03 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAHİFE tt... Bu kadarı da bentm lçln yeterliydı. Gittigim yerde Ninki'yt vakit kaybetmeksizin bulacak, unutulmaz öpücüklerine yenıden kavuşacaktım. Onunla bir golf sahasmda tanışmıştık. Taruştıgımızın akşamı da ateş parçasından farksız dudakları ile beni öpmüştü. Sonra bir gün yerli tipi bir kayıkla nehirde gezerken o ve kız kardeşi Faith, çınlçıplak soyunarak suya dalmışlardı. O âna kadar bir kadının anadan doğma sojundugunu görmemiş, hiçbir kadınla da yatmamıştım. Oysa Ninky, çıplaklığın her çeşidıne aşinaydı. Çünkü güzel sanatlar akademisinde okuyordu. 7 Eylül 1969 CUMHURİYET Yazan: BARNARD CHRISTIAN Son haftamız, aynlık arifesmdeki butün haftaiar gıbı sessız ve durgun geçti. Nihayet, bir günün bğleden sonrasında annemle sarma? dolaş öpüştük. Bavullannu arabaya taşıdım. Babamla birlikte istasyona doğru yola çıktık. Yanyana oturduğumuz halde bir süre iki miz de ağzımızı açıp tek lâf edemeyecek kadar düşünceliydik. Bıyıklanm kemirerekten ikide bir benden yana dönüyor, her zamanki yumusak ve samimi tebessüm ile gülüyordu. Yeşil kahverengi karması gözlerinden üzgün oldugu besbelliydi. Trene henüz vakit vardı. Sıralardan bırine oturarak sessiz* ce beklemeğe basladık: «Arabayı eve kadar kaza*ız belâsız Köt&rebileceksin değil mi baba?..» Başmı, evet anlamında göğsüne doğru indirip kaldırdı. «Garaj yerine kiliseyt, ya Ax başka bir yere sokmazsın herhalde?..» Bu, sozüm ona bir nükteydi ama ikımiz de gülemedik bir turhi. HAYATIM Bümediğim bir dünyoya doğru yol alıyordum «Seni çok arayacafım baba... Eski ve ailevî bir geleneğe uyarak aynlış sırasında babamı dudaklarından öptüm. Tren, yola koyulduğtı sırada da pencereden iğilip baktım. Bir kolunu havaya kaldırmıs el sallayıp duruyordu. Hayata ve istikbale karşı en büyük meydan okuma hamlesini vapmak üzere Cape şehrine doğru gidiyordum. Bu meydan okuma harnlesi, beraberinde bir sürü de sorumluluk getirecekti... Büyük ve ağır... HİÇBİRİ NİNKY GİBİ OLAMAZDI Çimdi bir tıp talebesi olarak ben de çıplak vücutlann her türlüsünü yakından görecek, ellerimle de tutacaktım. Fakat emindim.. Hiçbiri Ninky ayarında olamayacaktı. Düşündükçe insanın fenalıklar geçirmesine sebebiyet verecek kadar pınl pml bir vücuttu. Telefon numarasını itina ile cep deftertme yazmıştım. Onu bir an önce görmek için nasıl da sabırsızlanıyordum. Ama annem benimle aynı fikirde olmasın ve onu bana kıyasla yaşh bulsundu. Zerre kadar önemi yoktu bunun. Cape şehri istasyonuna indiğimde beni ağabeyim Barney ile karısı Joyce karşıladılar. tlk işimiz, avazımız çıktığı kadar birbirimize seslenmek oldu. Kalabalığın uğultusu buna mec bur etmişti bizi. Nihayet buluşmamız ve birbirimizi sağ salim bulmamız bir nevi mucizeydi. Elele tutuştuk, omuz omuza yü rümefe başladık. Büfenm onünden geçerken bumuma çarpan etli pogaça kokusu ile agzımm sulandıgmı itiraf ederim. Bagaja ugrayıp valızırr.i aldık, Barney'in arabasına binerek eve yöneldik. sanuı, hayatta, kendi kendine sadık kalması kadar güzel ve olumlu bir şey daha tasavvur edilemezdi. KARGA SAYISINA İKİ ŞIKTAN BİRİ AMA HANGİSİ? Ağır ağır dönen tekerleklerin değişmezlık ilade eden gürültüsü ile uyandım. Altımdakı minderde yatan adam öksürüyordu. Olduğum yerde yarım çark yaparak pencereden yana dondüm. NeMs bir manzara ufuklara kadar yayılıp gidiyordu. Bütün ova üzüm bağları ile yemyeşildi. Rüzgâr estikçe yapraklarm deniz gibi dalgalanması görülecek şeydi. Uçsuz bucaksız yeşillik arasında yükselen beyaz badanalı çıftlik binaları uçmaktan yoruimuş dev birer kelebekti sanki... Cape şehrinden kalkarak Güney'e dogru yönelen ve yeni maceralar peşinde koşan önciilerften bir kısmı, bu mümbit ovayı görünce daha ötelere gitmek hevesinden vaz geçmişler, hemen oracığa yerleşmişlerdi. Simdi Uzüm yetiştiriyorlar, bol bol para kazanıyorlardı. Gelecek konusunda bu da bir çesit hal çaresiydi. Belirli bir noktada demir atıp ışi bağcılığa dökmek her zaman için mumkundü. Ama yön değıştirerek ünlü bir doktor olmanın çareleri de pekâlâ mevcuttu. Başannın sırrı, şayet ortada verilmiş bir soz varsa bunu tutmaktan ve dırefimekten ibaretti. tn GÖRE TAHMİNLER Ben bütün bunlan düşünürken tren yokuş yukarı vurmuş, nefes nefese tırmanıyordu. Karoo, artık tamamiyle arkamızda kalmak üzereydi. Burada. bıldiğim dünya bitiyor, bılmedigim bir dünya baslıyordu. Uzülmemek elde değildi. Bakışlanmla bütün çevreyi tanyordum. Derken, gbkyüzünün boşluklarında kanat çırpan bir karga gözüme ilişti. Bâtıl bir inanca dayanarak hemen bir ikincisini aradıra. Çünkü bızim oralarda tek karga acı bir habere ışaretti. İki karga ıse neşeli bir haberin müjdecisiydi. Ikinciyi de bulmakta gecikmedim. Üç karga mektup anlamına. geliyordu. Şayet dört karga bir aradaysa çocuğur.uz olacaktı, beş karga en kuvvetli arzunuzun yerine geleceğıne delâlet ediyordu.. Bir arada altı karga demek de öpücük demek Barııard kardeşi Johannes ile bu resmi çektirdiği zaman 42 ya^mdaydı. 1 sene dıınja çapında bir şöhret olacaktı. adetâ Tninimim bır odaydı. Sadece bir karjola ile bır calışma masasım zor sığdırdık. Pencere avlunun duvanna bakıyordu. Pencereyle duvar arası da iki metre kadardı. İlk iş olarak bavullanmı açmaga başlamıştım. Barney bir koseye dayanmış beni seyrediyordu. «San bir kravat getirdin mi?» diye bir aralık sordu. «Ha>nr mı?.. Yann hemen bir tane almalısın.. Aksi halde başına tatsız işler açılabilir...» Bır kravat için boş yere para harcamaktansa her türlü işkenceye razıydun ama, sonun sonra da yine de agabeyimi dinlem«nın daha yerinde olacağını dıişündüm. YARIN: Yine san kravat hlkâyesi BİRİNCİ KATTAKİ APARTIMAN DAIRESI Ağabeyim ve Joyce evleneli ancak biriki ay olmuştu. Aşklan. henuz çiçegi burnunda bir ılışki o':manın en hızlı devresindeydı. Birbirlerine karşı duyduklan eğilimın yüksek vol tajlı bir cereyan akımmdan farksız olduğu muhakkaktı. Kumral saçlı güzel bir kadındı Joyce Belki biraz fazla balık etiydi ama, yakışıyordu bu hal ona. Yo. boyunca Barney, bana gorulmeğe değer yerler konusunda bilgi vermeğe başlamıştı: «Bak. şu yapıyı görüyor musun?.. Groote Schuur hastanesi.. Fakültenin ilk .nlını bitirdikten sonra oray» da devam edeceksin . Üniversitp klinifinde staj Rörrbilme imkânını sağlaman için ?u ilk yılı başarı ile «ona crdjrmen şart.» Bıraz sonra, sağ tarafı ortnanlık bir bayınn yanısıra ilerlıyorduk. Barney'in verdiğı izahata gore burası Dondebosch' muş. Sehir dışının muteber mahallelerinden b;ri. Üniversite, ormanlık bayınn ötesindeki tepenin üzerindeydi. Barney ve Joyce hemen oracıkta Rustenberg Road'daki küçük bir apartımanın birinci katmda oturuyorlardı. Burada, kendıme bir oda bulmakta eecıkmedim Fakat çok küçük. • • •• • • • • ••» • • » • • • • • » » X O O H IOK J •«•••••••••••••••••••••••••••• •••••••••••.•••••••.•••••••..• ••••••••••••.••••••••••.••••••••»••»•••••••••••• •••••••••••••••••••••"";;;;;;;;;• MODESTY BLAISE KARAMAĞARAU 34 Yalan değil, Selim'ciğim ama azınlık pslkoloj.sini dikkate alsana. Kav kez konuşuldu bu konular senin yarunda. Zorla köşeye sıkıştınlan, zulüm gören, baskı altındaki insanlar ister istemez birleşirler. Bir çeşit savunma duygusudur bu... Zorla itiliyoruz biz birbirimizle birleşmeğe. Kendi toplumumuzda düşman kabile işlemi yapıl dığından ötürü birleşiyoruz. Birbirimize dayanıyoruz. Şöyle düşündUğümüzden böyle düşündüğümüzden, olaylan ba$ka açılardan izlediğimizden ötürü afarozluyuz bu toplumda. Bilmiyor gibi konuşma. Eliyle «Geç!» der gibl bir işaret yfcptl SeltoK ' Dedim ya, «ürüden ayrüanı k ı t t kapar. Sen.. Sen.. Nilüfer, saatine baktı: Affedersin acelem ^'ar. Annemle buluşup babama gideceğiz. Çıkmak zorundayım. Ve Selim'in öfkeden sarardığıaı gördü: • Sen.. cezaevine?.. Asla gidemezsln. Üvey baban değil, bz baban tutuklansa yine gidemezsin. Maalesef gitmek zorundayım, dedl Nilüfer. Gitmiyeceksin. Cezaevlerini ziyaretine tahammülüm yok, diye direndi Selim. Insaflı ol, Selim. Benden yapamayacağım fedakârlıgı isteme. Gitmemem olamaz. Olamaz öyle mi?.. Peki, ya ben, ya baban.. Nilüfer. gülümsemişti o anda: Ne çâre gitmek zorundayım, Sehm'ciğim. Her seyin üstiinde insanlık meselesi bu. Ve üç gün sonra Selim, bir şafak vakti, cebınde iki nlşan jüzügüyle tekrar kapılarını çalıyordu. « Ah benim Selim'ciğim! Tutturaklı Selim1 cığim!» Son buluşmadaki soguk muamelesindsn sonra özür dilemeğe geldi işte. Hastahaneye.. Vizitesini bitirip gereken talimatı verdikter sonra koridorun sonundaki odasma yöneldiğ: zaman mutluluk sarhoşluğu içindeydl. Büyük biı ihtimalle Selim. müjde getirdl. îstanbul'a tayin: müjdesini. Nüüfer, çe^rdi kapınm tokmağını eşikte du raladı. Alaca karanlık odada, pencerenin önünde arkası dönük ayakta duran ve bahçeyi seyreden adam Selim değil. Seüm'den daha uzun boylu, daha ince yapılı. Kıvırcık kara saçlannı seçınce onu tanıdı: Karikatürist ömer Bozkırlı. Yüzündeki bozgunu gizlemek için Amerikan üslubu yalancı bir gülüşle girdi içeri, kapıyı kapattı, Nilüfer. Hoş geldin. Ömer. Hayırola! ömer Bozkırlı birdenbir" döndü: Hayın bir kalem geç, gülüm.. Lâkin ne güzel bahçeniz varmış sizin Gözümü alamadım. Yaklaştı masamn üstündeki abajuru yaktı. Yüzü gölgede, pek yorgun görünüyor. Şakaklarmdaki kırlık sanki dah> aa artmış. Yüzünün çizgileri daha derinleşmış. Ama kapkara kirpıklerle çevrili yepyeşü gb'zlerinde pek canlı, alaya bır bakış var. Ve alaycı gülüyor: Bozulma, gülüm... Senl fazla isinden alıkoymayacagım. Bozulmam söz konusu değil. tşim bıttl. Çay içeriz. Sonra beraber çıkarız. Hademeyı çağırmak üzere zili çalarken: Otur koltuğa. Ben iskemleyl alacağım, dedl. Ne haddimize, doktor hanım. Kulunuz iskemleye, dedi. Suzdü Nilüfer'i. Boşuna güzel kafacığını yorma, Ne kadar düşünsen, gelişimin sebebini kestiremezsin. Duyflun deği1 mi mahkemem. Hademenin çay emrini alıp odadan çıkmasını bekledi. Kısacası mahkum olduk. Mâhut karikatürümde bihrkisi suç unsuru bulmuş Yedık b^r yü. Temylzi varsa da... Varsa da, diye tekrarladı Nılüfer. Bakıştılar. Ömer Bozkırlı evin devamlı dostlarındanı^u Güney illerinın birınde buyuk toprak sahibı bır a^anın oğluydu. Yıllar once Istanbul'a Güzel Sanatlar Akadermsıne geldığı zaman yazıp ve karikatürlerle süsledıği bir hıkâye kıtabı doiayısıyle Ferıt Belek'le tanışmıslar: Ferit Belek, gerçek sanat ıstıdadını sezdığı bu Anadoluiu gençle ılgilenmış; boylelıkle ömer Bozkırlı da çevredeki dostlar arasına katılmıştı. Ve »anatçılar arasında ışıkla büyülenmıs pervaneye dnnmüştü. Elı ekmek tuttuktan sonra baba«ına ısyan bayrap.ını açmakta gecıkmediydi. Memleketıne donmediydı. Dokuz köyde namlı ağanm gözunde ziyan oltiu oğlu Ne ncalar, ne yalvarmalar, ne para» sız bırakılma tehdıtlerı Ömer'ı artık Istanbul» dan ıızaklaştıramadı. Oğlunu kanrfırıp memleketine gbturmeğa gelmıştı Hacı Dursun ağa. Nilüfer'in babası da eve davet etmişti. Sofrada köpürüyordu, adamcağız : Arpa ektim, dan çıktı, diye Ömer'ı gos« tererek Ferit Belek'e yakınıyordu. Hıç şasma. dıyordu Ömer de Elbette arpa ekeceksir: dan çıkacak Dan arpadan daha üstun. Hem hayvan yemı, hem ınsan yiyeceğı. . Zavallı Hacı a | a lâl yetiştuemıyordu oğlu« na Topraklanm, topraklanm. Sana ayırdım* dı... Ne olacak topraklanm? dı> e soruyord'u. Sesi düğümleniyor, gür kır saçlı başını sal» lıyordu. Ömer ıse, ne Ferıt Belek'in. ne karmnm «Babanın üstüne varma!» diye Fransızca fısıldayıverdikleri cümleleri duyuyor : (Arkası *ar) •••••••• •••••••a •••••••• •••••••a •••••••••••••••• • • • • • •• • • • a • • * • • Mfiıııııttıııaı GartH •••«•••••••••••••aB«at«•«••••••••••••••••*••••••••••••••••••••••••••••*••••••«•••••••••>««•••••••• •••••••••»••••••••••a••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••«••••••••••••*•••••«••«••«•••»ao ••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••*•••••••••••••••«••••••••••••«•••««•«•••• *•••••«••••••••••••••••••••••• •••••»••••••«•••••••••• • • • • • • • • ^•^•^r^T^Lm w v • • • • • • • • • ••« * • • v !•••••••••••••• >••••••)•••••••• •»^•^••^•v^p l a M İ f l l l l ı l G «••••••••!•••••••••••••>•••>••••••••••••••>••••••••••••••••••••••""•*•": • • « • • • • • • • • • • • • • • • • • • • • • • • • • • " ** "*" • •• • • • • • • • • • • • • • • • • • • • • • • • • • ••*< sB* * •••«••••••••«••••••••••••••••••••••*a*||a****ıa***>>*a**t**l*aı(lıaılıaı • Tarık 7. KırDakan • • UKKİ SA\. tt /.IİHKKV1 \l • HaMalıklan IMatrhamnD •' 4. İKtiklâı Cad rarmakkapı '/, J No M | > | : M l« 7» ° • • » • • » ••• • • • •• • •• » » • • TIFFANY JONES 1 I 1• 1 / V Bu £>*&At* < • İBkhtJ i iifl ^^5"^ A • • ^^ ICTU VEFAT Istanbul Çorap Fabrikatörlerinden Cemal BOR'un ailesi ve Cavit ve Dr. Naci BOR'un anneleri ZEKİYE BOR Hakkın rahmetine kavuş muştur. Dost ve akrabalara duyurulur. Cenazesi 7 Eylul 1969 Pazar günü Öğle namazını müteakıp Fatih camiinden kaldınlıp aile mezarlığına defnedilecektir. BOR AtLESt Cumhuriyet 10854 •p r 0 "" veresim: AYHAN BAŞOĞLU jl|NTİKAM YEMİNİ GAYRtMENRÜL SftTIŞ İLINI EADIE07 ICRA MEMÜRLÜGÜNDAN Bir borçtan dolayı mahcuz olup satılma?ına karar verilen Kadıkoy Tuğlacıbaşı Mahailesi Yol Sokakta 150 pafta, 589 ada ve 290 parsel sayılı gayrimenkulün tamamı Kadıköy Icra Dairesi satış mahalünde satılacaktır. İMAK DL'RUML': İstanbul Belediyesi îmar Müdürlüğünün 29 8.1968 gün ve 8445 sa^ılı imar durumunda. program dışmda. iskân sahasında 1/2000 ve 1/5000 mikyaslı Bostancı Erenköy ve umumi kat nizamı mer'i imar plâm dahilinde, bina yüksekhği 12.50 metre, bina derinliği en çok 20 metre, ön bahçe mesafesi en az 5 rr.etre, komşu mesafesi en az 4 metre, arka bahçe mesafesi en az 4 metre. ayrık blok inşaat nizamında olmak üzere imar durumu verilmiş olup. not olarak da müdürlüğün 8.7.1968 günlü onayma göre venldiği. çatı katı yapı!amıyacağı, Harita Müdürlüğünden istikamet rolevesi alınacağı bıidirilmiştir. EVSAFI: Mezkur gayrimenkul Kadıköy, Tuğlacıbaşı Mahallesinde Fahir Acarbey Sokakta mahallen 15 kapı taj no.lu bahçeli tek katlı kârgir evdir. Eve sokaktan çift kanath demir parmaklıklı kapıdan gırış mevcuttur. Girişte belon bir yoldan evin sağ yanındaki umumi girış kapısı onüne geKnmektedir. Eve ahşap kapıdan girişte zemini parke tipi mozaik kaph bir arahkta ileride bir hol, olda bır küçük oda, sağda yanyana iki oda. zeminleri parke kaplı =;ağda bir koridor olup, zemini parke tipi mozaik kaplıdır. Üzerinde bir mutbak, koridorun sonunda iki oda, bir kiler ve bir banyo mahallinden muteşekkildir. Mutbak zemini karo mozaik, davlunbazlı set üzeri ve duvarı fayans kaph, fayans evyeli ahşap dolaplıdır. Banyoda gömme banyo mevcuttur. Ev birinci sınıf malzeme ve işçiükle yapılrr.