23 Nisan 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAHİFE DfiRT 6 Mart 1969 CUMHURÎYET met nlzamı yerleşti. Şımdi beklenen, Askerî Dumlupınarlann arkasıvian, iktisadi Dumlupınar savaşlarımn başlaması ve kazanılmasıydı. Buyuk zafer, nasıl yeni Devletı getırmisse, ıktisadî Dumlupınarlar da, mılletm sosyal yapısında ınküâplar yapacaktı. Türkiye, geri kalmış bir Asyalı ülke tipinden, uys^ır ulkelerle, siyaseten ve iktisaden eşit bir ülke haline gelecektı. Ama aynı zamanda da, her turlu Ortaçağ sıruf ve feodalıte kalınülarından temizlenmiş b:r ulke olacaktı. Acaba bu oldu mu? Gerçi memlekette, asırlardanberi hasreti çekılen bir asâyiş yerleşti. Askerlık yükü hafıfledi. Adma Atatürk sulhü denilcn ve tarihımizde misali olmayan bir banş devnne gırildi. Hem de bagımsızlıgımız, Kimsenin kontrolüne girmeden ve kayıt şart altırıa alınmadan.. Ka pitülâsyonlar da kaldınldı. Düyunu Umumiye (Dış borçlar) meteliğine kadar tasfiye edıldi. Memleket, yeni dış borçlandınlmalar yolu ile bir vesâyet sistemine götürülmedi. Ihtilâlci diyebileceğimiz bir kanunla 19? 5 te Aşar vergisi kaldınldı. 3 u tedbir memlekette, ayanlık, esraflık düzenini oldukça sarstı. Din siyasetten ayrıldı. Ve daha nice ilerici adımlar atıldı.. Fakat tablonun bir de dijer tarafı vardı: İktisadî düzenleme! Ziraat ve sanayide sernıaye birıkimi. Kredi cıhazlannın jaratılması. Sanayiin kuruluşu. Sosyal yapıda iktisadi gelısıruşlik ve halkçılık yonünde reformlar! Hulâsa iktisadî ve sosyal Dumlupınarlar? Acaba bu alanlarda, halkın dıle getırdikleri değilse bile, bizim siyasî ve iktı sadî tarihimizden gelen emırler ve gelışmeler yerlerine getirilebildi mı? Buna olumlu cevap verilemez .. Gerçi Tuıkiye borçlanmıyordu. İktisadî yardımlar da yoklu. Kapıtalıst ve emperyalist yaban cı kontrollere karşı, asil bır direniş vardı. Mustafa Kemâl, dtinyada yerleşen itıbannı, birtakım ucuz dış destekler çn harcamayacak kadar vekarlı bu insandı. Tek Adam'ın devrınde, Türkıyenin siyasî haysıyeti, kutsal bir millî emanettl. «Atatürk Sulhü dediğimiz ıstıkrar devnne gırmıştık. Hulâsa namuslu dış yardımı reddetmemekle beraber, her şey, içende ve miUetin iktisadi gücünü \Arekete getirerek yapılacaktı. Demırjollar sıyasetindekl tecrübe ve kazanılan başanlar, bunun mümkun olacaglnı göstermişti. Fakat işte bu demiryollan tecrubesi, diğer iktisadî alanlara yayılamadı. O halde bir yol bul malıydı... Halbuki tam bu dar boğazlara gırıldiği sırada, bu sefer de adına «Dünya Iktisat Buhranı» dediğimiz, Dünya ölçüsun deki sarsınü da kendini, J929 sonlannda gösterdi. Buna karşı ise ancak ve bir takım cezrî, olağanüstu teşkiltlanma tedbirleri ile çıkılabilirdi.. Ama ne var ki, Menderes'in de katıldığı Serbest Fırka, tam bu zamanda ve tamamen ölmüş. eskimış, XIX. yüzyıl lıberalizmı sloganlan ile ortaya atıldı' O halde Serbest Fırka, daha başlarken kaybedılmıs bır dâvâydı. Ve Menderes, daha baş tan savaşı kaybetmiş bir aâvânın bayraktarlan yanında ıllc siyasî yerini alıyordu. Şimdı onu ve dâvâsını izlemeye çalışalım. MENDERES'in Yazan: Her ihtilâl çocuklarını yer Menderes'ın, ilk siyasî adımlarını attığı Serbest Fırka, aslında ve uç eski arkadaş arasında, siyasî bır nabız yoklamasıydı. Buna bıraz ıleride temas edeceğız. Ama burada ve hemen şunu da diyebiliriz ki, bu Partı, Mustafa Kemâl için bır tecrübe, Isrnet Pasa için kendi hesabına bir sondaj, Fethi Bey için ise, bır hatâ oldu. Çünku doğacak çocuk, nasıl olsa yaşayamayacaktı. Nitekim oyle oldu. 9 Ağustos 1930 da doğan Serbest Fırka, 17 Kasım 1930 da oldü. Ama Sıyasi Fırka ıle beraber, Menderes'in ılk sıyasi teşebbüs ve umidi de ölüyordu. Ve eğer bır tesadüf sırtını okşamasaydı ve Menderes, bu kar şılaşmayı değerlendirmesini bılmeseydı, uzun yıllar ve beikı ömrünün sonuna kadar, bır vılâyet merkezinde ve ışlen guç lerı baştakılerı çekiştırmekten ibaret olan bır taşra pohtıkacısı olarak bocalar, kalırdı. Halbuki bu gençt«, eğer toprağım bulursa, yeşerecek, fılızlenebilecek tohum cevherlerı vardı. Bunun boyle olduğunu, daha ilerıde ve olaylann akısı ıçınde Bir ihtilâldcn sonra. o ihtilâli yapanlann. ihtilâl Mmrasım da tam kadro ile ve beraber yürüttüklerinin, tarih içmde misali yoktur. İhtilâl iç?nde tek hcdcf üstıinde birleşenler, ihtiîâl sona erip de yollar çatallaşınca, birbirlerindeıı avnlırlar... t izleyeceğiz. Ama şimdi konuyu, başka bır yonden, yani Serbest Fırkaya varan yol ve bundakı kadercüik yonünden görmeye çalışalım. Çocukların kaderi Atatürk'ün, kendi çağının en musamahalı şeflerinden b ı n olduğunu kabulde hatâ olmasa gerektir. Ve o çagın en kansız ihtilâli de, Atatürk İhtilâli oldu. Çunkü bu ihtilâlin alabileceğı kan payı, lstıklâl Savaşı muharebelerınde, zaten alıp verılmıştı. Bu savaştan sonrası, sadece bir ihtilâl sonrasının kefâretlerinden ibarettır.. Ama bu konuda hıkâyemize fÂtatürk, kendi çağının en müsatnahab seflerinden birisi idi devam ederken bir noktayı da kısaca işaret edelim: İstiklâl tâ inkılâplan yanında, bazı çeSavaşı ve Mılli Mücadele bır lışmelı yönlerine de şoylece deihtılâl'miydı' Sanıyoruz ki ha ğınmelıyız. yır! Bu savaş ve mücadele için ihtilâl tâbirini kullanmaktan daıma çekinmışimdir. Çiınkü ihtilâl, bır katastrof'tur. Bir patlamadır. Bir siyasî ve sosyal ni İstiklâl Savaşılsona erdi. Tek telıkten, dığer bir siyasî ve sos Şef, tek parti ve otoriter Hukuyal nıtelığe, cebir ve zor yolu ıle atlamadır. Anadoludaki hareket ise, bir iç teşkilâtlanma hareketi idı. Ve bu harekete, baştan sona, meşruluk duygıUan ve şekjüeri hâkim oldu. Erzurum, Sıvas kongreleri, her şeye ragmen işe bir meşruluk dayanagı bulmak, meşruluk karakterı vermek içindi. Ama şim 85 dılık biz bu olup bitenlere, ge Beni iç yüküm'.eri aralıksız kendme çekmişti ne de ihtilâl diyelim ve konuve akşamdan kaldım, hani turşucularda o küçük. muza devam edelim. Her ihtilâl tatlı. sıvrı bıberler var, gittim ağzıma onlardan bır gibi, Anadolu İhtilâli de, zafere iki tanecık attım. ulastıktan sonra, bu ihtılâle kaHayırdır inşallah, dun gece karışık düşler görtılan oncüler kadrosunun bir düm, düşlerin etkisiyle şunları yazdım: kısmını fedâ etmek zorunda Avukat. ama çok becerıkli bır avukat olan kükaldı. Yani her ihtUâl gibi Anaçük kardeşım Mustafa açtı özel arabasmın kapısını: dolu İhtilâli de, sanki bır dev .Gir içeri abı, çabuk, polis gormeden..» dedi. Girdım. gibi, kendi çocuklarndan bır kısmını yedi. Bu kaçınılmaz âki Gaza bastı. bet, bılhassa, bizde Cumhuriyet Maça. Fenerbahçe Galatasaray maçına gidiyordum. Kapıda görevlıyim. Biletsız girmeje kalten sonra ilk kurulan «Terakkışan olursa, tutanak duzenleyeceğim. Bölge Mükıperver Cumhuriyet Fırkası» durluğünün adamları aldırışsızhk gösterirlerse, pove onun sonu üe ılgıli olaylarlisı bulup, da kendını gosterır. Ona da aşa «Kardeşün/ memur bcy kardeşim, böyle böyğıda temas ederken, cvvclâ Ale • deyıp tutanağı imzalatacağım. «Sen nereye?» dedım. taturk'ün, çok partili demokrar ~ »Kombine bileümj.şj^feen 4«fnaça;.> dedi. r tık rejim karşısındakı vazıyeti jphane'nin orada, st#meJ^kltrrılıpTındıklı yo İıstunde duralım. İktisadî Dumlupınarlar YARIN: Yanhş bir fikir öriderliği 1HTIYÜR CENCIİK »>" MfHMffT SETDA Atatürk Demokrat mıydı? Burada Demokrat deyimini, halk hâkimıyetı ve halkçüık anlamları içinde alırsak, Atatürk, elbette ki Demokrattı. Dalıa Erzurum kongresinde Millî Mücadele tarif edilirken «Iradei Mılliyeyı hâkim ve Kuvâyı Mılliyeyi âmil kılmak» prensibinde, bu halkçılık vardır. Atattirk'un, 1921 Ocak Anayasasma temel teşkil eden «Halkçılık programı» da, elbette kı Demokratık bır Dünya görüşüne dayanır. Ama Irâdei Mıllıye, nasıl temsil edılir? Meselâ, Atatürk çok partili rejıme tarafdar mıydı? Işte bu konuyu, Inönü'den dınleyelim: « Atatürk Devlet idarcsindc, lstiklâlci, Cumhuriyetçi ve Demokratik rejimci olarak tarif edilmek lânmdır. 1930 da durum elverir vcrmez muhalefet partisi, bizzat Atatürk Urafından istenmiştir. Eğer sağhğı müsaade etseydi, belki de tkinci Cihan Harbinden önce bile, gene bizzat Atatürk, eserini tamamlayacaktı. Çünkü Atatürk temel kanaatta, Cumhnriyetin ve miUetin hâkimiyetinin, iktidar ve muhalefet partileri rejimindc olacağma, yü rekten inanmaktaydı » • 1. Inönü 10 Kasım 1962 nutku • Bu7 sozlere gore, Ataturk, çok partili rejime taraftardı. Ama o halde, Ataturk devrınde, yani o hayattayken, çok partili murakabe sıstemi Mecliste neden tutunamadı? Evet, onun hayatında da, hem de iki defa, Mecliste ikinci bir parti tecrübesine girişilmiş ve ikisi de basansızlıkla neticelenerek, orta dan silinmiştir. Bu tecrübelerin bırıncisi «Terakkiperver Cumhuriyet Partisi» tecrübesidir. Ba parti 17 Kasım 1924 de kuruldu. Ama kısa zamanda ihtilâllerin kanunu hükmünü yürüttü. Hem de ihtilâli yapan önderlerin en ünlülerinden bir kısmı, hazin bir şekilde tasfiye edıldıler. Hal bukı Mustafa Kemâl, onlara da başarı düemışti. Ama ne var kı, hareket, henuz erkendi. Gerçı ihtilâl muzaffer olmuş, ama nenüz meyvelerıni vermemişti. ihtilâl toprakları, henüz yağmura kanmamıştı. Ve gokler, henuz boşalacak bulutlarla kaplıydı. Yeni idareye, eğer başBrılabilırse, Devletın önderliğı, yani tek irâde lâzımdı. Mecliste, hele liberâl bir eğihmin kavgalan için zaman erkendi. Nitekim parti ömrünün henüz altıncı ayını ja şarken, ağır ve tohmetleyicı bir darbe ile kapatıldı. Mustafa Ke mâl, bu son'u doğru buldu. Mustafa Kemâl'in hayatında ikinci tecrübe, yani Mecliste ikin ci bir parti teşkili, hem de Atatürk'Un arzu, teşvik ve yardımlan ile, 12 Ağustos 1930 da gerçekleşecek, fakat az ileride de üstünde duracagımız gibi bu tecrübe de, 17 Kasım 1930 da, yani üç ay kadar sonra, basansızlıkla sahneden sılinecektır. Ama burada ve ne kadar kısa olsa da, ihtilâl sonrasının, elfcette ki buyük basanlan ve hat Tiffany TIFFANY J0NESF1 UAPTA SDUÇA. ÇfctA 8 l t 2 lA^TİUAKJIM | , BAKJA KALIESA L' «Babam çok hasta abi » dedı. «Yaa. nesi var?» dedım. Bu kadarla kaldı. Mustafayı konuşturmayan, se simin uzakhğı, yabancılığı, ilgiazliğı olmalıdır. Ben de tersine. «Nedir aranızdaki bu kırgınlık, dargınlık?» diye sormasını bekliyordum. Onu bekhyordum ve anlatacaktım. Ben yokken gelmiş bizim eve. Rahirae, duvarda annemle onun gelin güveylık resmini görmüş, •Abimin annesi mi güzeldi, benım annem mı?» demış. Babam olmuş kadınm resmine bakmış, O güzel kadındı, ama pasaklıydı..» demiş. Yani benim evımde, genç yaşmda ö'lümünün nedeni olduğu bır ölüyü çekiştirmiş. Her şeyi yapsaydı da bunu yapmasaydı. Şu da var ki, hastaneye gıtmedımse. ortada önemli bir şey yok, Mustafa işi bıraz büyültüyor, ya da. mahsus söylüyor gibi gel dığinden gitmedım. Öldukten sonraydı. mezara gotüriırken, gene Mustafa'dan dıniedım: Acıîar çekip, en sonunda komaya gırıp gidivermıs. Insanın yüzune doğru dalgın dalgın bir bakışı varmış. Kızkardeşlerim boynuma sarıldılar. Goz yaşlarına boğulup «Ah abicim, bizi bırakma artık » dediler. Saime'si, Rahime'si, Fahime'si. Sancının çoğu mideden gelmekteymiş. «Kanser miydi yoksa?» dedim. Bu soruma kcsın yanıt alamadım. Telefon çal mıştı. Gışedekı Muzaffer Hanım bana el etmışti. Yabancı bir kadın sesi çınlamıştı telefonda: «Duydun mu oğlum?» Sormuştum' «Neyi? Sız kimsinız?» «A başıma gelenler, ben Ferhunde..» demişti. «Tanıyamadın mı?» «Merhaba abla.» demiştim. «N'eyi duydun mu?« «Baban öldu oğlum, baban oldü..» dıye bağırmıştı. «Bâri cenazesine yetiş. Ben haber \'ereyım, haberi yoktur çocuğun dedım. Böyle işte. Başın sağ olsun..» Genç sayılırdı babam, en küçükleriydi kardeşlerinın. Bir rahat gun yüzü göremeden, kendıliğinden çoğalttığı sorunlarının altında gene kendi ka hp ezılerek ve ezerek. onunla dıdiş bununla didiş, oh diyemeden oldü gitti bence. Boyunca çocuklar yetıştirdı. şımdı dıle kolay. Onlara baktı. onları okuttu, ortaya çıkardı. Altı kardeşiz, en buyukieriyim ben. Eski çağlarda kimi ozanların ağıt yakmak mış ya işi gucü, giderek onlara dönmek var. Yanı mı yöremi kuşatan ölüm çemberi gün günden darlaşıyor çünkü, dostlar'.a akrabalar sanki daha sık göçer oldular Bir yaprak dökümu, pıtır pıtır. Ilk önce. Antalya'da beni yola koyan Halam, Senıye halam gitti; şekerden. Cumlemiz bellemişizdir; içkici paşa torunu ılk kocasından zaten hayır görmemişti. Ikincisine, Hâşim enişteye, genç kocalanna gibi gençkin kadmlarm duydukları o karşı durulma* kıskançlık duygusuyla tutkundu, vurgundu. Aklını fikrini onunla bozmuştu dense yeridir. Enişta Beyımiz ki, şu satırların yazıldığı sırada artık o da yoktur , Aynalıçeşme'de. damatlarının verdiği sermaye ile bir bakkal dukkânı açmış, orada ta nıdığı .Çingene maşası» bır kadınla oturuyordu. Şıp şıp iki de çocuk. o kadmdan. Halamsa. kocasını bıınca yıllık evine barkma yeniden ısmdırıp bağlamak için, adamakılh dökülmüş. iyice seyrelmij kır saçlarına, rüküşluğe kaçarak. küçük kordeleler bağlardı. Ara sıra kendisini görmeğe gıttiğim zaman, tel dolabında tatlısı tuzlusuyla yemekler varsa, başmda o kordelelerden varsa, anlardun; gec9 Eniştem gelecektir. Boğazına düşkün adamı tavla yıj^ yçla getirmenin biricik çıkar yolu. Sonra tatlı dil, güler yüz. Başlangıç bgyle. Derken ilk soruyla, "•Daha o çingene maşası kadmı bırakmayacak mısm?» sorusuyla. tartışma kapısı açılıyor. Enişte Bey, Halamın ısıttığı, Leğenle önüne koyduğu suda varisli bacaklannı ovalar, kokusu aile içinde un salmış ayaklarmı yıkarken, «Hanım hanım, etme eyleme allasen...» diyor. «Çocukları unutuyorsun. Ne yapayım onları, sokağa atayım da dilensinler mi?» «Hah, asıl diyeceğim de oydu; onlar senden mi bakalım?» tşte bu ikinci sorulmaz sorudur leğendeki suları dışarı taşırtan. Eniştemizi, çorapları papuçlan ceketi giydiği, şapkayı kaptığı gibi sokağa uğratan. Bunca yıl bir yastığa baş koymuşlar. Erkek bunu unutmuş. Kadın, erkekten yaslı, unutamamış. Ara yerde bir de kızları, evlenip barklanmış Hümeyraları var. Babasına çok düşkünden, o da küsmüş da. rılmjş baba=ına. semtine uğramıyor. Ferhunde ablam anlatmıştı: Halamın yataktan kalkamadığı son günlerinde Eniştem gelmiş aramış onu. Kendilığinden mı, yoksa çağırmıslar mı. orası es geçildi, ama eve gelmiş. Sanlmışlar birbirlerine, ağlaşmışlar. Eniştem demiş ki: «Suç hep bende Hanrnı, böy le densizlıkler yapmamalıydım.» Halam demiş ki: «Zarar yok, ne yapalım, alna yazılan bozulmaz.» Ama çok sürmüyor bu, eski durumuna dönüyor Halam. Kısa süren bellek gücünü yok edici bunalım yeniden bastırınca, yatağında oturan adamdan bayağı ürkuyor. «Kimdir bu herif. işi ne burda?» deyip iteliyor karyolasından, yere düşuruyor. Buysa, Hâşim enişteye büsbütün dokunmuş. Karısının şeker hastahğını da. bunalımlarını da, olup biten her şeyi de kendinden bilmış. İki gozü iki kanh çeşme, koskoca adam. buyuk üvey kızının, Ferhunde ablamın «Enışte, dur gitme, yüzünu vıkamadan gitme!» demesıne bakmadan, yollara duş. müş. Onun. Eniştenin, Antalya'da pazar sabahları, bir yandan karyola gıcırdarken, bır yandan «General Lodendorfun Hâtıralan»nı. onu değilse. Suat Der\'iş'in bır romamnı, onu değilse, Erich Maria Remarque'm .Garp Cephesinde Yeni Bir Şey Yok» unu okumalarım unutamıyorum. Çok şaşırtırdı bu beni. (Arktsı T«r) E ÜDAE Bie/ı/. t *™" veresim: AYHAN BAŞOĞLU | JNTİKAM YEMİNİ Temper Döküm ve Demirden E. N. Hatları Hırdavaî Malzemesi İmal Ettirilecektir E.N Hatlan ihtiyacı, nakil1 ve toprak teli için takriben 3 500.000 T i . tutanndaki demirden ve temper dökümden hırdavat malzemesi imalâtı, kapah zarfla teklif almak suretiyle ihale edılecektir. Teklif isteme şartnamesi, Etibank Enerji Idarl ve Mall Işler Dairesi Başkanlığı Muhasebe Müdürlüğü (Necatibey Caddesı No. 11) veznesıne 300 T.L. yatmlarak alınacak makbuz verilmek suretiyle Etibank Şebekeler Dairesi Başkanlığının (Necatibey Cad. No. 5'dekı) 413 No.lu odasından temin edilebilir. Yeterlık belgesi müracaatlan, teklif isteme şartnamesine uygun olarak haarlanıp 5.31969 günü saat 17.00'e kadar Necatibey Caddesi No. 3/5"deki MARO Han'da evrak servisinde bulundurulmalıdır. Yeterlık Belgeleri 12.3 1969 guna saat 8.30'dan itibaren elden verilecek veya postalanacaktır. Teklifler en geç 4.4.1969 günü saat 17.00'de yukandaki adresteki evrak servisinde olacak şekilde postalanmalı veya elden verilmelidir. Bu tarihten sonra gelen teklifler karşılaştırmada gözonüne almmıyacaktır. Etibank, ıhaleyi yapıp yapmamakta, kısmen yeya tamamen dılediğine yapmakta serbesttir. MENKCL SATIŞ ILANI ISTANBUL 3 ÜNCÜ ICRA MOaHLL'CCNDAN Dosya No: 968/6413 Mahcuz olup satümasına karar verilen; 1 adet GÜNTERM TERMİK marka 8.000 lira değerde sıcak su kazam, 20 adet 14.000 lira değerde DUŞ ODASI BATARYASI (küvetı kuması yatağı ıle) nın birinci satışı 14 Mart 1969 Cuma günü saat 12.3013.00 arası Aksaray Mıllet Caddesi No: 3 de yapüacaktır. O gün verilecek bedel muhammen kıjmetin •• 75 ni / bulmazsa ikinci satışı 15 Mart 1969 Cumartesi gUnü aynı yer ve saatte yapüacak ve en çok arttırana peşin para ıle ihale edilecektır. Ahcılar adres ve 150 kuruşluk posta pulu gönderdik lerinde satış şartnamesinin bir sureti adreslerıne gönderilecektır. Isteklilerin mezkur gün ve saatte mahallindeki memurumuza müracaatlan ilân olunur. Basm: 1517 • 2294 ETİBİNK GENEL MÜDÜRLÜCÜNDEN (Basın: A. 613011610/2283)
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle