05 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAHİFE DÖRT 9 Eylül 1969 CUMHURİYET Yazan: BARNARD Sevgilim N'ınky bana «Parlak bir zafere kıyasla bir heıimet insana çok daha fazla şeyler öğretir» diyordu ama ben hiç de aym fikirtfe değildim. Fakat bunun hiç de yersiz ve mantık dışı bir iddia olmadığını ilk imtihanların sonucu belli olduktan sonra kısmen. yirmi yıl sonra da kesinlikle anIayaeak. dayanılmaz öpücüklelin sahibine hak verecektim. Listeye baktığımda fizikten sadece 43 puvan alabildigimi dehşetle görmüştüm. Takıntısız geçmek için en azından 7 puvana daha ihtiyacım vardı. Fakat kaderimiz henüz tâyin ed'ilmiş değildi. Aynı dersten iki defa daha imtihana girmek hakkına sahiptim. Buna mukabil öğrencilik hayatımda i^k defa böyle bir şey başıma geliyordu. Fena bozulmuştum. Bereket versin afabeyime. Başbaşa oturup dersleri bir kere daha beraberce gözden geeirdik. Sadece bir hafta sonra ikinci defa imtihana girdim ve 65 puvan almağa muvaffak oldura. Neîiceyi öğrenir ögrenmez profesörün karşısındaydım : «öbıır inıtihan hakkımı da kullanmak istiyornm efendim..» «Fakat geçtin evlâdım...» «Geçmesine geçtim... Bn•*••••••••••••• ••••••••••••••• •••«••••«••••a» •••••••••«««••a» lllllllllııım* CHRISTIAN HAYATIM "Doktor olacak, ölüme karşı savaşacaktık,, nn bilİTcmm ama pnvın nispeti beni Utmin etraedi efendim.» Üçüncü imtihanın sonucu 73 puvandı. bizim lâboratuvarın asistanından birkaç kurbağa, birkaç camgöz, birkaç da tavşan aldım. Bütün gece göz kırpmaksızın bunların üstünde kıyasıya çalıştım. Bu çalısmaları ara vermeksizin sürdürüyordum. Sıra tavşanlardaki kemik yapısını inceleme faslına gelince bir tane daha satın alarak yine eve götürdüm. Bir tencereye süd kostik doldurarak hayvanı bunun içine attım. Sadece kemik kalıncaya kadar da kaynattım. Joyce'un hayretten gözleri açılmış beni dehşetle seyrediyordu. Dünya bir yana. dersler bir yana prensibinden hareketle bu araştırmalarım strasında her şeye boş vermiştim. Bir kerecik olsun dans etrneğe gittiğimi hatırlamıyorum. Gece elbisesine benzer bir giysim de yoktu zaten. Arabadan da mahrumdum. Araba sahibi arkadnşlarla gezip tozacak vakit de aytramıyord\jm. Çok sevdigim halde spor denen şeye de veda etmiştim. Idmansız durumda kimseyle rekabet edecek ve yanşacak kuvvetten de yoksundum. açıklanmasıru kadar bekleyecektim. Heyecandan fenalıklar geçirerek beklediğim o gün de nihayet geldi. Sonuç mükemmeldi. Fizik. kimya ve botanikten en yüksek puvanları almıştım. Zooloji puvanım da iyi sayılırdı. Ninky'yl telefonla aradım Yaz tatiline çıkmak ve denİ2 kıyısma gitmek için hazırlık yapıyordu. «Başaraeagından emindim saten Chri». » dedi. «Wilderness'e seleceksin defil mi?..» Sonra şuh ve mânidar bir sesle ilâve etti : «Seni bekliyornm orada...» «Evet.» dedim. Bunu derken ciddiydim. Fakat gitmedim. Babam, Barney ve Joyce için bir ev satın almak gayesiyle bizim Wilderness'teki yazlığı elden çıkarmıştı. Bu durumd? tatil aylarına Karoo'da bol bol svlanarak arasıra d'a Beaufort West hastanesine uğrayarak geçirecektim. DOKTOR KOKUSU DUYURMAK İÇİN Birinci ders yıhnı başarı ile bitirenler, ikinci yıla başlamanın sabırsızhğı içindeydiler. Çünkü gerçek tıp öğrenimi ikinci yıldan. itibaren başhyordu. Ben bir yana, sözkonusu sabırsızhğın en fazlasını duyanların başında Percy Helman geliyordu. Memlekete dönerken aym kompartımandaydık. îlk dersyılı süresince sıkıfıkı olduğum tek arkadastı diyebilirim. Gayet «amimiydik. birbirimizden cfe hoslanıyorduk. Özellikie kimya derslerine daima beraber çalısırdık. Bir pansiyonda kalıyordu. Annesinin Lainsburg'tan gönderdiği Yahudi t»(hlannm tadı damagındadır hâlâ. Tren istasyonda durur durmaz. Percy cebinden çıkardıgı eter şişesini açtı. kolonyaynuş gibi üstüne ba?ına serpmeğe başladY Havayı ağır bir koku kapladı. «Ne yapıygrran Ferey?.. Oelirdin mi?..» diye sordum. «Yok canım . Biraı sonra annrmle kncaklaştı|ım zaman dokior kokosa daysnn istlyorum da ..» ZAVALLI TAVŞANIN BAŞINA GELENLER Bütün çabalarıma rağmen zooloji meselesi kafamı kurcalamağa devam ediyordu. Annemden gelen üçbeş kuruşa, Barney'den aldığım parayı ekledikten sonra kendime bir bistüri, bir de ameliyat makası aldım. Annemin lâfı geçti de hatırladım. Kadıncağıza göre ben yabancı bir ülkede patlak veren savaşa katılmıştım c a T kıyasıya çarpışıyordum sanki.. Beni düşündükçe nasıl da üzülüyor, nasıl da kahroluyormuş. Evet, bir bistüri, bir de makas almıştım. Artan para ile de İMTİHAN SONUÇLARI BELLİ OLUYOR Ders yılı sonu gelmis, imtihanlara da girip çıkmıştık. Fizik ve kimyayı sıkıntının zerresini bile çekmeksizin başarmıştım. Fakat zoolojiden az kalsın yerle bir oluyordum. Bu korkunç ihtimali güçlükle. kan ter içinde kalarak, nefes nefese önleyebildim. Yapacak hiçbir şey yoktu artık. Pılımı pırtımı toplayıp Beaufort West'e dönebilirdım. Fakat hayır. Alcfığım puvanlan merak ediyordum. Bunların Dr. Barnard. Giiney Akdeniz deki Fransız sahilinin ünlü kasabası SaintTropez'de hayranları »rasmda görülüyor... «Aman Allahım, ne müthiş bir koka var bnrada böyle...» Yanıbaşımd'a homurdanan Harry Autrlchting'ti. Ona hak verdim. Gerçekten dayanılır gibi değildi. Midemin altı üstüne geliyordu. «Ta sn Allahın belâsı formalin... Salamnrava döndürdüler bizi yahn düpedüı...» Duyduğumuz koku, ölü kokusu değildi şu halde... Öbür dünyaya açılan kapı anlamındaki mezarlardan gelmiyordu muhakkak. Canlıların, hayattakilerin marifetiydi bu : HCHO... Ekmek gibi, su gibi buna' da alışmamız gerekiyordu. Arkadaşlarıma bakacaktım« Onlar alışırsa benim için d« başka çare kalmıyacakt;. E DİŞİ ••••••••••••ri: ::::::::::::::::::::::::::::::::::::.*::::::::::::::::::::::::: •• • • .ıı ••••• <"' YARIN: Her masaya sekiz kişi MODESTY BLAISE ÖLÜME KARŞI KIYASIYA SAVAŞ Zirveye doğru tırmandığımız basamaklar gün geçtikçe aşılması daha güç bir hal alıyordu. Doktor olacak. ölüme karçı savaşacaktık. tkinci yıhn başlangıcında içi ce«etlerle dolu bir odaya girince bu gerçeği daha bilinçli bir acıdan kavramıştım. Garip bir içgüdüyle cesetleri sayd*ım. Tam yirmi. l«tikbale yönelmiş birer hekim adayı sıfatı ile her bakım. dan h»r.ırlıklı olraamız gerekiyordu. Anatomi denen şeyi bütün ayrıntıları ile öğrenmek, ancak birtakım insan vücutiarını kesip biçmekle mümkün olabiliyordu... Sinir sistemi. adaleler ve çesitli organları cözlerimizle görmek, ellerimizle tutmak zorundaydık. Fakat, mermer masa'ann üstünde sapsan benizleriyle yatan yirmi cesedi bir arada gormek beni allak bullak etmişti. Ters yüzü dönüp kaçmamak için kendimi zor tuttum. Sıra sıra dizılmışler, hiç kıpırdamadan yatıyorlardı. Sanki burası bir kabristandi da mezarların kapakları açılmış, ölüler de meydana çıkmıştı... Çıplak ve müdafaasız. Öğrenciler biraz sonra bunların başına geçecek. evvelâ yukardan asağıya şöyle bir süzecek, sonra merhametsizce kesip biçmeğe başlayacaklardı her kadavrayı. Atmacalarla akbabalar da aynı şeyi yapıyorlardı ama. bu yırtıcı kuşlar hiç değilse parçalama ameliyesini süratle tamamlayıp cesetleri işkenceden bir an önce kurtarıyoriardı. Oysa biz ağır ağır parçalayacak. her parça üstünde ayrı ayrı ve uzun u/un duracaktık. Doğru dürüst nefes alamıyor. hiçbirine de alıcı gözüyle bakamıyordum. NİHAL KARAMAGARAÖ 36 Olur ki sokakta «El bende» derler. Bunlar sizde kalsın. Evden gerekli eşyamı gönderirsiniz. Muhabbetle baktı Nilüfer'e, korkak bir el ha reketiyle saçlanm okşadı: Başm açık. Yafmur yağıyor. AUşık başım ıslanmağa. ¥^ Hastahaneden ayrılmadan NilüfeFT görevll hemşireye tenbih etti: 14 numaradaki bayan Sevlm'in durumunda herhangi bir değişikük olursa derhâl bana bildirin. Ben evdeyim. Ve Ömer'le beraber acele çıktılar. Gerçekten de ince ve nazlı mınltılarla yağmur yagıyor. Hastahanenin az ötesindeki bir takslyi gösterdi Nilüfer: Binelim mi? Hayır. dedi ömer durdu. Sen normtl yolundan git evine. Ben arkadan geleceğim. Sebep? Sebebi basit: Yakalanırsam senln yanında yakalanmayayım. Tam kapınızın önünde taksiden inerken. Nilüfer'in itirazını bir el hareketiyle önledi. Sonra birden hatırlamış gibi sordu: Selim gelmiş öyle mi? Evet, geldi.. Nereden öğrendin? Ayhan müjdeledi.. Eh. gozün aydm. Eksik olma. Sen de eksik olma.. Haydi yağmur altrada tutmayayım seni.. Git sen. sit. Ben ardından gelirim. Nilüfer ayrılcü. Bir kaç adım yürüdü, döndü. Ömer Bozkırlı, elektrik direğinin az ötesinde durmus ardından bakıyor, lâmbanın ışığında elit eUf görünüyor yağmur. HUzün çöktü Nilüfer'in içine.. Sanki bu son ayrılıkları. Ömer. dedi. Seni yol ortasmda bıratap gitmeyi kendime yediremiyorum. diyecekti. Dedirtmedi Ömer: Haydi git sen. git.. Ardından hernen geleceğim ben. diye tekrarladı Dcndü Nilüfer. köşe başma kadar Uç dört adım daha yürüdü. Durdu yine, başını çevirdi. Ve Ömer'in iki yanında iki kara göİRenin belirdiğini gördü. Birden geri döndü. Hangi hesapla? Ele geçmiş bir tutukluyu p^lislerden kurtarması mümktin mü? Onun bu hareketine ömer güldü. Elini salladı: Git sen, git... Bir gün ben de nasıl olsa geleceğim. diye seslendi. Yağmur ince ince yağmakta.. îhtimâl Nilüfer'in yanaklarım yağmur ıslattı. Evinin kapısında anahtan çevirmeden elinin tersiyle sildi yanaklarını. Hazin.. hazin şev polisin böyle yakalayjp götürmesi, diye mınldandı. Kipıyı kapatmadan ıssız sokağa baktı. Yağmur yağrnakta. Bir karikatür ne kadar güç yapılır, tutuklamak da ne kadar kolay. dedi. Nilüfer, on gündenberi Selim'den bir darbe yemeğe hazırlamıştı içini ama, bu türlü bir darbeye değil. «Ben bir ara uğranm» demesine rağmen uğramak şöyle dursun, telefon da etmemişti Selim. Nilüfer. bir gün aramış, arkadası doktor Suat Çetin, Selim'in orada olmadığını, Nilüfer'in aradığına dair bir not yazıp onun odasına bırakacağını söylemiş, fakat Selim yine aramamıştı. Arkadaşhklan başlayalıberi tutumuyla tam çelişkide bir hareket: tstanbul'da bulunacalt ve on gün, evlenmek Uzere oulunduğu Nilüfer'i aramayacpk? Nilüfer düşünüyor, düşünüyor, ondaki bu değişikliği yorumlayamıyor. Kendinde suç arıyor. Fakat son zamanlarda onu ürkütecek. «Sayın Profesör» lüğüne gölge düşürecek hiç ml hig olagnnüstü bir hareket olmadı. ömer'in tutuklanmasından gayn. Bu olay da Selim'in uzaklasmasını gerektirmez. Evlenip Nilüfer'ic evine yerlejmeyi göze almışken. O halde, Selim? Tereddüt sinirlerini bozmuştu. üykulannı t« dirgin etmişti. O gün hastahanede yaman bunaldı. Hakkında verilmiş hükmü herne bahasına olursa olsun öğrenmek icln anl bir kararla telefona yapmıştı Ve Selim'i buldu Nezaket sınırını aşmayar bir sesle dAvet etti Selim. yine muayenehaneye. Ve bu kez kapm kendisı açtı. Vakit geç. Suat Çetinin babası da vok hastalan da.. Hoş geldin dedi Selim Nilüfer ilk bakışta durıımu Kavradı Bu Selim başka SFİim. Geçen gelişindeki kayıtsız Selim de değil. Yabancı. cesaret kırıcı, eziei, küçümseyici İleride nasıl bir «S&yın Profesör» olacağıru gösteren bir Seüm. Simdirlen koymu? «Sayın» lık mesafcsinı. Profesörlük tavnnı takmmış. « Sakın ha. lâubalilik İstemez. Haddinl bil. Açıklama faian yapmimı isteme. Ben işte bu"yum», der gibi haşn bakıyor Oysa Nilüfer. hastahaneden telefon ettiğinde, bu tavra ııyarlı bir sesle konuşmamıştı: « Gel. gel elbette. On gündür görüseme dik». demişti Ya bir plânı var, hareketleri fcasıtlı, ya da ÎU veya bu etkilerle duyaJ âleminin dengesi sarsıldı. Elini sıktı Nilüferin. Oysa böyle yalnızhkta, buluştular mı hemen =arıiır. Nilüfer'in yanağını dudağının kıyısından öper, orada oyalanır dudakları. sonra djdak dudağa gelirler. Öper tekrar öper, tekrar. Ni'.üfer'e: Bana daha sıkı sarü, Selim'ciğim, dedirtin» ceye kadar öper. Ayakta bir süre birbirlerine dolanmış kalırlar, yanak yanağa... Parmaklarının ucuyla saçlaruu düzeltir Nilüfer'in. Kaşiarını düze.'tir. Şimdi bir an süzdü onu. önden yürüdü. Muayene odfmnın kanırını sçtı, çekildi kenara: Buyur. dedi. Duvar dibindeki koltuklardan birini gösterdi: Şöyle çeç. Kendı de yazı rnasasınm ardmdaki koltuğa oturdu. Ikisi de susuyorlar. İlk konuşan kim olacak? Dışarıdan bir unsur sessizliği bozdu: Telefonun 7irılf!«ı. Selim açtı telefonu bir iki kelime konuçtu. Ertesi pünkii randevuyu yazdı deftere. Sonra işi bitmiş gibi masanın basından kalktı. Nilüfer'in yanındaki koltuğa yerleşirken sordu: (Arkası T»r) C A»CuT TEMASI OMUMLA KESEÇSEM BUMU DOMECECSI'M ve sıs a ••••••••••••••I • •• « • • • ! • « •• • • a ••••••••••••••I >•••••••••••••» ••••••••••••••• • • • • • •« • • • • • » • • • • •• • « • • • • • • • • • • • • • • • • • • • • «• • • • • •• • • • • « • •• • • • • • • • • • • • • > • • • • • • • • • • • • • • • • • • • •• • • • •• • • > « • •• • • • • • • • • • • • • • • • • • • • • • • « • * • • « • • • •• • » • • • • • • TIFFANY JONES &ECEVI BJEADA cSE TEŞEKKUR I V I C S İ İ € O « ? O ğ l U kon» ve resim: AYHAN BAŞOĞLU fllNTİKAM Y.EMİ.Nİ duçmcınck ıs. hiir Vcrcn+ivraS(. ı (Tus+3nın burrtüna Zeynep Mete'nin hayzta alışması ve dünyaya gelişinde büyük ilgi ve ,,aıdımlan dokunan kıyrnetli Kad:n Hastalikları ve Doğum Mütehassısı Jinekoiog Sayın Dr. Cetin Kaya AYDAR'a şefkatli ve liyaicatli ebe MüncvveT Mazı'ya ve vVnkaya Hastanesi'nin değerli perso neline teşekJcür ve minnetlerimizi sunanz. Nursel ve tbrahim Mete (Cumhuriyet: 10935) • Deniz Kuvvetleri Komutanlıcjı uNogu O*ACA*Seyır ve Hidrografi Daıresi Başkanlığından bildirilmiştir. DENİZCİLüRE VE HAVACILARA 97 SAYILI BlLDtRÎ 16 ve 17 Eylül 1969 tanhlerinrfe 0 . Ü ile 18.00 saatlerı ara8Ü sında aşağıdakı noktalann bırlestırdigı saha içinde seyretme demırleme, avlanma ve bu sahanın K H metreye kadar olan K) yüksekliği c»n ve mal .emnıyeti bakımından tehlikeüdir. EGE DENİZİ SlGACIK KÖRFEZÎ 1 nci nokta : E.4661 No.lu Teke burnu fenerınden 076 derece ve 1 tnil mesafede 1 enlemı 38 derece 09 dakika kuzey, boylamı 28 derece 49 dakıka doğu. 2 nci nokta : Enlemı 38 derece 09 dakıka kuzey, Boylamı 20 derece 4S dakika doğu. 3 ncü nokta : Enlemı 38 derece 03 dakika kuzey, Boyiamı 2 derece 45 dakika doğu. b 4 ncü nokta : Enlemı 38 derece 03 dakika kuzey, Boylamı 26 derece 51 dakika doğu. DENlZClLERE VE HAVACILARA ÖNEMLE DUYURULUR. / L A N 159 ton miktannda muhtelif ebatta ve beheri 5 metre boyunda 270 adet font su borusu 2490 sayılı kanunun 31 inci maddesine müsteniden kapalı zarf usulü ile artırmaya çıkanlmıştır. 2 Muhammen bedeli 53 100 lira olup geçici teminatı 3.905 liradır. 3 İs bu ise ait şartname v.s. evrak her gun mesal dahili saatlerinde Belediye su İşleri Şetlifinde görfllebilir. 4 Artirma 23 Eylül 1969 tarih saat 15.30 da Kartal Belediye Encümeni huzurunda icra edilecektir. 5 Taleplerin meskür günde ihale saatinden bir saat evvel hazırlayacaklan teklif mektuplannın makbuz mukabili Encümen Başkanlığma verilmesi sarttır. 6 Postada vâki gecikme nazan itibare alınmaz. tBasın: 21710/10904) IBasın: 21440/10910)
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle