14 Kasım 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAHİFE DÖRT reketsîziîge Itmektedlr. ÇUnktl partilerin normal ku* v jt durumlanna göre seçilmek, liste başındakiler için artık tasa edilmeyecek kadar kesin, liste sonundakiler için artık hiçbir şey yapılamayacak kadar Umitslzdir. İkinci etabın bütUn yükü, parti örgütüyle liatelerin çüph»11 siralarmda bulunanların omuzlanndadır. 31 Ekim !?"•> CUMHURÎYET OY HAKKI UZERINE BIR INCELEME ARLAMENTO üyelerinin d» yatandığı çeşitli yolsuzluklan önlemek amacıyladır ki, Siyasi Partiler Kanunu, il yoktatnalannın adü denetim altında yapılmasuu zorunlu kılmıştır. Bu, ayıu zamanda «seçimlerin başlamasındaa bitimine kadar» &dü denetim altında yapılmasını öngören Anayasa ilkesinin de bir gereğidir (m. 751/. Fakat yoklamalarla ilgili şikâyetlerin ETkası kesilmemiştir. Zaten adli denetimin kapsamına daha çok sandık başı işlemleıi girmektedir. Şikâyet konusu olaylann çoğu ise adlî denetimta dışmda kalmaktadır. Yoklamalardan önce ilçeler srası anlasmalara gidildiği, adaylann oy pazarlıilanna giriştikleri, partili seçnıenlere ya da par tili seçmen gruplannın başlantıa çeşitli maddi çıkarlar sağland:ğ:, adaylann kendılerini tanıtacak yerde biribirlerini kötüledikleri îddiâlan yaygındır. BunJarın hepsi adli denetimin dışmda geçen şeylerdir. Ayrıca adlî denetime ragmen oy pusulalann:n «tunike» şekJınde kapalı hücre dışına çıkanlıp doldurulduga. okuma yazma bilmeyen partili seçmenlerin pusulalanns kendi isteklerinden farklı adla: yazıldığı, parti seçmen kütâgUne kayıtlı üyelerden başkaJanna oy kullandınldığı söylenmektedir. Kısacası şikâyetler, bazı çıkar gruplannın yoklama sonuçlannı etkileyici tertiplerinde toplaaıyor. Kişi seçimi, vatandaşların elinden kaymıştır P Yoklamalarla ilgüi çıkâyeüerin bugün de devam etmesl, adli denetimini yolsuzluklan önlemekta tek başına yetersiz kaldığıru gösterir. Dtirüstlük ku rallarına aykırı tertiplere girişilebilmesinin başlıca nedeni, parlâmento'ya gönderilecek kişilerin kimliğini belirleme işinin çok dar çevrelere bırakılmasıdır. Öyle ki, çeşitli çıkar gruplan, partili seçmen çevrelerine hâkim olmanın yollarmı kolaylıkla bulabiliyorlar. Anlaşıldığına göre, tertipler. yoklamalarda oy kullanacak kimselerin, meselâ köy veya mahalle parti görevlisi, ilçe kongresi delegesi olarak seçilmesi gerekirken, çogu kez bu gruplarca atanmasıyla baslamaktadır. Böylece partili seçmen sıfaunın kazandınlması anına kadar geriye uzanan bağlantılar, gruplara yoklama öncesi bir kuvret hesabı yapmak imkânmı vermekte, buna göre anlaşmalara gidilmektedir. Diğer tertipler, anlaşmaların uygulanmasım sağ layacak yanoyunlardır. Bu arada, bazı anlaşmalann birtakıra arkaanlasmalarla boaulması, «atlatmalâr» da eksik olmaz Aynca her grup, ilden ilçeye, ilçeden köy ve rnahalisiere doğru küçük altgruplan kapsar. Çeşitli pazarlıklarla biribirine bağlı gruplar ve altgruplar karşısında bunlann hepsine uzak durmuş bireysei partili seçmenlerin oylan fazla bir rol oynayamaz. Başbakaa Demirel'in deyişiyle, «Bir önseçim süresinin hisIeri, kırginlıklan içerisinde»O). bir kısım olaylar kamuoyuna büyütülerek yanatümış olabilir. Fakat hemen her yoklamadan sonra bu çeşit iddialarm ortaya atılması bile, üzerine ciddîyetle eğilmeyi gerektirecek önemdedır. Dolayısiyle bir «Meclia anştınnası» ile konunun aydınlığa kavuşturulması son derece yerinde bir hareket olur. Böyle bir araştırma, alınacak tedbirlere de ışık tutabüir. Dr.HikmetSamiTürk İRADE DIŞI S DAR ÖNSEÇİMİN DEĞERLENDİRMESİ A DAY yoklamalarmdaki yolsuzluklar, parlâmenter hizmete lâyık birçok insanı yıldıracak niteliktedir. Böyle bir yanşta insan, kişiliğinden çok şey yitirebilecegi gibi, «bütün milleti temsil» göreviyle uyuşmayacak birtakım bağlantılara da girmek zorunda kalabilir. Prof. Dr. Nermin Abadan, 1965 genel seçimleri üzerindeki bir incelemeeisde aday yoklamaları konusunda şu sonuca varmış tır: «Zamanlannın büyük kısmım politikava ve kendilerine teşkilât içinde taraftar toplamaya ayıran kişilrr, aday yoklaraalannı kolaylıkla kazanabilmişlerdir. Buna karşıhk, aktif politikaya kanşmayıp zamanını ihtisas ve biijfisini derinleştirmeğe ayırmış kişiler, yoklamalarda hemen hiç başan kazanamarnış ve liste ılışı kalmışlar, yahut en alt sıralara düşmüşlerdir.» (2). Demek ki, bugünkü uygulamasıyla önseçim, kendini ciddiyetle parlâmenter hizmete verecek kimselerin aleyhins işleyen bir eleme usulüdür. Öte yandan, aday yoklamaları partiler içerisinde huzursuzluklara yol açmaktadır. İl yoklamalannda listeye giremeyenler ya da bir sıra tutturamayanlar, bu kez şanslarını merkez yoklamasmda denemek istemektedirler. Çeşitli konularda uzman kişilerin parlâmentoya gel mesirü sağlamak için kendilerine ' » 5 oranında br kontenjan tanınan parti genel merkez organlan, böylece ağır bir psıkolojik baskı altına düşmektedirler. Kırgınlıklar, bagımsız adaylıklar da işin yansonuçlan oluyor. Nihayet dar önseçim usulü, koşunun birinci etabında iyi bir derece alanlarla kötü bir derecede kalanlan, ikinci etapta ha EÇMEN vatandaşa gelince; o fazla bir şey değiştiremeyecektir. Belli bir seçim çevresindeki toplam oylar, ancak şu veya bu partinin bir fazla veya bir eksik parlâmento üyesi çıkarmasına yardım edecektir. Demek ki, yürürlükteki seçim sistemimiz, oy hakkının iki unsurundan yalnız birini, yani parti seçimini değerlendirmektedir. Kişi seçimi vatandaşın elinden kaymıştır. Bu, onun iradesi dışmda, üstelik hemen her v&Tr\aT\ bazı yolsuzluklar içinde geçtigi iddia edilen bir şekilde yapılmaktadır. Vatandaşın bir partiye oy verirken o parti listesini de oradaki sırayla onamak zorunda kalması, Anayasa'daki serbestlik ilkesine aykındır. Kaldı ki, bu durum, eşitlik ilkesi ile de çelişir nlteliktedir. Çünkü aynı zamanda partili seçmen sıfatına da sahip vatandaş, seçimleri kişi yönünden de etkileyebildiği halde, böy le bir sıfat taşımayan vatandaş bu haktan yoksundur. Aynca jürürlükteki seçim sistemi, «tek Seçim günü, İstanbullu seçmen v a t a n d a ş l a r d a n 112 s a n t i m boyundaki Mehmet Arallı, dereceli genel oy» ilkesine de ay Sandık sandık dolaşmış. fakat hiçbir listede ismini bulamayınca boynu bükük vazivette kın düşmektedir (m. 552). evlne döhmek zorunda kalmıştır. (Foto: Cumhuriyet H.A.) Gerçekten bugünkü sistem, ters yönlü bir çift dereceli seçim su şöyledir: «...Demek ki. seçre demeci), Son Havadis, dar cevrelerde kolaylıkla yürüsistemini andırmaktadır. Klâsik men vatandaşın Parlâmento se11 Eylul 1969. tülebnecek tertiplerin başan çift dereceli sistemde vatandaşçimlerinde kullandığı oyda parşansı azalmaktadır. 2) Nermin Abadan, Anayasa larca seçilen belirli kimseler, ti ve kişi seçimi unsurları bir Dar çevreli yoklama usulünün Hnkuku ve Siyasi BilinUer parlâmento Uyelerini seçtikleri arada fcrMunmuyor...» sakmc&lannı giderebilecek başAçısından 1965 Seçimlerinin halde. burada belirli kimselerTahlUi, Ankara 1966, a., 3 « . lıca iki usul düşünülebilir: Özür dileyerek düzeltiriz. ce seçilen kişiler, vatandaşlarca 1) Geniş önseçim, 2) Tercihli parlâmento üyesi olarak onanDÜZELTME YARIN oy. Bunlan yanndan itibaren maktadırlar. Birinci seçmenle inceleyeceğiz. Dünkü sayımızda «Dar ve geikinci seçmen yer değiştirmişniş önseçim» başlığıyla yayımGeniş önseçim ve tir. 1) «Milletin îradesi Alun • Sa lanan yazımn 4. sütununda antercihli oy lam değişikliğine yol açan bir tım Konusu Olamaz» (BaşNE YAPMALI? dizgi yanlışı olmuştur: Doğrubakan Oemirel'in (azetecileEÇÎM sfstemünirm hem yol suzluklara açık, hem de Anayasa'nın seçimlerle ilgili serbestlik, eşitlik ve tek dereceli genel oy ilkeleriyle çelişik yönlerini bir an önce düzeltmek şarttır. Eğer her seçime aday yoklamalannın yine çeşitli yolsuzluklara sahne oldugu iddialan içerisinde girilecekse, parlâmenter rejimin bundan ergeç büyük zararlar görecefi ortadır. Seçimlerden tamamen vazgeçmek, Türldye için uzun çabalar sonunda ulaşılabilmiş, ugnına o kadar acılar çekilmiş bir a?amadan geriye dönıiş anlanıı taçıyacajına göre, ne yapmalı?.. Hemen söyleyelim ki, yoklama yolsuzluklan yalraa Türkiye'ya özgü degildir. Birçok ülkeler, önleyici çareyi, parlâmentoya gönderilecek kişilerin kimlikleri Uzerindeki söz hakkını genlş çevrelere jaymakta bulmuştur. Zaten demokratik gelişmenin dogrulrusu da budur. Böylece S OİSİ Botld MODESTY BLAISE \ ABTCK C UEM B GİCELİM A E T l t . MelihCevdetAnday 1 Sessizlik, kocaman bir göktaşı gibi oturmuştu kentin üstüne; bu yüzden şaşkına dönen insanlar birbirlerinin yüzlerine bakıyorlar, uyuyan bir canavan uyandırmaktan korkarmışçasına ayaklarınm ucuna basarak yürüyorlardı sanki. Sancılı bunalımların ardmdan gelen gevşeme, rahatlığa benzer bir görünüş. Bir genç kız, bîr kilise duvannm önünde durmuş, başını kaldırmış. sol elini alnına siper etmiş, bir gözü kapah, güneşe bakıyordu. Çoktan beri insan ayağı değmemiş bir balkonda serçeler koşuşuyordu. Ve inanılmayacak bir şey, kapalı kepenkleri delik deşik edilmiş bir dükkântn önünde çiÇek satıyordu bir adam, kolunda âmâ kolluğu vardı. Kısa boylu gençten bir adam, belediye aptesthanesiııin önüne sandijğuu koymuş olan boyacıya «yakkabılannı boyatıyordtt. Aptestlıanenin b «ksjr, si ufak tefek, hasta yüzlü, üstünde çöpçü giyitine benzer bir giyit, kısık sesli bir adam kapıda belirdi, sokağa bir göz attıktan sonra, bojacıya yavaşça bir şeyler soyledi. Boyacı orah olmadı. Bu sefer daha yüksek sesle konuşmağa başladı aptesthane bekçisi: Burada durman doğru değil, diyordu boyacıya, Kaçtır söylüyorum sana oğlum. saymıyor musun beni? Bak, senln hügmün önündeki sandığa geçer, Belodiyeye karışaman. Karışık günler bugünler, emir gelecekmiş diyorlar. Emir gelirse ne yapacağız o zaman? Emir gelirse ne sanduğun kalır, ne bir şeyin. Anladın mı oğlum? Beyin işini bitir de kaik buradan. Ayakkabısını boyatan: Ne emri imiş o? diye sordu aptesthane bekçisine. Güneş gözlükleri vardı gözunde, boyası yeni vurulmuş ve parlatılmadan önce biraz kurusun diye dinlenmeye bırakılmış olan sağ pabucuna sürünüp de boyanmasm kaygusu ile pantalonunun sağ paçasını eliyle yukarda tutuyordu. Aptesthane bekçisi: Ben bilemem. dedi. Herkes söylüyor bir emir gelecek diye.. Gizli bir emirmiş. Aptesthaneleri kapatacaklar belki de. Çünkü aptesthanelerde saklananlar varmış. Çok şükür, bugüne kadar kimse saklanmadı benim aptesthanemde. Amirlerim de bilir herhalde bunu. Eskiyirn ben bu :şte. Evet, 5nümüzde kavgalar, dövüşler oldu. adamlar vuruldu, bombalar patlatıldı, o ara belki kendini içeri atıp kurtulan da olmuştur. ama ben bunu önliyemem ki... Neden dersen, vatandaşa sahiden aptesti geldi mi, gelmedi mi, sormak bizim hakkımız değildir. Sıkışmış. sıkışmamış. girer. Doğrusunu ister«en. ne emri ise bu emir, gelse bir an önce iyi olur. Bizim gibi fukara için söylemiyorum, biz ne isek oyuz, bizim bir canımız var. o kadar. O da kimsenin işine yaramaz. Ama ehaji tedirgin, kimsenin Söyle iyi bir uyuduğu yok. Aptesthaneye bir girmiş. bakıyorsun fırt gitmiş para vermeden. Neden? Çan derdi. Kimse dışarda fazla kalmak istemiyor. Boyacı: Emir diyorlar ama, gizli emir, dedi. Eh, gizli olunca biz duymayız elbet. Aptesthane bekçisi: Oğlum diretme de sanduğunu kaldır burdan, diye terslendi. Emir gizli imiş diye boyuna burda mı duracaksın? Hem nerden biliyorsun o gizü emrin içinde ne olduğunu? Belki de diyecek ki, beledî'ye aptesthanelerinin önünde kundura boyanmaz. Ya oğlum: Ayakkabılarınm boyanması biten adam, «Hadi Allahaısmarîadık!» dedi onlara, öksürdü. yürüyüp karşı kaldınma geçtı, sağına soîuna dikkatli dikkatli bakıyordu, otomobillerin çarpmasından korku3 or gibiydi sanki, bir sokağa saptı, bir yokuştan aşağı indi, sağ köşedeki kahveye daldı. Kahvenin cama yakm masalan bomboştu, müîteriler arka masalarda oturmuşlardı. Anlaşılır bir tedbirdi bu; çünkü her an bir saldırı olabilir, cam çerçeve kırılabilirdi. Kahvenin sahibi, kaç kez, «Kapatayım şu kahveyi» diye düşünmüştü, «çay kahve içeceklerine zıkkım içsinler.» derr.işti ken"di kendine. Ama bu karannı bir türlü uygulayamamıştı. «Kapa. kurtul!» dijen karısma, «Millet: kapı dışarı edemem» diye cevap vermişti. Ama can" lar sık sık kmlıyordu. fakat kahvenin içine nedense daha az girdikleri için bardak tabak kaybmdan doğan zarar, kırıian camların masrafı kadar önemli değildi. Ancak olayların sürüp gitme. si aklını başına getirmişti kahvecinin, camları. tabak çanağı sigorta ettirmişti. Her cam kırılışınd; sigortaya başvuruyordu; ama zararının ancak bi; parçasını kurtarabiliyordu. Çünkü kırık camlarn en büyük parçalarını zarardan saymıyordu sigor ta şirketi. onları para yerine kahveciye bırakıyordu Kahveci de bir güzel kırıyordu o camları arka bah çede. sonra da çocuğuna dayak atmış bir baba si nirliliği ile önüne bakarak yerine dönüyordu. Kah venin arkasında, boşalan gazoz şişelerinin kasala rını koyduklan, tahta perdelerle çevrili, küçük bi bahçe vardı; bir deri bir kemik deuecek zayıflıkts altmı? yaşlarında, köse~oletumi uyandıran kahve cî; oraya"attığı küçük t«r massda oturunlu çoğur aksi bir adamdı, kışm içerde oturmak zorunda ka lınca, cıgara dumanmdan bunahr, daha az cıga ra içmeleri için müşterilere ihtarda bulunur, so ğuk demez. ayaz demez kapıları açtınr, içerisir havalandırırdı. Bütün gününü konuşarak geçirdij dostları gelirdi kahveye; başlıca konulan, din, fel sefe, ahlâk ve politika idi. O gün. öğleden sonra, bir emekli memurla o turmuş konuşuyorlardı. Daha doğrusu metnur kc nuşuyor, kahve sahibi sinirli sinirli dinliyord Memur diyordu ki: Her şeyi Tann yarattığına göre, gidişatm diz ginleri de onun elinde demektir. Bir insan iyi o lur, kötü oiur; iyi olursa da Tanrıdandır. kötü olu sa da. Bunun gibi, bir kent iyi olur, kötü olu: iyi olursa da Tanrıdandır, kötü olursa da. Çünk irademiz onun elindedir. Kahvenin sahibi durdurdu memunı bu söz üz« rine. Ama bir de iradei cuz diye bir şey var, ded O başka, dedi emekli memur, onu kanstırm şirr.di. Bak şu kentimizin haline, herkes birbirini gözünü oyuyor, iradei cüziyeleri ile mi yapıyorlf bunu? İradei cüziye, Tann korkusu, öteki dunj korkusu yaratmak için öne sürülmüs iyi niyetü b görüştür. Fakat esası çeldiği zaman değeri sıfıra ner. Esas dediğım de, Tanrımn iradesidir. Kahvenin sahibi: Öyle ise bu saldınları, bu kıyımları Tannni buyruğu ile yapıyorlar, dedi alay ederek ve sinir sinirli çenesini kaşıdı. Tanrı isteseydi toptan b; belâ verirdi kentin başına, böyle aylarca, yıllarc uğraşır mıydı hiç? Ahiâktır her işin başı. Karşıdaki: Ahlâk başka, politika başka. dedi. Bunk politikadan oluyor, ahlâktan olmuyor ki... Kahvenin sahibi yerinden kalkıp yenidea otıu du: Senin riediğin doğru ise. dedi, iflâh olm; bu kent, yer bitirir kendini. Öyle ise niçin em bekleniyor. şöyle bakalım? Memur. Bekliyoruz elbet. dedi. seyirci kalamayız yı Bir süre sustular. Emekli memur, iyi bir cı vap veremediği kanısı içindeydi. Kahvenin sahi' ise bunu bir az geç anlamıştı, gözlerini merours d kerek: ı . Sevirci kaîıyoruz işte. dedi. Emir emir dı dıkleri gelmiyor ki bir tür!ü. Gelse de kurtulsa Yoksa sigorta ile başım belâya girecek. Kosko< camı, pencere camı gibi ödüyorlar. Şeytan diy< ki. kapat şu kahveyi, sokakta bırak milleti. öldi ren öldürsün. hiç acıma! Kahveye neden gel insan? Bir arkadaşmı görecek, biraz dinden, b:ı az ahlâktan, biraz siyasetten konuşacak, bir ça içecek, ferahlayıp gidecek, değil mi ya? Nerde gözüm! Başını uzaf da şu oturanlarm suratlarır bak: Herkeste bir kaygı, bir kaygı ki sorma! Sonra kendi kendine konuşur gibi: Bakalım bugün gelecek mi emir? diye sö; lendi. Memur: Anlamadım, diye sordu. Al var 5a••••••••••••• ••••••••••••••a •••#••••••«•••• ••••••••••••«•a il!lllii^^^^^ TEŞEKKÜR Eşim Cemile Onat'ın had apandisit ameliyatını hâzik elleriyle yaparak kendisini şifaya kavuşturan Sosyal Sigortalar Ankara Hastanesi 2. Hariciy» şefi Opr. Dr. ••••«•••••••••• •••••#••••••••• Tiffonv •••••••••••••••••••••••••••••••••••••••*••< • • • • • • • • • • a • • • ! • • • • • • • • • • •• « • • • • • • • • • • • • • • • • • • • IIİIIIIHIIIIIIIIIIIIIIII••••••••••«•a•••••••*••••••••! •••••••••••••••>•••••••••••••••«••••••••«•!•••••••«•••••••••••••••••••••• •••••••*••••••••••••••••••«•••«••••••••«•• •••••••••••••••••••••••••••••• l scrrüM TIFFANY JONES sayın Başhekim Dr. Nihat Yurükoglu ile hastalıgı derhâl teşhis eden Op. Dr. M. Şerif Onaran'a, anestezist Dr. Kâmil Tamersoy'a, müdavi doktoru ve kıymetU ilgilerini gördügümüz Op. Dr. lar Erdogan Yüce, Esat Hersek, Dr. lar Erdogan Sönmez, Mustafa Canbay, Hikmet Tortum ile hemşire ve diğer persbnele teşekkürü borç büirim. Çalıyma Genel Müdürü Muvaffak Saml Onat Cumhurfyet 13114 Emin Hisarcıküoğlu'na Ekrem Aksoy'a KonuveresimAYHAN BA$OĞLüf I JJJIJJJ CASUSU MEVLİT Emekli Tapu Baskitibl Hakkın rahmetine kavuştuğu nun 40 gününe tesadüf eden 2 Ka sım pazar gıinü Şişll Camiinde iklndl namazından sonra okuna~ak Mevlit'e bütün akraba: dost ve dink»rdtçlerimiz.l dâvet edeTiz. E$l ve Çocuklan REFİK TUNAY'ın DOKTOR MDSTAFA ÖZDtLER Dahlllve MUtenaasısı rmndevu aluıması rica oiuour Lâlell Mesihpasa CaA. No. U Tel Tl 88 40 AKSARAY Ziraat T. M. M. O. B. Mühendisleri Odasından Ziraat Mühendisleri Odası Genel Sekreterlik Yönetmeliğine göre iki yıl süre ve aylık bürOt 5.000 TL. sı ucretlı Genel Sekreterlik seçimi yapılacaktır. Aşagıdaki şartlan haiz istekli flyelerimizin 20 Kasım 1969 Perşembe saat 17.00 ye kadar Sakarya Cad. No. 30/3 adresine yazılı müracaatlan Uân olunur. ARAMLAN ŞARTLAR: 1 Odaya kayıtlı asil üye bulunmak. 2 Odaya karşı bütün yükümlülüklerini yerine getirmiş olmak. 3 Yüksek Haysiyet Divanında herhangi bir cezaya çarptınlmamış olmak, 4 Meslekte en az yedi yıl tamamlamiî olmak. Cumhuriyet 13104 İ LA N Teknik Eleman Aranmaktadır Müessesemiz tarafından yapılmakta olan inşaatlann fennî mesuliyetmı deruhte edecek ve kendisine 4/10195 sayılı kararname hükümleri dairesinde yevmiye ve diğer özlük hakları ödenecek olan tecrübeli İnşaat Mühendisi veya İnşaat Teknikeri aranmaktadır. İsteklilerin durumlarını belirten bir dilekçe ile Niğde İnşaat Açık Cezaevi Mümessilliğine müracaatlan. (Basın: 24539 13102
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle