Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA: tKİ Cumhurîyet 18 Ocak 1970 YARENLIK Elif NACİ Tarihten o tR vannış, bir yokmuş.. Topkapı dışında blr takkeci Ibrahim ağa varmış. Dükkânı çarşı içinde, alçak gönüllü bır adam, herkes severmiş onu. Gel zaman git zaraan. Ibrahım Ağa, bir gece rüyasında yeşil cübbeli bir dervış görür. Der vış ona der kı: «Bağdata kadar gideceksin, orada, Medıne köprüsnnün karsısmda bir ahçı dükkânı var. Onun kapısınUaki asmanın üç üzüm tanesi senin kısmetindir, git al onları». Ibrahim Ağa aldırmaz. Ertesi ^ gece, yine aynı derviş, aynı hltap, aynı üzümler. Her oyun üçe kadardır. Takkeci de üç gecearka arkaya bu rüyayı gorur. Ve dayanamaz, kalkar, Bağ dat'a kadar gıder. t s t a n b u l l a Bağdat aItalya kralı rası bugünkü değıl tabii. AylarEmanuel ca yolculuktan sonra Bağdat'a ' çok kısa boylu idl. Kravanr, dükkânı bulur, kimsecik liçe Helena'mn ler gormeden asmadakl salkınv dırseklerı hızadan üç üzüm koparıp yer. Ve sına gelirdı. Prenses Helena'yı, oracığa oturup geçirdiği macedaha vehaht ıken Eusya Çarı rayı düşünmeye varır. Biraz. İkınci Nıkola'nm Peteresburg'a sonra karşısında yeşil cübbeli verdıği bır ba!oda gormuş ve bır adam zuhur edip kendisine: âşık olmuştu. Boyunun kısalığından mı nedir cesaretten de «Ne düşünüyorsun yolcu?» der. yoksundu. Emaneule'ın utangaç Ibrahim Ağa, başından geçenlığını ve kendisine meylıni baleri bir bir anlatır. Yeşil cübkışlanndan anlayan Prenses He beli adam kahkahalarla giilmelena bır gun vazodan bir papatğe başlar. « Ayol sen deli miya alarak ona vermiş ve «Basin? Rüyaya inanıp üç üzünt ta kınız bakalun, yapraklarını koparımz, sevilip sevilmediğinizi nesi için buralara kadar gelinlr anlamış olursunuz» demiş. Ema mi?» der. «Ben de k«ç kere rünuel yaprakları başlamış kopar yamda gördüm. Istanbulda Top mağa «Seviyor sevmiyor se..» kapıda bir takkeci varmış, onun tesadüf, netice sevindirici çıkcvinin kömürlüğünde üç küp mış. evlenmişler. Dort sene son altın gömülü imiş, bana da git ra (1900) babası birinci Umber to'nun yerine 31 yaşında kral dediler doğrusu o kadar yolu gö oldu. ze alamadım.» fnkkecînin rüyası B Kral ile Kraliçe r Berkson'un kitabında Prenses Helena ıçın şu satırlan okuciuk: «Babasma paraca yardımda bulunmak için Antivari limanına gider, ailc çiftliğinden toplanan yumurtaları balıkçılara satarak parayı babasına götüriirdü. Evlenirken çeyizi de Rusya çarı tarafından yapılmıştır.» Takkeci İbrahim Ağa bakar kı tarıf tamanı. Bu, kendı evinın komürlüğüdür. Doğruca Istanbula döner ve kimseye tınmadan kazar orasını. Çıkardığı altınlarla bir cami yaptınr. lşte.. Topkapı dışmdaki «Takkeci Camii» budur. Bana da arüatırlarken «Ister inan, ister Inanma» demışlerdi. aş, elliyi altmışı çoktan aşıp, yetmişlere tırmanırken, mahpus olmak kdtu bir şeydi. Ama binbır kışifıin içinde rahatça uzanacak bir yer bulamamak, daha bir kötüydü. Bır saatlik bölünmez bir uyku hatın için, kuru çeşmeler onünde su bekleyenler gıbi itişip kakışmak gerekiyordu. Sağlam bir sinir sistemi olmalıydı insanda, kızılcık dalı gıbi eğılecek, ama kırılraayacaktı. Surata inecek bir tokata, iki misliyle hemen karşılık vermek de vardı için içinde. Ses de başka türlü bir silâhtı eğer can rahatlığı aramyorsa. Araa ust perdeden postasını koyan dayıca bir se» ! «Sus nlann!» diyeceksin icabında. «Sus da ksfanun dinleyelim be inek arabau! Bnrası eşek ahırı değil! Canımızı çöplükte bnlmadık biz!» diyeceksin. Şu var ki Yakup amca çok yashydı artık. Böyle ataklara gidemezdl. Zaten, gençliğinde de kuzu gibi bir adammış o, yerli yersız kimseleri incitmek istemezmiş. Toptaşı cezaevi müdürü içten bir yakmlık duydu O'na. Acıdı belki de yaşına bakaraktan. Bu delirmiş, çılgın kalabalıklarda ezilirdi Yakup amca. Kurumus bir ince dal gibi çıtır çıtır kırılırdı. Bunun için müdiir, iki kişilik kuçuk bir odaya verdi O'nu, hem de gelip ricacı olmasını beklemeden. Ne var ki niraete kavuştu ama, şöyle bir içi rahatlayıp 5evinemedi Yakup amca. O'na bır demet gül uzatmışlar, için için sevinmiş, gel gor ki dıkeni de beraber tutuşturmuşlardı. Gulu sevecek doyasıya, dikene de katlanacaktı. Söylemeti kolay, lâkın yapması zordu bu işi. Yakup amca, Beşiktaş'ta çuvalcı Acemleri parasına tamah edıp canavarca öldüren korkunç kaatil börekçi Ali ile beraber yatacaktı. Mudür bey boyle münasip görmuştü. Kuzuyu rahat olsun diye ayrı bır yere veriyor. bu güzel, ama yanına bir de kurt katıyordu. Bunda da ince bir hesap vardı belki! Mutlaka kötü bir niyete bağlanamaz. Müdür bey her ikisipe de avrı ayrı yönlerd"en acımıs olabilırdi. Oda ferah, kafa dinlenir. Karışan olmaz, görüşen olmaz. iyi. Ivi ama. amcanın içi rahat değıldi. Be'li etmedl gene, ne yap«ın? Burası mahpusanevdi. kendi evi drğıl... Demek kendi Y gonlünce bir yer vermiyorlardı adama? Durumun ciddiyetini kavrıyordu Yakup amca. Katlanmak, bu acı günlere katlanmak kararındaydı ve öyle de yaptı. Tilki uykusuydu uykuları yalnız. Dikenlikte yatar gibi yatıyor, şoyle bir rahatça uyuyamıyordu. öyle ya borekçi Ali nasıl olsa kilometreyi doldurmuş, eninde sonunda asılacak, kurbanları arasına Yakup amcayı da katsa ne çıkar? Umumt koğuşlarda ışık yanardı geceleri. Azap veren, acı sarı rezil bir ışıktı bu. tğne gibi batardı belü belirsiz gozlere. Geceyle gündüz birbirine karısmış olurdu. Goz kapakları bıber gıbi yanar, mahkum Ihtiyar mahkumun korkusu Yazan ra. Yatıyorlardı, delıkstz bir uykuyla buluyorlardı sabahı. Borekçi Ali renk vermiyordu ama, Yakup amca için garıp bir uykuydu bu yalnız. Evındeki uykulara benzemiyordu. Hasretlik vardı bır taraftan. Yanındaki adama gelınce malum, herıf kızılcık şerbeti değil bal gibi insan kanı ıçmişti. Bazen amca caktırmadan Alı'nin keskın hatlı yuzune bakar da, onun ince mor dudak Kerim KORCAN dı. îçinde zaman zaman beliren panik havasını yenmek için, aşırı ıyımserliğe basıyordu belki de Yakup amca ve tutamaksız hayallerle avunuyordu. Bır gece borekçi Ali ağır ağır doğruldu yatağında. Sonra onune eğılerek bır sure oturdu. Içınd'en içinden anlaşılmaz bır şeyler mırüdanıyordu. Boş bır kupe vuruluyordu sankı aralık aralık, sesı dermden de ler saçarak azgın kurtlar gibgezebılır bu adam. Alır bır taş parçasını kuş tüyü gibi eline ve kaba leblebi gibi ezebılir bu adam. O gerinip şöyle bir nâra vursa yürekten, sırtlanlar birbırıne girer, kaçışır kabristanda. Yakup amca tir tir titreyerek gözleri kırpışık hep ona bakıyordu. Kendi ayağıyla gelip kör bir kuyuya atmıştı kendisini. Şimdi, neredeydi hükümet? Onu bu kanlı canavarın elinden kım kurtaracaktı? Vah dışarıcfa boynu bükük bıraktığı öksüz yavrucağı, acep bırkaç sene daha şu fâni dunyada kalıp kimsesiz kızcağızına arkadaş olacak mıydı?. Börekçi Ali bır sigara yaktı. serin bir bostan kuyusu gibi çekti içine. Durdu. Sonra çevirip basını Yakup amcava baktı. 19 gundur bır odada yatıvorlardı. Bugune kadar da bır şey olmamı^tı aralarında. Ama amca nasıl yatıstırsın kabaran içinı'7 İnsanoğlu çığ sut emmıs. Hele borekçi Alinin emdi£i sut, kanla karısık. Yakup amca gozlerini kırpıstırarak hep ona bakıyordu. Sıgarasınd'an ^on nefpsi derın derin çekti ıçıne. l?marıtıni maltaya hırsla fırlattı, acı sarı yılan gıbi ayaklandı Ali. Hasta kalbi. avcı namlusu gormuş tavşan yavrusu gıbi fırlayacaktı evinden. Nefesi kesılecek nerdeyse. goğus kafesı çatlayacaktı Yakup amcanın. Alaca karanhkta boyu daha da uzamıs Alı'nin. korkunç bır seyler olmuştu hasılı. Ali ağır ağır Yakup amcanın yatağına yanaştı. Demek onunla gorulecek bir hesabı vardı. Kimse ona artık dur diyemez. Kıyametin kopacağı andı bu. Yakup amca artık ar etmese bıle imdat isteyemezdi. Dudakları kurumuş, kalbi durdu, duracak. Loş bır aydınlık var gozlerinde Alinin. Kemikli hortlayan mumva yuzu bir mâna vermiyor. Kolları upuzun sallanıyor iki yanında. Demek bu upuzun parmaklı korkunç eller uzanacak Yakup amcanın kalbine. Bır kere sıkıverecek yureciğini onun, hasta bir serçe kadar bile da Biyograti Kerim Korcan 1918 yılı Adapazarı'nın Aktefek köyünde doğ du. Yoksul bir saat tamircisinin oğludur. tilkesinin sosyal meselelerine vürekten bir ilgi duydu. Okudu. Çekilen acıların din dirilmesi için pratik çareler arayanların arasına katıldı. iki kere tevkif edilip, 12 yıl mahpus kaldı. Kerim Korcan yan hayatına atılınca yalnız mahkumlan kendine konu edindi. Yayınlanmış kitapları: «Linç» • Ağaoğiu Yavınları. «Tatar Ramazan» Ararat Yayınevi. «Idamlıklar», «Ter Adamları», «Şafaktaki tnsanlar» isimli üç kitabı da •ayınlanmak üzeredir. yanamıyacak Yakup amca. Her şey bir anda olup bıtıverecek. Sıkı sıkı kapatıyor gozlerini Yakup amca, artık olacaklara istese de bakacak gücu yoktu. Ali yürudü, ağır ağır Yakup amcanın karyolasına yana^tı. Ama ne garıptır yorganını kaldırmadı. Korkunç parmaklarını cigerine daldırmridı. Gozlerini oymadı birer bırer. Çüruk yumurta gıbi tutup kırıvermedi kafa<unı. Hayır hayır hiç böyle bır şey olmadı. AH satfece amcanın üstunden kayan yorganını duzelttı. Sırtını sıkıştırdı eğilip. Duyulur duyulmaz acıyan bir sesle dua eder gibi : «Üşümesin, üşumesin!» diyordu. cBenim ihtiyarım'» Sonra başucuna dolandı, bembeyaz yumuşacık saçlarını sevdi Yakup amcanın. Bir de usulca alnından öptü. Gozlerini rahatça açtı artık Yakup amca. Korkulacak bir şey yoktu demek. Alinin kaatil yuzu taştan heykeller gıbi kes* kın ve korkunç. Ama dudaklaıı sıcaktı. (Resim: A. ARAD) karanlık uykulara dalıp «Yarın» korkusundan kurtulamazdı. lşte Yakup amca bu taraftan da rahat olacaktı. Iki'kişıydiler. Uyku saati gelınce ışığı karartabıliyorlardı. Gardıyanlann dıkkatini çekmiyordu bu nizam dışı ış. Koridora açılan kapıdan gıren ışık yetîyordu onlalarında yenice mezarlıktan dör.müş bir sırtlanın kan kalıntılarını gorür gibi olurdu. Yakup amca daima kuşkuda olmuş, ama ku?kusunu perçınleyecek blr davranış da gelmemiştı Ali'den. Bu hava belki' aldatıcı belki de gelip geçicıydı. Bugünun iyi geçmesi, yarm için bır garanti »«yılımazrinden gelıyordu. Yakup amca gozlerı kırpışık. soluğu kesılmış hep ona bakıyordu. Bu adam ıstese demır parmaklıklar erırdı camlarda. Bu adam ıste<;e bir solukta indirirdl isli tavanı. El mi, canavar pençesi mi o goğsunde kavuşturduğu? Kalkar yerınden gozlerınden ateş 1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 I 1213 14 15 16 17 18 19 20 I Alan razı veren SOLDAN SAĞA: Sİ DELİ razı Ingıltere'ye bağlı Readıng şehrınde kocalardan çoğu ortak bır karara varmı^lar. Müracaat vukuunda, para babası ve kimse&iz ış adamlarına akşam yemelderi ve çeşıtli partiler için ejlerini re fakatçi olarak veriyorlar. Taraflar, birbirlerine sadece arkadaşlık edip hoşça vakit geçiriyorlar. Bu zahmetın karşılığı ortalama beş yuz lira... Yol, yemek ve ıçki masrafları da kimsesiz para baba sına aıt tabiî. Hece Bulmacası DTOYA 1 tkınci Mahmut zamanı kaptanı deryalıkta, Tophane müşirliğlnde, valilıklerde bulunmus, gözü pek, buyük bir denızci; TERSt şehlr avukatlaA A AN BA CtR CIK rının bağlı bulunduğu birlık. 2 Evliya manasına; Fran DI D t E ET FAL sa'da bir nehir; TERSİ büyük HA HİN î İ t İG bır minyatürcümüz; Ayak. İN KA KAN KEZ KI 3 TERSÎ kimyada klor; ö n KfcVI KIN LA LAV adı Maurice olan bir Fransız bestecisi (tspanyol rapsodisı, LIK LİK MER NET Bolera, Habanera); llk adı AnaPİ RA RAT SIZ TER tole olan 1900'dan sonra Pransız edebıyatını temsıl etmiş bır TIB TİN VAR VE YA tenkıdçi ve romancı (Tais, Ilâhlar Susamıştı..); TEKSÎ bir spor YAR. yeri. Yukaııda gordüğünüz dağınık hecelerı, aşağıdaki soruların karşılığı olarak bir kerede kullanıp numaralı çizgilere yazınız. Meydana gelecek kelimelerin sıra ile yukardan aşağıya IKİNCİ ve BEŞİNCİ harflerini okuduğunuzda Immanuel Kant'ın: «Kadınlar nâ diren sarhoş olurlar. Zira onlar ya radılıştan...' diye başlayan bır sözünün geri tarafını bulacaksınız. 4 Mardin'in bir ilçesi; TERSİ tıcari kazanç; Benjamin ilk adı ile Ingıltere'nin iç dış men faatlannı yuceltmış bir devlet adamı. 5 TERSt doğu; TERSİ göstenp öğretme. Bir ılimiz. 6 llk adı Somerset olan bır tngılız piyes ve roman yazan (Şeytamn Kurbanları); TERSt bır nota; Denızcılıkte çekılen veya boşaltılan, zincıri, halatı 1 Bir pirinç yemeği. 2 Kut bır müddet elde tutma tâbirı. sal sevilen şeye kötülük etmek. 7 İkıbine yakın eseri, yazı3 Tabipler. 4 Bir ilim kolu. lan, hocabğı ile bestecimiz Hü5 Kıymetli madenlerdeki de seyin Sadettin Bey'in soy ismi; ğersizlik. 6 Okulda bakkal. 7 İslâm tarıhınde birtakım prensTavırlar (Eski dil). 8 Ek. 9 lıkler; Vilâyet; Kimyada nikel. 8 Hakkaniyetle hareket Değerli taşlarda kıymet derecesi. blr ilçesi; 10 Sarahat. 11 Ayağa giyı edeh; Adıvaman'ın lenlerden. 12 Öğle ile akşam Bir şeyın korunmasını başkasıarası. 13 Kümes hayvanların na bırakmak. 9 Batı Afnka'da müslüman dan. 14 Bır ılimiz. 15 Aldatbır devlet; Amerıka Bırleşık ma. 16 Us. 17 Bir meyva. Devletlen'nın nimuzu, Eski Yunan'ın bir tarüıçesi. 1 2 10 Bir nota; Boy (Eski dil); TERSİ hilâl; TERSt deli. 3 11 Peter Paul ön adı ile 4 buyük bır Flâman ressamı; İlk 5 adı Andre olup üstün virtüozıte6 v si ile gitar için beste yapanlara şevk vermiş (hattâ gıtar konçeıtosu) bır Ispanyol sanatçı. 9 12 Valde; Anton Pavloviç 10 ilk isimlenyle bır Rus hikâye ve 11 piyes yazan (Vanya Dayı, 3 Kızkardeş, Martı...); Güreşte bir 12 oyun; Kimyada gümüş. 13 14 15 16 Yüzde yirmi 13 Finlandiya'nın doğusundaki bir yanm ada ismi; Luigı ilk adı ttalyan piyes yazan; Miizlk yazısı. 14 TERSt başıboş; bir kumaş; îki mayün veya gazın bazı cisimlenn mesamatından geçerek birbirine kanşması oiayı; Yagh kara. «Sapho. Orpheo ve Paust» operalariyle ünlü bır Fransız. 3 Kimyada neodim; Ön adı Jeanne Philıppe olan, Bach ile çagdaş, bir Fransız besteci ve teorısti; Çocuk. 4 Bır Italyan kabramanı ve politikacısı (Giuseppe); Cuzı. 5 TERSt askeri maksatla taştan yapı; Kanaat, Hıkat. 6 Atletizmde aynı dereceyi tekrarlama; TERSt sesın en alçaktan olanı. 7 Bir Ispanyol dansı; Yemin; Bir renk; Duygu. 8 TERSt Anadolu'da yollan, damları düzlemede taş silindır; TERSt B. Almanya'nın 11 eyaletinden biri olan sanayi bölgesi; Eski Yunan ve Roma'da halk toplantı, tiyatro, meclis jeri mânasma. 9 TERSİ vüâyet; llk adı Arthur olan sembolizm öncusü bı'r Fransız şain; Elektrikte bir • bırim. 10 Bir ilimiz; Almanyada bir nehir; Kimyada neon. 11 Eyerin arka kısmı; llk adı Eugene olan çağdaş Belçikalı viyolonist orkestra şefı ve besteci, TERSt kimyada neodimm sımgesı. 12 TERSt dahil manasına; Kimyada gümüş. 13 Paul ilk adı ile bir Alman altist orkestra şefi ve besteci (Cardillac operası»; Avrupa'da blr başkent. 14 Kutsal kitaplardan; bir dans. 15 TERSİ 1. Dünya Savaşı'ndan sonra Anadolu'yu parçaiamayı hedef edinmiş ve maalesef kabul edılmiş iğrenç anlaşma; TERSİ Fransız edebiyatının dev komedi yazan. 16 TERSt büyük tren istasyonu, Bir tablosu Impresyonisme'in adını doğunnuş bir Fransız ressamı. 17 Balık tutmak için; TERSİ bir ilimiz; Ingüiz ağırlık ölçülerinden. 18 Bir nota; Tarihi Asur devletinin başşehri. 19 Askeri giyimde omuzlardaki işaretler; Anadolu'da tarihi bir devlet; Istikbâl. 20 Bir divan şaırimiz; Yere bakan taraf; Dansözleri ile bir Fransız ressamı. ParisMn Pigalle semtindeki striptiz numaralan ile meşhur blr gece lokaünin konsomasyon listesınde önemli bır not var. Şoyle dıyor bu notta: Kırılan yumurtalar New York'ta, günlük yumurta ticareti yapanlar telâş içinde. Sebep: Yumurtaların tavuk çıftliklerınden merkeze nakledilmesi sırasmda ortalama yuz de 510 nıspetinde kınlması. 1969 yılında ilgililerin bu yüzden uğradığı zarar ziyan yüzbın leri aşmış. Neticede bir toplantı yaparak şöyle bir karara var mışlar: Washington Üniversitesi Profesörlerınden John Spencer yumurta kabuklarınm daha dayanıklı ve kınlmaz hale gelmesi için bir formul bulup ken dilerine bildirecek, onlar da bu nu uygulayarak zararı önlemeğe gayret edecekler. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1 lSU'te Şah tsmail'in Safevi devletlnin ve Şiiliğın Anadolu'ya vayılması tehlikesıne karşı Yavuz Sultan Selim'in Van Kuzeyinde Şah'a indirdığı darbenin, savaşın, zaterin ve yerin adı; tngiltere'nin denizler ve ülkeler hâkimiyetinde bir Ingilız kaptanı. 2 Eski harfiere verılen sajnlarl3 tarıh düşürnıe, yazl yazma; ö n adı C. Prançois olan «Lokalimizde dürbun kullanmak kesinlikle yasaktır. Buna ragmen kullananlar tesbit edılırse kendilerinden yiızde yirnıı ölçüsünde ek bir ücret alınacaktır.» " = Ağaçlardan bayrak Ingiltere'ye bağlı Dulverton'da yaşayan Aubrey Hubert ısunlı bir toprak sahibi kendi arazisinde özel olarak ve yanyana yeti§tirdiği kırmızı, beyaz ve mavi ağaçlara bayrak şeklı vermiş, bu davra nışından ötürü de hem vatanper ver sıfatını kazanmış, hem de altın bır madalya almış. Yüzen sabunlar Suda avlanması en güç balık hangisidir?... Muhakkak ki sabun lşte bu noktavı dikkate alan Glasgow'lu iki îngiliz araştırmacısı plâstik maddeler ilâvesiyle batmayan cinsinden sabun imaline muvaffak olmuş. Yeni tip ima lât çok tutmuş, bütün îngiltere'de kapışılıyormuş. Artık özellikle banyo küvetinde sabun avı için ter dökmeğe paydos. Bulmacaların yannki çözümvi CUMHURİYET'te CİNAYET BULMACASI KAATİL KİM? 17 Kartvizit Bulmacası KADRİ OTER 6 0 Yukarda kartvizitini gördüğünuz Bay, Yaşar Kemal'in romanlarından bir tanesinin hayranıdır. Eserin adı da kartviziti teşkil eden harflerin arasındadır. üzel kadın, altmıslık ressamın halen Avrupa'daki arkadaşı tuccar Arıf'in genç karısıydı. Kocasının ısteği ile her gün bellı zamanlarda atelyeye gelen kadının portresıni yapıyordu. O gun, saat üçte, kadın telâşla gırmıştı içerıye. «Takip ediliyorum. Bir de tehdit mektubu aldım» dedi. Uzattığı mektupta : «Saat 17.39'da telefon edip yerini bildireceğim. Parayı hazırla :» yazılıydı. Kadın : «Portrem şimdilik kalsm. Artık Arif gelene kadar sokaŞa çıkmam. Bnrdan berberime uğrayıp hemen apartmana dönecefim...» dedı. Gıdisinden yanm saat sonra ressam, acele ile onun çantasını unuttuğunu farketti. Yanm saat bekledi. Sonra kapının üzerine anahtarı bırakarak yan sokaktan Beyoğlu'na her akşamki lokantaya çıktı. Bir saat sonra gerı dönduğunde, sokaktan atelyenin ısığını yanık gördu. Herhalde çanta için dönen kadın öyle bırakmıştı. Yukarı çıktı. Kapı açıktı. Girdi ve taş gibi kaldı. Genç kadın, yerde, başucunda duran sıvri bir boya küreği (spatula) ve boynu kan içinde hareketsiz yatıyordu. Şef, atelyede ressamın yukarda anlattıklarını dinlemekteydi. Kadının çantası ortada yoktu. Numarayı sorup eve telefon ettı Çıkan hizmetçıye, ressam oldueunu soyleyip hanımını sordu. Ondan, hanımın henuz donmediğını, bugun berbere de gideceğını, bir erkeğin dörtte telefonla onu sorduğunu, tekrar arayacağını oğrendi. BerlSer telefonda Şef'e, kadının bugün öğleden sonra geldiğmi ve hattâ Arif beyin genç sekreteri ile karşılaşıp beraber çıktıklarını söyledi. Sonra Şef, Arıf'in Taksım'deki bürosuna telefon etti. Sekreterine : «Arif Bey'in karısı bugün oraya uğradı mı?» Karşıdaki kadın sesi, kim olduğunu sordu. Şef : «Ben, ressamım. Atelyeye gelecekti. Gelmedi. î a n n da ben yoknm.» Karşıdaki ses duraladı ve : «Nerden telefon edlyorsnnuı?». «Sokaktan !» Kadın: «Hayır! Ressam olamazsınız. Maıideki erkeksiniz. Bu$ün de takip ettiniz onu.. Çat!.j» Telefon kapanmıştı. Şef, ressamın: «Çantayı buldnm!» sesi ile, çantanın nasılsa fırlatıldığı dolabın arkasına yaklaştı. Çantada altı bin lira ile üzerı rujlanmış bir çocuk fotografı vardı. Ayrıca şu satırlara rastlanan bir de not defteri : «Mazideki hatam... Evlâdım... Hain erkek.. Keşke Arifin sekreteri kalsaydım Zenginlik başa belâ.. Ne diye sekreteri Neclâ'ya anlattım sımmı? Ta Arif'e anlatırsa...» O sırada telefon çaldı. Bir erkek sesi : «Saat dörtbaçukta sile gelen kadını anyornm. Orada hâlâ. Telefona verin...» Şef, telefonu yuzune kapatarak. bildiği numarayı jevirdl ve dırektif veıdı. Kaatüı nasıl bulmujtuî Bıkkınlık ıSrkek 46 yaşında... Adı John Chasolow.. Kadın 38 yaşında... Adı Mary Chasoiovv.. tkisi de New York'ta doğmuş, büyümüş. lkisi de çalışıyor. Daha dogrusu çalışıyorlardı demek lâzım. Çünkü günlük hayatın hiç değişmeyen zorunluklanndan bıkmışîar, usanmışlar, çıldıracak hale gelmişler. Neticede de evlerı barklan dahil her seylerini bırakarak Tahiti'ye kaçmışlar. Şimdi orada açık havada yatıp kalkıyorlar, kannlarını da sadece meyva ile dojrurup Robenson hayatı yaşıyorlarımş. Böylesine can kurban Stockholm'den bildinldiğine göre Isveç Hükumeti, tutuklularla ilgılı olarak yetıi ve dikkate değer bir karar daha almıştır. Özellikle evlılerin m&hrunıiyet duygusuna katlanmasını önlemek amacı ile cezaevlerine bağlı olarak her bakımdan konforlu bir otel inşa edilmiş. Yılın boiırlı ry)arında ve sıra esasına göre mahkumlardan bır kısmı eşlerıylc bırlıkıe bu ote'.de 48 &aat kalıyor, kıyasıya da eğleniyor. Kalbleri kınlnnsıi diye ara yeıde sozlü ve nişanh durumdakiler de ıdare edıliyor. muj.