Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAHİFE DÖRT 20 Ekim 1969 CUMHURİTET Musa Turhan lanya'ya geldiğimizde vakit gece yarısını geçmişti. Ben, çok geç olduğu için, otele gitmemizi teklif ettim. Musa ise dışarda geceliyebileceğimizi söylüyorju. Sonunda onu da ikna ederek bir otele gıttik. Yorgunluğumuz başka türlü çıkacak gıbi değıldi zaten. Ertesi günü öğleye kadar sehrin görülmeğe değer tarihî v« turistik yerlerini gezdik. Kalesi ilk olarak Romalı korsanlar tarafından yapılmış. O zamanlar Alanya koyu korsanlarm önemli bir sığmma yeriymiş. Kıyıda Selçuk Sultanı Alâettin Keykubat tarafmdan japtırılan 5 gözlü büyük bir tersane var. Bugün bile bazı pemiler yapılmaktaymış orada. Tersanenin biraz kuzeyinde koyu kırmızı renginden dolayı «Kızılkule» diye isimlendirilen lleinç bir kule yükseliyor. * » da Selçuklular tarafından tersaneyi korumak için yapılmış. Alanya'da işimizi bitirip Manavgat'a doğru gitmek üzere yola çıktığımızda saat 14.30 olmuştu. Buradan ötesini biraz da Musa'nın kaleminden lzleyelim. A Yolcu kadın bir de Ispanyolca anlasaydı, yanmıştıkL, duk. Aı ilerlmizde bizim gibi 4 otostopçu daha vardı. îşaret edip durdurduğumuz bir kamyonet bizden sonra onları da aldı. Yol boyunca ilk kez karşılastığımız bu otostopçuları ilgi ile lzliyorduk. Konuşmalanndan Fransız olduklarını anladık. Onlar da bizimle ilgilenmişlerdi. Bir tanesi sordu : Parlezvons Français?.. (Fransızca bilir misiniz?) Nc Sonra îngilizce, îspanyolca bilip bilmediğimizi öğrenmek istediler. Onlara da «hayır» cevabmı verince sonra bu defa Ersin sordu : Spreben Sie Dentsch?.. (Almanca bilir misiniz?) Almanca konuştuğumuza memnun olmamıs glbiydiler. Biri asık bir suratla «ein wenig» (biraz) cevabını verdi. Almanlardan hoşlanmatfıklanm hissederek Türk olduğumuzu söyledik. Sonradan hepsinin de mükemmel Almanca konuştuklannı hayretle gördük. Bindiğimiz araba bizi 40 km. kadar götürdü. Oradan 10 km. kadar da bir traktörle gitttk. Yeniden taşıt beklerken sırtmda çantasıyla bir otostopçu zerlnde uyuduk. Yerll otostopçulardan biri cSabo Camplngi de kurdukakikaten büyük bir şehirlan çadınn önünde. miş zamanmda. Şimdi yıne zengin blr tarihi var. Çantaraktıktan sonra Aspendos'a kakılmıs, harabeye dönmü?. larımızı «Turizm Danışma Bölçe dar yürümeğe karar verdik. Side, nar demekmis. KleopatMüdürlü|ü»ne bırakarak gezileFakat boğucu bir sıcak oldura burada denize glrer, günün cek yerler hakkında bilgi aldık. gundan lazla gidemedlk. Gübatısım seyredermis. Şehrin Öğlen yemeğinden sonra ünlü ortasında 20.000 kişilik bir ti neş sanki beynimizi kaynatıAntalya Parkı'na gittik. Parkın yordu. îyice sersemlemiş, bayatro var. Üzerinde çeşitll heyMANAVGAT'TA deniz üzerine kurulmuş gibi bir şımıza bir ağırlık çökmüştü. kel ve kabartmalann buluntfuhali var. Hemen denizden itiir kamyonetle Manavgat üğu sahne kısımlan çökmüs, o Güçlükle bir kamyon bulup baren dimdik 20 80 metre yükzerinden Side'ye geldik. Serik'e kadar gelebildik. Ersin" turulacak kısımlan ise hâlâ saselen kayalar, sonra palmiye ve Çantaiarı «Side MoteU'e bıin durumu benden daha da pasağlam. Tiyatronun arkasınrengârenk çiçeklerle kaplı düz raktıktan sonra tekrar Manavkötüydü. Herhalde güne? çarpda agora (pazar yeri), bunun bir zemin. Babil'in asma bahgat'a dönüp gece j'ürüyerek mıştı bizi. Üzerindeki tabelâbatı tarafında bugün restore çeleri gibi bir yer burası. şelâleye çıktık. «Manavgat Şesından îsmail Ogan'a ait olduedilip müze olarak kullanılan Geri dönerken yolda bir öğlâlesi» gerçekten görülmeğe ğunu anlarfığımız bir çayevinretmen arkadaşımıza rastladık. değer çok güzel bir yer. Ay hamam var. Side'deki kazılarde lkişer, üçer bardak çay içdan çıkan önemli eserler buraÇadır ."Tirmak için Konyaaltı ışığı bir kat ö*aha güzelleştiritjkten sonra bir otele gidip üsya konmuş. Plâjı'ndaki «Sabo Camping»! yor burayı. Suyun içindeki katüste banyo aldık. Güçlükle salık verdi. Çantalanmızı alıp Side turizm bakımından da yaların üzerine beton dökerek kendimize gelebildik. Otelci 3 gittik oraya. Kamping plâjın eelismis bir yer. Tam konforyaptıkları küçük adaları gene 4 senedir böyle sıcak görmedihemen girişinde. Geceliği kişi lu dört tar.e moteli var. Her ğini söylüyordu. betondan ince yol ve köprübaşma 5 TL. iç kısımda bir taraf plâj ve kumluk. Sahil bolerle birbirine bağlamışlar. Bu gazino 4 • 5 tane de çadır var. yunca bir kısmı kontrplâklaradacıklara yerleştirilen masaİYİ BİR DAYAK Biz du onlann yanına kurduk la, bir k'.ümı da yapraklı dallarda isteyen çay içip yemek Temmuz sabahı Serik çadırımızı. Sonra şehre dönüp larla örtülü küçük yazlık evyiyebiliyor. yakınlarındaki blr ben limana gittik. Işgal sırasında ler var. Buralarda Manavgath zin lstasyonunda taşıt îtalyanlar tarafmdan yapılan liGece Manavgat'tan dönerken ailelpr oturuyor. bekliyorduk. Gelir gelmez orada man çok küçük olduğu için bübazı yiyeceklerle birlikte birer bulunan 810 çocuk etrafımızı GÜNEŞ ÇARPMASI yük vapur ve şilepler giremiyorsişe de sarap aldık. Side'ye kaalmış, akılları sıra bizimle dalmuş içeriye. Nitekim nhtımdadar 7 km.'Iik yolu aldığımız ğleye doğru Side'tfen aynlga geçiyorlardı. Onlara Alman şarapları yudum yudum içerek dık. Aspendos'un yol ayrıolduğumuzu soylemiştik. Koyürüdük. Sahile vardığımızcfa mına kadar bir kamyonla nuşmalannı nasıl olsa anlamıgece yarısı olmuştu. Çadırı üseldik. Yol kavsağmdaki çırçır yoruz diye haktamızda türltl zerimize çekerek kumların üfabrikasında çantalanmızı bıçeşitli şeyler söyleyip kahkahalarla giilüyorlardı. Bir ara içlerinden biri uyardı: aaaaaaaııaaaaaaaaaaaaaaaaaıaaaaaaaaa • ıtaıaaaıaıaaıaaaaaaaaaaaaaaitt Tahn bunlar saJon Türk aıaaaaaıaaaaaıaııaaaaaaaaaaaaıaaaaaa •aaaaııaaııııııaıaaıaıaaaaaaıaaaaaaaaaaaaa ııaiflaaaaaaıaaaaıaıaııaıaaaıaaaaaataaaaıaaaıaaııııııtıııııaaaaıaaııaaaaaaaaaaaaaaaa olmasın?. aaaıaaaaaaat«aıaaıaaaaaaıaaıaıaaaıaaıaıaaıaıaaıııifiın**if*>« a « Hiç Turke bememlyortar daha gördük. Elini kaldlrarak uzaktan blzi selâmlayınca biz de karşılık verdik. Sonza yanımıza geldi. O da Fransızmıs. Türk olduğumuzu öğrenince gözlerini faltaşı gibi açarak «Törkişş!~» diye bağırması bizi epeyce güldürdü. HI Kızılkule'den Alanya'nın çorünıişü ve yol kiTafetijle otostopçulardan biri. ki gemllerin çoğu küçük bahkçı teknesiydi. Akşam yemeğinl limandaki balıkçı lokantasmda yedik. Tek yassı Dir balık.. 750 kuruş porsiyonu... Tabi küçük bir balık için çcktu bu. îtiraz ettik: sahibi gelip izahat verdi. Balık bulunmuyormuş... 5 tanesi bir kilo geliyormuş... Kilosu 20 lira imiş... v.s. Gece saat 22'00'ye doğru «Sabo Camping»e döndük. Yorgıın oldjğumuz için hemen yattık.. Ertesi sabah kalkar kalkrr.az denize girdik. Çıktığımızda öğlen olmuştu. Bu arada kahvaltı yapmayı bile unutmuştuk. Öğlen yemeği için şehre gittik. Yemekten sonra bazı tarihî eserleri gezdik. Akşama doğru yiyecek birşeyler alıp kampa döndük. Antalya'da iki gun kalmıştık. Artık yola çıkmamız gerekiyordu. İlk olarak kıyıdan aynlacak, ta içerilerden, Elmalı üzerinden Pinike'ye gidecektik. Şimdi sözü tekrar Ersin'e bırakıyorum... Antalya'da geçirdiğimiz n> hat iki günden günden sonra İS Temmuz sabahı boğucu bir sıcakla birlikte >Tne yollara düştük. Burdur yoluna çıkmak üz« re şehirde epeyce yürümüstülc ki arkadan gelen bir at arabası yarumızda durdu. Sürücüsü kay tan bıyıklı kara • kuru bir adam dı. Işaretle bizi götürebilece*inl anlatıyordu. Pek istekli değıldik ama değişiklik olsun diye bindik. Arabanın her tarafı kireç bulaşığıydı. Sarsıla sarsıla î » hir dışındaki bir tekstil tabrikasınm yanma kadar ge!d:k. Adam bizi indirdikten sonra p * ra istemeğe başladı. Eliyle işaret ederek «Beş lira» dîyordu. Halbuki bizi kendisi çağırmıştı. «no» diyerek yürüdük. B n YARIN: NOEL BABA KİLİSESİ 9 YOL ARKADAŞLARI Temmuz salı günü öğleden ?orra Alanya Antalya yohına çıkmış, taşıt bekliyor O {••••••aaaaaaaaaa liaaaaaa ••••••••••••••••• Bottd 2J& ALl*JGA, 8Ü MODESTY BLA1SE t l l l l l l l l l l l l l l < GartH ««aaaaaaiaaıataaaaaaııaaaaaataaaaaaaataaıataaıııaaıaıaaaaaaaaaııaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaanaaaaaafM ^~ aaaaMaaaaataaaaaaıaaaıtaaııaaBiaaaaaaaıaaaaaıııaııııııaaııııaıaıaaıaaaaaaaaaaaaıaaaaaaaaaaaaaııa *• aıaaHaaaaaaaaaaaaııaııaaaııaaaaaaaaaaaaıaaaıaııııııaııatıııııatauaa»aııaaaatıaaıaaaaaıaaataaıa ••••MaaaaaaaaaaaaaaaaıaaaataaaaaaaıaattataMaaBiıtı«ııaN»ıaıa«aaıaatıııtaaa«aaataıaaııaaaiaa ı MaaiMMMiaaaaaaflaaaatıatBaıtaaaaaıatıaıtataataaıaıaaaMiıııaaaıtaaMaaBtaaMafaaaıaataıaattı ••••••«a • • • • • •• • •IIIIIIIMtlM lllıııııııııaıı •••IIIIIIIIIİII ••«aataaaa*«aa Tiffany Jones aaaaaaıaıı aaaaaaaaaaaaaaıa (Miıııtaıaıııııifiııı*!***1*!******!**********'11*'1 aaıaaıaıaıa aaaaaaaaa aaaaaaaaaaaaaaaamı TİFFANY JONES :::::::::::::::::::::::::::::::::":::":::::"""::::::::::::::::::H • ••••••nilllMiı • • •• • • • • ••»••••I • MllltltMI Var mısınız? Hep bir olup Ikisine de iyi bir dayak çeke. lim. Türk iaeler o zaman söylerler.. Benzin almak İçin istasyonda duron bir kamyonla Aksu'ya geldik. Çantalanmızı öğTetmen Okuluna bıraktıktan sonra yürüyerek Perge'ye çıktık. Perge, Aksu'nun 2 Km. Kuzeyinde. O da Side gibi büyük bir şehirmiş. îlk çağlarda Kestros ırmağı yoluyla denize bağlıymış. 15.000 kişilik bir tiyatrosu, 27.000 kişilik 334 metre boyunda, at nalı şeklinde bir stadyomu, geniş bir agorası var. Agoranın ortasında silindir şeklinde iki kule bulunuyor. İç kısımlarda iki tarafı sütunlarla süslü geniş bir cadde uzamyor. Saat '.3.00'te Antalya'ya doğru yola çıktık. Işâret ederek yoldan geçen bir minibüsü durdurduk. ön tarafta oturan bir bayan başını pencereden çıkararak sordu: Do you spcak English?. No.. Şoför ise bas parmağını işaret parmağına sürterek «Bundan varraıbundan» diye sorup duruyordu. Başımızı sallayarak «oto stop» dedik. Bizi a!mak istemedi ama yanmdaki kadının ısranna dayanamayarak almaya razı oldu. Arabaya blner binmez kadın bu kez t'ransızca sordu: Parlez vous Françaisî No.. Spreben Sie Deutsch? Bütün dilleri biliyordu sanki. Kötü yakalanmıştık. Keşke baştan Türk olduğumuzu söyieseydik. Ama o zaman da arabaya almazlardı bizi. Çâresiz rolümüze de^am edecektk. Kadma «no, Spanyol» dije cevap verdik. Tazık, tspanyolcayı bilmiyorum işte... Hahatlamıştık. Ya onu da bilseydi ne yapardık? NÎHAL KARAMAGABALÎ Teşekkür ederim, lstemem. Gereken llâç. lan alıyorum. Kendimle fazla uğraşmaya vaktirn yok. Yavaşça lçlnl ve elini çektiğinl duydu S»« lim'in... Kahvesinin son yudumunu içince da kalktı: Babam rahatsız, fazla kalamıyacağım. O anda «Dur, gitme» der gibi Selim'in elini omuzuna koyusunu hatırhyor. Yalvanrcasına bakıyordu gözlerine. Kapıya kadar yamnda j'ürildü. Tesadüfmüş gibi yaptı, elini değil, bileğinl öptü. O kısa dakikalarda neler konuştulardı? Her halde beylik lâflar ki unutru Nilüfer. Fakat Selim, o beylik lâflan konuşan insan değildi. Nilüfer'in hayatını yıkmamış bir insandı. Aralannda üçüncü bir insan bulunduğundan daha fazla yaklaşamıyor, açılamıyordu. öyle görünüyordu. O Selim'den babasmın ölümü üzerine bir başsağlığı dilemesini bekledi ama boşuna. Bu kadarcık bir külfete katlanmaö: Selim. Nilüfer, kafasını salladı: Nasıl oldu da ben hayatta böyle tek başıma kaldım? Şu koca evin insanlan birer birer boşladı? Kışa Fadik de yok. O da gidecek Parise. Gitmese de genç kız evlenecek. Uzaklaşacak Ayşe gibi. Ayhan da öyle. Nesi zaten Ayhan? Sevdiler, bağlandılar. Evlât gibi bu evde yetiştl. Gerçi yetişti. Emekleri boşa çıkarmadı Çok avareydi, raya girdi. Hayatmı kazanmakta Bir gün o da evlenecek kansını alıp: «Haydi. Allahaısmarladık.D Kendisi de çahşamaz olunca, ömer gibi çiftliğe gidecek. Gidebileceği tek yer orası. Kocasının yanı... Daha şimdiden yorulunca dinlenm* yeri olarak orası aklına geliyor. Bereket verşin karamsarlığı kısa sürer Nllüfer'in. Giden yolcular, kalabalığa alışmış 5U odadaki yalnızlığı keder çöktürdü yiireğine. Alışacak yalnızlığa da. En korkuncu kalabalıklarda yalnızhk. İste doktor Nilüfer. kalabalıklarda yalnız değil. « Bin Nilüfer... On bin Nilüfer...» diy» düşündü. Kendine güç alışmak ister gibi. Haftanın bir kaç gecesi çıplak bir ampulün altındaki masa başmda dirsek dirseğe oturduğu dostlan djşündü. Hep birlikte, içten ve dıştan gelen nice tehlikeler ortasında yürütmeye çabaladıklan gemiyi ve hep bir ağızdan söylediklerl türküyü düşündü. Ormandakl ağaçlardan bir ağaç haline gelirsen kurtulursun yalnızlıktan, demişti babası Ve işte Nilüfer, ormandaki ağaçlardan bir ağaç. Kendi ormanındaki.. Ben ancak kendi. damımın altında yalnız, diye mınldandı. (Arkan var) 74 NİHAYET ANTALYA ntalya o zamanlar çevrenin en büyük kenti «Side» yi alamayan Bergama Kıralı II. Attalcs tarafından kurulmuş. Şehrin o günden bugü A Mallcoçoğlu Konu ve resim: AWANBAŞOGLU| yym CASUSU TORSAN (Reklâmcıhk: 3614/12632) Çok şeyler daha demişlerdi Ayhan'a. Ve bütün acılannı yiireğinde gizlemişti Ayhan. Zaman zaman patlak verirdi. Dayısmı hastahane ziyaretinl de numara diye değerlendirmişti: Numara yaptı kendileri. Bilir hakkında verilmlş hükmü, vay biz aldanmışız. Ne iyi kalbliymiş, diyeceğiz. Allah bilir, belki de Suad ağabey enseledi getirdi, anamı, babamı düşündü de... «Acaba mı?» diyordu Nilüfer de. Fakat hastahaneden bu yana bir garip duygu yüreğinde yer etmişti: Gece gördüğü güzel rüyayı unutmuş ama, etkisinde kalmış gibi. Bilinçaltı ferahlamış gibi. öyle bir yumuşaklıkla hatırlıyordu Selim'i. Bilinen fakat blr türlü dilo getirilemiyen mısralar, isimler gibi: «Canım dilimin ucunda ama söyliyemiyorumı» dediği gibi insanın, o biçimden gözlemler fakat kafasında bir türlü şekillendiremiyor. Zaman zaman hayaller gözlerinin önünde belirip siliniyordu. Ell sanki Selim'in elindedir. Parmaklannı öpmektedir, Selim. Alnını okşamaktadır. Gerçi, bu değişik bir Selim. Acı çekmiş, daha törpülenmiş, incelmiş bir Selim. Şimdi, o, her aklına gelişta sebebinî' bilmeden bir çeşit utanç ve suçluluk duygusuyla rahatsız olmakta. Körkütük bir sarhoşun işlediği suçu ertesi gün ayılınca* hatırlıyamaması. ancak bilinçaltmın dürtüklemesi sonucu suçlu olduğu etkisinde kalması türünden bir rahatsızlık. Ankaradan döndükten sonra, iki ay önce ona Suad Çetin'in muayenehanesinde rastladı. Babasının durumunu konuşmak iizere gitmişti. Karşılıklı kahve lçerlerken oda kapısının vurulma, siyle açılması bir oldu, Selim gündelik yüzüyle maskesiz odaya «girdi. Vaktiyle Suad Çetin'in babasmın kullandığı muayene odası bu. Kendisi yorulup meslekten oğluna devretmişti. Nilüferle Selim'in arasmdaki son dram sahnesine dekor olan oda bu... Görünce Nilüfer'i: «Şimdi ben ne yapayım?» gibi duraladı, Selim. Sonra geride bıraktığı acı amlann üzerine bir kara kalem çektiği yüzünde okundu. Heyecanla yaklaştı Nilüfer'e, elini öptü. Onda nasıl bir tepki yaratacağıru öğrenmek ister gibi de elini omuzuna koydu. Nilüfer, farketmemiş gibi davrandı elini. Seni böyle sağlığını kazanmı? gördüğüme sevindim, dedi Selim. Eksik olma. Toparlanmam İçin epey gayret gerekti. Suad Çetin, araya girdl: Yine de tam kendine gelmlş değilsln. Büyük sarsıntı geçirdin. tyileştin diye ihmal etme kendini. Son bir haftadır çok yorgunsun. Selim, yalvarırcasına: Hastahaneye gelir misin, tam blr muayeneden geçirelim, kanını da kontrol ettirelim, dedi. GAYRİMENKUL SATIŞ İB.ANI KADIKÖY İCRA MEMURLUĞUNDAN Kad:köy Osmanağa Mahallesi Bakla Tarlası sokakta kâin 11 pafta 6 ada 72 parsel sayılı 434 M2 miktarh bahçeli kârgir apartman vasıflı gayrimenkulün tamamı ipotekli olduğundan satılacaktır. tmar dnrnma : Istanbul Belediyesi Imar Müdürlüğünün 2/'10/969 gün ve 4750 sayılı imar çapında : program dışında iskân sabasında 1/500 ve 1/5000 mikyaslı Yoğurtçu Şifa ve umumi kat nizamları mer'i imar plânı dahilinde bina yüksekliği 12.50 metre, bina evsaf: krokisi gibi olmak üzere ayrık blok inşaat nizamında imar cTurumu verilmiş olup ayrıca çatı ve çekme kat yapılamıyacağı bildirilmiştir. Evsafı : Mezkur gayrimenkul Kadıköy Osmanağa Mahallesinde kayden bakla tarlası (mahallen Şair Lâtifi sokak) üzerinde 73 kapı sayılı bir bodrum, bir zemin, iki normal ve bir çekme kattan müteşekkil arka bahçede bir müştemilâtı olan betonarme karkas olarak inşa edilen apartmandır. Her kat tek daire halindedir. Normal katlara girişte zemini karo mozaik kaplı bir antre, üzerinde sağda L salon olup zemini parke kaplıdır. Solda bir arahk üzerintîe tam karşıda bir alaturka helâ ve mutfak mahalli olup küçük aralıkta bir lâvabo mevcuttur. lleride bir ikinci aralık üzerinde iki yatak odası, bir sandık odası ve bir banyo mahallerinden müteşekkildir. Çekme kat bir oda, bir hol, bir banyo. bir mutfak mahallini ihtiva etmektedir. Bodrum katı aynı yapılışta yalnız farklı olarak bir sandık odası mevcut değildir. Arka bahçedeki müştemilât girişte bir antre, karşılıkh iki oo"a ve bir banyo ve bir mutfak mahallerini ihtiva eder. Civar tamamen meskun olup kadıköyün mutena bir semtidir. Apartmanda su, elektrik ve havagazı tesis'erl vardır. Kıymeti : Tamamına S80 000 lira kıymet takdir edilmistir. Satış şartlan : 1 Satış 22/11/1989 Cumartesi günü saıt ll'den 12'yt k«Dosya .No: 9*9,1161 dar Kadıköy lcra Dairesinde açık artırma suretiyle yapılacaktır. Bu artırmada tahmin edilen kıymetin c/o75'ini ve rüçhanlı alacakhlar varsa alacakları mecmuunu ve satış ıtıasraflannı geçmek şartiyle ihale olunur. Böyle bir bedelle alıcı çıkmazsa en çok art:ramn taahhüdü baki kalmak şartiyle 2/12/ 1969 Salı günü Kadıkoy lcra Dairesinde saat 1112'de ikinci artırmaya çıkarılacaktır Bu artırmada da rüçhanlı alacaklıların alacağım ve satış masraflanm geçmesl şartiyle en çok artırana ihale olunur. 2 Artırmaya iştirak edeceklerin tahmin edilen kıymetin ",'olO'u nispetinde pek akçesi veya bu miktar kadar milli bir bankanın teminat mektubunu vermeleri lâzımdır. Satış peşin para iledir, alıcı istediğinde 20 günü geçmemek üzere mehil verilebilir. Tellâliye resmi, ihale pulu, tapu harç ve masraflan alıcıya aittir. Birikmiş vergiler satış bedelinden ödenir. 3 Ipotek sahibi alacaklılarla diğer ilgililerin bu gayrimenkul üzerinrfeki haklarını hususiyle faiz ve masrafa dair olan iddialarmı dayanağı belgeler ile onbeş gün içinde dairemize bildirmeleri lâzımdır; aksi takdirde hakları tapu sicili ile sabit olmadıkça paylaşmadan hariç bırakılacaklardır. 4 Satış bedeli hemen veya verilen mühlet içinde ödenmezse lcra ve Iflâs Kanununun 133. maddesi gereğince ihale feshedilir. İki ihale arasmdaki farktan ve VolO faizden alıcı ve kefilleri mesul tutulacak ve hiçbir hükme hacet kalmadan kendilerinden tahsil edilecektir. 5 Şartname. ilân tarihinden itibaren herkesin görebilmesi için dairede açık olup masrafı verildiğı takdirde isteyen alıcıya bir örneği gönderilebilir. 6 Satışa iştirak edenlerin şsrtnampyı şörmüş ve münderecatını kabul etmiş sayılacakları, baçkaca bilgi almak isteyenlerin 69/1161 siyılı dosya numarasiyle Memurluğumuza basvurmaları ilân olunur. 16/10/969 (Basın: 4519/12649)