04 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAHİFE DÖRT 5 Temmuz 19G9 CUMHURÎYET Gerçekleşmesi bir zaman süresine bağlı tedbirler, nzun bir plânluna ve büyük mali j'atınmlar isteyen akademik sorunlarla ilgüidir. Bu tedbirlerin başında gelen yeni elemsn ve öğretim üyelerinin yetiştirilmesi meselesi, meyvalannı en erken bövle bir plânın uygulanma ya başlamasından 10 yu sonra verecektir. Halen Türkiye'de pozitiv ilimler sahasmda geniş çapta eleman sıkıntısı göze çarpmaktadır. Türkiye'nin kalkınma çabalarından olumlu sonuç alınınası, mevcut teknik eleman sıkıntısı ile birinci derecede ilgilidir. Bu sıkıntının giderilmesi ıçin akla gelen ilk çözüm yolu, yeni yetişen kaabiliyetli gençleri burs vererek dış ü'.keJere yollamaktır. Ancak, şimllki uygulama sadec> burs vermenın oluralu • sonuylar dogurmadığını gdstermektedir. Burada dikkat edilecek başka bir nokta, burslarm şartlannı hafif leterek. karşıhğında öğrencılere mümkün olduğu kadar az mecburi hizmet yüklenmesidir. Bizce ahnacak tedbirler arasmda en önemli konu, TUıkiye'nin ihtiyacı olan elemanlan kendı yetiştirmesidir. Bunun gerçekleşmesi için dışardan bütün mali güçlükler göze slınarak, sahalannda isim yapmış ögretim üyeleri ithal edilmelidir. (Kendilerine, ülkelerinde aldığı maaşlara yakın ve hattâ fazlasını ödeyerek) yeni pleman ve öğretim üyelerinin yetiştirilmesi karşılaşılan zorluklar arasmda belki en çetin olanıdır. Atatürk, yeni kurulan Türk üniversitelerinin gelişmesini sağlamak maksadıyla, Hitler'in Nazi idaresinden kaçan Alman bihm adamlarına Türkiye Cumhuriyetinin kapılarını açmıştı. Gerçekleşmesi bir zaman süresine bağlı tedbirler arasında başka bir önemli konu ise, yetişen elemBnlann yurt içinde kalmasını sağlamaktır. Bu konu gerek mali yönden ve gerek Gerçekleşmesi zamana bağlı çözüm yolları hukuki yönden dır. gerçeltleşmeUTürkiye Cumhuriyeti üniversitelerinden yetişen elemanlar, bu fakir milletin verdiği vergv ler sayesinde eğitim imkânlarına kavuşmaktadır. Büyük paralar karşüıgında yetışerı gençler belırli bir süre kendi ülkelerinde kalmaya ve bazı hizmetlerde bulunmaya mecbur edilmelidir. Beyin göçü (daha iyi hayat şarttan sağlamak için bir ülkede yetişen aydınların yabanct ülkelere göç etmesı) bütün iktisaden geri kalmış ülkelerin karşılaştığı problemdir. Ülkesinde 564 kişiye bir doktor düşen Amerika, kendi yaşama ortamını daha da yükseltm^k için yabancı ülkelerden büyük bir bencülikle doktor ithal etmektedir. Nereden? 2900 kişiye bir doktor düşen Turkiye'den veya 5000 kişiye bir doktor düsen Hındistan'dan. Batı Avrupa ülkeleri de buna benzer problemierle karşüaşmaktadır. Ancak, Alraanya, Amerika'ya kaptırdığı doktorların meydana getirdiği açığı, Türkiye, Iran ve dığer az geüşmiş Ülkelerden gelen doktorlarla kapatmak ımkâruna sahiptir. öte yandan, beyin göçünü yavaşlatmak için Türkiye'de bazı malî tedbirlerin almması gerekmektedir. Meselâ Türkiye' de Tıp Fakültesinde okuyan bir öğrencinin yetişmesi ve doktor olması hükumete =n az 95,000 liraya mal olmaktadır. Bir insana 100,000 liralık yatırım yapan idarenin yetiştirdiği elemana gereken ilgiyi gösterip sahip çıkması beklenir. Aksi halde 750 1000 hra maaşla Viransehir kasabasma hükumet doktoru olarak tayin edilen kimse dış ülkelerden gelen cazip teklifleri kabul edecektir. Üniversitelerin «amanla homojen bir yönetime kavuşturulması, alınması gereken tedbirlerden başka bir tanesidir. Bugün Türkıye'de çeşitli kuruluş kanunlan ile, üniversitelerde çeşi^ii yönetim sistemleri belirrruştir. Orta Doğu Teknik Üniversitesi bir mütevelli heyeti tarafından idare edilirken Haccttepe Üniversitesi mali yönden, Hacettepe tesisi ve dolayısiyle tesisin mütevelli heyeti taraiından, bilimsel yönden ise üniversıte yönetim kurulu, yani senato tarafından idare edılmektedir. Ana üniversitelerde ise bambaşka bir idari sistem uygulanmaktadjr. Ünıv'ersite mütevelli heyetlerinın Türk jiıksek ögrenımi üstünde. ileri tarihlerde yaratacağı tesirler şimdiden münakasalı bir durum yaratmaktadır. Nitekim istikbalde ne olabılecefine iyi bır örnek Amerika'da Kalifornıya Üniversitesi Mütevelli Heyetidir. Üniversıte Mütevelli Heyetinin eskı kovboy filmleri artisti Vali Ronald Reagan'ın maşası haline gelmesi, universitenin büyük bir hurursuzluk kaynağı olmasına yol i.çmıstır.' Mrtevellı heyetlerinin kuruluşu ve gelişmesını yaratatı sebeoleıden hiçbiri Tü.k toplu:nunun içindt mevcut Joğ:ldır ve ayrıca bugünKÜ uyguumasının ıleri bir toplum olmaK için göstereceğimiz ^ayretierin arasmda yer almasma da ntksn yoktur. Mütevelli heyetıenr.in pelişimi ile ilgili olarak Prof. Nermin Abadan'ın verdigi iza hat durumu açıkça ortayi koymaktadır, « .. şimdi üniversiteler üzerinde kurulması istenrn vesayet sistemi yanı mütevelli heyeti ile yeni bir çıkmaza itilmektedir.» Her şeyden önce üniversıtelerin yonetımim kontrol eden mütevelli heyetleri. tngiltere' den gelen feodal düzenın r.rtıgı bir kuruluştur. Mütevelli hevetleri ilk olarak kiliselere venlen paralann bilime ayrılan kısmını kontrol eden ve kilısenin tayin ettiği kimselerden meydana gelen komisyonlardı. Amerika'da ise kılisenin yerini oligo kapital (büyük sermaye) almış ve bunun tayin ettiği kim seler eğitim düzeninl kontrcl et meğe başlamıştır. Öğrenim standartlarının yükseltilmesi, ünıversite sorunları içinde ele alınması gereken ö, nemli •"SçftlaztarSSn aıçer B i f i F " nesidir. Untversitderde^sllim ve öğrenim seviyesinin v*ükselmesi için orta eğitimden gelen öğrencilerin iyi yetiştirilmesi birincı derecede önemlidir. Ancak Türkiye'de ovta eğitimın yeni baştan düzenlenip ıslah edilmesini, biz şimdilik. içinden çıkılması hayli guç bir problem olarak göruyoruz. Hele bugünün koşuliarı içinde orta eğitimin gereken a«amaları yapması bir asır kadar sürebileceğinden. ünıversiteye gelen gençlerin arasmdaki bilimsel eşitsizliğin bir an önce giderilmesi lâzımdır. Bılimsel eşitsizlik. üniversiteye girmek için müracaat edenler arasında haksız sonuçlar doğururken. aynı durum öğrencinin üniversiteye kabul edilmesinden sonra da devam etmektedir. Şavşat lisesınden gelen bir öğrencinin, Istanbulun herhangi bir lisesinde okuyan, hele hele imtiyazlı lise ve kolejleri bitirmiş bir öğrenci ile aynı geviyede olamıyacağı açık seçik ortadadır. Bu eşitnzljğın giderilmesi için önemli bir adım üniversitelerde Temel Bilimler Fakültesinin kurulmasıdır. Böylelikle üniversitelere kabul edılen öğrenciler, kendi kabilıyetlerine göre. bu fakültede en az bır, en fazla üç yıl okuyacaklar ve sonunda gös terecekleri başarı oranına göre esas meslek eğitimlerine yöneleceklerdir. Temel Bilimler Fakültesinde istenilen seviyede basarı gösteremiyenler. sadece Temel Bilimler Faküîtesinden mezun edilerek, kendilerine öğretmen veya lekniker olma imkânları hazjrlanmalıdır. Yeni kurulacak üniversitelerin ve şimdiki mevcut ana üniversilelerin büyük merkezlerden uzakîaştırılması, yurdu. laboratuvarı. hastahanesi. kütüphanesi ile beraber bir üniversite sitesi olarak küçük merkezlerde kurulması başka önemü bir adım sayılabilir. Bu arada öğrenci yurtlarımn idaresini üniverte yönetim kurulları ele almahdır. Yüksek Öğrenim Kredi ve Yurtlar Kurumu. 1 Mart 1962 yı lındn 351 sayılı kanunla kurulmuştur. Kuruluş sermayesi olarak 600 milyon lira tespit edilmiş ve bu sermayeyi tamamlamak için bütçeden her yıl kuruma 40 milyon lira verilmesi kararlaştırılmıştır. Ancak bugü İSTANBtL ÜNİVERSİTESÎ SENATOSt ne dek ayrılan fon bir kere dahi tam ödenmemiştir, hattâ çok zaman yarısı bile ödenmemiştir. Öte yandan yurtlann üniversite camiasınm dışında düşünmeğe imkân yoktur. YÖKYK yurt ların universitenin bir bütününü kapladığını, dolayısiyle yurtların Üniversite Senatosunca idare edilmesi gerektiğini ileri sü rerek Istanbul Üniversitesine müracaat etmiştir. Buna karşılık Istanbul Üniversitesi Senatosu 15 Ocak 1963 tarihmde aldığı bir kararla yurtlarm idaresini kabul etmemiştir. Ataturk Üniversitesinin yurtları bile iki günlük yol Ankara'dan idare ediiir. Nıye? Dünyanın hangi üniversitesinde böylesine garip bir tutum vardır? Üniver«ıtemi^in bir parçası Ankara'dan idare edilir, bir parçası tstanbul'dan ve iki tarafın da bırbirinden haberi yoktur. Türkiye'de yüksek öğrenimin arzu edilen seviyede kalması içın, her şeyden önce, özel okıılların kâr amacı güden kuruluşlar halinden çıkanlması gerekir. Dünyada özel okullar vardır. Amerika'nm en iyi üniversiteleri özel üniversitelerdir, ama bu kunıluşlardan hiçbiri kâr etmek amacını gütmez. Çok zaman Amerika'daki özel üniversiteler, bütçelerini tamamlamak için, eski mezunlarından para yardımı yapmalarını isterler. Belki özel okullar için varılacak en hayırlı sonuç, on'arın birer tesis haline gtirilmesidir. Böylelikle özel okullarm kendi öğretim elemanlarını yetiştirerek yüksek eğitim problemine katkıda bulunması bile mümkün olur. Bugün mevcut özel okullardan bir tanesi dahi kendi yetıştirdiği öğretim üyesine sah'p değildir, ve yetiştirmek için gayre; gosteıen özel okullar ise, bir elın parmaklarmdan azdır. Sonunda özel okulların, iyi meslek elemanı yetıştirmemesi bir yana. normal üniversitelerin çahşmalarını bozan durumları meydana çıkmıştır. tki günden beri derlenerek kısaca sayılan tedbirlerin aslmda aşüması güç problemler olduğunu bilmem ayrıca belirtmeğe lüzum var mı? Ancak sonuç ne olursa olsun, sayılan bütün bu güçlüklerin karşısında bile insanı iyimser kılacak davranışlar olabilirdi. Nlhayet, Evet, durumumuz pek parlak değil ama, yakın bir gelecekte herşeyin dü zeleceğine inanıyor. istikbale ümitle bakıyoruz» dıyebiiirdik. Bizce Türkiyenin asıl şansızlığl buradan itibaren başlıyor, yani idealizm yoksunluğundan. Ül" kede yürütülen sistem ne olursa olsun, kişilerin kendi irade» lerine kumanda edip, ü'.kelerin» sahip çıkmaları beklenir. Harpten sonra Almanyanın dirilme?iri yaratan inanç, kiş.lerin ıdealizmi olmuştur. Üıülerek ifade etmek gerekirse, biz bunu ü niversitelerimizde göremedik. Konuştuğumuz bazı öğretim uyeleri. «Bizim ümiriimiz var, sia çok karamsarsını/. dedüer. arzumuz onların haklı çıkmasıdır. S ON DİSİ BOnd MODESTY BLAISE DA 62 Nereye? Rakı almaga.. Aa... Niye? Ben ahverırdim sekerimî îdris bır parça da sertçe : Ne münasebet? dedi. Senın vırt zırt sokağa çıkmanı, bakkala, kasaba gıtmenı ıstemıyorum! Ufacık elli, ufaoık syaklı Hatice otuzunu göstermıyordu. Başörtüsünun altından bır tutam fırlamıstı. Daha doğrusu ayna karşısında o turlu fırlatmıştı. Saçlarmın şuradan buradan fırlayışı daha yakışıyordu, ya da öyle geliyorda ona. Nasıl çıkmazdı oysa? Evin öteberisıni q alır' dı âı çar.«:dan. Çiftlikte kaldıkları sıralar lüzum yoktu; uşaklar vardı ama, çiftlik ambarı yiyecekle dolu oldugundan, çarşıya pazara gitmeğe lüzum görülmezdi. îçi, nişanlısının sözlerıyle dopdolu, mutfağa girdi. Dünyalar onundu. Nişanlısı onu gozünden bile knkanıyordu. Güldü kendi kendine. Onu övle sevecek, öyle sevecekti ki! AblacıŞım? Maltız atesinde bir seyler v«ınrmavt s nim Nefise • Hı? rfedi. îdris ne dedi biliyor musun: Ne dedi? Rakı simaya gidiyormus, nereye dedim. Rakı alrr.ıya dedi. Ben gıderdım dedım de ki'dı! Nefise terlemişti, gene de : Sahi? Vallahi ha.. Demek çok seviyor? Yağ çekti : Seninki nasıl ablacığım? Benimki âe demek beni öyle.. Ablam nerde? Salata yapacaktı güya.. Sesini kısıp, iki yanını kolladıktan sonra : îçerde, dedi. Ne yapıyor? îçinı çeke çeke ağlıyor! Anlamıştı, her şeyi anlamıştı. Demek kıskanç karının babalan tutmuştu gene? Patlasın, dedi. Benı oteki kocamdan da kıskanırdı. Ikinci kocam, birinciden de iyi. Ne yapalım? Cenâbı Allah'tan daha mı iyi bileceğız? Benim kaderım, kısmetim böyle, onunki öyle. Zorla güzelhk olur mu? Gene de bır koşu ablasmın yanına gıtti : Ne oluyor gene elin adamına karşı, ne oluyor? Abla hiç sesını çıkarmadı. Nefise yanına oturdu : Aüahın takdirine karşı mı geleceğız? Kader, kısmet. Hiç belli olmaz, yarın bizimkileı iktidara gelir, bır umumî af çıkarırlar, seninki de kurtuluverir! Btr karsılık, bır şöyle, ya da boyle bekledı, alamadı. Sedıre yanlamış, dirseğinı yastığa, çenesini de avueuna dayamış ağlayıp duruyordıı. Kalk, k'alk da şu salatayı yapıver! Denn bir ıç geçirdikten sonra ısteksızlıkle kalktı, mutfağa geçtı. Allah canını almıyordu ki kurtulaydı su pis efünyadan. Adamının içerde olmasına değil, talihinin küçüğü gibi kancık olamayışına üzülüyordu. Kızlar kız başlanyia kafes arkalarında koca bekliyorlardı da o, zengin, yakısıklı bir kocadan dul kalıp, daha yakışıklısını buluveriyordu. Allahiık mıydı bu? Revâyı hak mıydı? Cezaevine gittikleri zaman kaç sefer dikkat etmişti. Kocası, yeni eniştesinin yanında öyle sönük kalmıstı ki, görenler bacanak değil, vanaşma sanabilirlerdi. Yesil soğanlan yenicTen yıkadı, marulu isteksizlikle dal dal ayınp genişçe bir bakır tep si ıçıne va\dı. Çeşmenin k''vvetlı soğuk suyu altına tuttu. Idns, Kulüp rakısıyla konserve dolmalar, ton balıkları, ançuyez tüplerı, doğranmış pastırma, kangal kangal sucukla geldi. Hatice butun bunları alırken eteklerı zıl çalıyor, bu\uk ablasının çomeldığı yerden kıskançhkla baktıeına dikkat bile etmıyordu. Ama ldrıs'in gozunden kaçmadı bu. öteberilerı kaabil olduğu kadar çabuk venp, salona. Kudret'le kaynannsr.iın yanlanna ctbndu Yaslı kartm bır dereceve lcndar kendının de ka\nanaM sayılırdı ama. asıl Kudret'ın kaynanasıvdı tabıi. Kudret savuruyordu gene : Partılerı e'Hptts İktıdara gelecektı. a>!İa şüphesı yoktu bı.nrt^. Mademkl bu millet dınine, dıyanetine baâlıvdl ve memlekette de madem demokrası kuruluyor, cfemokrası de madem oy'a dayanıyordu, ıktidan|felnıemel»n için hiçbır sebep yoktu. Yaslı kadın'sa bir 5ey. SularfladAnşadece dinliyor, yeni damadıyla eskisini kıyaslıyordu. Doğrusu o da yakısıklı. eli açık. daha çok da kaynanasına karşı son derec» hürmetkâr bir insandı. Ne ağlamıştı ölümüne ne ağlamış! Buysa, ondan ayn, çok ayrıydı. Beyler beyi, beyefendıler bevefendisiydi. Bugün partimn balkonuna çıkıp nıülete söylediği sözler, milletin galeyana geliş:, Yaşaa!>. «Var ooool.» çığlıklarını ömrü oldukça unutamıyacaktı. Unutamıyacaktı ya, şu büyük kızu Allah ne diye küçüğü böy:esine sevindirmişti de, büyüğü mahzun etmisti? Kardeştiler güya ama, küçüğünü öylesine kıskanıyordu ki . hak da vermiyor değildi hsni. Kücüğün ilk kocası halli. mallı bir genç»:. Nefise dpha on altısında yoktu evlendiğinde. Mektep cocueu. Mektebe gıdip gelirken görmüs, kanı kaynamıs. sevmiş, buyük çiftçi bahasını. konuşurken ağzından yağ. bal akan hanım hanımcık anasmı gönderip istetmişti. Eh, kader. kısmet. kızın babası da sağdı o zaman. vermişlerdi Sonraları mctosıkiptiyle uçuruma yem olmuşsa da. karısına dağ taş mal, binlerce dönüm tarla bırakmışh Büyük k'zının talihi küçüsünkine çcltmemiştı. O da birkaç yıl mektpbe ffidip gelmişse de. ağırca hastalanriığ.ndan, babası « Gitmey.versin. Okuyup dB avu kat, hâkim mi olacak?. gibilerden alıvermış. kızın da canına rr.innet. ayrılmış, mahallenin oğlanlarıyla .. Düşünmek istemiyordu. Yağmurlar yanmış, yarıklar kapanmıştı. Aslına bakıiacak olur?a. küçük de hıh demiş büyüğün bumımdan dü^rnüştü. O da Orta okula gidıp ?e!ırken haylâz n»Unların peşine takılıp az boklar karıştırmamışii' Bovuna •Derrokrasi.den paldır kuldüı iâf edıp duran yeni damadını din'er göründüğü halde. akhnda başka şeyler, boyuna kavuk sallıyordu. Allah encâmırr.ıi! hayreder Lışallah, kaıktı. dıye !•••••••••••*•• . UIUIIIIIIIIIIM TIFFANY JONES oöcssıJ * Al I AIIACl^lJA BiNA SİG İyLİ ^ YEMiNi Mutfağa gitti. Küçük kızjyla amıca kızı harıl harıl çalışıyor. mezelerle yemekler hdzırlıyorlardı. Büyük kızıysa, bir kenarda melil mahzun çömelmis, kaderine yas tutuyordu sanki. Yanına sokuldu: Kıznım. javruuum, evlâdtııım.. dedi. Büyük kız sinsilesine sdğülmüşçesine ayağa fırladı: Kuınm da. yavrunun da, evlâdının da Allah bin türlü belâsmı versin' Mutfaktan nefretle çıkaıken: Düşün yakamdan, diye bağırdı. Ne istiyorsunuz benden? Nefîse, annesi. amıca kızı dondular. Neden sonra bakıştılar ama. ne dıyeceklerdi? Huyunu biliyorlardı. Ellerinden gelen bir sey olsa, ya da çarşıdan parayla alınması mümkün, hemen alırlar, onu kurtanrlardı ama, ellerinden gelen bir şey yoktu. Çeyrek saat içinde Nefîse'yle Hatice salonua bir kıyısma sofrayı hazırladılar. îdris beyin dısardan getirdiği mereler beyaz tabaklara alınmış, birkaç çeşit salata. beyaz pe\nir, iri zeytin falanla sofra donatılmıştı. (Uevamı var) I LA N Küçükköy Belediye Başkanlığından: Belediyemize ait Keçe Memba SU>TJ Belediye Encümeninin 1.7.1969 gün ve 570 sayılı kararına göre 2490 sayılı kanun uyarınca kapalı zarf usuHi ile artırmaya çıkarılacaktır. 1 Senelik icar bedeli muhammen olarak 35.000 TL. dır. 2 3 yıl müddetle kiraya verilecektir. 3 Muvakat teminatı 6.500 liradır. 4 ihale 22.7.1969 Salı günü saat 14.00 de Belediye binasında Beledıye Encümen huzurunda yapılacaktır. 5 Taliplerin en gec ihale günü saat 12 ye kadar zarfiarını Belediye BaşKenlığına makbuz mukabilinae teslım etmeleri şarttır. 6 Postada vâki gecikmeler nazarıitibare alınmaz. î Beledıyemiz ihaleyi yapıp yapmamakta serbestür. (Basın: 1847782Hı Deniz Kuvvetferi KomutanEığı Seyir ve Hidrografi Dairesı Başkanlığından büdırılmiştir. DENİZCtLERE VE HAVACILARA 83 SAYILI BİLDİRİ 15 ve 16 Temmuz 1969 tarihlerınde Ü9.00 ile 1 . U saatlerı 7Ü arasında aşağıdakı noktaların bırleştiğı saha içinde seyretı î, demirleme, avlanma ve bu sahanın 320U metreye kadar olan yükseklığı, can ve mal emnıyetı bakımından tehükehdır. AKDENİZ ISKEiNDERUN KÖRFEZİ GtRtSİ A 71 SAHAS1 1 incı nokta : E. 5916 No. lu Akırcı fenerınden 270 derece ve 12 mıl mesafpde, enlemı 36 derece IP 'lakıka Kuzey, boylamı 35 tlerece 32 dakı l "" 2 nci nokta : Enlemı 36 derece 04 cıakılıa Kuzey. Bnylamı 35 derece Zl cidkıka Doğu 3 üncü r.okta: Enlemı 36 derece !H rtaKika Kuze\ Boylamı ^5 dcıece Ü dakı^a Dui;1 K 4 ncü nokta: Knlemi 36 derece 19 dakıUa Kuze\. Boylamı 35 deıece 08 riakıka DoJj DENlZCtLERE VE HAVACILARA ÖNEMLE D . i (Easın: J82()3£231>
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle