05 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAHİFE DÖHT ö Eylül 1939 CUMHUHİYET tlUerinln en flnernll tarafı, düşündükçe hâlâ heyecan duyduğum orman gezileridir. Bclirli günlerde babamla birlikte ağaçların arasına dalar saatlerce dolaşırdık. Bu geziler sırasında engereklerden nasıl korunmamız gerektiğini bütün aynntıla rı ile anlatırdı. Sonra bir de korkunç derecede zehirli yeşil bir yılan vardı ormanda. Ağaçlara çıkıyor, yapraklarm arasına gizleniyor, oradan bir ok gibi fırlayarak insam sokuyordu. Soktuktan sonra en güçlü kuvvetli kimseler bile sadece bir dakika yaşayabiliyor, ölüp gidiyorlardı. Tedavi çaresi de yoktu. Babamm orman bilgisi gayet genişti. Çocukluk yıllan Knysna civarındaki vahşi ormanlarda geçmişti. Orada doğmustu, ömrünün son çünlerini yine orada geçirmek niyetindeydi. Bu ormanlarda filler insanlan karınca gibi eziyor, yılanlar sokuyor, panterler de arkadan hücum ederek bir pençe darbesiyle avını yerle bir cdiyordu. Dedem bu ormanlardan kestiği kütükleri öküzlere çektire çektire jillar yılı bıçkıhaneye taşımıstı. HAYATIM Yazan: BARNARD Nihayet herşey tamamlanmıştı. Yola çıkabilirdik tırtık. Fakat hayır. Son dakıkada annem benden yana dönerek: «Bir koşu kapüarı yokla da gel... Açık kalan o'masın» dedi. Bu talimatı beküyordum zaten. Çünkü adetiydi. Uzak bir yere giderken daima böyle yapardı. Çevik adımlarla bahçeye daldım.. Çocukluğumun bslıçesiydi burası. Her agaç ayn anlamda Tjir varlıktı bizim için. Piber agacmda sallanmış, erik agacının gölgesine oturarak yeşil meyralan kütür kütür yemiştik. Fakat bunlarm en unutulmazı limon ağacıydı. Köküne sımsıkı sanlmış durumdakl asma bizde dev bir yılan tesiri uyandırırdı. Döndüğümüzde hepsini tekrar yerli yerinde bulabilecek miydim acaba? Kapılan sözüm ona yokladıktan sonra arabaya yönelirken agp.çlara teker teker veda etmek zorunlugunu duydum : «Hosça kal limon. hosça kal ceviz, hoşca kal badem... Tümüniize birden AUahaısmarladık...» CHRISTIAN gefirmişfi,, da annem evin içindeki pisliği diline dolayarak yana yakıla şikâyet etmeyi yıllık bir âdet hallne getirmişti. Bahçeyi baştan basa kaplayan yabanı otlara da fena bozuluyordu. Bu durumda iş yine bize düşüyordu tabiî. Evin temizlenip, derlenmesine ve toparlanmasına yardım ettikten sonra kürek ve çapalarla bahçeye dalıyor, yıldırım gibi çalışarak fazlalıklann tümünü birden yok ediyorduk. Çünkü bi'iyorduk... Denize girebilmek için bu kaçınılmaz görevlerl tamamlamak şarttı. Cennet hayatı da bundan sonra başlıyordu işte. Hint Okyanusunun ılık sulan bütün yıl süresince hasretini çektiğimiz dayanılmaz bir seydi. Bizim tespit edebildiğimiz kadan 27 çeşit balık vardı bu sularda. Bir kamıs ve basit bir olta bun ların hepsini de yakalamak için yeterliydi. "Mavı luna, babamı aşka Garip bir Uzüntü çökmüştü içime... Dokunsalar aglayabilirdim. GÜÇ VE TEHLİKELİ BİR YOLCULUK Beaufort West \Vilderness arası sadece 120 mildi. Ortalama 12 saat sürmesi gerekiyordu. Fakat yollar henüz asfaltlanmadığı için araoa depreme tutulmuşçasına sarsıhyor, her an devrilecekmiş gibi geliyordu bize. Irmak ve nehirlerden çogunun üzerine de köprü kurulmamıştı o tariiıte. Bu yüzden sık sık duraklamak, sonra da Barney'den gayn hepimiz :nerek, dizkapaklarımıza kadar yükselen suların ortasmda arabayı itmek meeburiyetinde kalıyorduk. Bazı defa araba çamura saplanıyor, yerinden kıpırdamaz oluyorduk. Bu durumda civardaki çiftliklere koşup yardım istemek gerekiyor du. Hepsi de iyi insanlardı. At, ya da katırlanm alarak geliyorlar, arabayı çabucak karşı tarafa geçiriyorlardı. Genellikle öglen üstü Oudsthoorn'a varmış oluyorduk. Babam buradaki barlardan birinden bize etli poğaça alıyor, biz de kırk yıldan berl açmışız gibi saldınyorduk. BAŞKA DÜNYALARA YÖNELEN ADAM Orası böyle bir dünya idi... Babam günün birinde doğup büyüdüğü bu yerlere sırt çevirerek istikbali başka dünjalarda aramak hevesine kapılacaktı. Nihayet 31 yaşına geldiğinde aradığı şeyi Kurtuluş Ordusunda bulmuş, bütün Güney Afrika'yı dolaşmış, Rodezya'daki fakirlere ve toplumun reddettigi çaresizlere bakmış, e linden geldigince onları himaye etmişti. Daha sonra Wellington'da, Holânda kılisesine bağlı olarak düzenlenen bir seminere girmiş. din adamı olmuş, çeşitli görevlere atanmıştı. Bir aralık tâyin edildiği Joubertinada anneme rastlamış. bir nar ağacımn dibinde ona kalbini açmıştı. Evlendikten bir süre sonra Graff Reinett e gönderilmişti. Barney'in doğum yeri orasıydı. Tâ}inler konusundaki son durak yeri Beaufort VVest'ti. Aralarındaki karakter ve eğilimler farkına ragmen evli likleri her bakımdan mutlu sayılabilirdi. Annem. çocuklarına çok düşkün olmakla beraber hayatta fazla müsamahaya asla yer vermiyen sert görünüş • lü, otoriter bir kadmdı. Oysa babam yumuşak ve sessiz sadasız bir adamdı. Anneme hiç kanşmaz. bildiğini okumasına göz yumardı. Fakat annem bilgi bakımından çok daha ileri bir noktada bulundugunu iddiaya kalkışarak Tanrının da her zaman için kendinden yana olduğunu tekrarladı mı. babam dayanamaz, itiraza başlardı. Böyle anlarda saygı değer Peder Adam Hendrick Barnard, din adamlığtnı derhal unutu yor. bir ormâncı babamn evlâdı olduğunu haîırlıyarak annemi gerçeklerden uzaklaşmamağa dâvet ediyordu. YORGUNLUKTÂN SONRAKİ EN GUZEL ŞEY Wilderness'e yaklaşmak her bakımdan heyecan verici bir olaydı. Bir sürü virajı döndükten. bir sürü de tepeyi tırraandıktan sonra nihaye: deniz bütün haşmetiyle meydana çıkıveriyordu. Artık ne derece bonık olursa olsun yolun geri kalan kısmım aşmak hiç de zor sayılmazdı. Eşyanın boşaltılması sırasm Doktor Christlan Barnard. avcılık ve baiıkrılık konusundaki ilk dersleri babasından almış. sonraki yıllarda da bu meraktan kendisini kurtararaamı^tı artık. Babası onu, çocukluk çagından itibaren Güney Afrika'nın vahşi güzelliklerine ve büyük ormanlanna alıstırmıstı. Bir balık avından sonra çeküen bu fotograf Barnard'ın (sandalda soldan lkinrl) albümünden alınmıştır. «Budalalık...» diye babam cevap verdi. Odanm içinde dönmeğe de devam ediyordu. Tekrar yola koyulduk. Oudthoorndan sonra yağmur başladı. Swaetberg yokuşuna vur dugumuz zaman yağış büsbütün şiddetlenmişti. Rastladığımız ikinci ırmakta saplanıp kaldık. Barney'den gayri yine hepimiz aşağı inmiştik. ArabajT itmemiz gerekiyordu. Bir anda sınlsıklam olmuş, kemiklerimize kadar ıslanmışnk. «İste Tannnın CPIMI....» diye annem homurdandı. Arabayı güçbela kurtararak ırmagın öbür tarafına geçtigimizde bu defa da çamura saplanıp kalmıyahm mı?.. Annem tekrar homurdandı: «Daha beterine müstahak durumdarız...» Bu kadan fazlaydı artık. Babam hemen atıldı: «Dediğin şey söı konusu bile olmaz senin... Şayet ben bir süpürje sopasına sarılarak danaettim diye Tann bütün atleyi cezalandırıyor sanıyorsan yanılıyorsun... Delİ saçması bir şey bu... Tannnın da kendine jöre sorumluluklan ve yörevIrri vardır... Bu dediğin ?ey is« Tanrıyı zerre kadar mrz... Amma da saçma...» YAZLIKTAKİ ASIL GÜZEL GÜNLER O çağlardan bende kalan unutulmaz hatıralar denizden ve balıktan ibaret degildir. Yaz ta YARIN: Korkunç bir öğretmen • lıiKlllııııaıııaııılıııaııılllllt••••••••••••••••••••••••••••••••• ••••••••••••••••••••••••a ••••••••••••••••••••••••••••••••• •••••••••••••••••••••••••••••••«••a •••••••••a •••••••••••••••••>••••••••••••••• MODESTY BLAISE NIHAL KARAMAGARAU 31 Gerçi ben sorumluluğunu tek başıma da yüklenirim. Yıllardır Ayhan'ı inceledim. Altm gibi yüreği var. Aklı var, zekâsı var. yabancı dile yeteneği var. Önemli kusuru iradesi zayıf. O da ya.% icabı. Diizeür. Topluma faydalı bir insan olacak, Ayhan. Göreceksin. Baban gibi... Sizin gibi. Bir sessizlik oldu. Nilüfer, kendi kalb atıjla rını dinledi. Sesini daha da tatlılaştırdı: Evet. babam gibi... Bizler gibi, dedi. Bizleri neden küçümsüyorsun? ' Selim. birden ayağa kalktı. Gözleri yerdeki ko yu bej halıda. dolaşmağa başladı: Küçümsemek mi? Asla öyle bir şey düşünme dim. Tamamen aksine... Sen bütün gücünü kullandın, uzmanlığını da yaptın. Bir yönden ulaştın ama cına. Henüz dispanserini açamadın ama, bağımsız çalışıyoryvm. Özel bir hastahanede «sosyalist bebekler. doğurtuyorsun. Güldü. Sonra bir süre daldı: Ne mutlu günlerdi o günler. Birlikte hayal kurduğumuz ve hayallerimizi tartıştığımız o günler. îçini çekti ve kendi çaresizliğini göstermek ister gibi ellerini açtı: Evet, »en eriçtin sayılır amacına. Ben... bense hâlâ bocalamaktayım. îdealime varabilmem için önümde daha yıllar ve yıllar... Basamak basamak... • Sayın Profesor>lüğüne! Evet. öyle! Ah Selim, senin bu tutkun! Gerçekten tutku... Ayıp mı? Ayıp olur mu? Ama için kemiriyor seni. Törpülüyorsun kendini. Elbette devam edegelen ko şullara göre basamak basamak tırmanıhr profesör lük küısiisüne. Kestirmesi yoktur bunun. Eller pantolonun ceplerinde. N'ilüfer'in karfisında durdu. Boynunu hafifçe yana büktü: öyle mi dersin, güzelim? Nilüfer, bir süre onun mumya kadar anlamsız yüzüne baktı: Kuzum. «enin akhndan neler geçiyor? Nasıl bir lıosabın var? Hiç... Hiç bir hesabım yok. Seni şimdiye kadar hiç bu türlü perişan görmemlştim. Selim. eliyle bir hareket yaptı: Geç... Durma üstüne. Ceketinin ceplerini arandı: Sana Konya'dan ufacık bir şey getirmiştim. Mini mini bir kâğıt buldu. Atılmak üzere burul muşa benzcyen bir kâğıt. Açtı kâğıdı avcuna, küçücük altın bir ney... Uzattı Nilüfer'e. Çok tesekkür ederim. Ne de güzel bir ney, ne de güzel. dedi Nilüfer. Ve şiir sohbetlerinden aklma kalmi{ bir beyti anlammı düçünmeden söyleyiverdi: Dinle neyden kim hikâyet etmede Ayrılıklardan jikâyet etmede Bakıştılar uzun süre. Bir çeşit korkuyla. (a;kın ve perişan. Nereden geldi bu uğursuz mısralar akhna? Bilmem... Bilmem. Selim'ciğim. • Bilinçaitım dile getirmiş olacak> diyemedi. Evet. uğursuz mısralar. Uğursuzluk duygusu çöktürdü yüreğine. Gözlerinin dolduğunu göstermemek için başını öne eğdi. Selim odada dolaşıyor. Karşıda muayene oda* sındaki beyaz gömlekli doktor da dolaşmakta. Biz bir konuyu tartışıyorduk, Nilüfer. Evet, Ayhan'ın durumunu. Bir yıl daha bağışladım Ayhan'a. Yine d* geçmezse sınıfını... Sağol Selim. Sen üzülme Ayhan için. Babam çalıştırıyor. Annem İngilizce ders veriyor. Epey ilerletti Ingilizceyi, konuşabiliyor. Kendi çocukluğumu hatırladım, dedi Selim. Ş=kip beyin karşısında Almanca çahştığım günleri. Ama minnet borcu der. ben deftere yazaıdım. Güldü. Şartlar aynı değil, Selim'ciğim. Hesaba kat. Katıyorum hesaba... Yine de minnet borcu yiiklenmekte Ayhan. « Korkma karsılığında senin deyiminlc bono olarak ikizlerden birini sürecek değiliz» diyecekti Nilüfer, demedi. Geçti eski devirler, dedi. Bizim çocukluğumuzda koşullar başkaydı. Şimdi gençler kendi kaderlerini kendileri çiziyorlar. Selim durdu masanın yanmda, Nilüfer'e uzun süre baktı: Ben de kaderimi kendim çizmiştim. Çizmek teyim. Nilüfer. onun sarı gözlerinin içine gülümsedi: • tnşallah henim kaderimi de hesaba katıyor sun, diyecekti demedi. Aferin sana! dedi. Saatine baktı. Yedi buçukta randevun var senin. . OturN der gibi elini genç kızın omzuna baj Urdı Selim. Sonra birden çekti: Evet, randevıım vardı. Geriledi bir adım. Nilüfer, kalktı: Yann akşam bize gelir misin? Yann akşam maalesef imkânsız. Şu bir hafta içinde zamanıma hâkim değilim. Nasıl istersen. lytemek istememek merelesinin dışmda .. Elbette gelmek isterim. Fakat dedim ya... Mamafih bu arada uğrarım. ararım seni. Çok sevinirim. Yarın Ayhan'ı göndereyün •ni? Gönder. Kuzum. oğlanın kalbini kırmadan konuş. Ben kalb kırar mıyım?... Kırar mıyım? dedi Selim. « Kırdın işte benimkini. Kırdın hayallerimi..: Yabancılasmış gibisin bana> diyecekti Nilüfer demedi. Üzgün baktı. Etkiledi bu bakış Selim'i. Onun da bakışlsrı yTimuşadı. Yumuşadı. Daldı gözlerine Nilüfer'in. Onu kollarında sıktıSı anlarda hep böyle bakardı. Aşk sözleri söylerken. Nilüfer'ciğim. Selim... Selim'ciğim. Büyük bir mutlulukla birbirlerinin kollarma atılacaklardı. Karşıki apartmanda muayene odasınm ı<ık!ı penceresi. Tül perdelerin ardındaki beyaz gömlekli doktor yaklaştı pencereye. yan sokağa bakıyor. Kapstabilir Selim kalın sarı perdeleri. Kapatmıyor. Gözleriyle birbirlerine çok şeyler diyerek bir süre bakıştılar. Selim sordu: Kaç çocuk doğurttun mesleğe baflayah beri? • ••••••••••••••a • ••••••«•••«•••a V.9wW^ • • • •••••••••••«••••••«•••••«•••••a ••••••*•*•••••*•••••••••••••••• ••••••••••••••••••••••••••••••a •••••••••«••••••••••••••••••••a •••••«••«•••••••••••••••••••••a aaaaaaaaaaaaaa • • •• • • • • •« • • « • • • • • «• •(•••••••••••lltlfltt •••••••••••••••••••••••I •••••••••••••••••I MAVİ TUNA VE BİR TARTIŞMA ••••••••••••••a ••••••••••••••a ••••••••••••••a !•••••••••••••• ••••••!•••••••• Tiffany Jones •••••••••••••••••••••••••>••••••••••••«•••••••*•••••••••••••••*•*••••••* 1 ••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••• a sasB* i ••••••••••••••«•••••••••«••••••••••••••••••••••••••••••••••••••*** a " B ••••••••••••«••••••••#•••••••••••••••••••••••••••••••#•«•••••••••••••••• lillllllll ınılllllll llllllllllftfHIIIIIMIttllllllllllltl TIFFANY Benzer bir olay tam o yaz tatiünin sonunda Beaufort Wesfe döneceğimiz sırada patlak vermişti. Hazır yolumuz düşmüşken Cango Caves'teki teyzelerimizden birini ziyaret edelim demiştik. Br teyzemizin borulu bir gramofonu vardı. 1çeri girdiğimiz sırada da Mavi Tuna'yı dinlemekle meşsuldü. Babam. odanm bir kösesinde duran saplı bir süpürgeyi yakahyarak hem dansetmeğe, hem de bes'eyi yüksek sesle tekrarlamaga başlamaz mı?.. Birdenbire neşelenmiş, içi içine sığmaz bir insan haline gelmişti. Fakat annemin bu çeşit hafifliklere asla tahammülü yoktu. «Adam. bu darranışlann dan ötürü Tanrı seni cezalandıracaktır.» İLÂN A. Ü. Hukuk Fakültesi Dekanlıpından Fakültemizde Istatistik der sini okutmak üzere bu alandaki çalışma ve eserlerile tanınmış kimseler arasmdan bir öğretim görevlisi alınacaktır. ls:eklileri:ı hal tercümeleri ve eser listeleriyle 25 Eylül 196fl günü saat 17.00 ye kadar Dekaniığımıza yazılı olarak müracaatlan gerektiği ilân oiunur. ı.Basın: A1450621777) 1U694 (Arkan rar) Elibank Köy Elektrifikasyonu Daire Başkanlığından Köy Elekfrik Şebekeleri Monlajı yaptırılacaktır AşaŞıda grup numaralan, lli ve flçesi yazılı köylerin elektrik şebekeleri. montajı, proie ve şartnameleri gereğince, malzemeleri dairemizce verilmek üzere kapalı rarf usulü teklil almalt suretiyle ihaleten vaptırılacaktır. Grup No. 119 120 121 127 173 174 175 176 177 17S lli Gaziantep Gaziantep Gaziantep Kayseri Bilecik Bilecik AntaJya Kocaeli Kocaeli Denizli Ilçesi Merkez • Nizip Nizip Merkez . Yavuzeli Bünyan Bozöyük Osmaneli • Merkez Serih Merkez Gölcük Tavas Toplam Köy adedi 7 9 11 5 5 6 7 8 6 8 73 2 Etibank tstanbul Alım Satım Şubesi Müdürlügü Mesrutiyet Caddesi Asmalımescit No. 241 Beyoflu • ISTANBUI 3 IV. Bölge Başmühendisliği Fevzipaşa Bulvan Etibank Izmir Şubesi üstü İZMİR 4 VII. Bölge Başmühendisliği. Reşatbey MahaUesi 113. Sokak Reşatbey otobüs durağı karşısı ADANA adreslerinden beher grubun dosyası 25 TL. bedel karşılıjında temin edilebilir. I Teterlife belgesl müracaatlan şartnamede lstenilen belgelerle birlikte 15.9.1969 günü saa' 17.00 ve kadar Dairemlzin Muhaberat Servisine verilmiş olacaktır II Teklifler en geç 225.1989 günü saat 1700 ye kadar bahsi geçen Muhaberat Servisine verilmiş olacaktır Geciken teklifler nazan itibare alınrr.ıyacaktır. luSu \ç.\nde. büI Jnan Bu işle llgili teklif Isteme errakı, 1 EHbank Köy Elektrifikasyonu Daire BasltsnHgı Mithatpaşa Caddesi No. 60/5 Tenisehir AVKARA III Her grup ayn bir ihale konusu olduğundan, veterlik belgeleri için her gruba ayn müracaat edilmesi gerektigi glbi. tekliflerin de her grup için müstakilen »erilmesi şarttır. IV Dairemiz yeterlik belgesi verip vermemekte, thaleyl vapıp yıpmamaltts Teya isi diledigine kısmen veya tamamen ihale etmekte serbesttir. (Basın: A. 1409721263'10677)
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle