27 Nisan 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAHtFE 9 Mart 106!) ClTMHTJRtYET Mebusluğunun ilk yıllarında Menderes, silik ve sıradan bir mebı.sttı. Pek bir şey de ümit etmezdi. Recep Peker ona, tahsilinin eksikliğini haürlatmıştı. Ondan sonra da Rerep Beyin, kendisini artık ?örmemezlikten geldiçi gibi bir vehme de kapüdt Acaba ne yapma lıydı ki?.. MENDERES'in ; DRA "M> I AYDEMİR partilerin ortak zaafı . Cumhuriyet Halk Partisi de, 1908 oncesınden başlayarak sıyasi hayatımızda yer almış butun partıler gibi, kendi tarihinı yazmamıştır. Atatürkün nutku, derlenen söylev ve demeçleri, elbette ki, C.H.P. nın tarüu değıldir. Meselâ, Tek Adam ve Ikinci Adam cıltleri gıbı, C.HP. önderlerinin hayat müıverleri etraünda, o devri ele alan eserler de, Cumhuriyet Halk Partisinin tarihi olamaz. Çünkü parti tarihi yalnız parti devrinin olaylan, şartlan, parti önder ve şahsıyetlerinin hikâyesl ile yetinmez. Paninin felsefesi ile, partınin kronolojisıni ve belgelenni de verir. Böyle bir eser ise, hem C.H.P. içın, hem de gelmiş, geçmiş bütun partilerimiz için, milli arşivimızde yoktur. Hâtıra yazmak ise, bizde alışılmış bır hal değildir. Bunun için eksıklıği. parti hareketlerinde soz sahıbi olmuş insanların hâ tıralan ile de tamamlayamayız. Bu sebepledir ki, hattâ daha öncelerinl bıraksak bile, Menderes'in Oye ve mebus olarak C.H.P. saflanna kaüldığı gunlerden, yani 1930 dan sonra, bu partinin iç hayatı ve bu bayatın akışında Menderes'in yeri hakkında, toplu kaynaklar bulmak mümkün değildir. Yani 1930 dan sonra, C.H.P. nin dıyagramı nasü seyreöniştir? Bu diyagram içinde hangi dâva ve problemler, ağırlık olarak yer almıştır? Ve bu problemlerın gelişmesinde şu Yeya bu adamın yeri nedır? Bunlan biz, parti kaynaklanndan değıl, gene de hâdıselenn akışı içinde çeşitli yollardan ve kendi dlçülerimizle izleyebiliria. Bu devrede, yani 19301950 arasında, Menderes hesabına ön plâna tek çıkış, bilindigi gibi, onun 1944 1945 safhasındaki toprak reformuna karşı aldığı kesin cephedir. Ama biz ona varmadan önce, hem Halk Partisinin dıyagramı, hem Menderes'in bu devredeki en önemli şahsî meseleleri usttinde biraz durmalıyız... Menderes'in de bir î l Başkam olarak katıldığı Serbest Fırkamn tahmınlerıni ve eleştirilenni doğnılamadı. Tersıne olarak ve Ismet Paşa'nm, daha önce değındıgİTttiz 30 ağustos 1930 Sivas Nutkunda savunduğu gorüşleri ve iyımserlığı doğruladı. Böylece de Menderes, C H P. de, yani 1931 seçimleri ile katıldığı yeni partısınde, l.areketli, ilerleyici bir zemın buldu. Halbuki, gerek dış, gerek ıç şartlar, Avrupa ve Amerıka'dan tek kuruş yardım görmeyen Ismet Paşa'nın, böyle bir başan hamiesıne, bir diyagram yükselişine, katıyen müsaıt degüdı. Bu durumu ve gelışmelerını kısaca anlatmazsak, devnn şartlarını canlandırrnamış oluruz. O zaman da netıce olaylarını ve atmosferi anlamamız vor olur. Daha önce de değındıgimiz gibi, 1929 sonu, «Dunya Iktisat Buhrarunın» patladıgı zaman dır. Halbuki Turkıye tam o sırada, Lozan Antlaşmasında da yer alan son iktisadî kayıtlardan, yani gumrük tabiivetinden kurtuluyordu. Yani umıt, 1929 ve sonrasindaydı. Fakat tam o sırada dünya buhranı patlayınca, bütun tahmınler ve umıtler altüst oldu. Ihracat aksadı. Ihraç fıyatları sıfıra yaklaştı. Ziraat mahsullerinin ıç fiyatları da duştü. Tıcari piyasada ıllâslar aldı yürudü. Tabii vergı tahsılatı da duştü. Devlet borçları ve taahhütleri ise olduğu gıbı duruyordu. Hattâ daha on ce de, kaydettiğımız gibi, 1930 da dış odemermz, zirve noktasına varıyordu. 19231930 arasında al atılan bütun kalkınma orgütlerı, sanayıı teşvik işi, Sanayı ve Maden Bankası, Ofis ve saire gibi teşebbüsler ise, hıçbir verım umıcii dahi belırtneden halsızleşmiş, sonmüşlerdi. Tabıi Türk parası da düşüyordu. O halde lsmet Paşa'nın. gerek Ataturk'e, gerek Serbest Fırka ya, gerek millete karşı vait ve teahhütleri de ıflâs ediyor demektt. Halbuki oyle olmadı. Ve bence, o şartlar düşünulurse, adetâ mucize diyebilecegımız, beklenmeyen başanlar elde edildi ve diyagram yükseldi. Bahsı uzatmamak için, bunlan Gelmiş geçmiş siyasî 1930 ve sonrasında 1930 ve onu takibeden yıllar, MODESTY BLAISE şöylece özetleyeüm: % Ortad» bir Merkez Bankası da olmadığı halde, bir para konsorsiyomu yolu ile, paranın düşüşü önlendi. Para istikrar buldu. ^ Bütün devlet gelirleri düştüğü halde, bütçede denge elde edildi. §t Bütün dünyada ve bis de dış ticaret sarsıldıfı halde, bizde ilk defa olarak, dış ticaret dengesi elde edildi. O Demiryola insa siyasetl aksamadı. ödemeler ve inşa plâm aksaksıx işledi. Far]a olarak da. yabancı ve imtijazlı şirketlerin ellerindeki demiryolları satın alındı. A Demiryollarından gayri, diğer imtiyazlı yabancı iş letmeler de satın alındı. § | Sümerbank ve Etibank gibi iktisadi devlet teşekkülleri ve merkezî finanaman bankalan kuruldu. Ziraat Bankası ıslâh edildi. O Gene senel şartlann el verişsizüğine rağmen sanayileşme hareketine geçildi. Sanayi işletmeleri kuruldu. @ Pl»n. yahut program mefhumu ele alındı, benimsendi ve devlet programUn tanzim edildi... Q Dünya buhranının devam etmesine ve son tahribatını yapmasına rağmen, Cumhuriyetin Onuncu Tılına, zinde bir ruh ve inşa heyecaru ile girUdi. Ve bu bayram. başta AUtürk olmak üzere, üstün bir millî gunırun ve kayıtsız şartsız millî bağımsızlığın, zafer heyecanları içinde kutlandı (1). İktidar yorgunluğu başlıyor! Bu durjtm ve geUşmeler, best Fırkanın kuruluşu ve kapatıhşı günlerinde, hakikaten düşunülemezdi. Gerçi yapılabileceklerine önceden inanılmayanlann yapılabilmesi bir başarıydı. Ve bu başan şunu göstenyordu ki, millî gııcün ve haysıyetin seferber edilmesinden başka bir şey olmayan bu başanlar, belki azdı. Demek ki, aynı yoldan yürümek suretiyle çok daha büyük hamle ve ha reketlere geçilebilırdı. Fakat işte bu tamamlayıcı hamielerın yapıldığı ıddia edilemez. lsmet Paşa mı yorulmuştu? Kadro mu yetersızdı' Uyuyan imkânlar tam kımıldar gibi oldugu halde, niçın daha geniş düzenlemelere gıdilemedi? Bu suallerin cevaplan, hakikaten mühimdir. Ve verilmış de değüdır (2). Ama şu oldu ki, bu gevşeme, gerçekten bir iktidar jorçunluğu arâzı gostenyordu. Hareketın duraklaması ve ;ç talebın. hızlı bir sanayileşme yo lunda harekete getinlememesı, ulaştırma sısteminde ve alt yapıda bürokrasının her şeyı dondurmaya gidışi, yeni kalkınma sloganlanmn bulunamayışı ve hepsinın üstünde de, Atatürk* ün hastalanmaya başlaması, bir şanssızUk zincırı şeklınde sıralanabılır. '' Recep Peker in bir gün Adnan Beyi kenara çekip söylediği iki söı O'nu Hukuk Mekteblne itivennişti. (Fotofraf: Cumhuriyet Arşlvi) Kms btmlara, başka bir faktöru daha eklemeliyiz: îkinci Dunya Harbi, uluktan görünüyordu. Ve Atatürk bu yaklaşan harbin, hem zamanını,, hem ona kanşacak ülkeleri, hem de sonuçlanm, Amenkalı General Mc Arthur'a, daha 1931 de, etrafıyla haber vermiş bulunu yordu (3). Şimdi biz, gene konumuza devam edelim. Ve Men deres'i izlemeye çahsalım.. nin, kendine göre, fakat sınırları bclli bir hiyerarşisi vardı. Bütün kademelerin zirvesinde, Gazi Mustafa Kemal'in insan üstü kudreti, şahsiyeti vardı. Sonra îsmet Paşa bir 5j*£'ti. Gene tartışma kabul eünez bir otorite, bir Îkinci Adam'dı.. YıM932,yaş33 Gazi'nln çevresindekiler ikiye aynlırdı: Evvelâ onun «hizmetinde olan mutât zevat» vn:dı. Bunlar sevilmese bile, ıster istemez sayılırlardı. Bazı nütuz örgütleri de yaratmışlardı. On lar dışında Atettirk'ün iakmları, en itibarlı, en say^ı değer olanlardı: Vekiller, Meclis ve Parti ıleri gelenleri bunlardı. Bunlar hemen her akşam Gazi' rın sofrasındaydılar. Ve Gazinin sofrasuıda olanlar, ya onun gibi konuşmaya, ya onun gibi davranışlara da heves ederlerdi. Bunlar, hem Mecliste, hem Meclis dışında, bir nevi mümtaz zümre teşkil ederlerdi. Herkesın gözü onlar üstündeydi. Gazi ne dedi? Gazi ne düşunüyor? Gazi kımın için ne söylemış? Bütun bunlar uzermd» konuşmayı, bu ımuyazlı grup, kendi hakkı bılirdi. Bunlar dı şında Meclis halkı, yani mebuslar, bolge, meslek, yaşama ıtiyaHsn, oyun ve eğlence alışkanlıklan ıtıbanyle, kendi aralannda bölünurİPrdi.. Menderes bunlann hiçbirinden değildi. Ve hiç binnden olmayanlardan bınydı Herhald» ve ayrıca bazı aşağılık duygulan da dujuyordu. Meselâ or ta oğrenimini bitirmemıştı. Ve bu onu her halde uzuyordu. Ama crta tahsilini dahi bıtırmemiş bır ınsanm, eğer o adam îstiklâl Savaşının içinde sıvrilmemiş ve meselâ Celâl Bey (Bayar) gibi, Gazi etrafmdaki halkaya da vaktiyle bağlanmamışsa, onun için Meclis' te ilerlemek, meselâ Vekıl olmak, pek de düsünülemezdi. Nıhayet bir gün Recep Peker ona, bu eksikliği bıraz açıkça söyledi. Ve kısacası: Tahsilini neye tamamlamıyorsun Adnan Bey? uedi. Adnan Bey'de bu, bir tavsiye değil, bir darbe tesirl yaptı. Ama artık karar vermeliydi. Ya tahsilini tamamlayacak, ya köyüne dönecekti. En doğrusu. tabii tahsilt tamamlamaktı. Ama nasıl? Ankara Hukuk Mektebinin her önüne geleni kabul ettiği yıllar artık geçmişti. Şimdi oraya girmek için bir lise şahadetnamesi lâzımdı. Halbuki Adnan Beyin, boyle bir şahadetnâmesi yoktu. Dinlediklerime göre, geceler uykusuz geçiyordu. Ve ona, Recep Bey kendisini, artık Rörmemezlikten geliyor gibi görü nüyor. Ne yapmalıydı ki? Yü 1932 ve yaş 33 tü... (1) Tukandaki maddelerin rıkam olarak ifadeleri şu kitaplarda vardır: S. S. Aydemin Tek Adam. Cilt: III. S. S. Avdemir: tkinci Adam. CUt: I. (2) S. S. Aydemir: ÎMnd Adam. Cilt: II. tktidar Torırunlujju. (3) S. S. Aydemir: tkinci Adam. Cilt: II. Sıradan bir mebus: Adnan Bey'in ilk mebusluk yıllannı hatırlayanlar için, O' nun o yıllarda Mecliste hiçbır bzelliğı yoktur. Aydın'da, artık kabul edilmiş, Aydın Beylennden biri ve hattâ bir parti başkanı olan Menderes, Meclis'te silik ve sıradan mebuslardan biridir. Zaten o zaman Ankara'nın ve Bıiyük MUlet ı'.IecUsi' Tiffcmy Jones 17IFFANY JONES OrVBDÜ Ml QtlU >K A". OUACA r YARIN: Milletvekili bir ösrrenci.. > ı, • • ' ^ Z ,\7 1 1 k7^ V •m üi ÎHTIYÛR 1 Ö'ldüKiai GENCIİK "• MfHMIT SEYOA 88 Bunlar. kafayı dumanlamak, basanyı kutlamak için içılmış alkolün tortusu, sızıntısı olsa gerekhr. Sank alkolun ve acılan kapıların aracıltğı ile bir s.r.ırsızUğa doğru açüacaktım, ama biri çıkıp gelse, «üur efendı, bütun bu kargaşalıkla hiçbir şey anldtr.ıış olmazsın'> dese, bılmem nerede duracaktnn. Çünkü Amerika'nm yeni Chessraan'ı zenci Crump, olümle yaşam arasında gıder gelir, elekIrıklı sandalyeye oturmamak içın dırenirken, kıtaplarla tıklım tıklım hücresinde Nietzche ve Hegel okur. bir yandan da, «Yan Katil Yan» adlı romanını tamamlarmış. Bı sıralarda bir sanat felsefesi de edinen bu yaman adam, «însan eğer yaşadığını gerıde bır yapıt bırakarak hakh göstermezse, dlürken utanmahdır1» dermiş. Eğer bir şiire, hikâyeye, romana insan doğrudan doğruya kendini. yani •kalbten gelenleri». yani değiştırmeye, düzenlemeye gucünun yetmediği şeyleri koymaz da yan çizerse, o şhr. o hıkâye, o roman, olü doğmuş bir çocuktur (bence dei. Suna mandım ayrıca, bır yazar >apıtlannda kaç kışi öldürmüşse, kendi kendini o sayıda oldürmüştür. Başka bir yazar da, olümü bir kurtuluş gibi hazla, umutla ve çoşkuyla anlattığı ölçüde katil olmuştur. Sanırrm, herkesçe bilinegeîen kaba gerçeği, dümdüzu kanşık, çözülmesi zor bir bilmece biçiraine sokmakla. gerçekten kanşık olana çözüm yollan aramak, onu yalmlığa indirgemeye çalışmak ayrı j'öntemler gerektiren uğraşlardır ve gerçeği, bulunduğu noktada kıstırıp yakalamak için, boyle nice sayısız yollar vardır. Aslında, karanhktan ve sessizlikten Bdü kopanlarm kanlı bıçaklı serüvenlere, polis ve casus romanlarına, cinsel yetersizlik içındekılerin Kazanova'hfa ve Don Juan'hğa parmak dolamalan gıbı, yazarhğm derinliğini karmakansıklık ve şaşırtıcılıkta sananlar, bana biraz a ğ kişiler gibi golmiş görünmüştür. Sordum: Mister Crump kaç yaşındasınız, kaç yapıt vazdınız? Dedi: Ne yaşımı, ne yapıt sayısını söyleyebilirim. Ama slr sdyleyebilirsiniz bana, yazma güçlüğünün r.ereden doğduğunu. HiçbT yerden doğmuyor, inanın bana Mister Crump. dfdim ve gorunmeyen yüzüne sanki bak*ım. Demmcek dadımla, (Z.) Hanımla Ve Fıtnat 'eyzemle buluştuk. konuştuk, kaynattık. Şimdi si7inle konuşup kaynatmaktayız. Güçlük bunun neresinde? Çocuk oyuncağı gibi hoş bir şey bu, dedım ve gorunmeyen yuzüne sanki baktım. Mister Crump ise, yazarhk deneyleründe beni k^^rcsim:AYHANBAŞOĞLU I JNTİKAM YEMİNİ Dünyanın 5 kıiasmda tercih edilen mürekkep Übtiltan oteden beri üç şey kahretmiştir, dedi. Biri, okumayı aslmda yazarhktan daha çok sevişimdır. Ikincisi, kahramanlarıma bir türlu yakışır adlar bulamayışımdır. Üçüncusü, o hikâye, ya da romana bır turlü ad koyamayışımdır. Yok. sanmam, ben boyle sıkıntılara hiç düşmedim Mıster Cnunp dedım. Düşmedim. Ama bit gun kazma kürekle size de sahra helâsı kazdırılmışsa eğer kollarınız ağrıdan kopmuş, sonra onu kullanmışlarsa eğer bumunuzun direğı kınlmıj ve içiniz kurumuş ve yaz başlangıcıyla, kokular ve pıslik içinde üreyen kıvnm kıvrun ak kurtlar, balçık'lasan duvarlarda parlak kabuklu böcekler gormüşsunüzdür siz de, kaynaşan. Budur yazarlık» tan güç olan. Ve gökyüzünde süt beyazı bir bulutta takılmış kalmıştu: gözleriniz, ki gözü yaratan ışıktır bulut değıl demış birısi. Oysa ışık var olan ama her an göriilemeyen şeydir. Onu diyece» ğim ya sıze. uzsktan uzağa toplar atılmaktaydl koruganlarda, yer ve gök boğuk gümbürtülerla inlemekteydı. Bir ağır makinalı gelmeyen varsa« yıimış duşmanı ortasından biçmekteydi orak gi« bı. Tütnen bandosu kıraç toprakta hendek kazan" lara tanklar saldırırsa çıkamadan kalsın Istanbul kurtulsun coşturucu guzel marşlar çalmaktaydı, ki kulak olsa olsa bu sesler içindir. Göçmen Yaşar'la geçmiş karşıhkh. sahra helâsı kazıyorduk karşılıkh ve kollarımız herhalde bu iş içindir. Helâ dedığımız pıslik için, çiş içindir. Ve güneş kaynamaktaydı tepemizde, ki güneş olsa olsa bizim gibi disiplini bozuk teres'.er içindir. Yaşar Yaşar. ört fincanları köpoğlusu, düş« man uçağı görecek. Albay böyle haşladı Mahfelci Yaşar'ı. Unutmuşum Albayım, kurusun diye koydum. Güneşte çamaşır kurutulur, fıncan kurutmavı sende gdrdüm Yaşar. Yaşar fincanlara kosar. Beyinsizlik Yaşannki. si, düşman uçağının yoktur şakası, görsün hiç bakmaz göz yaşma sallar bombayı. Kahve üncanlan gerçekten parlamaktaydı keskin ışıkta. Sonra Albay atını sürdü geldi yanıbaşımıza. Önce kaz» dığımız çukurları, sonra bızi. daha sonra başımız» da dikilen ndbetçiyi gördü. Bunlar napıyorlar oğlum, diye sordu. Nobetçi, helâ çukuru kazarlar komutanım, dedi. Albay peki kazsınlar dedi. Atını koruganlara doğru sürdü gitti. Tepemizde süngülü olmasa bize yüzde yiız aferin çocuk'.ar derdi. Ağır makinalı sustu bırden. Koruganlarda topiar sustu. NSbetçi toz bulutları kalkrmş yola baktı bir, dedi: Mareşal Çakmak bizden ağn gelir. Hazrol durumuna geçtı. j (Arkası m ) her marka dolmakalemın daha iyi Yazmasını sağlar Butun kırtaslyecılerde Bulunur Yem Ajans: 1095.2408
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle