29 Nisan 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAHİFE 24 Şubat 1969 CTTMHURİYET lııvayı son gorüş I Şiradi bana bak! Bn duvarlara silâhlar anlacak! Çifteler bu tarafa ı Mavzerler şu tarafa! Sonra belinden tabancayj sallandıracaksın! Atınm kamçısı çizmende olacak! Bey dediğin, ^ böyle olur! w da UKÜrtır. ÇUnkü «ariık, bataklık Mendere» ovasında Çakırbeyli 70lu, o raman bozuk düzen bir kara yoludur. S«ller, su taşkınlan, lklde bir ovayı kaplar ve ne var ne yoksa süpürür, götürürdü. Sonra, şimdi yolculan Çakırbeyllye ulaştıran şosenin geçtlgi Menderes köprüsü de o zam&n yoktu. Nehir ya hay vanla, ya sallarla geçilirdi. Arabayla aşmak için Baltaköy köprüsil İse, oldukça doğudadır. Hulasa Aydırun şimdi 12 • 15 kilometre güneylnde ve muntazam şoseyle gidilen Çakırbeyli, o zaman Aydından neredeyse bir Bünlük yoldu. Menderes'tn doğduğu ttr Ay«Jında, o gunlerde hala ayaktaydı. Ama ömrunün sonu yaklaşmaktadır da. Çünkü Çakırbeyll yolculannın Aydına vardıklan günlerde, Yunanlılar Izmlra çıkmak hazirlığındadır. Yunan askert Izmlre çıktılrtan 15 gün sonra ise Aydına ve Menderes kıyılanna yayılacaktır. îşte o günlerdekl baskınlar nrasındadır kl, bu Amca evl de yanacaktır. Sarayiçi maîıalleslnde, Menderes'in doğduğu evden, artıX ayakta bir hâtıra kalmıyacaktır. Yanl Menderes'ln Aydın* dönüşü. onun, doğduğu yuvayı son görüşüdür... Adnanla Etem, Izmlrden gellnce Aydında ne kadar kaldılar? Fek bilmlyoruz. Belki bir gün, belki bir kaç gün... Fakat bunun öneml yok. Çünkü hedef, Çakırbeyli çiftUğidir. Orada yerleşeceklerdir. Orada kalacaklardır. Toprakla savaş, orada başhyacaktır. Ama Çakırbeyli Aydına, o ssaman hem yakın, h«m MENDERES'in DRAMI Yazan: AYDEMIR tek katlı, d»T«inıi« taştan bir kule slvrtlen harap bina, Çakırbeyll çtfttiğinln bey, y«hut kahya evidir, yani çlftliğta idare merkezi burasıdır. Kapılan, örtülü bir gölgeliğe açılan Uç oda. Bina, avlu, duvarlarla çevrilmlştlr. îç ve dıs kapüar arasında ahırlar vardır. Mutfak ve diğer ihtiyaç yerleri bahçedeydiler. Hulâsa burası, biç de Îç açıcı bir yer degildi. Toprak yer süprülmemiştir blle. Tavanlardan örümcekler sarkıyordu. Ama Beyin geleceğl billnip odalardan birl, şöyle böyle hajarîınmı; sayıürdı. Bu bina, şimdl yerlnde değildir. Onun yerini köy meydanı işgal eder. Bugünkü Çakırbeyliler ise her nedense, ne bu binadan, ne eski çiftlik işlerinden, çiftlik adamlanndan ve ha tıralanndan, pek bahsetmek lstemezler. Ama Çakırbeyli çiftllği, son kalan parça halinde de olsa, bugün de vardır. Ve bu çiftliğin, Adnan MenderesTn hayat hikayesinde ve şahsiyettnln teçekkülünde, hakikaten önemti bir yeri vardır. Hatti 1919 Ma. yısı başında Çakırbeyliye sığınan Adnanla, Catarbeylinin yetiştirdiği Adnan Menderes arasında, hiç benzerlik yoktur denebülr.. Köye gelince, köy da o çevrenin bütün köyleri gibidir demiştik. Ama Adnan'lar oraya Çakırbeyli dedikleri?... Ne ise bir gün Aydından yola ttkılır. Ova aşıhr, Menderes suyu, Çine çayı geçilir. Ova sona erlp de ilk dalgalı arasri de aşılınca, Çakırbeyli köyü görünür. Bu köy de o civarın, diğer köyleri gibidir. Köyün ortasında MÜTAREKEDEN SONRA BOŞ GÜNLERt KIZII.CULLU AMERİKAN KÖLF.1İNDE DEĞERLENDİRMEYE ÇALIŞAN ADNAN (Soldan 2.) ve ETEM* (Soldan 1.) DİĞER YfDEK SUBAYLARLA.. vardığı t&man, orası da halsiz, cansız, hatti ıssız gibiydi. Dunya Harbi, Cakırbeyliyi de sarsmıştı, boşaitmışü. O günlerde îzmlr tarafından gelen habeTİer İse, herkesta uykusunu kaçınyordu. Şu derhal göae çarpıyordu ki, künse harp istemiyordu. Herkes harpten bıkmıştı. Herkes harpten yorgundu. Harbin lâfını bile isitmek istemiyordu klmse. Eattâ Adnan büe... Köy işllri tamamen tavsamışb. Yollarda oldugu gibi, burada da topraklar bakımsızdı. Terkedümiş gibiydi. Ciltlik ise, o zamanki hemem bütün çiîtlikler gibi, âdeta yükten ibaret bir mülkiyetti. Kaldı ki bu mülkiyetin. nerede başlayıp, neredo bittigi de pek belli degildi. Ciltllk için 35.000 40.000 dönüm denildiği gibi, 50.000 60.000 dönüm diyenler de vardı. Bunlann hangisi dogruydu?.. Tabil hepsi doğru!... Sınırlan çizilmemiş, kadastrosu yapılmamış, hatU çogu dogru dürüst tapuya bile bağlanmamış, hülâsa o zamankl Anadolu töreslnce çift> lik sayılan bu yerlerin, zaten çogunu da köylüler, diledikleri gibi işgal etmişlerdi. Ama ovada, 3.5O0. 4.000 dönüm kadar taban toprak vardı ki, buralan o günler çalılık, pırnallık halinde olsa bile, geleceğin değerli topraklanydı. Daha dofrusu çiftlik demek, aslında buralan demekti.. Amt birl var, pusudadır: Kahya Memişoglu!.. Memişoglu sanatının eridir. Canı sıkkındır ama, o günü şöyle böyle aUatır. Sonra Adnan'ı yatadar ve başlar ilk dersine: Bu ne biçim beylik? der. Sen burada, herkesin titrediği bir büyük babanın odasındasın!. . Nedir o halin? .. Sanki suç işlemiş gibisin!... Böyle pısırık durmal... Şimdi bana bak!... Bu davarlara silâhlar asılacak! çifteler şu tarafa, mavzerler bu tarafa! .. Sonra belinden tabancayı sallandıracaksın. Atının kamçısı çizmende olacak'.... Bey dedigin, böyle olur. Sahne, sanki yeni tahta oturan bir Şehzadeyl, Sadrazanun karşısına alıp yetiştlrme Pısırık durma MODESTY BLAISE sine benzer. Memisoglu o gece de, ertesl gün de isine Öevam eder. Yapacağuu da bilir. önce, ve, oda başka şekle sokulmaya çalışıur. Sedirler kuruhır. silâhlar asılır ve Memlşoğlu durmadan konuşur: B*y dedlfine «ı»l »onılmaz. Bey dinler, ama cevap vennez. Bey yalnız emreder. Hem de o ne dene o olur. Hem yalan sövledikleri zaman da, sen tazmayacaksıa, Cünkü köylü, beyden korkar. Onu kendine düşman görür. Bu düşmana karşı silâhı, beyi aldatmaktır... Menderes, ilk gün ve 0 geceler Memişten çok şeyler öğrendiğini söyler. Ama asıl öğrendiği, her tarafınm, düşmanlar, tehlikelerle çevrili olduğudur. Daglar, zaten eşkiya bozuntulan lle, asker kaçaklan ile doludur. Ve r Çakırbeyli beyinin dönüşii h*beri, az tamanda her tarafa yayılır. Köylülere geUnce, onlar daha ilk günden kaynaşmaya baslamıştır: Hacı Ali Paşaya, ba kadar topraklar babasından kal madı ya?... Ne demek bey?... Bu ağaçlan o mu dikti?...Bu hendekleri o mu açbT..: Gomayız valla!... Menderes, daha ilk günden; burçlan yıkılmış, mazgallan tutmaz bir kalede muhasaraya alınnuş gibidir. Ortada ise artık, ne hükumet, ne Jandarma vardır. Eşkiya d&ğlan haraca bağlamıştu. Menderesie arkadaşı ilk geceler, hemen hlç uyuyamazlar. Her gürültü onlan Urpertir. Bu arada birşeyler da sezmeye başlamışlardır: Memişoflunun nMİhatlanna diyecek yok!... Tecrfibesi de alâ! Ama acaba bunlar yetecek mi?... Meselâ zekâ!... Acaba biz de ıtkânmla ba lşe blrşeyler katamaz mıyıtT. Meselâ köylfilerle açık açık anlasmak? .. Niçin olmasın... îzmir'in Yunanlılar tarafından işgali haberl, lşte o sırad» gelir... YARIN İstiklâl Savaşı ve Menderes İHTIYAR GENCÜK 78 MfHMET SEYDA Tiftany Jones Tüh be bozuluyor sinirlerimiz, gidişatımız, midelerinüz Boşa koyuyorsua dolmaz, doluya koyuyorrun almaz. Ruslar İlk atom bombasım patAdnan'ın köylülerle ilk karşı f lattılar ve bombamua patlattık diye bütün dünlaşısı hiç te iyi olmadı. Bu kar ^ yaya duyurdular. şılaşmayı o, nice jillar sonra da, ? ? Mastor Celâl dedi: ş ş y j «Geç tir kalem, blöl yapıyorlar...» o günlerin dekoru ve havası. için D. Nae dedi: de anlatabilmiştir. «Yok, bu işin şakası olmaz...» Bu hâtıra ve hikâyelerin en Dünmüş gibi aklımda. dikkati çeken kahramanı, bir «İneğin biri yemyeşil bir çayır bulmuş», derçiftlik kâhyasıdır: Kâhya Meken gazeteden mi okurdu, kafadan mı atardı kimmişoglu. Çakırbeyli zaten, dalbilir Mastor Cel&l, ıKendi kendine otlarmış. ma kâhyalarla idare edilegelKarnı cioyup, ılgın ılgm esen bahar yell de sağmiştir. îlk kâhyayı Cakır Ali dirısını ckşa:nnca, keyiflenip, başlamış kuyruk salye hatırlarlar. Ondan sonra Bulamağa. Her zaman her yerde böyle olur zati, daklı Osman gelir. Ondan sonra içinde kötülük olmayan bir inek kuyruk sallada Memişoğlu Mehmet. Mendemasın, öküzler ossaat kendilerine alınırlar. Alıres çiftliğine döndüğü zaman, nıriar us. ne yaparlar?... Alt yanı öküzdür bunkâhya budur. Ondan sonra Veli lar, uzaktar. uzağa iç çekerler. Aslında davranıCan. Şimdi de Cakırbeyliye, Abşa gcçcn kalın enseli boğadır, arkadaşlar. Nitedi Ağa adında hoş bir ihtiyar kim efendım o çayınn öte ucunda böğUrüp dubakar. Gerçi Memişoğlu da, büran kalın kara boynuzlu boğa da kendine alıntün çiftlik kâhyalanndan biriymakta gecıkmemiş bu kuyruk saUamalari. Demiş di: Biraz babacan, biraz efe, biki, banadır, yoksa kime olacak?... Koşarak varraz başma buyruk, hattâ bclki mış ineğin yanına. Çiçek demeti yerine ona *$• biraz da, her kâhya gibi kendizıyla bir tutam ot sumıp uemiş: Bütün ruhumne yontan biri. Ama başka vala ...» sıfları da varmış: Toprak adamlığı. köylü psikolojisi gibi; adıSorulduna beylik dediğimlz sanatm da «Ruh vaı mıynuş boğada?...» ustahklarını bilen biri. Mesell «Kesmeyin,» dedi. «Sözü piç etmeyin!» dedi çiftlik, yirmi yıldır beyslzdi. Şim Mastor Celâl. di bey çiftliğine dönmüştür. «Sizde, bende oluyor da, neden olmuyor onAma bey, beye benzemez!... Hikâyeyi Menderes'ten aktanldığı «Bak bu çok doğru ..» gibi verelim: <Kesmeyin de bitireyim. İnek, a ama rica ede« Köye gelişimin haberi rlm, ben sizin bildiğiniz ineklerden değlllm, deyayümıştı. Ama köylü tedirmiş. Boğa demiş, biliyorum bilmez miyim, ama gin. Herkes, aslı bizim olsa lutfen kabu' buyurun, zira ki şuncacık ota bütün ruhumu koydum. Mersi detnlş, dudak ucuyla alda; elkoydugu, kapattıgı, ken mış inek İçinden içinden sevinerek. Bir aralık di mah gibi benimsediği ârikomışacak sör bulamayıp, hava bugün ne güzel yrt mallardan, topraklardan değtl ml, diye danışmış boğa. Tek göztiyle ineği endişeli. Ama gene de, bey'e capkınca süzerek. Ya, çok güzel, demiş inek. ddelim demişler. Gelçiler. Yel de bir esiyor ki hay Allah, demiş boğa, topAma, ne görsünler?. . Bu bey rağı eşeleıniş. Haklısımz, demiş inek. Boğa tek hayâllerindeld bey değU!... gözüyle ha babam süzermiş ineği. Demiş, söz söBen, sade son hastalıkta zü açıyor, size bir şey söyleyeceğim ama, doğru15 kilo kaybetmişim. Karsısu sıkılıyorum, otumu kabul ettiniz, acaba bunu larında 40 kilo kadar görttda kabul eder miydiniz?... Sormuş inek nazlı. nen 30 yaşında bir mahluk... nazik. ir.cecik: Anlayamadım efendim, neyi?... Onlann sözlerini yarı duyan, AnlaşıJmayacak bir şey yok bunda... Şeyi.. yan duymayan, ne cevap vedemiş yutkunmuş boğa. Aşkınui... receğini bibneyen, hattâ oturŞimdi şurda şu da var arkadaşlar, ben o 7 & raasmı dahi beceremeyip, elmaniar gencim, yakışıklıyım ve tığ gibi dellksnlerini birbiri içinde uyuştulıyım. Hitler ve Napoleon'la Moskova'ya gidiyorarak, ayakta, sağa sola kıvruz. Hava kar kış kıyamet. Bİ2 Napoleon'la atranan bir zavalb, çelimsiz çolara fcinmişız, Hitler bula bula kör bir katır bucuk! .» labilmiş. Insanın at ustünde kıçı mıçı terliyor. Ben, bir daldaki serçenin, tir Napoleon, Cel&l Paşam açıkç»<«fl ben yorulduın, iak, kararsız huzursuzlugu içindedi. Sen gene inanma ama ben de yoruldum, dedeyim... Hülâsa Cakırbeyliler dim. Bak bakalım senin şu yem torbanda ne o gün orada, âclz, zavallı, acınavar, dedi. Hiçbir şey yok abicim, bir ufak Yeni cak, bir damlacık çocukla karRakı var, dedim. Onu bana ver Cel&l dedi, afi şılaşırlar. Halbuki onlann hayet olsun içt4. Hadi ordan biz gene atlara... Ney yâlindeki bey, başka bir beyse, kesmeyin arkadaşlar!.. dir: Güçlü, beli tabancalı, burEelki kebul edebilirim ama sanırım kolay ma bıyıklı, yüzü gülmeyen, çaolmayacak, demiş inek. Boğa sormus, ne gibi?. tık kaşlı, heybetü bir insan. İnek, Eözgehmi şimdi bahar demiş, ortalık şen Böyle bir kimse yüzüne bakalik ıçınds. Hadi hep birlikte arkadaşlar; kuş « s m&z. Kimse ona sual soramazleri ovalara yayılır, insan buna hayran olur bayı O ne derse, o olur. Hattâ dağlır!... Durahm Oysa kış geldi mi ben çok üşü daki eşkijalar bile beyin karrüm. STcacıS: kaloriferli • bir ahır önümde sar' şısına gelince, süklüm büklüm saplı samanlar olsun isterim. Boğa, istedigini7 olurlar. CUnkü bey komm»k kalorifçrli ahırla san saplı saman olsun, karşılıtetemezse. dagdaki eşkiya. üç gını vermiş. tnek, bUti sanırorsunuz, bitmedi ki günda jftn^ftrTnTJirnr elino dü Bey ve kâhyası! demiş. Düvene, sapana koşulmak beni çok yorar; kış geldi mi, ahırdan çıkarken altıma bir araba isterim. Boğa gene, lstediğinlz altınıza bir araba olsun helâl, demiş. înek dayatmış; sonracığıma, ilerids gOrdtlgünüz tüyleri dökük yaşlı anamla, gözleri toprağa bakan yaşlı babam için de ayn blr ahır isterim. Oldu!... öonra«igıma, iklsinln dişleri de artık katt •amanlan kesemiyor, onlara kışuı yeşil bir otlak buiabilir misiniz?... Boğa demiş: «Bulabilir misiniz demek na söKiür, benim aslım öküzdür...» Mastor Celal • mastor muydu? • sustu. D. Nae: «Sabah sabah esran nerden bulur bu?» dlye sordu. «Yok. esrar değü onu sayıklatıp sızdıran..» dedim ben. Boğa değil, Bogdan da bir gün demez ml bana: «Sen dersin bre ahbap? Zaten bir şey soylerim saklanam, incelmiş bende duygularım, sevmeden hiç kimseyle yatamam.» öyle olsun hadi bakalım. Ya gardiyan Halil Efendi, ya da gardiyan Akman, pazar sabahı, «Öf aman Allah,» dedi, «bir yanıyor ki hamamda külhan!> Topladı blzi, aldı götürdü hamama. Vurdu üstümüze gene kol demirini, hamamdan çıplak kaçmak kimsenin aklına gelmez ya oiuyor, dedi: «Tamam. Işiniz bitinca seslenin bana avluya, gelirim.» Biz topu tüfeği altı kişiyiz ve doğrusu cezaevi hamamı da güzel hamam. Yalnız, buz gibi soğuk taşlığı. Soyundak dökündük daldık Içeri; üçümüz bir koğuştanız. öbür üçü «tlericl Gençlik Teşkilâtı»nclan. Kurnalan paylaşmışız, kirlerimizi kabartmışız. Keyiflenip şarküar söyler olduk, sabunu keseyi sürer. sıcak su>u dökerken ufaktan ufaktan: «Sabununu versene, tasmı versen..» Anadin doğma dolaşıyordu (M.K.) ortalıkta. Sonra göıüm D. Nae"ye kaydı; o da öyle. Ben onlan çıplak görünce öyle, fena bozuldum kendi kendime. Dedim: «Galiba bende bir ek« siklik var, hem de başkahk. Arkadaşlar, arkadaşlar!» Böğürtülü sesimi yükselttim hamamıa kubbesinden ta yukarlara kadar. Dönüp ban» baktılar; coşmaksa bu kadar coşulur mu, na oluyor bu herife diye. Yırtıruyordum, bileme»ler, kugunun ölüra şarkısıydı benim şarkım aslında. Dünmüş gibi aklımda. (M.K.)"ta yaptığı şey yakışıksız, ayıp blr sey; olmaz insan bu kadar aldınşsu, salkım sa:ak. Yok mu beni kurtaracak? Dünraüş gibi aklımda. Hamamda kaçan keyfimin bir de şu nedenl var: Sağır başgardiyan Hüseyin Efendinin doyimiyle, «cahi! cühelâ ve pırlanta gibi tertemia memleket evlâdma parpaganda» yapılır kuşkusu ve korkusuyla, koğuşun önüne ikincl bir duvar çekilmemiştl daha o jamanlar. Almı? yurümüştü fakirde istidacüık, «tahliyed» arkadaş istemisti bizden bu iş için peştemallık va bir adamı getirmişlerdi genelevlerin birinden apar topar. Havlu sarmasını unutmuş, ya da bağlanan havlu çözülmüş; kadıncağızı dah demiş öldürmüş. Kaatü olacak yüz surat yoktu adamcağızda, ne yapsın ama, o sırada gözü dönmüş. Sıkılgan ve çaresiz aslında. «Çüş eşşoğlu eşek, asarler seni ulan» diyorlardı «orandan..» Kollanna girdiler, sldılar getirdiler ve dertiîer: Bak bu arkadaş hemi hikâye yazar, hemi istida yazar. Sen anlat, yazsın o senin halini ahvalini. Anlayıp işin matrağmı, hem başını. hefti> »lini salladı gösteresiye ve dedi: Beyim, başa gelen çekilir, öyle işte, bunun kendisi de bir hikâyedir. (Arkan *n)
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle