Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAHÎFE DÖRT blltm re teknotojideki tüm ilerlemeler, yenl bır çağa, «Feza çağı» na geçışın habercısi sayılıyordu. Ancak, bu yeni çagın insanlık lçin mutlu bir çağ olup olmayacağı konusunda, düşunen bütün insanlar kuşkuluydular.M 15 yılda bir mılyar artan dünya nüfusu, 1 milyara 7a kın (nsanın açlık tehdidl altında bulunuşu, geri kalmış Ulkelerle Belişniiş ülkelerin her gün biraz daha farklılaşan ekonomik düzeyleri, dünyamızın 510 müyon kılometrekarelik yüzeyl üstündeki sayısız çıban başlan, gelecek için lyimser olr mayı zorlaştınyordu. 1960'lann ayın fethi kadar önemli sayüması gereken bir olayı olan «gençlik hareketleri», lnsanın bilim ve teknoloji'ye, bunlann getireceğl mutlu bir geleceğe olan güveninin, tersine, bunlann getireceklerinin, Bonuçlannın verdiSl korkuya dönüşmesl nedeniyle başlamıştı. Özellikle gençler, sorunlarla dolu bir dünyada, kendilerine kabul ettirümek lstenen maddî değerler üzerine kurulu bir yaşam biçimlni istemlyor ve bunu, her yerde, geleneksel müesseaelere, başta devlet. her türlü kuvvet ve otoriteye karşı ısyanla ortaya koyuyorlardı. Amerikaü toplumbılimci Susanne Keller'in deyışiyle: «Her şeyin maddî ölçttlerle değerlendlrilditi bir devrenin sonuna gelmiştik. Ve bunu en iyi duyan da, gençlerdi.» 1960 larda ortaya çıkan ve her yerde «Toplumlann düzenlnl sarsmak» suçlaması ve korkusu lle karşılanan her şey, gençlik isyanla^ nndan «bippl» hareketine, ujiışturucu maddelerln lnanümaz yayılışından cinsel davranışlardaki aşırılığa dek, var olan dunyaya karşı bu başkaldırmanm, bir «yeni dünya» özleminin sonuncuydular. Cinsel özgürlüğün yakın bir gelecekte daha yayılması, uyuşturucu maddelerin bir kısmının «tanun dı?ı» olmaktan çıkanlması bile beklenebüirdi. Acaba butün bunlar toplumlann kurulu düzeninl gerçekten altüst edecek blr «toplumsal kıyamet» in beUrtUerl miydi? Yoksa bütün bu aşınlıklar zamanla durulacak, bu «eeçi? dönemi» nin çalkantılan üzerine, yenl, daha insancıl, daha özgür, dünyadakl temel sorunların çözümlendiğl, lnsanın zincirlerinl, bağlannı kopararak kendi öz degerlerine yeniden kavuştuğu bir çağ mı kurulacaktı? Bu buhranlı yıliar, TÎME'in deyimiyle «Teni blr Rönesans öncesi» nın mi sancılanydı acaba? Bunlann cevabıru, " toplumbilimciler vermeğe çalısıyorlardı ve birçoğuna göre, gelecek için lyimser olmayı gerektiren nedenler çoktu.» 27 Ocak 1970 «Sapıklık, eçcinselUk, irMHfc Mye, acep niye bn •facttkler Irkiltiyor hertesi? Mastürbasyon, her tarafta TBT Haydi, ktrtsal Kamasatra UetniBütftn yantakter.» U ÇARPICI söHerden flıfl. İU kuçük şartasmı umursama» blr tavırla bitlren uKun saçh, garip kıllklı «çiçek çocnğn», etrafındflü kızlı erkekli hippı'lere kanşarak dansetmeğe, yerlerde yuvarlanmaya başladı. K ı » blr süre *onra, başka blr görüntU belirdl önümüzde: Uzun raı saçh, melek yüzlü blr genç ln», yv şama sevinclnl anlatan blr şarkı söylerken sahne ışıklan azaldı, sahneyi kaplayaa blr otlyük örtünün altında bir süredlr kay •fcolmuş olan oyuncular, örtüdekl deliklerden önoe kollannı uzattılar, sonra tüm vücutlanyla, müzifin ritmine uyarak, uyumlu bir biçimde yavas yavas doğruldular. Çınlçıplaktüar. Ta mamen doğrulduklan an, ellerini havaya kaldırarak hareketsls kaldılar. Ve Unlü «Hatr» mü Bir çököş mO, bir rSnesons öncesi mi? B Grökten inip ayatfim yere basan sanat blrincl perdesl, baslan dlk, magrur duruslu bu çıplak vücutlann üstün» lndl... PROTESTO YOLU EZALETÎ Müstehcenlik? Çıplaklık Hcaretl? BUtün bunlan söylemek kolaydı ve bütün bunlar, piyesin 1968 Eylul'ündekl ilk temsilinden berl bol bol söylenmlştl... Ancak «Hair» ln bu UnlU sahnesi, insana çıplaklığın ötesinde çok şey düşündürüyordu, piyesin bUtünü içinde... Devlet otoritesinden Vietnam savasına, ırkçılıktan tüketim toplumunun şartlandırmalanna dek her şeyln yerlldlği, yasama sevincinin, var olma zevkinin baştan R •ona kendlnl duyurdugu N O d.ereoe «genç» bir oyun, blr büyUk özgürlük «arkuı ldi, bu olaganüsttl müsikll piyes... Ve ellerini havaya kaldırmı* çıplak gençlerin magrur duruşu, piyesin taşıdıgı «protesto» nlteliğinin lomut blr sembolü oluyordu.. Endüstrilesmenin son basamaklanndakl toplumlann egemen oldugu blr dünyada, hâlâ en acılı biçimde var olan açlık, savas, kıyım, ırkçılık, düşünce kıaıtlanması sorunlannı, insandakl gerçek değerlerl, bireysel yanı körleten, çürüten bir toplumsal değerler sistemlni, her türlü tutuculugu, geleneksel bagnazlığı, kakplaşmayı protesto... Ve bütün bunlan temsil eden giysilertnden sıyn larak tam blr özgürlüğe kavusmayı sembolleyen gençler... Bu anlam, piyesln tümü içinde ön plâna çıkarak oyunculann çıplaklığındaki «şoke edlci> yanı tam&men limoi plânda bıratayordu. Ve «Halr», gerlde bıraktığunı» 1960 yülannda, toplumdaki çalkantılara paralel olarak sanatta meydana gelen «ihtilâl» ln bellrgln ömeklerınden birt olarak anılmayı hakkedıyordu kuskusuz... 1960'lara daragasını vnran olaylardan biri de, gençlik hareketleri oldn ve yaşlı Avrnpa, 18481er* benıer hareketli günler geçirdi. Gençler, her yerde hemen her şeyi protesto ettiler, yfirfidüler, bağırdılar, daha iyi bir düzen özlemlerini duyurdular. Iste Londra'da fasizm ve ırkçılığı protesto içia poliı neıaretinde yapılan düzenli bir yürüyüş . ÇÖKÜŞ MÜ? ÜZTILI biraz aşan bir «endüstrl çağı» sonunda, insanm yüzyıllardır hayalini kurdugu uzayın fethlne gırışmesl, aya ayağını basması ve Y Melih Cevdet Anday 81 Ve bağırmağa başlamiîtı Nigir: Her jeyden önce kendimize ceza biçmeliyiz. Kimse bızi kovalamasa da, biz kendi kendımızin peşine düşmeliyız. Çünkü hesap »oran yok artık dünyamızda. Tek tek yaşadığımız için, istediğimiz kötülüğü ijliyebiliyoruz. Benx« cezamı anyorum v* bunu kendim bulacağım. Aktör Bilâl onu sakinlestirmek için: Macit hastaydı, demisti. Onunla aranızda neler geçtiğini bilmiyorum. Ama ne geçmif olur•a olsun, €ben öldürdüm» sdzü burada pek dolayh bir nedene dayatılmak isteniyor demektir. Bir juı, ona eziyet ettiğinizi bile düjünsek, bu davranifinız öldürmek niyeünden mi doğuyordu? Hayır, bunun hiç de böyle olmadıjı çektiğiniz azapten belli. «Nasıl olsa ölecektı» demiyorsunuz. Kadın, uzun uzun düşündükten sonra: Azap çektiğime inanmıyorum, demiftl. îşt» benim gerçek azabım bu. Çağımızı ne denli kınarsak kınayalun, onun pisliklerini gene de ta»unaktayızdır. însanoğlunun başma gelenlerden gozleri yajaranlar bilirim, an öldürmek fırsatmı ellerine geçirebilmek için nasıl da dıdinirler! Başkasının ölümüne ağlayan yaşlı kadınlar gıbıdır onlar, gerçekten ağladıklan kendi ölümleridir, baîların» bir gün nasıl olsa gelecek olan ölüm... Kötülük görebüeceklerinden korktuklan için ağlayanlar var, kötülük göremiyecek duruma gelmektir amaçlan. Kötülük göremiyecek durum ise, kötülük edebilme durumudur. Bir gün de birdenbire: Sen beni »eviyorsun, demişü aktör Bilâl'e. Aktör Bilâl fajınnıstı. Kırlarda geziyorlardı, •usuz bir dere çıkmışü önlerine, kocaman bir tafin üstüne oturmuslardı. Kadın gözlerini ondan «yırmıyordu. önemli mi? demisü aktör Bilâl. O zaman kadın basmı önüne eğmif: Bilmem, diye mınldanmıstı. Aktör Bilâl gerçekten do Kıgâr için beslediği ajkın önemini küçümsemeye başlamıştı. Çünkü dostluklan, bu aşkı çoktan asmif bulunuyordu. Neredeyse her gün bulusuyorlardı, künseye görünmeden, kimseyi yanlarında istemeden. Birbirleri için gerekliydiler. Bu gereğin üzerinde ikisi de öyle uzun boylu düsünmüs değildi. Gerçi aktör Bilâl, ilk zamanlar bu bulusmalara, Nigâr'la ilgili anılannm ağırhğı ile katılıyordu, ama gitgide kurtuldu bu duygudan, düslenen a|kla yasanan aşk başka başka şeylerdi; neredeyse bu ikincisine aşk demek bile doğru değildi. Aktör Bilâl o anılan, artık sakin sakin anlatabilirdi Nigâr'a. Çünkü Nigâr için o yepyeni bir inaandı, eski bir tanıdık bile değil. Böyle düşünerek: Size mektuplar ymzdım, deyiverdL Kadın hiç şaşmadı. Aktör Bilâl: tmzasız mektuplar... diye ekledi. O zaman Nigâr, belleğini yitirmiş bir ruh h»»tası gibi, yavas yavaş başını kaldırdı, ona baktı, gülümsedi... O kadar. O mektuplan unutmus muydu? Yoksa onlar hiçbir zaman merak konusu olmamı; mıydı onun için? Anlıyamadı aktör Bilâl ve işte koskoca bir ask hikâyesi buncacık bir «onla bitiverdi. Ama aralarmdaki bajlantıyı hiç zayıflatmadı bu durum. Bir gün de Nigâr yanmıs bir evin mermer merdivenlerinde oturuyorlardı onun elini tutmuj: Ben bugünlerde bir genelevde çalı$maya bajlayacağım, demisti. Onun daima gergin ve kıvücımlar saçan ruhuna artık bildik çıkan aktör Bilâl, istifini bozmadan: Niçin? diye sormustu. Niçin mi? Kendimi asağüamak için. Aşağı olduğumu düsünmem yetmiyor, bunu gerçekleştirmek istiyorum. Aktör Bilâl onu xayıf bir yerinden yakalamak Utemijti. Orada çalısanlan asağı förmek... diye nu» rüdanmLj ve durmuştu. Nigâr anlamışü sözün nereye varacağını. Insan ancak başkasmın bakısı ile gerçekle» sebilir. Değil mi ki orada çalışanlar aşağı gorülüyor, işte ben bu görüşün konusu olmak istiyorum. Benlığımi ancak o zaman savunabıleceğım, Bugün belki bir deliyim, ama tek bajımayun. Aktör Bilâl: Ya ben? diye fordu. Benim yardımım? Kadın: Sen... dedl, durdu. Sonra: Kimse, klma» için bir | e y yapamaz, dedl, Kurtarıcı yok. Aktör Bilâl: Bu kentten gitsek... dedl. Bir soruydu bu. Nigâr: Nereye? dedi. Bilmiyorum, diye karsıhk verdi aktör Bilâl. Böyle, bugünkü gibi, gezer gibi çıksak ve yürüyüp gıtsek.» Konuşa konusa. Kadın susmustu, düsüncelerine dalmıştı gene. Fakat aktör Bilâl, o günden sonra, bu tasan•ını işlemeğe başlamıştı. O yanıp tutuşan âşık yüreğı idi cesaret aldığı. Tiyatrosuz bir aktörle, yüreğini yitirmiş bir kadm, elele gidebilirlerdi. Nereye? Bilmiyordu aktör Bilâl. Ve asıl önemli »oru şuydu: Ne ile? Hangi para ile? O zaman aktör, kendinden hiç ummadığı bir pekyüreklilikle, delice bir işe kalkıstı. Basyazar Kutsi'ye gidip a yalanı uydurdu. Eğer başyazar Kutsi ona para verırse bu kentten gidecek, böylece hem başyazan, hem kendisini ölumden kurtarmıs olacaktı. Fakat basyazar Kutsi, kendi yasamının ancak onun bu kentte kalması ile güven altında bulunabileceğini söylemiş ve parajn vermemisti. Gercekte ise, tasansınm suya düşmest değildi o olayın önemli yanı; aktör Bilâl üç gün beklemişti basyazar Kutsi'nin oda kapısında ve birkaç kez odacı ile içeri haber yollamı?tı. Gerçi adını venaemifti, çünkü toplantı vardı ve toplantıda bulunanlar arasında onu tanıyanlar olabilirdi. Oysa bu ziyaretin tümden gizli kalmasmı istiyordu. Fakat odacıdan gerçi iki kez de değişmişti kapıda bekleyenler^ içerideküerin gece gündüz toplantı halinde olduklarını öğrenince meraka düşmüştü. Gizli emirden başka ne için olabilirdi bu toplantı? O vakit içinde yeni bir umut ışığı parlamıştı ve aktör Bilâl bu ısığm, artık eskisl gibi yalnız kendisi için değil, bu sefer Nigâr için de mutluluk ?etirici olabileceğini düşünüp heyecanlanmıştı. Üç gün sonra, sabah vakti, başyazar Kutsi'yi gozleri «iş şiş uykusuz kaldığı bellıydi• görünce, nasıl anlatacağını aktörlük yeteneği ile bir bir düzenlediği hikâyeyi, etkisiz bir biçimd* anlatıp susmustu. Belki de başarısızhğının nedeni buydu. Ama sonuç umduğu gibi çıkmıştı. Başyazar Kutsi büyük bir inançla «Gizli emrin geldiğini» söylemişti ona. Buna sevinmemek elde değildi. İşte yıllardan beri beklenen müjde... Ve aktdr Bilâl o gün, bütün gün Nigâr'ı aramıştı. Acaba ona «Yürü gidiyoruz, artık param var» demesi mi, yoksa gizli emrin geldiğini söylemesi mi daha yararlı olacaktı? Ama para sağlansaydı da Nigâr'ın geleceği nereden bellıydi? Karanlıkta, evinin köşesinde karşüaşmıştı Nigâr'la ve ona demişti ki: Senin için yapmayacağım yoktur, buna inan' Bu akşam sana beraberce bu kentten gıdebıleceğımiri söylemek için bir takım işlere gırişmiştim. Bunlar doğru işler değildi, suçtu. Saklamıyorum. Sonuç. başaramadım. Başaramadığımı soyledığım için de sana karsı içim rahat. Ama başka bir haberim var, gizli emir gelmiş. Bunu başyazar Kutsı'den bu sabah öğrendim. Nigâr, sevgilim, bu haberin seni feraha çıkaracağını ummak istiyorum. Eğer içme duştüğün mutsuzluktan gene de kurtulamazsan, iyi bil, senı kurtarmak için daha baska işlere, temız, kirli, her turlü işe girisebılirim. Beni bunlan yapmaktan alıkoyamazsın. Çünkü hiçbirinde sana danışmayacağım. (Arkası var) Konuveresim:AYHAN BAŞOGLU J TUNA CASUSU SANAT'IN ROLÜ Y TIFFANY JONES UZAV OTOM0Bl'ÜNÜ ALIP BİR ENt ve mutlu bir dünyaya dogru lnsanın sürdürdügü bu arayışta, insanın yaratma gUcünün en soylu ürünü, tarih boyuncakı serüveninde lnsanın bas yoldası «sanat» ın rolü ve yerl ne ldi, ne olacaktı? Bu konuda bir kötümseriflc egemendl bazılarında... Bunlara göre. daha 1960 ların başında kendinl gösteren «op arU, «pop art» turünden akınüar, sanatı geleneksel soylu yanından sıyırarak, bayağı, basit, ucuz bir düzeye indirnüî, 1960 lann sonuna doğru ise, «seka ihtilali», «erotik devrim» sloganlanna paralel olarak her türlü sanatta kendlni gösteren «müstehcen» lik salgını, sanatı, insanın en kolay etkilenebilir bir yanma yönelmlş bir ticaret metaı haline koymuştu. 1970'lerden sonra, toplumdaki artan cinsel özgürlük anlayışıyla o rantılı olarak sinema ve tiyatroda çıplaklığın, genel olarak da sanatta, kalıcı olmayan bir ucuzluğun, çarpıcılığm ve «pornographie» nin daha da egemen olacağı besbeUiydl... Bu gözlem ve tahminlerin gerçek yanı kuşkusuz güçlüydü.. Ancak bunlar, 1960lardan sonrasının sanat anlayışının tek veya belll başlı özelligi miydi, 1960 ların sanatını toptan mahkum etmeğe yeterli miydi? Toplum ve sanat illşkllerinin karmaşıklığına ve «Burjuva sanatı • naık sanatı» kıyaslamalanna girmeden, kalın çizgüerle şu söyleneblUrdi Id, 1960 larda, kalıcı olmayan bir kolaylık ve ucuzluk anlayışının, «pornographlque» öğelerin istilâsma, uyuçturucu maddelerin etkisiyle yaratılan bir «hippi sanatı» na, VJ. ye ragmen, sanat, birçok dallanyla insanla ve toplumla daha bir kanşmıs, lnsanın s o runlanna daha bir yakından eğilmiş, insanın «daha İyi bir dünya» için mücadelesine yakın bir biçimde katılmış, insanın dâvasına daha çok hizraet etme yoluna girmiştl... Sanatın, sanatsal yanını koruyarak toplum yararına olabileceği, sanınm, bugünkü kadar hiçblr zaman kanıtlanmış değildi.. Eski Yunan tannlanna (veya bir mutlu azınhğa) özgü olmaktan çıkarak yeryüzüne bu denll yer leştiği, lnsana bu denll yaklaştıgı hiç olmanuştı sanatın... Bu birkaç yazıda, size, dünyam'zda her gün müyonlarca insanı doğ rudan doğruya etkisi altına alan, günümüzün en etkül, en önemli sanatı (bazılanna göre tüm sanatların bileşimi olan) «Tedinci Sanat» ın, Sinemantn son serüveninl anlatmak, kazan dığı yürekli tutumu, lnsanın, blrey ve toplum olarak belli baslı sorunlannı ele alışındaki gözüpek davranışını bazı önemU örneklerjyle vermek istiyo MUŞAVIR MUHENDİSLİK MADEN FIZ1BILITE ETUDU MÂDEN İŞLETNîEj rum. YARIN: I Yırnanistan'daki .Albaylardan, Brezilr. ya'daki ağalara DORIOR Tarık Z. Kırbakan DERt, SAÇ re ZÜHREVİ MUtehaSSlSl tıtiklâl Gad. Pmnnakkapı Nou « TEL: 44 10 7» MİTHATPAŞA CADDESİ No. 51/10 A N K A R A . TEL. 17 36 Reklâmcılık.: 223/873