Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
6AHİFE DÖRT 23 Mart 1970 CUMHURİYET YAZAN: Valentin Mihayloviç BEROJKOV OPLANTI saionuna biüşik küçtik mlsaftr salonunda do kuzkisilık bir yetnek masam hazırlanmıştı. Üç devletin minyatür bayrakları, beyaz sofra ortüsU üzerinde parlak lekeler haünde ayırt ediliyordu. Ta fcaklar arasına rastgele serpişti rilmis kırmızı karanflller özellıkle göze çarpıyordu. Misafir salonuna girdiğim sarnaa, orada garsonlardan baska henüz kimiecikler yoktu. Masayı dolasarak, yemeğe katılacaklann adla n yazüı etiketleri kontrol ettirn. Birlesik Amerika Cumhurbaşkaruıun yerl Stalin içln hazırlannus olan servis tabağuun tam karsısına düsüyordu. Onun sarap kadehlne konmuş olan bey&z karton etlketln üzerine, Rusca ve Ingilizce olarak Franklin Delano Roosevelt yaalı kll. Stalln'in sağında Churchill oturacak, solunda da, çevirmen olarak ben bulunacaktım. Tam b« nim karşunda, Roosevelt'in sa ÇEVİREN: Hasan Âli EDİZ T Koydsn şarfsız leslim ğmda Molotov yer alacakü. Roosevelt'in sagmda lse Charles Bo len oturacaktı. Cburchill'in sağında da Binbası Bierse'in sandalyesl vardı. Gerl kalan yerlerde ise Harry Hopkins ile Anthony Eden oturacaklardı. Her servis tabagımn üzerinde, Rusça ve tngllizce olarak sahibinin adı yazıh olan blrer etiket bulunuyordu. Oğle yemeğl samlmt blr hava loinde geçiyordu. Ama, benlm içln tatsıı bir olayla b&eladı. Genel olarak, resml yemeklerden önce ben, görevlilerin yemek salonuna girerek bir ikl lokma bir şeyler atıstınrdım. Reaml yemeklerin, hemen, acele olarak çevrilmesi gereken can lı konusmalarla geçtiğini tecrübemle bilirdim. Kanusmalarda ciddî konulara değlnillrse, bu konusulanlan not etmek de gerekirdl. Böyle zamanlarda çevir menin, sofra basında herkesle blrllkta birseyler yemesinin 14fı bile olamazdı. Tabii garson, herkesin tabağma koyduğu ya mekleri çevirmenin öntlne de koymakta kusur etmezdi. Ama koyduklannın hepsini, hiç dokunuimamıs bir halde geri götürürdü. Bu sefer toplanb çok uzun sürmüs, Stalin'in, konuklannı çagırdığı öğls yemegine ancak blrkaç dakikalık bir zaman kalmıstı. Ben ise, az önce konusulanlann blr ozetini çıkarmak zorunda ldim. Bu, degismeyen •ir kuraıdj. Kısacası, ben bu sefer görevlilerin yemek salonuna gkiip bir seyler yemek fır satını bulamamıştun. SESSİZLİK ERKES yerll yerine oturunca, canlı bir konusma baslaI dı. Mezeler gelip gitti, poga çalı bulyon (et suyu) geldl. Ben sürekli olarak çeviri yaptıgım ve bloknotuma yazdığıra için elimi hiç bir şeye sürememiştım. Sonunda biftek geldi. Artık kendiml tutamadım. Konuşmanın bir an için kesilmesinden ya rarlanarak, okkalıca bir biftek parçasını kesip çabucak ağnma attım. Ama, tam da bu sırsda H • üç büyuklerin kayıtsız, şartsıı teslim sjmak lstedlği Hitler, sava^m son yıllanna rastlayan son nutuklanndan blrlnl verirken... Fubrer, milyonlann ölümüne malolan bu saTO^ın, kendisl İçin hezimetle sona ereceğini hissetmi] mlyd) acaba? Churchill Stalln'e bir sonı sor du. Bunu hemen çevirmem gerekiyordu. Ama ağzım tıkabasa dolu olduğu için, aptal aptal oturuyor ve susuyordum. Ortalığa tuhaf bir sessizlik çoktü. Sta lın, soru dolu gozlerle yüzüme baktı. Ben istakoz gibi kızardnn. Hâlâ, bir kelime söyliyemiyor, agzımdaki bıfteği yutmağa çalışıyordum. Gorünilşum kim bilir ne kadar aptalca idıHerkes gozlerıni bana dıkmışti. Bu yuzden büsbUtün şaşkına dönmüştüm. İlkın nafif gülüşmeler oldu, sonra da bir kahka ha tufanı koptu. Her profesyonel çevirmen benim büyük bir hatâ işledigımi kolayca anlar: Bana önemll bir görev verümisti. Dikkatsizliğımin cezasını çekmem gerekiyordu. Ben bunu çok iyı anlıyordum. Ne var ki her şeyin şaka ile geçiştirilecegini umuyordum. Ama benim dikkatsizliğim Stalin'i çok kızdırmıştı. Gozlerinden şimşekler çakarak bana dogru eğildi ve ıslık çalar gıbi bir sesle, dişleri arasından mınldandı: Tam da yemek yiyecek ı»DiAnı buldun!.. Siıin işiniı, çeviri yapmak, çalışmaktır. Hem de ajnnı nasıl doldunnuj, düpedüc edepsizlik! Büylik bir çaba harcayarak ağ nmdaki lokmayı çiğnemeden yuttum ve Churchill'in söyledıklerini acele çevirdim. Bundan sonra da elimi hiç bir seye sür medim. Zaten içtahım da kaçmıştı. Bundan öncekl yemeklerden bl rinde Roosevelt'in Som balığı yemegini çok beğendifini hatırlatan Stalin: Buraya bir Som balığı gön denneleri için emir vermiştim. Sayın Başkan şimdi onu sise tak dim etmek Utiyordum. Roosevelt: Harika doğrosu, diye bagır dı. Bu Uginlzden çok duygulandım. Som balığını dvmekie Bİzi zahmetlere soktuğtuna bay» d üzulüyornın. Stalin. • Bunun hiç zshmeti yok, de dl. Tam tersine, size böyle bir hlzmette buluıubildiğimdeıı çok •evinçliyim. Sonra bana dönerek. Bitişik odsya gidip, hugün uçskla Tahnn'a geien balığı hnrays getirmelerini aöyleyiniz, dedi. Stalin'in emrini yerine getirerek sofrava döndüm. ze veda ediyormuş gibi, sallanıp duruyordu. Kahvelerin içilmesi İçln mtışık odaya geçildıği zaman, Churc hill Altmcı Kıral G8org8"un, Stalingrad sehrine armagan ettlgi kılıcın, o stbahki verilis töreninden soz açtı. Churchill, Kıralın bu davranışının, savaşta dogan îngiltere Sovyçr dost luğunun bir sembolü oldugunu söyledi. Churchül, sörlerini sürdürerek: StalingTad'ın kendiıi, Ru» haUanın bir yifitlik sraibolü ol duğu kadar insanlıfın büyük bir acı çeldşiııin de sembolfldttr, diye ekledi. Bu sembol yüıyıllar boyunca yaşayacaktır. Gelecek kuşaldann, Volga boyunda kalanılan büyiik zaferi gözleriyle görmeleri ve orada geçen vıkıci saraşlann korkunçluğtınu dııymalan gerekmektedir. Bn efsa nevî şthrin korkunç yıkılannı olduğu gibi bırakmab, yanuıa ds, yeni, modern bir sehir kuı nulıdır. Staliagnd yikılan, tıpkı Kartaca yutüan gibi, insan direnlalnin ve acılannın orijinâl bir anıtı olarak, kalmalıdır. Churchill'in bu düşüncesi Roo sevelt'in hosuna gitti. Onun da görüşune gore Stalingrad yıkılannı korumak hiç de fena bir şey olmayacaktı. Roosevelt'e gö re, tabii bu, her şeyden önce Ruslann bileceği bir i?tı: Bütün gözler Stalin'e çevrildi. Kaşlarmı çatmıs olan Stalin, agır ağır kahvesini yudumluyordu. Sonra, yine hiç acele etmeden fincanım taburenin Uzerine bıraktı; hemen orada durmakta olan «Hertsogovina Flor> paKetinden bir sigara aldı. yaktı; dumanını savururken de: Stalingrad yıkılannı bir mü M halirie bırakmanın gerekli ol duğunu sanmıyorum, dedi. Şehir yeniden kurolacaktır. Belld bir bölümünü, bir mahalleslnl. ya d« bir kaç blnasım, büyük yurt Bavasının bir aıusı olarak bıralanr. Büyük lehir tıpkı Peniks <•) fibi kendi külfinden dogscaktır. Bu yasamın Slflme zaf« rini canlandıran bir anıt olacaktır. Biraz sonra Roosevelt, yorgunluğunu ılsri sürerek kendl dairesine çekildl Ötekı Amerıkelılar da onu lzledi. Onların gidışinden sonra Stalın, Molotov, ChurchiU, Eden^e oen va Ingilız çevirmeni kaldık. Kslıva ler ve Churchill'in ikram e'tiSl pürolar içildi. Yeniden sa\raşm geleceginden, Hitler'in, yaklaşık olarak, kayıtsız ve şartsız teslim olma tarihinden s5z edildi. (•) Feniks: Olfim yaklaştıfi zaman yanan, sonra krndi kfl lünden var olan mitolojik bir kus. MC1İİCO<^OQİ1J K n v r sn o u ec i D>U V B YARIN Churchill, kendini haklı göstermeğe çahşıyor BEFINE TAL;P APAYDIN 48 Yakında gelecek nlne, üzülme sen. Yalan söylüyonuuz... Beni kandınyonuuaHabip kötü olmujtu. Ne diyeceğini bUemiyor k«m küm edip duruyordu. Biraz sonra kapıda muhtar göründü, Ne oluyor be7 dedi. Ne bağırıyorıunuz? Su. «un hele. Durumu Bnlıyalım. Hos geldln Hafız kardaş, ne var ne yok? Ne yaptınız? lyilik muhUr. Gittik geldik i|t*.. . Gö» kırpü, Z.W~ . Osman nasıl? lyi. Selamı var. Arife nine hâlâ dövünüyordu. Blr fey g«reo«k durumda değildi. Mııhtar bacağını götterip «ke»mişler mi?» isareti yaptı. Gözüyle sordu Habip de «eveU dedi bafiyle. Vah vah vah Herkes bir aciyl» suıtu. Arife ninenin ağlaması na öbür kadınlann «ğljanalan kanjü. HıçkınkU sesle doldu oralar. Çocuklar ne oluyor anlıyamıyor lardı. Birbirlerine bön bön bakıyorlardı. Sonra onlar da ağlamağa basladılar. Susun yavu! dedi muhtar. AJlıyacak ne varî Osman sağ salim gelecek. Hiç bir seyi yokmuj. Bosa ağhyorsunuz. Çocuk musunuz be. anıt îbişin Ali kapıda dikiliyor, kim konuşursa ona bakıyordu. Şaşkin bir hall vmrdı. Arada bir Padimeye gidiyordu görleri. Sonra Habibe bakıyordu. Bir iş buyunalar da yapsam der gibiydi. Sonra kalabalık dagıldı usulca. Arife ninenin koluna girip götürduler. Hâlâ çırpınıyor, ağlıyordu. O gldince eve bir sessizlik çöTrtü. Yirik Hablp oturduffu yerden kalkamıyordu. Basını indirmis ka ra kara düsünüyor, dualar okuyordu. Asiye kadın ocak bajına oturdu, çorba kaynatmağa başladı. M Akfamdan sonra Seyit Ali'nin kapısı vuruldu. Kansı lâmba ışığında yama yapıyordu. Kendisi *edıre kaykılmı?, sigara içiyordu. Çocuklar çoktaa uyumuîlardı. Kim bu? Bilmera. Bak bakaynn? Kadın iğneyi ipliği bırakıp doğruldu. Doğrulurken belini tuttu, «vay belim, vay vay vay..> Ne zamandır beli ağnyordu. Seyit AJi aldırmadı. Kasabaya dönüjü durgun bir devreye girmişti. Fazla dışan çıkmıyor, kimseyle konusmuyordu. Kendikendin* dü|ünüyt>rdu boyuna. Kadın geldi. îki yabancı, dedi. Seninle konu?mak istiyorlar. Kimmisler? Bilemedim. Buraya çağır dediler. Ula misafirraiyoksa? Evde yok deseydin? Diyemedim. Ne büeyim? Hay Allah! Nasıl misafir edeceksin simdi, ne yedireeeksin? Kadın ezüdi, Bilmem. Hiç bir şey yok. Pek yoksuldular bugünlerde. Seyit eline geçen parayı çar çur etmlfti. Gene gaz alacak paralan yoktu. Kapıya vanp seslendl, Kimo? Merhaba Seyit ağa, dedi bir ses. Biz ÜnyeUjriz. Seninle konujmak istiyoruz. Önemli bir isKaranlıkta baktı, hiç tanımadığı adamlardı. Birisi iri yarıydı, birisi ufak tefek. Yedeklerinde birer at vardı. Ne gibi? Kaçakçılık falan mı? Biz yoğuz 8y1* iılerde. Yoo, başka bir 1$. Daha 6nemli. Seyit Ali düşündü, «Allah Allah, ne olabilir?» Peki. Buyurun.. Girmeyelim. Şöyle dısarda konuşalım. Olur mu canım? Buyurun da birbirimirin /üzünü görelim hele. Evi hiç rahatsız etmiyelim. Zati işimiz dı«arda. Gel jöylo biraz, çekinme. Niye çekineyim canım? Ben ne yaptım siz« (ekinecek? Çıktılar. Atlann heybeleri dolu. «Dur bakalım, dedi Seyit Ali kendi kendine. Bunlar kaçakçı emme bakalnn ne kaçakçısı? Bizim buralarda zati eksik olraaz. Tabanca, mermi, naylon eşya getirir satarlar.» Köyün arkasına doğru yürüdüler. Ortalık ka» ranhktı. Göz gözü görmüyordu. İri yan olanı, Seyit ağa, dedi. Biz senin jöhretini duyduk, cessur adammışsm. Önemli bir iş için geldik sana. Eğer yaparsan, hep zengin olduk gitti. Yapmazsan yapma ama, kimseye söyleme. Çünkü gizli bir i}. Neymiş o? dedi. Bilelim hele. Çok büyük iş. Tenekelerle altm var ucunda. Allah Allah, ne olabilir? Define mi? îyi bildin, dedi ufak tefek olanı. Sizin bura4a bir yerde define var. Yerini bu efendi hart=ıda buldu. Harta çok eski, dee ta Rumelinden geld' Bia seni duyduk. Dedik bu işi yaparsa Seyit ağa yapar. «Ula basıma devlet kuşu konacak gahba. diya düşündü Seyit Ali. Kmme biraz ağırdan almalı Ha men kabul edivermek olmaz. Dur hele...» Sağolun ltardaşlar, madem adımı anıp »elmişsiniz, emriniz başım üstüne. Ben arkadaş uğruna can verenlerdenim. Ha şöyle... Tamam. Lâkin yeri. Evet, nerdeymiş söyleyin? Hık mık ettiler. Duraladılar. Biraz sapa yerde Seyit ağa dedi, iri yan olanı. Bilmem kabul edecek misin' Seni iyi Unımadı ğımız için hemen söylıyemiyoruz. Ne gibi? Söyleyin. korkmayın. Sizin burası koyu müslüman köyüymüş Bilmem ne diyeceksin? Ama biz çaresini bulduk Ilâcmı neyi hepsini getirdik. Hiç çekinmiyeceksin « Allah Allah. ne der bu adamlar? liâçla mllaçla ne yapüacak?» Söyleyin kardaşlar. Gevelemeyin yahu Çıkann dilinizin altındakini, bilelim. öyleyse dınle. dedi iri yan, kıravatlı olanSen mert adamsın, bellı. Dediğimizi yaparsan zengin olacaksm. AHını aramızda kardaş payı bölüşeceğîz. Yapmazsan gene sağol Ama kimseye söylemiyeceksin, tamam mı? Tamam yahu. Hem yaparım, niye yapmayım? Fakırhktan imanım gevremiş benim, durur muyum? (Arkası »ar) DİŞİ BOND EMANET İRAZ sonra odaya, güvenlik subaylanndan biri girdi ve emaneti getinp getırcmiyece ğini sordu. Stalin, olumlu bir karşılık verince, subay dısan çıktL Stalin sofradakilere döne rek: Şimdl babğı getirecekler, aedi. Bütün başlar kapıya çecrüdl. Bır ıki saniye sonra, kapıda, ıri yan dört er göründü. Heınen he men iki metre boyunda ve yatını metre çapmda bir balık ta şıyorlardı. Bunlann pesinden iki Pılipinli aşçı ile bir Amerikaü güvenlik ajanı gelmekte ıdi. Harıka balığı Roosevelt'in yanına kadar götürduler. Başkan birkaç dakika balığı seyretti. Bu sırada Amerikalı gıivenlık ajanı yanıma yaklastı ve balığın hangı koşuliar altmda bura ya kadar getirildıgini, nasıl korunduğunu, Başkanın sağhfıru tehlıkeye sokmadan ne kadar bir süre dayanabileceğini ve nasıl korunabıleceğini Sovyet meslek taşlarından öğrenmemi rica etti. Amerikalı güvenlik ajanı gereken şeyleri defterine yazdıktan sonra çekilip gitti. Onun ar kasından balığı da götürduler. Erlerin askerce yürüyüşune tem po tutan bahğın kuyruğu da bi B TİFFANY JONES • • ı«n«^ 1 Daqa agırtlB n {•atgrnâil. fcpca LONCX2A AV M l ^ âl'Bİ OELİVOC E ifflP \ ı^~ GARTH Orto Docju Teknik Universitesi Rektörlüğünden AYLAK MUSA Orta Dogu Teknik Universitesi Mühendislü Fakültesi tnşaat Mühendisliği Bölümü Âloşkanlar Mekaniği Lâboratuvarına Asistanlar alınacaktır. ADATLARDA ARANILAN ŞARTLAR: 1 T.C. vatandaşı olmas:, 2 İnşaat veya Makina Mühendisllk Fakültesi ' Bölümunden en &? ıyi derece üe Usans veya Yuksek lisans derecesi almış olması, 3 İyi derecede İngüizce biimesi İsteklilerin en geç 26 Mart 1970 Perşembe günu saat 17.30 a kadar O.D.T.Ü. Personel Müdürlügünden alacakları müracaat formlannı doldurarak müracaat etmelerı, 27 Mart 1970 Cuma günü saat 10.00 da O.D.T.Ü. Muhendislik Fakültesi İnşaat Mühendisliği Bölümü Hidrolık Lâboratuvannda yapüacak Akışkanlar Mekaniği sınavında başan gostermeleri gerekmektedir. ıSınav İngüizce yapüacaktır.) (Basm: A . 6â9â • 12482) 2809 Orta Doğu Teknik Universitesi Rektörlüğünden Orta Dogu Teknik Universitesi Mühendisük Fakültesi İnşaat Mühendisliği Bölümü Sulama Lâboratuanna Asistanlar alınacaktır. ADATLARDA ARAN1LAN ŞARTLAR: 1 T.C. vatandaşı olması, 2 İnşaat Mühendisliği Fakültesi veya Bölumünden en az iyi derece ile lisan veya Yüksek lisans derecesi almış olması, 3 İyi d«recede İngilizce biimesi İstekJilenn en geç 28 Mart 1970 Cumartesi gür; saat 13.00 e kadar O.D.T.Ü Personel Müdürlüğünden alacaklan müracaat ıormlannı doldurarak müracaat etmelen, 30 Mart 1970 tarihmde saat 14.00 de MflhendisJık Fakültesi İnşaat Mühendisliği Bölümü Hıdrolik Lâboratuannda yapılacai Hidrolik MühendisUği sınavında başan gostermeleri gerekmektedir (Sınav İngilizce yapilacaktlr.) (Basın: A. 65% 12481) 2808