ıştır. Bahçe hududu kârgir duvarla çevrili ve üzeri demir parmakhkhdır. Evde elektrik. su ve havagazı tesisleri vardır. Gayrimenkulün hududu ve sahası tapu kaydı ve kadostro çapı gibi olup. tamamı 336 M2'dir. KIl'METİ: Bulunduğu mevki, imar durumu, inşaa tarzı ve bu civardaki gayrimenkul alım satım rayiçleri gözönünde bulundurulm«k suretiyle tamamma 86.000 lira kıymet takdir edilmiştir. SATI? ŞARTLARI: 1 Sstı? 18.10.1969 cumartesi trünü Mst ll'den 12'ye kadar Ka(967/1689 1.) dıköy Icra Salonu'nda açık arttırma suretiyle yapılacaktır. Bu arttırmada tahmin edilen kıymetin °,o 75'şini ve rüçhanlı alacaklılar varsa alacakları mecmuunu ve satış masraflarını geçmek şartı ile ihale olunur. Böyle bir bedelie ahcı çıkmazsa en çok arttıranın taahhüdü bâki kalmak şartiyle 28.10.1969 salı günü Kadıköy lcr» Salonu'nda saat 1112'de ikinci arttırmaya çıkarılacaktır. Bu arttırmada da rüçhanlı alacakhlarm alacağı ve saüş masraflannı geçmesi şartiyle en çok arttırana ihale olunur. 2 Arttırmaya iştirak edeceklerin tahmin edilen kıymetin °» 10*u nisbetinde pey akçesi veya bu miktar kadar milli bir bankanm teminat mektubunu vermeleri lâ^ımdır. Satış peşin para iledir, ahcı istediğinde 20 günü geçmemek üzere mehil verilebilir. Dellâliye resmi, ihale pulu, tapu harç ve masrafları alıcıya aittir. Birikmiş vergiler satış bedelinden ödenir. 3 Ipotek sahıbi alacaklılarla diğer ilgililerin, 'îlgililer tâbirine irtifak hakkı sahipleri de dahildir) bu gayrimenkul üzerindeki haklarmı hususiyle faiz ve masrafa dair olan iddialarını dayanağı belgeler ile onbeş gün içinde dairemize bildirmeleri lezımdır; aksi takdirde hakları tapu sicili ile ssbit olmadıkca paylaşmadan hariç bırakılacaklardır. 4 Satış bedeli hemen veya verilen mühlet içinde ödenmezse Icra ve tflâs Kanununun 133. maddesi gereğince ihale feshedilir. İki ihale arasmdaki farktan ve •'» 10 faizden ahcı ve kefilleri mesul tutulacak ve hiç bir hükme hacet kalmadan kendilerinden tahsil edilecektir. 5 Şartname, ilân tarihinden itibaren herkesin görebilmesi için dairede açık olup, masrafı verildiği takdirde isteyen alıcıya bir orneği gönderilebilir. 6 Satışa iştirak edenlerin şartnameyi görmüş ve münderecatını kabul etmiş sayılacakları. başkaca bilgi almak isteyenierin (67/1669 T.) sayılı dosya numar»siyle memurluğumuza basvurmaları ilân olunur. (İc. If. K. 126) 19.8.1969 Mühfir ve Imza İcra Memuru u.1. 6444/10848)
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle