25 Kasım 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAHÎFE DÖRT 23 Ekim 1969 CUMHURİYET Musa Turhan uğlada ilk işimiz lisede öğretmenlik yapan akrabamızın evini bulmak oldu. Aysel abla pencerede duruyordu. Durumundan bizi tanıyamadığj belliydi. Kapıyı çaldık, indi aşagıya. Gene de yabancı yabancı .bakıyordu. Anlaşılan bunda, kaç yıldır görüşememîzin de etkisi vardı. Yabancı turist kabnl eder misiniz Aysel abla? Ooo... Ersin, Musa... Hay Aliah iyiliğinizi versin. Bu ne hal böyle?.. Tanıyamadım sizi.. Durıunu ve başırmzdan geçenleri kısaca anlattık. Hem gülüyor, hem de lyi etmişsiniz çocuklar. Henüz bekârken pönlünüzün çektiği gibi gezin» diyor<iu. Muğla, 16.000 nitfuslu bir şehir. Kendi ismiyle anılan ovamn kuzey ucundaki bir tepenin eteğine kurulmuş. Aşagı kısımlan oldukça modem. Burada Atatürk'e ait atlı bir heykelin bulunduğu güzel bir meydan var. Milâs'a doğru giden yolun iki tarafından bahçeli. büyük apartımanlar sıralanmış. Şehri dolaştıktan sonra evdefcilere veda ederek Milâs yoluna çıktık. M Ele geçmez bir fırsol: Deve sırlında otoslop Ispanyollann hiç böyle sanşın yeşil gözlü olduklannı duyjnamıştım. Azizim, dikkat ederseniz Akdeniı memleketlerinin insanları hep böyle sıcak kanlı oluyorlar. Bunlar nasıl cesaret edip de yola çıkmışlar? Bunların meraleketine gitsek bizi böyle arabalarına alırlar mı acaba? Yabancılar nerelerden gelip de geziyorlar. Biz ise kendi memleketimiz olduğu halde gezemiyornz. Arkadaş. bana günde bin lira verseler bile bu şekilde imkânı yok gnemem... dedi. Muğla'dan 15 Km. sonra ana yoldan ayrılıp çam ormanları içinde bir köy yoluna saptılar. Orada inip beklemeye başladık. Yoldan iki devesiyle birlikte bir adam göründü. Ömrümüzde deveye binmediğimiz için bu fırsatı kaçırmak istemedik. Adamın iznini aldıktan sonra birer tane paylaşarak atladık sırtlarına. Tabiî bu iş ata binmek kadar kolay değil; önce deveyi yere çöktürmek gerekiyor. Böylece bir süre gidip bir kaç tane de fotoğraf çektikten sonra Indik.«Deve stop» bitmişti. Adam, vermek istediğimiz parayı almadı; adresini yazdırarak. çektiğimiz resimlerden göndermemizi istedi. Bir jeeple Milâs Bodrum yol kavşağına kadar geldik. Çantaları buradaki petrol istasyonuna bıraktıktan sonra yemek için Milâs'a gittik. Dönüşümüzde saat 22.00 olmuştu. Çadır kurmaya uygun bir yer aradık, bulamadık. Sonra istasyonun motör dairesinin terasmda çadın üstümüze çekerek yatmaya karar verdik. Ertesi sabah Bodrum'a hareket edecektik... zerinde Bodrum kalesi, bunun batı tarafmda ise süngerci, balıkçı gemilerinin ve buraya gelen yatların banndıklan küçük bir liman var. Kıyıda «Kümbet Plâjı» na giden. iki yanı palmiye ağaçlariyle kaplı geniş bir cadde uzanıyor. Bu cadde üzerindeki turistik lokantalarda bizim yaptığımız gibi Bodrum'un meşhur yemeği «ahtapot» u yiyebilirsiniz. Kale XV. yüzyılda Rodos şövalyeleri tarafından yapılmış. Os manlılar devrinde ise cezaevi olarak kullanılmış. Bugün esM durumunu oXuğu gibi koruyor. İçeride iki tane müze var. Bunlardan birlsi Bodrum ve çevresinde yapılan çeşitli kazılarda çıkarılan tarihî eserlerin bulundugu arkeoloji müzesi, ikincisi ise dünyada ilk kez kurulan «su altı eserleri müzesi.» Buradaki eserler, batmış olan Finike, Ronıa ve Bizans gemilerinden çıkartılmış. İçinde çeşitli testiler, siîâh uçları. günlük ahş • verişte kullanılan altın ve gümüş paralar, devletler arası alım • satımda kullanılan bronz külçeler var. «Bodrum yolu kavsağında çadır kurnıak için uygun yer bulamaymca, oradaki benzin istasyonuna aJt motor dairesinin üstünde geceledik.» Bodrumun plâjlan 6 Km. kadar batıdaki «Kümbet* denilen yerde imiş. Buraya devamlı dolmuşlar çalışıyor. Bizim zamammız olmadığı için gidemedik Kümbete. Akşam bir kamyonla Milâs'a döndük. Geceyi orada geçirdik. Ertesi sabah erkenden Kuşadasına doğru yola çıktık. Önce bir traktörle 6 Km. kadar gittik. Oradaki bir kahvede çay içerken içerideki bir kaç kişi yanımıza geldi: Alaman?.. Infiliz?.. Törküı.. dedik. Inanmış gibiydiler. Epeyce soru yağmuruna tuttular bizi. Memleketimiz neresiydi? Vazife ile mi geziyorduk?.. v.s. Bu arada bizi getiren traktör sürücüsü de gelmişti yanımıza, Türkçe konuştuğumuzu görünce: Tahu bunlar iyi konuşnyor1ar. Bazıları hiç bilmiyor. Geçenlçrde... Onlar Türkmüş.. diye sözünü kesti birlsi. Adam inanamıyor, «sahi mi?» diye bir orüara bir bize bakıp duruyordu.. îşte bu fazlaydı. öfkeyle yanına gidip yak&sına yapışrık. Ne diyorsun sen öyle?.. Adam ürkmüştü. Kekelemeye başladı. Kusura bakmayın abi, sizi ecnebi sanmıştım da... Zajof, zavalH birisiydl zaten. Yabancı turistlere karşı daha iyi davranması için gerekli uyarmaları yaptıktan sonra bıraktık kendisini. Kamp kurmak için deniz kı «Bizi, Milâs yakınlanndan ahp Söke'ye kadar getîren lüks otomobilin bagajmdan sırt çantalanmm ahrkcn. Soldald «.rabanın sahibidir.s jısındaki «Mocamp X» ile anlaştık. Kişi başına dört lira, ayrıca çadır yeri için 2,5 lira alıyorlardı. Sonra gezmeye çıktık. Kasabanın batı taralında, üzerinde kala bulunan bir ada vardı. İsmi «Güvercin Adası» imiş. Kıyıcian bir mendirekle geçiliyor. Mendirekte ve adanm çevresinde denize girmek için elverişli yerler ve kabinler bulunmakta. Kalenin içinde «Oryantal Kitrnik» ve «Disco Clup» :• simlerinde iki tane gazino var. Gece geç vakte kadar dolaştıfo tan sonra kampa döndük. Ert» si günü Selçuk üzerir.den Efes ve Meryemana'ya gitmeyi kararlaştırdık. Gezimizin bu kisrmnı arkadaş:m anlatacak... YARIN TABİÎ ESER SATANLAR BODRUM aUrtıiımızda güneş epeyce yükselmişti. Çantalanmızı istasyona teslim ettikten sonra yolda beklemeye başladık. Önce bir jeeple 15 km. kadar gittik. Bundau sonra Bodrum'a varıncaya kadar dört taşıt daha değiştirmemiz gerekti. Bodrum, Egenin güzel koyîarmdan birlne kurulmuş. Denize doğru uzanan bir varırcada ü GÜNDE BİN LİRA olda bir minibüs aldı birf. îçinde keşfe giden adliyeciler vardı. Kendimizi Ispanyol diye tanıttık onlara da... Hiç biri İspanyolca bilmiyordu tabiî. Bizimle anlaşamıyacaklan nı farkedince kendi aralannda konuşmaya başladılar: Y K NIHAL KARAMAGARAU 77 Duvardaki çalar saate göderini çevirdi: Gideceğimi bildirip bir Allahaısmarladık demek için uğradım, evinin önünden geçerken. Maaiesef Ayhan'ı göremedin, dedi Nilüfer. Bir hafta kalıp döneceğim. Bakalım, duruma göre. înçallah havırlı haberlerle dönersin, dedi Nilüfer. Antreye yönelmişken Nilüfer'in karşısmda birdenbire durdu Seüm. Yine kınından çekilmiş bıçak gibi pırıldadı kısılmış gözleri. « Eyvah, şu anda bana hiç de işitmek istemediğim bir şeyler soylemeye hazır'.anıyor» diye düçündü Nilüfer. 0nun aklından geçenleri kocaman gözlerinde okumuş olacak ki Selira, güldü açıktan açığa. Değiş ü yüzünde yoğunlaşmış bir çeşit duygularının anlamı. Rahatladı çizgileri. Sana saygım var. Bilemediğin kadar saygım var, dedi. Tuttu iki elini Nilüfer'in, avuçlannı birer birer öptü: Haydi hoşça kal... Güle güle otur evinde. Bırakıverdi avcundaki elîeri çıktı salondan. Nilüfer, yürüdü ardmdan: İyi yolculuklar, Selim. Sağol... Allahaısmar'adık. Bakışlanyla sarıldı Nilüfer'e. Güle güle, dedi Nilüfer ' : Ve onun asansore bindiğini görünce kapattı kapıyı... Bir an sırtuıı verip kapiya, durdu. Gözlerini boşluğa daldırdı. Bir gece. yağmurla beraber esen rüzgâra karşı ince bir kadın hayalinin Harbiye'ye doğru yürüdüğünü görüyor. Elleri pardesüsünün ceplerinde, başı göğsüne sarkmış. Yıkılan umudlarının ağırlığını omuzlarında taşır gîbi ezilmiş. Acı acı ölümü düşunmekte. Yağrnurla karışan gözyas ları yanaklarından süzülüyor. « Beni bir altm çakmağa değiştirdi» diye disşü nüyor. Ve pır pır ediyor çakmağın alevi hâlâ gözle rinin önünde. Alaycı ve haince. Onun: • Bir karanhk kuyu ağıı gibi Selim» diye mınl dandığım duyuyor. İçini çekti. Sonra birden bire sildi Selim'in hayalini antreden... Çevik adımlarla salona yürüdü. Okumak üzere masanm üzerine ayırdığı kitabı aldı, geçti terasa. Apartrr.anm kapısı önünde kara bir otomobile binerken Selim, başını yukarı kaldırdı. Nilüfer'i gör dü terasta elini salladı. Nilüfer, görmemezlikten geldi bu sallanan eli... Oturdu hasır koltuğa. kitabmı açtı. Doktor Nilüfer Bozkırlı, sekiz aydır hâ!â evinin önündeki deniz manzarasma doyamaclı. Örarünün vp.rıdan fazlasmı Nişanlaşındaki kışla benzeri ahşap yapıda tükettikten sonra kolay değil alışmak ferahhğa da... Sabahlan eski evinde uyanıyormuş duygusu gözierini açmakta. Odaya yeşilimsi ışık veren ağaçları değil. gök yüzünü görünce şaşırıyor. Sır(ına geçirip sabahlığını pencereye koşnyor. Bakışlanyla kucaklamak istiyorcasına denize dalıyor. He le iskeleden vapurlaruı kalkışı, vapurlann yanaşması çocuk sevinci uyandınyor yüreğinde. Ve geceleri trafik giirültüsü yatıştıktan sonra vapurlann daha hızlı duyıılan kalb atışlarını odannda sayıyor. Dinliyor gecenin bu yeni seslerini. Dinleye dinleye uyuyor. Re?mi tâtiller iki kez hafta sonlarına eklendi. Çiftliğe çağırdılar: «AÜa uçağa gel, seni çok özledik» diye yazdılsr. Yeni evinden ayrılıp gidemedi. Evd» kaldığı günler zamanmı kışın yatak odasınm önündeki kapalı balkonda, yazın terasta geçirdi de bu yüzden gerekîiği gibi yerleşmefi de uzadıkça uzadu Ayhan'm gayretiyle ancak üç ayda kitaplar raflardaki gercek sıra'.arını buldu. Ayhan, onun hcyecanı na bakıp: Bilseydim N'ilüfer abla, senin manzaraya bu türlü tutkun olduğunu yol keserdim, kese çarpardım. kasa soyardım, sana yıllar önce böyle bir kal ahrdım. diyor. Ve o da iri gövdefiyle balkonda kollarını açıp bir iyice gerinmek için yaz akşamlan erken geliyor. Kaldılar sonunda Ayhan'la başbaşa. Fadik'i de dört ay önce Parise uğur'.adılar. Bir gün Ayhan'ı da uğurlayacak bir başka eve. Ama Ayhan? Avhan çok düşündürüyor son iki aydır Nilüfer'i. Yaz baçı. güneşli bir sabah. Çayını hazırladı Nilüfer. Mutfaktan kahvalü tepsisini alınca terasa yü rüdii. Pazpr sabahınm keyfini çıkaracak. Bıraktı tep siyi alçak masanın üstüne hasır koltuğa oturdu. Ça >nnı eline aldı. Fakat Ayhan aklına ge'.iverince yudu mu boğazmda düğümlendi. Gerçekten çok değişti Ayhan. Somurtkan v» dalgm oldu. Keyif verirdi. şimdi keyif kaç:rıyor. Midye gibi de içine kapandı. Sor sebebini cevap %rermeyi külfet sayıyor. Kaç gerr.in battı, Ayhan? înan ki pis pis düşünmüyorum, Nilüfer abla. Yorulmuşum, dinleniyorum. Şirkette üzülecek bir olay mı geçti yoksa? Po litilf yönünden ötürü taktılar mı sana? Yok be... Süt limsn işimde durum. Herhangi bir sebeple borçlandmsa söyle. Bel» ki birine kefil filân olmuşsundur. Para lâzımsa vereyim? Nah işte banka defterim cebimde... Daha bu gün iki yüz elli papel yatırdım. Tara iki bin yedi yüz yetmiş altı Hram oldu. Benimle oturmaktan sıkıldınsa, oğlum açıle söyle... Belki tek başına yaşamak istersin? Sen benden sıkıldınsa ver bavulumu elime, gideyim. Başımın çaresine bakarım. Peki nedir senin derdin? Yaçlandık artık. durulduk. Aşk filân ha? Kadm raille'.inden başlatma beni Nilüfer abla. Sıhhatında da bir bozuklıık yok doktor gözüy.» < e inceleyinco. O halde bu oğlsnın durgunluğu, ha 3 yata ilgisizliâi? Daha fazla üstüne varır?am yalancıktan esneyip üs* üste. oda^ına çekiüyor. Nilüfer onun geceleri de pek rahat uyuysmadıSmt sezrnekie. Bazan usulca salonda yürüdüâünü. balkona çıktığını duyuyor uy kusunun aras'.rda. Ve ?on iki aydır haftada bir, iki gece de eve hiç gelmedi. Yüzlemedi Nilüfer. Sormadı: •Neredevdin?» demedi. Bir kez Supd Cetin'e açtı durumu. Merak etrr.e. otıızur.u bulmuş öyle sağlam ruh yapısı olan insan kolay kolay yoldan çıkmaz. ce vabm; a'.dı. Hem muntazam çalışıyor oğlan. daha ne istiyorsun? Çi>hşma?ma bir şey ded:ğim yok, Suad. Bea bu anormal dıırg^:n!ıısımnn sebebini arıyorıım Araya dur sen. Kendi ip ucu vermezse keşfede mez?in ^?bebini. : ??n konı?ş?ara b r kez. Belki sana aç:lır. Konuşmam bir şeyi halledecek?e. demiş vs konuşmuştu Suad Çe'in. Sorguya aldığı cevaplar aynı. • Omer burada olsaydı. kendine iş edinirdi. Öğrenirdi sırrm;» diye içini çek*i. (Arkssı var) İ ••••••••••«••••! ••«•••••••••••• Oisi Bond !••«»«••»•••«••••••••«•••••••••••••••••••••••••••••••••«••••••••«••••••«••••••••••I ••••••••••••••••••••••••••••••••••••••a•utfttıaıııaıııııı••••••••••••••••••••••••••* • •••••••••••••••••••••••••••••••••••••a an•••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••* tlllllllllllll*llllllllllll«llllllltlltlllllllMllfllllllllll|||||f•*••«•••••••••••* BAFA GÖLÜ radan son model bir otomobil aldı bizi. Şoför îzmirde mimarmış. Sökeye gidiyormuş. Epeyce yol aldıktan sonra güzel görünümlü bir göl çıktı karşımıza. Çevresi tepelere kadar zeytin ağaçlariyle kaplıydı. Her halde Bafa Gölü olacaktı. Şoföre sorduk; anlamlı bir şekilde gülerek: Evet... Meşhnr siyasî göl bu işte. Etrafinda gördüğiinüz hütün zeytin orraanlariyle birlikte bir şahsa ait.. Yol, gölün kıyısından uzajnp gidiyordu. Adamın anlattığına göre buradan tatlı su levreği, Kefal ve A\Tupaya gönderilen bir çeşit yılan balığı çıkıyormuş. Otomobil bizi Söke'ye bıraktı. Çantalan sırtlayanüc Kuşadası yoluna çıktık. Caddede yürjrken arkamıza 10 12 yaşlarında çocuklar takıldılar. Önce bir kaç taneydiler, sonra on beş yirmi kadar oldular. Kimisi çantamızdan, kimisi elimizden tutarak «turist, turist» diye bağınp duruyorlardı. Derken karşımızdan gelen bir taksi fren yapıp az ilerimizde durdu. Şoför hışımla inip «defolun bakalım velete • > diye üzerlerine yürüyünce, l • • hepsi çil yavrusu gibi dağıldılar. Biz de rahat bir nefes aldık. Biraz sonra bir kamyonetle Kuşadasma dogru yol alıyorduk. MODESTY BLA1SE O •••••*•••••••••• •••••••••••••••• ••••••••••••••a! •••*•••••••••••• • ••>•*••••••• «,•• Gartn •••••••••••>•>••••••«>•••••«••••••••••••«••••••••••••••••••••••••••••••••• (•aaa. a « a a aB a a a aaaaaaaBaaaaaaaaa a a a a a a a a aaaaaaaaaaaaaaaaBaaaaaaaaaaaa a aaa«« , . • Maaaaaaa^aa*«,aaaaaaaBaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaa a a a aaaaaaaa*«a >••••••••• • •••• llllllllllllllllllllllllllflfı ııııı ••••••n nııtmnı • • • • • •• • • • • •••••«••••• *aaaaaaaaa«aaaaB««aBa)a aBaaaaa aa a*»â»ââââ*âaS iftımtıglMllllfllfflt ııiM •!«• •••••••«•••••a* •••••••••••••••• •••••••••••••a» »•••••••«•••a Tifffany Jones •••••••••••••••••••••••••••••••••••JJ2J*"JJJJ*JJ22JJJJ22JJ5JJJJ5"JJJİ • • • •ı ı • • • ın ı ı ıııııı ••• ••!••• BI lllllllllllllftllllllllllllllllllll*" 1 * 1 1 1 !!!!* 1 ""*""'"***"*""" KUŞADASI uşadası turizm yönünden çok gelişmiş güzel bir kasaba. Efes ve Meryemana'ya en yakın iskele olduğu için deniz yolundan gelip buralara gitmek istiyen turistlerin ilk uğrak yeri oluyor. Bu da kasabanın turizmini büyük ölçüde etkiliyor tabiî. Sokakta yürürken Türkten çok yabancı turiste rastlıyorduk. Bir ara yol kıyısındaki bir ayakkabı boyacısımn işaret ederek bize doğru seslendiğini gördük: Hey:.. Gel boyayalım.. Ayağımızdaki papuçların boyanacak durumu mu kalmıstı ki? Aldırmadığımızı gören adam ağzmı bozdu. Gel gâvur oğlu gâvnr, gel de üstünü başını boyayalım. ••• TIFFANY JONES K • L " Û S ^ 11 ^T"" Konuveresn, A Y H A N BAŞOĞLU CASUSIJ »•••••••••••••••••• •••••••••••••••••••«>•. • I 1 SlVlTMNl ÇOÜ ^\\\Ç tUL ^Ç^/7 f A •İJPr A HaVaE^Kafeâi [ 15.000 Kg. Zeytinyağı ve 12.000 Kg. Tahin Helvası Alınacaktır. MİLLETURARASI REKLÂM GRAFİKLERİ SERGİSİ İ | I.E.T.T. Işletmeler'mden 1 Yukarıda yazüı yiyecek maddelerı mektupla fiyat alma usulü iie ihaleye vaz edilmiştir. Teklifler 27/10'1969 Pazartesi günü saat 15.00 e kadar Metrohan 4. cü katında Levazım Müdürlüğüne verilecektir. 2 İhaleye ait şartname ücretsiz olarak Levazım Müdürlüğünden temin edilebilir. 2030 Ekim 1969 Devlet Güzel Sanatlar Akademisi • Fmdıklı İstanbul X • BASIN İLÂN KURUMU'nun sağladığı imkânlarla X düzenlenen bu sergide. her yıl 20 Avrupa ülkesinin X iştirakiyle yapılan RİZZOLİ Milletlerarası Reklâm • Yanşmaları'nda derece almış renklı ve sıyahbeyaz • basm reklâmlan sergilenmektedir. • Ziyaret saatleri: Her gün 9 1 7 X • • • • • • • • • • • • • • • • • • • • •» • • • • • • • • • • • • • • • • • • • • » Cumhurıyet 12753 •PBBBBBI 3 rJn (Basın: 24212/12746) l L A JS Etibank Mahdut Mesuliyetli Keçiborlu Kükürtleri îşletmesi Müessesesi Müdürlüğünden: Müessesemiale istihdam edilmek üzere askerliğini yapmış pratisyen hekim veya tercihan Dahiliye Mütehassısı Doktor alınacaktır. 7244 sayılı kanun htikümlerine göre alınacak hekime, müktesep barem aylığmm Uç üst derecesinde ücret, maaşının ",'» 10 nisbetinde maden yeri tazminatı, jalda iki maaş tutannda ikramiye, ayda 900 1000. TL. arasında tazminat verilecek ve aynca lojman tahsis edilecektir. Taliplerin kasa hal tercümeleri ile birlikte bizzat veya yazıh oîarak en geç bir ay zarfında Müessesemize müracaatları ilftn olunur. (Basın: 2411812748) İstanbul Cerrahpaşa Tıp Fakiiltesi Dekanlığından: 1 (19.500) lira (00> kuruş bedelli Prof. ler Kurulıı Odası için 26 adet masa alımı işi açık eksiltme ile ihale olunacaktır. 2 İhale 4/11/1969 tarihine tesadüf eden Salı günü saat 11.00 de Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Merkez binasında toplanacak olan A.E.P. Komisyonnnda yapılacaktır. 3 Geçici teminat akçesi (1.462) lira (50) kuruştur. 4 fiuişe ait keşif, şartname ve evrak Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Dek. Kal. da görülebilir. 5 Geçici teminat Üniversite Muhasebe Müdürlüğüne yatırılacaktır. (Baiin: Zo'Hİ, 12749). •
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle