07 Mayıs 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHURİYET 13 Şubat 1969 SAHÎFE ÜÇ DIŞ HABERLER SERVtSt BONN îngılffcre Başbakanı Wilson, B. Alman Şansölyesi Klesinger ile gonişmelere başlamıştır. İngiitere Basbakanlık sozcüsıi, Wllson'un, Doğu Almanyamn Batı Berllne karadan geçişi yasaklaması Uzerine beliren gerginlige ragmen euma gunü Batı Berlıni zıyaret edeceğini açıklamıştır. Wüson Kiesinğer görUsmesinln gündemi şöyledir: O NATO Paktının durumu, Q Atom sılâhlarcnın yayılmasını önleylci anlaşmanın Batı Alman hükumeti tarafından imzalamnası, 0 Avrupa Birliği Ue ilgili m«seleler, O Federal Parlamentonun Cumhurbaşkanlığı seçimi tçin Batı Berlinde toplanması kararı Uzerine Doğu Almanyanm aldığı tedbirler. göriişmesi başladı 11 İİMiıı Kiesinğer Moskova, Berlin konusunda Bonn'u tehdit ediyor İtaryan Komünîsi Parti Kurultayında Moskova ile Prag çalışması olmadı Wofier UPPMAHH hadiseler arasında Dııbçek «Hertefimizden şaşmayacağw» dedi Buna Nixon bile güler Küba'ya kaçınlan uçaldar artıyor (Gazeteler) Ne olur Küba'ya gitmeyin. Tabancamın suyu bl Tuvalete gidip doldurmak istedim. Hostes ablalar benl yanlış anladı. Brandt'ın knnuşması öte yandan Federal Almanya Dışişleri Bakanı WUly Brandt, Sosyal Demokrat Partinin Parlâmento Grupunda yaptığı bir konuşmada, «Federal Almanya hükumeti, yeni Cumhurbaşkanraı seçmekle görevli Federal Meclisin toplantısını Moskova ile ilişkileri gerginleştirmek niyeti ile Batı Berlinde yapmağa karar vermistir» demiştir. Willy Brandt, Doğu Almanyanın siyasî şahsiyetlerin kara yolundan Batı Berline gitmelerini yasaklamak üzere aldığı tedbirleri «gayri meşru ve gerginliçin azalması istrklerine aytan» olarak nıtelemıştır. BERLİN Moskova radyosu Almanca yaptığı ve Berlinden dmlenen bir yayınmda, «Şayet Batı Almanya Cumhurbaşkanmı Batı Berlinde seçme karanndan vazgeçmezse, Doğu Almanvanm, şimdive kadar alınmış olanlardan başka tedbirlere de başvuracağım» bildtrmiştir. Radyo, Doğu Almanya ve S.S. C B. temsilcileri arasmda yaoılan gbrüşmelerde bu yolda kararlar alınmış olduğunr Ifade etmektedir. (( Senatör Young, Washing^on'un Havana'yı tanımasını istedi I ürkiye'de her dört yılda bir yapılan seçimlerle, Ankara' daki parlâmentonun koltukları doldurulur. Kabine te•ekkül eder. Devletin btttün organları, millî çıkarlara uygun davranıslar içinde, temel kanunlara paralel kararlar alır. Veya böyle olması lâziradır lsIrrin . Yani her sev millî çıkarlara uygun olmahdır. Halbuki günlük hayatımızda bile, bunun aksine çelismeleri sık sık görürüz Millî çıkarlarınıııa a\km davranıslann, Türkiye sınırları içinde yer aldıginı gormek, çünlük hayatımıza girtnistir artık. Mesclâ 6. Filo'nun, bütün olumiuz sonnçlarına rağmen. tstanbnl limanını ziyareti . Veya ikiIi anlasmalarla ynrdnmuzda hareket halinde hulunan Amerikan kuvvetlerinin islemleri . Hükumet etmek, koltukta otnrup, «Asın, kesin» demek değildir. Toplumdaki gelismelere uvKun, esnek davranıslar içinde bir gaveye (eğer bu gaye varsa) varmak demektir. A.P. hükumeti Amerika'ya bağlıdır, anlıyoruz. NATO'dan çıkmıyacağız, ona da peki .. Filo zi>aretlerine karsı kuvvet göste.risinin hatalı olduğunn da kabul edivoruz .. Fakat, devletin polisi, coplan İle bir bükumetin tartısılan dış politikasını kabul ettiremez. Üs*telik poHs, <pnotes1ocnların karşısında bir taraf deği), çıktnası •muhtemel tlnzensizlikleri önlemeye çalışacak bir denge nnsurudur. Ankara'daki bükümet, gençleri kıyasna döven polisin zaferine bakıp geriniyorsa, iyi etmiyordur . Çünkii bn hareket, bir siyasi davranıs değil, copların arkasına sığınan beceriksizliğin gösterisidir. C.l.A. aianı Komer'e açreman veren, sonuçlarını düsünmeden 6. Filo ziyaretlerini periyodik hale getiren basiretsizliğin, coplardan kurulu perdenin arkasına sığınmasıdır. Türk toprakları içinde, tncirlik'teki manevralar da, A.P. iktidarının ayrı bir perisanlığına işaret eder. Gerek Rnsya'yı, gerekse Araplan zamansız bir sekilde kıskırtan bn Amerikan tatbikatına, Demirel neyi düşünerek izin vermiştir? EŞer bn tatbikata izin vermenin adı «dıs politika», ve eğer gençleri coplatmamn adı da «iç politika» ise, bütün anlayısların decismesi lâzımdır. Ya da baştaki hükümetin .. A.P. hükumeti, coplardan, Amerikan askerlerinden ve yapılmıyacaih söylenen zamlardan vakit hnlsa idi, uğrasacağı çok şey vardı. Batı Almanya, Cumhurbaşkanı seçimini Potsdam anlasmalarının hilâfına Berlin'de yapmaktadır. Çıkacak gerginlik, NATO' yn ve dolayısiyle Türkiye'yi ilgilendirecektir. Dısişlerimiz, bu konnda ne dfiiünüyor? Türkiye'de fisler veya tesisler kuran Amerika, kendi şehirlerini füzesavar sistemleri ile donatmaktadır. Clkemizj üs Rİbi knllanan Anıerika'ya, savunmadaki eşitsizliğimiı hiç sornlmnş znndnr? Gelsin yardım, gitsin tariz... Ve her ağı» açışta, «Bn işler A.P. iktidanndan önce de vardı» sösfi. Buna Niıon bile gfller... Kübalıların hepsi Amerika, Castroyu Alina'ya da bir gizli tutuyor,, servis sefîni o elci oiarak gönderiyor (Dış Haberler Servisi) ATİNA Ankara'ya C.tAnın eskı şeîlerinden bınni elç\ alarak gönderen Washington, Atina'ya da gizli servis üyelerınden bırıni tâyın etmek üzeredir. Anadolu Ajansma gore, resmen büdırilmiş olmamasına rağmen, Yunan gazetelen ıs'ıfa e derek aynlmış bulunan Ameri ka'mn Atina Büyük Elçısı Phılip Talbot'un yerine emekli General Wıllıam Quın'ın atanacagını yazmaktadırlar. Hâlen Amerikan Martin şirketinın idare rr.eclisi başkan yarclımcısı olan e mekli generalın, Kore'de çarpışmış olduğu ve Yunanıstanda da Amerikan Askerî Yardım Heyetinde bulunduğu, daha sonralan ise, Pentegon'un gizli servisinin raüdür yardımcıhğmı yaptığını belirten gazeteler, Quın, içın henüz agreeman istenmedigıni de belirtmektedirler. WASHİNGTON, (ajı) hıo'nun Demokrat Senatörü Stephen Young verdiği oir demeçte şunlan söylemiştır: «Birleşik Amerika ile Kiiba arasındaki diplomatik ilişkile rin yeniden kurulması, uçakların Küba'ya kaçınlması salgını gibi sornnlann çözümünü kolay laştıracaktır. «Kübaülann hemen hepsi Ficel Castro rejimini desteklemektedirler. Yıllardan berl Küba'ya karşı yerleşmiş olan önyargıiarımız, Havana'yla doğrudan doğruya temaslaruruzın kesilmesinden ileri pelmektedir.» Senator Young'a göre, Küba Cumhurbaşkanı Osvaldo Dorticos. Kuba'nın Birleşik Amerıkayla diplomatik ilişkilerinl yeni aen kurmak ve Kuba makamla n tarafından mallarına el konan Amerikan yurttaşlanna taz minat verilmesini gönişmek iste ğini Washington'a bildıreli hayh zaman olmuştur. İsrail Hükumeti güvenoyu aldı KUDÜS, (a*.) <=rail Başbakanı Levi Eşkol' ün «Newsweek« adlı haftalık Amerikan dergisine verdıği demeç üzerine ağır elestirilere ı^rayan ve parçalaVımak rehjikesiyle karçılaşan "koalisyon hükumeti dün parlâmentoda ezici bir çoğunlukla güven oyu almıştır. Ancak, Kudüs'teki gözlemeilere göre, Parlâmentodaki gdruşmeler sırasında İsrail Başbakan Yardımci'i Allon'un, Dı«islen Bakanı Eban'ın demecıyle ı!gili yalanlaması «ancak teknik bir yalanlama» dir Gerçekten de Allon, Israıl'in «Seria'nın batı yakasındaki topraklan Arap halkına geri vermeye hazır olduğu» şekhnde «Newsweek» te yaymlanan sözlerin, Eskol'ün onayına sunu lan metinde yer almachğvm söylemekle yetinmiştir. KAHÎRE «Ortadoğn Haber Ajansı», Londra mahreçli bir haberinde iyi haber alan Batıh diplomatik kaynaklara dayanarak, UThant'ın Ortadoğu özel temsılcısi Gunnar Jarring'e «Dört Büyükler» in, kendi adlanna ve Güvenlik Konseyi adına müzakere ve karar yetkisi vereceklerini bildirmektedir. Ajans, dolayısiyle Jarrıng'in raporlannı doğrudan doğruya «Dört Büyükler» e vereceğini . belirtmekte ve Jarring ile UThant'ın bu teşebbüsu olumlu karşıladıklannı ileri sürmektedir. İ PRAG Çekoslovakya Komünist Partisi birinci sekreteri Alesander Dubçelc, Slovakya'daki doğduğu şehir olan Ohroveç'i zlyareti sırasında yaptığı konuşmar da, «Tesbit etmiş lıulunduğumuz hedetlerden hiçbir zaman şaşmıyacagız, ancak bugün için bazı lç ve dı? unsurlan gözönünde tntmak Korundayu» demiştir. Halkm devlet adamlan üzerinde bir oran İçinde kontrol hakkı bulunduğunu kabul eden Dubçek, bugünkü durumun bundan farklı olduğunu imâ ederek, «Bugünkfl yöneticüer, sürekli oiarak projrnnnlannı halka izah etmekten, bu programın öngordüğü hususlan g^rcekleştirecek tedbirleri almağa zamıin bnlamırorlar» diye konuşmuştur. Dubçek, konusmasına şöyle devam etmiştir: «1968'de lıalkın çotnnluğtmu düriist olma konusnnda ikna edebilmiştik. Bugün İse, tturumun karısıklığı sebebiyle, merkez komitesinin almış olduğu kararlan nygulama alanına koyamıvorsak, aşın akımlan daha şiddetli sekilde ortadan kaldırmağa çalışıyorsak ve ocak sonrası siyasetini sözleri ile «avunduklan halde, hareketleri ile bu «iyasetin uygulanmasını geciktirenleri takbih ediyorsak, halkın bizi yine anlamasını beklemekteyiz. » BOLOGNA îtalyan Komünist Partisi 12 nci Kurultayında, Çek ve Sovyet delegeleri oeklenilenin aksine catışmamışlardır. dır Sovyet Komünist Partisi sekreterlennden Ponomaref, konuşmasında Çekoslovakya meselesine temas ederek, beş ülkenin Çekoslovakya'ya müdahale kararının sosyalist hareketin kuvvetlendırilmesi amacıyla ahndığını belirtmiş, boylece Varşova Paktı üyelerinin hareketini hakll çıkarmağa çalışmıştır. Ponomarev, konusmasma devamla şöyle demiştir: «Bu hareket, çeşitli yönlerl üe, Çekoslovakya Komünist Partisi ve Prap Hükumeti için sosyalist rejimi güçlendirmelcten iktisadiyatı geliştirmekten ve işçilerin hayat seyivelerini vükseltmekten başka hiçbir sonnca yol açmıyacaktır.. » MOSKOVA Çekoslovakya Dışişleri Bakanı Jan Marko'nun Moskova'dakl görüşmelerden son ra yaymlanan ortak bildiride, iki ülkenin, bugünkü uluslararası durum karşısında, Varşova Paktının kuvvetlendirilmesinin kaçınılmaz bir mesele olduğu görüşündo birleştikleri açıklanmıştır. Nixon'ın problemleri, enflasyon deflasyon Türkçe'nin müdafaası on günlerde bir gazeteci arkadaşımız, Türkçenln yabancı kelimelerin işgali altına girmesinden ?ikiyet ederek dilde «kapitülâsyon» olduğunn üzfintfi Ue anlatıyor, hattâ bir TÜTkçe gazetede yabancı dilde çıkmış bir ilânı da bu şekvasmın delill oiarak gösteriyordu. Bir esM mısra vardır: Yenilet belki bilmezler. Bu da biziın kabahatimizdir. Çünkü biz öğretmemişizdir. Bu mısra der ki: «Dil vasıtal rabıtal alemiyandır» Aşağı vukan manası anlaşılıyor.. demek ister ld dil muhtelll «alem» leri birbirine bağlıyan va<sıtadır. Bu târif doğrudur. Ve dil bunun için icat edilmiştir. Diller zaman zaman bu vasıflanm bazı sahalarda kaybeder. Bizim 16 17 nci hattâ 18 inci asırdaki baza kitaplanmız ve mektuplarımız değil böyle alemler arasuıda ^attâ bir kaç kişiyi bile birbirine bağlıyacak gibi değıldi. Bunlan kimse anlamazdı.. böylo anlaşılmaz suni dil merakı her devirde olmuştur. Ikinci Murad'm KaabusnSmo mütercimi Mercimek Ahmeda söylediği şu sözleri Mercimek Ahmedin naklinden alıyorum: «Bir gün Filibe yolunda Padişah hizmetine vardım. Ve gördüm ki Sultan Murad îbni Mehmet Han Îbni Bayezit Han tbnl Murad Ean tbnl Orhan Îbni Osman, elınde bir kitap tutar. Bu zayıf hasta dil ol âlicenabından «Ne kitabdır» deyu istida ettım. Ol lâfzı şekerbanndan «Kaabusnâme'dir» deyu cevap verdi va eyitti ki (dedi ki) «Hoş kitabdır ve içinde çok faideler ve nasüıatler vardır; ama Farisî dilıncedir. 3ır kişi Türkîve tercüme etmiş v»H (fakat) ruşen değil. Açık soylememiş. Eyle olsa (boyle olunca) hıkâyetmden halâvet bulımazuz» dedi. «Velâkın bir kimse olsa ki kitabı açık tercüme etse tâ ki mefhumundan gönür.ar hazzalsa» pes bu zayıf ikdam ettım. «Ben kemîne (âciz) terrüme edeyin» deyince ol pâk nazarlu Padışah «Senin ne haddindir» demedi. Filhal «Tercüma et» deyu buyurdu.» Bu sözler 1440 • 1450 sıralannda, beş yüz sene evvel söylenmi? sözlerdir. Demek o zamandanberi yazı dilini yerine oturtamamışız: sebebi ne olursa olsun. Bun. dan İkinci Murad dahi şikâyetçidir. Bu hal Türk dilinin bir talihsizliği oiarak süriip gitmiş, cüzeltmek için türlü hamleler "Imuş . Fakat bir türlü yazı di'ivle konuşulan dil birbirine yak! ıstırılamamıştır. Bu durum hâlâ devam etmektedir. An dil dive güya yabancı sözleri Türkçedrn atmak yoIundaM gayretter.. halkın anlamadıği ve mnayyen bir zümrenin kullandıklan dar hir vokabüler'e taassubla ve inatla sanlmaktan ileri gidemedi. Rn yüzden dilciler, yazarlar ve hir kistm aydınlar birbirlerini kıracak kadar fikir ve söz aynlığma düştüler.. ve bu haliyle artık Türkçe herkesin üzerinde fütnrsuzca tasarruf ettizi sahipsiz hir «marifet» sahası oldu.. her gün kimsenin bilmediği; bilemed'ği sözlerle karşılaşıyor. anlamıyor, fizülüyornz. Simdi burada dil inkılâbının nasıl olduğunu, nasıl olması lâzım geldiğini izaha lüzum yok ama bir müşahedevi de ortaya sermek gerek.. Bugün herkes bir kelime uyduruyor. Ba gün herkes kimsenin bilmediçi bir kelinMyi kullamyor. Bugün herkes bir başkasına bir kelimeyi kullanmak veya kullanmamak hıyanettir, kabahattir, diyor. Burada kimin neye istinat ettiği. ne gayeye vannak istediği kayboluyor. Ve maalesef bir ilmî ınesele, «politik • psikolojik» maraza halini auyor. 3unun içinde "lanlar onun himayesinden, iışmda kalanlar kargaşalığın azametinden hayran ve perişan. E böyle sahipleri birbirine düşmüş sahalan yabancı tasaUutur.dan korumak mümkün olur mıı? Tabiî her türlü dilden her türlü sözler dilimize sızar.. şuna da işaret etmek gerekiyor ki; her dilde olduğu gibi bizim dilimize de beynelmilelleşmiş bir ta» kun tâbirler, deyimler girmiştir. En zengin ve hayatiyeti en kuvvetli diUerde dahi bu hnlul olmaktadır. Arapça gîbi yazı ve grameri bakımından pek deçis;k ve kapalı bir dil dahi yabancı keUmeleri hemen ta'rib etmekte, yani Arapçalaştrrmaktadır. M*. aelâ demokrasi yerine «dimokrisiyye», «filimler» yerine eflâm gibi sözler artık halk diline girmiş ve giriyor.. bunun öniine geçmek kabil değil.. bugünkü sıkı haberleşme, dinleşme ve kültürden, fabrika mamülüne kadar alış verişmeler insanlarla, kitaplarla, mallarla birlikte bir sürfl sözleri, tâbirleri, ifade erialannı birbirine taşımaktadır. Bunun önüne Fransada bile geçemiyorlar. Le Monde gihi Fransızcayı müdafaa "der makaleler nesreden bir gazetede dahi tnfilizce metinli ilânlar çıkmasından ayn oiarak Fransızca metinlerrle blr çok yabancı kelimeler kullanıldığmı göruyoruz. Bütün bunlan anlattıktan sooda basına Uân metinlerinden hiç blr mesuliyet düşmiyeceği, ve tür Ifi endlşelerle ilânları neşretmeme yoluna girmenin zararlı ve mânastz oldnğn bir kac sene evvel dünya basınında galiba Rusyanın bir cevab! neşriyatını llân şeklinde basmak. basmamak dolayısiyle de ortava çıkmış ve kabn] edilmişti. Hele bizim gazetelerin bugünkü ucozluğu karşılığmda gelmiş bir ilânın metni ni müşteri ile münakaşaya tahammülü yoktur. Ve bence hunun hisst olmaktan başka hiç blr zararlı vönü de yoktur.. Ancak Türkçenin kurtulması ve kornnması istetıiyorsa bunu hisst sebeplere ve Arapça, Fanca dflsmanlıfı sekHne sokmadan balletmek Iâ7i ndır Halbuki bl(Arkası Sahife 7 de) M Uon yönetüninln bu ilk fünlerinde, henitt önümüzdekl dört yılda neler olaeağmı tahmin etmek ünkânsudır. Herbert Hoover, Franklln Rootevelt, John Kennedy, y» da Lyndon Johnson'un ne yapacaklarmı. Başksnlık töreninde, hiç bir gazeteci tahmin edememişti. A«lında bir adaym Başkanlık seçiml sırasında söylediklerl İle, Cumhurbaskanı oldnktan sonr» yaptıklan arasında sıkı blr bağlantı yoktur. Franklin Roosevelfin son konusması Başkan Hooverin seçlm konuşmasının bir tekran idi ve ünlü «Yeni Düzen New Deal.den söz etmemijti. Öte yııda Lyndon Johnson'un da 1964'te Vietnam hakkmda soylediklerinden, eskl Başkanin birkaç ay sonra Vietnamda kendi knyusunu kazmaya başlayscağı tahmin edilemezdi. Bundan öturii, NUon'un ne yapacağmı bUmiyorum. Fakat Amerikanın İçinde bnlunduğu durumun ondan ne talep ettlğinl biliyorum. Amerika'da hâlen büyük blr mali, moral ve politik enflasyon vardır. Böylece Niıon'un görevi ekonomlde deflâsyoıu gitmek, siyasi vaatleri azaltmak v« taahhütlerimlrt ibsan smurlan dahilinde daralt mak oluyor. Deflasyon yapan devlet adamlan hiç bir zaman sevilmemişlerdlr. Fskat Nlson'nn kaderi böyle blr dönemde Başkan seçilmekmiş. Şlmdi önemll sonın şudur: Nixon bn kaderini ksbul edecek ml? Yoksa kendlnden önceki başkanlann yaptıklan gibi, ondan kaçacak mı? Nixon deflâsyon'a, dış politikamızla başlamabdrr. Çünkü bizim dış polirJkanm, Başkan rViIson, Birinei Dünya Savajma girmemizin sebebinin sadece kendimizi savunmak degil, fakat aynı zamanda tum dunyada demokrasiyi gerçekleştlrmek olduğunu söyleyell beri devamlı şişirilmiştir. Ba şişiribne ya da enflasyon, Franklin Roosevelt tarafından devam ettirilmiştir. Roosevelt, Nazi ve Japonlan yenilgiye uğratmıya ve buna ek oiarak da dünyayı «korku^dan kurtannrya söz vermişti. Harry Truman, dünyanm her tarahnda antikomünİ5*lerin savunmasını üstune almakla dış politikadakl enflâsyonu daha da büyütmiiştür. Kennedy, de bn yoldan aynlmamı», Lyndon Johnson İse, bu saçma vaatlerl gertekleştirmek için varmı yoğunn ortaya koymuştur. Şuphesiz ki, kâjpt üstünde, Nbcon da bu •işirilmiş dış politikanın »vunucusudur. Nixon'un problemi şudur: Bugünkü durum, bu büyük vaatlerin, normal suıırlara indirilmelerini gerektirmektedir ve Nıxon eğer bu objektif gerçeğe, boyun eğmezse, mahvolacaktır. Johnson'un 19C5'te yaptığı gibi, askerî bakımdan tırmanma politikası lzlediğini (şişirilmis dış politikayı sürdürebılmek amacı ile) halktan gizle>emez. Amerika'da, hatırı sayıln bir gnıp, çok güçlii olduğumuza ve daha fazla harcayıp, daha fazla çarpışmakla, şişirilmis dış politikayı sürdurebileceğimize inanmaktadır. Ntocon'u bekleyen tehlike şudur: Başkan, deflâsyonu saklamaya, ve deflâsyon'un kamu oyunda çoğu zaman yarattığı olumsuz etkileri ortmeye çahşabılir. Durumun katı gerçeklerini tam oiarak kavrayıp, kavrayamayaeağını bilemeyiz. Fakat bir şeyden emin olabiliriz ki, o da şudur: Eğer şişirilmis dış politikayı normal hndntlanna geri getirmez ve deflâsyona gitmezse iç durumun da gittikçe kanştığını gorecektir. Çünku içte de gerek harcamalarda ve gerekse yapılan vaatlerde deflâsyona gitmek şarttır. Dış politikada yaptığımız akıl almaz taahhütler olmasa, ve verilen vaatler gerçekçi sınırlar dahiline soknlabilse, lç politikada başanlı bir yönetim tarzı mümkün olabilir. Başkan Nixon'u, Başkan Wİ1»on, Roosevelt, Truman, Kennedy ve Johnson ile kıyaslayanlar unutmamalıdırlar ki, Nixon ile ötekileri arasında buyuk bir fark vardır: Nixon, bir donemin sonunda Başkanlığa gelmişür. Onun selefleri, güçlü ve zengin olduklarını sanarak taahhütlerde bulunabilirlerdi. Richard Nixon artık bunu yapamaz. Kendisi de, seleflerinin vaatlerinin şişirilmis olduklarmı bilmektedir. Bu acı bir gerçektir. Fakat unutmamalıdır ki, ancak gerçeğe donmeyi kabul edenler, bugünkü duruma bir çozum yolu bulabilirler. 1 (Bu yazının Turkiye'de yayın hakkı CUMHURlYET'e aittir) Yugoslavya'da yeni savunma kanunu BELGRAD, (HJk. aJ».> ugoslav Federal Parlâmentosu, memleketin topyekun savunmasını öngören yeni bir kanun tasansını kabul etmiştir. Yeni kanun gereğince, bundan böyle Yugoslav silâhlı kuvvetleri, fınansmanı bugüne kadar olduğu gibi hükümet tarafından karşılanacak muvazzaf birliklerle, masraflan halk teşekkülleri ile sosyal ve politik organlar tarafmdan ödenecek anavatan savunma birliklerinden teşekkül edecektir. Bu anavatan savunma birliklerinin vazıfesi silahlı direnme birlikleri kurmak ve düşman işgalinde bulunacak bölgelerdeki sivil halkı konımak olacaktır. Y Adamo, evlendi BRÜKSEL (aA.H.A.) elçikalı şarkıcı Salvatore Adamo, Cumartesi gunü gızlıce Bayan Nicole Durant ile evlenmiştir. Bir Lâtin Amerika gezisine çıtanak üzere Paristen aynlan şarkıcmın yakınlan, Adamo'nun Belçika'da evlendiğini bildirmişlerdir. Çeşitli mağazinlerde sayısız aşk maceralanndan ve sayısız nişanlanmalanndan soz edilen ünlü şarkıcı, sonunda 14 yaşmdanberi tanıdığı mavi gozlü, kısa sarı saçlı genç ve güzel 21 yaşındakı Belçikalı kızla evlenmiştir. Nicole, Adamo'dan beş yaş küçüktür. Ava Gardner, soyunmasına en^el olan şarkıcı Romero'yu hırpaladı!.. B Mehmet BARLAS Gırtlak da değişiyor ' GAND, (HA) Dünyada llk defa «Gırtlak» değıştirme ameliyatı Ganü Akademık Klimğınde yapılmıştır. Ameüyat Dr. Hooft'un nezaretinde yapümış ancak bu hususta her hangi bir bilgl verilmediğl gıbi hastanın da ümliği açıklanmamıştır. BÜYÜK EĞİTİM Bozıık eğitim düzenini ve Sğretmenler üzerindeki baskıları protesto etmek için 15 Şubat cumartesi eünü Ankara'da fTandoSan MovdanO ya mlacak büvük eSitim vürüyu şüne Ankara dışından binlerce öğretmen katılacaktır. Gelen öğretmenleri konuk etmek is teyen sayın Ankarahların 11 64 82,17 49 27 ve 12 99 46 nu maralı telefonlara başvurmalan rica olunur. Tertip Reyeti adına İ. Safa Güner Cumhuriyet 1586 ACAPÜLOO (a.a.) arhoş olduğu anlaşılan ünlü sinema yıldızı A * %a Gardner, Acapuloo'daki «Rincon Flemenco» adında fcir gece kulübünde soyunmaya çalışırken, kendisine engel olmak isteyen Ispanyol şarkıcı Julio Romero'yu yaralamıştır. Gece kulübünün gösterileri deATİNA, (SA) vam ederken, içkiyi fazla kaçıran Ava Gardner, programda yer aunan adalet tarihınde ılk delan striptızcinin yerine geçmekfa bir koyun mahkemede tate direnmiş ve soyunmak istemklık etmiştir. Pyroyo Mahmişü'r. Şarkıcı Romero, Ava kemesınde görülen bir duruşmaGardner'e engel olmak isteyin da, Spiridon Yanakıs, komşusu ce. yıidız, buyük bir öfkeyle şar ' Athanas Panagulyos tarafından kıcının üzerıne saldırmış, pabu hayvanı çalmakla suçlandığı içm cuyla vurmaya çalışırken bir koyunu şahitlik yapsın diye Mah yandan da tırnaklan ile Rome keme huzuruna çıkarmıştır. Hâro'nun yüzünü tırmalamış ve kim, beş tanığı dinledikten sonceketini yırtmıştır. ra, koyunun ikj dâvacıdan birini takip etmesinl istemiş, hayvan da Athanas'ın peşinden gelmiştir. Athanas beraet etmiş ve «Ha karet» dâvâsı açmıştır. S Koyundan şahit!.. Y Kızımız D İ l ı E K 621969 gunü dünyaya gcldi. BonnAlmanya BF.nİCE BVŞKAN MUZAFFEB BASKAN s Cumburiytt 148» Cumhuriyet 13£3 Yenj Ajans; 0664/1584
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle