25 Kasım 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAHİFE DÖRT •Altın elll adam> deylminl kullan mıstır.Bu haberi dinlerken yine araba daydım. Hastahaneye yonelmiştim. Direksiyonu kavrayan ellerime bakttm. Romatizma sebebiy le parmaklarım şisiyordu ama, şekil bozulması gibi bir ?ey olma miftı henüz. Böyle devam edersc çok arzuladığım kalb nakli ameli yatlarmdan birkaçını daha basan il« yapabilirdim. Odasına girdiğimd* hastam» yan yatmış, arkasmı da kapıya ddnmfls vaziyetteydi: « Nasüsmn L«nlg?» dly» sor dum. « Beni rahat bırakm.. Bıktm artık.... « Slzl bıktıran nedlr?...» Burada beni tedavi etmek söyle dursun öldüriiyorlar düpedüz. üyotmuyorlar, yemek yedlrmlyorlar. hiç bir sey yaptımııyorlar... Boyuna iğne, boymıa Hiç .. Gece gündüz bu bep böyle. Aklrnıı oynataeağım ..• Onu yatı«tumak zor değildi. Bi raz sonra tebescüm etmeğc baıl»mıştı bile. Günlük toplantı sonucu uygulanacak ilaçlan ve tedavi tarzını tesbit ettikten sonra âsabının yatı?masını ve dinlenmesini sağlamak amacı ile bir de uyku hapı vermeyi kararlaştırdık. 7 Ekim 1969 CUMHUBİYET Yazan: BARNARD Bütün ekip. hergün muntazatnan toplanıyor, durumu gozden geçıriyor ve tartısıyorduk. En önemli konu bünyenin yabancı kal bi atma egilimi göstermesi ya da enieksiyon nitehği taşıyan bir vakanın patlak vernıesiydi. Gerekli ilâçlarm tümünü»ı uygulayarak her iki tehlikeyi de ön lemeğe çalışıyorduk. Her şey nor mal seyrini tâkip ediyordu. Ha»ta ınız şimdi verilen yemekleri kendi kendine yiyecek kadar toparlanmıştı. îştahı fena sayılmazdı. Bir sabah odasına girdiğimde onu nöbetçi hemşire ile şakalaşırfcen buldum. Karsıhklı geçmiş gü Jüyorlardı... « Ne oldnğnna söyleyta, blraz da ben guleyim bari...• Efendim, hastahaneden çıktığı zaman kendine hortlak süsü verip Fnnkeştayn oldağunu iddia edecek ve milleti korkutacakmıs...» Ne komik olur değil mi dok tor?.. Sokakta beni görenlerin ka çacak delik aradıfını sadece U•avmr etnek bile insanı gtildürü yor...» Bashemsire başım iki tarafa sal ladı: • Siz isteseniz bile Frankestayn oiamazsuıız... Çünkü siz bir meleksiniz...» • Evet, sayenizde vıicudu delik deşik olnıuş bir melek...» Keyfi yerındeydı, morah de nıiiıiıni,! »•••••••I •••••••• ••••••••••a•••••! CHRISTİAN HAYATIM Ecele meydan oKumuştu ama zalürreeye yenildi yüksek... Bu lyl bir işarettl. Dahiliyeci Profesör Val Schrire d» yaptığı sıkı muayenenin •onucua dan memnun kalmıştı: Kalb mükemmel calıjıyor, nefes, karacifer de normal... Klinik açıdan gayet normal.... DİKKAT VE İTİNA Gozumüzü, kulağımızı dört açmış, hastamızın durumunu buyük bir dikkat ve gerçek bir itina ile izlıyorduk. Yabıız kalble değıl, onda mevcut diğer hastalıklarla da devamlı olarak ilgilenmemız gerekiyordu. Perhiı yemeğme ufak tefek ılâveler yapmıştık Doy ması, enerji kazanması lâzımdı. Bu arada basın mensupları, rad yo ve televizyon ilgılileri bizı bir an ıçın rahat bırakmıyordu. Olayı anlatmam ıçın Amerıkan televızyonu CBS nın bir dâvetini kabul etmek zorunda kaldım. Bu dupe düz bir yıldınm seyahat oldu. HaM tamı yalnız bırakamazdım. • Ne vakit eve dönebilee*fim?...» diye bir sabah sordu. • Söz dinlemeğe devam eder, bize de yardımcı olunanız sandığınızdan da yakın».» dedim. • Yılbaşında?...» • Mümkttndür..» « Ne sahane bir yılbası hediyesi olurdu değil mi?..> Bu hediyeyi sağlamaia fay. ret edeceğiz size Lonis...» NABIZ YÜKSELİYOR Aynı günün öğleden »onra na bız yavaş yavas süratini arttırmağa başladı, bir aralık 160'a kadar yükseldi. Korkumuz, bünyenin yabancı uzvu atmağa kalkısmasın daydı. Bütün ekip toplanarak durumu bir kere daha gozden geçirdik, gerekli gorduğümuz bazı yeni ilâçları uyguiadık. Nabız 110'a kadar düştü. Vakit hayli geç olmuftu, ben de enikonu yonılrau?tum. Eve dönüp biraz da uyuyabilirdim artık. Ertesi sabah ilk isım hastahaneye telefon etmek oldu. Nöbet sıraEI Venter'deydi: « Nabn ylne yüksellyor™ Şu anda IM.~ Hastamız çok sinirll. Ateşl yok ama, saşkın ve yugın bir hali var.» Söz konusu belirtilere bakılırsa. bünyenin yabancı kalbi reddet mesi her an için muhtemeldi. Rad yo gazetesinin haberi de pek parlak sayılmazdı: Louis VVashkansky bugün yeni hayatının en kritik devresine giriyor. İlgililerin ifadesine gö re bünye, Denise Darwall°ın kalbinl atma konusundaki hamleye her an girisebilir. Bugün degilse bile tehlikenin •arm patlak ver mesi de muhtemel. Mister VVashkansky, radyo gazetesine verdlftl bir demeçte Prof. Barnard için h DAHA RAHAT Dört saat süren derin bir tıyku dan sonra gayet rahat uyandı. Kar nı da acıkmıştı. Yemeğini iştahla yedi. Fakat bu ümit verici hal fazla sürmedi. Öileden sonra nabız yine 15O'ye fırladı birdenbire. Mevcut bütün imkânları sefer ber ederek faaliyete geçtık. Çaba lanmız bo?a gitmedi. Onu beş gün daha yaşatabildik... Belki de ömrünün en harikulade bef günü ol du bu... îstediği radyoyu steriüze ettikten sonra başucuna yerleştirdik. Kendisiyle ilgili haberleri muntazaman dınliyor, hafif müziği de üımal etmiyordu. Bu habeTlerden birinde bünyesinin Denis» Darwall'e aıt kalbi kabullenmekte nazlandığı ve her an atabileceği açıklanıyordu. . Yapar mısınn Myle bir te>?..» diye sordum. < Bana hayat veren bir kalbi atmak için evvelâ çıldırmam lâzım» dedi. Sonra bir aikâyeti olduğunu soyledi: Bana bakan şo fedakâr hem jireler maske takmaktan vazgeçseler artık...» « Niçin?..» « Giizel yüzlerinl jförsmjyor, doya doya seyredemiyomm da onun için..» Hayatından memnundu. GUlüyor. şakalaşıyor, her lokmanın tadını çıkara çıkara yemetıni yiyordu. Bir aralık ameliyattan sonra ayılır ayılmaz neler hlsBettiğini sordum. « Uvandım... Söyle bir dfl. çündüm .. Hpr şey değişmi; jibi feldi bana. Ama niye defci?mişti?. Sonra farkettim .. Nefes alabiiiyordum. Rahat rahat ve derin derin . Evet nefes alabiliyordnm çünkö emrkli kalb «Jtraiş, ycıine bir yeoisi. tuesi Wa5hkansky'nln ölümünden sonra hastanedeki odasına kapanan Doktor Barnard, kendini bitkin ve perlşan hlssediyordu. Çünkü zatürree olmasaydı uzun sure yaşayacaktı belkl de.. Hem Washkansky sadece bir hasta degil, Barnard için yakın bir arkadaştı aynı zamaada.. « Ümit var mı doktor?» diye bir aralık sordu. « Var Louis var.. Slze yeni bir tedavi uygulayacafiz.» Onaltıncı, onyedlncı ve nihayet onsekizinci gün.. Mânevi bakırndan etkisi olur Umıdiyle karısını çagırttım. «Telklnde bnlunraalısınıı .. Kendini koynvermemesi, d»yanması, direnmesl llzım . » Karısının ağlamamağa çahşarak gosterdiğı büyük ilgıye, yakmlığa ve »oylediği tatlı sozlere karşılık, onun elini avuçlarına alıyor, fısıltı halindc tejekkür edebiliyordu. Boylece ömrunün yarısı ecele rnejdan okumakla geçen Louis Washkan?ky, en kritik bir za manda x»türre'y« Ne yaptıyıak fayda etmedi..; Ve oldu. Fakat kalp yeter»iz« liğinden değil, ciğerletindeki oksyen yetersizliğinden ölmü|tü. Yerle bir olmu? gibi bitkin hissed'iyordıım ker.dimi. Odama kapanmıstım... Çocuklar gibi ağlamamak için dişiml sıkıyordum. Biraz sonra Doktor Jacques Roux kapıyı vurm»dan girdi : «Kendini bos yere üzme... ölürae mahkum bir adamt 18 gün yaşattın. Bu yalnız \Yashkannky için değil, senin için de yasanabilecek en motlu bir dev. redir .. Gelecek »efer hastanın zatiirree ve benzeri geylere kurban gitmemesi İçin gerekli tedbirleri alacak ve kimbilir kaç sene daha yaşamasını sa|layacaksın » «Gelecek seferi yok bnnnrt artık... Korknyornm .. Çünkü karanlıkta dövüs çibi bir sey...» Aynı gün yapılan otopsi sonucu kalbin çok lyl durumda olduğu, nakil ameliyatında hiçbir kusur bulunrnadığı meydana çıkmca kendımi toparladım ve serviste sıraya girmi? durumda yatan ümitsiz bir kalp haatasmın odasına girdim, Karısı da yanındaydı. «Doktor Blaiberg .. Mister Washkansky'nin bu sabah 51dü£ünü dnydnnaz mn?..» Duymami'tı. Olup bitenl kı•aca özetledikten sonra onun zatürreeden ölduğünü de «nlattım ve sordum : «Hâlâ ameliyat olmak îitfyor mnsnnuz?.. Kalbintzin defiştlrilmesine razı mısınıı?..» «Evet.. » dedi. «Evet... Hem dr bir an 5nce.» Türkçesi: Adnan TAHİR SON Disi Bond :::::i:::ii::::i:ii::::::::üi:::::i::i::i:::::::::i:::i: ^NİHA KARAMAGARAU 64Nilüfer, bu »orunun cevabını ilk kez orada düşündu: En sonunda yüreğlni arslana yedlrdi yiğit, d"erdim. Yigit mi? Evet, yureğini İhtiras arslanır.a yediren ylğit... Yüreksiz de yiğit olunmaz, derdim. ömer, bu cümlelerin arJamını kavrayamadı, kafasını salladı: Yiğitlik nerede, Selim neredeî. Selim hiçbir zaman yiğit olamadı. Bir süre Nilüfer'in gözlerine daldı, »onra: Sen sağlam insansın, gulum. Boş vermeiini bilirsin, diye yargısını bıldirdi. Nilüfer, ona bu konuda ilk kez yakındığını hatırlar: Beni Yıltfızla değişseydi bu türlü yaralamayacaktı. Altın çakmakla dfğiştirdi. Onurumdan yaraladı beni. O hırgla Ömer bir küfür savurdu: Onuru olmayan baçkasında da onur yarası açamaz. Yara sandığın önemsiz bir sıyrıktır. Göreceksin bir varmış bir yokmuş. lzl bile kalmaz. Ama bazan onemsiz sayılan giyrıklar da mikrop alır, işler. Yara derinden üerler. Bir kırıklık, bir kesiklik. Hayata yaman bir ilgisizlik. Ve yara lşte böyle ilerledi, derinleşti va Nilüfer yatakta. Bir geminin kamarasında. Dalgaların kucağında kayıyor boşluğa.. Sonra yavaş yavaş yukseliyor. Hayatla ölüm arası bocalama. Butün gücünü kullanıyor, Nilüfer can acısını onun arayıcı gözlerinden gizliyorctu. Ömer kabına dar gelıyor. Yüzünün kasılan gerilmiş, sıkUmış yumruklan pantolonunun ceplerınde, demirli pencereyle tahta kapı arasında gidıp dönüyor, gidip ddnüyor. Vaktiyle Nilüfer, daha fakültedej'ken ö mer'ın bir tatlı su frengi, terzıhane sahibi bir kadınla yaşadığım bihrdi. Kadını hıç görmemisti. Evlerine hiç gitmemişti ömer. Bir gun kadının eve acfam aldığını öğrenmiş, ikısini birden sepetlemişti ama, öfkesi yatışmıştı. Nişantasındaki evin koca sofrasında tıpkı böyle kükreyecekmiş gibi dolasıyor, Ferit Belek'e yakınıyordu: Bir de bana evlenellm diye asılıyordu namussuz. Evlenseydim taktıracağı boynuzlarla kapımdan sığamıyacaktım. Bund"an sonra tövbe, ustad. Kadın dediğın bir geceliğine mısafır. Ve Ferit Belek, onu yatıştırmağa uğraşıyordu. Şımdi de Nilüfer uğraşmakta: Durmayalım bu konunun üstünde. Öldü bilelim. Ölenın ardmdan kotü söz söylenmez. Unutalım Selim'i. Unutacaksın elbette, diyordu ömer. Ama böyle bir zamanda benim cezaevinde bulunmam ne talihsizhk. İki haftalığına izin alırdm, seni doğru çıftliğe gotürürdüm. Çıplak ayaklarınla söyle bir gezindin, kokladın mı toprağı... Çiftliğı hatırlayınca yuzü tathlaşıyordu. Nilüfer'm karşısında üç ayaklı alçak iskemlede oturmaktaydı. Dahyordu bakışları: Denizin nasıl özîem duyuran kokusu var•a, toprağın da öyledir. Taka sesleri denizin kalbiyse, nal sesleri de toprağın kalbidir. Tıkıtak, tıkıtak atar kalbi toprağın. Ata binmesini öğretirdim sana. Ova ufuklan dayanır. Deniz gibi dumdüz. Sürerdin atını. Yepyeni bir dünya. Ve sen yeni gelmişsin böyle bir dünyaya, gü* lüm. O konustukça Nilüfer anhyordu ki, eezac* vinin havasıyla tam çelişkideki çıftliğin havasına ömer'de özlem başlamıştır. Zaman zaman dalıp gidişi ondandır. Gerçi inkâr ediyordu ömer: Ben deniz bahğı olmuşum. Bundan b5yle golde yaşayamam, diyordu. Diyordu ama kendini aldatıyordu. Geceleri yanyana yatarlarken, uyuyuncayadek Nilüfer'e hep masal gibi çifthkte geçen çocukluk, delikanlılık yıllarını anlatıyordu. Sesındekı özlemin kendisi farkında değildi. Yirmi yasında ayrılmıştı aile ocağınd'an, şımdi kırk beş yaşındaydı. Yirmi beş yıldır tek başına savaş, yalnız hayatı onu bu koca şehirde yormuştu. Istanbul'da öz kişiliğinı bulduktan sonra, çiftliğe donmemek üzere babasına ısyan bayrağını açmca, Hacı ağanın kafası ıyiden iyiye kızmış, uzun sure onu, bu tek erkek evlâdını yardımından ve hakkı olan ana mirasından da yoksun bırakmıştı. Göndermemişti hiç para. ö mer o arada çok yokluk çekmişti. Polisin izlemelerini, sorgulara katlanmak zorunlugunu, mahkemeleri hepsinl hafiften almasım bilmişti ama, işte şimdl d e katlanmanın yorgunluğu çök" müştü. O yaradılıştan, öylesine hareketli bir insana bir yıllık da olsa mahpusluk koyacaktı belliydi. Gerçekten dinlenmesı gerekiyordu. Evlendiklerinin ertesi yılı, sonbahara doğru Nılufer iznini alıp Ayşe'yi de yanlanna katarak Güney'e, çiftliğe gittiklerınde, ömer hakkında verdiği hukmün doğru olduğunu anla» dı: Ömer Bozkırlı, kafasında kökleşmiş fikirlere bağh olduğu kadar, kendisine bağlı olduğu kadar, toprağına da bağlıdır. Yaşı ilerledikçe toprağına yaman bir ozlem duymaktadır. Bundan böyle ne kadar inkâr ederse etsin, Istanbulda yaşamak onun için gerçekten büyük bir fedakârlıktır. Inandıkları uğruna karınca kaderince bir görev yaptığı kanısında olduğundan ve kansmcfan ayrı yasamaga katlanamadığmdan Istanbul'dadır. Yoksa kafası ve kalbi brgur bir Ömer Bozkırh, artık çifthğinden ayrılmazdı. Deliye dönmüştü çifüikte. Belki Nilüfer'den •utanmasa Jip'ten iner inmez kapaklanıp toprağı öpecekü. Öylesine mutluydu. Tıpkı evlendikleri gun imzayı atıp deftere, kalemi elinden bu^ıkınca Nilüfer'in yüzüne çevrilen ko>u yeşil gözleri nasıl sevinçle dolduysa, yine öyle dolu dolu olmuştu. İki kath, beyaz tas evin önünde. yemiş ağaçlarıyla çe\Tİü avluda bütün hısım akrsba, ahbap, bahçıvanlar, ırgatlar toplanmışlardı. Ömer sıra gözebneden hepsine birer birer sanldıj'dı. tneklere, buzsğılara, atlara bile sarıldıydı. Ve o gece tarlanra ortssına ırgatlara ateş yaktırdı. Saz bilena saz çaldırdı, türküler çağırttırdı, ateşin çevresinde halay çekti. Boşalmıs rakı şiselerini tekmeledi, silâh attı. nara atü. Çiftlik çiftlik olah kuşaklardır böyle bir ağa görmemisti. Bir ay süresince öyle bir şenlık getirdi ki. çevredekilerin yaşantısma, tümünün çahşma gücünü arttırdı. Nilüfer de doğdu doğah böyle sürekli bir bayram havasında yaşamarmştı. Sınırlı ve düzenli hayatını tersine, burada sınırsız gibi görünen çiftlikte. sınırsız gibi görünen bir özgürlük mutluluğu vardı. Hacı Dursun Ağa'nın ölümünden sor.ra kim«» gerektiği gibi sahip çıkmBmış, şunun bunun elinde bakımsız kalmışh topraklar. Şımdi Ömer yeni bir düzen vermeğe çabalıyordu. (ârkan rar) MODESTY BLAISE »••••••••••••••a «••Ifllltllllllll «•••llillltlllll Garth • •••••••••••ü • • • • • • • • • • •« HAZİN SONUÇ Haklıydı. Yenl TB taze kalb yalnız rahat nefes almasım sağlamakla kalmamış, karacıgerıni düzeltmiş, ayagındaki yaranın süratle kapanmasına yardım etmış, velhasıl vucudundaki rahatsulıkların çoğunu önlemeğe başlamıştı. Yeni yaşantısının onbırinci gününrie bir takım sancılardan bahsetmeye başladı. Onikıncl gün kendini çok yorgun hıssettiğini soylüyordu. OnUçüncü gün enikonu keyifsizdi. Morali de bozulur gibi olmuştu. Oysa kalbi mükemmeldi, rahat ça lışıyordu. Sıkı bir muayeneden ve gerekli îılmlerin çekilmesinden sonra en korktuğum şey başıma geldi. Washkansky ilşütmüş ve zatürree olmuştu. Tedavi tarzına yeni bir yön vererek düşmanı yenmek için vstr gucümüzle çalışmaya koyulduk. Ondördüncü gün aynı şekilde geçti. Onbeşinci gün biraz daha atırlaşmıştı. Canı kahvaltı bile istemiyordu. Tifffany Jones TIFFANY JONES ••••••• ••••«••••••••••••••••••••>••••••••••••< •••••«•••••••••••«••«•••••••••••••••••< •••••••*••••••«••••••»••••••••••••••••' MEVLİT Aziz ve kıymetli aile büyüğümuz KonuveresmKAYHAN BAŞOĞLü CASUSU BURHAN ELTAN'ın aziz ruhuna ithaf edilmek üzere 40 ıncı gününe isabet eden 7 Ekim 1969 bugünkü salı günü Şişli camiinde dğle namazını mütaakıp okunacak Mevlidi Serife arzu eden din kardeşlenmızin, akraba ve dosiiarınuzın teşriflerini rıca ederız. AtLESt (Hâncıhk: 4733) 12119 Deniz Kuvvetleri Komutanlığı Seyir ve Hidrografi Dalresi Baskanlığından bildirilmiştir. DENİZCİLERE VE HAVACILARA 117 SAYILI BtLDlRt 14 ilâ 17 ekim 1969 tarihiennde 09.00 ile 17.00 saatleri arasında asağıdaki noktalann birleştiği sahalar içinde seyretme, demirleme, avlanma ve bu sahalann 122Ûd metreye kadar olan vükseklikJeri can ve mal emniyeti bakımından tehlikelidir. BİRİNCI SAHA KARADENİZ İSTANBÜL, BOGAZI GtRİŞt K14 SAHASL 1 inci nokta: Enlemi 41 derece 13 dakika Kuzey, Boylamı 29 derece 09 dakika doğu olan E. 4958 No. lu Anadolu feneri. 2 nci nokta: Enlemi 41 derece 27 dakika Kuzey, Boylamı 29 derece 15 dakika Doğu. 3 üncü nokta: Enlemi 41 derece 22 dakika Kuzey, Boylamı 29 derece 23 dakika Doğu. 4 üncü nokta: Enlemi 41 derece 11 dakika Kuzey, Boylamı 29 derece 29 dakika Doğu. İKİNCİ SAHA KARADENtZ tSTANUL BOGAZI ÖNLEBİ K9 SAHASI 1 inei nokta: E. 5832 No. lu Şüe fenerinden 002 derece ve 18.5 mil mesafede, Enlemi 41 derece 28 dakika Kuzey, Boylamı 29 derece 38 dakika Doğu. 2 nci nokta: Enlemi 41 derece 50 dakika Kuzey, Boylamı 29 derece 38 dakika Doğu. 3 üncü nokta: Enlemi 41 derece 50 dakika Kuzey, Boylamı 30 derece 17 dakika Doğu. 4 üncü nokta: Enlemi 41 derece 28 dakika Kuzey, Boylamı 30 derece 17 dakika Doğu. DENtZCİLERE VE HAVACILARA ÖNÎMLE DUYURULUB. (Basın: 2317212110) Hava Kuvvetleri Adına Askerî öğrenci Alınacaktır 1 1969 1970 ögrenım yılında İ Ü. Tıp F a kültesi ( Ç a p a C e r r a h p a ş a ) ; A. Ü. Tıp Fakültesl ve A. Ü. Tıp Fakültesi Dişçilik Yüksek Okulundan Hava Kuvvetleri adına askerî öğrenci alınacaktır. 2 M ü r a c a a t l a n n l.Ü. Tıp Fakültesl İçin 10 Kasım 1969; A. Ü. Tıp Fak. ve Dişçilik Yüksek Okulu için 15 Ekim 1969 t a n h l e r i n e kadar Hava Kuvvetleri K. lığında (Ankara) bulundurulması gerekmektedir 3 Müracaatlarda, dilekçe ile birlikte bir adet vesikalık fotoğraf. fotograflı ve noterden tasdikli nüfus cüzdanı ömeği, Fakülte veya Yüksek Okuldan alınmış katî kaydım yaptırdığını, giriş puvanını veya sınıf geçme derecesıni bildıren ö t r e n i m belgesi; ögrenime a r a v e n p vermediğini, f'akültede sene kaybı varsa hangi senelerde olduğunu v.b belirten müracaatçı tarafmdan imZ8 edilmiş bir hâl tercümesi de gonderüecektır. 4 Daha geniş bilgı alabilmek için ılgıli F a külte Sekreterliklerine ve Hava Kuvvetleri K. lığına başvurulmasını. (Basın: A. 164122286612112)
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle