kuyruğunun ucundan yere mesafesi 6 katlı bir apartman yüksekliğinde oJan bu uçagm Paria New York hattının İlk uçuşunda tam 50 gazeted ha «ır bulunuyordu. Böyle blr uçuş aslında tarüıl blr olaydı. DUnya kurulduğundan bugtlne dek 500 klşl havada saatte 1006 km. ha la zevk lçinds btrllkt* uçmamı?lardı. P Fransız çoförü M. Jean'a her TUrk vatandaşnun verebllecegl cevaplann en güzell, tebessümlerünizi ilettik. «Gfizel Istanbul.. «Siz cennetiesinlz Herşeyin en ncuz ve güzellnln yasa<b|ı blr şehirde hayat blttrmek ne şans. Ben bundan Î0 sene 8nce gitmiştiın de bir tfirlfl n M. Jean çok, çok konuajto&k1* b amma otele varauştık Kırmın yeldirmell, operet mâ reşallnl andıran kapıa blzl nezaketla karşıladı. Sonra çahane odamıza çıktık. Badyoda orta yaşülarm çok lyl büdiklerl MC1IİCOÇOC|İU Konuveresim:AYHAN BAŞOĞLU (JEJ^ SULTAN Kafllenln en konuşkanlannm Italyanlar olduğu daha İlk anlarda anlaşıhyordu. Durmadan aralannda şakalaşıyorlardı. EsW bir hava albayı olan Fin televlzvonu muhabiriyle lçkl yanşmasına başlamışlardı blle Sa atlerimlz 19.00'u gösterirken uçaga buyur edllmiştlk. Herkesin yüzünde çocuksu bir heyecan ve merakın panltüarı vardı. Bu merak, uçakt an lçeriye adımıım B atar atmaz samlmlyetle söyleyellm şaşkınljğa v» hayreta dönmüştü. Büyük ve upuzun, renk renk koltuklann sıralandı ğı sankl bir «lnema salonuna glrilmlştl. Melona benzer mavi çapkalı gtlıer yUzlü hosteslerin can alıcı güzelUklerl bile duyulan şaştnnlığı dağıtmaya yetmiyordu. GUn görmüş, dünya yı bucak bucak gezmiş bu kadar gazetecl diğer yolcularla blrlikte bu fevkalâde geziye kemerlerinl bağlayarak başladı. Koca gövde 365 yolcusu lle Parisln Uzerinde bir tur attıktan sonra 12.000 metre yükselip Atlantiğe doğru kaymaya başladi. Artık guneşl kovalıyorduk. Yedl saatlik blr uçuş sonunda gene akşam üzerl 19.30 da New York'a varümıs olunacaktı. ÜKSELME tamamlandıktan sonra «Kemerleri çöı» lşaretlyle bütün yolcular Dev* ln içensinde birden ayaklandı. Bu haddlzatuıda bir nevî tefüa ayaklanmasıydı. Tuvaletlerden sl gara tablalanna, okuma lâmbalannın dügmelerinden üst kat taki «Bar» salonunun döner koltuklanna kadar herşey ellendl, baküdı sonra koltuklann kolundaki 12 kanallı müzlk yayınmdan herkes zevklne göı» kulaklanna paymı aktarmaya Bu fotograf blr sinema ya da bir tiyatro salonunu defil, ilk seferinl New Tork'a yapan dev nçağm lçinl göstermektedir... Hem de sadece objektife sığdıgı kadar... Yanl yarısı... Aslında çok daha derin... başladı. Nefls stereo çeşltll içM lerle de kanşınca lnsanlar daha da zevkleniyordu. Kulak diblm de bir ses: « Haklkaten güzel birşeydir su şekilde yaşamak, bilhassa dünya nimetlerinden faydalanarak yaşama ortamına kavuşmak» dedi. Bu sözlerl koltuk komsum, Almanyanın şöhretli yazarlanndan blrl durmadan tekrarhyordu ve sozlerlni su cümlelerle b&ğladı: « Biz Almanlar eger kısa sfl rede lyi hedeflere yöneldikse, ka sabamızdan köyümuze kadar her yera kontom, yasamayı zevklendirecek yflzel şeyJeri âde ta zorla sokarak sağladık bn ü YARIN: NEWYORK'DA SEKS RÜZGÂRI DEFINE APAYDIN 54 Ula ne çok beî He, dedi Habip geriden. Yüzünü kollarıınn «rajına raklamıjt:, aesl zor duyuluyordu. Biraz sonra patırtılar durdu. Ba;lannı kaldırdılar. Fener sönmüştü. Zifiri karanlık içindeydiler. Hadii, ne edeceğiz simdi? Elektrik, dedi Habip geriden. ö y l e ya, dur. Seyit karanlıkta el yordaım ile ekmek torbasından pilli el fenerini çıkardı. Düğmesini itü. Ula yanmıyor bu. Ne oldu? Tısıldıyarak uğraşu. Düğmeyl ilerlye gerly» oy. nâtü. Arka kapağuu buktü. AlLah Allah, gördün mfl ltiT Ampultt mü kınldı acaba? El yordamı ile sökmeğe ba}l»dı. Habip ileriye geriye baktı, hiç blr »ey görünmüyordu. Böyle koyu karanlıkta hiç kalmamifa. Ürperdi. O surada bir çıtırtı oldu, Hıh, dedi. Kapağı firlattık, gördün mü Isir Elini yerlere sürerek aramağa bajladı. Kum parçaları, kuş pislikleri arasmdan buldu. lyi bari bulduk. Ampul de sağlam. Vidalı kapağı büktü. Düğmeyi itince yandt. Hele şükür. Korkuttu be. Gel şimdi. Surünerek tekrar ilerlemeğ» başladılar. Kan ter içinde kalmışlardı. Seyit el fenerini iHde bir yanlara yukarılara tutuyordu. Tajtan baska blr »ey gö rünmüyordu. İlerisi karanhktı. Bır yere geldiler, insanın omuzlan zor sığardı. Seyit torbayı çücardı. Tabancayı eline aldl. Uğraşta, güçlükle geçti. İlerisi genişliyordu. Hadi Habip karda», i$in sonuna feldik, geç bakalım. Habip zorlukla geçti. Her yerinden ter müştü. Ağzını açmif soluyordu. Uff.. dedl. Ne k5tu yermis be. Insan ölür bunda. Hiç bir ley ounaz, geL Biraz daha ilerledller. Dinle bak? 1lerden bir su sesi geliyordu. Duydun mu? He. Içeriz. Susadık. Gel öyleyse. Seyit el fenerini ikl tarafa tuta tuta yüruyordu. Heyecanlıydı. Yukarısı kubbe gibi yüksek bir yere geldiler. Binlerce yarasa vardı. Kimisl deli deli uçuyordu, kimisi duvara tutunmu? sarkmı|ü ajağı. Aval aval bakıyordu ısığa. Biraz dinlenelim, dedi Habip. Ben kötü oldum. Oturuverdi. Göğsfl sişlp fifip uıiyordu. Şapkasmı çıkanp dizine geçirdi. Ter içindeydl Ne oldu, hastalandm mı? Bilmem. Sallanıyordu. Dudaklan kımıldamaj» bafladı. Dua okuyordu. Dinlen bakalım biraz. Irtersen uzan 5Öyl«. Yok. Kokuyor burası be. Ondan Gidelim hadi. Suyun başına varalım. Gel hadi. Habip kalkmağa davrandı. Baeaklan tutmuyor du. Seyit kolundan çekti. Fenerle çifteyi buraya bırakalım istersen, yük olmasuı. Olur. Zorlukla yürüdüler. Yerler kus gübresi içinde yumuşacıktı. Gel kardaş, yürü. Az kaldı. Su sesi gittikçe yaklaşıyordu. Bir de sıcaktı buranm havası. Terliyorlardı. Yolun üstüne kocaman bir kaya çıktı. Seyit el fenerini altına, arkasına tuttu. Tajı oynatmağa çalısü. Yok, dedi. Burada olmaz. Gel... Tekrar yürümeğe başladılar. Ikisi de ter içinde kalmıjü. Ceketleri çıkaralım istersen, ncak. Habip cevap vermedi. Kıyüara tutunarak yürfl. yordu. TJla ne derin mağaraymıs. be, ucu bucajı yok. Alektınğin pili bitmesin, yürü! Gayret içinde yürüyorlardı. Çağlayan suyun sesi, sıpırtılar kvıbbe altuıda gibi yankılamyor, fan faîn uğulduyordu. Geldık Habip karda;. Sık disini Bıraz sor.ıa ev içi gibi bir yere geldiler. Tavan •pey yflkaekti. Solar damlıyordu. Yerler hep ıslak. tu Seyit el fenerini sağa sola tuttu. Her yere dikkatle baktı. Ayağıyla bir tas.ı devirdi. Yok be, tüh! Ula deyyus, nereye sakladın bu hazineyi? Habip bir taşa otunnuj, kötü kötü düşünüyordu. Geldiğine çoktan pişman olmuştu. «Nasıl düştüm bu delinin peşine? Akıl mı bu bizimki? Geri gitm» «i var bir de. Vay vay> Gel kardaş, yüzdük yüzdük kuyruğuna g«ürdik. Umut kalacağına emek kalsm. Gel... Isığı karanlık deliğe doğru tuttu. Sonra yürüdü. Habip gitmiyecekti ama, burada tek bajına kalmak olur is değildi. Ya bismillft, diyerek yürüdü. Nefes almakta sorluk çekiyordu. Kesik kesik öksürdü. Seyit, dedi. Dönsek gayri? Niye? Az kaldı yavu? Gel, korkmal If ığı tutup yüzüne baktı, Terlemissin. Ben de terledim. Hamam gibi sı eak baksana. İstersen sen otur. Ben gideceğım sonuna kadar. Peki, diyecekti. Ama düjiindü. «Hazineyi bulursa habar vermez, benden saklar. Gitmeli en iyi«i.» Çaresiz yürüdü. Sallanıyordu. Agzmı açmıj, g* nis genis soluk alıp veriyordu. Bir yere vardılar, lnij asajı indiler. Su sınltııı çoğalroıjtı. Aha bak su «kıyor. Ellmizl yüzümüzü yuruz, gel. Sesi zor duyuluyordu. öyle gürültölüydü içerisi. Islak taslar koyu renkliydi. Korkunç görünüyordu her şey. Seyit taşlann arasına ınce ince baktı. Bir tası kaldlnp el fenerini sıktı. Sonra ileriye tuttu, baeak kalınlığında bır su akıyordu. Boyalı gibi kara görünüyordu. Kayadan fırlayıp ilerideki bir delikte kayboluyordu. Allah Allah, nasü tu buT îçilir mi acabaT Vanj» elini daldırdı, Ihk be. Habip de gelmif omuzunun üstünden bakıyordu. Ben içeceğim, dedl. Çok susadım. önce elini yıkadı. Sonra avuçlayıp içti. Tadını anlamak için durdu, yüzünü buruşturdu. Bir tuhaf, dedl. Acı gibi. Emme iyi. Habip de eğildi. Yüzünt boynuna. sürdü. Sonra avuçlayıp içti. Hadi dönelim Seyit, dedl. Pil bitiverirse kalırız burada. Ne? El fenerini eoncfürdü. Karanhkta kaldıiar. Işık olmazsa nasıl çıkanz buradan? Gidelim hadi. Hazineyi bulamadık... Burada hazine olmaz Seyit. Gidelim. Hem ben kötü oluyorum valla. Hadi gel. Etme yavu, buraya kadar gelip de... Işığı yüzüne tuttu. Habibin yüzü bozuktu gerçekten. Gözleri dışarı fırlamıştı. Ben de kötü oldum yavu. Bu su zehirll olmasın? Keşke içmeseydik. El fenerini sağa sola tuttu. Suyun lçina egilip baktı. Sopayla kanştırdı. Duvarlarda küçüklü büyüklü oyuntular vardı. Elini sokup yoklarfı. Yok be. Tüü... Işığı karşıya tuttu. Karanhk bir oyuk vardl. Ayaklannı kaldınp baktı. Sonra oraya doğru yürüdü. Bak hâlâ gidiyor, dedi. Ucu bucağı yok bu mağaranın. Dönelim Seyit. Çabuk. Peki. Yürü hadi. Geri döndüler. Acele ediyor, çabuk çabuk yürüyorlardı. Bulamadık be. Vay canına... Seyit hâlâ ümitliydi. îkide bir sağa sola tutuyordu el fenerini. Habibin bakacak halı yoktu. Bir an önce dlşan çıkmak çabasındaydı. Oturmamak için kendini zorluyordu. Hele yarasalı boşluğa gelince nefes almamaga çalıştı. Seyidin arkasına dokunarak «Hığm...» diye sesler çıkardı. Çabuk yürü demek istiyordu. Dur, fenerle çifteyi unutmayalım. Hığımm... dedi Habip. Boşver demek istedi. O kadar kötü olmuştu. (Arfcan rar) Y BU OCoAEA Ç \NJSAfJ Vİ u " Fazar ilâvesinde eıkan bnlmacalann çözümü: SOLDAN SAĞA: 1 Gazi Ethem Paşa, Tagore. 2 Agâu, Levnî, Ermenak. 3 Zigana, Romain, Utah, 4 Ibanez, Reims, Ataşe. 5 Rekaket, Aladıv. 6 îl, Tabes, Hegel, 7 Ram, Tabar, Tahran. 8 Amiyane, Na, Ge, Ka, Gaf. 9 Yakütistan, Asayiş, Mo. 10 Hreş, Gauguin, Tatar. 11 Atnaram, Nice, lris. 12 Ni, Ireland, Ahd, Klân. 13 Noen, Izayin, Nlok. 14 Leylâ Saz, Lüna, Yeis. DİŞİ BOND YUKARDAN AŞAĞIYA: 1 Gazi Giray Han. i Agıb, Lamartme. 3 Zagar, Miken, Oy. 4 Ihanet, Yuşa, EL 5 Nekahat, Rina. 6 Tlazab, Nıgar. 7 lle, Ke, Esame. 8 Everest, Tu, Liz. 9 Mn, Et, Anagraz. 10 Plrl, Banu, Naz. 11 Omaha, îndy. 12 Şerns, Ergani, II. 13 Ara, Ag, Es, Cani. 14 Millet, Ateh. 15 Ten, Alanya, Dna. 16 An, Ad, Haltl. 17 Gautier, Şarltöy. 18 Oktav, Ag. Rilke. 19 Aş, Nnam, Sa. 20 Eçhel, Fol, Nas. TIFFANY JONES HECE BULMACASI: Cevaplan: «Emlâk, Sirkat, Esmer, Martı, Ufak şey, Cihet, AraUk, Ülser, Meram, Aramak, Sirayet, îçi kari, Akraba, Kimya, Alkış, Mecal, Araban. Klblr.» çözümU: cSonuna dogru da MisaGrter içkileri kanştırmaya baslar» idl. Kartvizit Bulmacası: «Baterist» idl. Cinayet Bulmacası: Benzin istasyonundaki cinayetta Şef, sagır adamı dinlerken daha ilk anda kaatili bulmustu. Zira sagır olduğunu her hallyle anlatan adam, camm kjnlmasını pensin vücudu üzerine düşmesinden önce ya duymuş, yahutta görmfiştü. Duy mus lse sağır değildir. Görmüj İM nyamktır. Uyanık lse arkadaşının yardımına neden gitmemiştir? Daha sonra koşup arabaiun önüne geçtiğinde katüler uzun farlan yakmışlar. Ama O, bu kuvvetli ışıkta okimması zor plâkayı hemen o kuyabilmişti. Kasayı soyan kaatlllerln şapkalı olduğunu anlatmıştı. Sonradan gelen kamyon şoförü lse aynı plâkalı arabanın lnsanlannın şapkasız olduğonn söylemiştl. Gene kamyon şoförü, oraya geldiğinde sağır adama nonnal sesle geceki emanetinl gerl istedığıni söylemis, sdzde sagır adam, bu sözlerl lsltmis ve gece uykuda olduğu o saatte verilen şeyin ne olduğunu bilmediği halde bulup emaneti şoföre vermlştl. Bu vaziyete göre sağır adam o gece uyamktı ve bütün teferrüatı biliyordu. Şel, adamın sağırlık hilesinl ortaya çıkarmak Için avucundaki paraları kasten yere düşürmüs, madeni paralann parke özeıinde çıkardığı «es lle adam geriye dönüp onlan yerden toplamıştı. O hal de sağır olmayan adam yanı kaatil arkadaçını öldürüp kasayı soymus ve hayall bir soygunlA andan nynlmak tt. GARTH AYLAK MUSA BAHAR ÇOCUK ARABALARI BAHAR ÇOCUK ARABALARI FABRIKASI NECDET AYGÜN Dolapdere cad. No. 121/1 Dolapdere s u473B52 Istanbul 1 Reklâmcüık: 867, 3027 her aifenin ideal çocukarabası
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle