05 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAHİFE tKÎ 5 Şufcat 1969 CUMHURtYET ••••»ı^ MİUÎ SAVUMMA BUTÇESİ Sezai ORKUNT EMEKLİ AMİRAL illî Savunma Bakanı sayın Ahmet Topaloğlu. 1969 malî yılı biitçesi münasebetile T.B M.M. Karma Butçe ve Flân Komisyonunda bir konuşma yaparak bütçenln gerekçesini izah ehn.ştir. Bu itibarla. genel bütçe goruşmeleri sırasmaa savunma bütçesine yeniden temaslar olacağı cihetle, sayın Bakanın beyanlarını esas alarak söylenenlerle olraası lâzun gelenler arasuıda bir mukayese yapmak istiyoruz. Haddizatında bu kono üzerinde durulacak noktalar çeşitlidir. Aııcak, bunlardan çok önemli mütalâa etliğhniz üç husus ele alınmiftır. Biri, (Savunma politikası), diğeri (Harb sanayii), üçüncüsü de, (Silâhh kuvvetleruı dış politika desteği olması) fikridir. Btmlart, sayın Bakanın ağnndan sıralar sak: Başkaldırmanın erdemi AET'ııiıı iiııiiirliirı ve istr\ îsi I Prof. Dr. Gülten KAZGAN cü uygulayıcı olmanın yaran ABD ye kalmıştır. Üçüncüsü, çağımızda kapitalizm firmalann devleşen ölçekleriyle dünya pazarlannı ele geçirdıği bir aşamaya gelmiştir. Bu alanda da öncülük ABD'dedır: AET ortaklan, aynı dalda çalışan çok sayıda füTnalann birleşerek bu dev ölçeklere erişmesi imkânlarını yaratmak peşindedir. Nıtekım, daha şımdiden pek çok alanda bu tür bırleşmeler olmaya başlamışür. Böylece, dünya pazarlannda küçük ölçekleri dolayısıyle dev ABD firmalanyla rekabet edemeyen Avrupah firmalar, böylece devleştiklerinde, «iunya pazarlanndaki yanşmaya ıştırak edecek ve ABD yanmda onlar da bir pay alacaktır. Nıhayet, bu zengin altı ülke bir ortak gümrük duvarı ile kendi sanayiini başta ABD olmak üzere ıleri sanayi ülkelerinin; kendi tanmırn da çoğu az gelismiş üikelerin rekabetınden koruyacaktır. Fakat, asü önemli nokta, benzer kaynak oranlanna sahip ve aşağı yukarı aynı teknik ve kültürei gelişme düzeyinde bulunan bu altı ülkenin, bir taraftan ABD ile rekabet edecek şartları yaratırken bir taraftan da ona karşı koruyucu tedbirleri ahyor olmalandır. En güçlü anperyaUst ülke ABD'ye karşı AET ikinci bir güç olmak yolunda kendini hazırlamaktadır. AET, kapitalizmin güçlenmesi için bir çaba olduğu gıbı, bunun en belirgin kurumu olan «fiyat sistemi» nin de müdahalesiz işleyiş olanaklarını yaratma denemesidir. Bu mekanizma, aynı zaman da, dış ticaretin fiyat ve gelir değişmeleri yoluyla dengeye gelmesini gerektirir. Yani, döviz kontrol rejirai veya katlı kur sistemleri gibi müdahalelere bu sistem içinde yer yoktur. Kısacası, AET, kapitalizmin kurumsal özellıklerinden biri olan fiyat sısteminin müdahalesiz işlemesini ve kapitalizmin dev ölçek firmalar, büyük çaplı araştırmalar ve kesin bir ihtisaslaşmayla gücunü büyütmesini sağlama denemesidir. Bu gerçekler, Türkiye'de dar ufuklu görüşlerın, «fındık satışımız üç kuruş artabüir» beyanları arasında pek ortaya çılr«maktadır. kileyen pek çok etken itibariyle de mevcut değildir. Buna karşılık, Türkiye'nin AET'nın kaynak oranlan farklı ülkelerle ış bolümü tanmsal ürünlerde ıhtisasiaşması imkânını verir. Türkıyenın bu zengin ortaklarla serbest dış ilişküer sisteminde sanayie dayanan bir ihtisaslasmaya girişmesi olanağı yoktur. Bundan başka, Türkiye'nin ne bu ülkelerle birleştireceği dev araştırma projeleri, ne de dev M mekte, rakamlara biraz efilinee durum anlaşıl ;;« makta ve temelden bir reforma ihtiyaç göster ;;;; mektedir. ;;;; KİNCÎ NOKTA: (Harb Sanayiil mefhumudur. Bunda da bir görüş tutarsızlığı vardır. (Dıs askerî yardımlann aksama51, azalması veya tamamen kesilmesi) ihtimalini gözönünde tutan bir hükumet, her şeyden evvel tnillî ağır sanayiini geliştirecek ve gerçek leştirecek plânlara egilmek zorundadır. Millî ağır sanayii, harb ihtiyaçlanm da destekliyecek yönü ile demir ve çelik. elektrik, elektronik sanayi ve mâmulleri, otomatik imalât, petrol ve khnyevi maddeler üzerinde temerküz ettirilir. Ağır sanayi ve bu sanayiin enerji kaynakları vc ham maddeleri. madenleri yabancı sermayenin tahakkümü ve kontrolu altında bulunamaz. Boyle bir sanayiin teşekknlü ise diğerlerinde ol duğu gibi Türkiyede de ancak büyük yatınmlarla mümkün olur. Ağır sanayiin fiziki hususiveti. teçebbüsün büyük olmasıdır. Türkiyede özel tesebbüs böylesine temel bir sanayi kuracak güçte değildir. Yabancı şirketlerin iştlrak edeceği müesseseler ise sadece şirketlerin kân istikametine yönelir. Haddiıatmda (endüstri) kelimesinin Batılı lugatlarda bir anlamı, menfaat sağlamak raaksadı ile bir imalât kolu üzerinde teşküat kurmak: veya muayyen bir üre tim veyahut imalât konusu üzerinde çalışma. ılcaret yapmadır. Türklyede zaruri olarak bu RÖrev devîetindir. Ağır sanayi geliştirilmesinde, bağnnsız ve ferdiyetçi geleneğe sahip Batı ve Mlhassa Amerika katiyen misal olarak alınamaz. Misale de hacet yoktur. Türkiye kendi mi tallerini kendisi meydana getirmiştir. Ağn sanayi ttessüs ederse. zamanı gelince bu faaliyet ler harb ihtiyaçlanna yönelen bir programla (si lâh imâli) halinde işlemiş olur. Bunun icabı ola rak özel teşebbüsün elinde de yan sanayi gelişir Durum böyle olduğuna göre Sayın Bakanın ifade ettiği, sadece zaruri bir tâmirat ihtiyacını karşılamadan ibarettir, ve ana vâsıta ve teçhizatı Araerikadan gelen ve Amerikan sanayiinin patentini taşıyan bir kısım parçalann yapunı, onarım ve idameleri için tesislerin kunılmasıdır. Bu ise sanayi teşkili anlamma gelmez. Bu sebeple. askerî yardımlar kesilirse bu yatınmlarla esasta bir netice elde edUmemiş. sadece bir süre için kaba bir idame sağlanmış olur. I jİK :::: jjij Savunma politikası .Devletimizin bekasmı, egemenliğini. gfirenliiini etkiliyen faktörlerle memleketunize mu teveccih tehditler gözönünde tutularak hazırlanan MiUî Stratejik konsept içlnde beş yıllık kuvvct hedeflerinin tesbit ve tâyini suretile modem savaş giicü yüksek bir silihlı kovvet mey dana getirmek. Yukandaki hedefin tahakkuku ile bırlıkte Millî Savunma Bıitçeleri'nin hazırlanmasmda memleketinmin malî imkânlannm ve SÜcün™ jröz önünde bulundurulması suretıle en makttl bir islek tavam içinde cari harcamalarda müm kün olan tasarnıfu yapmak. silâhlı kuvvetlerimizin harb gucünün arttınlması ve sosyal »art larının gelistirilmesi iein yatınm harcamalanna önem vtrmek.» Sayın Bakan, esası koyduktan sonra bu Ikl gayenin dengeli olarak tahakkukunda en uygun ştklin bulunmasındaki zarureti de tebarüz ettirmektediı. HARB SANAYTI: «... Dıs askeri yardımlann aksaması, azalması veya tamamen kesilmesl Ihtimalini gozönünde tutan hükumetüniz, harb sanayiiınizir. geliştirilmesl konusunu önemle ele almış bulnnmaktadır.» Bakan. bundan «mra 1967'de başlıyan bu faaliyetlerl detaylaudırmaktadır POLİTİKA DESTEĞİ. «Milletlerin silâhlı kuvvetleri kendi hükumetlerinin tâkip edecekleri <.iyasetüı başlıca dayanağıdır.» iyast hayatımızda aldatıcı söz yığmîarınf. çok alışılmıs ve halk da bunlara karşı o nisbette tepkisiz kalmıştır. Bu yüzdendir ki, bir konuşmayı hazırlryan da. dinliyen de. okuyan da cümlelerin, keltnıelerin anlamına pek dikkat etmez olmuştur. Öyle görülüyor ki, Sayın Bakan da bu konuşmasını hazırlarken aynı geleneğe uymuş ve komisyon karşısına bu ruh haleti içinde çıkmıştır. Savunma politikası yonünde gaye olarak ortaya konan iki madde. dikkat edilirse birbirile celişme halindedir. Zıtlık gösteren gayeler ise hiçbir laman tahakkuk edemezler. Özellikle nıitlî Savunma program ve bütçe münakaşala' rında mtrmkirn oldnğu kadar gerçekçi olunma«1 lazımdıı. Birinci maddedeki (Tiirkiyeye mii teveccih tehdit göz önünde tutularak) gerekçe8İle lınodern savaş giicü yüksek bir silâhlı kuvyet nıeydana getirmek) güzel bir istektir. 45 yıldan beri bütün geçmi; hükumetlerin aynı gaye yi fağl.ımıya çalıştıklan da şüphesizdir. Fakat. ikinci maddede, bu askerî talebi (memleketimlzin mali imkânlarının ve gücünün göz önünde bulundurulmasi suretile en mâkul bir istek tavanı içinde) hem tasarruf. hem de yatınm harcamalarile gerçekleştirmek mümkün değildir. Zi ra. Türkiyeye müteveccih tehditleri olduğn gibi ele alarak buna karşı kuvvet yapmak. değil millî savunma bütçelerile. bütçenin tümü ile dahi rağlanamıyacak bir çaptadır. Türkiyenin. uluslararası savunma paktlanna girişi de bu duru«nu tahfif sebebiledir. Mümkün olan nokta, asgari. fakat müessir bir kuvvet hedefinin mev cut şartlsrda ve uzun vâdede nasıl gercekleştitileceği meselpsidir. Bunun anlamı başka, yukandaki iddiaııın ise çok daha başkadır. Şubat 1968 tarihli Cumhuriyet Gazetesinde yayınlanan (Silâhlı Kuvvetler sorunu) adlı yazunızda belirtildiği uzere, bclli başlı yabancı ordularda dengeli bir kuv\ct (Pcrsonel giderleri), (Harekât, Eğitim, idame fideıleri), (Silâh. malzeme. inşaat giderleri) gibi ıır ana kategoride ozetlenir ve büyük bir kısmında buna araştırma ve geliştirme giderleri de ilâve edilir. Her kategori. Batı ulkelerinde genellikle •• 25:40 arasındaki harcamalarla dcnklc^tirilir. Dengeli bir kuvvet için bu aşağı yukarı bir kaidc halindedir. 1969 Millî Savunma bütremiz ise. personel. yönetim, hizmet, kurum ve çeşitli gorevler olmak üzere bütçenin 1 ıM'ünü almaktadır. Savunma infrastraktür lıizmetleri ise: yapı, tesis ve büyük onarım gibi Kİderler. NATO infrastraktür yatınmları hâriç, harb sanayii için takriben 'ı4 kadardır. Bu ücngesizlikle (modern savaş gucü) deyunini gerçekleştirmek imkânsızdır. Demek oluyor ki, parlak kelime dizilerile bir gerçek elde edileme undan önceö yazunızda, montajcıambalâjcı tıp sanayileşmemızın Türkiye'nın »ızun dönemli gelışme olanaklanyla nasıl çelişkili olduğuna degimruştik. Yüksek yatmlabılır kaynaklar ve döviz iştırakı; dış kapitalizme bağlüığı karşısında milliyteçi devrimci akım lar tarafmdan şiddetle yerümesi; ihracatı artünrjaksızın ithalâta dayanan bir yaprya sahip olması gibi olgular karşısında, bu tip sanayileşmenin sürekli olarnıyacagı ortaya çıkmaktadır. Ya, bu sanayiin yüksek kârhlığı, buna bağlı olarak türeyen kapitalist mütesebbis sımf elinde kapital birikiminin kaynağı olacas; yenl teknik yaratüması çabalan menfaati dış kapitalizmle çatışan bir sanaylci srnıf yaratarak TUrkiye köklü bir sanayüesmeye yönelecek; ya da Türkiye, çok düşük tir gelişme hızı ile yetinen bir Ulke olarak dış kapitalizmin ham madde kaynağı ve mamul pazan olmak yolunda evrüecektir. Birinci veya ikinci yola geçiş, mevcut tarihsel ekonomik koşullardan ve iktidarlann izliyeceği polıtikadan hiçbir şekilde bağımsız değildir. Bu yan ve takip eden yazıda AET (Avrupa Ekonomik Toplulugu veya Ortak Pazar) ye girişimizin Türkiye'yi niçin ikm ci yola doğru sevkedeceğını açıklamak istiyoruz. B sınai firmalan vardır. Nisbî gerilik lSBt GERİLİGİN ARTMASI: Zengin bir bölgeyle az gelismiş bir bölge arasında serbest ticaretin ikincide sınai gelişmeyi uyaracak bir etki yaratmayıp, aksine kapital ve emeğın daha etkin olabileceği alt yatınmlara sahip olan zengin bölgeye akmasma yolactığı: mevcut sanayii rekabetle tasfiye ettiği aradaki nisbî gelişme farklarınT büyüttüğü çeşitli ülkelerin denemeleri sonucu gün ışığına çıkmış bir gerçektir. Iktisat tarihimiz, gerçekte, buna en iyi bir örnektir: Zengin kapitalist Britanya Imparatorluğunu izleyerek 1838 Ticaret Anlaşmasıyla serbest dış ticareti benimseyen Osmanlı tmparatorluğu 3040 yıl içinde sanayi olarak ne varsa çöktüğüne tanık olmuş; hammadde ihracatçısı ve mamul madde ithalâtçısı durumuna düşmüştür. Fakat, Osmanlı tmparatorluğu bu konuda tek örnek değildir îktisat tarihi daha niceleriyle doludur. Diğer örneklerden biri, 19 uncu yüzyılın ortasmda fakir Güney ttalya ve zengin Kuzey îtalya'yı bir araya getiren îtalya'nın birleşmesinın ikinciyi süratle zenginleştirirken birinciyi olduğu gibi bırakması: tkinci Dünya Harbinden sonraki Güney'i kalkmdırmak için izlenen bilinçli politikaya ragmpn Günçyin bugünedek nisbi geriligı ni muhafaza ediyor olmasıdır. Di ğer bir ömek içinde yaşadığımız Türkiye'dendir: Doğu • Güney Doğu Anadolu ki en fakir illerimizi kapsar ile MarmaraEge bölgesl ki en zengin illerimizi kapsar arasındaki serbest ticaret, devletin özellikle son yıllarda Doğu'yu kalkmdırmak jçin uvguladığı ç*aBite^vik edici polita» tedbirf*ftAfrağmen, Doğu'nun değil, fakat Kuzey Patının yaranna işlemektedir. Bunun da en açık Röstergesi, Kuzej' Batı"nın zenginleşme hızının DoSu'dakinin cok üstünde olmasıdır. Gerçekte, Türidye tam üyelik starüsü ile AET'ye dahll olduğunda, 1982 bu topluluk içmdeki dunımu Doğu Anadolu'nun Marmara yanındaki durumundan hiç farkh olmayacak; ticaret şartları, tıpkı aynı ülke içindeymiş gibi, aynı serbestliğe kavuşacaktır. Bugünedek Doğu'yu kalkındıramayan bir mekanızma' nin AET içinde Türkiye'yi kalkındıracağı nasıl beklenecektir? Türkiye, AET içinde tanma dayanan bir işbölümUyle, düşük bir gelişme hızında sınai mamul ithal eden az gelismiş bir bölge olarak kalmaya mahkumdur. Bu işböHimü çerçevesi içinde btzim montaja • ambalâjcı sanayiimizin ne olacağı takip eden son yazımızın konusu olacaktır M Amacı NtK ÎKTÎSADl AMACI: AET'ye dahıl altı zengin kapitalıst ülkenın bütün mal ve üretım faktröleri (emek ve kapıtâl) hareketlerine müdahaleyi kaldırarak bunlann serbestleşeceğı bir iktisadî bütünleşmej'e gıtmekteki bellibaşlı amaçian nelerdir? Emek, kapitâl ve tabii kaynak lar olarak tüm üretim faktbrleri itibariyle kaynak oranlan birbirine çok yakın bu altı ulkenin serbest mal ve faktör hareketlerinden bekledikleri kazanç şöyle özetlenebilir: Eır Jcere, çağdaş ileri tekniğin özellikle otomasyondan sonra i m a l â t sanajiınde çok buyük ölçekte Uretünde ma liyetlerin düşmesi imkânını vermesi; bir işbölümu içinde ulkelerden her bırinin behrli alanlarda ihtisaslaşarak ,daha duşük maliyetle daha büyük bir üretimin gerçekleştirilmesi soz konusudur. Her bir ülke içinde küçük çapta ve yüksek maliyette aynı mal, yan mamul veya ara mal, ya da yatmm malı üretılecek yerde ulkeler rekabetın etkisiyle ihtisaslasmaya gide cektir. İkincisi. ABD'ye hazaran teknik gelişmede nisbeten gerı kalan bu ülkeler, her bir ülkenm dağınık ve küçük çaplı araştırmalannın yarattığı israfı onlemek için teknik araştırma projelerıni ortak çalışma haline getirip, teknik değişmenin yaratıl ması ve uygulanmasında oncülü ğü ele geçirme çabasmdadır. Cağdaş sanayide üstünlük, büyuk ölçüde, teknik değişmenin yaratüması ve uygulanmasına bağlı olduğu için, birleştirilen çabalann ıkı açıdan bu süreci suratlendirmesi beklenmektedir: Hem araştırma çabalarmm bırleştırılmesi araştırma malıyetıni düşürecek, hem de iç pazann genışlemesi, yeni bulgulann u> 1 gulanmasını kârlı hale getire I cektir. Şurası bir gerçektir ki, j Avrupa ülkeleri îkinci Dünya Harbi sonrası dönemde birçok alardaki teknik buluşları, iç pazar darlığının uygulamaya kârsız hale getirmesi, herbir ülkenin tek başına dış paîarda ABD i!e rekabet edememesi dolayısıyla, ABD ye kaptırmış; bunlan ön Tekrar edelim ki. Millî Savunma meseleleri üzerinde sarahat lâzımdır. Gerçekler açıkça belirtildiği müddetçe. Meclislerde. halkta, özel tesebbüste (devletin bekası. egemenliği, güvenliğiııin) hangi şartlarda yattığmı bilerek karar ve hareketlerini tâyin etmiş olur. Batılı olmak. gerçekçi olmaktır. (Canım. şimdi bunların ne lüzumu var!) denildi mi bir türlü kabul edemediğtmiz (şarklılık) yapılmış demektir. «Milletlerin sUâhlı Ü ÇÜNCÜ NOKTA: hükumetlerinin tâkuvvetleri kendi kip cdecekleri siyasetin başlıca dayanağıdır» sözudür. Doğmdur. Amerikada Kennedy iktidara geldiği zaman Millî Savunma Bakanına verdiği \e hngüne kadar devam eden kıSa potttik » H rektifin birinci maddesi de bu hükme istinat et mistir. Bütün dünyada da bu böyledir. Söz doğ rudur ama sarfedildiği zaman hükumetin de derhal bu anlamı temin edecek bir uygulamaya gcçmesi lâzıradır. Zira, Tiirk Silâhlı Kuvvetleri tamamen Amerikan yardımına ve malzeme sine istinat eder. Bu yardımm politikası nisbe rinde Türkiye bağımsızdır. B«yle olunca, Kıbrıs üzerinde tâkip edileeek bir polltikanm başlıca dayanajjı olarak silâhlı kuvvetler kullanıl maya kalkıldığı zaman bu sözün gerçek anlamı uy»ulanabllecek midir? Bu büyük sözün yolu, her şcyden evvel yukanda ifade edildiği gibi plânlanmış, sabır ve inatla yürütülmuş ağır sanayiden geçer. Bunun için de. kalkınma ve yatınm plânlannda bu ağır sanayie bağımsız bir anlayışla yer verillr ve fiçüncü plân devresi içinde gerçekleşthilmiye baslanırsa sözün değeri artar. İs trölmnü Sonuç teden beri, MiUi Savunma meselelerine açıkça egilmek hususunda bir çekingenlik vardır. Bunda haklı olan taraflann buluııdufu da şüpheslzdir. Zira bu konu demagoji kaldırmıyan bir temel meseledir. Ancak. meseleleri söz demetlerinin anlamsızlığı dışına tıkarmak da elzemdir. ıModern bir gücün) kaça mal olacağının ve idamesinin ne demek olduğunun hesapları çok yapıbnıştır. Rakamlann büyiıklüğü, bizi daima fasit daireye itmiş, uzun vâdeli, gerçekçi. dısa mümkün olduğu kadar az bağlı. daha az personel. daha çevik ve müessir bir kuvvetin elde edilmesi reformuna gitmek mümkün olamamıştır. İçinde yaşadığıraız sartlar itlbarile. kısa süreli harbler. insandan çok, bol malzeme ve teçhizata, hasma karşı kalite üstünlüğüne dayanır. Bu itibarla, hedef, ancak, hissi olmayı bir tarafa bırakmak, rakamlann hâşinliğinden korkmaraak, cesaretle, inat ve ısrarla zoru yenmeğe çalışmakla elde edilebilir. Ö ŞBÖLÜMÜ VE TtRKİYE: AET"nin serbest dış ticaret ve faktör hareketleri rejimi Türkiye ile bu altı zengin ortak arasında nasıl bır iş bölümüne ımkân verecektir? Kapitalizmin dış ticaret teorisinın temel bir ilkesi, üretim kaynaklan oranlan farklı ülkeler arasında serbest, müdahalesiz dış ticaretin, her ülkenin nısbî maliyeti daha düşük mallar üzerinde ihtisaslaşmasına dayanır. Türkiye, AET'nin altı zensin ülkesme nazaran kapital • emek itibariyle kaynak oranı çok düşük, yani nisbî kapital kıtlığı ve nısbi emek bolluğu ile ayrılan, bir ülkedir. Bu kapital fıyatının AET'ye nispeten yüksek; emek fiyatımn ise düşük olması demektir. Bu kaynak oranı farfct, Türkiye için kapital yoğun olan sınai mamullerin nisbi fiyatım AET'ye nazaran çok yükseltir ve döviz kuru veri iken, fiyat rekabeti yapılamadığı için, smaî mamulde ihtisaslaşma olanağını ortadan kaldırır. Fakat, rekabet imkânsızlığı sadece fiyat değil, aynı zamanda marka, kalite vs. gibi talebi et I Gazetecilikte mesleğe yeni çirenlerin kalaklannı bükmek için: « Evlât, derler, bir kbpek bir insanı ısırdığı zaman haber değildir. Ama bir insan bir köpeği ısırdığı zaman haberdir.» Bu ölçüyii kullandıfımız zaman son günlerin haberlerini şöyle degerlendirmek gerekecek: Ağalann hazine topraklannı işgal etmesi haber değildir, • ama köylülerin işgal etmesi haberdir. Alışmışız biz ağalann devlet topraklanna el koymasma.. dü • zen bellemisiz mütegallibenin hazine arazisini babasından kalma • tapulu m»l gibi kullanmasını... ve köylüyü sömürmesini... durum J böyle yürüdükçe çıt çıkmryor ortahkta.. ne devletin jandarması verinden kıpırdıyor, ne savcısı knçfik parmagını oynatıyor, ne gazeteler vazıyor, ne politikacılar işi ele alıyor.. ortalık güllütc gülistanlık sanki: Oh oh maşallah. ortahkta huzur var.. Olrnaz olsun öyle huzur.. Nitekim olmuyor .. Ve köylüler mütegallibe zulmüne başkaldırıp hazine topraklanna el ko>Tinca: Açız, yoksuluz, sömürülüyoruz deyince kıyamet kopuyor. Jandarması. savcısı. kaymakamı. valisi, politikacısı, Bakanı, Başbakaııı birbirine giriyor. Torbalı'da kövlüler insan gibi yaşamak için başkaldınnca da öyle oldu. Yıllardan beri huzur vardı Torbalı'da.. ağalar hazine topraklanna el koymuşlardı. Köylünün sırtından ve milletin topraklanndan kazanılan paralar büyük kentlerdeki gece kulüplerinde harcanır: « Boşşşvermişim. boşşşşvermışim dünyaya..» diye sarkılar soylenirdi. Bizler de ertesi sabah gazetelerimizi açıp ciddi ciddî okurduk: Kasım Gfilek ay'a bilet aldı.. Demirel. polis öniversiteve girer. dedi.. Güven Partisi, sola karsıvız. dedi.. Türkeş, komandolar komünizmi kahredecek, dedi.. Bir sürü masal okuyup Amerikan çikletini çiğnerken, ve ttstüne demokrasi ve örçürlük erdemlerine deçgin nutuklan hatmederken, bizler, Anadolu kövlüsü de Ortaçağ karanlığı içinde şunun bunun köleliğinde yok olur, gaflet içinde sürdürürfiz fünlerimizi Gerçekte Türkiyede buzur muzur yoktur. Bir sömürü düzeni fistüne istikrar Vurmak istivenlerin sultası yürürlüktedir. Halk, haklannı savunmaktan yoksun bırakılmıştır. Zor mudur şu anda Millet Meclisinin hazine topraklanna el koymuş mütegallibe üstüne bir büyük araştırmaya girmesi Solculuk üstüne her gün nutuk dinliyoruz Parlâmento üyelerinden .. Ama memleket ne halde? Ne halde olduğunu şu aşağıdaki mrktupta görelim: «İlhan Selçuk Bey, Bu mektubumuzla kıymetli dakikalarmızı alıyoruz. Affuıızı dilerız. Antalyamn Varşak kö>ü halkmdanız. Köyümüze 1966 yılında o zamanlar Adalet Partisi ll Başkanı olan Bâkı Bodur (27 Ekim 1968 tarihinde Başkanlıktan avnldO ile Adalet Partisi tl Genel Meclısı üyesi Ibrahim Karadoğan bir çüriik pompa koydu ve bizim pamuğumuzun yansını her yıl alıyor, bütün köylü bu iki kişinin elinde inliyor. Bu işte Adalet Partisi mebusu Ahmet Torgay'ın da parmağı var. Köyümüzdeki bu olaylan Güven Partisi gazetesi yazdı ve bu gazetelerdep halk» dağıttılar. Biz de size göndermeye karar verdik. sesimizi kinıseye duyuramıyoruz, öldürülraekten korkuyoruz. Su tşleri şimdi buraya pompa koyacak, ama pompa koymalt içia köy ihtiyar heyetinden kâğıt alması lâzım, köy ihtiyar heyeti üzerindeki Bâkı Bodur ile îbrahım Karadoğan'ın adamlan; bu yüzden Su îşleri'ne gıtmıyorlar ve bu yüzden Su İşleri'nin istediği kâğıdı vermiyorlar. Bu duruma göre yine bu yıl parmığumuzun yarısı bu adamlara gide^ek, sesimizi çıkaramıyoruz, yoksa bizi öldürürler. Antalyada daktiloculuk yapan bir hemşerimiz, tllıaa Selçuk'a mektupla bildirelim o yazarsa düzelir. dedi. Aynca bir de tlhami isimli bir gazeteci varmış, ona da duyurun dedi. Ve bu mektuplan yazıvermiş. Aman bizim isimlerimiz çıkmasın. Çocuklanmız var.» îşte böyle yaşıyor Türkiyede köylü. Bir yandan hımm ağalar, bir yandan bey ağalar öte yandan hanım ve bey kompradorlar Türkiyenin tapu'sunu ceplerine koymuş, körsüde demokrasi ve özgürlük üstüne nutuk atıyorlar. İşçi ve köylü ve üniversiteli genç bir gün bu düzene başkaldırmaya görsün. Huzur bozuluyor, solcular nifak sokuyor.. diye fervada başlıyor Babıali basını . Jandarma, polis, savcı, Bakan, Başbakan, mnhalefet '<derleri elbirliğiyle statükoya sanlıyorUr. Ama nafjledir bütün bu çabalar.. >exyüzünde sömürü düzenleri fistüne huzunın sfirdfiğu görülmemiştir. Ve sömürü düzeni fistüne huzur uUmlacak bir haldir. Çünkü insan, zulme başkaldırdığı kadar insanlaşır. TEŞEKKÜR Vefatı ile bizleri sonsuz acüar içinde bırakan bi ricik varlığımız; eşim, babamız, ağabeyim, dedemiz, dayımız, kayınpederimiz FAİK öKSÜM'ün hastalığı süresince yakın alâkalarvru esirgemeyen sayın doktor SAİT ÇAĞLAR ile gerek cenazesıne, gerekse. evimize gelen, mektup ve telgrafla acüanrmzı paylaşan mesaî arkadaşlanna. komşulanmıza, akraba ve dostlanmıza en içten teşekkürierimizi sunanz. Sağolunuz. AİLESt Cumhurıvet 1270 ÎARIN: AET'de sanayiimiz ne olacak? TEŞEKKÜR Kıymetli büyüğümüz. babamız CAMtAM ZIN ÇOK ICI BÎR KflYBI Bankamız Enerji İşletmeler Dairesi Başkan Yardımcısı (hidroliksantrallar) Yüksek Mühendis Krapus Çilingiryan'ın cenaze törerüne katılmak üzere kiliseye ve mezarhia kadar gelen, telgraf, telefon, mektup ve bizzat evimize kadar gelerek acımızı paylaşan, çelenk göndermek suretile yakın alâkalannı esirgemeyen muhterem, akraba, dost ve müesseselere, aynca, hayır cemiyetlerine bağışta bulunan kadirşinas yakınlanmıza candan teşekkürierimizi arzetmeyi bir vicdan borcu sayanz. AİLESİ İlâncılık: 1164/1282 NUR...DUVDUN Mü „ FRANKENSTEİN ÖLMUŞ ]/l>ESEME...ORTA^ İV^ KALt>l * iA / U •Vl'V I' 8 k . r// S K 1r IIZ^ * SABRİ ÇALIŞKAN IL m i geçirdıği kalb ameliyatından kurtulamıyarak 3 2.1969 günü saat 21.00 de vefat etmiştir. Cenazesi 5.2.1969 Çarşamba gunü (bugun) öğle namazını müteakip Hacıbayram Camiinden kaldınlıp ebedî istirahatgâhına tevdi edüecektir. Kederli ailesine bankamız camiası adına başsağlıgı diler, merhuma Tanndan rahmet niyaz ederiz Teknik Personel Dikkat! Anayasanın «her çalışan dinlenme hakkına sahiptir» marldesı teknik personel hakkmda uygulanmaz. Teknik personel çalışmaya mecburdur. Onun dinlenme hakkı yoktur. Tatil günü çahşır, hafta arasında izin verilmez. Anayasanın «Angarya yasaktır» hükmüne rağmen fazla mesai yaptırılan, tatülerde çalıştınlan, buna karsılık kendisine bir kuruş ödenıniyen teknik personel'dir. Anayasanm «herkes diledigi alanda çalışma ve sozleşme hürriyetıne sahiptir» maddesine rağmen kendisine ışten ayrılma izni verilmemesi halinde istıîa ederse, kararname tatbik eden kuruluşlara giremiyen ve üç ay açlığa mahkum edilen «teknik personel'dir. Teknik personel asll ve sürekli görevde aylıkla çalışmadıgından özJük işleri kanunla düzenlenmediğinden, memur değildir. Yatınm masraflarmdan aylığını alır. 4/10195 sayüi kararname bir hizmet akdidir. Bir çok arkadaşımız Damştaydan işçiliklerini tescil etürmişlerdir. İş Kanunu, hizmet akdiyle çalışan işçi kabul etmekte, Sosyal Sigortalar Kanunu da sigortah olanlar hizmet akdiyle çahşanlardır, demektedir. Şimdi açıkça soruyoruz: TEKNtK PEESONEL bugünkü durumda kararnameye göre memur renginde, Sosyal Sigortalar Kanununa göre işçi renginde bir bukalemun mudur? Teknik personel güvenlik, teminat ve Anayasanın kişiye tanıdığı vazgeçilmez haklan istemektedir. Yasalann garantisi altına girmek, geleceğinı sağlam temellere oturtmak tçin, sesini gücünü birleştirip memleket ekonomisine katkıda bulunduğiı nisbette, haklanna da sahip çıkacaktır. Birinci Ksder Yürüyöşü 8 Şubat 1969 cumartesi saat 14.00 de Opera yanından başlıyacak. Tel: 12 82 53 TEKNtK PERSONTîL ORGANtZE KOMtTESt (.Cumhuriyet: 1288) > ETIBANK GENEL MÜDÜRLÜĞÜ (Basın: 10939/1284) Acı Bir ölüm Etibank Enerji İ^letmeler Dairesi Baskan Yardıaıcm (hidrcok) Yüksek Mühendis Acı bir ölüm EHbank Enerji İîle'meler Dai'cs: Pa?kan Yardımcısı (hidro.'ik) Yüksek Mühandis SABRİ ÇALÎŞKAN geç>dıği rahatsızlık ve ameliyatı müteakip fcurtulamıyarak 3.2.1069 giirii vcfa*. ettrıştir. Cenazesi 5 Şubat 1969 Çar şaTr.ba B'Jnü nğlc nan:azım takıben Hacıbayram camunden kaldırılaraktır. Kederli ailesine ve yakırüarına başsağlıgı dileriz. Meui »rknılafîarı Cumhvırijet 1237 SABRİ ÇAIIŞKAN gecirdiği rahatsszlık vc ameliyatı müteakip kıırtanl.imıyarak 3 2 1969 pımu vefat etmiştl. Cenrzesi 5 Şubaı 1989 Çar îamba gunü öğle namazını takıben Hacıba>ram camiinden kaldırılacaktır. AttESİ Cumbuııyet 1286
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle